21 Nisan 2009 Salı

İnkılap Tarihi Kitabında Düzenleme

MEB, tarih kitabındaki, irticai faaliyette bulunanlar “Laikliği benimseyenleri din düşmanı olarak tanıtırlar” tanımını kaldırdı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” 8. sınıf ders kitabını yeniledi. Halen öğrencilerin eğitim gördüğü kitapta irticai faaliyetlere katılanlar için sıralanan “Laikliği benimseyenleri din düşmanı olarak tanıtırlar” ile “Atatürk ve devlet aleyhine propaganda yaparlar” tanımlarına yeni düzenlemede yer verilmedi. 7. ünitede yapılan değişiklikle, irticai faaliyette bulunanlar için “Akla ve bilime aykırı eylemlerde bulunarak, çağ dışı düzeni geri getirmeye çalışırlar” ifadesi kullanıldı. Bakanlık yetkilileri, öğretmenlerin yeni üniteyi internetten indirerek, eski ünite yerine bu yıl öğrencilerle işleyeceğini söyledi. Kitabın 7. ünitesinde Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla ilgili bir ifadenin yer alması Türk Eğitim-Sen'in tepkisini çekmiş, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ da “Dikkatimizi çekti, inceliyoruz” açıklamasını yapmıştı. MEB de eleştiriler üzerine ders kitabının yalnızca “Atatürk'ten Sonra Türkiye: İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası” başlıklı 7. ünitesinde değişiklik yaptı. İlköğretim Genel Müdürlüğü'nce yazılan ünite, Talim ve Terbiye Kurulu'nda (TTK) incelendi. TTK'nın karara bağladığı ünite, kurulun internet sitesinde yayımlandı. Mürteci tanımı Ünitenin “Misyonerlik faaliyetleri, bölücü unsurların faaliyetleri, irticai faaliyetler” başlıklı bölümleri yeniden yazıldı. Mevcut ünitede irticai faaliyetlerin tanımı, “Bir toplumun sahip olduğu çağdaş değerleri reddedip, akla ve bilime aykırı faaliyetlerde bulunarak eski düzeni geri getirmeye çalışmaktır” olarak yer alıyor. Bu bölümde, irticai faaliyetlere katılanlara ilişkin şu satırlara yer veriliyor: “Toplumdaki din ve mezhep çeşitliliğini kullanarak, kargaşa ortamı yaratmaya çalışırlar. Bu kargaşaya da mevcut devlet düzeninin yol açtığına halkı inandırmaya çalışırlar. Laikliğin dinsizlik olduğunu iddia ederek, laikliği benimseyenleri din düşmanı olarak tanıtırlar. Radyo, televizyon, gazete, dergi ve kitaplar aracılığıyla Atatürk ve devlet aleyhine propaganda yaparlar. Laik devlet yapısının, dini değerleri göz ardı ettiğini iddia ederler.” Bu bölümde öğrencilerin “Ülkemizde yaşanan irticai faaliyetlere karşı ne tür önlemler alınabilir?” sorusunu yanıtlaması da isteniyor. “Laiklik” ifadesi yok Yenilenen ünitede ise irticai faaliyetler bölümünden laiklik ifadesi çıkarıldı. Bu bölümde, “İrticai faaliyetlerde bulunanlar, toplumun sahip olduğu çağdaş değerleri reddedip akla ve bilime aykırı eylemlerde bulunarak çağ dışı bir düzeni geri getirmeye çalışırlar. Her türlü gelişim, değişim ve yeniliğe karşı tavırlı olmak irticanın en önemli özelliğidir. Bu tür faaliyetler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren devletimizi ve milletimizi tehdit etmektedir” cümleleri yer aldı. Yenilenen bölümde, “Atatürk, irticai tehditle ilgili olarak milletimizi şu sözlerle uyarmıştır” denilerek, Atatürk'ün şu ifadesine yer verildi: “Milletimiz çok büyük bir devrim gerçekleştirmiştir. Gerçekten yüzyıllardan beri uymaya alıştığımız bir yönetim şeklinin dışına çıkarak dünyada benzeri bulunmayan bir devlet kurduk. Fakat bu yeniliğin kesinlikle tersine bir hareketi gerektireceğini hatırımızdan çıkarmamak gerekir. Bu harekete 'gericilik' derler. Yaptığımız işler ve aldığımız sonuçlara göre, bu gibi gerici hareketler her zaman beklenebilir.” Ayrıca öğrencilere yöneltilen soru da değiştirilerek “Ülkemize yönelik bölücü ve yıkıcı faaliyetlere karşı neler yapılmalıdır?” denildi. 28 Şubat çıkarıldı “1961-2002 Dönemi” başlıklı bölümde 2 sayfada anlatılan askeri darbeler ise tek satıra indi. Mevcut ünitedeki, “1996 yılında yeni hükümet Refah Partisi ile DYP arasında kuruldu. Laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin artması üzerine MGK, 28 Şubat 1997 tarihinde hükümeti uyardı” ifadesi çıkarıldı. Eski ünitede irticai faaliyetler “Toplumdaki din ve mezhep çeşitliliğini kullanarak kargaşa ortamı yaratmaya çalışırlar. Bu kargaşaya da mevcut devlet düzeninin yol açtığına halkı inandırmaya çalışırlar. Laikliğin dinsizlik olduğunu iddia ederek, laikliği benimseyenleri din düşmanı olarak tanıtırlar. Radyo, televizyon, gazete, dergi ve kitaplar aracılığıyla Atatürk ve devlet aleyhine propaganda yaparlar. Laik devlet yapısının, dini değerleri göz ardı ettiğini iddia ederler.” Yeni ünitedeki irtica tanımı “İrticai faaliyetlerde bulunanlar, toplumun sahip olduğu çağdaş değerleri reddedip akla ve bilime aykırı eylemlerde bulunarak çağ dışı bir düzeni geri getirmeye çalışırlar. Her türlü gelişim, değişim ve yeniliğe karşı tavırlı olmak irticanın en önemli özelliğidir. Bu tür faaliyetler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren devletimizi ve milletimizi tehdit etmektedir” Askeri darbeler!Yeni ünitede, çok partili hayata geçiş anlatılırken “Bu demokratik süreç 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 tarihlerinde yapılan askeri müdahalelerle zaman zaman kesintiye uğradı” denildi. ASALA anlatılmadı Mevcut ünitedeki “1990'lı yılların en önemli olaylarından biri de Suriye'de saklanan bölücü örgüt başının 1999'da Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesidir” ifadesi de çıkarıldı. Eski Başbakan Bülent Ecevit, eski cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Turgut Özal'ın anlatıldığı bölümler de yeni ünitede yer almadı. Ünitede “Sorun Neden Ermeniler” olan bölümün adı “Türk-Ermeni İlişkileri” olarak değiştirildi. Mevcut bölümde 10 cümlede anlatılan Ermeni terör örgütü ASALA, yeni ünitede yer almadı. Yeni ünitede ASALA'dan bahsedilmezken, Ermeni terör örgütlerinin Türk diplomatlarına yönelik yaptığı suikast anlatıldı. Bu bölümde, 1915 olayları hakkındaki Ermeni iddialarına ilişkin olarak Türkiye'nin arşivlerini açtığı belirtildi.

Ciddi Hazırlanmış Bir Sınavı Hak Ediyoruz

Tıpta uzmanlık eğitimi görmek isteyen adayları seçme niteliği taşıyan Tıpta Uzmanlık Sınavı’na giren hekimler ÖSYM’ye ilanla sert tepki gösterdi.

İlan yoluyla ÖSYM'yi uyaran hekimler, bu ay yapılan TUS'ta en az 7 sorunun yanlış olduğunu belirtirken, hazırlanan soruların ise sağlıklı ölçmeyi yapamadığı görüşünü ilettiler. Üniversitelerin tıp fakültelerinde, Sağlık Bakanlığı ve eğitim hastanelerinde tıpta uzmanlık eğitimi görmek isteyen adayları seçme niteliğini taşıyan Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) giren hekimlerden ilan yoluyla ÖSYM'ye TUS tepkisi geldi. TUS'a giren bir grup hekim adına gazetelere ilan veren Yasin Çelenk isimli hekim, 11-12 Nisan tarihlerinde yapılan TUS İlkbahar Dönemi sınavına ilişkin ÖSYM'ye eleştiride bulundu. İlanda, söz konusu sınava, hekimler olarak pek çok önceliklerinden vazgeçerek uzunca sure gere gündüz çalışıp hazırlandıklarını anlatan Çelenk, iyi ölçen ve daha iyi yapanların kazandığı bir sınav beklediklerini söyledi. Buna karşın birçok sorunla karşılaştıklarını dile getiren Çelenk, soru dağılımlarının Tıp Fakültesi müfredatı ile belirgin derecede uyumsuz olduğunu, sınavın çalışan ile çalışmayanı ayırt etmediğini savundu. Çelenk, “Pardon ama biz hekimler neyi esas alıp çalışacağız? Kafanıza göre istediğiniz yerden soru sorma hakkınız var mı?” sorularını yöneltti. “EN AZ 7 SORU HATALI”Soruların pek çoğunun ya bir pratisyen hekimin yapamayacağı kadar uç, ya da hiçbir zaman ihtiyacı olmayacak kadar anlamsız olduğun ifade eden Çelenk, “Neyi ölçtüğünüzü zannediyorsunuz? Ya da şöyle soralım Bu güç gösterisinin size bir faydası mı var? Elbette zor sorular da soracaksınız ama bu zor soru, kazık, saçma ve uç soru ile aynı şey mıdır? Artık 20 yıl önce kullanımı bitmiş olan bir ilacı sormanın ne anlamı olabilir ki? En az 7 soru kesin hatalı, textbooklarda çok açık yazıyor Neden sağlıklı soru hazırlayamıyorsunuz? Neden hazırlanan soruları sağlıklı bir kontrol sürecinden geçemiyorsunuz?” sorularını yöneltti. ÖSYM'nin soruları tıp fakültelerinden hocaların hazırladığı yönünde savunma yapabileceğine de dikkat çeken Çelenk, ÖSYM'ye seslenerek, “Bu savunma sizin sorumluluğunuzu kaldırıyor mu? Sorumlu kurum siz olduğunuz halde böyle davranmak yakışacak mı size” dedi. “ÖSYM NEDEN AÇIKLAMA YAPMIYOR?”Sorulara itirazların yayınlandığını ve pek çok hekimin itiraz ettiğini anımsatan Çelenk, “Yaklaşık 10 gündür hiçbir açıklama yapmadınız. Bu durum karşısında ne yapacaksınız? Daha önce yaptığımız gibi başınızı kuma gömüp hiçbir doyurucu açıklama yapma ihtiyacı hissetmeden 1-2 göstermelik iptal duyurup devam mı edeceksiniz? Bu durum, sizce saygısızlık değil mi? Bu işleri düzgün yapmak için maaş almıyor musunuz?” dedi. bazı soruların “göstermelik” olarak iptal edilmesi halinde ÖSYM'nin bunu sonuçlara nasıl yansıtacağına da yanıt isteyen Çelenk, “Herkesin bu soruları doğru mu sayılacak veya sınav hatalı sorular tamamen yok sayılıp ona göre mi değerlendirilecek ve en önemlisi biz bunu sonuç kağıdımızda kafamızda soru işareti kalmadan net bir şekilde görebilecek miyiz? Bu ülkenin hekimleri olarak sizden acilen ve mutlaka şunları bekliyoruz” dedi. “YAZILI AÇIKLAMA YAPIN”Nisan 2009 TUS sorularındaki itirazların ÖSYM tarafından sağlıklı bir şekilde incelenip sonuçlandırması gerektiğini kaydeden Çelenk, ÖSYM'nin mutlaka detaylı ve yazılı bir açıklama yapması gerektiğinin altını çizdi. Açıklama yapılmasının ÖSYM'nin asli görevi olduğunu ifade eden Çelenk, “”Kafanızı kuma gömüp hiçbir açıklama yapmamanız artık mümkün değildir Pek çok hekim arkadaşımız tarafından her türlü hukuki yolun sonuna kadar deneneceğini ve asla geri dönülmeyeceğini bitmelisiniz. Buna rağmen hiçbir doyurucu açıklama yapmadan sınav sonuçlarını açıklarsanız, bu hukuksuzluk olacaktır ve bulunduğunuz konumları derhal bırakmanız gerekir. Çünkü; işinizi, başkalarının haklarını da etkileyecek derecede kötü yapıyorsunuz demektir” dedi. “CİDDİ HAZIRLANMIŞ BİR SINAVI HAK EDİYORUZ”ÖSYM'nin, bundan sonraki sınavlarda hem müfredata uygun dağılımlı, hem de zorluk ve ölçücülük düzeyleri doğru ayarlanmış bir sınav için şimdiden plan yapması gerektiğini vurgulayan Çelenk sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna mecbursunuz Biz; sizden, zaten yapmanız gerekeni istediğimizin farkındayız. Bu üslubun sebebinin ise bugüne kadarki uygulama hatalarınız olduğunu hatırlatmak isteriz. Bizler; bu ülkede ÖSYM'nin varlığını 'güven ve garanti' olarak görmek istiyoruz. Çünkü bunun için varsınız. Ülkemiz ve hekimlerimiz adına; gerektiği gibi, 'ciddi', 'bilimsel', 'adaletli', 'sorumluluk sahibi' ve 'şeffaf' davranmanızı bekliyoruz. Çünkü bunu hak ediyoruz... Sizce?” TUS, HER YIL ZORLAŞIYORİlk defa 1987 yılında yapılmaya başlanan TUS, üniversitelerin tıp fakültelerinde, Sağlık Bakanlığı ve eğitim hastanelerinde tıpta uzmanlık eğitimi görmek isteyen adayları seçme niteliğini taşıyor. TUS, başladığı günden bu yana olumlu-olumsuz eleştirilerden her zaman nasibini aldı. Ancak objektif bir sınav olduğu hemen herkes tarafından dile getirilen TUS'a, bir alternatif de sunulmuş değil. Son zamanlarda ise TUS ile ilgili değişiklikler yapılacağı konuşuluyor. TUS'un tıp fakültelerinin verdikleri eğitimin kalitesini ölçüp ölçmeyeceği tartışıladursun, sınava giren hekimler, bu sınavı hala pratisyenlikten kurtuluş olarak görmeye devam ediyor. Yabancı dil ve bilim sınavı olmak üzere iki aşamalı bir sınav niteliği taşıyan Tıpta Uzmanlık Sınavı üzerinde ortak fikir birliğinin olduğu bir konu da, TUS'un her geçen yıl daha da zorlaştığı. Öyle ki TUS artık sadece bir sınav değil, tıp eğitiminde özel bir sektör olmuş durumda.

Öğrenciler Mühendisliği Tartıştı

TMMOB Makina Mühendisleri Odası “Öğrenci Üye Kurultayı 2009” Sonuç Bildirgesi'nde sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulması gerektiği vurgulandı.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası “Öğrenci Üye Kurultayı 2009” Sonuç Bildirgesi'nde eğitimdeki eşitsizlikler ve sermaye kesiminin daha çok kâr etmesine dayalı mühendislik anlayışının reddedilerek, üniversitelerin bilim üreten mekanlar olması ve mühendislerin toplumsal yaşamda da faydalı ve verimli olmaları için sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulması gerektiği vurgulandı. TMMOB Makina Mühendisleri Odası'nın düzenlediği ve 45 üniversiteden 500 öğrenci üyenin katılımıyla 14–15 Mart 2009 tarihlerinde gerçekleştirilen, “Mühendis: Toplumun Öznesi mi? Sermayenin Nesnesi mi?” konulu Öğrenci Üye Kurultayı 2009'un sonuç bildirgesi açıklandı. Üniversiteler, mühendislik ve eğitim sistemi ile ilgili sorunların var olan toplumsal sorunlarla birlikte incelenmesi gerektiğinin belirtildiği bildirgede, eğitimdeki eşitsizlikler ve sermaye kesiminin daha çok kâr etmesine dayalı mühendislik anlayışı reddedilerek, üniversitelerin bilim üreten mekanlar olması ve mühendislerin toplumsal yaşamda da faydalı ve verimli olmaları için sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulması gerektiği belirtiliyor. MMO öğrenci üyelerinin talepleri ise şöyle sıralandı: • Üniversitelerin küreselleşme ve sermaye isteklerine göre yapılandırılması uygulamalarından vazgeçilmelidir. • Baskıcı yaklaşımlara son verilmeli, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, toplumu tek tipleştiren ve dışlayan 301. madde v.b. düzenlemeler kaldırılmalı, aydın kıyımının önüne geçilmeli; yükselen milliyetçilik ve linç kültürü reddedilmeli, farklı görüş ve halkların bir arada yaşama hakkı güvence altına alınmalıdır. • Başta eğitim sistemi olmak üzere toplumu muhafazakârlaştırmaya yönelik tüm gerici uygulamalara son verilmelidir. • Planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan eğitim politikaları yaşama geçirilmelidir. • Eğitim her kademede eşit ve parasız olmalı; genel bütçeden eğitime aktarılan pay yeterli seviyeye getirilmeli, üniversite bütçelerinde bilimsel araştırmalara ayrılan pay artırılmalıdır. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu, transkript, zorunlu bağış ve öğrenci belgesi v.b. her türlü paralı uygulama kaldırılmalıdır. • Ezberci eğitim yerine öğrenmek, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek; teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimleri de tamamlamak; eğitimde sorgulayan, düşünen, dayanışma duygusuna sahip, bilimsel kriterleri önemseyen, aydınlanmış öğrencilerin yetişmesi en temel amaç olmalıdır. • Kadınların çalışma yaşamında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığı ve tacize karşı yasal yaptırımlar artırılmalı; kreş, gündüz bakımevi, emzirme ve doğum izni gibi hakları hukuken garanti altına alınmalıdır. • Herhangi bir maddi geliri olmayan öğrencilerin üniversite hayatlarını daha iyi idame ettirebilmeleri için belediyeler tarafından verilen bursların Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilmesi sağlanmalı ve bu yönde yasal düzenleme yapılmalıdır. • Uygulama, mühendislik eğitiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Teorik bilgiler laboratuvar uygulamaları ile desteklenmelidir. • Stajyer alan firmalar üniversiteler tarafından denetlenmeli, stajyerlere mesleki bilgilerin aktarılması sağlanmalı; stajyer emeğinin karşılığı olan ücret güvence altına alınmalıdır. • Tüm sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalı, öğrencilerin bu hizmetlerden ücretsiz faydalanmaları sağlanmalı, üniversite bünyesinde bulunan medikolar kapatılmamalıdır. • Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirmek ve yine çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülkenin gereksinim duyduğu elemanlar yetiştirilmeli; yine gereksinim doğrultusunda yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt v.b. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalı; şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin eğitim düzeyi artırılmalı, nitelik eşitsizliği ortadan kaldırılmalıdır. • Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmeli, öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunması engellenmeli, eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmeli, öğretim üyeliği mesleği saygın ve çekici hale getirilmelidir. 50/d maddesi derhal geri çekilmelidir. Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemleri ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir. • YÖK tüm kurumlarıyla kaldırılmalı, üniversiteler özerk, demokratik ve bilimsel bir anlayış temelinde yeniden düzenlenmeli, üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının yönetim ve karar sürecine katılmaları güvenceye alınmalıdır. Polis ve jandarma üniversitelerden çıkarılmalı; baskıcı ve cins ayrımcı uygulamalarla dolu eğitim programları terk edilmelidir. • TMMOB ve bağlı Odaları; mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı yüksek öğreniminin planlanması, yeni fakülte ve bölümlerin açılması, eğitim programlarının oluşturulması ve kontenjanlarının belirlenmesi süreçlerinde yer almalı, bu konulardaki öneri ve onayları alınmalıdır. • Mesleklerini icra ederken mühendisleri izleyen ve sicillerini tutan tek kurum olan TMMOB ve bağlı Odaları, mühendislere yönelik tüm tasarrufların odağında olmalıdır.

Yabancı Çocukları Kabul Etti

Cumhurbaşkanı GülCumhurbaşkanı Gül, Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ne katılmak üzere Türkiye'de bulunan yabancı çocukları kabul etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çocukların, dünyanın geleceğini inşa edeceğini belirterek, ''Her şeyin başı sevgiden, birbirinizi tanımaktan ve birbirinize saygıdan geçmekte. Dünyanın savaşlardan ve kavgalardan uzak, huzurlu olması ve barışın hakim olması için bu anlayışın geçerli olması gerekiyor'' dedi. Cumhurbaşkanı Gül, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ne katılmak üzere Türkiye'de bulunan yabancı çocuklar ile ev sahibi çocukların temsilcilerini Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Farklı ülkelerden gelen çocuklara ''Hoş geldiniz'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, çocukları hem Türkiye'de hem de Cumhurbaşkanlığında görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 23 Nisan'ın sadece Türk çocuklarının değil, bütün dünya çocuklarının bayramı haline geldiğini belirten Gül, çocukların bayramını kutladı. Gül, çocukların Türkiye'ye gelmesini sağlayan ve onları misafir eden TRT'ye teşekkür etti. Türk çocuklarına 23 Nisan'ı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün hediye ettiğini anımsatan Gül, ''Bu, Atatürk'ün sadece Türkiye'nin bağımsızlığını kazanmasıyla uğraşan, sadece Türkiye yeni kurulurken ona istikamet veren değil, aynı zamanda da çocukları, gelecek nesilleri ve bütün dünya çocuklarını düşünen bir vizyona sahip olduğunu göstermekte. Bundan dolayı da onun büyüklüğünü burada bir kez daha görüyoruz'' diye konuştu. Çocukların Türkiye'de kendilerini misafir eden Türk öğrencilerle iyi ilişkiler kuracaklarına inandığını kaydeden Gül, çocuklara şöyle seslendi: ''Çünkü, sizler hepimizin geleceğisiniz. Sizler büyüyünce Türkiyedekiler bizim yerimizi alacaklar, diğer ülkelerden gelenler de büyüyünce kendi ülkelerini yönetecekler. Sizler, dünyanın geleceğini inşa edeceksiniz. Sizin de bu vesileyle birbirinizi tanımanız, birbirinizi anlamanız, farklı kültürlerinizi ve geleneklerinizi bu vesileyle öğrenmeniz sizi de çok zenginleştirmektedir. Birbirinizi tanıyıp sevince, ilerde büyüyünce bu sevgiyi de ileriye taşıyacaksınız. Çünkü, her şeyin başı sevgiden, birbirinizi tanımaktan ve birbirinize saygıdan geçmekte. Dünyanın savaşlardan ve kavgalardan uzak, huzurlu olması ve barışın hakim olması için bu anlayışın geçerli olması gerekiyor. Hepimizin arzusu, sizlere gelecekte daha güzel ülkeler ve daha güzel bir dünya bırakmak. Bunun yapılmasının yolu da herkesin mutlu olabileceği bir zenginliği bütün dünyaya yaymak.'' Çevrenin önemine de değinen Cumhurbaşkanı Gül, çocuklara korunmuş bir çevre bırakılması gereğine işaret etti. Gül, ''Bugünkü birçok siyasi problemleri çözmeden size devredersek yine her an kavga ortamının, hatta savaşların ortaya çıkabileceği bir dünya bırakmış oluruz ki, onun için de bütün bu problemleri diyalogla, konuşarak, anlaşarak çözüm için uğraşmak gerekiyor'' şeklinde konuştu. Türkiye'deki günlerinin çok iyi geçmesini dileyen Cumhurbaşkanı Gül, çocuklardan ailelerine, okullarındaki arkadaşlarına Türkiye'den sevgi ve selam götürmelerini istedi. Konuşmanın ardından 59 ülkeden gelen konuk çocuklar ve Türkiye'deki ev sahiplerinin temsilcileri, Cumhurbaşkanı Gül'e hediye sundu ve fotoğraf çektirdi. Konuk öğrencilerin geleneksel kıyafetleriyle ilgi çektiği kabulde Cumhurbaşkanı Gül, Azerbaycan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ukrayna Kırım Özerk Cumhuriyeti'nden gelen çocukların hediyesi olan kalpak ve şapkaları taktı. Hırvatistan'dan gelen çocukların temsilcisi, Gül'e kravat hediye ederken, Moldova'dan katılan konuk öğrenci de hediye olarak getirdiği geleneksel kuşağı Cumhurbaşkanı Gül'ün omzundan beline doğru bağladı. 23 Nisan'ın resmi bayram ilan edildiği Kosova'dan gelen konuk öğrenci, Cumhurbaşkanı Gül ile Türkçe konuşurken, Ukraynalı çocuk da Türkçe ''Türkiye, Ukrayna... Canlarımız sizlerle beraber olmak ister'' sözleriyle sahneye geldi. Bu arada Gül'ün de konuklarına dijital fotoğraf makinesi hediye ettiği öğrenildi. Kore Cumhuriyeti, Liberya, Mozambik ve Nijer'in ilk kez katıldığı şenliği düzenleyen TRT'nin Genel Müdürü İbrahim Şahin ve şenliğin sponsorluğunu üstlenen Türk Telekom'un Genel Müdürü Paul Doany de Cumhurbaşkanı Gül'e teşekkür etti.