4 Şubat 2008 Pazartesi

Türban yasağına karşı akademisyen bildirisini imzaladığı için eleştiriye uğrayan Ali Nesin konuştu

Başörtüsü yasağına karşı çıkan akademisyen bildirisini imzaladığı için kardeşi Ahmet Nesin ve sol çevrelerin eleştirisine uğrayan Nesin ‘Solculuk derslerine karnım tok’ dedi

Nesin Vakfı Başkanı Ali Nesin, bazı öğretim elemanlarının yayımladığı başörtüsüne özgürlük bildirisine imza atınca, hem kardeşi Ahmet Nesin’in hem de sol görüşlü çevrenin ‘Babanın kemiklerini sızlattın’ suçlamalarıyla karşı karşı kaldı. Ali Nesin ise tepkilere ‘Solculuk derslerine karnım tok. Laiklik bez parçasıyla mücadele ederek kazanılmaz’ diye cevap verdi.

YER YERİNDEN OYNADI

‘Üniversitede kılık kıyafet özgürlüğünü savunan bir metne imza attım diye yer yerinden oynadı’ diyen Ali Nesin şunları söyledi:

Aldığım hakaret mesajlarının haddi hesabı yok. Sanki ortada bir suç varmış gibi, varsa da çocuklarımızın bunda bir suçu varmış gibi Nesin Vakfı’na bağışlarını kesenler oldu. Birçok kişi, ‘Aziz Nesin’in kemikleri sızlamıştır’ diyerek sitemde bulundu. Hatta laiklikten ödün verdiğimi, Aziz Nesin’i Sivas’ta yakanlarla ittifak kurduğumu, bu imzadan mutlaka bir çıkarımın olduğunu ileri sürenler bile oldu.

ŞÜPHE DUYAMAZLAR

Kimsenin laikliğinden şüphe duyamayacağını kaydeden Ali Nesin hiç kimsenin de ‘Babanın kemikleri sızlamıştır’ demeye hakkı olmadığını söyledi. Ali Nesin ‘Bir matematikçi ve bilim adamı olarak, Matematik Köyü kurmuş biri olarak, aydınlanma derslerine ihtiyacım olduğunu da sanmıyorum. Arabası, evi barkı, malı mülkü olmayan ve varını yoğunu, zamanını ve neyi varsa her şeyini topluma sunarak komünistliğini yaşam biçimiyle kanıtlamış biri olarak solculuk derslerine de sanırım karnım tok’ dedi.

Başörtülüler ıssız adaya mantığı

‘Türbanlıları ıssız bir adaya sürerek elde edilecek laiklikten yana değilim’ diyen Ali Nesin ‘Demokrasi engebeli bir yoldur. Bu engebeli yolu yasaklarla düzleştirmeye çalışmak beyhude bir davranıştır. Oyuna gelen ben değilim, asıl oyuna gelenler gerçekte var olmayan ve artık bir trajikomediye dönüşen bu saçma sapan türban sorununu siyasetin ve hayatlarının merkezine oturtanlardır. Elbette bir gün bu yapay sorun tamamıyla ortadan kalkacak ve kıyamet kopmayınca haklı olduğum anlaşılacaktır. Laiklik bu tür yasaklarla elde edilmez. Gericilikle, bağnazlıkla, yobazlıkla böyle savaşılmaz. Bu savaş bir bez parçasıyla uğraşarak değil, işin özüne inilerek yapılır’ diye konuştu.
Akşam

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi bu yıl uzaya ilk Türk üniversitesi uydusunu göndermeye hazırlanıyor

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi bu yıl uzaya ilk Türk üniversitesi uydusunu göndermeye hazırlanıyor. Uydunun yanı sıra radyo kontrollü uçak üretimini de sürdüren fakültede son olarak Aselsan'ın desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanımına sunulacak bir uçuş desimülatörü yapıldı. Kendi alanında ilk olan bu desümülatör sayesinde askeri uçuşlar üç boyutlu olarak canlandırılacak.

BİR KİLOLUK UYDU

Uzay Mühedisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan başkanlığında İTÜ Uzay Bilimleri tarafından yapımı süren ilk Türk üniversite uydusu tamamlandı. Uydunun uçuşa hazır hale geldiğini belirten Prof. Aslan, mayıs ayında Kazakistan'dan fırlatılması düşünülen uydunun fırlatmayı yapacak firmanın sorun yaşaması nedeniyle ağustos ayına kaldığını söyledi. Yaklaşık bir kilogram ağırlığındaki, 10 santimetreküplük uydu, üzerinde bulunan güneş panellerinden kendi enerjisini sağlayacak. Altı ay boyunca dünyaya 635 kilometrelik mesafede kalacak olan uydu, bu süre boyunca dünyanın etrafında dönecek ve üzerine yerleştirilen kamera sayesinde İTÜ'de kurulan sisteme fotoğraflar göndercek. Uydunun içine haberleşme sistemlerinin yeni teknolojilerini denemeye ilişkin çeşitli aygıtların da yerleştirilebileceğine dikkat çeken Prof. Aslan, “Bu uydunun malzemesini 60 bin YTL'ye, uyduyu yapmak için alt yapıyı ise 1 buçuk milyon YTL'ye oluşturduk. Bize maddi destek sağlanırsa, özellikle GSM firmalarının yeni teknolojilerini denemeleri için uydular yapabiliriz” dedi.

ODTÜ Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgeleri İçin 8 Eylem başlıklı bir rapor hazırladı

Raporda, mevzuattaki aksaklıklar ve yapılan çalışmaların yatırıma dönememesi gibi konular ele alındı.

ORTA Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teknokent “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri İçin 8 Eylem” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda, Türkiye'de yapılan araştırmaların finansmanı sorununa işaret edilirken, mevzuattaki aksaklıklar ve yapılan çalışmaların yatırıma dönememesi gibi konular ele alındı. Raporda, girişimcilerin bilgisiz olduğuna da vurgu yapılırken, finansman sorunu nedeniyle Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan 28 TGB'nin de sadece 15'inin faaliyet gösterebildiğine dikkat çekildi.

Üniversitelerde yapılan birçok başarılı araştırma ve geliştirme çalışmasının katma değerli ürün ya da hizmet olarak ekonomiye kazandırılamadığı belirtilen raporda, araştırmaların en iyi olasılıkla akademik yayın olarak değerlendirildiği vurgulandı. Araştırmaların üretime dönüşmesinin ülke ekonomisi ve üniversitelerin finansman seçeneklerinin artması açısından önemli olduğuna işaret edilen raporda, araştırmaların hayata geçmesi için üniversitelerin Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) kurmasının teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiği anlatıldı. Raporda, TTO'nun kapsamı; araştırmaları tespit etmek, bunların fikri mülkiyet haklarının korunmak ve ticarileştirmek olarak tanımlandı.

FON OLUŞTURULMALI

Raporda, başta yatırımcı meslekler ve çekirdek sermayesi ya da kuruluş dönemi fonları gibi yeni oyuncuların çıkmasının teşvik edilmesi gerektiği vurgulandı ve Sanayi Bakanlığıínın öncülüğünde, tekno-girişimciliğin desteklenmesi amaçlı kurulan ìulusal bir fon” oluşturulması gerektiği çağrısı yapıldı.

Özele İzin Verilse 100 Üniversite Açılır

Özel sektörün üniversite açmak için çok istekli olduğunu, ama özel sektöre ancak vakıf üniversitesi açma izni verildiğini ifade eden Eyüboğlu şöyle konuştu:
Üniversite önündeki yığılmanın, sadece yükseköğretim almayı zorlaştırmadığı, lise eğitimini de önemli ölçüde baltaladığı bildirildi. Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Dr. Rüstem Eyüboğlu, “2 milyona yakın gencimiz üniversite önünde bekliyor. Bu eğitim için büyük bir handikap. Bu durumu gören liseliler, dersleri bırakıp ÖSS'ye asılıyorlar. Bu da eğitimin kalitesini ciddi ölçüde bozuyor. Bu sorun çok sayıda üniversite açmakla aşılabilir” dedi.

Özel sektörün üniversite açmak için çok istekli olduğunu, ama özel sektöre ancak vakıf üniversitesi açma izni verildiğini ifade eden Dr. Eyüboğlu, bunun için de yasal değişiklik yapılması gerektiğini söyledi. Eyüboğlu şöyle konuştu:

“Anayasanın ilgili maddesini, 'özel sektör vakıf üniversitesi açabilir” değil de, “özel üniversiteler açabilir” şeklinde düzenleseler, açıklıkla söylüyorum kısa zamanda 100 tane özel üniversite açılır. Üniversite kapısında bekleyen 2 milyon öğrenci de olmaz, herkes de ÖSS'ye odaklanmaz.”

Birçok işadamının kazancını vakfa bırakmak istemeyeceğini, bunun da anlaşılır bir neden olduğunu belirten Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Dr. Rüstem Eyüboğlu, “En küçük bir okul binası bile 5-6 milyon YTL'ye mal oluyor. Bunu bir de üniversite düzeyinde düşünün. Herkes vakıf üniversitesi olgusuna sıcak bakabilir mi” dedi.

TARİKAT OKULLARI

Özel Okullar Birliği Derneği'ne üye toplam 2 bin 57 özel okulda 265 bin öğrencinin eğitim gördüğünü de belirten Dr.Rüstem Eyüboğlu, “Özel okullar yıllardır yüzde 50 kapasite ile eğitim öğretim faaliyetini sürdürüyor. Bu olumsuz durum, ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nın özel okullardan hizmet satın alması ile giderilebilir” şeklinde konuştu.

Başta öğretmen sendikaları olmak üzere, bazı sivil toplum kuruluşları ile partilerin MEB'in özel okullardan hizmet satın almasına karşı çıktıklarını da ifade eden Dr.Eyüboğlu, bu konuyla ilgili olarak da şu bilgileri verdi:

“Biz devletten şunu istedik. 'Öğrencinin maliyeti nedir, bin dolar mı, bin 500 dolar mı? Bunu veliye verin, veli bunun üzerine bir miktar daha koysun, çocuğunu özel okula göndersin. Her bütçeye göre de özel okul var. Ama buna karşı çıkıldı. 'Milli Eğitim Bakanlığı bu imkanı tarikat okulları için kullanır' dendi. Ama o okulların öğrenci bulunma sorunları zaten yok” dedi.

EN BÜYÜK RAKİBİMİZ DEVLET

Özel okulların yüzde 50 kapasite ile faaliyet göstermesinde, parasız olan Anadolu ve Fen liselerinin büyük payı olduğunu belirten Dr.Rüstem Eyüboğlu, “Bizim en büyük rakibimiz devlettir. Özel okulda ilköğretimi okuyup sınava giren, kazanıp devlet okuluna gidiyor. Devlet okulu da parasız. Bu eşit bir rekabet değil” dedi. “Devlet OKS sınavı ile en iyi öğrencileri seçip alıyor” diyen Dr.Eyüboğlu, şöyle konuştu:

“Buna bir çözüm bulunması lazım. Anadolu liseleri bu statüde devam ettikçe, özel okulların sayılarının da, kapasitelerinin de artması söz konusu olmayacaktır. Şu an Türkiye geneli öğrenci toplamının ancak yüzde 3'ü özel okullara devam ediyor. Ruslarda bile bu oran yüzde 10 düzeyinde. Rekabetin de eşit koşullarda olması lazım.”
Bekir Türkmenoğlu

Yılın Öğretmenine (Rıdvan Sadık) Zimmet Davası

Okulları onarıp donatmak için yardım toplayan ve "yılın öğretmeni" seçilen Rıdvan Sadık, yardım paralarını zimmetine geçirdiği iddiaları için, "Kampanya 6 kez teftiş edildi, evraklar didik didik edildi. Kiramı bile aylardır ödeyemiyorum" dedi.

Adıyaman'ın Kahta ilçesine bağlı Göçeri Köyü'nde 1995'te göreve başlayan öğretmen Rıdvan Sadık, gübre deposu olarak kullanılan ve hiçbir araç gereci bulunmayan harabe haldeki okul için yardım kampanyası başlattı.

Birçok insana ulaşan Sadık, topladığı yardımlarla 2003'te okulu baştan aşağı yeniledi. Okula bir kütüphane ve iki tane bilgisayarlı fen laboratuvarı kurdu. 193'ü kız 397 öğrenciyi de okula kazandırdı.

2003-2004 eğitim-öğretim yılında Diyarbakır'ın Yiğityolu Köyü Mehmetçik İlköğretim Okulu'na müdür olarak tayin olan Sadık'ın, burada karşılaştığı manzara Göçeri'den daha kötüydü. Sadık bu kez de e-mail yoluyla yardım istedi. Yardımseverler de kolilerce giyim malzemesi yolladı. Ayrıca 235 bin YTL nakit para toplandı. Sadık, yaptığı çalışmalar nedeniyle Diyarbakır'da "yılın öğretmeni" seçildi.

Mahkeme kararıyla görevde

Ancak bazı veliler yardım için toplanan paraları Sadık'ın zimmetine geçirdiğini öne sürerek, şikâyetçi oldu. Sadık hakkında önce soruşturma başlatıldı, ardından da yardım paralarını zimmetine geçirdiği iddiasıyla Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

Müdürlük görevinden alınıp başka bir okula öğretmen olarak tayin edilen Sadık, daha sonra idare mahkemesinin kararıyla görevine döndü.

12 Ocak 2008'de hakkında yeniden soruşturma açılıp görevinden alındığını belirten Sadık, ayrıca maaş hesabı bloke edildiği için 19 aydır para alamadığını iddia etti.
Üç yıl devam eden yardım kampanyası boyunca 6 kez teftiş geçirdiğini belirten Sadık, şöyle dedi:

"Bu teftişler esnasında tüm evraklar didik didik incelendi. Niye o zaman dolandırıcılığım tescil edilmedi? 1 trilyonluk yardımı zimmetine geçiren insan niçin aylardır ev kirasını ödeyemesin, cep telefonları, kredi kartları, elektrik ve su paraları hacizlik olsun?"

'Paranın nereye harcandığı belirsiz'

Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir de kampanya yapıldığı zaman herhangi bir denetim mekanizması işletilmediğini belirterek şunları söyledi:
"Köydeki bir öğrenci velisi ısrarla şikâyetçi olunca konunun üzerine gidildi. Soruşturma açılınca bakılıyor ki bu kampanyada hesaplar tutulmamış. Bir özel şahıs bile hesapsız kitapsız iş yapmaz. Yapılan yardımların büyük bir kısmının belgeleri yok. Paranın nereye harcandığı belli değil. Kendisi için hazırlanan çok teferruatlı dosyada cezalandırılması gerektiği yer aldı. Rıdvan Sadık'a kimsenin bir haksızlık yapmaya niyeti yok."
(Milliyet)

MEB’nın yurt genelinde başlattığı Gönül Köprüsü projesinde lokomotif şehir Ankara oldu

Milli Eğitim Bakanlığı'nın yurt genelinde başlattığı Gönül Köprüsü projesinde lokomotif şehir Başkent Ankara oldu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan 14 bin 670 öğrenci Temmuz ayında bir haftalığına Ankara'ya gelecek ve kenti doyasıya gezecek.

Sosyal devlet anlayışının küçük yaştaki öğrencilere işlenmesi açısından önemli olan projenin başarıyla geçmesi için hazırlıklara başladıklarını belirten İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta, ilçe milli eğitim müdürlerine 'Doğudan gelecek kardeşlerimize iyi bakılacak' talimatı verdi

Balta, 'Gönül Köprüsü' projesinde İstanbul'a 11 bin öğrenci geleceğini söyledi ve Başkent'in 14 bin 670 öğrenciyle İstanbul'u geride bıraktığını belirtti. Balta projenin ayrıntılarını şöyle anlattı:

"Doğu ve güneydoğudaki çocuklarımızı ülkelerinin başkentlerinde ağırlayacağız. En çok öğrenciyi misafir edecek Ankara bu projede de lokomotif şehir oldu. Bunun hakkını vermemiz gerekiyor. Çocuklarımızı 1 hafta süreyle misafir edeceğiz. Doğudan gelen değerli misafirlerimiz kendileriyle yaşıt ve aynı sınıflarda öğrenim gören Ankaralı kardeşlerinin evlerinde ve yurtlarda ağırlanacak.

KEÇİÖREN'E ELAZIĞ, ÇANKAYA'YA ŞIRNAK

Biz bu projeyi çok önemsiyoruz. Şimdiden hangi öğrencilerin hangi bölgelerde ağırlayacağını bile belirledik.

Misafir öğrenciler Elazığ, Şırnak, Kars, Erzurum, Mersin ve Muş'tan gelecekler. Keçiören'i Elazığ şehriyle eşlştirdik ve Keçiören 2 bin 475 Elazığlı öğrenciye ev sahipliği yapacak.

Çankaya 2 bin 475 Şırnaklı öğrenciye, Mamak ve Altındağa Muş'tan bin 238'er öğrenci, Erzurum'dan Etimesgut ve Sincan'a bin 890'ar öğrenci, Gölbaşı'na da 990 öğrenci gelecek.

Doğudan gelecek çocuklarımızı ne kadar sevdiğimizi ve onların bizim için ne kadar değerli olduklarını göstermemiz için çok önemli bir fırsat. Doyasıya tek yürek olduğumuzu anlayacakları, yaşayacakları bir hafta olmasını el birliğiyle sağlayacağız.

BAŞKENT SEFERBER OLMALI

Çocuklarımızı sabah kahvaltılarını yapar yapmaz gezdirmeye başlayacağız. Tüm ilçe milli eğitim müdürleri bu çocuklara kendi çocukları gibi sahip çıkacaklar. Tüm okul yöneticilerinden ve öğretmenlerden de bu projenin hakını vermelerini istiyorum."

Balta 'Gönül Köprüsü' projesinin bir diğer ayağını ise şöyle anlatıyor: "Doğu ve güneydoğudan gelecek çocuklarımızın yanı sıra Başkent'te okuyan bin 395 öğrenciyi de Van'a götüreceğiz. Van'a gidecek öğrencilerimizin de hangi ilçelerden seçileceği belirlendi.

Van'a gidecek çocuklarımızı şehir dışına çıkmamış ve bir takım imkansızlıkları olan çocuklardan seçmeye gayret göstereceğiz. Bu projeler Türkiye'nin geleceği açısından büyük önem taşıyor."

Müdür Balta'nın heyecanla anlattığı bu projenin çok önemli olduğu kuşkusuz. Bu noktada da özel sektörün kamuya destek olması gerekiyor. Doğu'dan gelecek küçük kardeşlerimizi gezdirmek, onları ufak tefek hediyelerle Başkent'ten uğurlamak onların da görevi. Ankara'daki yaşıtlarından çok daha zor şartlarda hayata tutunmaya çalışan minik yürekler için Başkent seferber olmalı. Bu konuda kentli zenginlerimizi de göreve çağırıyoruz.

Kadın müdür neden yok?

ANKARA Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta, geçen hafta yöneticileriyle biraraya geldi. İlçe milli eğitim müdürleri ve bazı şube müdürlerinin katıldığı toplantıda 2008 yılına dair önemli konulardan bahsedildi. Balta, ilçe milli eğitim müdürlerine okul öncesi eğitim, kız öğrencilerin okullaşma oranı, mesleki eğitimin arttırılması ve YİBO'larla ilgili çok önemli konularda talimatlar verdi.

Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak salondaki manzaraya bakıyorsunuz tüm katılımcılar erkek. Salonda erkek olmayan tek bir kişi var o da gazeteci Aslı Uyur.

Bu da demek oluyor ki İl Milli Eğitim'e acil 'kadın eli' değmeli. Başkent'teki eğitimin tartışıldığı bu tür toplantılarda en azınan bir kaç kadın müdürün olması yeni bir bakış açısı kazandırır.

Umuyoruz ki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve ekibi bir daha ki atama döneminde 'kadın bakış açısı eksikliğini' farkeder ve gereğini yapar.

Olay siyaset mücadelesine dönüştüğü ve gerginlik istemediğimiz için biz orada yoktuk

Üniversiteler Arası Kurul toplantısına katılmayan 52 üniversitenin rektörü, ‘Olay siyaset mücadelesine dönüştüğü ve gerginlik istemediğimiz için biz orada yoktuk’ dediler.

ÜNİVERSİTELER Arası Kurul'un 'rektörler müsameresine' dönüşen başörtüsü karşıtı toplantısına katılmayan 27'si devlet 25'i vakıf olmak üzere 52 üniversitenin rektörü dün toplantıya neden katılmadıklarını açıkladı. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan 'Olay siyaset mücadelesi haline geldi bu nedenle toplantıya katılmadık' derken, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu 'Tartışmalarla ülkeyi germenin yararı yok' dedi. Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdi Muz ise 'Biz kanun yapıcı değiliz. Kanunları uygulayıcıyız. Kanun yapıcılar, ne derse ona da uymayı düşünürüz' dedi.

VAKIFLARDAN 3'Ü KATILDI

REKTÖRLER müsameresine dönüşen Kurul toplantısına Maltepe, Bilim ve Başkent üniversiteleri dışında hiçbir vakıf üniversitesinin rektörünün katılmaması dikkat çekerken, 25 devlet üniversitesinin rektörleri de toplantıya katılmadı. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, bugün bu noktada yaşananların kendilerini rahatsız ettiğini belirterek 'Olay siyaset mücadelesi haline geldi bu nedenle toplantıya katılmadık.' dedi.

YAŞANANLAR SAĞLIKSIZ

ARIBOĞAN 'Bizim üniversitemiz birçok konuda çok hassas. Farklı görüşlerde olan insanlar var. Yaşananları ve tartışmaları da üniversiteler açısından sakıncalı buluyoruz. Yaşananlar çok sağlıklı değil. Taraflar yaratılmak isteniyor. Biz de taraf olmak istemedik. Bizim için laiklik, demokrasi ve cumhuriyet elbetteki önemli değerler, vazgeçilmez ilkeler. Ama yaşanan tartışmalar bizleri rahatsız ediyor' diye konuştu.

ÜLKEYİ GERMEMEK LAZIM

ÇUKUROVA Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu da tartışmalarla ülkeyi germeye gerek olmadığını söyledi. 'Ülkenin gerilmesinde, huzur ve barışın zedelenmesinde yarar yok' diyen Akınoğlu 'Türkiye'de yaşayan herkes aynı gemide yaşıyor. Birimiz zarar görürsek, hepimiz zarar göreceğiz. Problemlerin zaman içerisinde sakin ortamlarda çözüleceğine inanıyorum' diye konuştu.

KANUN KOYUCU DEĞİLİZ

FIRAT Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamdi Muz ise 'Kurul üyesiyim. Aldığı kararlara katılıyorum. Ama biz kanun yapıcı değiliz. Kanunları uygulayıcıyız. Kanun yapıcılar, ne derse ona da uymayı düşünürüz. Tek endişemiz öğrenciler arasında gruplara yol açıp açmayacağıdır. Gruplaşmalar olursa ciddi sıkıntı olur' dedi. NEVİN BİLGİN- SULTAN UÇAR

Mazereti var

RAHATSIZLIĞI nedeniyle toplantıya katılamadığını belirten Kayseri Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Utaş 'Rahatsız olmasam katılırdım. Bayan öğretim üyelerinin derse girmeme yönündeki tarzı çok uygun değildir' dedi. TOBB ETÜ Rektörü Tahsin Kesici, bir ay öncesinden belli olan bir toplantı için Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) toplantısına katılamadığını söyledi.

Üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını öngören anayasa değişikliği teklifini destekleyen akademisyenlerin sayısı 1300'ü buldu

Üniversitelerde türbanı serbest bırakan anayasa değişikliği teklifine destek veren ve önemli bir bölümünü muhafazakar, liberal ve bazı sol kökenli isimlerin oluşturduğu akademisyenlerin sayısı dün 1300'e ulaştı.

Aralarında Prof. Dr. Eser Karakaş, Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Prof. Dr. Jale Parla, Prof. Dr. Halil Berktay, Prof. Dr. Mete Tunçay, Prof. Dr. Ümit Cizre, Prof. Dr. Elisabeth Özdalga, Prof. Dr. Ali Nesin, Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne ve Prof. Dr. Atilla Yayla'nın da aralarında bulunduğu bir grup, "universitedeozgurluk.blogspot.com" adlı web sayfasında yer alan bildiriye imza attı. Bildiriye imza atanların sayısı, dün saat 23.30 itibariyle 1300'e ulaştı. Bildiride şöyle denildi:

'Üniversiteler özgürlükçüdür'
"Öğretim üyeleri olarak bizler kılık-kıyafet konusunda yıllardır uygulanan politikaları ve son günlerde yapılan tartışmaları yakından ve kaygıyla takip ediyoruz. Üniversitelerin düşünce, ifade, din ve inanç özgürlükleri ile eğitim ve öğretim gibi en temel insan hakları karşısında yasakçı değil, özgürlükçü bir tavır alması gereken kurumlar olduğunu düşünüyoruz.

Üniversitelerimizin çağdaş uygar toplumlara yaraşır biçimde, özgürlüklerle ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz. Her demokratik ülkede olduğu gibi üniversitelerimizde de kılık-kıyafet serbestliğinin; hiçbir din, inanç, düşünce, ırk, grup ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilere tanınması gereğine inanıyor, aksi yöndeki tüm düzenleme ve uygulamalara bir an önce son verilmesini talep ediyoruz."
(Milliyet)

Belki de türbanlı öğrencilere hak ettiği notu vermeyeceğiz

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'ın 'Belki de türbanlı öğrencilere hak ettiği notu vermeyeceğiz.' şeklindeki açıklamaları, şaşkınlıkla karşılandı.
Bu sözlerin düşünmeden söylendiğine inandıklarını belirten akademisyenler, öğrencileri bilgisi yerine kıyafeti ile değerlendirmenin, hukuk ve bilimin özüne aykırı olacağını vurguladı. Rektör Mesut Parlak'ın açıklamalarına akademisyenler şu şekilde tepki gösterdi:

Akademisyenler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şükrü Koç: Bir hoca öğrencisine böyle bir şey yapabilir mi? Bunun kızgınlıkla yapılmış bir açıklama olduğunu düşünüyor ve ciddiye almıyorum. Bir rektörün böyle bir şey söylemesi son derece üzüntü verici. Zaten hocamız da bunu söylediğine pişman olmuştur. Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay: Bu, skandal bir açıklama. Türbanlı öğrencilerin diğer öğrencilere baskı yapacağını öne sürenler asıl baskıyı kendileri yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey söylenemez. Bunu ancak bilim ahlakından nasibini almamış bir akademisyen söyleyebilir.

Tüm Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu: Bu sözleri bir rektörden duyunca tüylerim diken diken oldu. Bu rektör hakkında disiplin soruşturması açılmalı ve kendisi de görevinde kalmamalıdır. Hocalar için en kutsal görev, öğrencisine büyük bir keyifle not vermektir. Öğrencileri notla tehdit hoş olmayan bir tutum.

Öğrenciler 380 cm x200 cm’lik bristol kartona Türk Bayrağı’nı çizdiler

BahçeŞehİr Koleji 7.sınıf öğrencileri, Görsel Sanatlar Dersi'nde yaptıkları “Türk Bayrağı ve Cumhuriyet Projesi”ni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a hediye ettiler.

Öğrenciler 380 cm x200 cm'lik bristol kartona Türk Bayrağı'nı çizdiler. Çizilen Türk Bayrağı karelere bölünüp, numaralandırıldı ve daha sonra kesildi. Öğrenciler konu ile ilgili duygu ve düşüncelerini çeşitli boya teknikleri ile birleştirip, önceden belirlenen renkler doğrultusunda boyadılar. Tamamlanan resimler numara sırasına göre bir araya getirilerek Türk Bayrağı oluşturuldu. Türk Bayrağı şeklindeki kırmızı-beyaz sayfalardan oluşan 200 sayfalık ciltli defter, dersin öğretmeni tarafından hazırlandı.

Dinlenmek için Alanya’ya giden dershane öğrencileri, tatil yerine yine derslere sarıldılar

Kaldıkları lüks otelin salonları dersliğe çevrilen öğrenciler, bol bol test çözdüler. Türk turizminde alışık olmadığımız ancak yurtdışındaki eğitim sürecinde yaygın olan “Outdoor Eğitim”, Alanya'da ilk kez hayata geçti. Kargıcak Beldesi'nde beş yıldızlı İtopia World Otel, kış sezonunda eğitim turizmi için kapılarını açtı. Otelin özel restoranları sınav salonu, bahçesindeki iki katlı villalar etüt odalarına dönüştürüldü. 550 öğrenciyi ağırladı. Konya'dan gelen Fen Bilimleri Merkezi Dershanesi'nin 72 öğrenci ve 9 öğretmeni otelin bahçesindeki villalarda gün boyu soru çözdüler.

Diyarbakır'ın 90 kilometre uzağındaki Çermik ilçesinde bir "Ar-Ge Kurulu" olduğunu acaba kaç kişi biliyor

Kurul "kaymakamlık bünyesinde."

Amaç:
1. Eğitimin kalitesini artırmak.
2. İlçenin sorunlarına çözüm için proje üretmek.
Çermik'te "okul öncesi eğitim konusunda" patlama yaşandıysa, "Ar-Ge sayesinde."

Çermik'te bir "proje yarışması" düzenlenmiş.

Hedef:

Öğrencileri bilimsel araştırmaya teşvik. Yarışma "Hayal gücüm üretiyor" yarışması.
57 özgün proje yarışmaya katılmış.
Başarılı olanlar ödüllendirilmiş.
Bütün masraf "2.660 YTL."
"Birinci gelen proje" bir köy öğrencisinden.
"Akıllı ev" tasarlamış.
İkinci projeyi hazırlayan öğrencinin "hayal gücü" güneş enerjisini pillere depolamak.
Ve bu sistemle "okulu ısıtmak." O kadar çok ve "yaratıcı, düşündürücü" proje var ki.

Çermik'te güzel şeyler oluyor.
Ama Çermik "çoook uzaklarda" ve kimsenin de "oralardan" haberi yok.
Yavuz Donat (sabah)

Konya'da, akli dengesi yerinde olmayan 30 yaşındaki Ayfer Çoşkun, girdiği öğrenci yurduna kendini kitlediDaha sonra yurdun camlarını kırarak kendisine

Daha sonra yurdun camlarını kırarak kendisine zarar veren Coşkun'u, kalkanlarla içeriye giren polis etkisiz hale getirdi. Sigara verilerek kontrol altına alınan Coşkun, tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırıldı.

Karatay İlçesi Ankara Caddesi üzerinde bulunan Özel Türk Anadolu Vakfı Hacıveyiszade Ortaöğrenim Erkek Öğrenci Yurdu'na açık olan kapısından giren akli dengesi bozuk Ayfer Çoşkun, arkasındaki anahtarla kapıyı kilitledi. Coşkun, kendisini dışarıya çıkartmak isteyen yurt görevlilerine de direndi.

Görevlilerin haber vermesi üzerine olay yerine gelen ekipler, Ayfer Coşkun'u ikna etmeye çalıştı. Polisle tartışan ve ikna olmayan Coşkun, kapı ve pencere camlarını elleriyle vurarak kırdı. Kendine de zarar veren Ayfer Çoşkun'a yurt görevlileri tarafından açılan kapıdan ellerinde koruma kalkanları ile içeriye giren polis ekipleri müdehale etti. Polis tarafından etskisiz hale getirilen ve sigare verilerek sakinleştirilen Ayfer Coşkun, yurt çıkışında da kendisini görüntüleyen basın mensuplarına da saldırmak istedi.

Polis kontrolünde ambulansa bindirilen Coşkun, tedavi edilmek üzere Konya Numune Hastanesi'ne kaldırıldı.

Dokuz Eylül Üniversitesi'nden yolsuzluk kokuları yükseliyor

Sayıştay müfettişlerinin incelemesinde Dokuz Eylül Üniversitesi Vakfı'nın (DEVAK) parasıyla milyonlarca YTL'lik harcama yaptığı ortaya çıkan Rektör Prof. Dr. Emin Alıcı, şimdi de kurumdaki temizlik ihaleleriyle gündemde.

BİNLERCE YTL YARDIM

Güzel İzmir Temizlik ve Sterilizasyon Eğitim Derneği ve İksitadi İşletmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi'nin (DEÜ) temizlik ihalelerini almak için 2002 yılında kuruldu. İşletme, belirli bir ekonomik güce kavuşturulması için daha kurulduğu ilk yılda DEVAK ve Dokuz Eylül Bilim Merkezi Derneği'nden büyük destek gördü. Gönüllülük esası ile işletildiği iddia edilen Güzel İzmir, danışmanlık adı altında DEVAK'tan 120 bin YTL, Bilim Merkezi Derneği'nden de yaklaşık 125 bin YTL yardım aldı.

ÇABUK BÜYÜDÜ

Mali yapısı güçlenen Güzel İzmir, kuruluş amacına uygun olarak ilk ihalesini 17 Aralık 2002'de DEÜ'den aldı. 2 milyon 828 bin 315 YTL bedelli ihale sözleşmesinde, DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nin tüm kullanım alanlarının sterilizasyonunun 2003 yılı boyunca aylık 250 işçi tarafından yerine getirileceği belirtildi. Ancak Güzel İzmir, DEÜ Döner Sermaye İşletmesi'ne verdiği faturalara çalışan işçi sayılarını hiç yansıtmadı.

KIDEM TAZMİNATI

Güzel İzmir Temizlik Şirketi, ayrıca hastanenin bir yıl boyunca tüm temizlik işlerini de 4 milyon 908 bin 497 YTL bedelle aldı. Öte yandan, Güzel İzmir'in mali kayıtlarına göre, daha önce DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nin temizlik ihalesini alan iki şirketin toplam 367 bin 762 YTL tutarındaki kıdem tazminatları da 31 Aralık 2003 tarihinde işletme tarafından ödendi.

DEÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nin tüm kullanım alanlarının 2004 yılı temizlik, sterilizasyon ve ev idaresi hizmetleri için 2003/101347 kayıt numaralı bir ihale daha yapıldı. Ancak ihaleye itiraz eden Özerbil Gıda Temizlik Turizm Şirketi, konuyu 11 Şubat 2004'te Kamu İhale Kurumu'na götürdü. Bunun üzerine, hastane idaresi 2 ve 4 aylık parça ihaleler yaptı. Tüm itirazlara rağmen, toplam 5 ihale sonucunda kazanan hep Güzel İzmir oldu.

İHALE ZENGİNİ

Üniversite, ev idaresi hizmeti alımlarında da benzer bir süreç yaşadı. 2004 yılının 4. ayında yapılan ihalede kazanan, 2 milyon 320 bin YTL bedel veren Güzel İzmir oldu. 1 Temmuz 2005 ile 31 Aralık 2005 dönemi ev idaresi hizmetleri alımı ihalesi 2 milyon 893 bin 489 YTL bedelle yine Güzel İzmir'in oldu. Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nin 2006 ve 2007 ihalelerini de, Güzel İzmir kazandı.

VAKIF DA ORTAK

Güzel İzmir İktisadi İşletmesi, 2002 yılından beri başta Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü olmak üzere, Hukuk Fakültesi, İşletme Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Torbalı Yüksek Okulu gibi üniversitenin diğer fakülte ve yüksek okullarının temizlik ve inşaat işlerini de aldı. 2006 yılında Rektör Emin Alıcı'nın yönetim kurulu başkanı olduğu DEVAK'ın da Güzel İzmir şirketine ortak olduğu öğrenildi.
(Bugün)

450 okul ve yurda kalitesiz, bozuk ve normalinden az akaryakıt vererek çocukları dondurup devleti 150 milyon YTL dolandıran 60 kişilik çete çökertildi

Konya'da geçen kış okuldaki ısıtma sistemlerinin sürekli arızalanması ve çocukların üşümesi üzerine gelen şikayetler üzerine harekete geçen Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, durumu emniyete bildirdi. 50 okuldan alınan numuneleri inceleten polis, tüm yakıtların kaçak ve kalitesiz olduğunu tespit etti.

POLİS TAKİBİNE TAKILDI...

Araştırmayı genişleten polis, Konya ve çevresindeki okulların ve yurtların tamamına yakınının, ihaleleri kendi adına kurduğu 12 ayrı şirket aracılığıyla alan Yaşar Ç. tarafından verildiğini belirledi. Bunun üzerine polis, Ç. ve şirket çalışanlarını takibe aldı.

İŞİ RÜŞVETLE YÜRÜTMÜŞ!

Polis ayrıca bazı memurların da rüşvet karşılığı buna göz yumduğunu ve şebekenin 3 yıl içinde devleti 150 milyon YTL dolandırdığını tespit ettikten sonra önceki gün operasyon için harekete geçti. Konya ve 12 ile Ahtapot Operasyon'u düzenlendi. Yaşar Ç.'nin de bulunduğu 60 kişi gözaltına alındı.

Almanya'da dini inançları gereği seçmeli yüzme dersine girmek istemeyen Türk kızı okul tarafından zorlanınca ailesi okula dava açtı

Dünyanın birçok yerinde dini özgürlükler tartışılıyor. Şimdi bu tartışmalar Almanya'ya taşındı... Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde seçmeli yüzme dersine dini inançları gereği katılmak istemeyen 12 yaşındaki Türk kızı okulu aleyhine dava açtı... Alexander Von Humboldt Lisesi'nde eğitim gören ve ismi açıklanmayan Türk kızı okul müdürünün değişmesinden sonra zorla derse sokulmak istendi. Ailenin tüm uzlaşı çabalarını Müdür Sabine Ernst cevapsız bıraktı. Çözüme ulaşamayan aile çareyi dava açmakta buldu. Konuyla ilgili olarak olayın yaşandığı Remscheid Belediyesi'nin Göçmenler Kurulu Türk temsilcisi Nevzat Akbulut SABAH'a konuştu:

YABANCI DÜŞMANLIĞI
* Yüzme dersi, okul yönetmeliğinde de yazılı olduğu gibi "dini ve hastalık" nedenlerinden dolayı derse katılmama hakkını okul müdürü elinden alıyor.

* Bu tamamen yabancılara karşı olan bir harekettir. Biz hukuka güveniyoruz, bu olayın kısa zamanda çözümlenmesini bekliyoruz.

* Biz bu konuyu Remscheid Belediye toplantısında tartışırken Hıristiyan Demokratlardan Eğitim, Kültür ve Spor Şube Müdürü Dr. Christian Henkelmann "Bu durumdan memnun olmayan toplar bavulunu Anadolu'ya geri döner" yorumu yaptı. Bunun Türk halkına yapılan bir hakaret olduğunu söyledi. Henkelmann, "Yüzme dersine girmemek sinsice bir İslamlaşmadır" diye konuştu.

"Türbanlılara ders vermeyiz" diyen üniversite hocalarına AKP'li Fırat kapıyı gösterdi

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, "Türbanlıya ders vermem" diyen öğretim üyelerine, "Bu hakka sahiptirler. Kendi taleplerine bağlı; yaşları gelmişse emekliliklerini isteyip ayrılabilirler, bunun haricinde de istifa diye bir müessese vardır" diyerek kapıyı gösterdi.

"Üniversitenin yapısı özgürlükçüdür, despotik değildir. Üniversitelerin, yöneticilerin dışındaki çok büyük kesimi, öğretim üyeleri her türlü yasağa karşıdır" diyen Fırat'ın, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bugün yapılan bir anayasa değişikliği. Bunun nerede, hangi kurum tarafından yapılacağı da anayasada belli. TBMM, devletin temel, kurucu gücüdür. Şimdi kalkıp, bu kurumun böyle bir şeyi yapıp yapamayacağını tartışmaya açmak, TBMM'ye ait bir hakkın nasıl kullanılacağı konusu kimsenin haddi ve hakkı değildir.

SAKLANMASINLAR

Hukuk devletlerinde de kurumların görev ve yetkileri belirlenmiştir. Üniversitelerarası Kurul'un hangi konularda yetkili olduğu da kendi yasasında yazıyor. Yaptıklarının o yetkiler içinde olmadığını görüyoruz. Bir kurumun, kuruluşun arkasına sığınarak, saklanarak açıklama yapmayı doğru bulmuyorum. Çünkü bu yasal dayanak gerektirir, orada ise yok. Bu, üniversiteleri yıpratır. Zaten iştirak da yarı yarıya. Üyelerinin yüzde 50'ye yakınının o toplantıda olmadığı görülüyor. 199 kişiden oluşan kurul 102 kişiyle toplanıyorsa, bunun nedeni orada bulunan hocaların düşünmesi gerekir. Toplantı yeter sayısını 2 üye ile aşmanın ne anlama geldiğini de iyi tartmaları gerekir."

ÜYE SAYISI

Türkiye'de 115 devlet ve vakıf üniversitesi bulunduğu için rektör sayısı da 115. Üniversitelerarası Kurul'un da (ÜAK) üniversite temsilcileri ve rektörlerden oluşan toplam 198 üyesi bulunuyor.