29 Ocak 2010 Cuma

SDÜ'e Eğitim Fakültesi...

Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Eğitim Fakültesi kurulacak.

Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Eğitim Fakültesi kurulacak. Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

MEB Sınavı Kaldırma Kararı Aldı...

Milli Eğitim Özel Yabancı Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı''nı kaldırma kararı aldı.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Türkiye
Özel Okullar Birliğince düzenlenen sempozyuma katılan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, toplantıya verilen arada, Türkiye Özel Okullar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan ile bir araya geldi.

Çubukçu'nun, bu görüşmede Gülan'a, ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinin girdiği ''Özel Yabancı Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı''nın kaldırılması kararını aldıklarını söylediği öğrenildi.

Bu okulların, öğrencilerini Seviye Belirleme Sınavı'na göre alacakları belirtildi. Sınav sonucuna göre öğrenci alımının ayrıntılarını özel okullar belirleyecek.

Geçen sene Mayıs ayında yapılan sınavda, Türkçe, matematik, fen ve teknoloji, sosyal bilimler ve dili öğrenme yeteneğine ilişkin sorular yer alıyordu.

Kaldırılan sınavla öğrenci alan okullar şöyle:

''Özel Alman Lisesi, St. Michel Fransız Lisesi, İzmir St. Joseph Fransız Lisesi, St. Pulcherie Fransız Lisesi, Üsküdar Amerikan Lisesi, Notre Dame De Sion Fransız Lisesi, Galileo Galilei İtalyan Lisesi, St. Georg Avusturya Lisesi, St. Georg Avusturya Tic. Lisesi, St. Benoit Fransız Lisesi, Amerikan Robert Lisesi, İtalyan Lisesi, St. Joseph Fransız Lisesi, İzmir Amerikan Lisesi, Tarsus Amerikan Lisesi.''

Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Gülan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, SBS sonucuna göre nasıl bir değerlendirme yapılarak öğrenci alınacağının, İstanbul'a döndüklerinde yabancı ve Türk özel okullarıyla yapılacak toplantı sonucunda belirleneceğini söyledi.

Öğrenci alımına ilişkin şu an için iki seçeneğin olduğunu ifade eden Gülan, ''Biri geçen sene Türk özel okullarının yaptığı gibi sadece 8. sınıf SBS sonucuna göre öğrenci alınabilir, bir diğeri ise ondan daha önceki sene yaptığımız gibi aynı sınav üzerinden tercih toplayarak yerleştirme yapabiliriz. Bizim belirleyeceğimiz kıstaslara göre yeniden planlama yapılacak'' diye konuştu.

Öğretmenler Becayiş Hakkı İstiyor...

Becayiş hakkı uygulaması konusunda, Hükümet de Milli Eğitim Bakanlığı da bu konuda bir düzenleme yapmadı.

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 2008'deki toplu görüşmelerde
özellikle sözleşmeli personelle ilgili becayiş hakkı uygulaması konusunda mutabakata varıldığını hatırlatarak, Hükümet de Milli Eğitim Bakanlığı da bu konuda bir düzenleme yapmadı dedi.

Koncuk, konuyla ilgili ANKA'ya yaptığı değerlendirmede, 657 sayılı devlet memurları kanununun 73. maddesinde Aynı kurumun başka başka yerlerde bulunan aynı sınıftaki memurları, karşılıklı olarak yer değiştirme suretiyle atanmalarını isteyebilirler. Bu isteğin yerine getirilmesi atamaya yetkili amirlerince uygun bulunmasına bağlıdır hükmünün yer aldığını belirterek, şunları söyledi:

Becayiş hakkı, 2008 toplu görüşmelerinde mutabakata vardığımız konulardan biridir. Ancak 2010'da hala kullanamıyoruz. Hükümet de Milli Eğitim Bakanlığı da bu konuda bir düzenleme yapmadı. Hükümetin ilgili kurumlara talimat göndermesi lazım.
Sözleşmeli öğretmenler becayiş hakkını kullanamıyor. Biz, bütün memurlar için bunu talep ettik, özellikle de sözleşmelilerle ilgili gündeme getirdik, sözleşmelilerin atama ve yer değiştirmelerine yönelik bir yönetmelikleri yok. Yıllarca bulundukları yerde çalışmak zorunda kalıyorlar.

Koncuk ayrıca, kadrolu öğretmenlere eş durumundan il emrine tayin hakkı verilirken, sözleşmelilere bu hakkın da tanınmadığını belirtti.

-OSMANİYE ŞUBE'DEN BECAYİŞ KAMPANYASI-

Türk Eğitim Sen Osmaniye Şube Başkanı Ahmet Rasim Asker ise,
sağlık personeline zaman zaman becayiş hakkı tanındığını ancak öğretmenlere bu zamana kadar becayiş hakkı tanınmadığını söyledi. Asker, öğretmenlerin internet sitelerinde yer alan forumlara yazdıkları notlardan şu örnekleri verdi:
-Biz atandığımızda il emri hakkımız vardı. Bu nedenle evimizden ayrı yerleri yazdık. Bize bunu yapacaklarını nereden bilebiliriz. Yalan evliliklerin önüne geçmek için il emrini kaldırdılar ama suçluyu bulacaklarına suçsuzu cezalandırdılar.
-Benim oğlum 8 aylıkken anneme ve eşime bıraktım çünkü bulunduğum yerde bakıcı bulamadık ne yürümeye başladığını nede ilk diş çıkardığını göremedim. Tatillerde ise çocuğum beni tanımıyordu yanımda ağlıyordu.

-Eşim atandığında hamileydi. 2 yaşında oğlum var arada bin 200 kilometre olduğu için ortalama 2 ayda bir görüyorum. Hala baba diyemiyor. Kucağıma alınca sanki başkasının çocuğunu seviyormuşum gibi geliyor. Her vedalaşmada gizli gizli ağlamaktan yoruldum.
Asker, internet sitelerinde öğretmenlere becayiş hakkı için dilekçe kampanyası başlattıklarını da duyurdu.



YÖK'ten Kritik Açıklama...

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada önemli ayrıntılara yer verildi.

Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), Yabancı Uyruklu
Öğrenci Sınavı'nın (YÖS) son kez 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 16 Mayıs 2010 tarihinde yapılacağı bildirildi.

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada, yükseköğretim kurumlarının yurt dışından öğrenci kabulüne ilişkin YÖK Genel Kurulunda alınan kararın kamuoyunda yanlış değerlendirmelere yol açtığı belirtilerek, tartışmaya konu olan hususlara ilişkin açıklama yapılmasına gerek duyulduğu ifade edildi.

YÖK Genel Kurulunun, 21 Ocak 2010 tarihli toplantısında, Türkiye'deki üniversitelerde okumak isteyen adaylara yönelik düzenlenen YÖS'ün kaldırılmasına, üniversitelerin yurt dışından öğrenci kabul edilecek kontenjanları, yöntemleri ve minimum puanları belirlemelerine karar verildiği hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Üniversitelerin bu ilkeler çerçevesinde belirleyecekleri yöntemlerden birisi olan YÖS, son kez 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 16 Mayıs 2010 tarihinde yapılacaktır. Bu sınavın da aynı özzellikteki diğer üniversite giriş sınavlarında olduğu gibi geçerlilik süresi 2 yıl olacaktır.

2010-2011 öğretim yılında yükseköğretim kurumlarının yurt dışından kabul edilecek öğrenci kontenjanları ve kabul şartları üniversitelerin bu konudaki teklifleri dikkate alınarak hazırlanacak olan 'Yurt Dışından Öğrenci Kabul Edilecek Öğrenci Kılavuzu'nda yer alacak olup, ayrıca duyurulacaktır.''

Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Ayrıldı...

Gazi Üniversitesi bünyesinde bulunan Mühendislik Mimarlık Fakültesi ayrıldı.

Üniversiteden yapılan yazılı açıklamada, Gazi Üniversitesi Senatosu tarafından 5 Ocak 2010 tarihinde Mühendislik Mimarlık Fakültesinin kapatılmasına, üniversiteye bağlı Mühendislik Fakültesi ve Mimarlık Fakültesi kurulmasına oy birliğiyle karar verildiği bildirildi.

Özel Eğitimin Payı Arttırılacak...

MEB Nimet Çubukçu, özel eğitim alanını milli eğitimin alternatifi değil, kardeşi, yakını, paydaşı olarak gördüğünü söyledi.

Türkiye Özel
Okullar Birliği tarafından ''Okulda Yenilenme'' konulu sempozyum, Antalya Sheraton Otel'de başladı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, sorunların tartışılmasında ve çözüm arayışlarında bu tür platformların önemli açılımlar ve fırsatlar sunduğunu söyledi.

Özel okulların, eğitim sistemine çok yönlü katkı sağlayan kurumlar olduğunu ifade eden Çubukçu, ''Özel okullarımız da eğitim kalitesinin artırılmasında birçok yeniliğin eğitim sistemimize girmesinde ve yeni eğitim yaklaşımlarının eğitimimize kazandırılmasında öncü bir görev üstlenmektedir'' diye konuştu.

''Okulda yenilenme'' teması etrafında yapılacak tartışmaların çocuklara, gençlere daha çağdaş, daha yaratıcı, daha özgür eğitim ortamları oluşturma çabasına katkıda bulunacağını belirten Çubukçu, ''Okullarımızın çağın gerektirdiği eğitim ortamlarına kavuşması için yaptığımız çalışmalar sonucunda eğitimin fiziki alt yapısında çok önemli gelişmeler elde ettik. Büyük bir mutlulukla söyleyebiliriz ki özel ve resmi okulların tamamı birçok batı ülkesinde bulunmayan standartlara sahiptir'' dedi.

Çubukçu, resmi okullarda olumlu gelişmeler yaşanırken, özel okullarda da eğitimin kalitesini artırma yönünde kayda değer gelişmelerin sağlandığını vurgulayan Çubukçu, ''Bunları söylerken bu kıyaslamayı yapmayı doğru da bulmuyorum. Özel eğitimi milli eğitimin alternatifi değil, kardeşi, yakını, paydaşı olarak görüyorum. Özel okullar her yıl yapılan SBS ve ÖSS sınavlarında ulusal ve uluslararası bilim olimpiyatlarında, sosyal ve sportif yarışmalarda öne çıkmaktadır'' diye konuştu.
Özel okulların küresel ekonomik kriz ortamında öğrenci sayısını 25 bin artırarak, 419 bine çıkardığına dikkati çeken Çubukçu, bu başarının kendiliğinden olmadığını, önemli fedakarlıklar yapıldığını söyledi.

Özel okulların, eğitimin önemli bir parçası olduğunu dile getiren Çubukçu, özel okullardaki öğrenci sayısının artırılması için ellerinden geleni yapacaklarını kaydetti.
Çubukçu, özel okulların eğitime verdiği desteğin devlete ciddi anlamda katkı sağladığını belirterek, özel okulların sadece okul yatırımı yapmada değil, eğitimdeki kaliteyi artırmada, iyi yetişmiş öğrenci profilini geliştirmede önemli rol oynadığını vurguladı.
Bakan Çubukçu, Milli Eğitim Bakanlığının 2010-2014 Stratejik Planı'na da değinerek, bu planda özel okulların eğitim sektörüne yatırım yapmaya teşvik edilmesinin, daha çok kişinin özel öğretim kurumlarından yararlanmasının sağlanmasına yer verildiğini kaydetti.

Türkiye'de özel okullarda okuyan öğrencilerin oranının AB ülkeleri, Orta Doğu ve Doğu Bloku ülkelerinden çok geride olduğunu ifade eden Çubukçu, ''Strateji planımızda özel öğretimin genel eğitimimiz içindeki payını 2014 yılı sonuna kadar yüzde 2,76'dan yüzde 5'e çıkarmak bir alt hedef olarak belirlenmiştir'' diye konuştu.

Yeni mevzuat çalışmalarıyla özel okulların sorunlarının giderilmesine devam edildiğini anlatan Çubukçu, özel okulların sınavlarda veya bilim, kültür, sanat, spor gibi alanlarda başarılı olan öğrencilere karşılıksız burs imkanı sağlandığını anımsattı.
Çubukçu, Özel Öğretim Kurumları Standartları Yönergesi'nde de özel okulların lehine önemli değişiklikler yapılacağını duyurdu.

27 Ocak 2010 Çarşamba

Atanamayan 10 Bin Öğretmene Müjde...

MEB, şubat ayında ataması yapılamayacağı için sitem eden binlerce öğretmen adayının sesini duydu.

Ağustosta yapacağı atamanın 10 binini hazirana çekme kararı aldı. Böylece KPSS süresi temmuz ayında dolacak öğretmen adaylarının sıkıntısını hafifletti. Ancak karara şimdi de yeni mezun olacak adaylar tepki gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), şubat ayında yapmayacağını ilan ettiği öğretmen atamasını haziran ayına kaydırdı. Şubatta atama bekleyen öğretmen adaylarının yoğun tepkisini dikkate alan bakanlık, bu yıl bir kere ve ağustos ayında yapacağını duyurduğu öğretmen atamasının 10 binini haziran ayında yapacak. Böylece şubat ayında atama yapılacağını düşünerek aralıktaki atamalara başvurmayan ve Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) süresi temmuz ayında dolacak olan öğretmen adaylarının mağduriyeti telafi edilecek. Her yıl şubat ayında atama yapıldığını dikkate alarak kendilerini ayarlayan öğretmen adayları aralık sonunda, 'şubat ayında atama yapılmayacağının' açıklanması üzerine bakanlığa tepki göstermişti. Genel anlamda yılda bir defa atama yapılmasına karşı olmayan öğretmen adayları, ancak açıklamanın geç yapılması nedeniyle bu şubat ayında 'verilmiş bir hakkın alınmaması için' son bir kez atama yapılmasını istiyordu. Bakanlık ise 'eğitim öğretimin aksamaması' için 2010 yılı Şubat ayında atama yapılmayacağını, atamaların artık bir kez ve ağustos ayında gerçekleştirileceğini duyurmuştu. Bu kez de yeni mezunlar tepkili Haziran ayı sonunda yapılacak atamalar için başvurular yine haziran ayında alınacak. Yüksek puanlı adayların geçen seneki atamalarda görevlerine başlamış olmaları nedeniyle haziranda yapılacak atamada puanlar önemli oranda düşecek. Bu duruma ise bu sene mezun olacak öğretmen adayları tepkili. Temmuz ayında yapılacak KPSS'ye hazırlandıklarını ve yeni mezun olacaklarını dile getiren adaylar, "Öğretmen ataması bir kez ve ağustos ayında yapılmalı. Puanı yüksek olan da atanmalı. Birkaç kez atama yapılınca puanı çok düşük olanlar çok iyi yerlere atanıyor. Ayrıca eğitim öğretim devam ederken yeni atama yapılması tüm eğitimi aksatıyor. Haziranda yapılacak atamanın kadrosu bizim hakkımız. Girsinler sınava puanları yetiyorsa onlar atansın." dedi. 2010'da 40 bin öğretmen atanacağının ilan edilmesine rağmen mevcut rakamlar bu rakam için yeni kanun çıkarılmasını gerektiriyor. Bütçe Kanunu'na göre 2010'da devlete toplam 21 bin memur kadrosu verildi. Milli Eğitim ise 21 bin toplam kadronun 20 binine talip oldu. Ancak her yıl toplam kadronun yarısının Milli Eğitim'e verildiği, kalanının ise tüm kamu kurumlarına paylaştırıldığı dikkate alındığında bu yıl MEB'e 21 bin kadronun 10 bininin verilmesi bekleniyor. Bu arada her yıl 17-18 bin civarında öğretmen emekli olurken geçen sene bu sayı 10 binde kaldı. Bu durum bakanlığa 5 bin kadro sağladı. Böylece MEB'in 2010 yılında yapabileceği atama sayısı 15 bin civarında olacak.

ODTÜ'te Yolsuzluk...

Prof. Ural Akbulut'un, ODTÜ'deki rektörlüğü döneminde usulsüz uygulamalara imza attığı ortaya çıktı.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin (ODTÜ) eski Rektörü Prof. Dr. Ural Akbul'un görevli olduğu 2007 yılı hesaplarını mercek altına alan Sayıştay denetçileri yapılan yolsuzlukları tek tek tespit etti. Üniversitede milyonlarca liralık usulsüz harcama yapıldığı belirlenirken, birçok yasadışı uygulamanın da gerçekleştirildiği anlaşıldı. Akbulut hakkında yasal işlem yapılması için YÖK'e yazı yazıldı. Kamu zarara uğratıldı Denetçilerin raporunda Akbulut'a yönelik çok sayıda suçlamaya yer verildi. Mevzuatta yeri olmadığı halde bir profesörü rektör danışmanı olarak atayan Akbulut'un yine yasalara aykırı olarak birçok firmadan doğrudan temin yöntemi ile alımlar gerçekleştirdiği kaydedildi. İncelenen 2007 hesaplarında personel maaşlarının İş Bankası'ndan ödenmesi karşılığında yapılan protokolden alınması gerekli olan vergilerin Maliye'ye yatırılmadığı tespit edilirken, bütçe kanunlarına aykırı olarak Maliye Bakanlığı'nın izni olmadan Uluslararası kuruluşlara üye olunduğu belirlendi. Üniversiteye ait spor tesislerinin bedelsiz olarak çeşitli kişilere kullandırıldığı öğrenilirken, ödenen bedellerin de Kamu Sosyal Tesis Tebliği'ne aykırı olarak belirlenmesi sonucu kamunun zarara uğratıldığı raporda belirtildi. Yine Akbulut'un emri doğrultusunda Üniversite lojmanlarının bir kısmının belli kişilere misafirhane olarak verildiği ve bu konutlarda üniversitenin demirbaşının da kullanıldığı saptandı. Üniversiteye ait çarşıda yer alan büroların kira bedellerinden KDV tahsilatı yapılmayarak 866 bin TL hazinenin zarara uğratıldığına dikkat çekilen raporda, üniversite arazilerinde mevzuatta yeri olmadığı halde ODTÜ Geliştirme Vakfı Şirketi olan EBİ A.Ş'ye yap-işlet-devret modeli ile çarşı, yurt, lojman yaptırıldığı suçlamasına yer verildi. Olmayan bölüme atama yapıldı ODTÜ Geliştirme Vakfına yasalara aykırı olarak bedelsiz, kayıtsız ve şartsız olarak 400 hektar arazi tahsisinin yaptırıldığının da aktarılan raporda, Akbulut dönemine ait şu usulsüzlüklere de yer verildi: ** Üniversite bünyesinde bulunmayan bölümlerin araştırma görevlisi kadrolarına sınavsız atama yapıldı. ** Ataması yapılan araştırma görevlilerinin yüksekokul yerine Rektörlük emrinde uzman olarak çalıştırıldı. ** Araştırma görevlisi kadrolarına dil şartı tutmayanlar atandı. l Araştırma görevlisi kadrosunda bulunanlar Yurt Müdürlüğü kadrolarına atandı. ** Yıllık 500 bin TL değerindeki tenis kortlarının gelirleri ODTÜ Spor Kulübü Derneğine aktarılırken giderleri ise üniversite bütçesinden karşılandı. ** Anaokulu gelirlerinin 87 bin TL değerindeki kısmı Yuva Anaokulu Okul Aile Birliği hesabına aktarıldı.

YÖNVER'le Yeni Sınav Sistemi Anlatılacak...

YÖNVER Projesi kapsamında yönetici, öğretmen ve öğrencilere yenilenen sınav sistemi anlatılacak.

İstanbul Kültür Üniversitesi ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde yürütülecek YÖNVER Projesi kapsamında, İstanbul'daki orta öğretim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmen ile öğrencilere yenilenen üniversiteye giriş sınav sistemi anlatılacak. Şubat ayında hayata geçirilecek projenin protokolü, İstanbul Kültür Üniversitesinde Rektör Prof. Dr. Dursun Koçer ile İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız tarafından imzalandı. Üniversitelerle işbirliğine büyük önem verdiklerini kaydeden Yıldız, Yeni Öğrenci Seçme Yerleştirme Sisteminde Oyunun Kuralları 2010 (YÖNVER) Projesi eğitim camiası adına büyük yarar sağlayacağını kaydetti. Prof. Dr. Koçer ise üniversiteye giriş sınavlarının lise eğitiminde öğrencilerin başarısının göstergesi olduğunu belirtti. Proje kapsamında kent genelindeki orta öğretim kurumlarındaki yönetici, öğretmen ve öğrencilere ÖSS performansları konusunda detaylı bilgilerin verileceğini anlatan Prof. Dr. Koçer, ayrıca yeni sınav sistemine yönelik bilgilendirme konferanslarının da gerçekleştirileceğini kaydetti. PROJE HAKKINDA YÖNVER projesi, İstanbul'daki orta öğretim kurumları müdürlerine, bu kurumlarda görev yapan rehber öğretmenlere ve öğrencilere 2010'da uygulanacak yeni Öğrenci Seçme Yerleştirme Sistemini tanıtmayı, öğrencilerin üniversite ve meslek tercihleri konusunda güncel bilgiler edinmelerini sağlamayı amaçlıyor. 2009-2010 eğitim öğretim yılında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge birimi ve İstanbul Kültür Üniversitesi Ar-Ge Merkezi işbirliğinde gerçekleştirilecek projede, bilgilendirme konferansları, fikir ve önerilerin internet üzerinden paylaşılarak tartışıldığı e-platform ile 2009 yılı ÖSS performanslarının istatistiki olarak değerlendirildiği kitapçıkların yayın ve dağıtım projesinden oluşuyor.

26 Ocak 2010 Salı

21 Öğrenciye Soruşturma Açıldı...

Öğrenci belgesinin para ile verilmesini ve ulaşım sorunlarını protesto eden öğrencilere Osmangazi Üniversitesi soruşturma açtı.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (OGÜ), öğrenci belgelerinin ücret karşılığı verilmesini ve kampüs içinde ulaşımdan para alınmasını protesto eden 21 öğrenciye soruşturma açtı.

DİSK'e bağlı Öğrenci Gençlik Sendikası'na (Genç-Sen) üye olan OGÜ'lü öğrenciler 10 ve 17 Aralık'ta kampüste iki yürüyüş yaptı. 'Ulaşamıyoruz, ödeyemiyoruz, okuyamıyoruz, Başka bir OGÜ için yürüyoruz' yazılı pankart açan 100 öğrenci 'Eğitim haktır satılamaz', �Parasız eğitim istiyoruz', 'Sıkışık derslik istemiyoruz' diye slogan attı.
Yönetim eylemlere katılan 21 öğrenciye soruşturma açtı ve savunma istedi. Savunma istemi yazısında, sloganlar hatırlatılarak rahatsızlığa sebep oldukları ve izinsiz gösteri yürüyüşü yaptıkları söylendi.

Öğrenci belgesi promosyonu
Genç-Sen temsilcisi Can Çoksöyler, OGÜ'de pek çok üniversitede olmayan uygulamalar olduğunu ifade ederek, şunları anlatıyor:
�Öğrenci belgesi beş, transkript 20 TL. Burs, yurt işlemleri gibi çoğu iş için bu belgeler gerekli. Çok sık alıyoruz. Para vermek sıkıntı yaratıyor. Üniversite dersler ve öğretim üyeleriyle ilgili anket düzenledi.

Anketi doldurana iki adet ücretsiz öğrenci belgesi vaat edildi. Çok komik. Bunları parasız almak hakkımız. Eskiden belediye otobüsüyle kampüsler arasında belediye otobüsü bedavaydı. Şimdi ücretli. Genç-Sen olarak bunlara karşı kampanya başlattık. Eylemlere katılımın engellenmesi için baskı var. Her yere 'İzinsiz toplantı yapmak yasaktır' yazıları asıldı. İzin isteyince vermiyorlar.

OGÜ'nün Rektörü Prof.Dr. Fazıl Tekin ise iddaları şöyle yanıtlıyor: �Öğrencilere yasaların dışına çıkmadan eylem yapmaları için her zaman gerekli izni veriyoruz. Yönetmelik dışına çıkıldığında en azından soruşturma açılması gerekiyor. Öğrenci yanında kimlik taşımıyor, her vesile ile öğrenci işlerinden belge istemeye geliyor. Bunu frenledik, yoksa gelir elde etmek gibi bir amaç yok.

Anne-Kız, Baba-Oğul Bilgi Yarışması...

Bir ilköğretim okulu internet ortamında gerçekleştirilen Ana-Oğul ve Baba-Kız Bilgi ve Kültür Yarışması düzenledi.

19 Mayıs İlköğretim Okulu Müdürü Abdullah Koçak, bundan sonrada bu tür projelerinin artarak devam edeceğini belirterek,
yarışmaya katılan velilere, öğrencilere ve yarışmanın alt yapısını oluşturan proje sahibi Uzman Sınıf Öğretmeni Recep Selçuk Karaman'a ve katkıda bulunan öğretmenlere teşekkür etti.

Abdullah Koçak, �İlk yarıyıl eğitim ve öğretim yılında tamamladığımız internet ortamında bilgi kültür
yarışmasının üçüncü ve en anlamlı aşaması olan internet ortamında, 'Ana-Oğul, Baba-Kız Bilgi Kültür Yarışması'nı başarıyla bitirmiş olmanın heyecanı ile karşınızdayız. Bu yarışmayla ailelerimizi okulumuz bilgisayar laboratuarlarında ağırlayarak, kaynaşmayı, birlik ve beraberliği aynı zamanda rekabeti sağladığımıza inanıyorum. Velilerimizin çocuklarıyla takım oluşturarak yarışmaları bizleri çok mutlu etti, dolayısıyla bu yarışma neticesinde hedeflediğimiz amaçlara ulaşmış olduk.

Okulumuzda bulunan iki bilgisayar laboratuarındaki 35 bilgisayarımız bakanlığımızın genelgesi doğrultusunda mesai saatleri içerisinde öğrenci ve velilerimizin kullanımına açılmıştır. Bu anlamda 19 Mayıs İlköğretim Okulu bulunduğu bölge itibariyle cazibe merkezi olmuş, velilerimiz gönül rahatlığı içerisinde çocuklarımızı ders zamanı dışında okulumuza göndermişler, öğrencilerimizde öğretmenlerin gözetiminde ödevlerini projelerini hazırlamışlardır� dedi.

Recep Selçuk Karaman da, yarışmaya okulun 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri ile öğrencilerinin velilerinin katıldığını söyleyerek, öğrencilerin 1. derece akrabaları ile birer takım oluşturduklarını aktardı. �Takımlar çekilen kuralar sonucunda gruplara ayrılarak, eleme turlarının ardından 7 gurup finale katılmaya hak kazanmıştır� diyen Karaman şöyle konuştu: �Ardından da final yarışması yapılmıştır. Öğrencilerimize sınıf düzeylerine göre, velilerimize ise güncel ve genel sorular yöneltilmiştir.

Yarışma sonunda öğrencilerimizin aldıkları puanların yüzde 60'ı, velilerin aldıkları puanların yüzde 40'ı birleştirilerek takım puanları oluşturuldu ve dereceye giren takımlarımız ortaya çıkmıştır. Tüm bu uğraşlarımızdaki hedefimiz eğitim ve öğretimdeki kaliteyi bir basamak daha yukarıya taşıyabilmektir.� Yarışmada yarışmanın sponsorluğunu üstlenen iş adamı Yaşar Taylan'a da katkılarından dolayı teşekkür edildi. Yarışma sonunda Emine Eren ile oğlu Muhammet Eren birinci olarak, diz üstü bilgisayar kazandı.

25 Ocak 2010 Pazartesi

İTÜ'de Eğitime Kar Engeli...

Elverişsiz hava koşulları nedeniyle, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde bugün ve yarın eğitime ara verildi.

İTÜ'den yapılan açıklamada, ''Elverişsiz hava koşulları nedeni ile bugün saat 14.00'ten itibaren ve 26 Ocak 2010 Salı günü eğitim ve öğretime ara verilmiştir'' denildi.

Duygusal Terapiyle Tedavi...

Hollanda'da bulunan duyusal terapi odalarının benzeri İzmir'in Menemen ilçesinde oluşturuldu.

Hollanda'da bulunan duyusal terapi odalarının benzerinin oluşturulduğu İzmir'in Menemen ilçesindeki Sabahat Akşiray Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi'nde, otistik çocuklar koklama, işitme, görme ve dokuma duyularıyla eğitim ve iş hayatına hazırlanıyor. Merkez Müdürü Sadettin Akçi, normal veya özel eğitime muhtaç kişilerin yaşamlarının belli dönemlerinde kendilerini "negatif hissettiklerini" ve sistemdeki aksaklığın giderilmesi için "bireyin tekrar pozitif enerji ile yüklenmesi gerektiğini" söyledi. Hollanda'da yaptıkları araştırmalarda şizofren hastalara yönelik tasarlanan duyusal terapi odalarını gördüklerini belirten Akçi, bireyin koklama, işitme, görme ve dokunma duyularına hitap eden bu odaların benzerini, merkezde oluşturduklarını ifade etti. Akçi, merkezde oluşturulan 2 duyusal terapi odasından birinin 3-15 yaş grubuna, diğerinin ise 15 yaşından büyük otistiklere, öğrenci velilerine ve personele yönelik hizmet verdiğini, odalarda kişilere özel slayt gösterilerinin yapıldığını, rahatlatıcı müziklerin dinletildiğini kaydetti. Kişiye özel kokuların sıkıldığı odalarda, kişinin vücut şeklini alan yatak ve "kilitlenmiş zihinleri rahatlatacak" özel akvaryumların bulunduğunu açıklayan Sadettin Akçi, şöyle dedi: "Amacımız bireyin aynı anda birden fazla duyusuna hitap etmek. Bireyin ilgi alanlarına göre performanslar oluşturuluyor. Özel kameralar aracılığı ile odaya girenleri izliyoruz. Verdikleri tepkiye göre profil oluşturuyoruz. İlgi alanları tespit edildikten sonra terapiye alıyoruz. Hoşlandığı görüntü ve müziği veriyoruz. Koku ile destekleyerek bireyin negatif enerjisini gideriyoruz. Bir sonraki faaliyete kendini hazır hissetmeyen otistik çocukları, velileri ve öğretmenleri rahatlatıyoruz."

Lise Öğrencileri Sınava Alınmamış...

Çanakkale'de 5 lise öğrencisi, okul aidatını ödemedikleri gerekçesiyle sınava alınmadıklarını iddia etti.
Lise öğrencileri C.H, Ü.Ç, Y.A, Y.K. ve S.K, 90 TL'lik okul aidatını ödemedikleri gerekçesiyle coğrafya dersinin sınavına alınmadıklarını, okul idarecilerinin aidatlar ödendiği takdirde sorunun çözüleceğini söylediğini iddia ederek, konuyu İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirdi. Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, yaptığı açıklamada, öğrencilerin iddiaları üzerine okul müdürüyle görüşerek konuyla ilgili bilgi aldığını söyledi. Okul idaresinin sunduğu gerekçelerle çocukların iddiaları arasında örtüşmeyen noktalar olduğuna işaret eden Bardakçı, şöyle devam etti: "İki taraf da kendine göre haklı görünüyor. İdare tarafından bana aktarılana göre, konu çocukların bahsettiği gibi değil. Ancak şöyle bir şey var: Devletin dili yazı dilidir. Ortada bir iddia varsa ki okul aidatını ödemedi diye böylesi bir şey yapılıyorsa, bu bana göre korkunç bir iddiadır. Bu gerekçelerle öğrencinin eğitim hakkından mahrum bırakılması son derece ciddi bir konudur. Çocuklara bu iddiayı önemsediğimi, bu duruma tanık olanlar ve bunu ispatlayıcı nitelikte belge ve bulguları varsa bana bir dilekçeyle vermelerini, bununla ilgili yasal işlemleri başlatacağımı söyledim." "ÖĞRENCİYİ MUHATAP ALMAK YANLIŞTIR" Okulun maddi konularıyla ilgili öğrencilerle değil okul aile birlikleriyle görüşülmesi konusunda idarecileri uyardığını ifade eden Bardakçı, öğrencilerin eğitim hakkının korunmasından yana olduğunu söyledi. Bardakçı, şöyle konuştu: "Öğrenci demek, zengin çocuğu bile olsa desteğe ihtiyacı olan kişi demektir. Biliyorsunuz ki bizim inancımızda sadaka verilebilecek kişiler sıralanır ve bu sıranın en başında öğrenciler gelir. Onların başarılı olabilmesi için desteklenmesi gerekirken, böyle basit bir konuya indirgenip böylesi bir işlem gerçekleşmişse bunu yapan her kim olursa olsun hakkında gerekli her türlü işlemi yaparım."

Özel Okullar 'Eğitimi' Tartışacak...

Türkiye Özel Okullar Birliği, ''Okulda Yenilenme'' konulu sempozyum düzenleyecek.

Antalya'da 28-30 Ocak günlerinde gerçekleştirilecek sempozyuma, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, Türkiye'nin ve bazı ülkelerin üniversitelerinden akademisyenler, öğretmenler katılacak. Sempozyumda, okulları yeniden yapılandırmak amacıyla eğitim sisteminde gerekli düzenlemeler, bu düzenlemelerin yapılmasına yönelik açılımlar ve diğer ülkelerde uygulanan farklı eğitim metotları tartışılacak. Sempozyumda, ''Eğitimdeki kriz gençlerimizi nasıl bir tehlikeye atıyor?'', ''Farklı ülkeler, farklı okullar, farklı modeller'', ''ÖSS'de yeni yapılanma'', ''Tarih eğitimi'', ''Sosyal bilimler eğitimi'', ''Matematik eğitimi'', ''Okul öncesi eğitim'', ''Eğitimde stratejik yönetim ve planlama'', ''Türk eğitim sistemine eleştirel bir bakış'' konuları ele alınacak.

Tüm Dersleri 5, Yaşamı Sıfır...

Zihinsel engelli annesiyle yoksulluk içinde yaşamını sürdüren 8 yaşındaki Hatice'nin dramı yürek burkuyor.

Bitlenmiş saçları, 42 numara ayakkabılarıyla, pislikten geçilmeyen mağarayı andıran tek göz odada annesiyle yaşama tutunmaya çalışan Hatice, derslerinde başarısıyla ise takdir topluyor. Öğrenim gördüğü Şehit Şenol Özbay İlköğretim Okulu Müdürü Özcan Kocakilit, başarılı öğrencileri Hatice'nin devlet korumasına alınmasını isteyerek, "Aksi takdirde Hatice'nin geleceği bu odanın geleceğinden karanlık" dedi. Minik Hatice ise, doktor olup sık sık hasta olan annesine bakmak istediğini söyledi. Kavaklıdere İlçesi'nin Çamlıyurt Köyü'nde 9 yıl önce evli 3 çocuk babası 48 yaşındaki Erkan Çetiner'in tecavüzüne uğrayan o dönem 20 yaşındaki zihinsel engelli Münevver Sümbül, bu tecavüz sonucu hamile kalarak bir kız bebek dünyaya getirdi. Köyün dışında bir barakada yaşayan Münevver Sümbül, `Hatice' adı verilen bebeğini büyütmeye başladı. Bu arada Münevver'e tecavüz ettiği DNA testi ile kesinleşen Erkan Çetiner cezaevine girdi. Ancak 4 yıl hapis yattıktan sonra serbest kalan baba, ne kızı Hatice ile ne de tecavüz ettiği Münevver ile ilgilenmedi. Tek göz odada büyüyen ve nüfus cüzdanında baba adı boş bırakılan Hatice, yaşı geldiğinde Şehit Şenol Özbay İlköğretim Okulu'na başladı. Minik kızın okula giderken giydiği iki beden büyük eşofman, ayaklarındaki 42 numara bot ve bitli saçları yürek burktu. Okuldan döndükten sonra evde yerde ders çalışan, doğru dürüst banyo yapamayan ve bitlenmesi nedeniyle saçları geçen hafta öğretmenleri tarafından kesilen Hatice, kendisine uzatılacak yardım eli bekliyor. TECAVÜZCÜ BABA SAHİP ÇIKMADI Çamlıyurt muhtarı Ahmet Çetiner, Hatice ve annesinin sağlıksız koşullarda yaşadığını ve mutlaka koruma altına alınmaları gerektiğini belirten dilekçeyi dönemin Kavaklıdere Kaymakamı, şimdinin Muğla Vali Yardımcısı Mestan Yayman'a ilettiklerini belirterek şöyle konuştu: "Sayın Yayman köyümüze gelip anne kızın yaşadığı dramı gördü. `Yardım edelim' dedi gitti. Yayman zihinsel engelli anneye sakat maaşı bağlattı. Ancak anne zihinsel engelli olduğu için o parayı alamadı. Ondan sonra birkaç kez daha kaymakamlara söyledik ancak, anne ile kızına sahip çıkan olmadı. Muhtarlık olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, ama gücümüz bir yere kadar. Anneye tecavüz eden kişi hapis yattı çıktı, ancak o da aileye sahip çıkmadı. Annenin akrabaları var ama, onların da durumu pek farklı değil." `BU YERDE HAYVAN BİLE YAŞAMAZ' Şehit Şenol Özbay İlköğretim Okulu Müdürü Özcan Kocakilit de, 3-A sınıfında okuyan başarılı öğrencileri Hatice'nin karnesindeki notların tamamının 5 olduğunu belirtti. Ancak küçük kızın hayatının tam bir trajedi olduğunu kaydeden Müdür Kocakilit şunları söyledi: "Tüm bu şartlara rağmen derslerinde başarılı bir performans gösteren öğrencimizin durumunu ilgili makamlara ilettik, duyurmaya çalıştık ama gücümüz yetmedi. 23 yıllık öğretmenim, Türkiye'nin en ücra köşelerinde görev yaptım. Böyle bir manzara ile ilk kez karşılaşıyorum. Okulumuzda 386 öğrencimiz var, hiçbirinin durumu böyle değil. 21'inci yüzyıl Türkiye'sine bu manzara yakışmıyor. Çocuklara bilgisayar ortamında ders verirken, bu mağaradan farksız taş barakada değil insanın, hayvanın bile yaşaması mümkün değil. Bu ortamda bir kız çocuğunun büyümesi, barınması, çocuğun psikolojisi ve sağlığı açısından doğru değil. Anne buna rağmen büyük bir fedakarlıkla kızını okula gönderiyor, elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bu anne eli öpülesi bir anne. Ancak annenin kendine bakacak durumu yok. Çocuğun eğitimini sürdürmesi, sağlıklı bir şekilde büyümesi için acil olarak bu ortamdan alınması, devletin hem anneye hem de çocuğa sahip çıkması gerekir. Bu kızımızın devletin himayesine alınması gerek. Aksi takdirde Hatice'nin geleceği bu odadan karanlık." Evinde yere yatarak ders çalışan, nüfus cüzdanında baba adı boş bırakılan Hatice Sümbül'ün, "Ben çok okuyup doktor olacağım, annem sık sık hastalanıyor, ona bakacağım ve ilaç alacağım" demesi vicdanları sızlattı.

22 Ocak 2010 Cuma

Elektronik Karneler Tehlikede...

MEB, karne için yoğun giriş olması nedeniyle kilitlenen e-Okul Sistemi'ndeki sorunun giderilmesi yönünde çalışıyor.

MEB yetkilileri, e-Okul Sistemi'ne okul yöneticilerince karne basımı, veliler ve öğrenciler tarafından da ders notlarının görülebilmesi için yoğun giriş yapıldığını bildirdi. Bu nedenle sistemin kilitlendiğini belirten yetkililer, sorununun giderilmesi yönünde çalışma yapıldığını kaydetti.

Öğrenci, Kendini Bıçakladı...

Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde öğretmeni ile tartışan bir öğrenci, kendini bıçakladı.
Alınan bilgiye göre, Ergani Endüstri Meslek Lisesi 9. sınıfta öğrenim gören M.S.Ü., derse girmek istememesi üzerine öğretmeni M.K. ile tartıştı. Tartışmanın ardından M.S.Ü., üzerindeki bıçağı göğsüne sapladı. Okul Müdürü Gürkan Beyaz tarafından Ergani Devlet Hastanesi'ne kaldırılan M.S.Ü., buradaki ilk tedavisinin ardından Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. M.S.Ü.'nün sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi.

Kötü Karnenin Sorumlusu Kim?

Kötü karnenin başarısızlık dışında ne gibi mesajlar içeriyor.

Karnenin ne olduğu, iyi karne ve kötü karnenin sadece öğrencinin çalışmasını mı gösterdiği, bir dönem boyunca çocuğun gerek yapısal, gerek psikolojik ve davranışsal anlamda öğrenme süreçlerini nasıl gerçekleştirdiği ile ilgili bilgi veren karnenin başka ne gibi anlamlar taşıdığını uzmanlar bu akşam İyi Bak Kendine programına değerlendirecekler. Karne, çocuğun kişiliği hakkında bilgi verir mi, kötü karne, öğrenme süreçlerinde çocuğun zorlanmasının bir geribildirimi midir? Kötü karnenin tek sorumlusu çocuk mu? Kötü karne, her zaman çocuğun tembel olduğu anlamını taşır mı?. Bu akşam İyi Bak Kendine programının konukları NPİSTANBUL Etiler Polikliniğinden Uzman Çocuk Ergen Psikiyatristi Serdar Alparslan ve Uzman Çocuk Psikologu Aynur Sayım; dönem başarısızlığının altında yatan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Özel Öğrenme Güçlüğü, Zeka Engeli, Davranım Bozukluğu, Okul reddi, Ayrılma Kaygısı, Performans Kaygısı, Sınav Kaygısı, Depresyon, Sosyal Fobi, Anne-baba arasındaki sorunlar, Kardeş Kıskançlığı gibi konuları irdeleyecek ve başarısız çocuklar için uygulanması gereken 'Telafi Programları'nın neler olacağı konusunda bilgi verecekler. Karnenin tek sorumlusunun çocuk olmadığı, anne babanın buradaki tutum hatalarının neler olduğu ve doğru davranışların nasıl olması gerektiği gibi konuların ele alınacağı programda canlı bağlantılar ile seyirci soruları alınacak, 'iyibakkendine@ulketv.com.tr' adresine gelen e posta soruları da stüdyo konuğu uzmanlar tarafından cevaplandırılacak. 0216 633 06 96 nolu danışma hattını arayıp isim ve sorusunu bırakanlara da cevap verilecek.

Öğrencilerin % 6,21'i Grip Aşısı Oldu...

Öğrenciler arasında domuz gribi aşısı olma oranının yüzde 6,21 olduğu bildirildi.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in yazılı soru önergesini cevapladı. Türkiye genelinde velilerce aşı olmasına razı gösterilen öğrencilerin oranının yüzde 6,21 olduğunu belirten Çubukçu, şunları kaydetti: "Ülkemizde bahse konu grip ile ilgili hususların Sağlık Bakanlığı'nın sorumluluğunda ve koordinesinde yürütüldüğü herkesçe bilinmekte olup konuya ilişkin olarak velilerin özgür iradeleriyle karar verdiği değerlendirilmektedir."

Tatilde Başarı Sorgulaması Yapmayın...

Doç. Dr.Süleyman Doğan, ebeveynlerin başarısızlıklarından dolayı çocuklarına tenkit yerine ilgi göstermeleri gerektiğini söyledi.

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Ebebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.Süleyman Doğan, ebeveynlerin başarısızlıklarından dolayı çocuklarına tenkit yerine daha fazla ilgi göstermeleri gerektiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ailenin kişilik gelişimindeki önemine dikkati çekerek, tatillerde ailelerin başarı sorgulaması yapmak yerine çocuklarıyla ilgilenmesi gerektiğini söyledi. Başarısızlıkların telafi edileceğini ancak kişilik gelişimindeki olumsuz bir etkinin geriye dönüp düzeltilmesinin zor olduğunu ifade eden Doğan, şunları kaydetti: ''Zayıf not olan karneler için anne-babalar çocuklar üzerinde psikolojik baskı yapmamalı, aksine daha fazla ilgi göstermeli. Çocuğun yetişmesinde ailenin etkisi saymakla bitmez. Özellikle çocuk eğitiminde ailenin önemi ve sorumlulukları son derece önemlidir. Gerek çocukluğun ilk yılları olan okul öncesi dönemde, gerekse okul yıllarında ailenin vermiş olduğu eğitim veya takındığı tavır çocuğun kişilik gelişimini önemli oranda etkilemektedir. İlgisiz büyüyen çocukta oluşan olumsuz kişilik yapısı daha sonraki dönemlerde telafisi zor sonuçları doğurmaktadır. Yaşamın ilk yıllarını olumsuz ve ilgisiz koşullar içinde geçirmiş olan bireylerin bu olumsuzlukları yetişkin olduklarında da devam ettirdikleri gözlenmiştir. Birey yetişkin olsa da çocuklukta yaşamış olduğu ailenin ve almış olduğu aile eğitiminin etkilerini taşımaktadır.'' TATİLDE ÇOCUKLARINIZA DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN Anne-babaların çocuklarla tatillerde daha fazla vakit geçirmesi gerektiğinin bildiren Doğan, şöyle devam etti: ''Bazı anne-babalar çocuklarıyla gerektiği gibi ilgilenmezler. Çocuğa karşı davranışlarında onu birey olarak görmeme eğilimi yüksektir. Aralarında geçimsizlik bulunan anne-babalar çocukları için bu duruma katlandıklarını ifade ederler. Bu durumda çocuk kendisinin istenmediğini düşünür. Anne-babalar çocuklarını ayrı bir kişi ayrı bir birey olarak görmezler. Kendileri nasıl davranıyorsa çocuktan da aynı davranışları beklerler. Bu durum çocuğun kişilik ve ruhsal gelişimini olumsuz etkiler. Biz toplumun nasıl olmasını istiyorsak çocuklarımızı öyle yetiştirmeliyiz. Çocukla ne kadar fazla zaman geçirirsek o kadar değer verdiğimizi göstermiş oluruz. Üstelik tatil dönemlerini anne-babalar iyi değerlendirmeli, çocuğa değerli olduğunu göstermeliler. Önümüzdeki karne tatili de iyi bir fırsat, çocuğunuzun değerli olduğunu mutlaka gösterin.''

E-Okul Sistemi Kilitlendi...

MEB, karne için yoğun giriş olması nedeniyle kilitlenen e-Okul Sistemi'ndeki sorunun giderilmesi yönünde çalışıyor.

MEB yetkilileri, e-Okul Sistemi'ne okul yöneticilerince karne basımı, veliler ve öğrenciler tarafından da ders notlarının görülebilmesi için yoğun giriş yapıldığını bildirdi. Bu nedenle sistemin kilitlendiğini belirten yetkililer, sorununun giderilmesi yönünde çalışma yapıldığını kaydetti.

21 Ocak 2010 Perşembe

Öğrencilerin Karne Heyecanı...

Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri, 22 Ocak Cuma günü karne almaya hazırlanıyor.

15 milyon öğrenci karne alarak, iki haftalık tatile çıkacak. Okulla bu yıl tanışan 1 milyon 307 bin ilköğretim öğrencisi de ilk karnelerini alacak. 2009-2010 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı 8 Şubat Pazartesi günü başlayacak. Eğitim öğretim yılı 18 Haziran Cuma günü tamamlanacak. İkinci dönem, ilköğretim ikinci kademe öğrencileri ile lise son sınıf öğrencileri için sınav heyecanıyla geçecek. İlköğretim ikinci kademe öğrencileri Seviye Belirleme Sınavlarına (SBS) katılacak. Milli Eğitim Bakanlığının sınav takvimine göre, SBS, ilköğretim 6. sınıf öğrencileri için 12 Haziranda yapılacak. İlköğretim 7. sınıf öğrencileri SBS'ye 6 Haziranda, 8. sınıf öğrencileri ise 5 Haziranda girecek. İlköğretim 5. sınıf ile liselerin 9, 10 ve 11. sınıflarında okuyan öğrencilerin katıldığı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (PYBS) 2 Mayısta gerçekleştirilecek. Lise son sınıf öğrencilerinin katılacağı üniversiteye giriş sınavlarının ilk aşaması olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) için 18 Ocak Pazartesi günü başlayan başvurular 12 Şubatta sona erecek. YGS 11 Nisanda yapılacak. Üniversiteye girişte ikinci aşama olan Lisans Yerleştirme Sınavları'nın (LYS) başvuru tarihi 3-14 Mayıs, LYS tarihleri de 19-20 Haziran ile 26-27 Haziran olarak belirlendi.

Tatil Hediyesi "Özel Ders"

Velileri tarafından büyük bütçelerle sağlanan özel dersler, artık karne hediyesi olarak nitelenmeye başladı.
Eylül ayında çalan zille 2009-2010 eğitim-öğretim yılı sınav maratonu başlayan ilköğretim ve lise öğrencileri için geniş boş zaman dilimi olarak görülen sömestrde velileri tarafından büyük bütçelerle sağlanan özel dersler, artık karne hediyesi olarak nitelenmeye başladı. Daha önceleri bisiklet, bilgisayar hediyesi, özellikle de sömestrde tatille ödüllendirilme olarak algılanan pekiyi notlarla dolu karneler, artık farklı getiriler sunuyor. Büyük rekabetin yaşandığı sınavlarda önceki yıllara oranla veli desteğini çok daha fazla yanına alan ve sınav heyecanını doruk noktada yaşayan öğrenciler, arkadaşlarından geri kalmamayı, sınavlara aylar kala geride olduğunu düşündükleri derslerde eksiklerini gidermeyi hedefliyorlar. Günün büyük bölümünü okul ve dershane ortamında geçiren öğrenciler için özellikle sömestr tatili, eksik kalan dersleri telafi etme yolunda bir fırsat olarak görülüyor. Cuma günü karnelerini alacak sınavlara hazırlanan öğrenciler için sömestrde başlayacak ara süreçte özel derslerin maliyeti 40-50 liradan başlıyor. Dersi veren öğretmenin kariyerine göre bu ücret 150-200 liraya kadar çıkabiliyor. Özel dersi üniversite öğrencisinden alma durumunda ise saat ücreti 20 liraya kadar gerileyebiliyor. DERSHANELER DE EĞİTİMİ SÜRDÜRÜYOR Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZDEBİR) Başkanı Faruk Köprülü, Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın (YGS) 11 Nisan 2010'da yapılacağını hatırlatarak, sınav tarihine az süre kalması nedeniyle öğrencilerin en küçük zamanlarının bile çok değerli olduğunu söyledi. Dershanelerin, birinci aşama sınavın erken olmasını göz önünde bulundurarak planlama yaptığını anlatan Köprülü, ''Ara sınıf öğrencileri için tatil fırsatı var. Ancak, birçok dershane sömestrde bir hafta ara verdikten sonra sınava hazırlanan öğrenciler için derslere devam edecek'' dedi. TATİLLERDE DE ÇALIŞMAKTAN ASLA VAZGEÇİLMEMELİ Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kutlu da öğrencilerin iyi üniversitelerde, iş imkanı yüksek bölümlerde eğitim almak istediklerini belirterek, bu hedefleri kazanmak için de çok çalışmaları gerektiğini söyledi . Tatilin, öğrencilerin dinlenmesi gerektiği yönünde bir algı oluşturduğunu anlatan Kutlu, ''Bilinçli ders çalışan bir öğrenci, zaman yönetimi sayesinde yıl içerisinde hem derslerini öğrenebilir hem de dinlenebilir. Eğer öğrenci bugüne kadar geçen süreyi iyi değerlendirmiş ve planlamayı iyi yapmışsa uzun bir tatile zaten ihtiyaç duymaz'' dedi.

Bilgisayar Kurslarına Büyük İlgi...

Bilgisayar kurslarına her yaştan ilgi artıyor.

İş arayanlar sertifika için bilgisayar kurslarına gelirken ev hanımları çocuklarının derslerine yardımcı olabilmek, emekliler hayattan kopmamak için bilgisayar öğreniyor. Hafta içi ağırlıklı olarak ev hanımlarının geldiği bilgisayar kursunda ilk olarak bilgisayar parçaları, açma kapama, bilgisayarı özelleştirme, world ve excel programı, power point sunumu hazırlama, internet kullanımı ve mail alıp gönderme öğretiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları'nda (İSMEK) bilgisayar kursunu başarıyla tamamlayanlar arasında 77 yaşındaki kursiyer Sezai Yılmaztürk de bulunuyor. İSMEK Genel Koordinatörü Güven Çalışkan, 16 yaşından başlayan bilgisayar kurslarına ev hanımları ve emekliler de dahil ilginin büyük olduğunu belirtti. Çalışkan, şunları kaydetti: ''Bir kısmı hayattan kopmamak için kursa geliyor. Gençler kişisel gelişimlerine katkı olarak görürken belli bir yaş grubu ise daha önce öğrenmedikleri şeyleri telafi etmeyi istiyor. Ev hanımları çocuklarının derslerine yardımcı olabilmek, şehir dışında okuyan çocuklarıyla görüşebilmek, internete girmek, mailleşmek için öğrenmek istiyor. Emekli olup da bilgisayarla tanışmamış insanlar bizim kurslarımıza katılarak eksiklerini gideriyorlar.''

Çocuğunuza 'Tembel' Demeyin!

Memorial Hastanesi'nden pedagog Dr. Melda Alantar, ailelerin, işin kolayına kaçarak çocuğu suçlamayın.
Ailenin yüksek başarı beklentisi ve "tembel", "sorumsuz" gibi olumsuz sıfatlarla çocuğu etiketlemesinin onun kendine duyduğu güveni zayıflatacağını belirten Alantar, "Öğrencinin gelişme gösterdiği ve zorlandığı alanları belirlemek için çocuğunuzla birlikte öğretmeniyle görüşün. Belli konularda başarılı olamayan öğrencilere yönelik kurs, etüt gibi özel düzenlemelerden yararlanın. Ailenizde ve çevrenizde size bu konuda destek olabilecek insanları belirleyin." dedi. Karnedeki notlar öğrencinin yarı dönem okul başarısını yansıtır. Sömestr tatilini çocuğunuzun okulda neden zorlandığını belirledikten sonra uygun çalışma programıyla başarıyı yakalaması için bir fırsat dönemi olarak değerlendirin. Dr. Melda Alantar, "Çocuğunuzun karnesinde zayıf not varsa, düzeltmek için koca bir dönem sizi bekliyor." diyerek gerekli tedbirlerin alınabileceğini aktardı. Tatilde aile büyüklerini ziyaret edin Pedagog Dr. Melda Alantar, aile paylaşım geceleri düzenlenebileceğini söyledi. "Haftada bir gece en az üç saati birlikte geçirin. Özellikle ergenlerin aile törenlerine ihtiyaçları vardır. Aile bağlarının pekiştirilmesi için geniş aile olarak tanımlanan büyükanne, büyükbaba, hala, teyze, amca, dayı, yeğen, kuzen vb. yakınlarla paylaşmak amacıyla ziyaretler düzenlenebilir." diyen Alantar, "Şehir veya memleket dışında yaşayan yakın akrabalarla görüşmek için düzenlenen geziler, geniş aileyle kaynaşma fırsatı sundukları gibi, aile bireylerine doğdukları, büyüdükleri yerleri görme, anılarını tazeleme ve paylaşma imkânı da sağlar." şeklinde konuştu.

Karne Kötüyse Ne Yapmalı?

Çocuğunuzu eğitirken kararlı ve adil davranın.

Kötü olan yarıyıl karnesini düzeltmek konusunda ona güvendiğinizi hissettirin.Çocuğunuzla okulu hakkında konuşun. Onu dinleyin. Tüm ailenin katılabileceği etkinlikler düzenleyin. Ödül ve yaptırımları dengeleyin. Ödüllendirmek, ona her zaman para vermek ve ayrıcalık tanımak değildir. Çocuğunuza onunla gurur duyduğunuzu söylemek veya onun başarmak için sarf ettiği gücü fark ettiğinizi belirtmek yeterlidir. Evinizin sakin bir köşesini çalışma alanı olarak düzenlemesi için çocuğunuza yardım edin. Günlük ödev yapma saatini birlikte belirleyin. Öğrencinin gelişme gösterdiği ve zorlandığı alanları belirlemek için çocuğunuzla birlikte öğretmeniyle görüşün. Kurs, etüt gibi özel düzenlemelerden yararlanın.

Bilgisayar Alacak Aileler Dikkat!

Dr. İsmail Nakilcioğlu, yarıyıl tatili dolayısıyla çocuklarına bilgisayar hediye etmeyi düşünen aileleri uyardı.

Türkiye Bilişim Derneği Afyonkarahisar Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. İsmail Nakilcioğlu, yarıyıl tatili dolayısıyla çocuklarına bilgisayar hediye etmeyi düşünen aileleri uyardı. Nakilcioğlu, sadece filtreleme programlarının korumada yeterli olmayacağını vurguladı. Aynı zamanda Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi olan Nakilcioğlu, yarıyıl tatili öncesinde pek çok ailenin çocuklarını internet bağlantısı ile bilgisayar hediye etmeyi düşündüğünü ifade etti. Nakilcioğlu, tatil süresi içinde bilgisayar kullanmaya başlayan çocukların tatilin sona ermesiyle birlikte, ''interneti ve bilgisayarı kullanmayı bırakacağı'' düşüncesine sahip olmanın doğru olmadığını belirtti. Yarı yıl tatili öncesi çocuklarına bilgisayar hediye etmek isteyen ailelere çeşitli tavsiyelerde bulunan Nakilcioğlu, okulda başarı getireceğine inanılan bilgisayarın, çoğu zaman oyun ve internet ağırlıklı bilgisayar bağımlılığına dönüşebildiğine dikkat çekerek, ''Bir süre sonra öğrencinin okuldaki başarı durumunda yaşanacak değişiklikler ailelerin bilgisayar ve internet kullanımını yasaklamaya giden önlemler alması ile sonuçlanabilir'' diye konuştu. Nakilcioğlu, internetteki yabancı dildeki içeriğin özellikle ergenlik çağındaki gençleri şiddet ve pornografi bulunan içeriklere yönlendirdiğini vurgulayarak, bunun engellemesi için ailelerin çocuklarının internet kullanım alışkanlıklarını sadece filtreleme programlarına bırakmamaları gerektiğini söyledi. İnternetin tüm dünyada öneminin giderek arttığını ve yaşamın pek çok alanının, sanal ortama taşınmaya başladığını da dile getiren Yrd. Doç. Dr. İsmail Nakilcioğlu, özellikle batı ülkelerinde öğretim çağındaki çocuklara temel altyapı kuralı olarak, ''doğru bilgiye, doğru yöntemle nasıl ulaşılır''ı öğretilmeye çalışıldığını kaydetti.

Öğretmene Sömestr Müjdesi...

Öğretmenlere, yaklaşan sömestr tatili öncesinde 5 yıldızlı otel müjdesi geldi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, yarıyıl tatili için öğretmenlere sürpriz bir kampanya başlattı. Kampanyaya göre, emekli-çalışan, özel-devlet ayırımı yapılmaksızın tüm öğretmenler, yüzde 50 indirimli tatil yapabilecek. Böylece, Antalya'da 5 yıldızlı bir otelde, 5 gün boyunca, 2 kişi 400 TL ödeyerek 'her şey dahil' tatil yapabilecek. Sömestr tatili boyunca öğretmenlere uygun fiyatla tatil imkânı getirdiklerini belirten Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu çerçevede Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB), Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapıldığını söyledi. Günay, öğretmenlerin tatil alışkanlığı olmadığını, bunun da çoğu zaman ekonomik sebeplerden kaynaklandığını anlattı. Tatil yapmayan bu büyük kesimi hedeflediklerini aktaran Günay, fiyatların öğretmenevlerinden bile daha uygun olduğunu aktardı. Tatil seçenekleri içerisinde Antalya, İzmir, Adıyaman, Çanakkale, Muğla, Bursa, Nevşehir, İstanbul, Kapadokya, Gaziantep, Ş.Urfa gibi pek çok bölgeden farklı turizm alternatifleri yer alıyor. Kampanyada kişi başı günlük 20 liradan başlayan fiyatlarla, 2 yıldızdan 5 yıldıza kadar her beğeniye ve bütçeye hitap eden seçenekler bulunuyor. Alanya'da 3 yıldızlı bir otelde 2 kişi yarım pansiyon 200 liraya, Antalya'da 5 yıldızlı her şey dahil bir otelde 2 kişi 400 liraya 5 gün tatil yapabilecek. Öğretmenler, İstanbul'da 5 yıldızlı bir otelde iki kişilik odada 100 liraya ve 3 yıldızlı bir otelde iki kişilik odada 65 liraya konaklayabilecek. Sinop'ta 3 yıldızlı bir otelde 2 kişi yarım pansiyon 350 liraya 5 gün tatil yapabilecek. Nemrut'u görmek isteyen öğretmenler ise Adıyaman'da 4 yıldızlı bir otelde 2 kişi yarım pansiyon 500 liraya, 5 gün kalabilecek. Ayrıca, birçok otel, 0-6 yaş çocuklara ücretsiz tatil, 7-12 yaş arasındaki çocuklara ise yüzde 50 indirimli fiyatlar sunacak. Kampanyadaki indirimli oteller ve tur şirketleri ile ilgili bilgiler, www.kultur.gov.tr ve www.meb.gov.tr internet adreslerinde yer alacak.

19 Ocak 2010 Salı

Burdur'a Fen Lisesi...

2010–2011 eğitim öğretim yılında ilk öğrencilerini alacak olan fen lisesi, bir süre Veteriner Fakültesi binasında hizmet verecek. AKP Burdur Milletvekilleri Bayram Özçelik ve Mehmet Alp, yaptıkları ortak açıklamada, Burdur'un fen lisesi talebi resmi olarak onayladı. Konuyla ilgili bilgi veren milletvekilleri, "İstasyon Caddesindeki eski Kız Meslek Lisesinin bulunduğu binada eğitim ve öğretim vermekte olan Veterinerlik Fakültesi, Haziran ayında kampus alanındaki modern binalarına taşındıktan sonra, bu binamızda Fen Lisesi açılması teklifimiz Bakanlığımızca onaylanmış durumdadır" dediler. 2010-2011 yılında Burdur Fen Lisesi eğitim ve öğretime başlayacağı resmi olarak açıklayan vekiller, ayrıca "Burdur halkı adına, Milli Eğitim Bakanı ve bürokratlarına ve Başbakan Erdoğan'a teşekkür ederiz” diye konuştular.

Yurt Kapasitesi 300 Yatağa Ulaşacak...

Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, yurt yapıp işletme konusunda teşvik getirmek istediklerini söyledi.
Özak, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özak, bir gazetecinin, yeni yurtların yapılması konusunda teşvik uygulanıp uygulanmayacağı yönündeki sorusuna karşılık, Türkiye'de 2 milyon üniversite öğrencisi bulunduğun , ancak yatak kapasitesinin 230 bin olduğunu bildirdi. Bakan Özak, 65 bin yeni yatağın 2011 yılına kadar hizmete gireceğini belirterek, şöyle devam etti: ''2011 yılına kadar yurtlarımızdaki yatak kapasitesinde 300 bini bulacağız. Her yere üniversite kurduk. Üniversite sayısı iki kat arttı. Gerek kamu, gerek vakıf üniversitesi. Üniversite kurmak, bilimin, teknolojinin muasır medeniyetlerin bir gereği ama üniversite kurmakla olmuyor, buralara yurt yapmak lazım. Kendi bütçemizden, fonlarımızdan çok hızlı yurt yapmaya çalışıyoruz. Bunların yanında özellikle bazı illerde kiralık ev bulmada sorunlarımız var. Özel yurt yapıp işletme konusunda teşvik getirmek istiyoruz. Özel sektöre diyeceğiz ki 'Şu illerde yurt yaparsanız, size şu kadar vergi muafiyeti tanıyabiliriz'. Yüzde 100 eğitime katkıda, okul yap devlete bağışlada vergi matrahında indirim vardı. Bunu Ali Babacan Bey, Mehmet Şimşek Bey ve Başbakanımızın talimatıyla konuşacağız. Yani yurt yapıp devlete hibe eden vatandaşlarımızın, ticaret yapıyorsalar vergiden indirmeleriyle ilgili ne yapabiliriz, yani matrahtan değil bakın, biraz daha iyi şartlar onlara sunabilir miyiz bunu çalışmamız gerekiyor. Bu konuda yapmamız gereken işler var.'' Özak, yurt konusunda en büyük sıkıntıyı, yeni üniversite kurulan illerde yaşadıklarını bildirdi. Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, YURTKUR'a ait yurtların depreme karşı güçlendirilmesi için de çalışmaların sürdüğünü kaydetti. ANTALYA'DAKİ SPOR KOMPLEKSİ İNŞAATI Bakan Özak, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın Türkiye'de yapılması halinde Antalya'da yapılacak çalışmalarla ilgili soru yöneltilmesi üzerine, Antalya'da eski Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel zamanında üretilen proje gereği müteahhidin çalışmaya başladığını, ancak yerel yönetim değişikliğiyle bunun durdurulduğunu hatırlattı. Mahkeme kararıyla planın iptal edildiğini, ancak iptalin iptaliyle inşaatın devam edebileceğini belirten Özak, şöyle konuştu: ''Sayın Başbakanımız Türkiye'deki bütün statların yenilenmesini istiyor. Buna Trabzon dahil, Sivas dahil, Eskişehir, Konya dahil. İstanbul'da bile tamam bir stadımız yok. Seyrantepe tamamlanmaya çalışılıyor. Olimpiyat Stadı'nı yenilemeye çalışıyoruz. Ankara'ya da yapmamız gerekiyor ama Antalya konusunda henüz aldığımız bir yol yok. Henüz düşünce aşamasında.'' Devlet Bakanı Özak, konuyu Karayolları İl Müdürü, Kepez Belediye Başkanı ile görüştüklerini söyledi. Buna Büyükşehirin de onay vermesi gerektiğini bildiren Özak, ''Ondan da önemlisi Ulaştırma Bakanlığımızın, Karayollarımızın buna onay vermesi lazım. Belki takasla bu arazinin alınması yapılabilir. Daha sonra da hangi modelle yapılacak, bir önceki model mi olacak, genel bütçeden mi olacak onu beraber çalışacağız'' dedi.

Koç Holding'e Uluslararası Ödül...

Koç Holding “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” Projesi ile gümüş ödülünü aldı.

Koç Holding, Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi (LACP) tarafından düzenlenen 2009 Magellan Ödülleri'nde “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” Projesi ile gümüş ödülünü aldı. Koç Holding tarafından yapılan yazılı açıklamada, Koç Holding'in, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesi ile 81 il'de, 262 okulda, 8 bin meslek lisesi öğrenciye ulaştığı belirtildi. Koç Holding'in yarım düzineden fazla ülke temsilcisinin 375 projeyle katıldığı LACP tarafından düzenlenen 2009 Magellan Ödülleri'nde “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” Projesi'yle “community relations” toplumla ilişkiler kategorisinde gümüş ödül aldığı ifade edilen açıklamada, “Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi ile mesleki-teknik eğitimin ülke ekonomisi açısından önemine dikkat çekilirken, okul ve işletme bağının kurulması suretiyle, kalifiye işgücünün yetiştirilmesine katkıda bulunmak hedefleniyor. Bu doğrultuda 81 ilde, 262 okulda, 8 bin meslek lisesi öğrencisine staj destekli eğitim bursu, koçluk ve kişisel gelişim imkanları verilerek, bir yandan gençler mesleki eğitime özendiriliyor bir yandan da istihdama destek sağlanıyor” denildi. Açıklamada, projede 20 Koç Topluluğu Şirketi ve Migros'un verdiği destekle sanayi-eğitim işbirliği için önemli örnekler oluşturduğu belirtildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Bu şirketlerin, Koç çalışanlarının bilgi ve tecrübelerinin bursiyerlere aktarıldığı koçluk buluşmaları, sektörlerin ihtiyacına göre branş bölümleri kurulması, yeni teknolojiyi barındıran laboratuarların, uygulamalı staj imkanı, kültür-sanat gezileri düzenlenmesi, gibi alanlarda destek vermektedir. 'Meslek Lisesi Memleket Meselesi' Projesi, çalışanlar tarafından koçluk ve kişisel gelişim desteği sağlanması unsuru ile 2009'da da Özel Sektör Gönüllüleri Derneği'nin 'En Başarılı Gönüllülük Projesi' ödülünü kazanmıştı.”

MEB'te Büyük Reform Hazırlığı...

Milli Eğitim Bakanlığı, önümüzdeki 5 yılın hedeflerini belirledi.. MEB'in hedefleri arasında çok önemli projeler var. İşte MEB'in hedefleri...

Milli Eğitim Bakanlığı, dershanelerin "özel okula" dönüştürülmesini teşvik edecek, YÖK, standart belirleme, koordinasyon, planlama ve denetimden sorumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılacak. Tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranlarının yükseltilmesi ve hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara ağırlık verileceği vurgulanırken, istatistiklere de yansıyan eğitimde cinsiyet ayrımcılığı ve çocuk hakları konularında tüm okullarda bilinçlendirme çalışması yapılması hedefler arasında yer aldı. Stratejik Planda, okul öncesi eğitimde hedefler şöyle sıralandı: ''-Halen yüzde 33 olan okullaşma oranı 2014 yılı sonuna kadar yüzde 70'in üstüne çıkarılacak, -Kamu envanterine kayıtlı ve atıl durumdaki okul ve kurum binaları okul öncesi eğitim kurumu olarak kullanılacak, -Öğretmen ihtiyacının alan mezunlarından karşılanamaması durumunda sözleşmeli ve ücretli öğretmenler sisteme dahil edilecek, -2014 yılı sonuna kadar okul öncesi sınıf sayısı 45 bine çıkarılacak, -Okullaşma oranının nispeten düşük olduğu belde ve ilçelerde bağımsız anaokulu yapımına öncelik verilecek, -Okullaşmanın düşük olduğu bölgelerde anne-babalara yüz yüze bilgilendirme yapılacak.'' CİNSİYET AYRIMCILIĞI Planda, ilköğretimdeki hedefler anlatılırken, okullaşma oranının yüzde 100'e çıkarılması, okula devamın sağlanması ve sınıf mevcutlarının azaltılması ana başlıkları oluşturdu. İlköğretimdeki hedefler, şöyle anlatıldı: ''-Halen yüzde 98.20 olan okullaşma oranı 2014 sonuna kadar yüzde 100'e çıkarılacak, -Kız çocuklarının okullaştırılmasına özel önem verilecek. -Cinsiyet ayrımcılığı ve çocuk hakları konularında okul, ilçe ve il düzeyinde bilinçlendirme çalışmaları yapılacak. -Derslik başına düşen öğrenci sayısı 30'a çekilecek, -Bütün öğrencilerin eğitim kurumlarında koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanacak. YİBO'LARDA DUŞ VE ODA SİSTEMİNE GEÇİLECEK -Taşımalı ilköğretim uygulamasının hizmet kalitesi artırılacak. Yatılı İlköğretim bölge okullarının kullanım kapasitesi 2014 sonuna kadar yüzde 90'ın üzerine çıkarılacak ve burs hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısı her yıl yüzde 5 oranında artırılacak, -Öğrencilerin çağa uygun ortamlarda barınabilmeleri için, 2014'e kadar genel banyo bulunan YİBO'ların banyoları duş sistemine ve koğuş tipi yatakhane bulunanların ise oda tipine dönüştürülmeleri sağlanacak, KAPALI OKULLAR SATILACAK -Ülke genelinde kapalı bulunan yaklaşık 16 bin okuldan ihtiyaç dışı olanlar, kamu kurum ve kuruluşlarına devredilecek veya satılacak. İhtiyacı karşılamayan ancak bulunduğu konum itibarıyla çok değerli olan okulların satılabilmesi ve elde edilen gelirle sadece okul yapılabilmesine yönelik çalışma yapılacak, -İlköğretimde İkili eğitimden tekli eğitime geçilecek, -Her öğretmen en az beş yılda bir hizmet içi eğitim faaliyetine katılacak.'' ORTAÖĞRETİMDE HEDEFLER Ortaöğretimdeki 5 yıllık hedeflerde de ağırlıkla okullaşma oranının ve okula devamın artırılması ile mesleki eğitimde okullaşmanın artırılması üzerinde duruldu. Ortaöğretimdeki hedefler de şöyle belirlendi: ''-Ortaöğretimde yatay ve dikey geçişlere imkan veren esnek yapıya geçilecek, -Okullaşma oranlarındaki bölgesel farklılıklar giderilerek, brüt okullaşma oranı yüzde 90'ın üzerine çıkarılacak, -Ortaöğretime ve üniversiteye giriş sistemi, ''okul başarısına dayalı ve eğitim programlarıyla daha uyumlu ve okul dışı öğrenmeye ihtiyaç duymayacak bir yapıya'' kavuşturulacak, OKUL PANSİYONLARINDA AÇIK BÜFE KAHVALTI -Okul pansiyonlarında sabah kahvaltılarının açık büfe şeklinde verilmesi için çeşitli uygulamalarla öğrencilerin pansiyon hizmetlerinden memnuniyet oranı artırılacak, -Sayısı 3 bin 283'ü bulan özel öğrenci yurtlarının yaygınlaştırılmasına çalışılacak, -Mesleki ve teknik eğitimde okullaşma oranı 2014 sonuna kadar yüzde 50'ye çıkarılacak.'' ÖZEL OKULLAR VE DERSHANELER Özel öğretim kurumlarının örgün eğitim içindeki payının yükseltilmesine ilişkin hedefler, Stratejik Plan'da ayrı bir başlıkta ele alındı. Planda, dershane kurucularının geleceğe dönük yatırım planlarının özel okullara yönlendirilmesinin sağlanacağı vurgulandı. Bu kapsamda, özel öğretimdeki hedefler şöyle sıralandı: ''-MEB'e bağlı örgün özel öğretim kurumları oranı yüzde 5.21'den yüzde 9'a çıkarılacak, -Ortaöğretim ve yükseköğretime hazırlık dershanelerinden özel okula dönüştürülebilecekler saptanarak, 2014 sonuna kadar yüzde 70'inin özel okula dönüştürülmesi teşvik edilecek, -Bağımsız binaya sahip olmayan dershanelerin okula dönüşümünde uzlaşmacı yöntemler oluşturulacak, -Dershaneleri özel okula dönüştürmeye yönelik olarak teşvikler (arsa tahsisi, vergi muafiyeti vb.) içeren yeni mevzuat geliştirilecek. Mevzuat düzenlemesiyle okullara yönelik mevcut ve yeni teşviklerin dönüşüm tercihi yapacak dershaneler tarafından kullanılmasına imkan tanınacak Dershane personelinin dönüşümden olumsuz etkilenmemesi sağlanacak.'' YÖK ''YKK'' OLACAK Stratejik Plan'da yükseköğretim alanındaki şu hedeflere yer verildi: ''-Yurt dışına lisansüstü öğrenim görmek için gönderilecek öğrenci sayısı her yıl yüzde 10 oranında artırılacak, -Yeni ihtisas üniversiteleri kurulması yerine belli alanlarda ağırlıklı mevcut üniversitelerin bölünerek ihtisas üniversiteleri haline getirilmesinin daha yararlı olacağı değerlendirilecek, -Üniversitelerin bulundukları bölgelerin ihtiyacını dikkate alarak ihtisaslaşmaları sağlanacak, -YÖK, standart belirleme, koordinasyon, uzun dönemli planlamadan ve denetimden sorumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılacak. YÖK'ün Yükseköğretim Koordinasyon Kuruluna (YKK) dönüştürülmesi için sistemin tamamı gözden geçirilecek, konunun taraflarının uzlaşması halinde gerekli yasal düzenlemeler yapılacak. Akademik konularda en üst akademik organ olarak Üniversitelerarası Kurul'un yetkili olması sağlanacak, -Öğretim elemanı açığını kapatmak amacıyla yurt dışında eğitim görmüş yerli öğretim üyeleri ile yabancı akademisyenlerin Türkiye'ye gelmesi teşvik edilecek, -45 olan vakıf üniversitesi sayısı artırılacak.''

AÜ Anketinde İlginç Sonuç...

ATAUM'un ağırlıklı olarak eğitimli kesimle gerçekleştirdiği “Kamuoyu ve Türk Dış Politikası” anketinde ilginç sonuçlar çıktı..
Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin (ATAUM) ağırlıklı olarak eğitimli kesimle gerçekleştirdiği “Kamuoyu ve Türk Dış Politikası” anketi, Türkiye'de eğitimli vatandaşların yüzde 37.5'inin ABD'yi, yüzde 10.9'unun Ermenistan'ı, yüzde 10.6'sının da İsrail'i düşman ülke olarak gördüğünü ortaya koydu. Ankete katılanların yaklaşık yüzde 30'u Azerbaycan'ı “dost ülke” olarak görürken Türkiye'nin dostu olmadığını düşünenlerin, yüzde 16.7'lik oranla ikinci sırada yer alması dikkat çekti. ATAUM, 31 Ekim ile 31 Aralık arasında Adana, Ankara, Artvin, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Konya ve Nevşehir'de toplam bin 32 kişiyle yüz yüze mülakat tekniğiyle “Kamuoyu ve Türk Dış Politikası Anketi” yaptı. Sorulara cevap verenlerin yüzde 81.4'ünü üniversite (lisans ve yüksek lisans) mezunları oluşturdu. Ankete katılanların yüzde 44.7'sini öğrenciler, yüzde 55.3'ünü ise kamu görevlileri, özel sektör çalışanları, akademisyenler ve diğer meslek grupları oluşturdu. -ÖNCELİKLİ GÜNDEM AB- Ankete göre, katılımcıların yüzde 23.1'i AKP Hükümeti'nin dış politikasını “tamamen başarılı” ve “başarılı” bulurken yüzde 38.3 oranında katılımcı “kısmen başarılı” buluyor. Katılımcıların yüzde 38.6'sı ise AKP'nin dış politikasını “başarısız” ve “tamamen başarısız” olarak değerlendirdi. Ankete katılanların yüzde 28'i AB ile ilişkileri dış politikada öncelikli gündem maddesi olarak görürken katılımcıların yüzde 27.7'si terörizmle mücadele konusunu, yüzde 15.8'i Ermenistan ile ilişkileri, yüzde 9.9'u ABD ile ilişkileri, yüzde 7'si de İslam ülkeleri ile ilişkileri öncelikli gündem maddesi olarak belirtti. -ABD DÜŞMAN, AZERBAYCAN DOST- Ankete göre, katılımcıların yaklaşık yüzde 30'u Azerbaycan'ı “dost ülke” olarak görürken Türkiye'nin dostu olmadığını düşünenlerin, yüzde 16.7'lik oranla ikinci sırada yer alması dikkat çekti. KKTC'nin “dost ülke” olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 15.7 ile üçüncü sırada yer aldı. Ankete katılanlar, “düşman ülke” sıralamasında ABD'yi yüzde 37.5 ile ilk sıraya koyarken katılımcıların yüzde 10.9'u Ermenistan'ı, yüzde 10.6'sı İsrail'i, yüzde 6.1'i Yunanistan'ı, yüzde 5.1'i de Fransa'yı “düşman ülke” olarak gördüklerini kaydetti. Katılımcıların yüzde 10.4'ü ise Türkiye'nin düşmanı olmadığı yönünde görüş belirtti. -"ABD, GÜVENİLMEZ, SÖMÜRGECİ ÜLKE"- Ankete katılanlara ABD'yi nasıl tanımladıkları sorulduğunda ise katılımcıların yüzde 27.4'ü ABD'yi “güvenilmez ülke” olarak tanımladı. ABD'yi “sömürgeci ülke” olarak nitelendirenlerin oranı yüzde 26.5, “stratejik ortak” olarak değerlendirenlerin oranı yüzde 25.5, “askeri müttefik” olarak tanımlayanların oranı 8.1 oldu. ABD'yi “düşman ülke” olarak tanımlayanların oranı yüzde 4.7 olarak gerçekleşirken ABD'yi “ebedi dost” olarak görenlerin oranı ise yüzde 2'de kaldı. Katılımcılar, “Türkiye ile ABD arasındaki en önemli üç sorun nedir?” sorusuna ise yaklaşık yüzde 28 oranında “Terörle mücadele”, yüzde 20 oranında “İncirlik üssünün kullanımı, yüzde 16.18 oranında “Irak'ın geleceği”, yüzde 11.43 oranında “Ermeni iddiaları”, yüzde 10 oranında da “ABD-İran ilişkileri” yanıtını verdi. -AB ÜYELİĞİNE DESTEK ORANI YÜZDE 55- Ankete göre, katılımcıların yüzde 28.9'u Türkiye'nin “Avrupa ülkesi” olduğunu belirtirken, yüzde 22.6'sı Türkiye'yi “Türk Cumhuriyetlerinden biri” olarak tanımlıyor. Türkiye'nin “İslam ülkesi” olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 15.5 olurken katılımcıların yüzde 11.4'ü Türkiye'yi “Orta Doğu ülkesi”, yüzde 8.7'si “Akdeniz ülkesi”, yüzde 8.6'sı ise “Asya ülkesi” olarak tanımlıyor. Ankete katılanların yüzde 55.3'ü “Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyor musunuz?” sorusuna “kesinlikle evet” ve “evet” yanıtını verirken yüzde 25.2'si ise “hayır” ve “kesinlikle hayır” yanıtını verdi. “Fark etmez” şeklinde görüş bildirenlerin oranı ise yüzde 16.1 olarak gerçekleşirken yüzde 3.4 oranındaki katılımcı ise “fikrim yok” yanıtını verdi. Katılımcıların yüzde 32.8'i AB'ye tam üyeliğin “hiçbir zaman” gerçekleşmeyeceği yönünde görüş belirtirken yüzde 20.5'i olası bir üyeliği “5-10 yıl sonra”, yüzde 17.1'i “11-15 yıl sonra”, yüzde 9.5'i “16-20 yıl sonra”, yüzde 15.2'si “20 yıldan fazla” bir sürede gerçekleşeceğini düşündüğünü belirtti. Türkiye'nin 5 yıldan az bir sürede AB'ye tam üye olacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 4.8'de kaldı. Katılımcıların yaklaşık yüzde 84'ü de AB'nin Türkiye'ye karşı güvenilir ve samimi davranmadığı yönünde görüş belirtti. “Türkiye AB ilişkilerinde en büyük sorun nedir?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 32.4'ü “din ve kimlik farklılığı”, yüzde 15.8'i “Kıbrıs”, yüzde 14.4'ü de “Türkiye'nin ekonomik sorunları” yanıtını verdi. -ERMENİSTAN PROTOKOLÜNE 'ŞARTLI EVET'- “Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanımalı mı?” sorusuna katılımcılar “şartlı evet” yanıtı verdi. Katılımcıların yüzde 40.7'si “Evet, Kıbrıs sorunu çözülürse” yanıtını verirken yüzde 14.6'sı “Evet, AB üyeliği karşılığında” görüşünü belirtti. Soruya “Hayır, asla” yanıtını verenlerin oranı yüzde 30.9, “fikrim yok” diyenlerin oranı ise yüzde 13.8 olarak gerçekleşti. “TBMM Ermenistan sınır kapısının açılması ile ilgili protokolü onaylamalı mı?” sorusuna da anketten genel olarak “şartlı evet” yanıtı çıktı. Katılımcıların yüzde 35'i “Evet, Ermenistan Azerbaycan topraklarından çekilirse onaylamalı” derken, yüzde 28.6'sı da “Evet, Ermeniler soykırım iddialarından vazgeçerse onaylamalı” yanıtını verdi. Yüzde 6.1'i oranında katılımcı protokolün derhal koşulsuz olarak onaylanması gerektiği yönünde görüş bildirirken soruya “hayır, asla onaylamamalı” diyenlerin oranı ise yüzde 27.5 oldu. -BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNE 'HAYIR'- Ankete katılanların yüzde 69.1'i Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına karşı çıktı. Irak'ta Kürt devletine “evet” diyenlerin oranı yüzde 14.5, “kesinlikle evet” diyenlerin oranı ise yüzde 4.7 oldu. Arap-İsrail sorununda Türkiye'nin nasıl bir rol oynaması gerektiği yönündeki soruya katılımcıların yüzde 42.2'si “Aktif arabuluculuk rolü üstlenmelidir” yanıtını verirken, yüzde 33.5'i Türkiye'nin tarafsız olması gerektiğini kaydetti. “Arap politikasına destek olmalıdır” diyenlerin oranı yüzde 9.7, “İsrail politikasına destek olmalıdır” diyenlerin oranı ise yüzde 2.7 oldu.

Meryemin Ölümü İntihar Mı?

Meryem'in korucu babası Muzaffer Sökmen kendisine okuldan bir not verilmediğini öne sürdü.

Ağrı Doğubeyazıt'ta, 12 yaşındaki Meryem S.'nin ölümünün intihar mı yoksa cinayet mi olduğu çok yönlü araştırılıyor. Savcılık, silahın ölümden sonra değiştirildiği iddiası üzerinde dururken, Meryem'in kuşkulu ölümüne yol açan mektubun öğretmeni değil, okul müdürü H.T. tarafından babaya verildiği ileri sürülüyor. Baba ise mektuptan haberdar olmadığını söylüyor. Doğubeyazıt Somkaya Köyü Hüsnü Özyeğin İlköğretim Okulu öğrencisi Meryem, iddiaya göre sınıfındaki bir arkadaşına, “Seni seviyorum” diye bir not yazdı. Ama Meryem, mektubunu arkadaşına veremeden öğretmenine yakalattı. İddiaya göre sınıf öğretmeni konuyu okul idaresine bildirdi. Öğretmenlerin ısrarına rağmen müdür T., Meryem'in babası Muzaffer ve ağabeyi Yılmaz'ı çağırarak mektuptan bahsetti. Ancak, “Kızınızı korkutmayın, o daha çocuk” diye de aileden söz aldı. Ancak ailenin eve dönmesiyle silah sesleri duyuldu. Doğubeyazıt Cumhuriyet Savcısı Adem Aydemir, intihar ettiği iddia edilen Meryem'in ölümüyle ilgili soruşturmayı çok boyutlu sürdürüyor. Kullanılan silahın olaydan sonra değiştirildiği ileri sürülüyor. Meryem'in ailesi basına yansıyan iddiaları reddediyor. Baba Muzaffer “Kim kendi canına kıyar ki ben kıyayım. 'Mektup var' diyorlar benim haberim olmadı. Akrabamın yasına gittim. Gelirken evimin önünün kalabalık olduğunu gördüm. Eve girdiğimde kızımın intihar ettiğini öğrendim. O gün kızım 'Başım ağrıyor' diyerek odasına kapandı. Yalan haberlerle yıpratıldık. Son çocuğumuz olduğu için üzerine titrerdik. Bir fiske dahi vurmadım ona” diyor. Okul müdürü Harun T. de “Meryem'in mektubunu ailesine siz mi yoksa sınıf öğretmeni mi verdi” sorusuna, “Yorum yapamayacağım” diye yanıt verdi. Ağrı İl Milli Eğitim Müdürü Turgut Koçak Doğubeyazıt'a gidip bilgi aldı.

YGS'ye Başvurular Başladı...

Yükseköğretime geçiş sınavı başvuruları başladı. İşte son başvuru tarihi...

YGS' ye, öğretim yılında ortaöğretim kurumlarının lise veya dengi okullar ile açıköğretim lisesinin son sınıfında okuyan öğrenciler, ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında beklemeli durumda bulunanlar, ortaöğretim kurumlarının dışarıdan bitirme sınavlarına girenler, ortaöğretim kurumlarını bitirmiş olanlar, ortaöğretimlerini yabancı ülkelerde yapanlardan durumları bu şartları taşıyanlar başvurabilecek. Sınava başvurular 12 Şubatta sona erecek.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Okul Var Öğrenci Yok...

İstanbul’daki 22 özel Rum okulundan halen faaliyette olan 11’inde toplam 214 öğrenci eğitim alıyor.

İstanbul'da Bakırköy, Yeşilköy, Beyoğlu, Tarabya, Yeniköy, Feriköy, Karaköy ve Kurtuluş'ta bulunan 9 ilköğretim okulu öğrenci yokluğu sebebiyle eğitim faaliyetini sürdürmüyor. Şehirdeki 22 özel Rum okulundan halen faaliyette olan 11'inde ise sadece 214 öğrenci eğitim var. Bazı okullarda sadece 2 öğrencinin ders aldığı sınıflar yer alırken, sadece bir öğrencisi bulunan okul dikkati çekiyor. Heybeliada Rum Erkek Lisesi ile Yuvakimyon Rum Kız Lisesi de faaliyette olmayan okullar arasında. Her birinin bir zamanlar 700-800 öğrenciye sahip olduğu belirtilen Rum okullarında bugün öğrenci sayısı 1-20 arasında değişiyor. Özel Kadıköy Rum İlköğretim Okulu'nda sadece bir erkek öğrenci eğitim görüyor.

Liselilerin Kavgası Sokağa Taştı...

İstanbul Samandıra'da lise öğrencileri okul içinde meydana gelen tartışmayı dışarı taşıdı.
Samandıra Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri iddiaya göre okul içinde omuz atma yüzünden tartıştı. İki öğrenciyi okul çıkışında sıkıştıran onlarca öğrenci tekme tokat dövmeye başladılar. Öfkeli öğrencilerin uzun süre dövdüğü iki öğrenci kaçmaya çalışırken yardımlarına zabıta ekipleri yetişti. Dayak nedeniyle biri ağır şekilde yaralanan iki öğrenci Samandıra Belediyesi Ek Hizmet Binasına sokularak öfkeli öğrenci grubunun elinden kurtarıldı. Saldırgan öğrenciler basın mensuplarının da çekim yapmasını engellemeye çalıştılar. Olaydan sonra ek hizmet binasına gelen polis ekipleri saldırgan öğrencileri yakalamak için çalışma başlattı. Bazı öğrenciler kavgaya dışarıdan gelen öğrenci olmayan kişilerinde karıştığını ileri sürdüler.

TDK'dan Türkçe Sözlük...

TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, "Türkçe'nin yüz akı olacak Büyük Türkçe Sözlük basım aşamasına geldi.

Prof. Dr. Akalın, Çukurova Kitap Fuarı'na katılmak üzere geldiği Adana'da,yaptığı açıklamada, sanal ortamda kurumun internet sitesinde kullanıma sundukları Büyük Türkçe Sözlük'ün kitaplaştırma çalışmalarının son aşamaya geldiğini bildirdi. Sözlükte, Tük diline ait 570 bin sözcüğün yer aldığını, bu sözlükte bilim ve sanat terimleri, kişi ve yer adları, yöresel ağızlara da yer verildiğini ifade eden Akalın, ''Türkçe'nin yüz akı olacak büyük Türkçe Sözlük basım aşamasına geldi. A4 kağıtlarına basıldığında 27 bin sayfa yaptı, üst üste konulduğunda benim boyumu geçti. Basıldığında 5 bin sayfa, 8 kilogram ağırlığında olacak bu sözlük rahle (üzerinde kitap okunan, yazı yazılan, bazıları açılıp kapanabilen alçak, küçük masa) üzerinde durabilecek'' dedi. TÜRKÇE ÇEKİM MERKEZİ OLUYOR 2005'te yapılan bir araştırma sonucuna göre, dünyada 6 bin 912 dilin bulunduğunu, ancak Türkçe'nin bu diller arasında en güçlü olanlar arasında yer aldığını bildirdi. Akalın, "Türkçe için Türk Dil Kurumu Başkanı olarak söylüyorum bu yüzyılda da önümüzdeki bin yılda da yok olma tehlikesi söz konusu değil" dedi. TDK Başkanı Prof. Dr. Akalın, yok olma bir yana Türkçe'nin bugün en güçlü dönemini yaşadığını, Türkiye'nin bölgesinde güçlü bir ülke olmasıyla birlikte Türkçe'nin çekim merkezi haline gelmeye başladığını vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Bugün dünyada, en az bir ortaöğretim kurumunda Türkçe'nin öğretildiği 87 ülke var. 46 ülkede özel kurslarda Türkiye Türkçesi öğretiliyor. 9 ülkede Türkçe öğretim yapan üniversite var. 28 ülkede de Türkoloji bölümü, enstitüsü ya da merkezi bulunuyor. Dünyanın dört bir köşesinde radyolar, televizyonlarımız dinlenebiliyor, izlenebiliyor. Bu yönleriyle baktığımızda, Türkçe'nin asla yok olması gibi, kaybolması gibi bir durum söz konusu değil. Türkçe köklü bir dil. Yeryüzünde 6.912 dil var. Bunlar içerisinde çok azı Çin'ce gibi Arapça gibi İbranice ve Türkçe gibi tarihin derinliklerine kadar uzanabiliyor.''

Yükseköğretimde Suriye İle İşbirliği...

Suriye ile diplomatik, siyasal ve ekonomik alanlarda gelişen ilişkilere eğitim de eklendi.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Suriye ile yükseköğretimde öğretim elemanı ve öğrenci değişiminin yanında ortak lisans ve lisansüstü programların açılacağını duyurdu. Yapılan yazılı açıklamaya göre, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında aralarında rektörlerin de bulunduğu heyet, Suriye'de yükseköğretim alanında önemli işbirliği adımları attı. Suriye Yükseköğretim Bakanı Ghias Barakat'ın daveti üzerine Lazkiye'de gerçekleşen ziyarette; lisans ve lisansüstü programlarda müşterek çalışmalar yürütülmesi, öğrenci ve öğretim üyesi değişimi, Halep Üniversitesi'ndeki Türk edebiyatı bölümünün diğer üniversitelerde de yaygınlaştırılması kararlaştırıldı. Türk üniversiteleri ile Şam, Halep, Teşrin, El-Bas ve El-Furat üniversiteleri arasında işbirliği yapıldı. Suriye'nin Türkiye'ye devlet bursuyla öğrenci göndermesine karar verildi.

Sınav Başvurular Bugün Başladı...

Üniversiteye girişte bu yıl ilk kez uygulanacak yeni sınav sisteminin 1. aşaması olan YGS başvuruları başladı.
2010 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi'ne (ÖSYS) başvurular 12 Şubat'ta sona erecek. 2010-2011 öğretim yılında yükseköğretimin tüm lisans ve önlisans (sınavsız geçiş dahil) programlarına girmek veya yurtdışında öğrenim görmek isteyen adayların 2010-ÖSYS'ye müracaat etmeleri gerekiyor. Okul müdürlükleri, ÖSYM Sınav Merkezi yöneticilikleri ve ÖSYM büroları, başvuru merkezi olarak görev yapacak. Adaylar başvuru merkezlerinden, içinde Aday Bilgi Formu da bulunan 2010-ÖSYS Kılavuzu'nu 2 TL'ye alacak. YGS ücreti olarak 35 TL, sadece sınavsız geçiş başvurusu için 10 TL ödenecek. Başvuru merkezine giderken 2010-Aday Bilgi Formu, fotoğraflı ve onaylı kimlik belgesi, banka dekontu ile ortaöğretim diplomasının (mezunlar için) bulundurulması gerekiyor. Başvuru sırasında formdaki 'İnternet üzerinden işlem yapmak istemiyorum' seçeneğini işaretleyen adaylar, sınav sonuçlarını internetten öğrenemeyecekler ve ayrıca internet üzerinden bazı işlemleri yapamayacak.

15 Ocak 2010 Cuma

Öğretim Üyelerinden Yumruklu Kavga...

Sakarya Üniversitesi'nde (SAÜ) iki öğretim üyesi arasında yumruk yumruğa kavga yaşandı.
Öğrencilerin gözü önünde Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Poyraz ile Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zafer Danış, yumruk yumruğa kavga etti. Öğretim üyeleri birbirlerinden şikâyetçi oldu. Olay, SAÜ'nün Sosyal Hizmet Bölümü'nde 5 Ocak 2010 tarihinde meydana geldi. Zafer Danış, aynı bölümde öğretim üyeliği yapan Yrd. Doç. Dr. Kazım Yıldırım'ın öğrenciler ve öğretim üyeleri arasında ayrım yaptığını ve herkesi 'Şucu-bucu' diye damgaladığını ifade etti. Olayın bu sebeple patlak verdiğini iddia eden Danış, 5 Ocak tarihinde yaşanan kavgalı şöyle anlattı: "Bir gurup öğrenci ile odasında otururken Kazım Yıldırım sert bir şekilde odama girdi. Öğrencileri odamda görünce sinirlendi. Ben de 'Buyurun oturun hocam' dedim. Öğrencilere bağırdı, ancak oturmadı ve koridora çıkarak 'Öğrencileri kullanma' diye bağırıp çağırmaya başladı. Yıldırım'ın eşi Yrd. Doç. Dr. Neşide Yıldırım da bizim bölümümüzün başkanı. Ben Neşide Hanım'a gidip olayı anlatmak, rahatsızlığımı dile getirmek istedim. Kazım Yıldırım, eşinin odasına girerek kapıyı kilitledi. Bölüm başkanı olan eşiyle görüşmemi engelledi. Ben de bu odanın bölüm başkanına ait olduğunu, böyle kilitleyemeyeceğini söyledim. Kapının kolunu tutarak açmalarını istedim. Kapı açılmadı. Ben odama döndüm. Öğrencilerle bir saati aşkın konuştum. Daha sonra odamdan çıktığımda koridorda Prof. Dr. Hakan Poyraz Bey'i gördüm. Konuyu paylaşayım diye yanına gittim. Onunla da sözlü bir tartışma yaşadık. Hakan Bey sonra da bana yumruk attı. Ben kafamı çekince elimdeki dizüstü bilgisayar, dosyalarım ve gözlüğüm yere düştü. Ben de kendimi savundum, birkaç yumruk attım. Daha sonra bizi ayırdılar. Ertesi gün rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Durman ve Genel Sekreter Zafer Demir Hakan Bey'e geçmiş olsuna geldiler. Beni o dönemde arayan soran olmadı. Bu istenmeyen olayı benim ağzımdan kimse dinlemedi. En nihayetinde silahlı saldırı girişimini rektör beyin sekreterine ilettim. Ardından beni geçmiş olsun diyerek aradı. " SİLAHLI SALDIRI GİRİŞİMİ İDDİASI Olaydan üç gün sonra 8 Ocak Cuma günü, öğle vakti Serdivan'da bulunan evinden çıktığını ve yan binanın yanında siyah giyimli iki kişi gördüğünü dile getiren Danış, kendisine silah doğrultulduğunu iddia etti. Danış "Önce bunları inşaat için geldiklerini düşündüm. Ardından bana doğru gelmeye başladılar. Biri silah çekti ve mermiyi namlunun ağzına verdi. Hocalarımıza kimse yamuk yapamaz diye bağırıyordu. Eşim bu arada bizi görmüş, kapıyı açmış. Ben de hemen kendimi 'Hanım beni öldürüyorlar' diye bağırmaya başladım ve kendimi içeriye zor attım. Sonra bu şahıslar kaçmaya başladı. Ancak evin yanında bulunan şantiyede bir görevli aracın plakasını almış. Hemen polisi aradım. Olay polise intikal etti. Eşkâli verdim. 3 saat sonra araç ve içindeki iki kişi yakalandı. Emniyette ifadeleri alındı. Daha sonra serbest bırakıldı. Bu kişilerden birisi ülkü ocaklarında görevliymiş. Aracın da kiralandığı ortaya çıktı. Araç Sakarya Ülkü Ocakları Başkanı İsmail Zafer Tanrıverdi adına kiralanmış." diye konuştu. Kendisi hakkında bir linç kampanyası başlatıldığını ileri süren Danış "Benim ve ailemin can güvenliğinden endişe ediyorum." şeklinde konuştu. İDDİALARI YALANLADILAR SAÜ sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Kazım Yıldırım, Danış'ın iddialarını reddetti. Yıldırım, "Zafer Bey bölümümüze bu dönem doçent olarak atandı. Bölümümüze intikal ettiğinden beri ortalığı birbirine katmıştır. Söylediği iddiaların hiç birisi doğru değildir. Konu adli mercilere intikal etmiştir. Adli merciler meseleyi çözecektir. Kendisinden şikâyetçiyim." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Hakan Poyraz ise tartışmayı ayırdıktan bir saat sonra Danış'ın kendisine gelerek şahitlik yapmaması konusunda uyardığını ve kendisine saldırdığını iddia etti. Sakarya Ülkü Ocakları Başkanı SAÜ Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Zafer Tanrıverdi ise iddiaları reddederek kiralanan araçla bir ilgisi olmadığını, ülkücü camianın bu olaylarla yıpratılmaya çalışıldığını söyledi. REKTÖRLÜK: DİSİPLİN SORUŞTURMASI BAŞLATILDI SAÜ Rektörlüğü olayla ilgili disiplin soruşturması başlatıldığını açıkladı. Rektörlükten yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: "5 Ocak 2010 tarihinde saat 18.15 sıralarında Fen Edebiyat Fakültesi Ek Binasında Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Poyraz ile Sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Zafer Danış arasında tartışma ile başlayan üzüntü verici bir olay yaşanmıştır. Olayın haber alınması üzerine ilgili emniyet güçlerine haber verilmiş ve olay adli makamlara intikal ettirilmiştir. Olayla ilgili Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığımızca disiplin soruşturması başlatılmış olup, benzer bir üzücü olayın tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmıştır."

14 Ocak 2010 Perşembe

YÖK Başkanının Rektörlerden İsteği...

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan rektörlerden, üniversiteleri karıştırmayı planlayanlara kesinlikle müsaade etmemelerini istedi.

Üniversitelerin özgür ve rahat bir şekilde eğitim yapmasının önemine değinen Özcan, rektörleri zorunlu hallerde emniyetle işbirliği yaparak her türlü tedbiri almaları yönünde uyardı. YÖK Başkanı Özcan, yeni kurulan üniversitelerle birlikte Doğu ve Güneydoğu'daki 32 üniversitenin sorunlarını Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde dinledi. İki günlük toplantıda üniversiteler, kontenjan artışının oluşturduğu güçlükler, idari ve akademik personel azlığı, kapasite arttığı için yaşayan yurt sorunu, bölüm açılmasının kolaylaştırılması ve üniversite güvenliği konusunda sıkıntılarını iletti. Toplantıda rektörler üniversitelerin karıştırılmak istendiğini dile getirirken, özellikle terör olaylarından dert yandı. Diyarbakır ve Batman üniversiteleri bu sorunları yaşayanların başında gelirken YÖK Başkanı Özcan, rektörlerden üniversitelerin karıştırılmaması için emniyetle işbirliği yapabileceklerini kaydetti. Özcan, "Üniversitelerin güvenli olması, buralarda rahat ve özgür bir şekilde eğitimin yapılması çok önemli. Her türlü önlemi alın. Biz arkanızdayız." dedi. Özcan, "Terör olayları ve şehirdeki çalkantılı hayat üniversiteyi de etkiliyor. Üniversitenin içine birileri geliyor, karıştırmak ve propagandasını yapmak istiyor. Buna izin verilemez." diye konuştu. Türkiye'nin önde gelen üniversiteleri arasından 'mükemmeliyet merkezi' seçmek istediklerini, bu merkezlere de 'ulusal araştırma merkezleri' kurmayı düşündüklerini anlatan YÖK Başkanı, şöyle devam etti: "En iyi üniversitelerden 3-5 tanesini mükemmeliyet merkezi seçmeyi ve buralara daha fazla kaynak aktarmayı planlıyoruz. Her üniversitede küçük küçük araştırma merkezleri yerine daha çok bu üniversitelere ulusal araştırma merkezi kuracağız. Bu merkezler diğer üniversitelerin hatta özel sektörün kullanımına da açık olacak. Dünyadaki teknolojiyi buraya getirir, dünya çapında araştırmalar yapılmasını sağlayabiliriz." Bu yıl bütçeleri önemli oranda arttığı için maddi açıdan çok fazla sıkıntı duymayan üniversiteler, bütçenin öğrenci sayısı gibi belli kriterlere göre verilmesini istedi. Rektörlere destek veren YÖK Başkanı da, "Yeni kurulan üniversitelerin bütçeleri ciddi oranda arttı. YÖK olarak biz de ayrıca Anadolu Üniversitesi'nden aldığımız paradan katkı yapacağız. Ancak üniversite bütçelerinin anlaşılır şekilde, öğrenci sayısına, yatırımına, araştırmasına bakılarak belli parametrelere göre belirlenmesi gerekir. Önümüzdeki yılın bütçelerinin belirlenmesinde uygulanacak kriterlerle ilgili bir çalışma başlattık." dedi. Öte yandan bütçe kanunu ile üniversitelere tahsis edilen 7 bin öğretim elemanının 2 bini öncelikle yeni kurulan üniversitelerin araştırma görevlisi ihtiyacı için kullanılacak. Bu kadronun üniversitelere nasıl dağıtılacağı kurulacak bir komisyon aracılığıyla tespit edilecek.

6 İlde Özel Üniversite Yurdu Yok...

Türkiye'de 151 bin 811 yatak kapasitesine sahip bin 379 özel yükseköğretim kurumu yurdunda, 81 bin 760 öğrenci barınıyor.

6 ilde ise özel üniversite yurdu bulunmuyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, yükseköğretim yurtlarına ilişkin soru önergesini cevapladı. Çubukçu'nun verdiği bilgiye göre, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı, Bingöl, Hakkari, Mardin, Tunceli, Şırnak ve Iğdır'ın dışındaki tüm illerde bin 379 özel yükseköğretim kurumu öğrenci yurdu bulunuyor. İstanbul, 132 özel yurt ile birinci sırada yer alırken, bunu 117 yurt ile Ankara, 85 ile Konya, 75 ile İzmir, 63 ile Sakarya, 58 ile Çanakkale ve 53 yurtla Kocaeli izliyor. Türkiye genelinde bulunan özel yükseköğretim kurumlarında 81 bin 760 öğrenci barınırken, 70 bin 51 yatak kapasitesi ise boş duruyor.

İlköğretim Okulunda Yangın...

Hatay'ın Erzin ilçesinde bir ilköğretim okulunda elektrik panosunda çıkan yangın öğrencileri Korkuttu.

Hatay'ın Erzin ilçesinde bir ilköğretim okulunda elektrik panosunda çıkan yangın öğrencilere korkulu anlar yaşattı. Yaklaşık 650 öğrencinin eğitim gördüğü okulda ders saatinde çıkan yangında okul yetkililerinin tehlikeyi erken fark etmesiyle facianın eşiğinden dönüldü. Edinilen bilgiye göre, Hürriyet Mahallesinde bulunan Yetmişbeşinci Yıl İlköğretim Okulunda, öğrencilerin dördüncü ders saatini gördüğü sıralarda bilinmeyen bir nedenden dolayı depo bölümündeki elektrik panosunda yangın çıktı. Yaklaşık 650 öğrencinin derste olduğu saatlerde çıkan yangın yürekleri ağızlara getirdi. Tüm okulu duman kaplaması ile büyük panik yaşandı. Okulda yetkililerin sağduyulu davranması ile öğrenciler dışarı çıkarılarak olay yerinden uzaklaştırılırken bazı öğrencilerin korkudan ağladığı görüldü. Olay yerine gelen Erzin Belediyesi itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile kısa sürede söndürülen pano kullanılmaz hale geldi. Yetkililer tarafından pazartesi gününe kadar okulda eğitim verilmeyeceği açıklandı.

8 Bin Öğretim Üyesi Sınıfta Kaldı...

7-8 bin öğretim üyesinin defalarca girmelerine karşın dil sınavını geçemedikleri ortaya çıktı.

Türkiye'de yabancı dil sorunu yaşayan en önemli grubun üniversite öğretim üyeleri olduğu ortaya çıktı. Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Kadim Öztürk, bir toplantıda ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'a Üniversitelerarası Kurul Yabancı Sınavı'nın (ÜDS) Almanca sorularının “çok ağır” olduğundan yakındı.

Öztürk, bu sınava 10 yıldır girdiğini ancak bir türlü başarılı olamadığını dile getirerek, “Bu beni kahrediyor” dedi. Bunun üzerine Yarımağan, “Fransızca da zor. Ben de 10-12 senedir Fransızca'dan geçemeyen biliyorum” karşılığını verdi. Öztürk'ün yakınmasının sürmesi üzerine Yarımağan, “Türkiye'de sizin gibi 7-8 bin kişi var. Bu kişilere bu sınavı geçmeleri için imkan tanınmalı.

Ben YÖK'e önerdim. Artık kurslar mı düzenlenir, yurt dışına mı gönderilir...” dedi. Yarımağan, şunları kaydetti: “Bu öğretim üyeleri sınavlara girip girip çıkıyorlar. Çoğu ya yardımcı doçent, doçent olamıyor ya da doçent, profesör olamıyor. Dil sınavına 3-5 kez, 10 kez girip de geçemeyen var. Bu, Türkiye'nin ciddi bir sorunu. Bu kuşağın dilleri yetersiz. Ben YÖK'e şunu önerdim, 'Bir proje geliştirin mesela bir sömestr ders vermesinler ve bunları bu süre içinde ya yurt dışına gönderelim ya burada kurslar açalım da dil sınavını başarsınlar'. Onlar da düşünüyorlar. Yurt dışına yeni eleman gönderiyoruz ama mevcutları da kurtaralım.

Oyuncaklarıyla Dünyayı Kurtarıyorlar...

Denizli Namık Kemal İlköğretim Okulu'nun hazırladığı, ''Oyuncağını Yap, Dünyayı Kurtar Projesi''

AB Comenius Projesi çerçevesinde hazırlanan projeye Yunanistan, Macaristan ve Slovenya'dan proje ortağı okullar da katıldı.

Okul Müdürü Nesrin Yalçın, ''Oyuncağını Yap, Dünyayı Kurtar Projesi'' üzerinde iki yıl çalıştıklarını, projenin geçen yıl kabul edildiğini söyledi.

Proje çerçevesinde Denizli'ye diğer ülkelerden gelen temsilcilerde projenin önemli olduğunu kaydetti. Öğrenciler ise evlerdeki atıklardan oluşturdukları oyuncakları nasıl yaptıklarını büyük bir heyecanla anlattı.

Yabancı Okullar Sınavı Kalkacak Mı?

Mİllİ Eğitim Bakanı, Özel Yabancı Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı'nın kaldırılmasına ilişkin görüşlerini özel okullarla paylaşacak.

Mİllİ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Özel Yabancı Ortaöğretim Kurumlarına Giriş Sınavı'nın kaldırılmasına ilişkin görüşlerini özel okullarla paylaşacak. Çubukçu'nun kaldırmaya niyetli olduğu sınav konusunda özel okulların sınavın kaldırılmaması yönünde yoğun talepleri olduğu da öğrenildi.

Bakanlıkta henüz sınavın kaldırılması yönünde bir çalışma yapılmazken 28-30 Ocak tarihlerinde Antalya'da yapılacak toplantının ardından Bakan Çubukçu'nun kararını vermesi bekleniyor. Özel Okullar Birliği tarafından Antalya'da gerçekleştirilecek toplantıda Çubukçu'nun sınavın kaldırılmasına ilişkin görüşlerini özel okul temsilcileri ile paylaşması bekleniyor.

12 Ocak 2010 Salı

2010 KPSS Sınav Tarihleri...

Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ''Üniversiteye giriş sınavlarında uygulanacak açık uçlu soruları bu yıl sormayacağız'' dedi.
Yarımağan, ÖSYM Yürütme Kurulu'nun haftalık toplantısı için geldiği Karabük Üniversitesinde, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2006'da üniversiteye giriş sınavlarında temel değişiklikler yaptıklarını, bu değişikliklerin lise müfredatını kapsadığını söyledi. Öğrencilerin sınavda sorulan sorulara daha çok çalıştığını, ancak sorulmayan konulara hiç çalışılmadığını belirten Yarımağan, şöyle konuştu: ''Önümüzdeki 3-5 yıl içinde sınavlarda açık uçlu sorular (altında cevapları olmayan, adayların yorum yapmasına olanak veren sorular) da sormayı planlıyoruz. Üniversiteye giriş sınavlarında uygulanacak açık uçlu soruları bu yıl sormayacağız. Sistemin uygulanabilmesi, sınava giren öğrenci sayısında belirli bir azalmanın sağlanmasıyla mümkün olabilecektir. Açıkladığımız bu sistem olumlu karşılandı, olumsuz tepki almadık.'' ÖĞRENCİNİN OKULA DEVAMI Sınav sistemini kurarken ortaöğretimi etkilememeye çalıştıklarını, ancak asıl görevlerinin öğrencinin okula devamını sağlamak olmadığını vurgulayan Yarımağan, şunları kaydetti: ''Bu bizi aşan bir konu. Biz olumsuz etkileri kaldırmaya çalışıyoruz. Ama öğrencinin okula devamını sağlamak biraz da bizim dışımızda. Özellikle genel liselerdeki zorunlu derslerin tamamından sorular soruyoruz. Eğer okulda öğretilenler öğrenciyi tatmin ederse öğrenci dershaneye gitmekten çok okula devam eder. Ancak dershanede öğretilenlerin sınav açısından daha doyurucu ve hazırlayıcı olduğunu hissederse öğrencinin o zaman dershaneye gitmesini önleyemezsiniz.'' KPSS Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) sonu çift sayıyla biten yıllarda 2 sınav, tek sayıyla bitenlerde de tek sınav yapıldığını ifade eden Yarımağan, sözlerini şöyle tamamladı: ''Çift sınav, yüksek öğretim ile ortaöğretim ve ön lisans düzeyindedir. 2010 çift yıl olduğu için bu yıl aksi durum olmazsa temmuz ayı başlarında yüksek öğretim düzeyinde, eylül ayı ilk yarısında da ortaöğretim ve ön lisans düzeyinde KPSS yapılacaktır.''

YÖK Suriye İle İşbirliğine Giriyor...

YÖK Başkanı ve YÖK üyeleri yükseköğretim alanında işbirliği konusunda çalışma yapmak üzere Suriye'ye gidecek.

Heyet, çalışma ziyaretini 15-17 Ocak 2010 tarihleri arasında gerçekleştirecek. Gaziantep Üniversitesi'nde buluşacak Türk heyeti, buradan Suriye'ye hareket edecek ve sınırda Halep Üniversitesi heyeti tarafından karşılanacak. Özcan başkanlığındaki YÖK heyeti, Suriye Yükseköğretim Bakanı tarafından kabul edilecek. İki ülke heyetleri, Latakya'da yükseköğretim alanında işbirliği yapılmasını öngören bir çalışma yürütecek. DİPLOMA TANINMASI İşbirliği konularını, iki ülke arasında öğrenci ve öğretim elemanı değişi, üniversitelerde araştırma programı ve araştırma merkezleri oluşturulması, her iki ülkenin dillerinin öğretilmesi, ortak yüksek lisans programları açılması, iki ülke akademisyenlerinin karşılıklı ziyaretleri, üniversite hastaneleri arasında işbirliği, ortak çalıştay ve gençlik forumları düzenlenmesi oluşturuyor. Ayrıca, iki ülkenin üniversitelerinin karşılıklı olarak tanınması konusu da ziyarette ele alınacak.

Profesör Ve Doçent Alınacak...

Hakkari ve Şırnak Üniversitesi Rektörlükleri, muhtelif birimlerde istihdam edilmek üzere profesör ve doçent alacak.
Rektörlüklerin alımlara ilişkin duyuruları, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı. Duyurulara göre Hakkari Üniversitesi Rektörlüğü, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin iktisat birimi için 1 profesör alımında bulunacak. Şırnak Üniversitesi Rektörlüğü de üniversiteye bağlı fakültelere, profesör ve doçent alacak. İstekliler detaylı bilgiyi Şırnak Üniversitesinin http://www.sirnak.edu.tr adresinden temin edebilecekler. Hakkari ve Şırnak Üniversitesine girmek isteyen adaylar başvurularını, 15 gün içinde rektörlüklerin ilgili birimlerine yapabilecekler.

İstanbul'da İlk 5'e Giren Tek Kolej...

İstanbul'dan hiçbir lisenin sayısal puanda ilk 10'a giremediği üniversite sınavında Özel Devran Lisesi, geçen yıl Sayısal-2 puanda Türkiye'de ilk 5'e girdi.


2009 ÖSS Sayısal-2 puan türünde 280.268 ham puan ortalamasıyla Devran Koleji, bugüne kadar İstanbul'dan Türkiye'de ilk 5'e girme başarısı elde eden tek lise oldu. Anadolu liseleri ve genel liseler sıralamasında ise, Türkiye'de 1. sırada yer alan Devran Koleji'nin Genel Müdürü Adem Yıldırtan, “Bu puan, başarımızın tesadüf olmadığını gösterdi.
Öğretmenlerimiz en az 20 yıllık tecrübeye sahip. Öğretmenler, testlerle öğrencilerin eksik olduğu konuları tespit eder ve etütlerle eksiklerini tamamlar” dedi. Öğrencinin sosyal gelişimine de büyük önem verdiklerini belirten Yıldırtan, “Çocuğun enerjisini boşaltması, motivasyon da kazanması şart. Kolejimiz, öğrencilerine bu imkânları da sunuyor” diye konuştu.

11 Ocak 2010 Pazartesi

"Tam Günle" Doktor Maaşları Artacak...

Tam Gün" olarak bilinen tasarının yasalaşması durumunda mesai sonrasında çalıştığında öğretim üyelerin maaşları artacak.
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, "Tam Gün" olarak bilinen tasarının yasalaşması durumunda mesai sonrasında çalıştığında üniversitede görev yapan bir öğretim üyesinin aylık gelirinin 17 bin lira olacağını söyledi. Erdöl, tasarının TBMM Genel Kurulu'nda bu hafta görüşülmesinin planlandığını belirterek, "Kanunlaşması halinde uygulamaya ne zaman başlanacağı, yürürlük maddesinde tartışılır. Bir yıl gibi bir geçiş müddeti düşünmüştük, ama ileri, geri oynamalar belki olabilir" dedi. Kanunun çıkmasıyla birlikte hekimlerin, belirlenecek olan belli bir geçiş dönemi içerisinde karar vermeleri gerektiğini vurgulayan Erdöl, şunları kaydetti: "Yasa ile hem muayenehanede hem de kamu hastanesinde ikili çalışma sistemi ortadan kaldırılıyor. Bu, bir takım yanlışlıkları gidermek ve hastanelerdeki verimliliği artırmak için yapılıyor. Tam gün çalışma ile birlikte özellikle eğitim ve araştırma hastanelerinde öğretim üyelerimiz kurumlarına daha fazla zaman ayırabilecek. Hastalar hastaneye gittiğinde yeterince ilgi gösterilmediği, hekimin muayenehanesine gidildiğinde daha iyi bakılacağını, hastaneye yatış yaptırabilmek için hekimin özel muayenesine gitmesi gerektiğini düşünebiliyor. Yeni uygulamayla bu düşüncenin önüne geçilecek." ÜNİVERSİTELERDEN ÇOK SAYIDA İSTİFA BEKLEMİYORUZ Her öğretim üyesinin de aynı koşullarda çalışmasının mümkün olmadığını da ifade eden Erdöl, tasarının yasalaşması halinde iddia edildiği gibi üniversitelerden çok sayıda istifa beklemediklerini dile getirdi. Erdöl, "Öyle zannediyorum ki istifa oranı yüzde 5'i geçmez" dedi. GATA KONTENJANINI DOLDURAMADI Tam Gün Yasa Tasarı'nın askeri hekimler içinde bazı düzenlemeleri kapsadığını ifade eden Erdöl, özel muayenehanesi olan askeri hekim sayısının çok az olduğunu söyledi. Erdöl, yeni sistemle birlikte askeri hekimlerin maaşlarında da artış olacağını belirterek, konuya ilişkin şu bilgileri verdi: "Kanunla birlikte, bir askeri hekimin maaşı, şimdikinin 2 katı olacak. Çünkü, askeri hekimlerin maaşına da ciddi bir artış getiriliyor. Yapılan değişiklikle askeri hekimlik cazip hale getirilecek. GATA kontenjanını dolduramadı. Olaya 'O da subay ben de subayım' diye bakılırsa çözülmez. Öyle değil, doktor ayrıcalıklı bir subaydır. İş böyle görülürse para vermek durumdasınızdır, görmezsek para vermezsiniz. Para vermezseniz de hekimleri bulamazsınız. Ben bunu Genelkurmay'da yetkililere söyledim. Yeni sistemde, bir askeri hekim de aynı diğer hekimler gibi hem çalıştığı hastanede hem de dışarda çalışamayacak. TSK'da albay uzman tabip maaşı 4 bin 400 liradan 6 bin 295 liraya çıkacak. Yarbay tabip ise 5 bin 300 TL alacak. General olan hekimlerin ise ellerine 9-10 bin lira geçebilecek. Diş hekimleri için daha farklı." EMEKLİ MAAŞLARINDA DA ARTIŞ Erdöl, devlet hastanelerinde görev yapan hekimlerin maaşlarının daha farklı olduğunu belirterek, "Şu anda klinik şefinin maaşı bin 800 TL'dir. Serbest çalışmayan bir şefin, döner sermaye ile eline şu anda 10 bin lira geçebilir. Yeni sistemle, 12 bin 300 lira eline geçebilecek. 1'in 4'ündeki uzman doktor şimdi bin 600 TL alıyor, yeni uygulamada 9 bin 870 lira alacak. Şef yardımcısı 11 bin 770 Lira alabilecek" dedi. Bir klinik şef ve şef yardımcısının, pratisyen hekimin emekli maaşının şu an itibariyle bin 335 TL olduğunu ifade eden Erdöl, 5 yıl prim yatırması durumunda pratisyen hekimin bin 432 TL ile, uzman hekim bin 515, klinik şefin bin 556 TL alacağını kaydetti. Erdöl, 30 yıl prim yatırıldığında ise pratisyen hekimin 2 bin 076 TL, klinik şefinin ise 3 bin TL ile emekli maaşı almaya hak kazanacağını bildirdi. Sistemle, maaş artışlarının dışında, hekimlerin nöbet ücretlerinde artış olacağını anlatan Erdöl, "112 sağlık hizmetlerinde ödeme yapılabiliyor, ağız diş sağlığı merkezlerinde ilave ücret ödemesi yapılabiliyor, organ nakli, kemik iliği nakli gibi özellikli işlerde çalışanlara daha fazla ücret verilebiliyor. Yani sağlık çalışanlarının mali hakları mümkün olduğunca artırılmaya çalışılıyor" diye konuştu.

Fazla Ek Ders Ücreti Alanlara uyarı...

Milli Eğitim Bakanlığı fazla ek ders ücreti alan yöneticileri uyardı.

Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik ile Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Karardaki açık hükümlere ve 27/02/2007 tarihli ve 11707 sayılı yazı ile10/04/2007 tarihli ve 962 sayılı yazılarda yapılan açıklamalara rağmen, bazı anaokullarına okul öncesi eğitimi öğretmenliği alanı dışındaki branşlardan kurucu müdür, müdür vekili ve müdür yardımcısı ataması yapıldığını belirleyen Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü 21/12/2009 tarih ve 41043 sayılı yazıları ile bu kurumları uyardı. Yetkililere gönderilen uyarı yazısında, Atandığı yöneticilik kadrosunun münhal kadro olup olmadığına, kurucu müdür veya müdür vekili olarak atanacak kişinin asilde aranacak şartları taşıyıp taşımadığına ve atamanın atamaya yetkili amir tarafından yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın kurucu müdür ve müdür vekili ataması yapıldığı, bu görevlilere ek dersle ilgili kararın 16. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen miktarı aşarak 25 saat, bazı okullarda ise haftada 6 saat süreli aylık karşılığı ders görevini yapmadığı halde, isteğe bağlı olarak 6 saat ek ders görevi ücreti ödenmek suretiyle kurucu müdürlük ve vekâlet ücretlerinin haftada 31 saat şeklinde ödendiği hatırlatılarak, Asil olarak görev yapan anaokulu müdürlerine haftada 25 Saat, Asil olarak görev yapan anaokulu müdür yardımcılarına 20 Saat, Kurucu müdür ve müdür vekillerine 18 Saat, Ders niteliğinde yönetim görevi ücreti ödenmesi gerektiğini ve haftada aylık karşılığı 6 saat ders görevini yapmayan yöneticilere, isteğe bağlı 6 saat ek ders görevi ücreti ödenmesinin mümkün olmadığını belirterek bunlara zimmet çıkarılması istendi.

Ortak Fikir Türkiye Aşkı...

Türkiye yüksek öğrenimde yabancıların cazibe merkezi haline geldi. 127 ülkeden 18 bini aşkın öğrenci Türkiye'de eğitim görüyor.

Son yıllarda birbiri ardına açılan özel ve devlet üniversiteleri Türkiye'yi yüksek öğrenimde cazibe merkezi haline getirdi. Türkiye'de, 127 ülkeden 18 bini aşkın yabancı genç öğrenim görüyor. İstanbul ise, Türkiye'yi tercih edenlerin odak noktasını teşkil ediyor. BURUNDİ'DEN ÖĞRENCİ VAR İstanbul'da Japonya'dan Senegal'e, Moğolistan'dan Polonya'ya kadar farklı kıtalardan öğrenciler eğitim için bir araya gelmiş durumda. İstanbul'daki üniversitelerde Gabon, Mali, Moritanya, Cibuti, Burkina Faso, Burundi Ekvator Ginesi ve Birleşik Tanzanya'dan öğrenciler bulunuyor. Bu yıl Türkiye'ye en çok öğrenci bulunduran ülke 2 bin 472 öğrenci ile KKTC. Bu ülkeyi Azerbaycan, Bulgaristan, Türkmenistan, İran ve Yunanistan izliyor. GÜLERYÜZ ETKENİ Türkiye'de öğrenim gören yabancı uyuklu öğrenciler, bu tercihlerinde ülkedeki eğitim imkanlarının etkili olduğunu, halkın güler yüzünün adaptasyon sorununa yardımcı olduğunu söylüyor. Kebap, baklava ve İstanbul Boğazı'nı çok seven öğrenciler, “Bir gün mutlaka evimize döneceğiz ama önce burada eğitimimizi tamamlayıp, iş fırsatlarını değerlendirmeliyiz. İstan-bul'daki iş fırsatları geri çevrilemeyecek kadar cazip” diyor. ORTAK FİKİR TÜRKİYE AŞKI Bahçeşehir ve Boğaziçi Üniversiteleri'nde eğitim gören yabancı gençleri İstanbul ve Türkiye'de bir gelecek için şunları söylüyor... İbrahima Khouma / Senegal: Evimi ve ailemi özlüyorum ama istediğim iş imkanlarını yakalayabilirsem geri dönmem. Salvador Chivaron / İspanya - Patriyk Zaryazny / Polonya: Türkiye için haksız önyargılar var. Buradaki ortam bizim ülkelerimizden daha sıcak, hoşgörülü ve özgür. Hamza Abubakir ve Asmau Muktar Aliyu / Nijerya: Gelirken ten rengimizin farklı oluşundan dolayı bir sorun yaşar mıyız diye düşündük ama üniversitenin koridorları bile rengarek. Oyuntuya Munkhbat / Moğolistan: Okulun imkanlarının güzelliğinin yanında İstanbul'da büyüleyici bir şehir. Yu Tanaka / Japonya: Dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan bir sıcak iletişim var burada. Bu da insanın korkularından arınmasını sağlıyor. Ahıska Türkü Nargiz Zautadze / Rusya: İlk geldiğimde üç şey biliyordum. İstanbul, İzmir ve bineceğim otobüs şirketi Nilüfer. Beni Kamil Koç'a bindirmek istediklerinde çok korkmuştum. Buraya öyle alıştım ki Rusya'da bir yabancı oldum.