24 Şubat 2009 Salı

Zorunlu Din Dersinde Flaş Karar

Antalya 3. İdare Mahkemesi, zorunlu din dersi konusunda flaş bir karara imza attı. İşte mahkemenin verdiği karar...

Antalya 3. İdare Mahkemesi, bir çiftin 5. sınıf öğrencisi kız çocuklarının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle açtığı davada, uygulamanın öğrenci lehine yürütmesini durdurdu. Antalya'da yaşayan M.A.D. ile D.D. çiftinin Muratpaşa ilçesindeki bir ilköğretim okulunun 5. sınıfında eğitim gören kız çocukları S.D'nin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle açtıkları davada, Antalya 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muratpaşa Kaymakamlığı aleyhine açılan davada Avukat Nusret Gürgöz, S.D'ye eğitim gördüğü ilköğretim okulunda ailesinin iradesine, dini inançlarına ve felsefi görüşlerine aykırı biçimde dinsel eğitim verildiğini, davalı idarenin işleminin hukuka aykırı olduğunu savundu. Gürgöz, dava dilekçesinde, Anayasa'nın 24. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” hükmü ile dördüncü fıkradaki, “Din ve ahlak eğitimi ve öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır” hükmünü hatırlattı. Gürgöz, dilekçesinde, Milli Eğitim Temel Kanunu çerçevesinde laiklik ilkesinin esas olduğunu, Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi'nin de ilköğretim okulları, lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer aldığına işaret etti. Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin 9. maddesine dilekçesinde yer veren ve Anayasa'nın bu çerçevede, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir” kararına işaret eden Nusret Gürgöz, Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 1990 yılında aldığı kararla, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine mensup öğrencilerin zorunlu din dersine girmeleri zorunluğunun bulunmadığını bildirdi. Bu kararla, zorunlu din dersinden İslam dinine mensup olmayanların muaf tutulmasının amaçlandığını, herhangi bir dine mensup olmayan kişilerin de çocuklarının bu muafiyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirten Gürgöz, benzer bir davada Antalya 2. İdare Mahkemesi'nce 2007 yılında verilen uygulamanın iptali kararı ile Danıştay'ın bu karara yönelik onamasını hatırlattı. Gürgöz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de benzer istemle açılan bir davada Türkiye'yi kusurlu bulduğunu da anımsattı. “İÇSEL ÇATIŞMA VE SINIFTA KALMA RİSKİ” Davacı çiftin çocuklarına bu dersten not verildiğini, öğrencinin içsel çatışma yaşayarak dersi algılamakta zorlandığını iddia eden Gürgöz, dilekçesinde, “Öğrencinin sınıfta kalma riski vardır. İşlem hukuka açıkça aykırıdır. Bu nedenle telafisi güç zararlar oluşmuştur” ifadesine yer verdi. Gürgöz, davacı çiftin çocuklarına yönelik zorunlu din dersinin yürütmesinin durdurulmasını ve işlemin iptalini talep eti. Davalı Muratpaşa Kaymakamlığı da savunmasında, zorunlu dersler arasında yer alan Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi'nden sadece Türk vatandaşı Hristiyan ve Musevilik dinine mensup olanların muaf olduğunu, davacı öğrencinin bu muafiyet kapsamı dışında kaldığını öne sürerek, davanın reddedilmesini talep etti. MAHKEMENİN KARARI Zorunlu din dersinin yürütmesinin durdurulması istemine yönelik kararı veren Antalya 3. İdare Mahkemesi, gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesi, gerekse İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmesi'nin 9. madde hükümlerinin herkesin dini inancını ve özgürlüğünü koruduğunu ifade etti. Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 9 Temmuz 1990 tarihli kararla, ilk ve orta öğretim okullarında İslam dini öğretimine yönelik okutulan Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi dersinden İslam dinine mensup olmayanların muaf tutulduğunu belirten mahkeme heyeti, “Herhangi bir dine mensup olmayan kişilerin velisi oldukları çocuklarının da bu muafiyet kapsamında değerlendirilmesinin ilgili yasal düzenlemeler ve bu düzenlemelerin amacına uygun olacağı açıktır” görüşüne hükmetti. Mahkeme heyeti, zorunlu din dersi uygulamasının davacı öğrenci yönünden yürütmesinin durdurulmasına karar vererek, kararına ilişkin şu tespitlerde bulundu: “Davalı idareye yaptıkları başvuruda veya dava dilekçesinde, okulda zorunlu olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi dersinin dini ve felsefi inançlarına uygun olmadığını belirten davacıların herhangi bir din mensubu olduğuna bakılmaksızın, temel hak ve hürriyetlerden olan dini inanç özgürlüğünün uygulanması kapsamında çocuğunun zorunlu sayılan dersten muaf tutulması gerektiği sonucuna varıldığından, bu istemin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden, yürütmesinin durdurulmasına oy birliğince karar verilmiştir.” Avukat Nusret Görgöz yaptığı açıklamada, müvekkillerinin Alevi inancına mensup bir aile olduğunu belirterek, ilgili yasalar ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak Antalya 3. İdare Mahkemesi'nin herhangi bir inanca bakılmaksızın zorunlu din dersinin yürütmesini 5. sınıf öğrencisi S.D. lehine durduğunu bildirdi. Farklı dini inancı olan ya da dini inancı bulunmayan vatandaşların zorunlu din eğitime alınamayacağını kaydeden Gürgöz, “Karar emsal teşkil ediyor. Zorunlu din dersinden muaf olmak isteyenler dava açsın” dedi. Gürgöz, kararın Türkiye'de bu yönde verilen 6-7 karardan biri olduğunu söyledi.

Buluşuyla Su Tasarrufu Sağlayacak...

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen "Bu Benim Projem" adlı yarışmaya katılan Asiye Yıldız, hazırladığı projeyle Türkiye'de ve dünyada su tasarrufu sağlayacak.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen "Bu Benim Projem" adlı yarışmaya katılan Burdur Gazi İlköğretim Okulu 7/B sınıfı öğrencisi Asiye Yıldız, hazırladığı "Çevre Dostu Gülüşler" isimli projesiyle Türkiye'de yılda 3 milyon 360 bin ton, dünyada ise 90 milyar ton su tasarrufu sağlayacak.
Bu yıl 4'üncüsü düzenlenecek "Bu Benim Eserim' proje yarışmasında İlköğretim okulları arasında Antalya'da yapılacak bölge final yarışmasına Burdur'a bağlı İlköğretim Okulları arasında katılmaya hak kazanan 13 proje arasında en iddialı proje olarak öne çıkan "Çevre Dostu Gülüşler" adlı proje iddiasını bölgede ve Türkiye finalinde sürdürecek. YILDA 90 MİLYAR TON SU TASARRUFU Dünyadaki kullanabilir su kaynakları giderek azaldığından yola çıkan genç mucit Yıldız, TEMA Vakfının verilerinden yola çıkarak geleneksel diş fırçalamada bir kişinin 15 litre suyu boşa akıttığını ve eğer kişi günde 2 kez diş fırçalarsa 30 litre, 4 kişilik ailede bu rakamın 120 litre olduğunu bilimsel verilerle ortaya koydu. Yıldız, düşüncesini büyüterek su kaybının Türkiye'de 840 milyon tonu bulduğunu belirterek geleneksel diş fırçalama yerine "köpük diş macunu" ile Türkiye'de yılda 3 milyon 360 bin ton su dünyada ise 90 milyar ton su tasarrufu sağlanacağını söyledi. DİŞ FIRÇALARKEN ARTIK BİR BARDAK SU KULLANILACAK Süleyman Demirel üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Elamanı Yrd. Doç. Dr. Mine Öztürk Tonguç ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğretim elemanı Yrd. Doç. Dr. Fatma Tomul'un desteğini alan "Çevre Dostu Gülüşler" adlı projenin aşamalarını anlatan genç mucit Yıldız şunları söyledi: "Dünyamızdaki kullanabilir su kaynakları giderek azalmakta Geleneksel diş fırçalamada 15 lt su boşa akar Eğer kişi günde 2 kez diş fırçalarsa 30 litre 4 kişilik ailede 120 litre olur Çevremdekilerin diş fırçalarken macunu fırçaya sürüp, ıslatmak için suyu açtıkları ve suyu kapatmadıkları idi. Bu çocuklarda daha yaygındı Ayrıca yutulan macunun flüorürden dolayı çocuklarda tehlike yaratması Doğru fırçalamada fırça ve macun ıslatılmamalıdır. Bu sorunlara çözüm bulmak için sulandırılmadan kullanacağımız su tasarrufu yaptıran, yutulmayan diş macunu yapmaktı. Sabunun sıvı yada köpük kullanımı var, macununda da olabilir. Köpük yapıcı dispanser pompalardan yararlanarak köpük macun yaptım. Macunun sulandırılmasında saf su kullandım. Çünkü su sağlıklı ve ucuzdu. Denemelerde macuna değişik ölçülerde saf su ekledim. En iyi sonuç 300 ml saf suda 16 gram macun oldu. Karışımı dispanser pompaya koydum ve köpük olarak çıkıyordu Direkt ağzıma götürüp fırçalama yapıyordum 3 dakika fırçaladıktan sonra 1 bardak su ile ağzımı çalkaladım. İşte elde etmek istediğim sonuç. Diş fırçalarken artık 1 bardak su kullanıyordum."

Haberler Çıktı, Yakıt Geldi...

Bornova’daki kalorifer yakıtı biten okulun müdürü, ‘Yakıt gelene kadar çocuğunuzu göndermeyin’ dedi. Veliler ‘Bedava kömür dağıtılıyor ama okula zamanında yakıt verilmiyor’ diye isyan etti.

İzmir'in Bornova ilçesindeki Altındağ İlköğretim Okulu'nda kalorifer yakıtının bitmesi üzerine, öğrenciler soğuk sınıflarda ders yapmak zorunda kaldı. Okul Müdürü İlknur Acaroğlu'nun bulduğu çözüm, velilerden özellikle hasta olabilecek çocuklarını yakıt alınana kadar okula göndermemelerini istemek oldu. Olaya tepki gösteren bazı veliler, “Herkese bedava kömür dağıtıyorlar ama okulları unutuyorlar. Yakıtın biteceğini göremediler mi?” diye tepki gösterdi. Çabalar sonuçsuz kaldı Altındağ semtindeki okulda geçen hafta yakıtın bitmesi nedeniyle, kaloriferler yakılamadı. Mevsimin en soğuk günlerinin yaşandığı İzmir'de soğukta kalan öğrenciler için okul idaresinin yaptığı girişimler de yetersiz kaldı. Araya hafta sonu tatilinin girmesine rağmen yakıt sorunu halledilemedi. Okul Müdürü İlknur Acaroğlu, soğuk havanın etkisini arttırmasına rağmen Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yakıt sorununu çözememesi üzerine, velilerden hasta olabilecek durumdaki çocuklarını yakıt gelene kadar göndermemelerini istedi. Velilerden bazıları, müdürün tavsiyesine uyup çocuklarını okula göndermedi. Diğer öğrenciler, sınıflarında üşüyerek ders yapmak zorunda kaldı. Müdür Acaroğlu olayla ilgili olarak şunları söyledi: “Geçen cuma günü yakıtımız bitti. Belirlenen süreden önce biten yakıt içen gerekli bağlantıları yaptık ama bizim dışımızdaki aksaklıklardan dolayı yakıt gelmedi. Bugün ya da yarın, yakıtın gelmesini bekliyoruz. Öğrenci velilerine de, çocuklarının hasta olmasının önüne geçmek için böyle bir tavsiyede bulundum.” Velilerin tepkisi Çocuklarını okul içinde ve okul dışında, onlar gibi üşüyerek bekleyen bazı veliler bu duruma tepki gösterdi. Velilerden bazıları tepkileri şu sözlerle dile getirdi: “Herkese, ihtiyacı olmayana bile kömür dağıtılıyor ama çocukların ısınması için okula gerekli yakıt getirilemiyor. Yakıtın bitebileceğini göz önünde bulundurarak gerekli önlemi zamanında alsalardı.” Geçen hafta da Konak ilçesindeki bazı okullarda, kömür bittiği için kaloriferler yakılamamıştı. Haberler çıktı, yakıt geldi Altındağ İlköğretim Okulu'nda yakıt bittiği için öğrencilerin soğukla başbaşa kaldığı haberlerinin dün internet sitelerinde yer almasının ardından, yetkililer işlemleri hızlandırdı. İlçe Milli Eğitim Şube müdürlerinin de inceleme yaptığı okula, saat 16.30 sıralarında fuel-oil geldi. Yakıtın tankerden boşaltılmasının ardından, kaloriferler ancak son derste yakılabildi. Böylece öğrenciler son derste ısınabildi.

Öğrencilerin Motivasyonu Neden Bozulur?

ÖSS'ye hazırlık sürecinin en önemli unsurlarından birisi de sınava iyi bir şekilde motive olmaktır. Motivasyon, bir anlamda öğrencinin "çalışma iştiyakı"dır.

Motivasyonu iyi olan öğrenci hedefine hızlı ve emin adımlarla ilerlerken, motivasyonu düşük olan öğrenci, bu süreçte adeta "yaya" kalmaktadır. Genellikle öğrencilerin motivasyonunu olumsuz yönde etkileyen faktörler şunlardır: Ümitsizliğe düşmek: Öğrencinin sınavı gözünde büyütmesi, kendisini yetersiz hissetmesi, başarı düzeyi yüksek olan arkadaşlarıyla kendisini kıyaslaması, ümitsizliğe düşmesinin başlıca sebeplerindendir. Ümitsizliğe düşen öğrenci çalışma şevkini kaybettiği için bir süre sonra "nasıl olsa kazanamayacağım" diyerek çalışmayı bırakabilir. Bu girdaba düşen öğrencinin psikolojik destek alması çok önemlidir. Gerçekçi hedeflerin olmayışı: Öğrencinin hedef belirlerken gerçekçi olması ve "ayaklarının yere basması" çok önemlidir. Bazı öğrenciler kapasitesini ve çalışma temposunu göz ardı ederek kendileri için çok yüksek olan hedefleri belirleyebiliyor. Daha sonra bu hedeflerine ulaşamayacaklarını anlayınca da strese girip motivasyonlarını kaybederler. Acelecilik: Özellikle "hırslı öğrenciler" bir süre çalıştıktan sonra hemen netlerinin "patlamasını" bekler. Oysa netlerin yükselmesi için zamana ihtiyaç vardır. Bu sabrı gösteremeyen öğrenci "çalıştığım halde netlerim bir türlü yükselmiyor" diyerek pes edebiliyor. Arkadaş çevresinin olumsuz etkisi: ÖSS havasından uzak olan arkadaş grubunun tesiriyle öğrencinin çalışma performansında ciddi bir düşüş gerçekleşir. Bu tür arkadaşlar, çalışan bir öğrenci için adeta "fren" gibidir. Verimsiz ders çalışma: Öğrenci, sistemli ve sonuca yönelik olmadıktan sonra saatlerce ders çalışsa dahi istediği verimi alamaz. Verim alamayınca da bir süre sonra psikolojik anlamda "yorulacak" ve motivasyonunu kaybedecektir. Sınav kaygısının etkisi: Sınav kaygısı yaşayan öğrenci huzursuz ve gergin olduğu için bir türlü motive olamaz ve ders çalışmaya odaklanamaz. Bu tür öğrencilerin rehberlik servisinden destek alması faydalı olacaktır. Ebeveynin yanlış tutumu: Ebeveynin çocuğuna yönelik yüksek beklenti içine girmesi, ümitsiz konuşması, öğrenciyi başkasıyla kıyaslaması, sınavı bir ölüm-kalım meselesi haline getirmesi öğrenciyi olumsuz yönde etkileyecektir. Ebeveyn soğukkanlı olmalı, çocuğuna destek vermelidir.

Öğrenci ve Öğretmenlerimize Talipler...

Türkiyeli öğrencilerin yanı sıra akademisyenleri de ülkelerine çekmeye çalışan Malezya üniversiteleri cazip fırsatlar sunuyor.

'Türkiye, Malezya mı olacak?' Bu konu geçen yıl Türk kamuoyunu uzun süre meşgul eden gündemlerden biriydi. Sağlam bir zemine oturmamasına rağmen konuyla ilgili yazı dizileri yapıldı, TV'lerde tartışma programları düzenlendi. Sonuç; saman alevi gibi başlayan tartışma hiçbir katkısı olmadan kendiliğinden kapandı. Türkiye Malezyalaşmaya çalışmıyor; ama Malezya'nın Türkiye'yi yakından izlediği bir gerçek. Bu durumu ülkenin saygın eğitim kurumlarından Malezya Teknoloji Üniversitesi (UTM) Rektörü Prof. Dr. Zaini B. Ujang de doğruluyor. Türk üniversitelerini yerinde incelemek, işbirliği ve öğrenci değişim programlarını hayata geçirmek üzere Türkiye'ye gelen Rektör Ujang, Malezya'daki eğitim fırsatlarını Aksiyon'a anlattı. Profesör Ujang başta UTM olmak üzere Malezya'nın hem Türk öğrencilere hem de akademisyenlere kapılarını ardına kadar açtığını söylüyor. 26 milyonluk (2005) ülkede çoğu dünyaca kabul gören 61 üniversite bulunuyor. Malezya'da ilme ayrı bir önem veriliyor, nüfusun yüzde 90'ı okuma yazma biliyor. Gençlerinin de yüzde 40'ı yüksek öğrenim safhasında. Yabancı öğrenciler için bile yıllık eğitim ücreti 1800 dolar civarında. Hayat standardı olarak çoğu ülkeden (Türkiye dahil) ucuz. Türk öğrencilerin yıllık masrafı, hangi bölümde okursa okusun, 3 bin dolar civarında oluyor (master ve doktora dahil). Türkiye'nin tanıdığı ve İngilizce eğitim veren üniversitelerde de durum aynı. YÖK'ün denklik verdiği üniversitelerden UTM'de hali hazırda 40 Türk eğitim görüyor. Ülke genelinde ise 200 Türk öğrenci bulunuyor. Ziyareti kapsamında İstanbul, İstanbul Teknik ve Fatih üniversitelerini inceleyen Malezya heyeti, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından da kabul edildi. Türk eğitim sistemini kaliteli bulan heyet, Türk akademisyenlerinin çalışma azminden etkilenmiş. Rektör Ujang, yeni eğitim döneminde açtıkları 230 yabancı öğretim kadrosuna Türkiye'den yeni hocalar eklemek istediklerini söylüyor: " UTM'de Avrupa, ABD ve Japonya'dan saygın akademisyenler var. Yeni dönemde Türk akademisyenleri aramızda görmek istiyoruz. Türkiyeli Teolog Doç. Dr. Nurullah Kurt tam zamanlı hocamız, kendisinden memnunuz. Ziyaretimizde daha net gördük ki; Türk akademisyenler belli bir alanda çalışıyor ve üniversitelerini değiştirseler de alanlarını değiştirmiyor. Bu sayede konularına daha hâkim oluyorlar. Takım çalışmalarına da uygunlar, bizim için bu çok önemli. Türk üniversitelerinin kaliteleri de ortada. Türk hocalardan alacağımız şeylerin olduğunu düşünüyoruz." Kuruluşu 1904'e kadar dayanan ve 27 bin öğrencisi bulunan UTM dünya sıralamasında ilk 358'e girmiş. 16 yıldır Malezya'da yaşayan Mardinli Doç. Dr. Kurt, UTM'de çalışmaktan memnun. Malezya kültürünün Türkiye'yi andırdığını vurguluyor, bu yüzden Türklerin ülkeye kolay uyum sağladığını belirtiyor: "Malezya üniversiteleri araştırma ve geliştirmeye büyük bütçeler ayırıyor. Türk akademisyenler burada geniş yelpazede çalışabilirler. Mesela UTM'nin Robotik ve Nano teknolojileri ile petrol ve çevre mühendislikleri bölümleri çok iyi. Bu bölümlerde dünyada isim yapmış profesörler de var. Çok kültürlü atmosferde çalışmalarını sürdürüyorlar." Aynı zamanda UTM'nin Ortadoğu temsilciliğini üstlenen Kurt, Türk akademisyenleri uzun veya kısa zamanlı peridolarla UTM'ye davet ediyor. Aslında Malezya başörtü sorunundan dolayı yüksek öğretimine devam edemeyenler için de iyi bir fırsat. Hem düşük maliyete İngilizce dilinde eğitim alma hem de eğitimini başörtüsüyle yapabilme imkânı var. Kendisi de başörtülü olan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sıtı Hamısah Tapsır, ülkedeki demokrasi kültürüne vurgu yapıp; "Bizde başörtüye değil, performansına bakılır" diyor.

Boğaziçi Öğrencilerinden Protesto...

Boğaziçi Üniversitesi'nde derslere şapkayla girdikleri gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılan başörtülü öğrenciler, arkadaşlarıyla birlikte kararı protesto etti.

Yağmur altında Kuzey Kampüs'ten yürüyüşe başlayan çok sayıda öğrenci, rektörlük önünde soruşturma kağıtlarını yırttı. Rektör Prof. Dr. Kadri Özçaldıran'ın olumlu kararına rağmen yasağı sürdürme gayretinde olan BÜ Eğitim Fakültesi, yine yasakçı uygulamayla gündeme geldi. Eğitim Fakültesi Dekanlığı derslere şapka ile giren 16 öğrenciye yönetmeliğe aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle soruşturma açtı. Başörtülü ve başı açık öğrencilerin buna tepkisi ise gecikmedi. 'Rektör + başörtülü öğrenci + eğitim fakültesi + şapka = soruşturma!' sloganıyla öğrenciler duruma ilginç bir şekilde cevap verdi. Yaklaşık yüz öğrenci 'Rektör sözünü tut' sloganıyla geldikleri rektörlük önünde alkışlı eylem yaptı. Ardından 16 öğrenciye gönderilen ve çoğaltılıp elden ele ulaştırılan soruşturma belgeleri yırtılarak rektörlük kapısı önüne bırakıldı. Öğrenciler, yaptıkları basın açıklamasında, "Boğaziçi hiçbir zaman dayatmanın, ayrımcılığın ve yasakçılığın yeri olmayacak. Rektörün sözüne rağmen soruşturma açılması BÜ geleneklerine aykırıdır. Biz bu soruşturmayı kabul etmiyor, muhatap almıyoruz." ifadesini kullandı. Öğrenciler açıklamanın ardından sessizce dağıldı.

Üniversite Öğrencilerine İstihdam İmkanı...

90 milyonluk CV birikimiyle küresel düzeyde istihdam imkanı yaratan İK sitesi Monster, gençlere ulaşmak ve tanıtım yapmak amacıyla yarı zamanlı olarak üniversite öğrencilerini istihdam ediyor.

Türkiye'de 2008 yılında faaliyete başlayan ve 90 milyonluk CV birikimiyle küresel düzeyde istihdam imkanı yaratan İK sitesi Monster, gençlere ulaşmak ve tanıtım yapmak amacıyla yarı zamanlı olarak üniversite öğrencilerini istihdam ediyor. Kampus Marka Yöneticisi (KMY) unvanını taşıyan 500 temsilci; 38 kentte 57 üniversite ve 65 kampusta Monster markasını tanıtıyor ve markanın üniversite içerisinde iletişim faaliyetlerini yürütüyor. KMY'ler, kendilerine verilen PDA cep telefonu ile İntranet üzerinden merkez ofis çalışanlarıyla birlikte etkinlikler organize ediyor ve tanıtım projeleri üretiyor. Her KMY çaylak ve diğer öğrencilerden oluşan 20-30 kişilik bir ekibi yönetiyor. Performansa ve hizmet süresine göre Çaylak KMY, Junior KMY, Senior KMY ve Bölge direktörlüğüne giden bir kariyer yolu bulunuyor. Başarılı olanlar, şirketin merkez ofisi ile gençlik pazarlama ajansı Youth Republic'da iş ve staj imkanı yakalıyor. Adaylar www.monster.com.tr üzerindeki “Kampus marka yöneticisi olmak istiyorum” ilanına başvurabiliyor.