20 Aralık 2010 Pazartesi

Doktorlar TUS'taki Hatalı Soru İçin Gazeteye İlan Verdi

Doktorlar TUS'taki Hatalı Soru İçin Gazeteye İlan Verdi

Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) 12 Aralık Pazar günü giren adaylar, ''sınavda bazı soruların hatalı olduğu'' iddiasını gazete ilanıyla duyurdu.
''ÖSYM'ye Açık Mektup'' başlığıyla yayımlanan gazete ilanında, ''Bizler 12 Aralık Tıpta Uzmanlık Giriş Sınavı'na giren hekimleriz. Size sesimizi ancak böyle duyurabileceğimizi düşündük. Bu sınav için iki yıldan uzun süredir gece gündüz çalışıyoruz. Bu, bizim geleceğimiz'' ifadesine yer verildi.

İlanda, sınavın tüm dengelerini bozduğunu ifade eden hekimler, kolay soruların çok kolay, zor soruların ise profesörlük düzeyinde zor olduğunu ileri sürdü. Sınava giren adaylar, ÖSYM'nin bu konuyu mutlaka çözmesi gerektiğini belirtti.

''En az 7, gerçekte ise 10 civarında sorunun kesin olarak hatalı olduğunu düşünüyoruz'' görüşüne yer verilen ilanda, bunun tıp biliminin en temel kaynaklarından net referanslarla çok açık ortaya konulduğu ve sınava giren pek çok kişinin hatalı sorulara itiraz ettiği kaydedildi.

İlanda, şunlar kaydedildi:

''Korkumuz şu: Şeffaf olmadan, göstermelik 1-2 soru iptali ile olayın geçiştirilmesi güvensizliği tetikleyecek, adaleti yok edecektir. 'Her şey yolunda gidiyor' izlenimi verebilmek için olayı kapatmanızdan korkuyoruz. Yakın geçmişte yaşanan olumsuzlukların bedelini ödemekten korkuyoruz.

Beklentimiz şu: Adil olmanızı, sorular gerçekten yanlış olduğu için bilimsel inceleme sonrası hiçbir şeyden çekinmeden soruları iptal etmenizi ve bunu şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmanızı bekliyoruz. Bu adalet, en önce size olan güveni pekiştirecek, sonra da bizim aramızda sağlıklı bir eleme-seçme yapılabilmesini sağlayacaktır. Ne olur korkmayın, savunma reflekslerinizi takınmayın ve adil olun. Bu ülkede size güvenemezsek kime güvenebiliriz ki?''

Öğrencilere Destek Veren Akademisyenlere YÖK Tehdidi

Öğrencilere Destek Veren Akademisyenlere YÖK Tehdidi

Öğretim üyeleir derneği, öğretim üyelerinin öğrencilere destek vermesi halinde YÖK tarafından kadro vermemekle tehdit edildiklerini öne sürdü.
Öğretim Üyeleri Derneği'nden, YÖK'ün, öğrencilere uygulanan şiddeti protesto eden öğretim üyelerini kadro vermemekle tehdit ettiği açıklaması geldi.

Öğretim üyeleri, DİSK, KESK ve meslek odalarından oluşan grup, öğrencilere uygulanan polis şiddetini ve gözaltıları İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasının önünde protesto etti.

Protesto gösterileri yapanlara uygulanan şiddetin orantısız olduğunu söyleyen grup, üniversitelerin siyasallaştırılmasına karşı olduklarını vurguladı.

Grup adına açıklama yapan Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildere, üniversitelerde sivil polislere karşı olduklarını belirtti.

Yeşildere, öğretim üyelerinin öğrencilere destek vermesi halinde YÖK tarafından kadro vermemekle tehdit edildiklerini öne sürdü.

Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme

Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme

Betam, Türkiye'nin 2003 yılında 433 olan matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerisi puan türü ortalamasını 2009'da 454'e yükseldiğini kaydetti.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) 2009 yılı raporlarının sonuçlarına göre, Türkiye'nin aldığı puanlarda bir iyileşme yaşandığını ancak bu iyileşmenin yeterli olmadığına dikkat çekti. Betam, Türkiye'nin 2003 yılında 433 olan matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerisi puan türü ortalamasını 2009'da 454'e yükselttiğini ancak, bu puan artışlarına rağmen Türkiye'nin 34 OECD ülkesi içinde tüm puan türlerinde 31'inci sırada yer aldığını kaydetti.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal-Kolaşin ve Araştırma Görevlisi Duygu Güner tarafından hazırlanan �Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme� başlıklı araştırma notunu yayınlandı. OECD'nin 2000 yılından itibaren her üç yılda bir üye ve ortak ülkeleri kapsayan bir eğitim araştırması yaptığı belirtilen Notta, PISA olarak bilinen bu araştırmanın 15 yaş grubundaki öğrencileri kapsamadığı ve okuma becerileri, matematik ve fen okuryazarlığı alanlarında öğrencilerin yeterliliklerini ölçmeyi amaçladığı ifade edildi. Notta, �PISA alışılagelmiş başarı testlerinin aksine bilgi odaklı değildir; edinilen bilgi ve becerilerin günlük hayatta karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmede ne derece kullanılabildiğine odaklanmış bir sınavdır. Bu açıdan PISA sonuçları Milli Eğitim Sistemi'nin performansının da bir ölçütüdür ve bu araştırma sonuçları eğitim sisteminin güçlü ve zayıf yanlarının tespitini mümkün kılmakta, iyileştirmeye yönelik planlamalar için gerekli veriyi sağlamaktadır� denildi.

TÜRKİYE'NİN ALDIĞI PUANLARDA BİR İYİLEŞME VAR ANCAK YETERLİ DEĞİL

Notta, 7 Aralık'ta açıklanan PISA çalışmasının sonucunda kamuoyunda oluşan ortak görüşün Türkiye'nin aldığı puanlarda bir iyileşme yaşandığı ancak bu iyileşmenin yeterli olmadığı yönünde olduğu belirtildi. Türkiye'nin, en başarılı olduğu okuma becerileri alanında bile 464 puanla 493 olan OECD ortalamasının oldukça altında olduğu kaydedilen Notta, �Öte yandan OECD, PISA sonuçları incelenirken milli gelir ve öğrenci başına yapılan harcama düzeyinin dikkate alınması gereğini vurgulamakta ve ülkelerin başarı düzeylerindeki farklılaşmanın önemli bir kısmının bu iki değişkenle açıklanabildiğini belirtmektedir. Ne yazık ki Türkiye hem milli gelir hem de eğitim harcamaları bakımından OECD ülkelerinin oldukça gerisindedir. Ayrıca Türkiye'de PISA sınavına katılan öğrencilerin yüzde 58'i uluslararası düzeyde sosyoekonomik göstergeler açısından en dezavantajlı grubun içerisindedir� ifadeleri kullanıldı. Bu nedenle Türkiye'nin PISA da elde ettiği sonuçların milli gelir, eğitim harcamaları ve öğrencilerin sosyo-ekonomik durumu da dikkate alınarak değerlendirildiğinde OECD, Türkiye, Brezilya, Arjantin ve Şili'nin PISA'da gösterdikleri iyileşmeyi �etkileyici� olarak tanımlandığı belirtilen Notta. �Gerçekten de Türkiye PISA'ya katıldığı ilk yıl olan 2003'ten 2009'a her üç puan türünde de önemli ilerlemeler kaydetmiş, üç puan türünün ortalamasını 433'ten 454'e yükseltmiştir� denildi.

MATEMATİK OKURYAZARLIĞINDA EN DÜŞÜK SEVİYEDE BÜYÜK İLERLEME

Türkiye'nin 2003'ten 2009'a matematik okuryazarlığı puanını 423'ten 445'e çıkarmış, bu puanla 34 OECD ülkesi içinde 31'inci PISA 2009'a katılan 65 ülke içerisinde ise 41'inci olduğunun bilgisi verilen Notta, Türkiye'nin matematik okuryazarlığında Meksika ve Brezilya'nın ardından en yüksek puan artışı gösteren üçüncü ülke olduğu, ancak Türkiye'nin matematik okuryazarlığı alanındaki esas başarısı 2'inci seviyenin altında matematik yeterliliğine sahip öğrencilerin oranını 2003'te yüzde 52 olan seviyesinden 2009'da yüzde 42'ye çekebilmiş olması olduğu kaydedildi. Notta, dikkati çeken bir diğer noktanın ise 2003'te görece daha sağa çarpık olan yeterlilik düzeyi dağılımının 2009'da bir nebze düzelmesi olduğu belirtilerek, �Diğer bir deyişle bu iyileşme en başarılı gruplarda bir genişlemeden ziyade düşük başarı düzeylerindeki öğrencilerin toplam içerisindeki payının azalmasıyla gerçekleşmiştir. Sonuç olarak orta başarı düzeylerinde bulunan öğrencilerin payı artmıştır. Bu durum dağılımın zamanla OECD ortalama dağılımına yaklaşabileceği yönünde umut vermektedir� ifadeleri kullanıldı.

FEN OKURYAZARLIĞINDA EN YÜKSEK ARTIŞ GÖSTEREN İKİ ÜLKEDEN BİRİ TÜRKİYE

Türkiye'nin 2006 yılında 424 olan fen okuryazarlığı puanını 2009'da 30 puan artırarak 454'e çıkardığı aktarılan Notta, böylece bu alanda puanını en çok arttıran iki ülkeden biri olduğu kaydedildi. Notta, Türkiye'nin bu puanla OECD ülkeleri arasında 31'inci tüm ülkeler arasında ise 42'inci olduğu belirtildi.
Notta, �Matematik okuryazarlığında olduğu gibi fen okuryazarlığı yeterlilik düzeylerinin dağılımı da iyileşmiş, düşük başarı düzeylerindeki öğrencilerin toplam içerisindeki payı azalmıştır. 2'inci seviyenin altında fen okuryazarlığı yeterliliğine sahip öğrencilerin oranını 2006'da yüzde 46.6 iken 2009'da yüzde 29.9'a gerilemiştir� denildi.

OKUMA BECERİSİ YETERLİLİK DÜZEYLERİ OECD ORTALAMASINA YAKIN

Türkiye'nin 2003'te 441 olan okuma becerisi puanını 2009'da 464'ya çıkardığı belirtilerek, böylece OECD ülkeleri arasında 31'inci tüm ülkeler arasında ise 39'uncu olduğu kaydedildi. �2003'te PISA'ya katılan öğrencilerin yüzde 37'sinin 2'inci düzeyin altında başarı göstermişken bu oran 2006'da yüzde 32.6'ya düşmüştür. Bu düşüş son PISA 2009'da da devam etmiş ve 2'inci düzeyden daha düşük bir başarı gösteren öğrencilerin oranı 24.5'e kadar gerilemiştir. 2003, 2006 ve 2009 yıllarında okuma becerisi başarı düzeylerinin sınırları değiştirilmiştir. Örneğin 2003 yılında 421 olan 2'inci düzey alt sınırı 2009 yılında 407.47 olarak belirlenmiştir. Ayrıca 2003 ve 2006 yıllarında okuma becerisi puanları altı farklı başarı düzeyi ile ifade edilirken 2009 yılında düzey sayısı sekize çıkmıştır� ifadeleri kullanılan Notta, bu nedenle yıllar arasında bir karşılaştırma yapmanın olanaklı olmadığı belirtildi. Notta, diğer taraftan 2009 yılı sonuçları dağılımın OECD ortalamasına iyice yaklaşıldığını ancak halen 2'inci düzeyde bir kümelenme olduğunu gösterdiği kaydedildi.

TÜRKİYE'NİN EĞİTİMDE KAT ETMESİ GEREKEN MESAFENİN KÜÇÜLMEDİ

2009 PISA sonuçlarının en düşük başarı düzeylerinde gözlenen kümelenmenin kaybolmakta olduğunu göstermesi açısından önemli olduğu vurgulanan Notta, Çünkü PISA sonuçları yalnızca öğrencilerin başarı düzeyinin bir göstergesi değil, aynı zamanda Milli Eğitim Sistemi'nin de bir başarı ölçüsüdür. Bütün alanlarda 2'inci yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrenci oranının azalması eğitim sisteminin daha eşitlikçi bir yapıya dönüştüğünün zayıf olsa da umut verici bir göstergesi olarak yorumlanmalıdır. denildi. Ancak 2008-2009 eğitim yılında ortaöğretimde net okullaşma oranının yüzde 59 olduğu belirtilen Notta, 15 yaşında eğitim sisteminin dışında kalan gençlerin sayısı çok yüksek olduğu, bu gençlerin PISA sınavlarına girmediği göz önünde bulundurulursa Türkiye'deki 15 yaşındaki gençlerin gerçek yeterlilik seviyesinin PISA sonuçlarından daha düşük olduğu anlaşıldığı kaydedildi. Notta, Türkiye'nin eğitimde kat etmesi gereken mesafenin küçülmediğinin altı çizildi. (Anka)

Din Dersinden Muaf Oldu

Din Dersinden Muaf Oldu

İzmir'de bir ilköğretim okulu öğrencisinin din derslerine girmemesi için açılan davada, zorunlu din dersi uygulamasının yürütmesini durduruldu.

Öğrenci velisi Gökalp Öztürk, Mazlumder İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında, Güzelbahçe'de bir ilköğretim okulunda öğrenim gören çocuğunun din dersine girmemesi için eğitim sezonu başında İl Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurduklarını, başvurularının ''Din eğitimi zorunludur'' gerekçesiyle kabul edilmediğini belirtti.

Bunun üzerine dava açtıklarını ifade eden Öztürk, ''Gayrimüslimler için din dersi zorunlu değil. Gayrimüslimler dışında kalanlar da çocuklarının din dersi almasını istemeyebilir. Dava gerekçemiz, dini nedenlere dayanmıyor. Mevcut durum, eşitliğe aykırı. İtirazımız, din dersinin zorunlu olması'' dedi.

Avukat Halit Çelik de dava sürecinin devam ettiğini belirterek, İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin zorunlu din dersi uygulamasının yürütmesini durdurduğu, kararın Bölge İdare Mahkemesi tarafından da onaylanması üzerine Öztürk'ün çocuğunun din derslerine girmediğini kaydetti.

Mazlumder İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Suphan Erkan ise devletin vatandaşlarına herhangi bir inancı, dini veya ideolojiyi dikte etmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak kararı olumlu bulduklarını ve talebe bağlı olmaksızın genel bir uygulamaya dönüştürülmesini devlet kurumlarından beklediklerini dile getirdi.

Liselerde 'Uyuşturucu' Taraması

Liselerde 'Uyuşturucu' Taraması
13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
20 Aralık 2010 09:58
İstanbul'daki 154 lisede yapılan 'uyuşturucu araştırması', tüm yurda yayılıyor.

Megakentte 31 bin öğrenci arasında yapılan ve 'kokainin liselere kadar indiğini gösteren' çalışma tüm yurda yayılıyor. Anket çalışması artık tüm illerde uygulanacak. Yenilenen 'Ulusal Uyuşturucuyla Mücadele Eylem Planı'nda, 2012'ye kadar atılacak adımlar sıralandı. 7-19 yaş arası çocuğu olan ebeveynlerin bilinçlenmesi için de çalışmalar yürütülecek. İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda, Başbakanlık'tan Genelkurmay'a, Sağlık Bakanlığı'ndan Milli Eğitim'e kadar 18 farklı kurum tarafından yürütülecek Eylem Planı'nda şu çarpıcı tespit dikkat çekti: 'Kimi bağımlılık yapıcı maddeler için transit ülke olan Türkiye, hedef ülke konumuna da gelmeye başlamıştır. Uyuşturucu bağlantılı suçlarda, olay ve şüpheli sayıları ile yakalanan uyuşturucu miktarlarında artışlar görülmektedir.'

DİYANET DE DEVREDE: Planda yer alan bazı tedbirler şöyle:
- 'Genel nüfusta Madde Kullanım Yaygınlığı ve Okullarda Madde Kullanımı Yaygınlığı, alanlarında araştırmalar yapılacak.
- Akrandan akrana eğitimi temel alan 'Yaşam Becerileri Eğitimi Programı' geliştirilecek.
- Her hükümlü ve tutukluya anketler yapılarak, sonuçlar işbirliği yapılan kurumlarla paylaşılacak.
- Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) yasal zemine kavuşturulacak.
- Diyanet de katkı sağlayacak.
- Yazılı materyal, eğitim modülleri ve programları hazırlanacak.
- Uzman personel ve dedektör köpek eğitimleri için 'Taktik Eğitim Merkezleri' kurulacak
- İran, Bulgaristan, Makedonya, Almanya, Suriye, Suudi Arabistan gibi ortak uyuşturucu soruşturmalarının yapıldığı ülkelere öncelik verilecek.
- Kriminal laboratuvarlar arasında bilgi ağı kurulacak.

PKK'YA YILDA 100 MİLYON: TUBİM tarafından hazırlanan raporda PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığı yaptığının,
ABD belgelerine de yansıdığı kaydediliyor. Örgütün, eroin kaçakçığından yıllık 100 milyon dolar kazandığı belirtiliyor.

500 Liralık Burs Yalanı

500 Liralık Burs Yalanı

'Öğrencilere Başbakanlıktan 500 liralık burs verileceği' haberine yalanlama geldi...
Başbakanlığın herhangi bir şekilde burs verme uygulamasının söz konusu olmadığı, asılsız haberlerle vatandaşları yanıltanlar hakkında yasal işlem yapılacağı bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi internet sitesinde yapılan açıklamada, bazı internet siteleri ve sosyal paylaşım ağlarında "Başbakanlığın üniversite öğrencilerine 500 liralık burs verdiğine ilişkin" asılsız haber ve yorumlar yapıldığı belirtildi.

Devlet tarafından yükseköğrenim öğrencilerine verilecek burs ve kredilerin, 5102 Sayılı kanuna göre Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından gerçekleştirildiği belirtilen açıklamada, "Dolayısıyla Başbakanlığın herhangi bir şekilde burs verme uygulaması söz konusu değildir. Asılsız haberlerle vatandaşları yanıltan ve kamu kuruluşlarını gereksiz yere meşgul ederek hizmetlerin aksamasına neden olanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır" denildi. (AA)