23 Ocak 2008 Çarşamba

MEB, okula kurusıkıdan bozma silah getirerek 6. sınıfta okuyan bir öğrenciyi yaralamasının ardından okul idaresine yönelik bir soruşturma açtı

MEB, Beyoğlu Hüviyet Bekir İlköğretim Okulunda bir 8. sınıf öğrencisinin okula kurusıkıdan bozma silah getirerek 6. sınıfta okuyan bir öğrenciyi yaralamasının ardından okul idaresine yönelik bir soruşturma açtı.

Beyoğlu Hüviyet Bekir İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi B.Ç.'nin okula gizlice getirdiği namlusu değiştirilmiş bilye atan kurusıkı tabanca ile 6. sınıfta Ş.T'yi başından ve omzundan yaralanmasının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) konu ile ilgili soruşturma açtı. MEB, soruşturmada okul idaresinin aldığı güvenlik önlemleri, söz konusu aşamaya gelinmeden önce alınan tedbirler, nöbetçi öğretmenin olay sırasında nerede bulunduğu gibi konuları irdeleyecek. Edinilen bilgiye göre B.Ç.'nin yaşının küçük olması nedeniyle Sosyal Hizmetler Kurumu da devreye girecek. Ayrıca İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün de konu ile ilgili olarak okul güvenliği ile ilgili araştırma yapacağı bildirildi.

OKULDA TABANCA İLE OYNARKEN ATEŞ ETTİ-

İstanbul Dolapdere Caddesi üzerindeki Hüviyet Bekir İlköğretim Okulu'nda öğrenim gören 7. sınıf öğrencisi B. Ç, kuru sıkıdan bozma tabancayla ders arasında arkadaşlarıyla şakalaşırken, 6. sınıf öğrencisi Ş.T'ye doğrulttuğu kuru sıkı tabanca ateş almıştı. Tabancadan çıkan iki bilye, genç kızın şakağına ve omuzuna isabet ekmişti. Ağır yaralanan Ş.T, öğretmenleri tarafından Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. B.Ç., 2 arkadaşıyla gözaltına alınırken, olaya şahit olan ŞT'nin 3 kız arkadaşı, sinir krizleri geçirmişti.

Prof. Dr. Mustafa Sarı, ilköğretim sosyal bilgiler kitabında, Van Gölü ve göle özgü bir canlı olan inci kefalıyla ilgili yanlış bilgiler olduğunu iddi

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, ilköğretim sosyal bilgiler kitabında, Van Gölü ve göle özgü bir canlı olan inci kefalıyla ilgili yanlış bilgiler olduğunu iddia etti.

İlköğretim 5. sınıf sosyal bilgiler kitabında göl ve göldeki tek canlı türü olan inci kefalıyla ilgili yanlış bilgiler olduğunu ileri süren ve
3 yıldır bu “yanlışların” düzeltilmesi için uğraş veren Sarı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Van milletvekilleri, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ve ilgili diğer kurumlara, bilgilerin yanlışlığına işaret eden dosya ile bir mektup gönderdi.

Sarı, yaptığı açıklamada Bakanlığın ücretsiz dağıttığı ilköğretim 5. sınıf sosyal bilgiler kitabında göl ve inci kefalı hakkında yanlış bilgilerin yer aldığını ileri sürdü.
Söz konusu yanlışlığın 2005 yılında fark edildiğini söyleyen Sarı, “kitapta, inci kefalının gölde yaşamadığına dair bilgiler bulunuyor. Van Gölü'nün derinliği doğru yer almıyor. Kitapta ayrıca 'benim suyum sodalıdır, sularım balığın kıllarını döker, balık yaşamaz' gibi ilgisiz bir ifade yer alıyor. Bu durumu fark edince Bakanlığa, Talim ve Terbiye Kuruluna bildirdik” dedi.

Hatanın düzeltilmesi için yayınevine ve çeşitli kurumlara da bilgiler gönderdiğini kaydeden Sarı, buna rağmen kitabın 1 yıl sonra “aynı ve yeni hatalar eklenerek” tekrar basıldığını söyledi.

Bunun üzerine tekrar girişimlerde bulunduklarını dile getiren Sarı, “hataların yine düzeltilmediğini görünce bu defa, göl ve inci kefalıyla ilgili dosya hazırlayarak başta Bakan Çelik'e, Van milletvekillerine, Talim ve Terbiye Kuruluna ve yayınevine gönderdim. Dosyaların arasına da sitem dolu bir mektup ekledim” diye konuştu.

Sarı, her bölümünde inci kefalının yaşadığı gölün derinliğinin 541 metre olduğunu kaydetti.

SİTEM DOLU MEKTUP
Uzun yıllardır göl ve inci kefalı üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Mustafa Sarı, gönderdiği söz konusu “sitem dolu” mektubunda, akademik çalışmalarını sadece gölde yaşayan inci kefalı üzerine yaptığını, 100'den fazla makale ve 5 kitap yazdığını, dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü'nü 1977'deki eksik bilgilerle hazırlanan bir metinden öğrenmeyi hiç kimsenin çocuğunun hak etmediğini, konunun acilen çözümlenmesi için üzerine düşen görevi yapmaya hazır olduğunu aktardı.

Dünyanın ilgi gösterdiği önemli bir konunun Bakanlıkça dağıtılan ders kitaplarında eksik ve yanlış bilgilerle yer almasının kendisini üzdüğünü vurgulayan Sarı, mektubunda şunları kaydetti:
“Şimdiye kadar hiçbir sorumlu beni aramadı. Bundan dolayı üzgünüm. Diğer yandan sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuklarımızın Van Gölü gibi böyle önemli gölü yanlış tanımasını istemiyorum. Benim çocuklarım Nil Nehri'yle ilgili bilgileri doğru öğrensin ama benim ülkemin en büyük, dünyanın göz bebeği olan bir gölü yanlış olarak öğrensin.... Hiçbir çocuk bunu hak etmiyor. Doğru bilgileri vermek zorundayız. Umit ediyoruz ki önümüzdeki yıl sosyal bilgiler kitabında 'Van Gölü'nün derinliği 100 metre değil de en derin yeri 451 metredir' diye geçer. 'İnci kefalı yaşamaz sularında' değil, 'Van Gölü'nün tuzlu sodalı sularında inci kefalı yaşar ve sadece bu göle endemiktir' bilgilerinin yer almasının ümit ediyoruz.”

TALİM VE TERBİYE KURULU
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu yetkilileri ise Prof. Dr. Sarı'nın gönderdiği dosyanın dikkate alındığını ve söz konusu sorunun incelenmek üzere Öğretim Materyallerini Geliştirme İnceleme Merkezi Müdürlüğüne gönderildiğini bildirdiler.

Yetkililer, Ankara'daki bazı üniversitelerin ziraat fakültesi su ürünleri bölümlerine yazı yazılarak bilgi istendiğini, alınacak bilgiler doğrultusunda rapor hazırlanacağını, gerektiği takdirde kitapların düzeltilmesi için gerekenin yapılacağını söylediler.

Silivri'de kaloriferleri yanmayan okulda öğretmenler 'donduk' diyerek sevk aldı. Tuaf olan ise 700 öğrenci değilde 21 öğretmenin donmasıydı

Geçen çarşamba günü, yaklaşık 700 öğrencinin okuduğu lisedeki 21 öğretmen "Soğuktan donduk" diyerek ilk dersten sonra sevk aldı ve derslere girmedi. Sabah gazetesinin haberine göre, öğrencilerin ve kendilerinin soğuk nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşamalarını gerekçe gösteren öğretmenlerle ilgili soruşturma başlatıldı. Mazotla ısınan okulun bir yöneticisi, kalorifer borularında zaman zaman tıkanıklık meydana geldiğini dile getirerek, "Geçtiğimiz aylarda il özel idaresinde doğalgaz bağlanmasıyla ilgili ihale yapıldı. Ancak bir arpa boyu yol alınamadı. Bu sezonda fuel-oil'le ısınacağız" dedi. İsminin açıklanmasını istemeyen bir öğretmen ise, okul idaresini eleştirerek, "Öğretmenler ve öğrenciler sık sık hasta oluyor. Sorunun çözümü için başka bir çaremiz kalmamıştı. Okulda sık sık elektrikler de kesiliyor. Isınma sorunu uzun vadeli çözülmez ise farklı eylemlere başvuracağız" diye konuştu.

SORUŞTURMA AÇILDI
Öğretmenlerin toplu protestosunun ardından Silivri Kaymakamı Ahmet Mesut Demirkol da, öğrenciler, öğretmenler ve okul yönetimiyle ilgili soruşturma emri verdi. Demirkol, öğretmenlerin yapılmaması gereken bir davranış sergilediğini de savundu. İlçe Milli Eğitim Müdürü Halis İşler ise, okulda sık sık böyle sorunlar yaşandığını ve idarenin eksikleri olduğunu belirterek, "Yasal olmayan bir durum söz konusu değil. Öğretmenler, 'hastaydım, ilaç alıp gittim' diyebilirler" dedi.

İlkokulu Tatvan Yatılı Bölge Okulu’nda bitiren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in ilkokul karnesi

89 okul numaralı Hüseyin okulun en çalışkan öğrencilerinden biriydi.

Çelik, 1971-1972 yılı eğitim-öğretim döneminde bütün derslerinden “pekiyi” aldı ve okulu tamamladı.

Giresun’da hayırsever Hayret Yirmibeş, okul yapılması şartıyla bağışladığı yaklaşık 3 milyon YTL değerindeki 10 dönümlük arsasını geri aldı

Alınan bilgiye göre, İstanbul'da yaşayan Hayret Yirmibeş, Bulancak ilçesinin Uçarlı Mahallesi'nde bulunan ve üzeri fındıklık olan 9 bin 924 metrekarelik arsasını, dönemin valisi Haydar Öner ve kaymakam Hüseyin Kulözü'nün istekleri doğrultusunda, 25 Eylül 1998 tarihinde imzalanan protokolle, okul yapılmak üzere bağışladı.

Yapılacak okula babası Ali Haydar Konyalıoğlu'nun adının verilmesi ve 5 yılda tamamlanması şartıyla Yirmibeş'in bağışladığı arsa, İl Özel İdaresine devredildi.
Söz konusu arsaya okul yapılmaması ve aradan 7 yıl geçmesi üzerine, 2005 yılında Giresun Valiliğine bir yazı yazarak bilgi isteyen Yirmibeş'e, buraya Yatılı İlköğretim Bölge Okulu yapılacağı bildirildi. Bir süre daha okulun yapılmasını bekleyen Yirmibeş, Giresun Valiliğinin protokol şartına uymadığı gerekçesiyle, geçen yıl avukat Erhan Apaydın'a vekalet vererek, arsasını geri almak için hukuki mücadele başlattı.

Bulancak Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve 7 duruşma sonunda karar bağlanan davada mahkeme, protokol şartlarının yerine getirilmediğine hükmederek, söz konusu arsanın Hayret Yirmibeş'e iadesini karar verdi.
Duruşma sonrası avukat Apaydın'ın mahkeme kararını bildirdiği Hayret Yirmibeş'in, karara sevindiği ve "arsamı geri aldım, kendi okulumu kendim yapacağım" dediği belirtildi.

İl Özel İdaresi yetkilileri, arsanın kullanım sorumluluğunun Milli Eğitim müdürlüğünde olduğunu belirterek, "engebeli ve içinden küçük bir dere geçtiği için arsada okul inşaatına başlanamadı, ama yine de arsanın geri alınması üzücü" dediler.
Vatandaşlar da, arsaya 3 adet okul veya Yatılı İlköğretim Bölge Okulu yapmanın mümkün olduğunu ifade ederek, Bulancak ilçesinin okul ihtiyacı olduğu halde bir girişimde bulunulmadığını ileri sürdüler.

MHP, üniversitelerin iki yıllık bölümlerinden mezun olan MYO mezunlarının kadro, unvan, yetki ve askerlik indirimi ile ilgili yasa önerisi verdi

MHP Grup başkanvekilleri Oktay Vural, Mehmet Şandır ve bir grup MHP milletvekili tarafından Meclis Başkanlığı'na sunulan yasa önerisinin gerekçesinde, üniversitelere bağlı olarak halen faal 515 Meslek Yüksekokulu'nun (MYO) iki yıllık ön lisans programlarıyla teknik ve sosyal alanda eğitim verdiği kaydedildi.

2006 kayıtlarına göre, 1 milyon 226 bin 63 MYO mezunu ve 441 bin 74 okuyanı olan MYO'ların 220'sinin teknik, 83'ünün iktisadi, 28'inin sağlık, 46'sının tarım, 24'ünün hayvancılık ve 7'sinin de denizcilik alanlarında eğitim verdiği kaydedildi. Eğitim sisteminin çözülmeyi bekleyen sorunları arasında MYO'ların durumunun da yer aldığına işaret edilen 7 maddelik kanun teklifinde şu görüşlere yer verildi:

"Türkiye'de üniversite eğitimi almış bütün meslek gruplarının kadroları, unvanları, yetkileri ve statüleri bellidir. Ancak 515 Meslek Yüksekokulu'nda eğitim alarak mezun olmuş 2 milyona yakın insanımızın diplomalarında üniversite mezunu yazmasına rağmen, gerek iş hayatında gerekse askerlik görevleri sırasında lise, meslek lisesi ve ticaret lisesi mezunları ile aynı statüye sahiptir. Askerlik görevi sırasında lise mezunu ile beraber aynı süre olan 15 ay görevi yanında lise mezunu çavuş olurken Meslek Yüksekokulu mezunu er olarak görevini ifa etmektedir. MYO mezunları statü bakımından gerek iş hayatında, gerekse askerlik görevi sırasında lise mezunu statüsünde sayılmalarının yanında bu meslek gruplarının emrinde çalışmaktadırlar. Bu uygulamalar MYO mezunlarında büyük bir psikolojik bozukluk ve bunalım yaratmakta, bu okullarda iş hayatında ve askerlik görevi sırasında hiçbir avantaj sağlamamaktadır."

ÖĞRENCİLERE SİGORTA, İŞVERENE VERGİ MUAFİYETİ

İş hayatı ve askerlik görevi sırasında MYO mezunlarının lise mezunlarından ayrı bir statü ve yetkide çalıştırılmasının Avrupa Birliği fikrine uygun düşeceği de kaydedilen kanun teklifinin 1'nci maddesinde "Diplomasız, ilköğretim, genel ve meslek lisesi mezunu olanlar için muvazzaflık hizmeti süresi; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığında, er ve erbaş olarak 15 ay, iki yıllık Meslek Yüksekokulu mezunu olanlar için er veya erbaş olarak 9 aydır. Bu sürenin barışta önce 1/6 ay bilahare 2/6 aya indirilmesine Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de ihtiyacı dikkate alınarak Bakanlar Kurulunca karar verilir" denildi.

Teklifte, tekniker, yüksek tekniker unvanı alanlar ile MYO'ların iktisadi bölümlerinde meslek elemanı olarak mezun olanların diğer meslek gruplarının yetki ve sorumluluklarına sahip olması öngörüldü. Teklifte ayrıca, işverenlere çalıştırdıkları MYO mezunları sayısına göre yüzde ellisini geçmemek üzere sigorta primi muafiyeti tanınması ve İngiltere örneğinde olduğu gibi MYO'larda okuyan öğrencilerin sigorta kapsamına alınması da önerildi.
(ANKA)

Öğretmenler Zachau'nun Türkiye'deki öğretmen maaşlarının OECD standartlarına göre yüksek olduğunu söylemesine tepki göstererek eylem yaptı

Eğitim, Öğretim ve Bilim Çalışanları Hak Sendikası (Eğitim Hak-Sen) üyesi bir grup öğretmen, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau'nun yaptığı bir açıklamasında, Türkiye'deki öğretmen maaşlarının OECD standartlarına göre yüksek olduğunu söylemesine tepki göstererek eylem yaptı.

Yapılan eylemin ilginç olan yanı ise hazırlanan pankartların ingilizce olması ve basın açıklamasının ise ingilizce yapılmasıydı.

Eğitim, Öğretim ve Bilim Çalışanları Hak Sendikası (Eğitim Hak-Sen) üyesi yaklaşık 20 öğretmen, Kızılay Postanesi önünde toplanarak Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau'yu protesto etti.

Ulrich Zachau'nun, 16 Ocak 2008 tarihinde yaptığı Türkiye'deki öğretmen maaşlarının Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılası gözönüne alındığında OECD standartlarına göre yüksek kaldığını ve bu durumun düzeltilmesi şeklindeki açıklamasına tepki gösterdi.

Hazırladıkları ingilizce partlartlarla tepkilerini dile getiren eylemciler, Zachau'nun Türk öğretmenlerinden özür dilemesini istediler. Eylem yapan grup adına açıklama yapan Eğitim Hak-Sen Genel Başkanı Hanifi Gökçek, açıklamanın Ulrich Zachau tarafından daha iyi anlaşılması için konuşmasını ingilizce olarak yaptı.

Açıklamada, Zachau'nun Türkiye'deki öğretmenlerin maaşlarının fazla olduğu ve bunun düzeltilmesi gerektiği şeklindeki açıklamasını şiddetle kınadıklarını belirten Gökçek, Zachau'nun Türkiye'deki öğretmenleri OECD ülkelerinde yaşayan öğretmenlerle karıştırdığını savundu. Hanifi Gökçek, Türrkieye'deki öğretmenlerin sosyo ekonomik durumlarının diger OECD ülkelerinkinden çok farklı olduğunu vurguladı. Gökçek, Türkiye'deki öğretmenlerin OECD ülkelerindeki öğretmenlere göre daha fazla çalıştığını, daha çok öğrencinin sorumluluğunu üzerine aldığını, daha düşük ücret aldığını ve geçimini sağlamak için daha fazla yıprandığını ifade etti.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti çalışanlarının ücretlerinin ne Dünya Bankası ne de bir başka yabancı kuruluş tarafından değil, Türk halkının vergileri ile ödendiğini söyleyen Gökçek, Ulrich Zachau'nun yaptığı açıklamalarından dolayı tüm Türk öğretmenlerden özür dilemesini istedi. Eylemciler, dana sonra yapılan zamlarla birlikte maaşlarına aylık olarak yansıyan 25 YTL farkı postaneden havale yolu ile Ulrich Zachau'ya gönderdiler.

13 yaşındaki Batuhan Çarhanoğlu, kız arkadaşı olduğu öne sürülen Şerife Tekin'i sınıf ortasında kurusıkı tabanca ile vurarak yaraladı

Beyoğlu Dolapdere'de bulunan Hüviyet Bekir İlköğretim Okulu'nda 13 yaşındaki Batuhan Çarhanoğlu, kız arkadaşı olduğu öne sürülen Şerife Tekin'i sınıf ortasında namlusu değiştirilmiş kurusıkı tabanca ile vurarak yaraladı.

İddiaya göre saat 11.00 sıralarındaki olay şöyle gelişti: Hüviyet Bekir İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Batuhan Çarhanoğlu, okula getirdiği namlusu değiştirilmiş bilye atar kurusıkı tabancayla ders arasında arkadaşlarına şaka yapmak istedi.
Çarhanoğlu, silahını kız arkadaşı Şerife Tekin'e doğrultuğu sırada büyük bir gürültü duyuldu. Silahtan çıkan bilye genç kızın boynuna isabet etti.
Ağır yaralanan Şerife Tekin, öğretmenleri tarafından hastaneye kaldırıldı. Batuhan Çarhanoğlu ve 2 arkadaşı gözaltına alınırken sınıf ortasındaki dehşet dakikalarına şahit olan öğrenciler gözyaşlarına boğuldu.

Olay sonrası okula akın eden veliller yetkililerden bilgi almaya çalıştı. Genç kızın durumunun ağır olduğu belirtilirken polisin olayla ilgili soruşturması sürüyor.

Uzmanlar karne döneminde üzücü olayların yaşanmaması için ebeveynleri kırık not getiren çocuklarına baskı yapmamaları konusunda uyardı

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekim Yardımcısı Sosyal Hizmet Uzmanı Fatih Kılıçarslan, çocukların performanslarının karne notu ile değerlendirmenin doğru olmadığını belirterek, "Sömestrde ebeveynlerin yaklaşımları ve not değerlendirmeleri en az notlar kadar önemlidir" dedi.Karnesinde kırık not alan çocukların başarılı arkadaşlarıyla kıyaslanmasının son derece sakıncalı olduğunu ifade eden Fatih Kılıçarslan, bu durumun çocukta stres, kaygı ve kendine güvenin azalmasına yol açacağını ifade etti.

Doğru olan yöntemin kırık not getiren çocukların kişiliklerinin eleştirilmesi yerine, düşük not almasına neden olan davranışların ortaya konması olduğunu vurgulayan Kılıçaslan şunları söyledi: "Yargılamak, suçlamak, etiketlemek, çocuğun eksiklerini görüp kendini olumlu yönde hareket etmesine engel olmaktadır. Benlik saygısını yitiren çocuk, intihar ve benzeri kendine zarar verme davranışları gösterebilir. Çocuklar başarılı notlarından dolayı motive edilmelidir. Tatilini, eksikliklerini telefi etmesi yönünde ne yapacağı karşılıklı konuşarak açık iletişimle belirlenmeli ve program yapılmalıdır."

Kılıçarslan, "Çocuğun sorumluluk duygusu geliştirilmeli. İyi davranışların ve notların ödüllendirilmesi, başarının artmasına katkıda bulunur" dedi.

MEB, meslek lisesi mezunlarının işe yerleştirilebilmeleri ve işadamlarının da kalifiye eleman bulabilmesi için e-mezun projesini hayata geçirdi

Proje kapsamında oluşturulan www.emezun.meb.gov.tr adresinde öğrenci, okul ve işveren girişlerinin yapılabileceği bölümler mevcut.

Öğrenciler özgeçmişlerini ve hangi mesleğe yatkın olduklarını belirten formları web sayfasından dolduracak. İşverenler de aradıkları vasıflardaki elemanları yine web sayfasında ilanlarla belirtecek. Meslek lisesi mezunları kendi alanlarında çalışabilecek, iş verenlerde kalifiye eleman sıkıntısını giderebilecek.

MEB İstanbul, Erkan Avcı Lisesi’nde “mescit” bulunduğu ve öğrencilerin burada namaz kıldığı yolundaki iddiaları soruşturmayacak

MEB, okullarda mescit kurulmasını engelleyen bir yasa bulunmaması nedeniyle soruşturma açmazken, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili olarak görevlendirilen müfettişlerin raporunu bekliyor.

Okullarda 'mescit bulundurulmamasına' ilişkin herhangi bir yasa bulunmaması nedeniye MEB İstanbul, Bahçelievler Erkan Avcı Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nde “mescit” bulunduğu ve öğrencilerin burada namaz kıldığı yolundaki iddialar üzerine soruşturma açmıyor.
Radikal gazetesinde yayımlanan bir haberde Erkan Avcı Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin zemin katındaki bir odanın mescit olarak kullanıldığı, öğrencilerin de öğretmenleriyle birlikte burada namaz kıldığı öne sürülmüştü. Öğrencilerin formalı olarak namaz kılarken arkadan çekilmiş fotoğraflarının da bulunduğu haber üzerine MEB'in soruşturma başlatmayacağı bildirildi. ANKA'nın edindiği bilgiye göre, MEB; mevcut yasa ve yönetmeliklerden okullarda mescit kurulması ya da kurulmaması yönünde bir düzenleme bulunmadığı için soruşturma açmıyor. Köksal Toptan'ın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çıkarılan bir genelgede de, “Öğrencilerin dini vecibelerine yerine getirmesinde gerekli kolaylıklar sağlanacaktır” ibaresi bulunması da, söz konusu okula soruşturma açılmamasının nedenlerinden biri olarak gösteriliyor.

-LAİKLİĞE KARŞI DURUM “VARSA” SORUŞTURMA AÇILACAK-

İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından konu ile ilgili iki müfettiş görevlendirilirken, söz konusu müfettişlerin raporu doğrultusunda MEB'in soruşturma açabileceği belirtiliyor. Müfettiş raporlarında; mescit bulunmasının, okulda eğitim-öğretimi aksattığı, Atatürk İlke ve İnkılaplarına zarar verdiği ya da laikliğe aykırı olduğu yönünde bir sonuç çıkması halinde MEB konu ile ilgili olarak soruşturma başlatacak.

-MÜDÜR YALANLADI ÖĞRENCİLER “ÖZGÜRLÜK” DEDİ-

Erkan Avcı Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi müdürü Muhitdin Kara ise haberin asılsız olduğu yönünde açıklamalarda bulunurken, fotoğrafların ortaya çıkarılması sonrasında “Ben tanımlayamadım. Henüz inceleme yapamadım ve teşhis edemedim” demişti. Kara, çağdaş, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, demokrat bir okul olduklarını belirterek “Asparagas bir haber üzerinde yoğunlaşılmış. Bir mizansen olabilir. Ben tanımlayamadım. Henüz inceleme yapamadım ve teşhis edemedim. Mesleki ve teknik eğitimi öne alınmış, endüstri ve sanayi ile işbirliği ile bir şeyler yapan tecrübeli bir okuluz. Bu tür nahoş haberler okulumuzu yoruyor. Kesinlikle bu iddiaları kabul etmiyoruz. Böyle bir okula ben bile inanmıyorum” demişti. Söz konusu lise öğrencileri ise durumu doğrularken, “Bizler özgür olarak dini vecibelerimizi yerine getiriyoruz” demişlerdi.