10 Şubat 2010 Çarşamba

Sınav Tarihi Değişmeyecek...

Danıştay'ın teknik olarak konuyu anlamadığı kanaatine varan YÖK, katsayı kararına 15 Şubat Pazartesi günü itiraz edeceğini açıkladı.

YÖK, üniversite sınav tarihinin değişmeyeceğini açıkladı. Danıştay'ın konuyu teknik olarak konuyu anlamadığına hükmeden YÖK, Genel Kurulu toplantısından katsayı kararına itiraz edilmesi yönünde karar çıktı. Bu itiraz başvurusu 15 Şubat Pazartesi günü yapılacak.
YÖK'TEN KONUYA İLİŞKİN AÇIKLAMA
Yükseköğretim Genel Kurulu'nun yargı kararının gereklerini yerine getirmek amacıyla 17.12.2009 tarihinde aldığı katsayı oranına ilişkin karara karşı, bilindiği üzere iptal davası açılmış ve bu davada Danıştay 8. Dairesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.
Kamuoyunda bu kararın anlam ve kapsamı ile Kurulumuz tarafından yargı kararını uygulamak açısından yapılacak işlemler merak edilmektedir. Özellikle sınava girecek öğrencilerimizin endişe etmemesi gerekir.
Çünkü;
Bilindiği üzere Kurulumuzca, 21 Temmuz 2009 tarihinde, birbirine bağlantılı birçok unsurdan oluşan biçimde yükseköğretime girişe ilişkin yeni bir sistem getirilmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki, bu yeni sistemin temel felsefesi aynen korunacaktır. Kurulumuz bu husustaki uzmanlığının ve anayasal yetkisinin bilincinde olup, sorumluluğunu müdriktir. Zaten bilindiği üzere bu yeni sistemin tamamına yönelik bir hukuka uygunluk tartışması yoktur. Yargı kararına konu olan husus, sadece bu yeni sistem içinde farklı bir anlamı ve işlevi olan katsayı oranları ile ilgili kısmıdır. Tekrar işaret etmek ve öğrencilerimizi temin etmek isteriz ki, yeni sistem yürürlüktedir, gerekleri yerine getirilecektir. Hukuka aykırılığına dair esasa ilişkin bir hüküm verildiği takdirde yeni sistemin gerekleri çerçevesinde Kurulumuzca yapılacak düzenleme takdir edilecektir.
Hukuk Devletinin bir gereği olarak yargı kararlarının bağlayıcılığı hususu tartışma konusu değildir. Ancak yine hukuk devleti olmanın bir gereği olarak yargı merciilerinin de kararlarına, belli bir katsayıyı kabul ederek Kurulu bu oranı uygulamaya zorlama anlamı ve kapsamı yüklemek yetkisi ve imkanı da bulunmamaktadır. Zaten Anayasa'nın 125. ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilmez”.
Danıştay kararında eski sistemde belirlenmiş olan katsayıya karşı açılmış davalarda iptal talebinin reddi ile oluşmuş bir statüden bahsedilmektedir. Oysa Danıştay'ın red kararları bir kesin hüküm oluşturmadığı gibi, Danıştay'ın red kararları ile oluşmuş bir kazanılmış hak da yoktur. İdari Dava Daireleri Kurulu'nun son kararlarından birisi (E. 2005/1988, K. 2008/1826, Danıştay Dergisi, S. 121, s.67) “Düzenleyici işlemlerin kural olarak kazanılmış hak oluşturmayacağı, kaldırılmaları ve değiştirilmelerinin her zaman olanaklı olduğu, eğitim ve öğretimin kalitesini artırmak amacıyla yönetmelikte yapılan değişikliklere, davacıların devam eden öğrencilik statüleri nedeniyle tabi olacağı ve kazanılmış haktan söz edilemeyeceği hakkında”dır. Kararda “düzenleyici işlemlerin kural olarak kazanılmış hak yaratmayacağı, kaldırılmaları ve değiştirilmelerinin her zaman olanaklı olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir”(s. 68-69) denilmektedir.
Kaldı ki yargısal denetim, denetime tabi tutulan düzenlemenin hukuka uygunluğu ile sınırlıdır. Bir idari düzenlemenin hukuka uygun bulunmuş olması, faaliyetin farklı bir şekilde düzenlenemeyeceği anlamına gelmemektedir. Aksi düşünce hukuka uygun bulunan her düzenlemeyi dogmatik bir metine dönüştürmekle eş anlamlıdır.
Danıştay 8. Dairesi kararını önceki yıllarda uygulanan sınav sisteminin aynen devam ettiği, sadece katsayı farklılaştırılmasını önemsizleştirmeye çalışıldığı varsayımına dayandırmaktadır. Oysa yargı kararları ile istikrar kazandığı söylenen husus tek aşamalı ve sadece yeteneğin ölçüldüğü bir sınav sisteminin parçası olan katsayı oranıdır. Yönlendirme amacının sınav, soru ve değerlendirme türleri ile gerçekleştirildiği bir modelde, eski biçimiyle katsayı uygulamasının devam ettirilmesi imkânsızdır.
Dolayısıyla, 21 Temmuz 2009 tarihli karar ile kurulmuş olan ve hukukiliği tartışma konusu olmayan yeni sistem yürürlüktedir, bunun gerekleri kararlılıkla yerine getirilecektir, artık eski sisteme dönüş hukuken ve fiilen mümkün değildir.
Önceki sistemde yönlendirmenin tek aracı olarak farklı katsayı uygulaması kullanılmakta iken, yeni sınav sisteminde birden fazla sınav yapılmakta, bu sınavlarda sorulan sorulara verilen doğru cevapların puanlama biçimi alanlara göre farklılık göstermektedir. Bilgi ölçmeyi amaçlayan bu sistemde her bir alana ilişkin soru sayıları arttırılmış farklı puan türleri oluşturularak öğrencilerin belirli alanlara yönlendirilmeleri ve daha donanımlı olarak yükseköğretim programlarına yerleştirilmeleri amaçlanmıştır.
Bu sistemin gerekleri ve katsayı oranlarının belirlenmesi hususu teknik ve uzmanlık gerektirmekte olup, Kurulumuzun koordinasyonunda uzmanlarca yapılan inceleme ve değerlendirme süreci sonrasında tespit edilmektedir. Açılan davalarda, hukukilik değerlendirilmesi sırasında, yeni sistemin gerekleri ile katsayı oranlarının tespitine dair teknik hususların anlaşılamadığı kanaatini taşımaktayız.
Sadece yeteneğin ölçüldüğü tek aşamalı sınavda her bir alana ilişkin soru sorulmaması nedeniyle öğrencilerin yönlendirilmesinde tek araç olarak katsayı farklılaştırılmasının kullanılması kabul edilebilir bir durum iken; öğrencilerin kendi alanlarında ortaöğretimde aldıkları bilginin ölçülmesini öngören yeni modelde katsayı farklılaştırılması yönlendirme aracı olarak işlevini yitirmiştir. Dolayısıyla yönlendirme işlevi zaten sınav biçimi ile gerçekleşmektedir.
Danıştay kararı gerekçesinde “... ara kararımızla sorulmasına karşın, davalı idarenin bilimsel ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapmamış olduğu görülmektedir” denildiği dikkate alınarak, yargı kararını yerine getirmek kapsamında, yapılan teknik çalışmalar konusunda ek açıklamalar dosyaya konulacaktır. Kararda eski ve yeni katsayı oranlarının kaç puan fark oluşturduğu noktasında maddi hataların da bulunuyor olması, bilimsel ve teknik hususların Danıştay tarafından anlaşılamadığı ve bir ön fikir ile değerlendirme yapıldığı kanaatini uyandırmaktadır. Her halükarda Kurulumuz, bir iptal kararı verilmesi halinde dahi, katsayı oranlarını belirlemeye dair yetkisini bilimsel veriler ışığında kullanacaktır.
Kurulumuz Anayasal temeli olan yükseköğretim ve giriş sınavı bakımından, hizmet gereklerine uygun düzenleme yetkisini, herhangi bir vesayeti ve hukuka aykırı bir zorlamayı kabul etmeden, kullanma kararlığındadır.
Kamuoyuna duyurulur."
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Yekta Saraç da, ''Üniversiteye giriş sınavı tarihlerinde, şu anki koşullar itibariyle, herhangi bir değişiklik yapılmayacağını'' bildirdi.
Açıklamanın da ardından yapılan açıklamada YÖK, katsayı kararına 15 Şubat Paraztesi günü itiraz edeceğini açıkladı.

'Islak İmza' Övgüsü Öğrenciye Patladı...

Derste Çiçek'in 'Islak imzasını' öven öğretmen uyarı cezası ile kurtulurken olan bu durumu
internete yansıtan öğrenciye oldu.
Adli Tıp'ın İrticayla Mücadele Eylem Planı'ndaki ıslak imzasının sahibi olduğuna karar verdiği Albay Dursun Çiçek'i İngilizce dersinde öven öğretmen H.F.K., uyarı cezasıyla kurtuldu. Bu bilgiyi internete taşıyan öğrenci ise psikolojik baskılara dayanamayarak başka bir okula kayıt yaptırmak zorunda kaldı. İzmir'deki Güzelbahçe 60. Yıl Anadolu Lisesi'nde yaşanan olayda öğretmen, o günlerde gündemde olan ıslak imza konusuyla alay ederek, zanlı Albay Çiçek'i, "Çok nazik, kibar insan." diye övmüştü. Okul yönetimi bu ve benzeri konuşmaları internete taşıyan öğrenciyi bulmak için 25 öğrencinin tek tek ifadesini almıştı. Olayın duyulmasıyla Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, söz konusu öğretmen hakkında soruşturma başlattı. Müfettişler, öğretmenin haddi aşan ifadeler kullandığını belirterek uyarı cezası verilmesini istedi. Bu süreçte bilgiyi kamuoyuna taşıyan öğrencinin tespit edilmesi çalışma başlatıldı. Aynı dönemlerde söz konusu okulun müdürünün, ağzında çubuklu şeker ve başında kadın peruğuyla çekilmiş fotoğrafları gazetelere yansıdı. Bunun üzerine müdür hakkında da soruşturma başlatıldı. Bilgileri internete taşıyan öğrenci ise kimliği tespit edilip psikolojik baskılara maruz kaldığı için okuldan ayrıldı. Okuldan ayrılmak zorunda kalan öğrencinin ailesi de duruma tepki gösterdi. Daha fazla mağdur olmamak için isimlerinin açıklanmasını istemeyen aile, bu süreçte İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün konuyu iyi yönetemediğini iddia etti. Kanunen suça karışmış bir albayın okulda övülmesinin hoş olmadığını, ayrıca okul müdürünün ağzında şeker ve kadın peruğuyla çekilmiş fotoğraflarının ortaya çıktığını hatırlatan aile, şunları kaydetti: "Buna karşılık öğretmen ve müdürün, aynı okulda görevlerini sürdürmesini anlayamıyoruz. Bizim çocuğumuz ise arkadaşlarının ve öğretmenlerinin sözlü ithamlarına maruz kaldı. 'Madem devlet bunları alamıyor, biz çocuğumuzu alalım ki daha fazla mağdur olmasın.' dedik. Böyle giderse, cesur yürekler bu ülkede barınamaz."

Okul Kiracıları Geride Bıraktı...

Kurulduğu günden bu yana geçen 20 yılda tam 6 kez bina değiştiren lise, taşınma rekoru kırdı.
Fatsa Sağlık Meslek Lisesi Müdürü Ali Alkan, 1989 yılında Mehmet Akif Ersoy İlkokulu'nun 3. katında eğitim ve öğretime başladıklarını belirterek, "Daha sonra sırasıyla Atatürk İlköğretim Okulu bahçesindeki prefabrik yapılara, oradan Merkez Ortaokulu bahçesindeki ek binaya, oradan Çullu'daki Sağlık Bakanlığı'nın yaptırdığı binaya taşındık. Daha sonra Sağlık Meslek Liseleri'nin Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmesiyle sahildeki öğretmenevi yanındaki binaya taşındık. 2006-2010 yılları arasında burada bulunduk. Son olarak da eski Fatsa Lisesi'nin tadilat görmesiyle bu binaya taşındık. 2009-2010 eğitim-öğretim yılının 2. yarısından itibaren bu binada eğitim ve öğretimimize devam ediyoruz" dedi. 20 yılda 6 kez bina değiştirmelerinden dolayı birçok eşyalarının kullanılamaz hale geldiğini ifade eden Alkan, "Her defasında yeni düzenlemelerle uğraştık. Yeni yerimizde ihale edilmeyen yerlerle ilgili birtakım eksikliklerimiz var. Bu taşınmamız inşallah son olur" diye konuştu. Fatsa Sağlık Meslek Lisesi öğrenci mevcudunun 227 olduğu öğrenildi.

Kar Üstü Araçlarla Okula Vardılar...

Erzurum Palandöken Kayak Merkezi'nin arkasında bulunan köy ve mezralarda yaşayan öğrenciler kar üstü araçlarla uzun yolculuklar neticesi okula ulaşıyor.
Erzurum Palandöken Kayak Merkezi'nin arkasında bulunan köy ve mezralarda yaşayan öğrenciler okula iki gün gecikmeli olarak başladılar. Kar ve tipi nedeniyle yolları ulaşıma kapalı bulunan Aziziye, İncesu, Çakalok ve Küçükgeçit köylerinde yarı yıl tatillerini geçiren öğrenciler kar üstü araçlarla 2 gün gecikmeli olarak okullarına başlayabildiler. İl Özel İdaresi ve Sağlık Müdürlüğü'ne ait kar üstü araçlarla Palandöken Kayak Merkezi'ne getirilen öğrenciler buradan özel araçlarla okullarına götürüldüler. Kış dönemlerinde köy yollarının uzun bir süre ulaşıma kapandığını söyleyen öğrenciler, "Yarı yıl tatilini ailemizle birlikte geçirdik. Okulların açılmasıyla birlikte kar üstü araçlarla iki gün gecikmeli de olsa bugün okulumuza başlayabileceğiz. Yetkililere çok teşekkür ediyoruz" dediler. Yaklaşık 3 saat süren zorlu bir yolculuğun ardından kayak merkezine ulaşan öğrenciler ve aileleri her kış döneminde bu tür sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını belirterek, "Yolumuz Palandöken Kayak Merkezi'nden geçtiği için kış sezonu boyunca burada kayak yapılıyor. Pistlerin oluşturduğu yollardan köylerimize ulaşmak çok zor oluyor. Ancak kar üstü araçlarla köyümüze gidip gelebiliyoruz" diye konuştular.

Erciyes'ten Müthiş Proje...

Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde hidrojenle çalışan bir kamyonet yapılabilmesi için proje çalışmalarına başlandı.
Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde hidrojenle çalışan bir kamyonet yapılabilmesi için proje çalışmalarına başlandı. Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Alçı, projenin tanıtımı için düzenlediği toplantıda, fosil ve diğer enerji kaynaklarının giderek tükenmesinin insanları yeni enerji kaynakları bulunmasına yöneltiğini, hidrojenin yakıt olarak kullanılmasının da bu arayışın bir sonucu olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Alçı ''Üniversitemiz de bu arayışların içerisinde yer alıyor. Hidrojenle çalışan bir kamyonet projesine katılan tüm arkadaşlarımı, emek verenleri kutluyorum'' dedi.Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerji Merkezi (Unudo-Iched) Türkiye Temsilcisi Dr. Mustafa Hatipoğlu da yaptığı konuşmada Hidrojen gazının enerji olarak kullanılması için yapılan çalışmaların umut verici olduğunu anlattı. Dr. Mustafa Hatipoğlu ''Biz hidrojenin motorlarda yakıt olarak kullanılması için çalışmalar yapıyoruz. Hindistan'da daha önce benzer çalışmalar yapıldı. Erciyes Üniversitesi'nde uygulanacak bu projeyi destekliyoruz. Dünyada enerji kaynakları özellikle petrol kaynakları 2030 yılında iyice azalacak ve bir dar boğaz başlayacak. Bu nedenle yeni enerji kaynakları bulmamız, üretmemiz gerekiyor. Bu arayışlar içinde en verimlisi hidrojen gazı olacak. Hidrojen benzinden 3 kez daha verimli. İçten yanmalı motorlarda hidrojen gazı kullanımından çok olumlu sonuçlar alındı. Hidrojen gazını sudan elde ediyoruz. Üretim maliyetini düşürmek için de projeler var'' dedi. Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Nafiz Kahraman ile Doç. Dr. Orhan Akanöz de 8 ay sürecek proje kapsamında Kayseri'de Otoser adlı firma tarafından üretilen bir kamyonete, hidrojen gazıyla çalışan bir motor takılacağını söyledi.

Dokuz Eylül'de Neler Oluyor?

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Füzün'ün, Tıp Fakültesi'nde boşalan dekanlık için bir süreliğine vekaleten yönetimi tercih etmesi ‘tepki istifaları’na neden oldu.

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Füzün'ün, Tıp Fakültesi'nde boşalan dekanlık için bir süreliğine vekaleten yönetimi tercih etmesi 'tepki istifaları'na neden oldu. Vekil Prof.Dr. Tülay Canda, dekanlıktaki ikinci gününde “Bu uygulamayı içimize sindiremiyoruz” diyen fakülte yönetim kurulu üyelerinin istifalarıyla sarsılırken, gözler bugünkü Fakülte Kurulu toplantısına çevrildi. DHA'nın toplu istifayı nasıl değerlendirdiği sorusuna Rektör Füzün, “Bir değerlendirmem olmayacak. Niye istifa etmişler, nedir, ne değildir öğrenmeye çalışıyorum” diye yanıt verdi. İzmir'in ikinci büyük üniversitesi Dokuz Eylül'de de, Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi'nden sonra 'dekan krizi' patladı. Geçen Kasım'da YÖK Genel Kurulu'nun EÜ Dişhekimliği Fakültesi Dekanlığı'na aday belirleme seçiminden 9 oyla üçüncü sırada çıkan Prof.Dr. Celal Artunç'u atamasıyda kriz yaşanmıştı. Nitekim Prof.Dr. Artunç'un atanmasının ardından YÖK'ün kendilerini yok saydığını savunan fakülte kurulu, yönetim kurulu, başhekim ve biri dışında tüm anabilim dallarının başkanları tepkilerini toplu istifayla ortaya koymuştu. DEÜ'de de benzer bir durum yaşanıyor. Rektör seçiminde 564 oy alan Prof.Dr. Sedef Gidenir'in ardından 118 oy almasına rağmen Cumhurbaşkanı tarafından atanınca protestoların hedefi olan Rektör Mehmet Füzün, bu kez kendini Tıp Fakültesi krizinin ortasında buldu. 8 Şubat'da görev süresi dolan Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hakan Abacıoğlu'nun yerine herkes seçim yapılmasını beklerken Rektör Füzün, aylar öncesinden seçimi erteleyeceğinin sinyallerini verdi. Seçimin yapılmayacağı mesajları üzerine anabilim dalı başkanları randevu alıp Rektör Füzün'le görüştü, temayüllere uyulmasını, seçim yapılmasını istediklerini söyledi. Ancak iki taraf da birbirlerini ikna edemedi. Rektör Füzün, Prof.Dr. Abacıoğlu'nun görev süresinin dolmasının ardından bir duayen öğretim üyesiyle bir süreliğine fakültenin vekaleten yönetileceğini duyurdu. 'Aktif eğitimin sorgulanması, norm kadroların belirlenmesi ve performans kriterlerinin saptanması' olarak özetlediği üç konuda çalışma yapmak istediğini, ancak bunları özellikle aktif eğitime taraf olan Prof.Dr. Abacıoğlu'yla yapmasının mümkün olmadığını savunan Rektör Füzün, dediğini yaptı. Rektör Füzün, 8 Şubat'ta Prof.Dr. Abacıoğlu'ndan boşalan Tıp Fakültesi Dekanlığı'na vekaleten Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Tülay Canda'yı atadı. Dekan Vekili Prof.Dr. Canda, görevdeki ikinci gününde ilk Fakülte Yönetim Kurulu toplantısını yaptı. Ancak vekaleten yönetime ilk ve en büyük tepki yönetim kurulundan geldi. İddiaya göre dün yapılan toplantıda yönetim kurul üyeleri Prof.Dr. Canda'ya, hangi cesaretle bu görevi kabul ettiğini sordu, dekan olmak istiyorsa aday olması önerildi. Üyeler, akademik değerlere sahip çıkılmayan bir ortamda yönetim kurulu üyesi olarak görev almak istemediklerini, bu durumu içlerine sindiremediklerini belirtip istifalarını sundu. Yönetim Kurul Üyeleri Prof.Dr. Serpil Salaçin, Prof.Dr. Barış Baklan, Prof.Dr. Ahmet Ömer İkiz, Doç.Dr. Çimen Olguner, Doç.Dr. Bülent Kılıç ve Yrd.Doç.Dr. Aylin Özbek'in istifaları fakülteyi sarstı. Rektör Füzün, DHA'nın istifalarla ilgili sorusu üzerine, şunları söyledi: “Şu an bir değerlendirmem olmayacak. Ben de değerlendiriyorum, daha doğrusu şu anda olayı. Neden istifa etmişler, nedir ne değildir, öğrenmeye çalışıyorum. Hasta yatıyordum. Daha bugün geldim, hastaneye. Değerlendiriyorum durumu, neden istifa etmişler öğrenmeye çalışıyorum.” Füzün, Fakülte Kurulu'nda istifa olup olmadığı sorusuna ise “Şu anda toplantı halinde olmaları lazım, bilmiyorum” diye yanıt verdi.