30 Ekim 2009 Cuma

İmam Hatipliler Kurultayda Buluşuyor...

Önder İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği'nin organize ettiği kurultaylardan 5.si pazar günü Beyoğlu İHL'nde gerçekleştirecek.

İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER)'in, Beyoğlu İHL'nde gerçekleştireceği 5. İmam Hatip kurultayı 1 Kasım 2009 Pazar günü Beyoğlu İHL'nde gerçekleştirecek. İlki 2005'de Ankara'da yapılan, bu yıl ise Beyoğlu İHL'nde yapılacak olan kurultay saat: 10.00-14.30 arasında gerçekleştirilecek. İmam-hatiplilerin meseleleri ve yeni gelişmelerin değerlendirileceği toplantıda bölgelerden gelen temsilciler, çözüm ve vizyon teklifleri, önümüzdeki dönemde İHL'lerin rolü ve yapılması gerekenleri tartışılacaklar. Geçtiğimiz yıl 50. yılını geride bırakan ÖNDER, bu yıl kurultayda imam-hatip liselerinin ve ÖNDER' in 50 yıllık köklü geçmişini anlatan bir kitap-albüm çalışmasını tanıtacak. Önemli bir arşiv kaynağı olacak olan albümde yazılar, röportajlar ve fotoğraflarla İHL'nin kuruluşundan bugüne gelip geçen isimler, yaşananlar ve dönüm noktaları hakkında ciddi belge ve bilgiler yer alacak.

Okul Öncesi Eğitim Yaygınlaştırılsın...

SETA Vakfı, “Türkiye’de Milli Eğitim Sistemi-Yapısal Sorunlar ve Öneriler” adıyla bir rapor yayınladı.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, “Türkiye'de Milli Eğitim Sistemi-Yapısal Sorunlar ve Öneriler” adıyla bir rapor yayınladı. Raporda, milli eğitimin, okulöncesi eğitimden yükseköğretime kadar birbiriyle ilişkili bir sistem olarak ele alınması gerektiği vurgulanarak, eğitimde köklü ve ani düzenlemelerden kaçınılması gerektiği ve değişikliklerin kademeli yapılarak kimsenin mağdur edilmemesi gerektiğine dikkat çekildi. Yrd. Doç. Dr. Gür, Milli Eğitim Bakanlığı'nın okul öncesi eğitimi illerde yaygınlaştırma politikasıyla ilgili olarak da, “Dünyada okul öncesi eğitimin yaygınlaşması, kadınların işgücüne katılımından ortaya çıkan bir zorunluluktur. Okul öncesi eğitime çok fazla metafizik bir anlam yüklemeye gerek yok” dedi. Yrd. Doç. Dr. Gür, ayrıca eğitimde eşitsizliğin yok edilmesinden ve fırsat eşitliğinin sağlanmasından yana önemli rol atfedilen okul öncesi eğitimin, başarılı olarak uygulandığı illerde yaygınlaştırılmaya çalışıldığını belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı kendisiyle çelişmektedir. Çünkü okul öncesi eğitime biçilen rollerden biri bölgelerarası eşitliği sağlama hedefidir. MEB zaten okullaşma oranı yüksek illere yatırım yapıyor” şeklinde konuştu. Yrd. Doç. Dr. Gür, okul öncesi eğitimle ilgili olarak, “Belli bir sayının üzerinde çalışanı olan işletmelere kreş açma zorunluluğu getirilmeli” şeklinde öneride de bulundu.

27 Ekim 2009 Salı

Öğrencinin Başarısını Neler Arttırıyor...

Türkiye'de yapılan bir araştırmada, kendine ait bilgisayarı ve çalışma masası olan öğrenciler daha başarılı.

Geçtiğimiz günlerde yapılan Uluslararası 5. Balkan Eğitim ve Bilim Kogresi'nde, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Demir ile aynı bölüm Araştırma Görevlisi Serpil Kılıç ve GENAR Araştırma Danışmanlık şirketi analistlerinden Özer Depren tarafından bir bildiri sunuldu. Bildiride, öğrencilerin matematik başarısı üzerine hangi faktörlerin ne derece etkili olduğunun belirlenmesi amacıyla yaklaşık 4 bin 500 ilk ve orta dereceli okul öğrencisi üzerinde araştırma yapıldığı kaydedildi. Araştırmada, anne ve babanın eğitim düzeyi, ailenin sosyo-ekonomik statüsü, öğrencinin okuduğu okul türü, matematiğin öğrenci için önemi gibi faktörlerin, çocuğun matematik performansı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu değerlendirildi. -ANADOLU, FEN VE ANADOLU MESLEK LİSELİLER, DÜZ LİSE ÖĞRENCİLERİNDEN DAHA BAŞARILI- 66 ilköğretim, 241 çok programlı lise, 520 Anadolu lisesi, 43 fen lisesi, bin 388 meslek lisesi, 171 Anadolu meslek lisesi, bin 955 düz lise öğrencisi toplam 4 bin 384 çocuğa, ''matematiğin kendileri için önemi, ebeveyn eğitim düzeyi, bilgisayar sahipliği, kendine ait çalışma masası sahipliğine'' ilişkin sorular yöneltildi. Verilen cevaplar değerlendirildiğinde, Anadolu liseleri, fen liseleri ve Anadolu meslek liselerine devam eden öğrencilerin düz lisede okuyan bir öğrenciye oranla başarılı olma ihtimali 51 kat olarak belirlendi. -ÇALIŞMA MASASI 2, BİLGİSAYAR 1 KAT BAŞARIYI ARTIRIYOR- Aynı değerlendirmede, öğrencinin kendine ait çalışma masasına sahip olmasının başarısını 2 kat, bilgisayarının olmasının ise 1 kat artırdığı sonucu ortaya çıktı. Araştırmada, bilgisayar sahipliğinin tek başına başarıyı etkileyen bir faktör olmadığı, bilgisayarın ne amaçla kullanıldığının önemli olduğunun altı da çizildi. Bilgisayarın sadece internet ve eğlence için kullanılmasının, öğrencinin başarısını düşürdüğü belirtildi. Ülkedeki okul türleri arasındaki başarı farklarının bir kez daha görüldüğüne işaret edilen sonuç bölümündeki değerlendirmede ise çalışma masası ve bilgisayara sahip olmanın başarıya etkisinin bu araştırmayla görüldüğü belirtildi. Türkiye'deki her ailenin sosyo-ekonomik durumunun çalışma masası ve bilgisayar imkanlarını sağlayamayacağı gerçeğinin altı çizildi. Araştırmanın, öğrencilerin evlerinde çalışma masası ve bilgisayar bulunmasa dahi, okullarında bu imkanlara sahip olabilmeleri için devletin, coğrafi bölge ayırmaksızın her yöreye yatırım yapmaya elverişli bütçe planları yapması gerekliliğini ortaya çıkardığı kaydedildi.

Okul Zili Bugün TRT 3'te Çalıyor...

Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve TRT, 'domuz gribi' ile mücadele kapsamında ortak bir proje başlattı.

Milli Eğitim Bakanlığı ile TRT arasında, yayınlanacak dersler konusunda protokol imzalandı. Buna göre Ankara'da okulların bir hafta tatil edilmesi dolayısıyla bugünden itibaren TRT 3'te 07.00 ile 14.00 saatleri arasında canlı eğitim ve öğretim yayınları yapılacak. Daha sonraki dönemlerde de Türkiye'de herhangi bir okulda eğitime ara verildiğinde, o dönemin müfredatı TRT 3'ten canlı verilecek. Bunun yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı, domuz gribinin yayılma hızını yavaşlatmak amacıyla ülke genelinde okulları 30 Ekim'de tatil etti. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, velilerin öğrencileri okula göndermede gösterdikleri hassasiyeti, söz konusu saatlerde ekran başında olmalarını sağlama noktasında da göstermelerini istedi. Toplumun bir paniğe sürüklenmesi, özellikle ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili kaygılarını daha yüksek düzeyde taşıyor olmalarının bu tedbirleri almalarını gerekli kıldığını ifade etti. Televizyon yoluyla eğitimin bir zorunluluk neticesinde doğduğuna dikkat çeken Çubukçu, derslerin 155 öğretmen ile yapılacağını aktardı. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, yayınlarla ilgili şu bilgiyi verdi: "Yayınlar hafta içi sabah 07.00'de başlayacak 14.00'te sona erecek. Sadece salı günü Meclis'in açık olması ve grup toplantıları nedeniyle sabah 07.00'de başlayıp 10.00'da bitecek." Kapsama alanı yüzde 100'e yakın olduğu için yayınların köylere mezralara kadar izlenebileceğini dile getiren Şahin, sadece karasal değil, uydu ve kabloda da yayın yaptıklarını anımsattı. ÖĞRENCİLER KASIM SONUNDA AŞILANACAK Sağlık Bakanı Recep Akdağ, okullarda kasım ayının son haftası aşılamanın başlayacağını ve ocak ayına kadar devam edeceğini söyledi. Aşının bir takvime bağlı olarak Türkiye'ye getirileceğini belirten Akdağ, aşının diğer ülkelerce de kasımdan itibaren yaklaşık 4 aylık süre içinde temin edileceğini bildirdi. Hastalıkla ilgili paniğe kapılacak bir durumun olmadığını ifade eden Bakan, bireysel tedbirlerin önemini tekrarladı: "El yıkama çok önemli. 5 ay birbirimize sarılmayı, öpüşmeyi, el sıkışmayı erteleyebilirsek hastalığın yayılma hızının azalmasında yararlı olacağına inanıyorum." Bu arada YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, domuz gribi ile ilgili alınan önlemler kapsamında üniversite öğrencilerinin aşılanması için Sağlık Bakanlığı'na bir yazı yazarak, "Eğer bir şey olursa öğrencileri aşılamaya hazır olun." diyeceklerini bildirdi. Bu talebi birkaç kez Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a sözlü olarak ilettiğini belirten Özcan, "Domuz gribi nedeniyle üniversitelerde tatil yok." dedi.

Hacettepe Üniversitesi'nde Provokasyon...

Hacettepe Üniversitesi'nde ideolojik amaçlı stant açmak isteyen bir grup öğrenci, üniversite güvenlik görevlilerini darp etti.

Güvenlik güçlerinin müdahale ettiği olayda bir polis memuru bıçaklanarak yaralandı. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde HÜ Hazırlık bölümü önünde ideolojik amaçlı stant açmak isteyen bir grup öğrenci ile özel güvenlik görevlileri arasında tartışma çıktı. Güvenlik görevlilerinin öğrenciler tarafından darp edilmesinin ardından üniversite yönetimi, emniyet güçlerinin olaya müdahale etmesini istedi. Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerinin ilk müdahalesine, bir grup öğrenci bıçakla karşılık verdi. Bu sırada bir polis memuru bıçakla yaralandı. Öğrenciler daha sonra üniversite bünyesindeki kütüphaneyi işgal etti. Bunun üzerine üniversiteye çağrılan Çevik Kuvvet ekipleri olay çıkaran öğrencilere müdahale etti. Olaylarda yaklaşık 70 öğrencinin gözaltına alındığı bildirildi. Bu arada, üniversiteye hizmet veren özel güvenlik görevlileri, olaylarda görüntü almak isteyen basın mensuplarına saldırdı.

23 Ekim 2009 Cuma

Suyu Tuvaleti Olmayan Okul Artık Değişti...

Ankara'daki Toygar Börekçi İlköğretim Okulu artık pırıl pırıl...

Veli ve öğrencilerin okulda suların akmadığını, tuvaletlerin 20 gündür kapalı olduğunu iddia etmeleri üzerine Milli Eğitim Bakanlığı devreye girdi. Okulda tüm tadilatlar tamamlandı. Ama okul yönetimi tadilat dönemine ilişkin pek çok soru ve iddiayı yanıtsız bıraktı...

Üniversiteliler 'Mülteci Olmayı' Anlatıyor...

10 üniversitenin güzel sanatlar fakültelerinden öğrenciler, resim, animasyon, heykel yoluyla “mülteci olmanın anlamını” yorumladı

Başkent, Bilkent, Doğuş, Erciyes, Gazi, Mersin, Mimar Sinan, Kocaeli, Süleyman Demirel, ve Maltepe üniversiteleri güzel sanatlar fakültelerinden öğrenciler, “mülteci olmanın” anlamını resim, animasyon, heykel, fotoğraf, karikatür, poster, kısa film ve dramadan yararlanarak yorumladı. Türkiye'nin değişik bölgelerinden 10 üniversitenin güzel sanatlar fakültelerinin katıldığı projede üretilen yapıtlar 26-31 Ekim ve 9 - 16 Kasım 2009 tarihlerinde Ankara'da düzenlenecek iki sergi ile beğeniye sunulacak. Ekim ayındaki ilk sergi Ankara Balgat Ceyhun Atuf Kansu Caddesi 122 numarada bulunan Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nde düzenlenecek. 9-16 Kasım tarihlerindeki sergi ise Bilkent Üniversitesi Merkez Kampüsü'nde yer alan Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi'nde yer alacak. Sergiler üniversiteleri de dolaşacak. Çalışmaların fotoğrafları ayrıca “site.mynet.com/unhcr.uni_faproject” adresindeki siteden izlenebilecek. Türkiye'de ilk kaz gerçekleştirilen projeyi 2008 akademik yılının başında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilciliği başlattı. Öğrencilerin çalışmaları 2009 yılının yaz aylarında sonuçlandı. Mültecilik konusunda toplumsal farkındalık sağlamak amacıyla gerçekleştirilen proje çerçevesinde üretilen sanat eserleri sığınmacılarla dayanışma ve misafirperverlik temalarını işliyor. Projenin bir başka amacının, geleceğin sanatçılarına mültecilik konusunda duyarlılık kazandırmak olduğunu belirten UNHCR yetkilileri "Mülteci olmanın zorluğunu kamu oylarına tarih boyunca en iyi bir şekilde sanatçılar anlattılar” dediler. Projeye katılan üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerinde konuya ilgi duyan öğrenciler öğretim üyelerinin de yönlendirmesiyle, resim, animasyon, heykel, fotoğraf, karikatür, poster, kısa film ve drama alanlarında yapıtlar verdiler. UNHCR bu eserleri, Cenevre'deki BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne de ulaştıracak.

Sınav Tarihleri Belli Oldu...

ÖSYM, 2010 yılı sınav takvimini ve ücretlerini belirledi.
google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);
Üniversiteye giriş için ilk aşama olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) başvurular 11 Ocak-12 Şubat 2010, ikinci aşama Lisans Yerleştirme Sınavı'na (LYS) başvurular 3-14 Mayıs 2010 tarihleri olarak belirlendi. ÖSYM, 2010 yılı sınav takvimini ve ücretlerini belirledi. Buna göre, 11 Nisan 2010'da gerçekleştirilecek YGS'ye 11 Ocak-12 Şubat 2010 tarihleri arasında başvurular alınacak. Adaylar YGS için 35 lira ücret ödeyecek. İkinci aşama olan LYS'nin başvuruları da 3-14 mayıs 2010 tarihleri arasında yapılacak. Adaylar katılacakları her bir LYS için 20'şer lira ödeyecek. LYS-1 (Matematik-Geometri), LYS-5 (Yabancı Dil) 19 Haziran, LYS-4 (Sosyal Bilimler) 20 Haziran, LYS-3 (Edebiyat-Coğrafya) 26 Haziran, LYS-2 (Fen Bilimleri) 27 Haziran'da gerçekleştirilecek. Öğrenciler bu sınavlar için lise müdürlükleri ile ÖSYM sınav merkezi yöneticilikleri ve ÖSYM'nin internet sitesinden başvuru yapabilecekler. -KPSS- ÖSYM gelecek yıl lisans, ön lisans ve ortaöğretim mezunları için KPSS düzenleyecek. Lisans mezunları için 10-11 Temmuz 2010'da, ortaöğretim ve ön lisans mezunları için 26 Eylül 2010 tarihlerinde KPSS yapılacak. Lisans adayları 10-21 Mayıs 2010, ortaöğretim ve ön lisans adayları 31 Mayıs-2 Temmuz 2010 tarihleri arasında başvuru yapabilecek. Lisans mezunları 1. oturum için 35 lira, 2. oturum için 55 lira, 3. oturum için 75 lira, dördüncü oturum 95 lira ödeyecek. Ön lisans ve lise mezunları ise 35 lira sınav ücreti alınacak. -DİĞER SINAVLAR- ÖSYM gerçekleştireceği diğer sınavların tarihlerini ve ücretlerini de açıkladı. Buna göre, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı'nın (KPDS) ilkbahar dönemi 2 Mayıs 2010'da ve sonbahar dönemi 7 Kasım 2010'da gerçekleştirilecek. Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı'nın (ÜDS) ilkbahar dönemi 21 Mart 2010, sonbahar dönemi 3 Ekim 2010'da yapılacak. Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı'nın (ALES) ilkbahar dönemi 9 Mayıs 2010, sOnbahar dönemi 21 Kasım 2010'da gerçekleştirilecek. KPDS, ÜDS ve ALES'in sınav ücretleri 40'ar lira olarak belirlendi. Tıpta Uzmanlık Sınavı'nın (TUS) ilkbahar dönemi 17-18 Nisan 2010, sonbahar dönemi ise 18-19 Eylül 2010 yapılacak. Adaylar bu sınav için 60'ar lira ödeyecek. Dikey Geçiş Sınavı 'da 4 Temmuz 2010'da düzenlenecek. Bu sınavın ücreti de 50 lira olacak.

21 Ekim 2009 Çarşamba

Bilkent İlköğretimde Eğitime Başlandı...

Domuz gribinin görüldüğü okulda eğitim neşeli başladı.

Ankara'da domuz gribi vakasının görüldüğü okulda eğitim öğretim yeniden başladı. Grip nedeniyle bir hafta tatil edilen okula öğrenciler bugün geldi. 26 öğrencide H1N1 virüsünün tespit edildiği okulda öğrencilerin tamamının iyileştiği bildirildi. Domuz gribi nedeniyle bir hafta tatil edilen 597 öğrencili Bilkent University Preparatory School (BUPS) İlköğretim Okulu'nda eğitime yeniden başlandı. Öğretmenler ve öğrenciler saat 08.00 sıralarında okula giriş yaptı. Bazı öğrenciler okul servisiyle bazıları ise velileriyle geldi. Okula gelen öğrencilerin neşeli oldukları gözlendi. Ders başı yapılan okulda sabah saatlerinde yoğun bir araç trafiğinin yaşandığı dikkat çekti.
Öğrencilerin gelişini kapı önünde bekleyen Okulun Genel Müdürü James Swetz, şu ana kadar 26 öğrencide H1N1 virüsünün tespit edildiğini, öğrencilerin hepsinin iyileştiğini söyledi. Başka tür grip ve soğuk algınlığı geçiren pek çok öğrencinin olduğunu belirten Swetz, hasta çocukların evde tutulması gerektiğini, ailelerin doktorlarıyla beraber buna karar vereceklerini dile getirdi. Bir basın mensubunun ''Okul olarak herhangi bir önlem aldınız mı?'' sorusu üzerine Swetz şunları söyledi: ''Kapalı olduğumuz hafta boyunca bu konuda eğitim için çalıştık. Velilerimize mesajlar yolladık. Hasta olan çocukların okulda tutulmayacağını biliyoruz. Burada doktorlarımız ve hemşirelerimiz var. Eğer bir acil durum olursa onlar da her zaman müdahale etmeye hazırlar. Semptomları iyi bir şekilde anlattık ki hasta olan çocuklar evde tutulabilsin.'' Okulun genel müdürü James Swetz, ''Velilere basına herhangi bir açıklama yapmamaları yönünde uyarıda bulunuldu mu?'' sorusuna, "Velilere sürekli olarak tek kaynaktan güncel bilgi ulaştırmaya çalıştık. Çünkü böyle zamanlarda dedikodular olabiliyor. Bunlara ortam hazırlamamak için velileri güncel olarak bilgilendirmeye çalıştık. Tek kaynaktan bilgi almaları bizim için önemli.'' şeklinde cevap verdi. BUPS İlköğretim Okulu'nda, öğrencilerde domuz gribi virüsü tespit edilmesi nedeniyle bir hafta eğitime ara verilmişti.

ÖSS İptal Mi Edilecek?

Hakim baba yeni sistemin 2010 yılındaki üniversite sınavında uygulanmaması istemiyle Danıştaya başvurdu.

Hakim, dava dilekçesinde, tek katsayı uygulamasının Matematik-Fen grubu öğrencilerine bariz şekilde avantaj sağladığını öne sürdü. Danıştay uygulamayı durdurursa üniversite sınav sistemini büyük bir kaos bekliyor. İzmir 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Erhan Atlı, Danıştaya sunulmak üzere İdare Mahkemesi Başkanlığına verdiği dava dilekçesinde, YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihli kararıyla, kendi alanından bölüm seçen öğrenciler ile alan dışı tercih yapan öğrenciler arasında uygulanan katsayı farkının kaldırıldığını belirtti. Kendisi gibi hukukçu olmak isteyen kızı Bornova Anadolu Lisesi öğrencisi Banu Atlı'nın, Türkçe, matematik, tarih, coğrafya ağırlıklı eğitim gördüğünü ve Türkçe-Matematik bölümünü seçtiğini belirten Atlı, dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Kızım, Türkçe-Matematik bölümünü seçtiği 2007-2008 yılındaki kurallara göre alan seçmiş ve geleceğine yön vermiştir. Bu yıl sınava katılacaktır. Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği kurallar ile başladığı yarışın son bölümünde kural değişikliğiyle karşılaşmıştır. Yeni kurallar kızımın durumunda olan öğrenciler yönünden değil, bir yıl sonra üniversite sınavına girecek, yani 2010-2011 yılında sınava girecek öğrenciler yönünden uygulanması gerekir.” Getirilen yeni sistemle pek çok sayısal öğrencisinin tercihlerini fen grubundan hukuk, siyasal gibi okullara yönelttiğini kaydeden Erhan Atlı, “Bu durum dershanelerdeki bölüm ayrışmalarından da açıkça bellidir. Yeni sistem çok bariz şekilde sayısal eğitimi alan, 2009-2010 eğitim yılında üniversite sınavına girecek öğrenciler açısından avantaj sağlamıştır. Kamu kurum ve kuruluşları yaptıkları işlemlerde, hukuk devleti, eşitlik, güvenilirlik ilkelerini zedelememelidir” dedi. Daha önce konulan kurallara göre hazırlık yapan öğrenciler yönünden son anda yapılan kural değişikliğiyle, bir kısım öğrencilerin daha avantajlı duruma getirilmesinin “hukuka uygunluk” prensibi ile de bağdaşmadığını savunan Atlı, eskisi gibi kendi alanını tercih eden öğrenciler için 0.8, alan dışı tercihler için de 0.3'lük katsayı uygulamasının bu yıl da sürmesini talep etti.

20 Ekim 2009 Salı

Liseliye İnternet Kafe Yasağı...

Esrarla yakalanan lise öğrencisi S.F.'ye (17) Denetimli Serbestlik Yasası kapsamında ilginç bir ceza verdi.

Mahkeme başkanı tutuksuz yargılanan genci, 1 yıl süreyle kafeterya, içkili restoran, kahvehane ve internet kafelere girmeme cezasına çarptırdı. Duruşmada esrarı başka bir kişiden aldığını belirten S.F, "Denemek için almıştım. Başıma böyle bir şey gelince çok pişman oldum." diye kendini savundu.

30 Bilkentli Öğrenci İyileşti...

Bilkent İlköğretim Okulu'nda görülen domuz gribiyle ilgili olarak öğrencilerin hepsinin iyileştiğini bildirdi.

BİLKENT Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı, Bilkent BUPS İlköğretim Okulu'nda görülen domuz gribiyle ilgili olarak öğrencilerin hepsinin iyileştiğini bildirdi. Prof. Doğramacı ''Ankara'daki 41 vakanın hepsi sizin ilköğretim okulunuzdan mı çıktı?'' sorusuna , ''Hayır. Başka okullardan da var'' yanıtını verdi. Bilkent BUPS İlköğretim Okulu'nda kaç vaka görüldüğünün sorusuna Doğramacı'nın yanıtı ise '30 civarı' oldu.

Üniversitelilere PKK Operasyonu...

Erzincan Üniversitesi'ne giren yeni öğrencileri terör örgütü PKK'nın gençlik yapılanmasına kazandırmaya çalışanlara yönelik yapılan operasyonda 23 kişi yakalandı.

ERZİNCAN Üniversitesi'ne giren yeni öğrencileri terör örgütü PKK'nın gençlik yapılanması olarak nitelendirilen YDGM'ye 'Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi' kazandırmaya çalışanlara yönelik yapılan operasyonda 4'ü kız 23 öğrenci yakalandı. Şüpheliler otobüsle, Erzurum'daki 2'nci Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Erzincan Üniversitesi'ne kayıt yaptıran öğrencileri bölücü örgüte katılmaları yolunda çalışmalar yapıldığı yolundaki ihbar üzerine Emniyet Müdürlüğü 16 Ekim Cuma günü 10'dan fazla adrese eşzamanlı operasyon düzenledi. Terörle Mücadele ile İstihbarat Şubesi ekiplerinin koordinesinde, Güvenlik ve Asayiş Şube Müdürlüklerinin destek verdiği saat 05.00'te başlatılan operasyonda, öğrenci evleri ile Kredi Yurtlar Kurumu'na ait kız- erkek öğrenci yurtlarında arama yapıldı. İsimleri önceden tespit edilen 4'ü kız 23 kişi, yakalanarak gözaltına alındı. Çok sayıda örgütsel dokümanın da ele geçirildiği operasyonda yakalananlar bugün Emniyet Müdürlüğü binasından alınarak, polis otobüsleriyle 13 Şubat Devlet Hastanesi'nde sağlık muayesinden geçirildi. Ellerine kelepçe takılarak hastaneye götürülen şüpheliler doktor kontrolü ardından geniş önlem altında Erzurum'a yola çcıkarıldı.

19 Ekim 2009 Pazartesi

YÖK Üyelikleri Resmi Gazete'de...

Yüksek Öğretim Kurulu üyeliğine yapılan seçimleri ilişkin karar Resmi Gazete'de yayımlandı.

YÖK'ün son Genel Kurulu'nda yapılan seçimler sonucunda Yükseköğretim Kurulu Üyeliklerine, Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı M. Emin Zarasız seçilmişti. Bakanlar Kurulu'nca onaylanan seçimlere ilişkin karar Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

'Velilere Kitap Okuma Kampanyası'

Okula çocuğunu almak için giden veliler Zilin çalmasını Kitap okuyarak bekleyecek.

Yeni eğitim-öğretim sezonunun açılmasıyla 15 milyon öğrenci ders başı yaptı. Yaklaşık 1 milyon 250 bin minik serçe, ilk defa yuvadan uçtu. Ancak küçük öğrenciler, hâlâ kendi ayakları üzerinde duramıyor. Anne-babalarıyla okula gidip geliyorlar. Çıkışta çocuğunu almak için okula giden veliler, son ders zilinin çalmasını el işi yaparak ya da sohbet ederek bekliyor. AK Partili İstanbul İl Özel İdaresi Meclis üyesi Hüseyin Yüksek, ders çıkışına gelen anne-babalar için 'Velilere Kitap Okuma Kampanyası' başlattı. Proje kapsamında velilerin hem kitap okuması hem de çocuklarına okumayı teşvik etmesi amaçlanıyor. Anne-babaların okul önlerinde en az yarım saat harcadıklarına dikkat çeken Yüksek, "İlköğretim öğrenci velileri, çocuklarını okula almaya geldiklerinde kimi zaman soğuk ve yağmurda üşürken, kimi zaman da kavurucu sıcakla bunalıyor. Bazen de dedikodu ve kavga gibi sürtüşmeler yaşanıyor. Tüm bu olumsuzlukları gidermek ve kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için böyle bir çalışma başlattık." dedi. Kampanya çerçevesinde veliler, kütüphane, okuma, spor veya toplantı salonları ya da o saatte boş olan sınıflarda kitap okuyacak. Kitaplar okul, milli eğitim ve özel idare tarafından karşılanacak. Proje, pilot olarak 24 Kasım'da Beykoz'da başlayacak. Daha sonra sırası ile tüm İstanbul'da 39 ilçeye yayılacak. Bölgedeki okullarda gerekli görüşme ve çalışmaları yaptıklarını anlatan Yüksek, "Beykoz'da 48 ilköğretim okulu var. Bu çalışmaya hepsi canı gönülden destek veriyor." diye konuştu. Beykoz Çiğdem İlköğretim Okulu Müdürü Kazım Bozbay ise kampanyaya verdiği desteği şöyle dile getirdi: "Gerekli kitap desteği sağlandıktan sonra velilerimize çok amaçlı salonlarımızı okul çıkışlarında tahsis edeceğiz. Kitap okuma kampanyası ile velilerimiz hem sıcak bir ortamda çocuklarını bekleyecek hem de evlatlarına güzel bir örnek olacak."

İÜ Öğrencilere Ceza Yağdırdı...

Demokratik açılıma öncü olmakla övünen İstanbul Üniversitesi gösteri yapan öğrencilere acımadı.

Türkiye'de ilk Kürt Enstitüsü'nü açarak 'demokratik açılım'a öncü olmakla övünen İstanbul Üniversitesi, 'afiş asmak' ve 'okula zorla girmek' gibi 'suçlamalarla' 54 öğrenciye iki hafta ile iki yıl arasında uzaklaştırma cezaları verdi. Edebiyat Fakültesi Hititoloji Bölümü öğrencisi Burçin Şimşek, 1 Mayıs ve Deniz Gezmiş'in ölüm yıldönümünde afiş astığı için üç hafta uzaklaştırma cezası aldı. Hukuk Fakültesi'nden Şafi Onat'a verilen bir dönemlik uzaklaştırma cezasının gerekçesi 'okula zorla girmek'. Onat, “Muhsin Yazıcıoğlu öldüğünde karşıt görüşlü öğreciler etkinlik yapmıştı. Bu etkinlikte arbede yaşandı. Bunu duyunca okula girmek istedim polis okula almayınca tartıştık” dedi. Bir yıl uzaklaştırma alan Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Mehmet Karadağ'ın anlattılarıysa inanılır gibi değil: “Geçen yıl sol görüşlü öğrencilerden biri sağ görüşlü öğreciler tarafından satırla yaralandı. O olaylarda yaralanan arkadaşa satırla vurmuşum! Mağdur biziz, yaralanan arkadaşım. Niye vurayım? Bir yıl uzaklaştırma aldım. Bu yıl okul bitecekti, bitemiyor.” Mezuniyeti ertelenen öğrencilerden biri de Eren Can: “Kantinde karşıt görüşlü öğrenciyle tartıştık. Önce ifade verdim, ceza çıkmadı. Bir ay sonra tekrar soruşturma açıldı. Bir dönem uzaklaştırıldım.” Üniversite açılır açılmaz verilen cezalar, dün yaklaşık 150 öğrenci tarafından Beyazıt Meydanı'nda protesto edildi. 'Bekçi Yunus eğitim hakkıma dokunma' yazılı pankart taşıyan üniversiteliler, 'Tayyip'e doktora, öğrenciye ceza' diye slogan attı. Öğrenciler Rektör Prof. Dr. Yunus Söylet'e 'Nobel Disiplin Cezası Ödülü' vererek eylemlerini bitirdi.

16 Ekim 2009 Cuma

İHL Yönetmeliği'nde Değişiklik...

İmam-Hatip Liseleri Yönetmeliğinde değişiklik yapan yeni yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlandı.
Değişiklikle yönetmeliğe 7. maddenin 1. fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen 2. fıkra şöyle: "İmam-Hatip Liselerinde bir ders saati süresi, 3.7.2002 tarihli ve 24804 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Mesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliğinin 161. maddesi hükmünce uygulanır. Gerektiğinde laboratuvar uygulamaları ve zümre öğretmenler kurulunun kararıyla özelliğine göre bazı derslerde blok ders yapılabilir. Ancak her blok ders, iki ders saati süresini geçemez."

20 İlköğretim Öğrencisi Zehirlendi...

Osmaniye’nin Hasanbeyli ilçesinde, 20 ilköğretim öğrencisi zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırıldı.

Alınan bilgiye göre, Mustafa Kemal İlköğretim Okulu 2, 3 ve 4. sınıf öğrencisi 20 çocuk, mide bulantısı, kusma ve baş dönmesi şikayetiyle sağlık ocağına götürüldü. Öğrenciler, zehirlenme şüphesi ile 112 Acil Servis ekiplerince Osmaniye Devlet Hastanesine kaldırıldı. Hastane Başhekim Yardımcısı Dr. Alper Latif Boz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "besin zehirlenmesi" üzerinde durduklarını, öğrencilerin müdahale sonrasında serviste gözlem altında.

Üniversiteliler Spotçuların Kapısında...

Üniversitelerin açılması ile birlikte son günlerde alışveriş sezonunda bir hareketlilik yaşanıyor.
Ailelerinden uzakta, farklı şehirlerde okumak zorunda olan öğrenciler özellikle bu dönemde spotçuların kapısını çalıyor. Sadece üniversite öğrencileri değil, İstanbul gibi iş imkânının olduğu büyük şehirlerde çalışanlar ya da yeni ev kuran aileler de spotçuları ziyaret edenler arasında. Öğrencilerin büyük çoğunluğu 'eşyamız olsun da nasıl olduğu çok da fark etmez, işimizi görsün, yeter' mantığıyla hareket eder. Onlar için ikinci el eşya da olabilir, defolu da... Aileler için ise sıfır diye tabir edilen kullanılmamış ürünler de var. Ne olursa olsun, spot mağazalarda her kesimin ve bütçenin yüzünü güldürecek alternatifleri görebilirsiniz. Eşyalar garantili ve kredi kartına taksitle satılıyor Yenibosna'da 21 bin metrekare alanda kurulu Eskidji Bit Pazarı'nda, bir ev için gerekli olabilecek tüm ürünler var. Elektronik eşyadan mobilyaya, okul kıyafetinden bilgisayara, beyaz eşyadan hediyelik ürünlere, takım elbiseden ayakkabıya kadar tüm ihtiyaçlarınızı rahatlıkla tamamlayabilirsiniz. Hem de piyasaya göre yüzde 30 civarında daha uygun fiyata... Kredi kartına taksit ya da fatura ile alışveriş yapılabiliyor, ürünler de garantili. Ulu Mobilya'nın sahibi Bülent Ulu, fiyatların düşük olmasına rağmen geçen yıla oranla bu yıl satışların biraz daha düştüğünden bahsediyor. Ama yine de tüm esnaf gibi o da halinden memnun. Beyaz eşya ve elektronik ürünler satan Yaşar Ticaret'e uğrayıp fiyatlara göz atıyoruz. Bir öğrencinin en basit ihtiyacı, evinde olmazsa olması diyebileceğimiz ilk ürün su ısıtıcıdır, fiyatı 20 TL. Hazır gıdaları beş dakikada ısıtan mini fırın ise 45 TL. Ürünlerin fatura ve kalite kontrolü yapılıyor İkinci durağımız Yenibosna'daki Çobançeşme Spotçular Çarşısı. Burası Eskidjiye'ye göre daha küçük ama 40 mağazada, beyaz eşyadan büro ve ev mobilyalarına, son sistem elektronik eşyalardan küçük ev aletlerine kadar her türlü ürüne rastlıyoruz. Yenibosna Spotçular Çarşısı yöneticisi Yavuz Karabulut, tüketicinin ilgisinden oldukça memnun olduklarını söylüyor. Satışlarda mutlaka fatura ve kalite kontrolü yaptıklarını anlatıyor. Çünkü her ne kadar fiyatlar ucuz olsa da binbir güçlükle parasını denkleştiren insanlar, doğal olarak 'düşük kaliteli mal almayalım' endişesi taşıyor. Karabulut, "Çarşı yönetimi olarak, tek tek 40 mağazamızı dolaşarak, her türlü kontrolü yapıyoruz. Vatandaşların çarşımızda mağdur olması söz konusu değil. Buna çarşı yönetimi olarak biz kefiliz." diyor. İkinci el eşyaları nerede bulabilirsiniz? Eğer kullanılmış eşya almak istiyorsanız ya da nostalji merakınız varsa yolunuz kesinlikle Cihangir'e düşmeli. Sıra sıra dizilmiş dükkanlarda istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Evinizi güzelleştirmek adına tercih edebileceğiniz otantik süs eşyalarından çok değerli takılara ya da elektronik eşyalardan her çeşit mobilyaya kadar pek çok seçenek var. İkinci el eşyaları satan esnaf, daha çok üniversite öğrencilerinin ve geçici olarak İstanbul'da ikamet edecek kişilerin kendilerini tercih ettiklerini söylüyor. Bu dükkanların tek dezavantajı nakit çalışmaları. Cebiniz dolu gitmelisiniz. Fiyatlar ise diğer spotçulara göre yüzde 50 daha ucuz.

15 Ekim 2009 Perşembe

ÖSS'de Ek Yerleştirme Yok

2009-ÖSS ek yerleştirme sonuçlarına göre, başta devlet üniversiteleri olmak üzere özel üniversitelerin kontenjanlarının büyük bölümü de boş kaldı.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ek yerleştirme sonucunda üniversitelerde boş kalan 103 bin kontenjana yeniden bir ek yerleştirme yapılmasının söz konusu olmadığını bildirdi. Prof. Dr. Yarımağan, 2009-ÖSYS ek yerleştirme için üniversitelerde 109 bin 633'ü ön lisans, 50 bin 990'ı lisans olmak üzere toplam 160 bin 623 kontenjan bulunduğunu anımsattı. Bu kontenjanlara 167 bin 363 adayın başvurduğunu ancak 57 bin 619'unun yerleştiğini kaydeden Yarımağan, “Yeniden bir ek yerleştirme yapılmaz. Yapılmasının bir anlamı yok. Çünkü insanlar bu kadar istiyor, belli yerleri istiyorlar” dedi. Boş kalan kontenjanların çoğunluğunun bazı meslek yüksekokulu programları olduğunu belirten Yarımağan, bu programların merkezi yerleştirme sırasında da tercih edilmediğine işaret etti. Vakıf üniversiteleri ile KKTC'deki üniversitelerin kontenjanlarının büyük bölümünün de boş kaldığına işaret eden Yarımağan, “Bir yerleştirme daha yapılması hiçbir şey fark ettirmez. Arz talep dengesi böyle. Gerçi bu konuda kararı ben almıyorum, YÖK alıyor ama artık ek yerleştirmenin hiçbir yararı olmaz” diye konuştu. Program açarken talebin de göz önünde bulundurulmasının önemli olduğunu söyleyen Yarımağan, şunları kaydetti: “Artık 'nerede ne açarsan öğrenci bulursun' mantığı doğru değil. Öğrencinin tercihinde birinci faktör meslek, ikinci faktör de üniversite. Nerede ne açtığın önemli ve tabii ücretli olup olmaması da önemli. Programın ne olduğu önem taşıyor. Neden bütün tıp fakülteleri, hukuk fakülteleri doluyor? Çünkü o bölümlere talep var.” 2009-ÖSS ek yerleştirme sonuçlarına göre, devlet üniversitelerindeki 106 bin 48 kontenjandan 53 bin 777'si, vakıf üniversitelerindeki 40 bin 39 kontenjandan 35 bin 177'si, KKTC'deki üniversitelerdeki 13 bin 708 kontenjandan 13 bin 308'i, diğer ülke üniversitelerinin ÖSS ile öğrenci olan bölümlerindeki 828 kontenjandan 742'si boş kalmıştı.

Takviye Kursları Hafta İçine Alındı...

Ailelerin isteği üzerine hafta sonu Öğrencilerin ders takviye kursları hafta içine alındı.

Bakanlık, 30 Temmuz 2009 tarihinde okullara gönderdiği yazıda okullarda etüt uygulamasının yürürlükten kaldırıldığını bildirmişti. Özellikle büyük şehirlerde çalışan velilerin çocuklarını okuldan geç almak ve derslerini takviye ettirmek için etüt sistemi uygulanıyor, bunun için veliler okula belli bir ücret ödüyordu. Çalışan anne-babalar yeni uygulamadan dolayı sıkıntı yaşadı. Bakanlığa şikâyet başvurusunda bulunan veliler, saat 15.00'te okulu biten çocuklarının akşama kadar ne yapacağını sordu. Yoğun şikâyet üzerine bakanlık, okulların 'etüt' yerine hafta içinde 'yetiştirme kursu açabileceğini' bildirdi. 13 Ekim 2009 tarihli yazıda, "Okullarımızda etüt adı altında yapılan faaliyetler yetiştirme kursları çerçevesinde hafta içi yapılabilecektir." denilirken, velilerin bu tür taleplerinin karşılanması ve mağduriyetleri önleyici tedbir alınması istendi. Bazı okulların ise bakanlığın bu yazısını beklemeden yetiştirme kurslarını hafta içine alarak uygulamaya başladığı öğrenildi. Öte yandan bakanlık, kanunu ve diğer mevzuatı farklı olduğu için isteyen özel ilköğretim okullarında haftada 10 ders saatini geçmemek şartıyla 'etüt' uygulamasının aynen devam edeceğini bildirdi. Bakanlık ayrıca 'Yetiştirme Kursları Yönergesi'ni de değiştirirken, 'bir güne aynı dersten 2 saatten fazla ders konulamayacağı' hükmünü getirdi. Yeni yönergede öğrencilerden alınacak kurs ücretleri de azaltılırken, kurs gelirlerinin yüzde 2'sinin aktarıldığı 'kurslar fonu' kaldırıldı.

Lise Öğrencisinin Büyük Başarısı...

Bilişim Teknolojileri alanı Web Programcılığı dalı 12'nci sınıf öğrencisi Halil Şafak Kılıç, bilişim şirketi kurdu.

Ankara Cumhuriyet Ticaret Meslek Lisesi Bilişim Teknolojileri alanı Web Programcılığı dalı 12'nci sınıf öğrencisi Halil Şafak Kılıç, girişimci ruha sahip kendi işini kurmayı başarabilen örnek bir öğrenci. Okulundan üç arkadaşını da yanında işe alan Kılıç, kurduğu şirkette bilişim hizmetleri alanında çalışıyor. Ayrıca iki arkadaşı da şirketinde staj yapıyor. Web tasarım ve kodlama, web hosting, domain tescil hizmetleri, grafik ve tasarım, kartuş toner dolumu, bilgisayar ve yazıcı tamir-bakım-onarım, ağ sistemleri kurulumu ve firmalara özel web radyo kurulumu alanlarında şirketinde hizmetler veriyor. Hukuki olarak bir arkadaşının üzerine olan bu şirket faaliyet göstermeye devam ederken, Kılıç 18 yaşını doldurduğunda kendi adına yeni bir şirket açacak. Kılıç, altı yaşından beri bilgisayara karşı ilgisi olduğunu, okulunu ve bölümünü de bilinçli olarak seçtiğini ve gerekli olan teknik bilgi, donanım ve eğitimi okulunda aldığını söylüyor. Derslerden aldığı bilgilerle yola çıktığını söyleyen Kılıç, okulundaki bilgisayarların tamir ve bakımını da yaparak, okula maddi katkıda da bulunuyor. Okul Müdürü Mehmet Eren, amaçlarının toplumda beğenilen bireyler yetiştirmek olduğunu söyleyerek, “Öğrencimiz Kılıç, liderlik ve yaratıcılık özelliklerine sahip bir çocuk. Burada aldığı eğitim de ilgi alanıyla örtüşüyor ve ortaya böyle güzel sonuçlar çıkıyor. Türkiye'nin geleceği açısından girişimci çocuklarımız çok önemli” diye konuştu. Seminerler verecek İnternet ve telefonlarda özel güvenlik sistemleri, görme ve yürüme engellilerle ilgili farklı projeleri olan Kılıç, bilişim teknolojileriyle ilgili seminerler vermek istediğini de söylüyor. Hayal gücünün gelişmesinde izlediği çizgi filmlerin de etkisi olduğunu dile getiren Kılıç, bilişimin hayallerini gerçekleştirmede iyi bir sektör olduğunu ifade ediyor. Kılıç, firmalara özel web radyo sistemi ile firmaların ürün ve kampanyaları hakkında müşterilerine reklam yapabileceğini bildirerek, bu projeyle firmaların kendi reklamlarını ücretsiz ve istedikleri yerden gerçekleştirebileceklerinin de altını çiziyor. Kılıç görme ve yürüme engellilerle de ilgili projelere sahip. Sekiz kişilik ekibi var Okulda sekiz kişilik bir çalışma ekibi oluşturan Kılıç, mezun olmadan önce okula yeni başlayan öğrencilerden de elemanlar yetiştireceğini söylüyor. Bilginin paylaşımla artacağına ve yeni şeylerin ortaya çıkacağına inandığını ifade eden Kılıç, “Benden daha iyi olabilecek arkadaşlar yetiştiriyorum” diyor. Şirketinde üniversite mezunu eleman çalıştırdığını da dile getiren Kılıç, aldığı mesleki eğitimin önemine dikkat çekiyor. Mesleki liselerde okutulan Girişimcilik derslerinde öğrendikleri işyeri ortamı, çalışma hayatı, yöneticilik gibi konulara ilgi duyduğunu ve bu derslerden ticari düşünceyi öğrendiğini belirtiyor. Çalışma arkadaşlarını da titizlikle seçtiğini söyleyen Kılıç, dürüst, çalışkan ve maddi imkânı yetersiz arkadaşlarını tercih ederek ailelerin 'hayır dualarını' almak istediğini de ekliyor. (anka) MEB'den rehber Milli Eğitim Bakanlığı, mesleki okul mezunlarının kendi işlerini kurabilmelerini teşvik etmek amacıyla '30 sayfalık Girişimcilik El Rehberi' yayımladı. Rehberde, girişimcinin tanımı, girişimci olmak için uygun özellikler, iş planı ve örnekleri var.

13 Ekim 2009 Salı

ÖSS'de Sallama Taktikleri...

ÖSS eylemcisi Sefa Boyar yine sahnede... Son 12 yılın sorularını inceleyen Boyar 'Sallama sanatı' kitabını hazırladı.
Türkiye Sefa Boyar ile 2006 yılında tanıştı. O dönem ODTÜ İnşaat Mühendisliği öğrencisi olan Boyar, üniversiteye giriş sistemini eleştirmek için, sınava katılıp tüm soruları yanlış yapmaya çalışmış, ancak bir tek soruyu doğru yanıtlamıştı. Aradan 3 yıl geçti. Sefa Boyar, evlendi, inşaat mühendisi oldu ama sınava yönelik yeni bir proje başlattı. Bu kez amacı herkesin başarılı olması. Boyar, bu nedenle 'sıfır bilgi ile soru cevaplama metotlarını' içeren 'Ö.S.S -Öğrenci Sallama Sanatı' adlı bir kitap yazdı. Bir de site kuran Boyar, kitabını internet üzerinden satıyor. 1997-2009 yılları arası sınavlarda çıkan tüm soruları istatistiksel olarak inceleyen Sefa Boyar, sadece cevaplar üzerinden bir sistematik geliştirdi. Boyar kitabını ve metotlarını AKŞAM ile paylaştı: ŞIKLARDAN CEVAP BULUNABİLİR Bir senedir üzerinde çalıştığım ve bu kitapta topladığım yaklaşık 20 metot ile bazılarında yüzde 99'a varan oranlarda, soruya hiç bakmadan sadece şıklar üzerinden cevabı bulabiliyorum. 2009'daki ÖSS'de yakın arkadaşlarım metotlarımı uyguladı. Bilemedikleri sorularda bu yöntemleri kullandı, hepsi de kazandı. SIFIR ÇEKME İHTİMALİ % SIFIR Metotlar etik mi diye çok düşündüm. Üniversiteyi kazanmak için her yolun mübah olduğu bir sistemde etik olduğu kanaatindeyim. Son sınavlara baktığınızda 30-50 bin civarında öğrenci sıfır çekiyor. Metotlarımı uygulayan bir öğrencinin sıfır çekme ihtimali yüzde sıfır. Sınavın bir de sosyolojik boyutu var. Her sene öğrenci veya velilerden sınava ilişkin intihar edenler oluyor. Bunun da önüne geçmek istiyorum. SINAV ZEKåYI ÖLÇMÜYOR Amacım başarı ortalamasının artması ve bu nedenle sistemin değişmesi. Üniversite sınavında vize-final sistemi uygulanmalı. Bir değil en az 4 sınav yapılmalı. Bu sınavların ortalaması öğrencinin başarısını belirlemeli. Zekayı ölçen sorular sorulmalı. Ev arkadaşım Yeminli Mali Müşavirlik için sınava girdi. Sorulardan hiç anlamam ama sınavı ÖSYM yaptığı için benim sistemi uyguladım. Arkadaşım kazanamadı ben kazandım. Sefa Boyar'ın kitabında yer alan 'Sallama' tekniklerinden bazıları şöyle: ULTRASONİK SALLAMA METODU: Kimya sorularında uygulanır. Tutma ihtimali % 80'dir. Soruda 'Seçeneklerden hangisi doğrudur?' deniyor ve cevaplar 'bir, iki ve üç' şeklinde sıralanıyorsa doğru cevap D ya da 'E'dir. ÖSS 2005 Sayısal 72, ÖSS 2004 Sayısal 71, ÖSS 2001 Sayısal 68. sorular metoda örnektir. Soruda 'Hangisi kesinlikle doğrudur?' deniyorsa uygulanmaz. KÖK ELEME SALLAMA METODU - 2: Tarih sorularında uygulanır. Tutma ihtimali yaklaşık yüzde 70'tir. Örneğin şıklar 'araç, insanlar, topluluklar, uygarlık ve insanoğlu' diyelim. İnsan kökünden iki cevap olduğu için yanıt, B veya 'E'dir. Büyük ihtimalle 'E'dir. İstatistikler bunu gösteriyor. ÖSS 2001 Sözel 46, ÖSS 2002 Sözel 51 bu metoda örnek olarak gösterilebilir. SAYI DENEME METODU: Matematikte kullanılır. Tutma ihtimali yüzde 99'dur. İçinde denklem olan sorularda uygulanır. Şıklarda verilen a, b, x, y ve z gibi bilinmeyenler yerine sayılar konulur ve deneme yapılır. En uygun sayılar ise 2 ya da eksi 2'dir. Eksi 1, sıfır ve 1 değerleri verilmemelidir. Bilinmeyenler negatifse yerine konulacak sayı da negatif olmalıdır. ÖSS 2001 Sayısal 6, ÖSS 2001 Sayısal 7 bu metotla çözülen sorulardır.

Güneydoğu'lu Kızların Umudu...

Açık İlköğretim ve Açık Öğretim Lisesi bitirme süresinin kısaltılması okula gidemeyen gençlerin umudu oldu.

Güneyddğu'da yıllardır okuma imkânı bulamayan ya da okula gönderilmeyen özellikle kızlar, açık öğretime büyük ilgi gösteriyor. Diyarbakır'da son bir ayda 2 bine yakın genç kız okumak için açık öğretime kaydoldu. Bağlar ilçesinde ikamet eden Muhbet Bayrak, ailesinin Karacadağ'ı terk edip şehrin varoşlarına yerleştiği 1990'lı yıllarda henüz 8 yaşındaydı. Okuyup avukat olmayı çok isteyen küçük Muhbet, annesine önlük ve defter bile aldırtmıştı. Muhbet'in babasının şehre taşındıktan 3-5 ay sonra hastalanmasıyla bütün okuma hayalleri yıkıldı. Küçük Muhbet, kendisinden küçük 3 kardeşiyle okul yerine bir anda kendini pamuk tarlaları ve halı kurslarında buldu. Akranları okula giderken Muhbet ve kardeşleri ırgatlığa devam etti. Okumak bir ukde olarak kalmıştı Muhbet'in içinde. Ta ki Bağlar ilçesinde okuma- yazma kursunun açılmasına kadar. Kardeşleri Çiğdem, Gurbet ve Esma ile Bağlar ilçesinde açılan okuma yazma kursa katılan Muhbet, kısa sürede 1. ve 2. kademe okuma yazma sertifikasını aldı. Okuma yazmayı öğrenen Muhbet, şimdi Bağlar Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde açılan açık ilköğretime kayıt yaptırdı. Güneydoğu'da açık öğretim Muhbet Bayrak gibi okula gidemeyen kızların umudu oldu. Dersleri halk eğitim merkezi il ve ilçe müdürlükleri tarafından verilen, sınavları da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan Açık İlköğretim Okulu ve Açık Lise'ye okuldan mahrum bırakılan gençlerin yoğun ilgisi var. Açık İlköğretim Okulu, 15 yaşın üzerindekiler için ilköğretimi bitirme amacını güdüyor. 5 yıl okuduktan sonra çeşitli sebeplerle okula gönderilmeyen ya da hiç okula gitmeyen ancak okuma yazma kurslarında belge alanlar ilköğretimi bu şekilde bitirebiliyor. Okula kayıt yaptıranların bankaya 40 lira yatırması gerekiyor. Okuma yazma oranının düşük olduğu bölgede okumayı teşvik etme amacıyla bu parayı da valilikler ödüyor. Yılda üç kez sınava giren öğrenciler, evde ders çalışıyor. Şehir merkezinde ikamet edenler ise istediği zaman halk eğitim müdürlüğündeki derslere katılabiliyor. Açık İlköğretim'den mezun olduktan sonra liseye devam eden genç kızlardan Hazin Malkoç, açık öğretim sayesinde hayatının değiştiğini dile getirdi. Okuma yazma bilmediği dönemde özellikle resmi kurumlarda işlemleri yaptırırken yaşadığı sıkıntılardan kurtulduğunu anlatan Malkoç, okumak isteyenlere ilçede bulunan açık öğretim bürolarına gitmelerini tavsiye eti. Malkoç, liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına hazırlanacağını belirtti. Öğrencilerden Çiğdem Bayrak ise maddi sıkıntılar nedeniyle yıllarca okuldan uzak kaldığını belirterek, " Okuma kursunu bitirdim, açık ilköğretime devam ediyorum. Okumayan kimsenin kalmaması için öğretmen olmak istiyorum." ifadelerini kullandı. Bağlar Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı İzzettin Cengiz, Açık İlköğretim Okulu'nun okutulmayan kızlar için önemli bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Eğitim süresinin düşürülmesiyle birlikte kayıtlarda büyük artış yaşandığını kaydeden Cengiz, "Öğrenciler artık bir yılda 3 dönemlik ders alarak 4 yıl yerine 2,5 yılda açık öğretim liselerinden mezun olabiliyor. 5 yıllık ilkokul mezunu olanların da 3 yıl olan ortaokulu yılda 3 kez sınava girerek bir yılda bitirebiliyor." diye konuştu. Cengiz'in verdiği bilgiye göre; Diyarbakır'da bu yıl Açık İlköğretim 6. sınıfa 1155'i kız 1673, 7. sınıfa 721'i kız 1098, 8. sınıfa ise 590'ı kız 936 kişi kaydoldu. Diyarbakır Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü verilerine göre ise 2009 -2010 eğitim ve öğretim döneminde kayıt yapan ve kayıt yenileyenlerin sayısı ise 3 bin 993 kişi oldu.

Üniversite Gençliği Bursla Yaşıyor...

Gençlerin yüzde 63.5'i burs alıyor. Yarıya yakını ayda 150-350 lira arası parayla geçiniyor.
Üniversite öğrencilerinin bütçesi aylık 500 TL'yi bulmuyor. Öğrencilerin yüzde 23'ü 250- 350 lirayla geçinmeye çalışıyor, yüzde 63.5'i burs alıyor, yüzde 10'u bir yandan da çalışıyor. Türk Eğitim-Sen'in üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı araştırma gençlerin sosyo- ekonomik yapısı ile toplumsal, siyasal konulara yaklaşımlarını ortaya çıkardı. Marmara, Gazi, Dokuz Eylül, Karadeniz Teknik, Atatürk ve Gaziantep Üniversitesi'nde 953 öğrenciyle gerçekleştirilen anketin sonuçları şöyle: * Öğrencilerin yüzde 1.6'sının aile geliri 1501-1750 TL, yüzde 13.3'ünün 1751-2 bin TL, yüzde 13'ünün de 2 bin TL ve üzerinde. * Öğrenimleri süresince herhangi bir kuruluştan öğrenim kredisi ve burs aldıklarını belirtenlerin oranı yüzde 63.5. * Öğrencilerin yüzde 9.3'ü 51-150 TL, yüzde 23.8'i 151-250 TL, yüzde 23.4'ü 251-350 TL, yüzde 15.1'i 351-450 TL, yüzde 12'si 451-550 TL, yüzde 15'i de 551 TL ve üzerinde aylıkla idare ediyor. * Okurken çalışanların oranı yüzde 10.1. Gelir getirici bir işte çalışanların yüzde 23.4'ü özel ders veriyor, yüzde 17'si satış ve pazarlama, yüzde 10.6'sı fuar organizasyonlarında çalışıyor. * Yüzde 33.4'ü ailesinin yanında, yüzde 33'ü kirada, yüzde 17'si devlet yurdunda, yüzde 10.2'si özel yurtta kalıyor. * Yüzde 31.6'sı okuduğu bölümü seçiş nedenini eğitim kalitesi, yüzde 21.4'ü mezunların kolay iş bulması, yüzde 10.6'sı ailesinin isteği, yüzde 8.4'ü oturdukları kente yakınlık olarak tanımlıyor. * Gençlerin yüzde 68.2'si açık oturum, panel gibi etkinlikleri takip ediyor. Yüzde 34'ü ekonomi, yüzde 34'ü iç ve dış politika, yüzde 15.2'si güzel sanatlar, yüzde 3.3'ü iç ve dış güvenlik konularında organize edilen panellere katılıyor. * En çok izledikleri kültür sanat etkinliği yüzde 76.8 oranıyla sinema. * Gençlerin yüzde 84.5'i Türkiye'nin içinde bulunuduğu ekonomik ve siyasi durumdan memnun değil. 'Politikayı düşünmem' * Öğrencilerinin yüzde 43.4'ü Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması, yüzde 56.6'sı katılmamasından yana. * Öğrencilerin yüzde 42.8'i IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların Türkiye'yi yoksullaştırdığı düşüncesinde. * Yüzde 87.1'i Türkiye'nin bağımsız hareket edemediğini söylüyor. Yüzde 69.6'sı Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik kararlarında en etkili ülkenin ABD olduğunu düşünüyor. * Politika yapmayı düşünmem diyenlerin oranı yüzde 56.5. * Yüzde 28.6'sı siyasileri dürüst bulmazken, yüzde 27.2'si siyasilerin davranışlarının kişileri siyasetten soğuttuğunu, yüzde 21.7'si siyasetin belli kişilerin tekelinde olduğunu, yüzde 13.7'si de bir genç olarak siyaset yapmanın çok zor olduğunu belirtiyor.

Öğretmenden Öğrencisine İlginç Ceza...

Kendisine ‘lan’ dediği gerekçesiyle yedi yaşındaki öğrencisini dövüp tuvalete kapattı..
Bursa'nın Orhangazi ilçesi Ali Tekin İlköğretim Okulu'nda ikinci sınıfları okutan 33 yıllık öğretmen Mustafa Saim A.'nın, geçen cuma günü öğrencilerinden D.K.'yı, kendisine 'lan' diye hitap ettiği için cezalandırdığı ileri sürüldü. Okul çıkışı D.K.'yı almaya giden baba Sami K., oğlunu ağlarken gördü. D.K., babasına, öğretmeninin kendisini dövdüğünü ve derse almayarak tuvalete kapattığını söyledi. Bunun üzerine öğretmenle görüşen Sami K. iddiaya göre, “Evet oğlunuz bana 'lan' dediği için dövdüm. Yine aynı şey olsa döverim” yanıtını aldı. Sami K., bunun üzerine öğretmeni cuma günü Emniyet Müdürlüğü'ne, dün de Orhangazi Kaymakamlığı'na şikâyet etti. Öğretmenin Emniyet Müdürlüğü'ne çağrılarak ifadesinin alındığı öğrenildi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlattı.

Kürtçe'den Önce 3 Dil Var...

YÖK Başkanı Özcan, Kürt Dili ve Edebiyatı Enstitüsü'nü şarta bağladı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı enstitü veya bölümünün açılabilmesi için güçlü birer Türkçe, Farsça ve Arapça dil edebiyat bölümlerinin olması gerektiğini belirterek, "Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz" dedi. Özcan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa kampüsünde "Yükseköğretimde Kurumsal Yönetimle İlgili OECD Programı" tarafından düzenlenen "Yükseköğretimde Kalite" konferansının açılışında konuştu. Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özcan, "üniversitelerde Kürdoloji araştırma merkezlerinin kurulmasıyla ilgili son gelişmeler hakkındaki" bir soru üzerine, 5-6 ay önce İstanbul Üniversitesi'nden bu yönde bir talep geldiğini, kendilerinin de onay verdiğini, ardından Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürdoloji bölümü açılması talebi geldiğini anlattı. YÖK'te meseleyi tartıştıktan sonra, tek tek dillerdense bütün Anadolu'da konuşulan dilleri içine alan "Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü" gibi bir şemsiye oluşturmayı kararlaştırdıklarını belirten Özcan, Mardin Artuklu Üniversitesinin de bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu söyledi. Özcan, şöyle devam etti: "Kürt dili ve edebiyatı araştırması enstitüsü veya bölümünün açılabilmesi için çok güçlü bir Türk dili ve edebiyatı bölümü lazım. Aynı şekilde çok güçlü bir Farsça dil ve edebiyatı bölümü ve yine çok güçlü bir Arapça dil ve edebiyatı bölümü lazım. Bunlar olmaksızın zaten Kürdoloji ile ilgili herhangi bir bölüm, enstitü veya ana bilim dalının başarılı olacağını zannetmiyorum. Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz. Bütün bölümler hazırlanırsa orada bu bölümler arasındaki etkileşim daha güçlü olur. Daha iyi sonuç elde edilebilir." Türkiye'deki yükseköğretimin kalitesiyle ilgili bir soru üzerine Özcan, bu konunun YÖK'te çok ciddi şekillerde ele alındığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de mesleki yeterlilik konusunda çalışıldığını anlattı. Özcan, "YÖK'te akreditasyon ile ilgili çalışmalar oluyor. Ülkemiz için ulusal bir akreditasyon kurulu kurmak istiyoruz. YÖK'ten tamamıyla bağımsız bir şey olmasını istiyoruz. Nasıl yapılacağı üzerine bugünlerde çalışıyoruz" dedi. Bu konuyla ilgili son toplantılarını yapacaklarını ve Türkiye'ye ulusal bir akreditasyon kurulu kazandırmış olacaklarını bildiren Özcan, "Mühendislik Değerlendirme Kurulu, Fen Edebiyat Değerlendirme Kurulu gibi küçük akreditasyon kurumlarına, bu kurumun bir şemsiye olacağını" kaydetti. -BİZİM DE İYİ OLDUĞUMUZ PARAMETRELERİ KULLANIRSANIZ...- Dünya çapındaki üniversitelerle ilgili kalite listelerinin çoğunun, belli kriterler, parametreler kullanılarak yapıldığını belirten Özcan, Şanghay Listesi'nde Nobel'e aday olmuş veya Nobel ödülü kazanmış öğretim üyesi olup olmadığının sorulduğunu örnek gösterdi. Yusuf Ziya Özcan, "Tabii soruları böyle sorarsanız, Türk üniversitelerinin oraya girmesi zordur. Biraz daha yıllar alabilir. Ama bizim de iyi olduğumuz parametreleri kullanırsanız, o zaman bizim üniversitelerimiz rahatlıkla buraya girebilirler" dedi. Özcan, İTÜ'nün son yapılan listede, 133'üncü sıradan 108'inci sıraya yükseldiği bilgisini verdi. Üniversitelerin ne kadar iyi olduğunu takdir edebilmek için yurt dışına giden öğrencilerin göz önünde tutulması gerektiğini, bu öğrencilerin orada kabul görüp görmediklerine bakılması gerektiğini vurgulayan Özcan, "Ben başarılı olduğumuza inanıyorum" görüşünü dile getirdi. YÖK Başkanı Özcan, öğretim elemanı açığıyla ilgili olarak da büyük şehirlerdeki üniversitelerde böyle bir sorun olmadığını, Anadolu'nun diğer bölgelerindeki üniversitelerde öğretim üyesi eksikliği bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, "Öğretim üyesi bağlamında bir çarpıklık var Türkiye'de. Bütün öğretim üyelerinin yüzde 48.5'i üç büyük şehirde çalışıyor. Bunu Anadolu'nun diğer bölümlerindeki üniversiteler için bir haksızlık diye düşünebiliriz. Bizim yapmak istediğimiz, fazla olan öğretim üyelerimizi oralara kanalize etmek, büyükşehirlerdeki üniversitelerimizi öğretim üyesi yetiştirme merkezi gibi kullanmak, buralardan yetişenleri oralara yönlendirmektir" diye konuştu.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Meslek Liselerinde Kontenjanlar Doldu...

Meslek liseleri, üniversiteye girişte uygulanan katsayı adaletsizliğinin giderilmesiyle altın çağını yaşıyor.

Kontenjanları tamamen dolan meslek okulları, düz liseden yatay geçiş yapan öğrencilere sınıf bulmakta güçlük çekiyor. Bu sebeple İstanbul'da bazı okullarda valilik izniyle hafta sonu da eğitim yapılması kararlaştırıldı. Geçen yıla oranla bu yıl endüstri meslek liselerine başvurular yüzde 80 artarken, 250 bin olan meslek liseli sayısı 320 bine çıktı. Düz liseden meslek lisesine geçen öğrenci sayısı da 10 kat arttı. Ortaöğretime düz lisede başlayıp 9. sınıfın sonunda başarılı olarak Anadolu meslek liselerine geçen öğrencilerde de rekor bir artış yaşanıyor. Gelişmeyi "Meslekî eğitimin memleket meselesi olduğu tescillendi" şeklinde değerlendiren iş dünyası ise meslek liselilere kapılarını açmaya hazır. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, "Gerekirse meslek liseliler için atıl durumdaki fabrikaları okula dönüştürebiliriz." diyor. Geçen yıl 1.100 öğrencinin başvurduğu Bağcılar Endüstri Meslek Lisesi'ne bu yıl 1.842 öğrenci ön kayıt yaptırdı. Ortaöğretime düz lisede başlayıp 9. sınıfın sonunda başarılı olarak Anadolu meslek liselerine geçen öğrenci sayısında da rekor bir artış yaşanıyor. En prestijli meslek liselerinden Bahçelievler Erkan Avcı Anadolu Meslek Lisesi'ne düz liseden geçen yıl başvuran öğrenci sayısı 30 iken bu eğitim yılının başlangıcında 290 öğrenci müracaatta bulundu. Düz liselerden gelen yoğun öğrenci talebine cevap vermekte zorlanan meslek liseleri, kendi öğrencilerini için sınıf bulamıyor. Düz liseden meslek lisesine geçişler 10 kat artarken, bu durum lise ikinci sınıfa geçen meslek liselileri okulsuz kalma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Çünkü alan tercihlerinin yapıldığı ikinci sınıfa geçebilmek için not ortalamasına bakılıyor. Düz liseden gelen öğrencilerin ortalamasının meslek liselilerden yüksek olması sebebiyle sınıfları düz liselilerin doldurduğu belirtiliyor. Lise birinci sınıfı okuyan binlerce meslek liseli ortada kalırken kontenjan sorunu çözülmezse sınıf bulamayan meslek liseliler, düz liselere geçmek zorunda kalacak. Eğitim yılı başlamasına rağmen ders başı yapamayan öğrenciler, velileriyle birlikte Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyette bulundu. Şenol Şahin (17), düz liseden meslek lisesine geçmek isteyen yüzlerce öğrenciden sadece biri. Makine mühendisliği hayaliyle düz liseye giden Şenol, katsayı engelinin kalkmasıyla meslek liselerinin çok cazip hale geldiğini düşünüyor. 9. sınıfı Bağcılar Lisesi'nde bitiren Şenol, 10. sınıfta Bağcılar Teknik Meslek Lisesi Makine Teknolojileri Bölümü'nde devam etmek için müracaat etti. Ancak yoğun başvuru ve kontenjan yetersizliği sebebiyle istediği bölüme yerleşemiyor. O da düz liseden geçen yüzlerce arkadaşı gibi meslek lisesinde kendisine sıra gelmesini bekliyor. İSTANBUL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ: ÖĞRENCİ TALEBİNE YETİŞEMİYORUZ Kendi öğrencisini ortada bırakmak istemeyen İstanbul'daki her üç meslek lisesinden biri, ikili öğretime geçti. Ancak öğretmen sayısının kısıtlı olması diğer liselerin ikili öğretime geçişini engelliyor. Meslek liselinin üniversite sınavında göreceği Türkçe, matematik, fen gibi temel derslerin müfredata konulmasıyla ders saati sayısı da arttı. Günlük 9 saate çıkan ders sayısındaki artış sebebiyle okullarda sabah 06.00'dan akşam 21.00'e kadar eğitim yapılıyor. Meslek liselerine olağanüstü bir talebin bulunduğunu belirten İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise bu ihtiyaca yetişemediklerini kaydediyor.

Veliler Ödevleri Yapmamalı

Veliler tarafından en çok yapılan hatalardan biri, çocuklarının ev ödevlerini kendilerinin yapması, çocuğun okul başarısını olumsuz etkiliyor.

Çocuğun ev ödevinin veliler tarafından yapılmasının okul başarısını olumsuz etkilediği belirtildi. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Ayşe Sarı, veliler tarafından en çok yapılan hatalardan birinin çocuklarının ev ödevlerini kendilerinin yapması olduğunu söyledi. "Ne yazık ki veliler işin kolaycılığına kaçıyor. (Bir an önce bitsin, çocuk fazla soru sormasın, çok uğraşmayayım) düşüncesiyle çocukların ev ödevlerini kendileri yapıyor çocuğa veriyor" diyen Sarı, bu hareketin çocuğun hem okul başarısını olumsuz etkilediğini, hem de yalana alıştırdığını vurguladı. Ev ödevini velilerin yaptığı çocuğun kolaycılığa alışacağını ve kendi yapacağı işleri başkasından bekleyeceğine işaret eden Sarı, bunun da davranış bozukluğuna sebep olacağının altını çizdi. Aynı zamanda çocuğun ders tekrarından yoksun kalacağını, dersini iyi anlamayacağını, dolayısıyla okul başarısının olumsuz etkileneceğini uyarısında bulunan Sarı, "Velinin çocuğunun ödevini yapması her açıdan çok sakıncalı. Okul başarısını olumsuz etkilemesinin yanı sıra yalan söylemeye de alıştırıyor. Öğretmen ödevin çocuk tarafından yapmadığını kontrollerde anlıyor. Ancak çocuk öğretmenden çekinerek 'ev ödevimi ben yaptım' diyor. Bunun sürekli tekrarlanması durumunda da çocuk yalancılığa alışıyor." diye konuştu. Çocuğun ev ödevini uğraşıp kendisi yapması ve velinin ise en son ödevi kontrol etmesi gerektiğini ifade eden Sarı, şu önerilerde bulundu: "Ödev yapan çocuğa hiç karışılmamalı. Sadece soru sorarsa cevap vermeli ve ödevini bitirmesi beklenmeli. Ödev bittikten sonra veli kontrol etmeli. Eğer ödevde yanlış bir kısım varsa, veli hemen doğruyu kendisi yapmamalı ve çocuğa bir kez daha kontrol etmesini söylemeli. Çocuk yine o konuyu yanlış yapmışsa, nerde yanlış yaptığı gösterilmeli ve doğru çözüm çocukla birlikte yapmalı. Hiçbir zaman veli çocuğun ödevini kendisi yapmamalı."

Açıköğretim Kayıtlarına Dikkat...

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim fakültesi kayıtlarında son gün ne zaman ?

Anadolu Üniversitesi (AÜ) Açıköğretim, İktisat ve İşletme fakültelerine ÖSYS ile yerleştirilen adayların ve Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) sonucuna bağlı olarak ön kayıtlar sonunda kayıt yaptırmaya hak kazanan adayların internet başvuru ve kayıt işlemlerinin 16 Ekim mesai bitiminde sona ereceği bildirildi. AÜ Rektörlüğünden alınan bilgiye göre, adayların kayıt işlemleri, ''internet başvuru'' ve ''Açıköğretim bürolarından kayıt'' olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilecek. İnternetten başvuru için adresin ''http://aofkayit.anadolu.edu.tr'' olduğu belirtildi. Bu tarihten sonra internetten veya başka bir yöntemle başvuru yapılması mümkün olmayacak. İnternetten başvuru süresinin uzatılmayacağı ifade edildi. İnternetten başvuru yapmayan adaylar kayıt olamayacak. İnternetten başvuru yapmak da kayıt için yeterli değil. Adaylar, internet başvuru işlemi sonunda oluşturacakları ''İnternet Başvuru Belgesi''nin yazıcı dökümünü alarak, adreslerine postalanan ''2009–2010 Öğretim Yılı Açıköğretim, İktisat, İşletme Fakülteleri İnternet Başvuru, Kayıt ve Öğrenci Kılavuzu''nda açıklanan diğer kayıt belgelerini de hazırlayarak illerdeki AÖF bürolarında kayıt yaptıracaklar. ''İnternet Başvuru, Kayıt ve Öğrenci Kılavuzu''na ''http://www.anadolu.edu.tr'' adresindeki ''Açıköğretim'', ''Kılavuzlar'' linkinden ya da ''http://aofkayit.anadolu.edu.tr'' internet başvuru sitesinin ''ÖSYS Yeni Kayıt'' linkinden de ulaşılabilecek veya AÖF bürolarından temin edilebilecek. -KAYIT İŞLEMLERİ- Kayıt işlemleri 16 Ekim mesai bitiminde sona erecek. 17, 19 ve 20 Ekim tarihlerinde mazeretli olanların kayıtları yapılacak. Kayıt için adayların tam olarak hazırlanan kayıt belgeleri ile 16 Ekim mesai bitimine kadar Açıköğretim Fakültesi bürolarına bizzat başvurmaları gerekiyor. Bu tarihler arasında mazeretleri nedeniyle kayıt yaptıramayanlar 17, 19, 20 Ekim tarihlerinde bizzat veya yakınları aracılığıyla kayıt yaptırabilecek. 20 Ekimden sonra mazeret beyan edip kayıt yaptırmak isteyenlerin başvuruları kabul edilmeyecek. 17 Ekim Cumartesi günü AÖF büroları kayıt işlemleri için açık olacak ve kayıt yapılabilecek. Kayıt belgeleri eksik olanların kayıtları yapılmayacak, belgeleri tamamlamak üzere ek süre de verilmeyecek.

9 Ekim 2009 Cuma

'Mobil Otobüs'te Anaokulu Dönemi

Dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitim almaları için bakanlık tarafından "mobil" okullar oluşturulacağını bildirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Okul Öncesi Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Osman Çolak, MEB tarafından hazırlanan "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi"ne yönelik çalışmalar kapsamında Adana'da düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, proje kapsamındaki bileşenlerden biri olan hibe programı kapsamında 81 ilde eğitim kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör kuruluşlarının ortaklıklar kurarak teklif çağrısı yoluyla önerecekleri pilot projelerle okul öncesi eğitim hizmetlerinin kapasitesinin artırılmasının hedeflendiğini ifade etti. Çolak, bu projeyle ilgili olarak belirlenen takvim çerçevesinde çeşitli illerde birer günlük bilgilendirme toplantıları düzenlendiğini belirterek, "Bakanlığımız Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Merkezi Finans ve İhale Birimi ile Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu'ndan konunun uzmanı olan yaklaşık 10 personel, bilgilendirme toplantılarına iştirak edecek" dedi. Çolak bakanlığın özellikle dezavantajlı bölgelerde bu eğitimi alamayan çocukların okul öncesi eğitim alabilmesi için mobil sınıflar oluşturulduğuna dikat çekerek şunları kaydetti: "Eski fakat hala kullanılabilen otobüsler ana sınıfına dönüştürülerek bu bölgelerdeki öğrencilerimizin okul öncesi eğitim görmeleri sağlanacak. Özellikle bu projeyle ilgili olarak belediyelerle iş birliği içinde olmak gerekir. Önümüzdeki yıllarda okul öncesi eğitimde de e-kayıt uygulaması başlayacak. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir." Çolak, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun okul öncesi eğitime çok önem verdiğini ve eğitimin önümüzdeki yıllarda kesintisiz 9 yıla çıkacağını, bu sebeple okul öncesi eğitimin çocuklara mutlaka verilmesi gerektiğini kaydetti. Bir ülkede öğrencilerin başarısı ya da başarısızlığıyla okul öncesi eğitimin doğru orantılı olduğunu vurgulayan Çolak, Türkiye'de okul öncesinin mutlaka yüzde 100'lere çıkartılması gerektiğini, hedeflerinin 10 yıl içerisinde yüzde 100'e uluşmak olduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye Neden En iyi 100'de Yok?

Prof.Dr. Yusuf Ziya Özcan, dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında Türk üniversitesi bulunmamasını değerlendirdi

Dün Trabzon'da YÖK Genel Kurul toplantısı yapan, geceyi de kentte geçiren Başkan Özcan ve yönetim kurulu üyeleri, bu sabah Rize'ye geçti. Rize Üniversitesi Turgut Kıran Denizcilik Meslek Yüksek Okulu'na giden YÖK heyetini burada Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu ve Rektör Prof.Dr. N. Turan Okumuşoğlu karşıladı. Burada kahvaltı yaptıktan sonra bir gazetecinin, dün açıklanan dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında bir Türk üniversitesi bulunmamasını değerlendirmesini istemesi üzerine konuşan Prof.Dr. Özcan, şurları söyledi: "Dünyada 100 üniversite arasına girmek zor bir iştir ama o listeler değişik şekillerde hazırlanıyor. Belki değişik parametreler kullanılsaydı biz de de girecek üniversiteler olabilirdi. Biz de de bir sürü güzel ve büyük üniversite var. İstanbul, İstanbul Teknik, Boğaziçi, Bilkent, Sabancı, Koç üniversiteleri olabilir. Niye olmasın? Hepsi iyi durumda." Daha sonra Rize Üniversitesi Rektörlüğü ile Rize Valiliğini ziyaret eden Prof.Dr. Özcan, valiliği ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, Rize Üniversitesi'nin yeni kurulan bir üniversite olduğunu belirterek, "Buradaki arkadaşlarımızın ne kadar hırslı olduklarını da şimdi öğreniyorum. YÖK olarak bu hırs neyi gerektiriyorsa, ne yapılıyorsa ona aynı şekilde cevap vermeyi isteriz. Onlardan gelecek talepleri en kısa zamanda değerlendirmek ve yapılacak ne varsa yapmak isteriz" dedi.

Yıldız Okulunun Kurbanı Oldu...

Gözde üniversitelere girebilecekken açıkta kalan Yıldız'ın itirazını ÖSS de kabul etmedi.

Bu yıl son kez yapılan Öğrenci Seçme Sınavı'nda (ÖSS) yaşanan bir olay öğrencilerin ne kadar dikkatli olması gerektiğini ortaya koydu. 2009 ÖSS'ye bir yıl boyunca hazırlanan Cumhuriyet Lisesi mezunu Seda Yıldız, ÖSS sonuçları açıklandığında oldukça sevindi. İyi bir puan alan Yıldız, Hacettepe, Ankara ve Gazi gibi önde gelen üniversitelerin matematik, istatistik, biyoloji gibi bölümlerini tercih listesine yazdı. 17 tercih yapan Yıldız'ın bir bölüme gireceğinden hiç şüphesi yoktu. Ancak sonuçlar açıklandığında Yıldız tam anlamıyla bir şok yaşadı. Genç kız hiçbir bölüme kayıt hakkı kazanamamıştı. Yıldız, dershane öğretmenleriyle görüşünce acı gerçek ortaya çıktı. Sayısal alan mezunu Seda Yıldız, okulunun yaptığı hata sonucu sisteme 'eşit ağırlık' öğrencisi olarak girmişti. ÖSYM'ye başvuran öğrenci herhangi bir şey yapılamayacağı yanıtıyla yıkıldı. Milli Eğitim Bakanlığı okul hakkında soruşturma başlattı. İYİ KONTROL ETMELİYDİNİZ İdare Mahkemesi'ne dava da açan Yıldız'ın yürütmeyi durdurma talebi 8'inci İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Yıldız bu karara da önceki gün itiraz etti. ÖSYM, İdare Mahkemesi'ne gönderdiği savunmada ÖSS kılavuzunda her türlü hatanın sorumluluğunun öğrencide olduğunu ifade ederek, öğrencilerin kontrollerini iyi yapıp varsa bunları 12 Haziran'a kadar kendilerine bildirilmesi gerektiğini hatırlattı. Hatasını kabul eden Yıldız, 'Kontrol etmem gerekiyormuş. Ancak okulumun yanlış yapacağını düşünmemiştim. Bizim okuldan birkaç arkadaşım da benzeri durumda. Ancak onlar zaten düşük puan alıp yerleşemedikleri için sorun da oluşturmadı' dedi. Hukukta 'ceza' yerine 'onarma' olması gerektiğini ifade eden Yıldız, mahkeme kararına da itiraz ettiğini vurguladı. ÖSYM'den sorunu çözmelerini beklediğini anlattı. YAPACAK BİR ŞEY YOK ÖSYM yetkilileri de düzeltmelerin 12 Haziran'da bitmesine karşın bir sorumlulukları olmadan 3 Ağustos tarihine kadar bu düzeltmeleri il milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla aldıklarını belirterek, 'Biz yeterince inisiyatif kullandık ve süreleri uzattık. Öğrencileri de uyardık' dedi.

8 Ekim 2009 Perşembe

Kravat Müdürü Koltuğundan Etti...

Cizre'deki bir Anadolu Lisesinin kravatlarının üzerindeki fotoğrafın,Abdullah Öcalan'a benzediği gerekçesiyle soruşturma başlatıldı.

Şırnak'ın Cizre ilçesinde Anadolu Lisesi öğrencilerinin 3 yıldır kullandığı kravatların üzerindeki fotoğrafın, terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'a benzediği gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Anadolu Lisesi Müdürü Hıdır Oktaykaan görevinden alınarak Cizre Sağlık Meslek Lisesi'ne İngilizce öğretmeni olarak atandı. Öğrencileriyle vedalaşan Oktaykaan, gözyaşlarıyla eski okuluna veda etti. Kravatları basan şirketin sahibi ise önce gözaltına alındı, ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kravatlar 3 yıldır kullanılmasına rağmen bir süre önce kimliği belirsiz bir kişi emniyete, 'öğrencilerin taktığı kravatların üzerinde Öcalan'ın fotoğrafı var' ihbarında bulundu. Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili soruşturma başlattı. Bunun üzerine okul idaresi de tartışma doğuran kravatları, üzerinde okul amblemi bulunan yenileriyle değiştirdi. Kravat ihalesini alan şirketin sahibi ise baskı hatasından dolayı fotoğrafın Atatürk'e benzetilemediğini savundu.

Okul Velinin Ayağına Gidiyor...

Okulda sorun çıkaran öğrencinin velisini okula çağırmak yerine, okul velinin evine gidecek

Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü ilginç bir proje başlattı. Özellikle okulda sorun çıkaran öğrencinin velisini okula çağırmak yerine, okul velinin evine gidecek. Böylece öğrencinin yaşadığı sorunlar yerinde tespit edilecek. Bugüne kadar olan uygulamada sorunlu öğrencinin velisi telefon ya da öğrenciye verilen yazılı bir mesajla okula çağrılıyordu. Genel veli toplantıları hariç, özellikle okulda sorun çıkaran öğrencinin velisi okula çağrılmak yerine okul velinin ayağına gidecek. Proje ile öğrencinin okulda yaşadığı sorunların aile ortamından kaynaklanıp kaynaklanmadığı yerinde görülecek. Rehber ve sınıf öğretmeni, velinin evine giderek, öğrencinin velisiyle evinde görüşecek, sorunu tespit edip çözmeye çalışacak. Sakarya Milli Eğitim Müdürü Murat Yazıcı, öğrencinin okul başarısının yaşadığı aile ortamı ile yakından ilgili olduğunu belirterek, evde sorun yaşayan, huzurlu olmayan öğrencinin okulda da başarılı olamayacağını söyledi. Yazıcı, "Velinin evine gitmek, okula çağırmaktan daha etkili oluyor. Velinin ayağına gidilmesiyle sorunlar daha rahat ve kısa sürede çözülüyor." diye konuştu.

En Büyük Motivasyon Aile Desteğidir...

Anne-babanın takdir edici ifadelerinin öğrenci başarısındaki en önemli motivasyon kaynağı olduğu belirlendi.

Ebeveynlerin 'bu işi başarabilirsin' mesajını vermesi öğrenci başarısını olumlu yönde etkiliyor. İlköğretim okullarında Zaman yönetimi projesinin sonuçları, öğrencilerin başarıyı yakalaması için zamanı verimli şekilde kullanmanın ve öğrenci başarısı için yapılabileceklerin ipuçlarını veriyor. Soyut kavramları somutlaştırma yeteneklerinin geliştiği 5. sınıf ve sonrası eğitim düzeyindeki öğrenciler üzerinde yapılan araştırmaya göre, zaman yönetiminin en önemli adımlarından biri, her işin başı olan planlama. Plan günlük yapılmalı, anne veya babayla birlikte bir gün öncesinden hazırlanmalı ve mutlaka bir plan defterine kaydedilmeli. Öğrencinin performansının en yüksek olduğu saatler belirlenmeli, öğrenci evde ders tekrarını ihmal etmemeli. Öğrenci aynı mola süresi içerisinde iki farklı etkinliği yapmamalı. Öğrenci 2 saat ders çalıştıktan sonra verdiği molada oyun oynamalı, televizyon izlemeli ya da bir başka etkinlik yapmalı. 'Bu işi başarabilirsin' deyin Öğrenci başarısındaki en önemli motivasyon kaynağının anne-baba takdiri olarak belirtildiği araştırmaya göre, ebeveynlerin 'bu işi başarabilirsin' mesajını vermesi gerekiyor. Öğretmen ve arkadaş takdiri ise diğer motivasyon kaynakları olarak ifade edildi. Öğrencinin mutlaka dinlemeyi öğrenmesi gerektiğine işaret edilen araştırmaya göre, bu konudaki en önemli aktör anne ve baba. Evde dinleme alışkanlığı kazanmayan çocuk okulda da öğretmenini ve arkadaşlarını dinlemiyor. İletişim sorunu yaşayan öğrenci kendisinden ne istendiğini bilmiyor, bu da başarısızlıktan antisosyalliğe kadar birçok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Yasak ve baskılar başarıyı engelliyor Araştırmada, öğrenci başarısındaki en önemli engellerden ikisini yasak ve baskıların oluşturduğu vurgulandı. Devamlı baskı gören öğrenci sınav başarısının değil, kendi benliğinin değerlendirildiğini düşünüyor. 5. sınıf ve sonrası öğrencilerin birçok sorumluluğu alması gerektiğine dikkat çekilen araştırmada, hazırlanan plan defterinin altına 'gerçekleştirdiğim sorumluluk' adında bir bölüm açılarak o gün içerisinde çocuğun yerine getirdiği sorumlulukların mutlaka yazılması gerektiği kaydedildi. Araştırmaya göre, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi, planın bu hedeflere uygun olarak hazırlanması başarıda önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Öğrencinin öncelikleri belirleyerek günlük programını buna göre yapması gerekiyor. Erteleme yığılmaya, yığılma da başarısızlığa sebep olur. Bu yüzden günübirlik ders tekrarı çok önemlidir. Programın öğrenci tarafından harfiyen uygulandığı günlerde, aile tarafından 'doğru bir şekilde uyguladığına şahidim' ifadesiyle birlikte imzalanması, erteleme tuzağına karşı etkili bir önlemdir. Çalışma ortamında tuzaklar olmasın Milli Prodüktivite Merkezi'nin (MPM) TÜBİTAK desteğiyle yaptığı araştırmada, anne-babanın takdir edici ifadelerinin öğrenci başarısındaki en önemli motivasyon kaynağı olduğu belirlendi.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Lisede Öcalanlı Kravat Rezaleti...

Cizre'de lise öğrencilerine dağıtılan kravatın üzerinde Öcalan'a benzer bir resmin yer alması ilçeyi karıştırdı.

Şırnak'ın Cizre İlçesi Anadolu Lisesi tarafından öğrencilere yaptırılan kravatların üzerindeki figürün Abdullah Öcalan'a benzediği gerekçesiyle, okul müdürü ve kravatların basımını gerçekleştiren esnaf gözaltına alındı. Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan "Anadolu Lisesi öğrencilerinin taktığı kravatların üzerindeki şekil terör örgütü elebaşı Öcalan'a benziyor" ihbarı üzerine, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında alınan kravat örneği, bilirkişi tarafından incelendi. Bilirkişinin, kravat üzerindeki şeklin bölücü terör örgütü PKK'nın elebaşı Öcalan'a benzediği yönünde rapor vermesi üzerine, Anadolu Lisesi Müdürü M.H.O. ile kravatların basımını gerçekleştiren esnaf Ş.D. gözaltına alındı. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edilen M.H.O. ve Ş.D. ifadeleri alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yürütülen soruşturma nedeniyle öğrencilere dağıtılan kravatların okul idaresince toplatıldığı ve yerine üzerinde okulun amblemi bulunan kravatların dağıtıldığı öğrenildi.

47 Öğrenci Kan Davası Mağduru...

Van'ın Muradiye ilçesindeki Berjeri ve Mukuri aşiretleri arasında 3 ay önce başlayan kan davasının olumsuz sonuçları öğrencilere de yansıdı.

Van'ın Muradiye ilçesindeki Berjeri ve Mukuri aşiretleri arasında 3 ay önce başlayan kan davasının olumsuz sonuçları öğrencilere de yansıdı. Mukuri aşiretine bağlı Avcı ailesinden 47 öğrenci, evlerinin 200 metre uzaklığındaki Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu'na gidemiyor. Avcı ailesinin ihtiyaçlarını ise komşuları ve yakınları karşılıyor. Kaymakam Metin Esen, kan davasını sona erdirmeye çalışıyor.

6 Ekim 2009 Salı

Çift Diploma İmkanı...

İstanbul Aydın Üniversitesi, Türk öğrencilere yurtdışına gitmeden YÖK onaylı çift diploma alma imkanı sağladı.

İstanbul Aydın Üniversitesi, ABD'nin University of Maryland (UMUC) ile yaptığı protokolle Türk öğrencilere yurtdışına gitmeden YÖK onaylı çift diploma alma imkanı sağladı. ABD üniversite sıralamasında 18. sırada yer alan University of Maryland ile karşılıklı İşletme Lisans Programı müfredatlarını akredite eden İstanbul Aydın Üniversitesi, İngilizce olarak okutulan bu programdan mezun olacak öğrencilerine kendi diplomasının yanında UMUC diploması da verecek. Böylece İstanbul Aydın Üniversitesi İşletme mezunları, ABD'de ve tüm dünyada geçerli bir diplomaya sahip olacak. ABD'nin alanında uzman profesörlerinin Aydın Üniversitesi'ne gelerek ders vereceği program sayesinde öğrenciler, uluslararası diplomalarla aynı zamanda ileri düzeyde İngilizce bilgisiyle de taçlandıracak.

Üniversitelerde Ek Kontenjan!

Üniversitelerdeki ek kontenjanlara başvurular başlıyor.

Devlet, özel ve vakıf üniversitelerinde, ön lisans ve lisans programlarında ek yerleştirme için toplam 161 bin 465 kontenjan belirlendi. Yeni açılan programlarda, devlet üniversitelerinde 14 bin 263, vakıf üniversitelerinde bin 910, KKTC üniversitelerinde 50, yurt dışı üniversitelerinde 140 kontenjan yer alıyor. Yeni açılan yükseköğretim programları ile merkezi yerleştirmede kontenjanı dolmayan ve en küçük puanı oluşmayan yükseköğretim programları, ilgili puanı hesaplanmış tüm adaylar tarafından tercih edilebilecek. Ek kontenjanlara başvuracak olan adaylar, ÖSYM web adresinden faydalanabilecek. Kılavuz ücreti ile tercihlerini başvuru merkezi aracılığıyla yaptıklarında kılavuz kitapçığı hariç başka bir ücret ödemeyecek.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Zamanlar Onlar da Öğrenciydi...

Bugün Türkiye'ye yönetici olan Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların öğrencilik yılları nasıldı?

Türkiye genelinde milyonlarca çocuk okula ilk adımını atarken, yine milyonlarcası yeni sınıflarına, yeni okullarına başlarken, bugün Türkiye'yi yöneten, ülkenin kaderinde söz sahibi olan yöneticiler de ülkenin değişik yerlerinde bugünden oldukça farklı koşullarda ama şimdiki çocukların heyecanıyla okul sıralarına oturmuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk ve ortaöğrenimini Kayseri'de tamamladı. Gül, o dönem ki isimleriyle 1962'de Gazipaşa İlkokulu, 1965'te Nazmi Toker Ortaokulu ve 1968 yılında Kayseri Lisesinden mezun oldu. Cumhurbaşkanı Gül, ''pekiyi'' not ortalamasıyla mezun olduğu ilkokulda, Türkçe, tarih, coğrafya, din bilgisi, tabiat bilgisi ve resim derslerinden ''pekiyi'', matematik, aile bilgisi, yazı, jimnastik ve müzik derslerinden ise ''iyi'' not aldı. İlkokulu bitirdikten sonra eski Kayseri Valisi ve Milletvekili Nazmi Toker tarafından yaptırılan Nazmi Toker Ortaokuluna kayıt yaptıran Abdullah Gül, bu okulu 1965'te ''iyi'' dereceyle bitirdi. Abdullah Gül, Türkçe'den 7, tarihten 8, coğrafyadan 7, yurt bilgisinden 8, matematikten 6, fizikten 8, kimyadan 6, tabiat bilgisinden 7, iş bilgisinden 7, İngilizce'den 5, beden eğitiminden 9, resimden 6 ve müzikten 7 notuyla diplomasını aldı. -CUMHURBAŞKANI GÜL, KAYSERİ LİSESİNİN İKİNCİ KEZ GURURU OLDU- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 116 yıllık tarihi Kayseri Lisesinin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan sonra ikinci kez gururu oldu. Turgut Özal'ın 1945'te mezun olduğu tarihi liseyi, 2777 numaralı Abdullah Gül, 3537 diploma numarasıyla 1968'de tamamladı. Gül'ün 10'luk not sistemine göre son sınıftaki notları şöyle: ''Edebiyat 5, matematik 8, kompozisyon 6, felsefe 6, tarih 5, coğrafya 5, astronomi 5, jeoloji 5, fizik 5, kimya 10, İngilizce 5, beden eğitimi 10, resim 7 ve milli güvenlik 6.'' Turgut Özal ve Abdullah Gül'ün başbakanlık da yapmış olmaları, Kayseri Lisesine 2 cumhurbaşkanı ve 2 başbakan yetiştiren lise olma unvanı da kazandırdı. Tarihi Kayseri Lisesi, siyaset, sanat ve iş dünyasından çok sayıda ünlü ismi de mezun etti. Eski bakanlar Mehmet Yazar, Mehmet Saadettin Bilgiç, Korkut Özal, Mehmet Bahattin Yücel, Turhan Feyzioğlu, Naci Kınacıoğlu, Hilmi İşgüzar ile sanatçılar Emel Sayın ve Göksel Arsoy da Kayseri Lisesinden mezun oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün fotoğraflarıyla hazırlanan özel panolar, her 3 okulun da duvarlarında sergileniyor. Ayrıca Kayseri Lisesi bünyesinde oluşturulan müzede Cumhurbaşkanı Gül'ün okul sırası, fotoğrafı, yıllığı da yer alıyor. -BAŞBAKAN ERDOĞAN- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1965 yılında ''iyi'' dereceyle mezun olduğu Beyoğlu'ndaki Piyalepaşa İlköğretim Okulundaki karnesi ''pekiyi'' ve ''iyi'' notlarından oluşuyor. Alınan bilgiye göre, 1960 yılında ''1901'' numarası ile Piyalepaşa İlköğretim Okulu'na kaydı yapılan Erdoğan, 1965 yılında ''iyi'' derecede mezun oldu. Mezun olduğu yıl Erdoğan'ın karnesinde, ''Türkçe'', ''Yazı'', ''Beden eğitimi'' ile ''Hal ve gidiş'' derslerinin ''Pekiyi'', ''Tarih-Coğrafya Yurttaşlık Bilgisi'', ''Tabiat Bilgisi'', ''Matematik'', Aile Bilgisi'', ''Resim-İş'', ''Din Bilgisi'' ve ''Müzik'' derslerinin de ''iyi'' derecede olduğu görülüyor. Erdoğan'ın mezun olduğu Piyalepaşa İlköğretim Okulunun 13 yıldır müdürlüğünü yapan Hasan Yıldız, okullarının kurulu olduğu alanda daha önceleri bahriye paşalarından Rahmi Paşa tarafından yaptırılan bir köşkün bulunduğunu belirterek, 1913 yılında köşkün ''İnas Numune Mektebi'' adı ile öğretime açıldığını anlattı. Yıldız, civarın kız çocuklarına eğitim veren okulun, Cumhuriyet'in ilanından sonra ''Beyoğlu 4. İlkokulu'', 1949 yılından itibaren de ''Piyale İlkokulu'' adını aldığını kaydetti. Binanın durumu öğretime elverişli olmadığı için öğrencilerin Kadımehmet İlkokulu'na nakledildiğini ifade eden Yıldız, okulun 1960 yılında yeniden inşa edilerek, eğitim faaliyetine kaldığı yerden devam ettiğini bildirdi. Hasan Yıldız, okulun adının 1968 yılında ''Piyalepaşa İlkokulu'' olarak değiştirildiğini, 1997-1998 eğitim ve öğretim yılında da 8 yıllık eğitime geçtiğini anlattı. Beyoğlu Belediye Başkanlığı tarafından okullarına ek derslik ve her kata tuvalet ilavesi yapıldığını söyleyen Yıldız, ikili eğitim veren okulda 24 derslik bulunduğunu, ancak depreme karşı güçlendirme çalışmaları nedeniyle okul binasının şu dönemde kapalı olduğunu ifade etti. Okulun 1125 öğrencisinin Dilnihat Özyeğin Lisesi'nde eğitim gördüğünü belirten Yıldız, çalışmaların 6 ay içinde tamamlanmasını ve öğrencilerin yeniden okuldaki yerlerini almasını beklediklerini kaydetti. -ÖĞRETMENLERİ O'NU ANLATIYOR- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 3 yıl boyunca sanat tarihi dersi veren Semra Acar, Erdoğan'ın kendisinin mümessili olduğuna işaret ederek, çok aktif ve lider ruhlu oluşundan dolayı öğrencisini mümessil olarak seçtiğini söyledi. Acar, ''Ahde vefa duygusuna sahip bir insan, aradan 38 yıl geçmesine rağmen hala hocalarıyla ilgileniyor. Çok ağır bir ameliyat geçirdim; beni aradı, sordu'' dedi. Erdoğan'ın Esma Sultan Yalısı'nda düzenlediği akşam yemeğinde tüm öğretmenlerini ve arkadaşlarını bir araya getirdiğini vurgulayan Acar, ''Çok hoş bir gece oldu, eski günler anıldı, espriler yapıldı. İki yıl evvel kendisini Şam Emevi Camii'ni ziyaret ederken televizyonda izlediğimi, o camiyi gezerken sanat tarihi hocasının kulaklarını çınlatıp çınlatmadığını sordum. O da 'çınlatmaz olur muyum hocam' hep sizi andım diye karşılık verdi'' diye konuştu. Öğrencisinin ''her bakımdan ayrıcalıklı olduğunu'' anlatan Acar, Erdoğan'ın lider olarak doğduğunu ve hep öyle kalacağını söyledi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk mezunlarından olan Hayati Ülkü de Başbakan Erdoğan'ın İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde hitabet hocası olduğunu belirtti. Hayati Ülkü, ''Edebiyat öğretmenimiz vardı. Sami Uslu münazara ekibini o seçti ve Tayyip Beyi başkan yaptı. Yeşilay'ın yaptığı münazaralara okulun ekibini götürüp getirirdim. Edoğan'ın hitabeti çok kuvvetliydi. Kağıda bakmadan kendi aklına geldiği gibi düzgün konuşurdu. Şu anda kendisini zevkle dinliyorum'' diye konuştu. Erdoğan'ın diplomasını kendi elinden aldığını anlatan Ülkü, öğrencisinin edebiyat dersine özel ilgi gösterdiğini, çok okuduğunu, okuduğu kadar da futbol oynadığını söyledi. Ülkü, Erdoğan'ın saygılı bir öğrenci olduğunu ifade ederek, ''Çok terbiyeli ve edepli bir öğrenci idi, bizi gördüğünde saygıda kusur etmez, nerede görse ceketini ilikler, hal hatır sorardı. Öğretmenleri de sevgiyle onun başını okşardı'' dedi. Erdoğan'ın çok konuşmadığını, konuştuğu zaman da düzgün konuştuğunu anlatan Ülkü, öğrencisinin özellikle o dönemde çıkan dini eserleri çok yakından takip ettiğini belirtti. Hayati Ülkü, kendisinde öğrencisinin telefonunun bulunduğunu, ancak rahatsız etmemek için aramadığını ifade ederek, ''Kendisiyle zaman zaman yemeklerde karşılaşıyorum. 2007 yılında Nisan ayında Esma Sultan Yalısı'nda, akşam yemeğinde bir araya geldik. Bütün öğretmenler ve arkadaşları. Güzel bir anma gecesi oldu. Çok vefalı bir öğrenci olduğunu söyleyebilirim'' değerlendirmesinde bulundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı okuldan meslek dersleri hocası olan Yaşar Fersahoğlu, öğrencisinin edebiyat derslerinde başarılı olduğunu, çok güzel konuştuğu için münazara takımına başkan seçildiğini dile getirerek, ''Sporla çok ilgilenirdi, her ara tatilinde futbol oynarken görürdüm'' dedi. Arkadaşları ile çok iyi bir diyaloğu olduğunu anlatan Fersahoğlu, ''Siyasetteki başarısında takım oyunu oynamasının etkili olduğunu düşünüyorum. Bilindiği gibi futbol da bir takım oyunudur. Küçük yaştan itibaren O'nu siyasete meyilli görürdüm'' diye konuştu. -ARKADAŞLARININ GÖZÜYLE ERDOĞAN- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1965-1972 yılları arası İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde hem ortaokul, hem de liseden arkadaşı olan AK Parti İstanbul Milletvekili Fuat Bol, sınıf arkadaşının o zamanlarda da iyi bir hatip olduğunu, okulun münazara takımında yer aldığını söyledi. Erdoğan sayesinde okullarının her yıl münazara yarışmalarında Türkiye ve İstanbul şampiyonluğunu kimseye kaptırmadığını, Erdoğan'ın aynı zamanda sporcu bir kişiliğe de sahip olduğunu anlatan Bol, ''Okulun futbol takımında oynardı ve aynı zamanda takım kaptanıydı. 9 numaralı formayı giyerdi. Bu sporcu kişiliğini Kasımpaşaspor'da sonra da İETT sporda devam ettirdi ve profesyonel bir sporcu oldu'' şeklinde konuştu. Erdoğan'ın bir Karadenizli olarak hazır cevap ve esprili bir kişiliği olduğunu ifade eden Bol, ''Kişiliğindeki liderlik yapısının ön plana çıkması nedeniyle kendisine mahallede 'reis' denirdi'' dedi. Bol, Erdoğan'ın ortaokul ve lisede çok sayıda kitap okuduğunu vurgulayarak, münazaralarda çok kitap okuduğu için başarılı olduğunu, dünya edebiyatındaki bütün klasikleri o yıllarda okuduğunu kaydetti. Okul arkadaşının edebiyat, hitabet ve kompozisyon derslerinde özellikle başarılı olduğunu anlatan Bol, İmam Hatip Lisesi'nin kendine özgü bir kardeşlik ruhu olduğunu, bunu da tüm arkadaşları birbirine bağladığını anlattı. Başbakan Erdoğan ile tartıştıklarını hiç hatırlamadığını, Erdoğan'ın Rizeli olmanın verdiği tüm karakteristik özellikleri taşıdığını ifade eden Bol, ''Aniden sinirlense de hemen söner, asla kin tutmaz. Özellikle çok vefalı bir arkadaşlık anlayışı vardır. Arkadaşlarına sahip çıkar, iyi ve kötü günlerinde birliktedir. Öğretmenlerine karşı da çok vefalıydı hatta geçen sene İstanbul İmam Hatip'teki hocalarımızı buldurdu ve yemekte bir araya getirdi'' şeklinde konuştu. -''MÜNAZARA TAKIMINDA YER ALIRDI''- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1967-1968 ders yılında İstanbul İmam Hatip Lisesi'nin ortaokul bölümünden sınıf arkadaşı olan gazeteci-yazar Abdurrahman Şen de Erdoğan'ın sosyal faaliyetlerde aktif lider bir öğrenci olduğunu belirterek, ''Tayyip okulun münazara, voleybol, futbol, atletizm ve tiyatro takımlarında vardı. O zamanlarda da iyi bir hitabet yeteneği olduğu için münazara takımında yer alırdı ve bizim okul liseler arası münazaralarda birinci olurdu'' dedi. Şen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la bir yıl boyunca aynı sınıfta okuduğunu, ancak kendisi sınıfta kalınca sınıflarının ayrıldığını, okulun sosyal etkinliklerinde daima birlikte olduklarını belirtti. Erdoğan'ın okuldaki dersleri açısından vasatın üstünde bir öğrenci olduğunu, ama okuldaki sosyal faaliyetlerde çok aktif olduğunu anlatan Şen, şöyle devam etti: ''O yıllarda okullarda sosyal faaliyetler çok yoğundu. Özellikle Spor Sergi Sarayı'nda münazara, futbol, güreş, voleybol ve tiyatro gibi dallarda okullar arası yarışmalar yapılırdı. Biz İstanbul İmam Hatip Lisesi olarak bu faaliyetlerde hep ilk üçe girerdik. Özellikle lisede Tayyip okulun münazara, voleybol, futbol, atletizm ve tiyatro takımlarında vardı. O zamanlarda da iyi bir hitabet yeteneği olduğu için münazara takımında yer alırdı ve bizim okul, liseler arası münazaralarda birinci olurdu. Artık son yıllarda bazı okullar hep biz kazanıyoruz diye katılmamaya başlamıştı.'' Erdoğan'ın lider ruhlu bir kişiliği olduğunu ifade eden Şen, kendisinin bu liderliği siyasette de devam ettirdiğini ve en üst noktaya geldiğini söyledi. Sosyal yönü güçlü bir öğrenci olduğu için Erdoğan'ın öğretmenleriyle de iyi bir ilişkisi ve diyaloğu olduğunu anlatan Abdurrahman Şen, okuldaki aktivitelerde gösterdiği üstün başarılarının öğretmenler tarafından takdir edildiğini kaydederek, ''Sosyalleşmemizde 1968 yılında üye olduğumuz Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) çok etkili oldu. Orta öğretim komitesinde rahmetli Yücel Çakmaklı sayesinde kurulan çok başarılı bir tiyatro kolu vardı. Orada kitaplar okunur, değerlendirmeler yapılırdı. Folklor kolu vardı. İmam hatipliler olarak folklor ekibi kurmuştuk. Tayyip o dönemde de şiirler okurdu ve çok başarılıydı. MTTB'nin liseler arası şiir okuma yarışmasında her yıl bizim okul birinci olurdu. Tayyip de o şiir okuyan ekibin içindeydi. O zamanlar ağırlıklı olarak Mehmet Akif'ten okumayı sever, özellikle 'zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem' bölümünü her yerde okumayı ayrıcalık sayardı'' dedi. Şen, ortaokul sınıf arkadaşının okumayı çok sevdiğini, bu nedenle Erdoğan'ın okulun kitaplık kolunda yer aldığını, özellikle Türkçe ve kompozisyon derslerinde daha başarılı olduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Tayyip'le kitaplık kolundaydık. O yıl uzun zamandır el sürülmeyen okulun kitaplığını bir kaç gün kitaplığa kapanıp düzenledik. Bir gün Tayyip'ten bir kitap aldım. Baktım kitabın ilk sayfasında bir kaşe vurulmuş, Erdoğan kitaplığı, numara var. Bunu niye böyle yaptın dedim. 'Aldığım kitaplara numara veriyorum böylece aldığım kitapların sırası belli oluyor' dedi. Ben de ondan sonra bir kaşe yaptırdım ve uzun bir süre bu şekilde kitaplarımı numaralandırdım. Ta o zamandan bir farklılığı vardı.'' -''BAŞBAKANLA BÖYLE KONUŞULUR MU?'' Bugün de ilişkilerinin sürdüğünü ifade eden Şen, ''Çok fazla sosyal aktivitede birlikte olduğumuz için sıradan bir sınıf arkadaşlığının ötesinde bir yakınlığımız vardı. Herhangi bir yerde karşılaştığımızda yine samimi olarak selamlaşırız. Hatta bir keresinde karşılaştığımızda o bana 'naber Apo' demiştir. Ben de ona 'iyi Tayyip' demişimdir ve korumalar beni uyarmıştır. Başbakanla böyle konuşulur mu diye...'' şeklinde konuştu. Arkadaşının, yakın çevresiyle baş başa kaldığında, aslında çok esprili olduğunu ifade eden Şen, ''bugün Erdoğan'ın sinirli, sert bir üslubu var şeklinde eleştirilmesine bir anlam veremediğini'' kaydetti. Bu zamana kadar Milli Gazete, Bulvar, Zaman ve Yeni Asya gibi gazetelerde çalışan ve köşe yazarlığı da yapan Şen, her yıl okullarının yemekhanesinde kahvaltı toplantıları düzenlediklerini, Erdoğan'ın bu kahvaltılara Belediye Başbakanı iken düzenli olarak katıldığını, ancak Başbakan olduktan sonra bu kahvaltılara katılma imkanı bulamadığını söyledi. Gazeteci Abdurrahman Şen, o dönemde okullarındaki sosyal faaliyetlerin kendilerini daha dışa dönük kıldığını anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı: ''O dönemde okullar cumartesi günleri öğlene kadar açıktı. Cumartesi günleri okulda 'Biz bize geceleri' düzenlerdik. Biz Bize Geceleri Kur'an-ı Kerim okunarak açılır, arkasından şiirler okunurdu. Bazen Nevzat Yalçıntaş gibi hocalar, Ahmet Kabaklı gibi gazeteciler gelir yarım saatlik konferanslar verirlerdi. O konferansın arkasından da yarım saatlik tiyatro gösterisi yapılırdı. Biz hayatımızda hiç tiyatro görmeden, hiç tiyatroya gitmeden tiyatro yaptık. Yıllar sonra bunu Nejat Uygur'a anlattığımızda 'zaten tiyatro bu' demişti ve bizi çok onurlandırmıştı. Bu tiyatro oyunlarında Tayyip de vardı.'' Türkiye genelinde milyonlarca çocuk okula ilk adımını atarken, yine milyonlarcası yeni sınıflarına, yeni okullarına başladı. Bugün Türkiye'yi yöneten, ülkenin kaderinde söz sahibi olan yöneticiler de ülkenin değişik yerlerinde bugünden oldukça farklı koşullarda ama şimdiki çocukların heyecanıyla okul sıralarına oturmuştu. Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinde 1962 yılında doğan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, başarılı bir öğrencilik dönemi geçirdi. Astsubay babasının görevi nedeniyle gittiği Balıkesir'de ilkokulu okuyan Yıldız, daha sonra taşındıkları Kayseri'de Aydınlıkevler Ortaokulu ve Kayseri Lisesi'nden mezun oldu. Ortaokul ve lisede derslerinde başarılı bir öğrenci olan Yıldız, ortaokuldan 8.66 (Pekiyi) ile mezun oldu. Yıldız'ın ortaokuldaki sınıf öğretmeni Mustafa Şimşek, mezun olurken öğrencisi hakkında, ''Çok zeki, çok çalışkan, çok terbiyeli olup ödevlerini hiç aksatmadan yapan bir öğrencidir'' notunu düşerek Yıldız'ın başarısından övgüyle söz etti. Aydınlıkevler Ortaokulu Müdürü Ahmet Arslan ise okuldaki başarısı ve örnek davranışlarıyla takdirname taltifiyle ödüllendirdikleri öğrencisi hakkında ailesine yazdığı teşekkür mektubunda şu ifadelere yer verdi: ''Öğrencimin gelecek Türkyurdu ve onun aziz insanı için hizmet etme idealine sahip, iyi insan, iyi yurttaş olmasını arzuluyorum. Kapasite bakımından böylesine dolu bir çocuğa sahip olan muhterem anne ve babayı tebrik ediyor, Taner Yıldız'ın başarılarının devamını gönülden diliyorum.'' -BAKAN YILDIZ, 2 CUMHURBAŞKANI YETİŞTİREN LİSEDEN MEZUN- Ortaokulu başarıyla tamamlayan Taner Yıldız, eğitimine 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün mezun olduğu Kayseri Lisesi'nde devam etti. Liseye 1976'da kayıt yaptıran Yıldız'ın sosyal ağırlıklı derslerde daha başarılı olduğu göze çarpıyor. Ahlak, beden eğitimi ve din derslerindeki notu 10 olan Yıldız'ın en düşük not aldığı dersler ise tarih ve fizik. Yıldız'ın iyi dereceyle mezun olduğu 116 yıllık tarihi Kayseri Lisesi, yetiştirdiği ünlü simalarla tanınıyor. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü mezun eden Kayseri Lisesi, Özal ve Gül'ün başbakanlık da yapmaları nedeniyle 2 cumhurbaşkanı ve 2 başbakan yetiştiren lise unvanını taşıyor. -DEVLET BAKANI AYDIN'IN DERS NOTLARI YÜKSEK- Elazığ merkeze bağlı Göl köyünde doğan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ilkokulu burada okudu. Bakan Aydın, buradan mezun olmasının ardından 1955 yılında o dönem ilk ve orta eğitimin birlikte verildiği Elazığ İmam Hatip Lisesi orta kısmına 54 okul numarasıyla kaydoldu. O dönem 4 yıl süren ortaokuldan 1958-1959 eğitim öğretim yılında mezun olan Aydın'ın ders notları, o yıl Kur'an-ı Kerim, Arapça, tefsir, akaid, kelam, fıkıh, hadis, tarih, coğrafya, kanun bilgisi, fizik, sağlık bilgisi, Türk İslam sanat tarihi ve İngilizce'de 10, siyer, Türkçe, psikoloji, matematik ve müzikte 9 oldu. Bakan Aydın, ortaokul ve lise eğitimi sırasında beden eğitimi dersinden raporlu olarak eğitimini sürdürdü. -BAKAN AYDIN, ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE TASDİKNAME ALMIŞ- Mehmet Aydın, 1960-1961 eğitim öğretim yılında lise ikinci sınıfta çıkardıkları duvar gazetesinde yazılan makale üzerine bir arkadaşlarının tasdikname almasını protesto edince, sınıf arkadaşlarıyla birlikte lise ikinci sınıftan tasdikname aldı. Bakan Aydın ile sınıf ve mahalle arkadaşı olan iş adamı Ali Yücel Uygur, yaptığı açıklamada, Aydın'ın Göl köyündeki eğitimin ardından Sürsürü Mahallesi'nde ablası ve eniştesiyle kaldığını, aynı mahallede oturdukları için okula her zaman birlikte gidip geldiklerini anlattı. Okulda o güne kadar hiç gazete çıkmadığını, sınıfta Edebiyat Kolu Başkanı olan Aydın'ın da katkılarıyla ilk kez duvar gazetesi çıkardıklarını belirten Uygur, gazetenin ikinci sayısında yazılan bir makalenin okul yönetimi tarafından tepki gördüğünü, gazetenin asıldığı camekandan indirilmek istenmesi üzerine sınıf olarak okul müdürüyle tartıştıklarını, ardından da tasdikname aldıklarını kaydetti. Daha sonra öğretmenleri olan Zeki Canan'ın müdürlük yaptığı Diyarbakır İmam Hatip Lisesi'ne gittiklerini anlatan Uygur, ''Aydın ile aynı yıl doğumluyduk ama ilkokuldan sonra o, köyde bir süre camide Kuran kursu aldığı için bizden büyük görünürdü. Saçlarının yarısı ağarmıştı. Bu nedenle ona 'Baba' derdik'' diye konuştu. -SAĞLIK BAKANI AKDAĞ, ÖRNEK KİŞİLİĞİYLE ÖN PLANDA- Erzurum'da dünyaya gelen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, eğitimine dönemin en iyi okullarından Yeğenağa Mahallesi'ndeki Dumlupınar İlkokulu'nda başladı. İlkokulu ''pekiyi'' ile tamamlayan Akdağ, o dönemlerde elde ettiği başarıları, azmi ve örnek kişiliğiyle dikkati çekiyor. Bakan Akdağ'ın sınıf arkadaşlarından, halen Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde görevli biyoloji öğretmeni Veysel Köşebent, ilkokul döneminde Bakan Akdağ'ın çalışkanlığı, yardımseverliği ve girişkenliğiyle her zaman önde olduğunu söyledi. Akdağ ile unutulmaz bir dostlukları olduğunu anlatan Köşebent, şunları kaydetti: ''İlkokul öncesinden başlayan arkadaşlığımız var. Mehmet Ali Bingöl diye bir arkadaşımız daha vardı. Bize 'üç silahşörler' derlerdi.'' Köşebent, ortaokulu da Bakan Akdağ ile Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulu'nda okuduklarını, ancak Akdağ'ın 2. sınıftan sonra ailesiyle Ankara'ya gittiğini bildirdi. -BAKAN AKDAĞ, YARIŞMALARIN FAVORİSİ- Bakan Akdağ'ın bilgi yarışmalarının favorisi olduğunu kaydeden Köşebent, şunları kaydetti: ''Tercüman Gazetesi'nin ilkokullar arasında düzenlediği Türkiye geneli bilgi yarışması vardı. Okulumuzda yapılan seçmelerde Bakan Bey temsil etme hakkını aldı. Sadece okulda değil Doğu Anadolu Bölgesi'nde birincilik kazanmıştı. Yarışmaların favorisiydi. Recep Akdağ, bizim çalışkan grubumuzun içinde olmasına rağmen her zaman bizden bir adım önde olurdu.'' Bakan Akdağ ile ilkokulda Türk Halk Müziği Korusu'nda da yer aldıklarını bildiren Köşebent, ''Akdağ'ın sesi de iyiydi. Koro halinde türküler söylerdik. Bir keresinde radyo yayınlarına da çıkarılmıştık'' diye konuştu. -KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI GÜNAY'IN MÜZİK NOTU 10- İlk, orta ve lise öğrenimini Ordu'da tamamlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 1954'te başladığı öğrencilik hayatının ilk yıllarını Aziziye Mahallesi'ndeki Cumhuriyet İlkokulu'nda tamamladı. Orta öğrenimi yine aynı mahallede bulunan ve o dönemde ortaokul olarak hizmet veren İsmetpaşa İlköğretim Okulu'nda tamamlayan Günay, lise öğrenimi Bahçelievler Mahallesi'ndeki Ordu Lisesi'nde yaptı. 1964-1965 eğitim öğretim yılında liseyi tamamlayan Bakan Günay, eşi Gülten Günay ile aynı liseden mezun oldu. Ordu Lisesi'nde o dönemde Fen Bölümü olarak adlandırılan bölümde eğitim gören Günay'ın okul kayıtlarına göre, başarılı olduğu dersler askerlik ve müzik olarak görünüyor. Günay'ın her iki ders notu 10. Günay'ın matematik ve fizik ile Türk dili edebiyatı ders notları ise 6 olarak kayıtlara geçmiş. -BAKAN GÜNAY, TİYATRO OYUNLARINDA SAHNE ALMIŞ- Bakan Günay'ın sınıf arkadaşı gazeteci Tuncer Engin, Ertuğrul Günay'ın şu an olduğu gibi öğrencilik yıllarında da çok hareketli ve çalışkan olduğunu söyledi. Günay'ın daha orta okul dönemlerinde duvar gazetesi çıkardığını ifade eden Engin, aynı zamanda Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nda bazı küçük oyunlarda da sahne aldığını ifade etti. Bakan Günay'ın, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile aynı okulda eğitim gördüğünü anlatan Engin, Bakan Günay'ın okul hayatı boyunca çalışkanlığıyla öğretmenlerinden övgü aldığını sözlerine ekledi. Bakan Günay'ın ortaokul ve lise olmak üzere 6 yıl İngilizce öğretmenliğini yapan Sevinç Özel ise bu sürede Günay'ın herhangi bir öğretmenine olumsuz tavır takındığına şahit olmadığını söyledi. -İÇİŞLERİ BAKANI ATALAY, İLKOKULU ''PEKİYİ'' İLE BİTİRDİ- Kırıkkale'nin Keskin ilçesine bağlı Armutlu köyünde 1947'de dünyaya gelen Beşir Atalay, ilkokula 1953'te köyündeki okulda başladı. 1, 2 ve 3'üncü sınıfa kadar burada öğrenim gören Atalay, 4 sınıfı Kefenli köyünde tamamladı. Daha sonra Keskin'deki Cumhuriyet İlkokulu'na kaydı yaptırılan Atalay, burada bir akrabasının yanında kalmaya başladı. Okulun, 465 numaralı öğrencisi olan Atalay, 1959'da ''pekiyi'' dereceli diplomasıyla okuldan mezun oldu. Kırıkkale Orta Okulu'ndan da başarıyla mezun olan Atalay, mezunları arasında Danıştay Başkanı Mustafa Birden, sinema sanatçısı Cihan Ünal ve milletvekili Vahit Erdem'in de bulunduğu Kırıkkale Lisesi'ne kayıt yaptırdı. Başarılı bir öğrencilik sürecinin ardından Atalay, bu okuldan 1965 yılında mezun oldu. Bakan Atalay'ın lise dönemlerinde hem mahalle hem de sınıf arkadaşı olan Numan Şahindoğan, Atalay'ın okulda sessiz içine kapanık ama çalışkan bir öğrenci olduğunu söyledi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde üniversite hayatına başlayan Atalay'ın o dönem ev arkadaşı Mevlüt Ünlü ise fırsat buldukça beraber tiyatroya gittiklerini aktardı. -ULAŞTIRMA BAKANI YILDIRIM- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ilkokulu doğum yeri Erzincan'ın Refahiye ilçesine bağlı Kayı köyünde okundu. Kayı köyünde 1955 yılında dünyaya gelen Bakan Yıldırım, 1962 yılında Kayı Köyü İlkokulu'nda eğitimine başladı. İlkokuldan, 1967 yılında ''iyi'' dereceyle mezun olan Yıldırım, daha sonra ortaokulu ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Bakan Yıldırım'ın mezun olduğu Kayıköyü İlkokulu ise köyde yeterli öğrenci bulunmaması nedeniyle 10 yıldır eğitime kapalı bulunuyor. Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, Kayı köyünün göç veren bir köy olduğunu ve köyde daha çok yaşlı nüfusun yaşadığını, bu nedenle yeterli öğrenci bulunmadığını bildirdi. Bakanlar Kurulu üyeleri, öğrencilik yıllarındaki çalışkanlıkları, başarıları ve faaliyetleriyle dikkati çekiyor. Bingöl'de dünyaya gelen Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Karaelmas İlkokulunun ardından Bingöl Lisesinden mezun oldu. Bingöl Lisesinin orta bölümünü ''iyi'' dereceyle tamamlayan Yılmaz, liseyi de 1983 yılında ''pekiyi'' derecesiyle bitirdi. Lisede edebiyat öğretmeni olan Azize Elçi, yaptığı açıklamada, Cevdet Yılmaz'ı kitaplara düşkünlüğüyle hatırladığını söyledi. Yılmaz'ın o dönemde özellikle edebiyata ilgisinin çok fazla olduğunu anlatan Elçi, şunları kaydetti: ''Cevdet Bey'in lise 1-2 edebiyat derslerine giriyordum. Lise son sınıfta ise bir dönem derslerine girdim. Mükemmel bir öğrenciydi. Yaşından daha olgun gösteriyordu. Cevdet Yılmaz, kitap okumayı çok severdi. Bana Ahmet Arif'in şiirlerini okurdu. Ses tonu, duruşu kendini diğer öğrenciler arasında fark ettiriyordu. Yanıma gelip benden kitap önermemi isterdi. O zamanlar bile Türkiye'nin meseleleriyle ilgilenirdi.'' -BAKAN YILMAZ, ÜNİVERSİTE SINAVINDA BİNGÖL BİRİNCİSİ- Ortaokul ve liseden sınıf arkadaşı avukat Sabri Erik de Cevdet Yılmaz'ı okulun en başarılı öğrencisi olarak anımsadığını ve üniversite sınavını da Bingöl birincisi olarak kazandığını belirtti. Bakan Yılmaz'ın lise arkadaşlarından Bingöl Belediyesi Danışmanı Abdullah Tunç da ''Cevdet Bey ile hem ortaokulu hem de liseyi aynı sınıfta okuduk. Çalışkan öğrencilerin olduğu sınıftaydık. Cevdet Bey sınıf birincisiydi. Dürüst ve sakin olarak hatırlıyorum'' dedi. -ÇEVRE VE ORMAN BAKANI EROĞLU, SAKİN VE DİSİPLİNLİ- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar'ın Şuhut ilçesi Zaferyolu İlkokulundan 1959-1960 eğitim öğretim yılında mezun oldu. Bakan Eroğlu'nun ders notlarından yurttaşlık bilgisi, tarih ve coğrafya, matematik ile hal ve gidişi ''pekiyi'' olurken, diğer derslerinden ''iyi'' derecesi aldı. İlkokuldan mezun olduğunda diplomasını ''Veysel'' imzasıyla kendisi alan Bakan Eroğlu'nun okul arkadaşı Hidayet Şartepe, Eroğlu'nun okul sıralarında arkadaşları ve öğretmenleriyle hiçbir sorunu bulunmadığını belirtti. Düğün dönüşü okula geç kalmalarını küçük bir yalan söyleyerek atlatmaya çalıştıklarını, ancak öğretmenlerinin ceplerini karıştırmasıyla durumun ortaya çıktığını anlatan Şartepe, şunları söyledi: ''O yıllarda perşembe günleri ilçemizde gelin çıkarma günleri olurdu. O günlerden birinde, düğünde atılan paraları kapmak için okula geç kaldık. Derse geç kaldığımızda öğretmenimiz 'Nerede kaldınız?' diye sordu. Biz de banyo yaptığımız için geç kaldığımızı söyledik. Bize inanmadılar. Öğretmenimiz ceplerimizi karıştırdı. Cebimizde düğünden kaptığımız bozuk paralar çıktığında, istemeyerek söylediğimiz yalanımız ortaya çıktı. Yalanımız karşısında terledik ve mahcup olduk.'' -BAKAN EROĞLU'NUN KÜÇÜK YAŞLARDA SUYA İLGİSİ- Bakan Eroğlu ile okul dışında dere kenarlarında suyla çalışan değirmen ve pervaneler yaparak oynadıklarını belirten Şarpete, ''Eroğlu, tarlayı sularken, dere kenarlarında oynadığımız oyunlarda, değirmenleri çalıştıran çarkların nasıl çalışacağı yönünde fikirler söylerdi. Küçüklüğünden beri suya ayrı ilgi duyardı'' dedi. Şuhut'ta esnaflık yapan Bekir Yaylalı ise Bakan Eroğlu'nun öğrencilik yıllardan beri sakin ve disiplinli olduğunu ifade ederek, ''Eroğlu'nun küçük yaştan gösterdiği başarılardan dolayı bugünkü görevine geleceğini tahmin etmek hiç de zor değildi'' diye konuştu. Bakan Eroğlu'nun okul arkadaşı Mehmet Sarıtepe de Eroğlu'nun dürüst ve samimi bir arkadaş olduğunu kaydetti. -BAŞBAKAN YARDIMCISI ARINÇ, MANİSA LİSESİ MEZUNU- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Manisa Lisesinden mezun oldu. Lise Müdürü Kazım Germiyanoğlu, Arınç'ın okulda başarıyla dolu öğrencilik dönemi geçirdiğinin görüldüğünü söyleyerek, şöyle devam etti: ''Sayın Bülent Arınç okulumuza 828 numarayla 6 Haziran 1959 tarihinde Manisa Alaybey Şehitler İlkokulundan aldığı diplomayla kaydolmuş. 18 Eylül 1962'de orta okulu bitirerek aynı yıl okulumuzun lise bölümüne kaydı yapılmış. Sayın Arınç, fen kolunda okuyarak 11 Eylül 1965'te okulumuzdan mezun olmuş. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanarak eğitimine devam etmiş. Öğrencileri Sağlık Sosyal Ruhsal Durumlarını İnceleme ve Kayıt Dosyası'ndan gördüğümüz kadarıyla, Sayın Bakanımız okulumuzda başarılı bir öğrencilik dönemi geçirmiş. Öğrencilik yıllarında herhangi olumsuz davranışı görülmemiş. Başarılarla dolu bir dosyaya sahip.'' Okuldan mezun çok sayıda siyaset adamı bulunduğunu anlatan Germiyanoğlu, Arınç'ın yanı sıra 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, eski bakanlar Ekrem Pakdemirli ve Nahit Menteşe'nin ilk akla gelen isimler olduğunu belirtti. İskender Doğan, Burhan Şeşen, Osman Gidişoğlu ile bir süre önce yaşamını yitiren Aykut Oral gibi sanatçıların da Manisa Lisesi mezunları arasında bulunduğunu anlatan Germiyanoğlu, ''Mezun ettiğimiz devlet büyüklerimizi, sanatçılarımızı, öğrencilerimize örnek gösteriyoruz'' dedi. Manisa Milli Eğitim Müdür Vekili Aziz Ersoy da Bülent Arınç'ın Manisa'nın yetiştirdiği çok değerli siyaset ve devlet adamı olduğunu söyledi. -SANAYİ VE TİCARET BAKANI ERGÜN'ÜN OKULDAKİ BAŞARISI- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Kocaeli'nin Derince ilçesi Çınarlı Köyü İlkokulundan ''iyi'' olan fen ve tabiat bilgileri dersi dışında tüm derslerden ''pekiyi'' derecesi alarak 1972-1973 eğitim öğretim yılında mezun oldu. İnkılap Ortaokulunu da 1975-1976 eğitim öğretim yılında başarıyla tamamlayan Ergün, Kocaeli Anadolu Teknik, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde fen kolu dengi eğitim ve öğretim yapan Teknik Lisede Makine bölümüne devam etti. Ergün'ün öğrenciliği yıllarında görev yapan emekli öğretmen Mustafa Yaşar, Ergün'ün okulun Torna Tesviye Atölyesi şefi olduğunu belirtti. Ergün'ün öğretmenlerince sevilen, çalışkan bir öğrenci olduğunu ifade eden Yaşar, ''Çok iyi bir öğrenciydi, kendisini çok severdim. Dersleri gayet iyi ve bana karşı saygılıydı. Onunla her zaman iftihar ederdim. Böyle bir makama gelebileceğini zaten tahmin ediyordum. Çalışkan, saygılı bir öğrenciydi, onunla gurur duyuyorum'' dedi. Ergün, lise eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine devam etti. -DEVLET BAKANI ÖZAK, ÇOK YÖNLÜ VE PRATİK ZEKAYA SAHİP- Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, Trabzon Lisesinden 'iyi' dereceyle mezun oldu. Trabzon Lisesine 238 numarayla 1960 yılında kayıt yaptıran Bakan Özak, okulu yüksek not ortalamasıyla 1962-1963 yılında bitirdi. Okul yıllarında çalışkanlığı ve derslerindeki başarısıyla dikkati çeken Özak, aynı zamanda bu başarısını futbolda da sürdürdü. Trabzon Lisesi Müdürü Ömer Eyüpoğlu, Bakan Özak'ın okullarından başarıyla mezun olduğunu vurgulayarak, ''Bakan Özak ile 1970'li yılların başlarında Rizespor'da futbol oynadık. Faruk Özak, çok yönlü ve pratik bir zekaya sahip bir öğrenciydi. Tarihe çok önem verirdi. Çok doğru yorumlar yapardı'' diye konuştu. -DEVLET BAKANI KAVAF, SOSYAL BİR ÖĞRENCİYDİ- Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Denizli Vali Vefki Ertür Kız Meslek Lisesinden mezun. Kavaf ile 1976 yılında lisenin 1. sınıfında birlikte okuyan İngilizce öğretmeni Emine Yalçın, o dönemde okulda 18-20 kişilik sınıflarda sosyal ve kültürel aktiviteleri yoğun olan bir eğitim dönemi geçirdiklerini söyledi. Yalçın, o dönemlerde kız çocuklarının, Kız Meslek Lisesine ''iyi bir anne, iyi bir eş, kültürlü ev hanımı yetiştirmek'' için gönderildiğini, ancak birçok arkadaşının üniversiteye girme başarısı gösterdiğini ifade etti. Bakan Kavaf'ın o yıllarda da başarılı bir öğrenci olduğunu belirten Yalçın, şunları kaydetti: ''Sınıflarımız 18-20 kişilikti. Lise birinci sınıfta, Selma Hanım ile 5-6 kişilik arkadaş grubundaydık. Meslek derslerinde, hep bu arkadaş grubuyla hareket ederdik. Çok sosyaldik, konserleri kaçırmazdık. Sergilere giderdik. Dünya çapında filmler Denizli'ye ilk geldiğinde mutlaka seyrederdik.'' Bakan Kavaf, lisenin ardından Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü'nden mezun oldu. -ADALET BAKANI ERGİN, SÜREKLİ TEŞEKKÜR VE TAKDİR ALMIŞ- Antakya'da doğan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ilköğretim ve lise eğitimini kentte tamamladı. Daha sonra Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilgiler Fakültesini kazanan Ergin, burada bir yıl okuduktan sonra yeniden sınava girerek Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı ve mezun oldu. Antakya'da yaşayan babası İsmet Ergin, Antakya Vali Ürgen İlköğretim Okulu ve İmam Hatip Ortaokulunda eğitim öğretim gören oğlunun lise 1 ve 2. sınıfı şimdiki adı Hüseyin Özbuğday olan Merkez Lisesinde okuduğunu söyledi. Oğlunun lise son sınıfta İmam Hatip Lisesine geçiş yaptığını ifade eden baba Ergin, ''Sadullah, çok başarılı bir öğrenciydi. Sürekli teşekkür ve takdir alırdı. Okul içi ve okullararası münazaralarda birinci olurdu. Oğlum ile gurur duyuyorum'' dedi. Vali Ürgen İlköğretim Okulundan sınıf arkadaşı Mustafa Mutlu da Ergin'in başarılı bir öğrenci olduğunu ve öğretmenleri tarafından çok sevildiğini kaydetti. Sadullah Ergin'in öğretmenleri çok iyi dinlediğini belirten Mutlu, ''Sürekli ders çalışırdı. Sınıfımızın örnek öğrencilerinden olan Ergin, arkadaşlarıyla da çok iyi anlaşırdı'' dedi. -DEVLET BAKANI YAZICI, OKULA 4 KİLOMETRE YÜRÜYORDU- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, ilkokulu 1955-1960 yılları arasında Rize'nin Çayeli ilçesi Buzlupınar Köyü İlköğretim Okulunda okudu. Yazıcı, ortaokul ve lise eğitimini Erzurum İmam Hatip Lisesinde tamamladı. İlçede 1970 yılından önce herhangi kayıt olmamasından dolayı Yazıcı'nın notlarına dair bilgi bulunamıyor. Bakan Yazıcı'nın köydeki ilkokul öğretmeni Mahmut Hilmi Baltacı (83), Yazıcı'nın okula köyünden yaya olarak gelip gittiğini belirtti. Hayati Yazıcı'nın okula, amcası Mehmet Yazıcı tarafından yazdırıldığını ifade eden Baltacı, ''Amcası bana 'Al sana bir çocuk getirdim' dedi. Eskiden geçerli olan 'Eti senin kemiği benim' tabiriyle öğretime başladık'' dedi. Yazıcı'nın öğrenciliği boyunca akıllı ve sakin bir öğrenci olduğunu kaydeden Baltacı, ''Derslere katılımı orta seviyedeydi. Sessiz şekilde durur ve dersleri iyi takip ederdi. Arkadaşlarıyla oldukça iyi geçinirdi. Yazıcı gibi bir öğrenci yetiştirmekten gurur duyuyorum'' diye konuştu. Bakan Yazıcı ile okula gidip gelen amcasının oğlu Bulut Yazıcı (64) ise okula 4 kilometrelik patika yoldan yaya olarak gidip geldiklerini belirterek, ''Okuldan geldikten sonra biraz dinlenir daha sonra derslerine çalışırdı'' dedi. Bakan Yazıcı'nın diğer amcasının oğlu Necati Yazıcı (60) da Yazıcı'nın sessiz ve sakin bir kişiliği olduğunu ifade ederek, ''Okula birlikte başladık. Derslerinde oldukça başarılıydı. Derslerini günü gününe çalışırdı. Genelde pekiyi alırdı'' diye konuştu. -DEVLET BAKANI ÇELİK, ARKADAŞLIKLARINA KARŞI VEFAKARDI- Artvin'in Yusufeli ilçesinde dünyaya gelen Devlet Bakanı Faruk Çelik, ilkokulu Kabak İlköğretim Okulunda tamamladıktan sonra ailesiyle geldiği Bursa'da Yıldırım İmam Hatip Lisesinden mezun oldu. Okulun 1158 numaralı öğrencisi Faruk Çelik'in, 1972-1976 yıllarında aynı sırayı paylaştığı arkadaşı İdris Kurt, Çelik'in lise yıllarında başarılı bir öğrenci olduğunu söyledi. Çelik'in arkadaşları arasında çok sevildiğini, kimseye karşı ters hareketinin olmadığını belirten Kurt, ''Arkadaşlıklarına karşı vefakardı, sözünde dururdu, kimseyi hakir görmezdi. Şimdi de öyle. Faruk Çelik'in bugünlere geleceği öğrencilik yıllarından belliydi'' dedi. -BAKAN ÇELİK, BOĞULMA TEHLİKESİ GEÇİRMİŞ- Kurt, Bakan Çelik ile unutamadıkları bir anısını şöyle anlattı: ''Faruk Çelik ile en büyük anımızı son sınıfta yaşadık. Yüzmek için Gemlik ilçesine bağlı Kumla'ya gitmiştik. Trabzonlu olduğum için yüzmeyi iyi bilirdim. Ama Faruk Bey o dönemlerde pek fazla yüzmeyi bilmiyordu. İskeleden atlayıp kıyıya yüzerek çıkıyorduk. Faruk Çelik, atladığında boğulma tehlikesi geçirdi. Ben de arkasından ayaklarına alttan destek yaparak kendisini kıyıya çıkardım. Kendisine 'Bugünkü durumunu bana borçlusun' diye takılıyorum.'' -MALİYE BAKANI ŞİMŞEK, GERCÜŞLÜ ÖĞRENCİLERE ÖRNEK OLUYOR- Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Arıca köyünde doğan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 1977'de Siirt Ziya Gökalp İlköğretim Okulu, 1980'de Batman İmam Hatip Ortaokulu ve 1984 yılında ise Gercüş Lisesinden mezun oldu. Bakan Şimşek'in lise arkadaşı, memur emeklisi Ziver Oduncu, bazen ilçeyi ziyarete gelen Bakan Şimşek ile görüştüğünü anlattı. Okul yıllarında başarılı olan Şimşek'in şu anda öğrencilere örnek gösterildiğini belirten Oduncu, ''Bakan Şimşek, okulun seçkin öğrencilerindendi. Arkadaşlarıyla uyumlu ve derslerine çok düşkündü. Onu çocuklarımıza örnek gösteriyoruz. Gercüş'ten bir bakanın çıkmasıyla gururlanıyoruz'' dedi. Gercüş Lisesi Müdürü Hüseyin Oduncu da Bakan Şimşek'in lisede okuduğu dönemde kendisinin de ortaokul öğrencisi olduğunu söyledi. Okulun arşivlerine bakıldığında Şimşek'in ne kadar başarılı bir öğrenci olduğunu görmenin mümkün olabileceğini ifade eden Oduncu, şöyle konuştu: ''O dönem okulun başarılı öğrencilerinden biriydi. Kısıtlı imkanlarla okuyup şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin Maliye Bakanı olan birini, öğrencilerin büyük kısmı örnek alıyor. Öğretmenlerimiz, öğrencileri 'Bakın bu ilçeden biri okuyunca bakan bile olabiliyor. Şartlar ne olursa olsun başarı insanın elindedir' diyerek motive ediyor.'' Okul Müdürü Oduncu, Gercüş Lisesinin ÖSS'deki başarısının diğer yıllara oranla yüzde 92 arttığını ve sınava katılan 49 öğrenciden 45'inin başarılı olduğunu sözlerine ekledi. -TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI EKER, 1 YIL OKULA GİTMEMİŞ- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, eğitime Diyarbakır'ın Bismil ilçesine bağlı Tepe beldesinde 2 derslikli okulda başladığını, 2 ile 3, 4 ve 5. sınıfların birarada olduğunu belirtti. İkinci sınıflar ders yaparken 3. sınıfların sustuğunu anlatan Bakan Eker, şöyle konuştu: ''Benim okuduğum dönemde orada bazen 2 bazen 3 öğretmen olurdu. Biri de müdür olurdu. İki sınıf okuturdu. Asker öğretmenler vardı. Biz de iyi eğitim görüyorduk öyle düşünüyorum. Ancak öğrenciler, şimdikiler kadar belki rahat değildi, fiziki ve maddi şartlar olarak. Ama çok büyük istekle, bilgiye susamış olarak bu şekilde çok şey öğrenirdik.'' Ortaokulu Ali Emiri Ortaokulu, liseyi Ziya Gökalp Lisesinde okuduğunu belirten Eker, şunları kaydetti: ''İlkokul arkadaşlarımı geçen hafta Tepe beldesinde ziyaret ettim. Ayrıca Çanakkale'nin Lapseki ilçesi Kemiklialan köyünde oturan ilkokul öğretmenimi de görüyorum, bazen görüşüyoruz. Ben 1963'te ilkokula girdim, 68'de bitirdim. 68-69'da Tepe beldesinde ortaokul olmadığı ve başka kalacak yerim olmadığı için 1 yıl okula gidemedim. Çok üzüldüm tabi. Ama sonra Diyarbakır'da kalacak bir yer buldum, üstelik sınavla. Ondan sonra da Diyarbakır'da ortaokul ve liseyi okudum. Daha sonra üniversite için Ankara'ya gittim.'' Bismil ilçesinde 1966-1968 yıllarında er öğretmen olarak görev yapan Sabri Aktuğ (65) ise Tepe Beldesi İlköğretim Okulunda Bakan Eker'in öğretmeni olduğunu söyledi. Aktuğ, şunları kaydetti: ''Mehdi, çok çalışkan ve başarılı bir öğrenciydi. Ben sınıfta olmasam da ders anlatabilecek kapasiteye sahipti. Evlerimiz birbirine çok yakın olduğundan ders dışı zamanlarını da birlikte geçirirdik. Büyük oğlumun yakın arkadaşıydı. Kendisiyle son olarak 2 yıl önce Çanakkale gezisi sırasında görüştük. Yıllar sonra bir öğrencimi bakan olarak görmek bana gurur verdi.''