28 Haziran 2010 Pazartesi

78'lik Dede Günde 4 Gazete Okuyor...

Amasya'nın Suluova İlçesine bağlı Kapancıağlı Köyü'nde yaşayan 78 yaşındaki Abdullah Kuzucu'nun okuma sevgisi tüm Türkiye'ye örnek olacak nitelikte....

Amasya'nın Suluova İlçesine bağlı Kapancıağlı Köyü'nde yaşayan 78 yaşındaki Abdullah Kuzucu'nun okuma sevgisi tüm Türkiye'ye örnek olacak nitelikte. Çiftçilikle geçimini sağlayan Kuzucu, günde 10 kilometre yolu çoğu zaman yaya olarak katederek günlük gazetelerini alıyor. 4 gazete takip eden Kuzucu, okumayı da kendi çabalarıyla öğrendiğini ifade etti. Kuzucunun en büyük hayali ise köyüne kütüphane kurup kitaplarını oraya bağışlamak. Suluovalı Abdullah Kuzucu 1932 doğumlu. 1950'li yıllarda okuma yazmayı kendi çabasıyla öğrenen Kuzucu, şöyle konuştu: "O yıllardan beri tarihi, dini, Arapça kitaplar okuyorum. İlim çok önemlidir. Basın bir güçtür, gazeteler süper bilgidir. Gazeteler insana iyiyi kötüyü öğretir. Günümüz insanı ilmin kıymetini bilmiyor, okumuyor. Dünyada en çok okuyanlar Japonlar, bizim ülkemizde maalesef kitap ve gazete okuyan çok az. Bazen insanlar bana gazete okuyacağına Kur'an-ı. Kerim oku diyorlar. Ben de Allah'ın 'Oku' emrinden yola çıkarak hem gazetemi okuyorum, hem de Kur'an-ı Kerim okuyorum. Gazetelerde önemli bulduğum yazıları keserek arşivliyorum. İnsan araştırmalı öğrenmeli. Gazeteler olmazsa insanı gaflet basar, gazeteler insanı aydınlatıyor." İnsanın yemeye-içmeye para ayırdığı gibi kitap almaya da ayırması gerektiğini ifade eden Kuzucu, "Ben aç gezerim ama gazetesiz gezmem, her gün ortalama dört gazete okurum, kendim köyden gelemediğim zamanlarda gazetelerimi mutlaka birine bayiden aldırtırım. Bazen sabah namazından sonra yola çıkıyorum 10 kilometre yolu yayan geldiğim oluyor, bazen de alan olursa arabaya biniyorum, gazetelerimi alıp geri dönüyorum. Okuma yazmayı kendim öğrendim, köyümüzde okul yoktu." Kapancıağlı köyünde oğlu ile birlikle yaşayan Abdullah Kuzucu, "İnsan var bir mangır etmez, insan var cevherle satın alınmaz" sözünü çok sevdiğini ve cahil insanla uğraşmanın zor olduğunu belirterek şunları aktarıyor; "Nöron Avrupa'yı yaktı, Edison da ışığı yaktı' bunların ikisi de insandı. Ben geceleri fazla uyumam, kitap, gazete okurum, çünkü Peygamber Efendimiz uyumazdı. Evimde kütüphanem var, çok sayıda kitabım var, 100 bin lira verseler kitaplarımı vermem. Nasip olursa köyüme kütüphane kuracağım. Kitaplarımı oraya bağışlayacağım." Kuzucu, insanların televizyonların karşısından uzaklaşıp kitaplarla ve gazetelerle haşır neşir olmalarını tavsiye ediyor.

Ceza evinde Kep Attılar...

Edirne Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan hükümlüler üniversiteyi bitirerek diploma almaya hak kazandı.
Değişik suçlardan hüküm giyen 4 kişi, cezaevi yönetiminin sağladığı imkânlarla üniversite sınavlarına çalışmaya başladı. Sınavlara sıkı bir şekilde hazırlanan hükümlüler önce üniversiteli oldu, ardından da öğrenimini başarılı bir şekilde tamamlayarak diploma almaya hak kazandı. Hükümlerinin gösterdiği başarı nedeniyle cezaevinde diploma töreni düzenlendi. 18 aydan bu yana cezaevinde bulunan ve 26 ay sonra tahliye olacak Ali Tarkan Keyifer üniversiteli olmaktan ötürü oldukça mutluydu. Hükümlü Eşref Uymaz ise cezaevi yöneticilerine, kendilerine sağladıkları imkanlardan ötürü teşekkür etti. 3 yıldır cezaevinde bulunan ve İktisat Fakültesi'ni bitiren Birkan Baştürk de geleceğe ilişkin oldukça umutlu. Affan Emre Ergü ise derslerine çok çalıştığını ve bunun sonucunda derece aldığını belirtti. Hükümlülere eğitim imkanı sağlayan cezaevi yönetimi herkesin takdirini toplarken, artık üniversiteli olan 4 mahkum kep atmanın mutluluğunu yaşadı. Onlar şimdi geleceğe daha bir umutlu bakıyor.

Haftalık Ders Saati Düşüyor...

İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er, ilköğretimde haftalık ders saatini 30 saatten 25 saate indireceklerini söyledi.

TBMM Kayıp Çocuklar Araştırma Komisyonu üyelerinin, eğitim sistemi ve bu sistemin çocuklar üzerindeki etkilerine yönelik sorularını yanıtlayan Er, çocukların sosyal aktivitelere katılmalarının başarıları üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, çocukların bu aktiviteleri gerçekleştirebilecekleri zamanı oluşturmak için ilköğretimde haftalık ders saatini 30 saatten 25 saate indireceklerini belirtti. Velilerin, çocuklarının sınavlarda başarılı olabilmesi için dersaneyi bir zorunluluk olarak gördüğünü belirten Er, “Aslında bu yanlış bir kanı. Dersanenin, SBS başarısında hiçbir etkisi yok. Hiçbir ek eğitim kurumuna gerek yok” dedi.

Genel Liseler Anadolu ve Meslek Lisesi Oluyor...

Orta öğretimde yeniden yapılanma ile genel liselerin tamamı Anadolu ve Meslek Liselerine dönüştürülecek.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, orta öğretimde gerçekleştirilecek yeniden yapılanma ile gelecek yıllar içerisinde genel liselerin tamamının Anadolu Liselerine ve Meslek Liselerine dönüştürüleceğini, okullar arası niteliksel farklılıkların bu şekilde ortadan kaldırılacağını, okul çeşitliliğinin de en aza indirileceğini bildirdi.

MEB SBS'de Yeni Düzenlemeyi Açıkladı...

MEB, Seviye Belirleme Sınavları'nda yapılan yeni düzenleme ile ilgili ayrıntıların yer aldığı yazılı bir açıklama yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığınca Seviye Belirleme Sınavları'nda (SBS) yapılan yeni düzenlemeye göre, öğrencilerin 6, 7 ve 8. sınıflardaki yıl sonu başarı puanları öğrencilerin yerleştirme puanlarına yüzde 30, sınav puanları da yüzde 70 oranında etki edecek. MEB, SBS'de yapılan yeni düzenleme ile ilgili ayrıntıların yer aldığı yazılı açıklama hazırladı. Açıklamada, 2007-2008 yılında uygulamaya konulan Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Sistemi'nin en önemli unsurlarından biri olan SBS üzerinde yapılan detaylı ve kapsamlı analizler sonucunda SBS'nin genel olarak öğrenci, veli, öğretmen, okul ve eğitim sisteminde olumsuz etkilerinin de bulunduğunun tespit edildiği belirtildi. Açıklamada, bu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak amacıyla sistemin hedeflerinden vazgeçilmeden ortaöğretim sisteminin yeniden düzenlenmesi çalışmaları da dikkate alınarak yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edildi. Açıklamaya göre, yeni düzenleme, öğrencilerin 6, 7 ve 8. sınıflarda elde ettikleri ''Yılsonu Başarı Puanları (YBP)'' ile 8. sınıfta yapılacak olan SBS puanlarının belirli oranlarda değerlendirilmesi esasına dayanacak. YBP, daha önceden olduğu gibi e-okul sistemi üzerinde, öğrencinin her dersten almış olduğu yıl sonu puanının haftalık ders sayısı ile çarpımlarının toplamının haftalık ders sayısına bölünmesiyle elde edilecek ve 100 tam puan üzerinden hesaplanacak. Ortaöğretime Yerleştirme Puanı (OYP) hesaplanırken de, öğrencinin 6, 7 ve 8. sınıf Yılsonu Başarı Puanları değerlendirmeye alınacak ve yerleştirmeye yüzde 30 etki edecek. Öğrencinin 8. sınıfta gireceği SBS'den aldığı puan ise yerleştirmede yüzde 70 oranında etkili olacak. 2010-2011 öğretim yılında 6. sınıfa başlayacak öğrencilerle birlikte kademeli olarak uygulamaya konulacak olan yeni düzenlemeye göre, bu öğrenciler 2011-2012 yılında, 7. sınıf öğrencisi olarak sınava girmeyecekler. Bu yıl SBS'ye girmiş olan 6. sınıf öğrencileri ise eski sisteme uygun olarak 7. ve 8. sınıflarda SBS'ye girecekler. Bu yıl 7. sınıfta olup SBS'ye katılan öğrenciler de önümüzdeki yıl yine eski sisteme uygun olarak ortaöğretim kurumlarına yerleştirilecekler. SBS HER YIL HAZİRAN AYINDA YAPILACAKYeni SBS, daha önceden olduğu gibi Haziran ayında olmak üzere yılda bir kez yapılacak. SBS'nin tüm merkezi sistem sınavlarının mantığına uygun olarak telafisi ya da not yükseltmesi gibi ek herhangi bir sınavı olmayacak. SBS'ye katılım zorunlu olmayacak. Ancak merkezi sistemle öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına yerleştirmede kullanılacak puana etkisi bakımından öğrencilerin bu sınava girmeleri öneriliyor. Sınava herhangi bir sebeple katılamayan öğrenciye o yılın en düşük puanı verilerek Ortaöğretime Yerleştirme Puanı hesaplanacak. SADECE 8. SINIF MÜFREDATINDAN SORULACAKSBS'de testlerin ağırlık katsayılarında değişiklik söz konusu olmayacak. Sınavda Türkçe ve Matematik test ağırlık katsayıları 4, Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgiler test ağırlık katsayıları 3, Yabancı Dil test ağırlık katsayısı 1 olacak. Yeni SBS'de OKS'den farklı olarak sorular sadece 8. sınıf müfredatından yöneltilecek. Sınavda soru içeriğinin 8. sınıf öğretim programına odaklı olması, okulda sunulan eğitim ve öğretime dayalı olarak hazırlanması esas alınacak. Ancak soru ve sınav tekniğinin gereği olarak daha önce elde edilmiş kazanımlar da sorularda kullanılabilecek. OKS'de bütün ilköğretim müfredatından sorular yer alabiliyordu. Merkezi sınav sistemiyle öğrenci alan Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri, Anadolu İmam Hatİp ve Anadolu Teknik ve Anadolu Meslek Liseleri, Sağlık Meslek Liseleri, Denizcilik, Tapu Kadastro, Adalet Meslek Liseleri gibi bazı meslek liselerine yine bu sistemle öğrenci alınmaya devam edilecek. YERLEŞTİRMEOrtaöğretim kurumlarına, yerleştirme işlemi Orta Öğretime Yerleştirme Puanına (OYP) göre yapılacak. Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından 8. sınıfın sonunda tercih başvuruları alınmak suretiyle, puan üstünlüğü esasına dayalı olarak önceden belirlenmiş kontenjanlara göre yerleştirme yapılacak. Yerleştirmeye ilişkin esaslar yerleştirme kılavuzları ile duyurulacak. Yurtdışında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmayan herhangi bir eğitim kurumunda öğrenim gören öğrenciler de isterlerse SBS'ye katılabilecekler. Bu öğrencilerin yurt dışında bulundukları süre boyunca aldıkları Yılsonu Başarı Puanları dikkate alınmayacak. (aa)

25 Haziran 2010 Cuma

Mersin Üniversitesi'nde Başörtüsü Protestosu...

Mersin'de bir grup erkek, başlarına bağladıkları eşarplarla Mersin Üniversitesi Yerleşkesi'ne girerek başörtüsü yasağının kaldırılmasını istedi.
Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Yerleşkesi'ne gelen erkekler, başlarına bağladıklarını eşarplarla üniversiteye girmek istedi. Önce güvenlik görevlilerinin izin vermediği grup, daha sonra yerleşke önünde eylem yapmak isteyince, girişlerine izin verildi. Grup adına açıklama yapan Halil İbrahim Pekmez, başörtüsü yasağının tarihçesini anlatıp, başörtülü kızlarının üniversiteye girişlerinin engellenmesine anlam veremediklerini söyledi. Başörtüsü yasağının bir an önce kaldırılmasını isteyen Pekmez, bu konuda ilgililerden destek beklediklerini kaydetti. Grupta yer alan Emin Ünalan ise türbanlı kızların okula girişlerine izin verilmezken, erkeklere izin verilmesinin çelişki olduğunu belirtti. Ünalan, "Bizim okula alınmamızın, yasakların delinmesine vesile olmasını temenni ediyoruz." dedi. Gruba destek veren öğrenci velisi Mehmet Gül, kızının LYS'ye hazırlandığına dikkati çekerek, "Hafta sonu okula gelip, kızımla sınava gireceği yeri görmek istedik. Ama kızımın içeri girişine izin vermediler. Bu nasıl bir iştir anlamıyorum. Kızım kapı girişinde rencide edildi. Kızım görmediği bir yerde sınava girecek." şeklinde konuştu. Grup, açıklamanın ardından olaysız dağıldı.

Yaz Tatili Pazarda Geçiyor...

Yozgat'ta okulların tatil olmasıyla birlikte çocuklar semt pazarında el arabası ile sebze ve meyve taşıyarak harçlıklarını sağlıyor.

Okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte ilde salı ve çarşamba günleri kurulan semt pazarında, çocuklar, el arabası ile sebze ve meyve taşıyarak kendi harçlıklarını biriktirirken, ailelerine de destek oluyor. Çocuklar, "Genelde kalabalık ailesi olan daha çok meyve ve sebze alıyor, evleri de pazara biraz uzaksa bize taşıttırıyor. Ayrıca, yaşlı amcalar ve teyzeler çabuk yoruldukları için onlar da bize taşıttırıyor." dediler. Pazardan sebze ve meyve taşıyarak günlük ortalama 10 ile 20 lira kazandıklarını belirten çocuklar, "Mesafeye göre 1 liradan başlayıp 2-3 liraya kadar fiyatlar yükseliyor. Biz her pazar kurulduğunda arkadaşlarımızla kararlaştırıp burada taşımacılık yparak, harçlığımızı çıkartıyoruz. Ayrıca, evimizin sebze ve meyvesini de alarak aile bütçesine katkı sağlıyoruz." şeklinde konuştu. Pazarda el arabası ile taşımacılık yapan çocuklardan bazıları da ayakkabı boyacılığı yaptıklarını belirterek, "Okullarımız yaz tatiline girdi. Bizde 3 ay boyunca semt pazarı kurulduğu günlerde el arabası ile taşımacılık, diğer günlerde ayakkabı boyacılığına devam edeceğiz." dedi. Pazardan aldığı sebze ve meyveyi çocuklara taşıttıran bazı vatandaşlar ise çocuklara harçlık verelim diye taşıttıklarını ifade ederek, "Allah'a şükür pazar alışverişlerini yapabilecek sağlığımız var, biz kendimiz de taşıyabiliriz. Fakat çocukları burada görünce harçlık verelim diye el arabası ile taşıttırıyoruz." diye ifade etti.

Eğitimciler Bulgaristan'da...

Giresun Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı bir grup öğretmen Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da çalışma ziyaretlerinde bulundu.


Giresun Eğitimciler Dernek Başkanı Fatih Şahin yaptığı açıklamada, iki yıldır devam eden projenin final raporunu hazırlayıp sunumunu yaparak diğer ortakların takdirini kazandıklarını ve ülkemizi en iyi şekilde temsil ettiklerini söyledi. Başkan Fatih Şahin "e-Train" (e-öğrenme) adlı Grundvig Projesi'nin ortakları Türkiye, Almanya, Portekiz , Romanya ve Bulgaristan ile yürütüldüğü belirtildi. Başkan Şahin, proje kapsamında Giresun'da bir grup öğretmenin Sofya'ya giderek çalışma ziyaretinde bulundukları ifade ederek, "Bulgaristan'da 14-20 Haziran tarihleri arasında yapılan çalışma toplantısına Giresun Fen Lisesi İngilizce Öğretmeni Metin Sağlam, Kaşdibi 60. Yıl YİBO Okul Müdürü Mustafa Karabürk, Tirebolu Anadolu Lisesi İngilizce Öğretmeni Taner Aydın ve Piraziz İsmail Yücel Anadolu Teknik Lisesi Bilgisayar Öğretmeni Lütfü Kayık katılmıştır. Öğretmenlerimiz tarafından 2 yıldır yürütülen proje kapsamında proje ortakları ziyaret edilmiş ve en son olarak da proje ortağı Bulgaristan'da çalışma toplantısı yapılarak final raporu hazırlanmış oldu." dedi.

Sözleşmeli'yi İsyan Ettiren Kontenjan

Milli Eğitim Bakanlığı’nın özür durumuna bağlı tayinler için belirlediği kontenjan sayısı sözleşmeli öğretmenleri isyan ettirdi.

Eş durumu, hastalık ve olağanüstü nedenlerle ‘tayin’ isteyen sözleşmeli öğretmenler, Ankara’da kadronun 7 ile sınırlı tutulmasına tepki gösterdi. Başkent’te yüzlerce yeni okul açılmasına rağmen bu kadronun 7 ile sınırlandırılmasına kızan öğretmenler, “Hani kadrolu ile sözleşmeli öğretmen eşit haklara sahipti? Bu pozisyonlar kadrolu öğretmenler için mi boş tutuluyor” diye sordular. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, sözleşmeli öğretmenler için öngördüğü özür durumuna bağlı il içi ve il dışı tayin başvuru sonuçları yarın açıklanacak. Ancak sözleşmeli öğretmen ve yakınları, Bakanlığın kendilerini ikinci sınıf görmeye ve kadroluları kayırmaya devam ettiğini ileri sürüyor. Başkent’te onlarca yeni okul açılmasına karşın hastalık, eş durumu gibi nedenlerle yer değiştirmek isteyen sözleşmeli öğretmenler için sadece 7 kontenjan ayrıldığına dikkat çekiyorlar. Bir öğretmen Ankara’nın ilçelerinden birinde görev yaptığını, her gün 2.5 saat yol gittiğini, 15 lira yol parası verdiğini belirtirken, “Eşim özel sektörde olduğu için yer değiştiremiyor. Çünkü benim görev yaptığım yerde iş bulması imkansız. Tayin isteyeceğim ama sadece 7 kişilik kontenjan vermişler” diyor. Bir başka öğretmen yakını ise Ankara’da yüzlerce yeni okul açılmasına karşın sözleşmeliler için belirlenen sayıya tepki gösteriyor. Öğretmen yakını “Oysa 50 branş var. Her branşa bir öğretmen başvursa yine hiç şansımız olmayacak” diyerek umutsuzluğunu dile getiriyor. Bakanlığın, sözleşmeli – kadrolu ayrımı yapmadığını göstermesi için sınırlamayı kaldırmasını istiyor.

22 Haziran 2010 Salı

Askeri Okul Tazminatı Yüzde 70 Düştü...

Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilen kanunla askeri okuldan atılanların ödemek zorunda kaldığı astronomik tazminat düşürüldü.

Bugün'ün haberine göre, uzman çavuşlara emekli olma hakkı tanındı. Subaylar askeri mahkeme üyesi olmaktan çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi, askeri mahkemelerdeki subay üyelerin yargının bağımsızlığı ilkesine aykırı bularak iptal etmişti. Yeni düzenleme ile asker mahkemelerin sadece askeri hakimlerden oluşması kararlaştırıldı. CEP TELEFONU CEZASI AZALTILDI Meclis Genel Kurulu'nda tasarıya eklenen madde ile kışlalarda cep telefonu, fotoğraf makinesi ve bilgisayar kullanmanın cezası azaltıldı. Yeni düzenleme göre bu suçun cezası 1 aya kadar oda veya göz hapsi oldu. Meclis'te kabul edilen kanunla askeri okuldan atılan öğrencilere de müjdeli haber geldi. Askeri okuldan atılan öğrencilere öğrenim giderleri olarak 100 Bin TL'ye kadar tazminat cezası veriliyordu. Meclis'te kabul edilen kanunla tazminat cezaları yüzde 70 oranında azaltıldı. AİHM, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ndeki davalarda gizli belgelerin başvuru sahiplerine incelettirilmemesinin, silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmişti. Yeni kanun sayesinde YAŞ kararıyla TSK'dan atılanlar Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava açtıkları durumlarda haklarındaki gizli belgeleri inceleyebilecek. UZMAN ÇAVUŞLARA EMEKLİLİK 45 yaşına gelmeleri halinde TSK ile ilişiği kesilen uzman çavuşlar, Genelkurmay Başkanlığı veya Milli Savunma Bakanlığı'nın uygun gördüğü yerlerde sivil memur olarak istihdama edilecek. Uzman çavuşlar 52 yaşına gelmeleri halinde emekli olma hakları elde edecek. 17 BİN UZMAN ÇAVUŞ YARARLANACAK Uzman çavuşların emeklilik sorununun çözümü ile ilgili düzenlemeden 17 bin uzman çavuş yararlanacak. Emekli Uzmanlar Derneği Genel Başkan Yardımcısı Birol Doğan, “60 Bin uzman çavuş orduda görev yapıyor. Biz mağdur oluyorduk. Bu düzenlemeden 17 bin uzman çavuş yararlanarak emekli olma hakkı elde edecekî dedi.

Paran Yoksa Karne de Yok...

Bakanlık açıklama yaptı ancak değişen birşey yok! Rize'de para vermeyen öğrenciye karne verilmediği iddia edildi.
Rize'deki bir lisede, okul masrafları için belirlenen parayı vermeyen öğrencilere karnelerinin verilmediği iddia edildi. Alınan bilgiye göre, Ali Metin Kazancı Rize Lisesi Okul Aile Birliği yönetimi, eğitim öğretim yılının başında okulun güvenlik , temizlik ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla öğrencilerden aylık 10'ar lira taksitler halinde 8 ayda 80 lira toplanmasını kararlaştırdı. Yıl içinde velilerden tahsil edilen bu parayı bazı veliler ödeyemedi. Okulda çocuğu öğrenim gören bazı veliler, Okul Aile Birliği yönetiminin bu parayı ödemeyen ailelere geçen hafta sonu yapılan karne dağıtım töreninde karnelerinin verilmeyeceğini duyurduğunu, bu nedenle belirtilen miktardaki parayı ödeyemeyen 50 civarında öğrenciye karnesinin verilmediğini iddia etti. Okul Müdürü Ali Kuleci, gazetecilere yaptığı açıklamada, Okul Aile Birliği yönetiminin güvenlik ve temizlik gibi giderlerinin karşılanması amacıyla velilerden öğrenci başına ayda 10 lira topladığını belirterek, "Yılda toplam 80 lira toplanıyor. Ancak parayı ödeyecek durumu olmadığını söyleyen velilere parayı ödemelerinin zorunlu olduğunu söylemedik. Parayı vermeyenlere karnenin verilmediği iddiası doğru değil. Herkese karnesini veriyoruz" dedi. İl Milli Eğitim Müdürü Rasim Çelik ise kendilerine çocukların karnelerini alamadığı şeklinde bir şikayet gelmediğini ifade ederek, "Ancak konu ile ilgili inceleme başlatacağız. Çocuklara karnelerinin verilmemesi diye bir şey olamaz. Bütün çocuklar karnesini alacaktır. Böyle bir şey varsa gereğini yaparız" diye konuştu.

Harçlıklarını Biriktirip Eğitim Desteği Sağladılar...

Aynı sınıftan 32 öğrenci, her ay verdikleri 3'er TL'yle Doğu'daki yirmi iki öğrencinin eğitim giderlerini karşıladı.

İstanbul'da Şair Nedim İlköğretim Okulu'nun 5-D sınıfının 32 öğrencisi, 2009-2010 eğitim öğretim yılı süresince her ay bağışladıkları 3'er lira ile Güneydoğu'daki 22 öğrenciye eğitim desteği sağladı. Sınıf öğretmeni 14 yıllık eğitimci Seval Bozkurtgil, öğrencilerinin bilinçli birer birey olmalarını önemsediği böyle bir sosyal sorumluluk projesi geliştirdiklerini anlatarak şöyle konuştu: "Bu çalışma için sınıfta öğrencilerden bir komisyon oluşturduk. Sınıftaki öğrenciler komisyon başkanına her ay 3 lira verdi. Eksik olan miktarın üzerini de ben tamamladım ve parayı sınıf annesine teslim ettik. Bir öğrencimizin annesi olup bu görevi üstlenen 'sınıf annesi' parayı her ay okumamış kız çocuğu kalmaması için Güneydoğu'da yapılan projenin hesabına yatırdı. Böylece öğrencilerim 22 öğrencinin bir yıllık eğitimlerini karşılamış oldu." 'BİZE TOST PARASI'
Öğrencilerden Ceren Balcı, "Kendimi bildim bileli her şeyim var. Benim kadar şanslı olmayan çocuklara destek olmaktan mutluyum" derken, Derya Çetin ise anne babasından su parası olarak aldığı 50 kuruşlardan biriktirdiği para ile bağış yapmaktan çok mutlu olduğunu ifade etti. Cem Emir Şenyurt da "Bilim insanı olmak istiyorum, imkanları olmayan çocukların da büyük hayalleri var. Biz onlara bir tost para sı olan 3 lirayla destek olabilmişsek ne mutlu" diye konuştu.

Parmak Çocuk Mine Liseden Mezun Oldu...

İzmir'de 18 yıl önce 6 aylıkken 635 gram ağırlığında, 32 santim boyunda doğan 'parmak bebek' Mine Alşan büyüdü, liseden mezun oldu.

Ege Üniversitesi Hastanesi'nin kayıtlarına 'Yaşatılan en küçük bebek' olarak geçen Mine, mezuniyet töreninde büyük sürpriz yaşadı. Mine'ye diplomasını veren, yaşama tutunmasının en önemli faktörlerinden Prof. Dr. Nilgün Kültürsay, “Mine'yi 18 yıl öncesinin koşullarında yaşatabildik, bir mucizeydi. Onun büyüdüğünü görmekten, diplomasını vermekten büyük mutluluk duyuyorum” dedi. Ev hanımı Yasemin Alşan ile ışık, ses teknisyeni Ümit Alşan'ın tek çocuğu olan Mine, 29 Mart 1992 tarihinde Ege Üniveristesi Hastanesi'nde dünyaya geldi. Normal gününden üç ay önce, 635 gram ağırlığında 'el kadar' doğan Mine, 'yaşaması imkansız' denilmesine karşın Prof. Dr. Nilgün Kültürsay'ın sorumluluğundaki Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'ne yatırıldı. Doktorların 'gördüğümüz en küçük bebek' dedikleri 32 santimlik Mine kuvöze konuldu. Başta Kültürsay olmak üzere Yenidoğan ekibi doktoru, hemşiresiyle Mine'yi yaşatmak için seferber oldu. Tam iki ay boyunca Mine'yi 'kaybetmemek' için mücadele verildi. 18 yıl önceki tıbbi koşullarda özveriyle, titizlikle bakılan, tedavisi yapılan Mine, bu çabalara karşılık verdi ve yaşama asıldı. Anne Yasemin Alşan, yenidoğan yoğun bakım ünitesinin yanındaki odada sütünü sağıp, ancak 12'inci gün görebildiği kızının yaşaması için dua ederken, sağlık ekibi de gelişmelerden daha fazla umutlanır oldu. Nitekim Yasemin- Ümit Alşan çifti iki ayın sonunda Mine'yi alıp evlerine dönerken, avuçlarındaki 'mucize'ye inanamaz haldeydi. Minik ağzına uyan biberon, emzik bile bulunamayan Mine, doktorlarının bir dediğini iki etmeyen anne babasının titiz bakımıyla büyüdü, yaşıtlarıyla birlikte okula başladı. OKULU BAŞARIYLA BİTİRDİ
İlköğretimden sonra Bornova Kız Meslek Lisesi Gıda Teknolojileri ve Analiz Bölümü'nde okumaya başlayan Mine, başarıyla okulundan mezun oldu. Alşan çifti de kızlarının mezuniyetiyle büyük heyecan, gurur yaşadı. Bu yıl doğrudan geçiş hakkı olması nedeniyle Ege Üniversitesi Meslek Yüksekokulu'nun aynı bölümünde okumaya hak kazanan Mine, Bornova Parkı'ndaki Ayfer Feray Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenen törenle diplomasına kavuştu. Mine diplomasını, yaşamasında önemli payı olan Prof. Dr. Nilgün Kültürsay'ın elinden alarak unutulmaz bir an yaşadı. 'O DÖNEM YAŞAMA ŞANSI YOKTU'
Okul Müdürü Gönül Karaman tarafından sahneye 'özel öğrenci' olarak çağrılan Mine'ye doğumundan bugüne gelişimini takip eden Prof. Dr. Kültürsay, sürpriz yaptı. Mine'yi yıllar öncesinin tıbbi olanaklarıyla, çok zor koşullarda ancak özveriyle bakıp tedavi ettiklerini ve yaşattıklarını belirten Prof. Dr. Kültürsay şunları söyledi: “Mine gibi bebeklerin bundan 20 yıl önce yaşama şansı hiç yoktu, ölüyorlardı. Ama Mine yaşama tutundu, demek ki biz de görevimizi iyi yaptık, onu yaşatabildik. Mine bir mucize, çok iyi bir ilk örnek oldu, bu alanda çalışan herkese ümit verdi. Bu kadar erken ve küçük doğan bebeklerin yaşatılması kadar, sakat kalmadan yaşatılması da önemli. Mine bu anlamda da çok iyi örnek. Bugün lise diplomasını aldı, üniversiteye başlıyor. Bu bebeklere yapılan yatırımların ne kadar doğru olduğunu ortaya koydu. Bizim görevimiz daha çok bebeğin yaşama bağlanmasını sağlamak. Tıp çok ilerledi, eskiden mucize olanlar artık mucize saıylmıyor ama bu bebekler için çok daha fazla yatırım yapmamız, seferberlik ilan etmemiz gerekiyor.” (dha)

17 Haziran 2010 Perşembe

Göz Hareketleri İle Çalışan 'Sanal Fare'

Başkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde öğrenim gören engelli bir genç, kendisi gibi ellerini kullanamayanlar için göz hareketleri ile çalışan ''sanal fare'' geliştirdi.

Engelli genç, web kamerayı infrared kameraya dönüştürerek fareyi göz hareketleri ile ilişkilendirmeyi başarırken, sistemde kırpılan göz de ''tıklama'' işlevini yerine getiriyor.

Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde öğrenim gören Giray Sercan Özcan AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 yaşındayken omuriliğinde tespit edilen tümör nedeniyle, vücudunun sağ kısmında felç meydana geldiğini söyledi.

Felç nedeniyle kısmi engelli olarak yaşamını sürdürmeye devam ettiğini belirten Özcan, yeni bir şeyler üretmedeki heyecanı karşısında da mühendislik fakültesini tercih ettiğini anlattı .

Gerek üniversite, gerekse sosyal yaşamında zaman zaman bilgisayar kullanımı nedeniyle sıkıntı yaşadığını belirten Özcan, özellikle bilgisayar faresi kullanımındaki zorluğun, kendisini gözle çalışan fare sistemi geliştirmeye yönelttiğini bildirdi.

Danışman öğretim görevlisi Emre Sümer desteği ile yaklaşık bir yıl süren ''sanal fare'' projesini hayata geçirdiğini belirten Özcan, Matlap programı kullanılarak yaptığı projesinde yuvarlak cisimleri bulma algoritmasından faydalandığını kaydetti.

Maliyeti de düşük olan projesinde web kamerasını infared kameraya dönüştürdüğünü belirten Özcan, program sayesinde gez bebeğinin hareketleri ile fareyi ilişkilendirmeyi başardığını söyledi.

ENGELLİLER İÇİN BÜYÜK KOLAYLIK

Programın özellikle ellerini kullanamayan engelliler için büyük kolaylık getirdiğini ifade eden Özcan, sistemde kırpılan gözün ise farenin sol tıklaması işlevini yerine getirdiğini bildirdi.

Farenin hareket ettirilmesi ve tıklanması için Java tarafından geliştirilen robot ve event adlı sınıflardan yararlanıldığını belirten Özcan, programın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile çok sayıda engellinin ihtiyacına cevap verilebileceğini sözlerine ekledi.

Mesleki Eğitimde Tercih İşlemleri Başladı...

Ortaöğretim 9'uncu sınıfında başarılı olan, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğrenimlerine devam etmek isteyenler tercihlerini 13 Ağustos'a kadar yapabilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın web sitesinde yapılan açıklamaya göre 9'uncu sınıfta başarılı olan ve mesleki-teknik eğitimi tercih etmek isteyen öğrencilerin 'Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Alan Tercih Formu'nu doldurarak kayıtlı oldukları okul müdürlüklerine teslim etmeleri gerekiyor.

Her öğrencinin en fazla üç okul tercih edebileceği belirtilen açıklamaya göre öğrenciler bu okulların her birinden en fazla 5 alanı tercih edebilecekler. Öğrenci velisinin imzasını da taşıyan tercih formu, teslim alan okul müdürlüklerince e-okul sistemine işlenecek. Bir okulda aynı alanı tercih eden öğrenci sayısının kontenjandan fazla olması halinde sıralama, e-okul sisteminden öğrencinin 9'uncu sınıf yılsonu başarı puanının yüzde 60'ı ile ilköğretim okulu diploma puanının yüzde 40'ı toplanarak hesaplanacak 'Alana Yerleştirme Puanı'na göre belirlenecek. Alana yerleştirme puanlarında eşitlik olması halinde ise sırasıyla 9'uncu sınıf başarı puanı yüksek olan, ilköğretim diploma notu yüksek olan, tercihi önce olan, yaşı küçük olan öncelikli olacak.

Başvuruların alınmasının ardından belirlenen kriterler ve kontenjanlar dikkate alınarak öğrencilerin okullara e-okul sistemi üzerinden elektronik ortamda yerleştirileceğini belirten İl Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Ekiz, "Öğrencilerimiz alan seçimlerini yaparken çok dikkatli davranmalılar. İlgi, istidat ve kabiliyetlerine uygun alanları tercih etmeleri çok önemli. Öğrencilerimizin tercihlerini yapmadan önce Bakanlığımız tarafından mesleki rehberlik amacıyla hazırlanan ve web sitesinde yayınlanan Mesleki Bilgi Sistemi portalını incelemeleri kendileri için yararlı olacaktır." dedi.

Okulların Yüzde 62'sinde Şiddet Var...

Eğitimciler Birliği Sendikasının yaptığı araştırmaya göre, okulların yüzde 62,3'ünde şiddet olayları yaşanıyor.

Sendikadan yapılan yazılı açıklamaya göre, 17-31 Mayıs 2010'da 12 ilde 300 okulda 600 öğretmen ile yüz yüze görüşülerek, ''Okul Ortamının Güven ve Sağlık Yönünden Değerlendirilmesi'' konulu araştırma yapıldı.

Araştırmaya göre, okulların yüzde 74'ünde güvenlik kamerası bulunuyor. İlköğretim okullarının yüzde 50,1'inde, ortaöğretim okullarının da yüzde 60,2'sinde güvenlik personeli görev yapıyor.

Okulların yüzde 62,3'ünde şiddet olayları yaşanıyor. Olaylar en fazla fiziksel, sözlü, psikolojik şiddet olarak gerçekleşiyor.

Okullardaki şiddetin yüzde 82,7'si öğrenciler arasında yaşanırken, öğretmenlerin de yüzde 8,2'si okulda şiddete maruz kaldığını belirtiyor.
Şiddete uğradığını söyleyen öğretmenlerin yüzde 22,9'u şiddeti en fazla okul yöneticilerinin uyguladığını ifade ediyor. Öğretmenler; öğrenci velilerinin (yüzde 20,8), öğrencilerin (yüzde 18,8) ve meslektaşlarının (yüzde 18,8) şiddetine uğruyor. Öğretmenler, en fazla sözlü ve psikolojik şiddet görürken, fiziksel şiddete maruz kalanlar da bulunuyor. Öğretmenlerin yüzde 88,7'si televizyon dizilerinin şiddeti artırdığını düşünüyor.

Öğretmenlerin yüzde 12,4'ü okul servis şoförlerinin öğrencilere davranışlarının uygun olmadığını, yüzde 13,3'ü şoförlerin trafik kurallarına uymadığını belirtiyor. Şoförlerin, çocuk psikolojisi, iletişim gibi konularda eğitimden geçirilmesini isteyen öğretmenlerin oranı yüzde 82,3.

OKUL YOLU GÜVENLİ DEĞİL

Öğretmenlerin yüzde 34,2'si okul yolunu kendisi için, yüzde 50,4'ü de öğrenciler için trafik açısından güvenli bulmuyor. Ayrıca, yüzde 26,1'i okul çevresinin kendisi için, yüzde 44.2'si de öğrenciler için güvenli olmadığını düşünüyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, okullarda şiddeti azaltmak için ''değerler eğitimine'' ağırlık verilmesi gerektiğini kaydetti. Okulların ailelerle iş birliği yapmasını isteyen Etyemez, şiddet içeren televizyon dizilerinin yasaklanması veya geç saatlerde yayımlanmalarının sağlanması gerektiğini kaydetti.

ÖSYM Acilen Önlem Almalı...

Öğrencilerin günlerdir giriş belgelerini alabilmek için ÖSYM'nin önünde beklediğini söyleyen Buldan, 'ÖSYM'yi acilen önlem almaya ve göreve çağırıyoruz” dedi.

BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan “ÖSYM merkezinin önünde günlerdir öğrenciler sınav giriş belgelerini alabilmek için beklemektedir. ÖSYM Başkanlığını acilen bu öğrencilerin daha fazla mağdur olmamaları için önlem almaya ve göreve çağırıyoruz” dedi. Buldan “ÖSYM, öğrenciler arasında bölgesel ve sosyo-ekonomik düzey farklılıklarından dolayı ortaya çıkan eşitsizliklerin etkisini en aza indirmek için, pozitif ayrımcılık yaparak ölçme ve değerlendirme sistemini bir an önce yeniden düzenlemesi gerekmektedir” diye konuştu.

Buldan Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, sınav sisteminin 'yapboz' tahtasına dönüştüğünü ve adil olmadığını söyledi. Ücretsiz olarak sunulması gereken eğitim hizmetlerinin adım adım piyasaya açıldığını ve özelleştirildiğini kaydeden Buldan, yükseköğretimin yalnızca elitlerin iyi üniversitelerde okuyabildikleri ve iş sahibi olabildikleri bir yapıya dönüştüğünü belirtti.
Buldan şunları söyledi:

“Eğitim sistemi, ortaya çıkardığı sınıfsal farkların yanı sıra, çok büyük bölgesel eşitsizlikler ve adaletsizlikler de yaratmıştır. Sınavlarda başarılı olamayan bölge illerinde yaşayan öğrenciler, yıllardır anadillerinden uzak, baştan beri ötekileştirilerek, yok sayılarak, kaliteli ve nitelikli bir eğitim verme anlayışından uzak, asimile etmeye yönelik bir yaklaşımla; kalabalık sınıflarlarda, öğretmensiz ya da sürekli öğretmen değiştirerek, birçok olanaktan yoksun bir eğitim öğretim sürecinden geçirilmektedirler. Hakkari, Mardin, Kızıltepe, Van, Şırnak gibi Kürt illerindeki binlerce öğrenci kendi sınav merkezi tercihleri dışında Edirne, Malatya, Muğla, Trabzon hatta Kıbrıs gibi kilometrelerce uzaklıktaki illerde sınava girmek zorunda bırakılmıştı.”

“ÖSYM POZİTİF AYRIMCILIK YAPMALI”

YGS sınavında öğrencileri sınav merkezi tercihleri dışında illere gönderen ÖSYM'nin şimdi de binlerce öğrenciye sınav giriş belgelerini zamanında ulaştıramadığını, sınavın ilk iki oturumuna iki gün kalmasına rağmen binlerce öğrencinin sınava nerede gireceklerini bilmediğini kaydeden Buldan, “ÖSYM Başkanlığını acilen bu öğrencilerin daha fazla mağdur olmamaları için önlem almaya ve göreve çağırıyoruz. Bu uygulamalar karşısında oluşan bütün demokratik tepkilere kulak tıkayan ÖSYM başkanlığı, bundan sonra benzer bir uygulamalara imza atılmaması, öğrencilerin kendi sınav merkezi tercihlerinde sınava girmeleri, sınav giriş belgelerinin sınava en az bir hafta kala, öğrencilerin sınavda başarılı olmaları açısından, ellerinde olmaları gerekliliği için gerekli hassasiyeti göstermelidir. Ayrıca ÖSYM, öğrenciler arasında bölgesel ve sosyo-ekonomik düzey farklılıklarından dolayı ortaya çıkan eşitsizliklerin etkisini en aza indirmek için, pozitif ayrımcılık yaparak ölçme ve değerlendirme sistemini bir an önce yeniden düzenlemesi gerekmektedir” diye konuştu.(ANKA)


14 Haziran 2010 Pazartesi

600 Bin Öğrenci Bu Soruyu Çözemedi...

İlköğretim 3. sınıf öğrencileri matematik dersinde çözdüğü soruyu üniversiteli olmaya hazırlanan 600 bin öğrenci üniversiteye giriş sınavında yanıtlayamadı.

Geçtiğimiz gün ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan'la bu hafta başlayacak Lisans Yerleştirme Sınavları öncesinde röportaj yaptık. 36 yıldır üniversite sınavlarını gerçekleştiren kurumun başındaki kişi olarak kendisini en çok hangi tür soruların yapılamıyor olmasının şaşırttığını sordum.

Artık şaşırmadığını ama yüzde 99'unun çok rahat çözebileceği soruları yarım milyonu aşkın gencin çözememesine üzüldüğünü söyledi. Sonra da bunu örnekle açıkladı:
�Bir iki yıl önce üniversiteye giriş sınavında 80 - (12 + 3 + 8) = ? diye bir soru sorduk. Şimdi bu soruya baktığınızda ne düşünürsünüz? 'Çocuklar bunu yapar' dersiniz. Oysa bu soruya 600 bin öğrenci cevap verememiş. Neden cevaplamamışlar, neden yapamıyorlar? İlkokul çocuğu bu soruyu yapıyor. Bunlar lise çocukları ya da mezunları. İşte bu soru gibi yüzde 99'unun kesinlikle çözmesi gereken çok basit sorular var. Ama çözemiyorlar.

Biz çok basit, yüzde 100 hepsi cevap verir diye 'Cumhuriyet kaç yılında ilan edildi?' gibi soruları sınavlarda sormuyoruz. Ama artık kuşkuluyum. Şimdi bu soruyu sorsak, 'Yüzde yüz doğru cevap alırız' diyemiyorum. Herhalde yanlış cevap verenler çıkacaktır diye endişe ediyorum.� Yarımağan'ı gerçekten de endişeye düşüren bu durum, son yıllarda eğitimde tehlike çanları çalmaya başladığının bir göstergesi olarak algılanmalı. Üniversite sınavında, SBS'de her yıl başarısızlığın artması üstelik de soruların kolay olmasına rağmen, yapılma yüzdesindeki düşüş ve özellikle de bazı devlet okulları arasındaki uçurumlar artık �eğitimde kalitenin� ne durumda olduğunu gösteriyor.

Bugün İstanbul'un göbeğinde köklü devlet liselerinin öğrencileri arasında heceleyerek okuyan öğrenciler karşımıza çıkıyor. Üniversite kapısına bu şekilde getirdiğimiz çocuklarımız bırakın dört işlemi, iki hatta tek işlemli soruları da çözemez durumdalar. Bu durumda biz bu çocukları mı yargılayacağız yoksa onları liseye kadar taşıyan ve ellerine diploma veren eğitim sisteminin ne kadar mükemmel (!) olduğunu mu tartışacağız? Çünkü çocukları yargılamak işin en kolay yanı... (Habertürk)

Köy Turist Akınına Uğradı...

Öğretmenlik yaptığı köyü tanıtmak için site kurdu; 6 yılda 400 bin kişi ziyaret etti.

Bartın'ın Amasra ilçesi Çakraz Köyü İlköğretim Okulu'nda 11 yıldır öğretmenlik yapan Yaşar Salih Tiryaki, köyünün doğal güzelliklerini tanıtmak için 6 yıl önce yaptığı internet sitesi kurdu. Siteyi, 6 yılda 400 bin kişi ziyaret etti.
1990 yılında Kars'tan Bartın'a tayin olan Yaşar Salih Tiryaki, Çakraz Köyü Şehit Ahmet Telli İlköğretim Okulu'nda göreve başladı. Doğal güzelliklerine hayran olduğu Çakraz köyü için "Yeşil Çakraz" isimli internet sitesini kurarak köyünün güzelliklerini tüm dünyaya tanıtıyor. Gördüğü bu güzellikleri dünya ile paylaşmak ve köyünü bir turizm cenneti yapmak istediğini belirten Tiryaki, "Aslen Tekirdağ'lıyım. 1990 yılında tayinim Bartın'a çıktı. Çakraz köyü Şehit Ahmet Telli İlköğretim okulunda 11 yıldır görev yapıyorum. Doğa turizminin gelişmesi sonucu ben de ailemi geçindirdiğim bu cennet köyün doğal güzelliklerini 2006 yılında kurduğum www.yesilcakraz.com adlı internet sitesi ile tanıtmaya başladım. Bu site sayesinde köye gelen turist sayısı arttı. Hatta tatillerini değiştirip köyüme gelenler bile oluyor. İnternet sitesi sayesinde beni bulanlar, biz bu sene başka yere gidecektik ama bu güzellikleri görünce kararımızı Çakraz yönünde verdik, diyorlar. Hatta beğenip buradan yer alıp ev yapanlar bile var."

SADECE KÖYÜ DOĞAL GÜZELLİKLERİNİ DEĞİL HER YÖNÜ İLE TANITIYOR

Kurduğu internet sitesinde köyünün sadece doğal güzelliklerini tanıtmadığını belirten Tiryaki, "Aynı zamanda diğer çevre köyleri, tarihi, köydeki sosyal yaşam, kültürel yapı, haberler gibi bir çok bölüm bulunuyor. Siteyi ziyaret eden bir kişi aradığı her şeyi buluyor. Çakraz'a gelmek isteyen kişi nerede kalınır, neler yapılır nereleri gezer bu konuda çok detaylı bilgi sahibi oluyor. Gurbetteki Çakrazlılar da siteye girip günlük haberleri okuyorlar. Bazı yerel gazetelerde Çakraz hakkındaki haberleri benden alıyorlar. Köyde yaşamış ve şu anda hayata gözlerini yunmuş veya yaşayan yaşlı insanların fotoğraflarını ve bilgilerini arşivledim. Sivas ve Tokat ilinde bulunan Çakraz köyleri ile bizim köyün bağlantılı olduğunu o köylerden bizim köye gelen kişiler olduğunu buldum ve böylece yıllar sonra akrabaların sanal ortamda buluşmasını sağladım." diye konuştu. Tiryaki, 6 senede köyün 80 bin fotoğrafını çektiğini, bunun 20 binini siteye yüklediğini kaydetti.

LÖSEMİ HASTASINA SİTEM MORAL KAYNAĞI OLDU

Sitesinde sosyal bir olayda üstlendiğini söyleyen öğretmen Tiryaki sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir gün bana Çakraz'da yaşayan Funda Önal isimli lösemi hastasının verdiği mücadeleyi söylediler. Ben de hemen ona moral olsun diye siteye haberini yaptım ve onun mücadelesini anlattım.Onun çektiği çeşitli resimleri yayınladım. Bu ona büyük bir moral oldu,tüm Türkiye'den kendisine destek geldi.Ona moral verdiler. Böylece bu hastalıkta mücadelede ona büyük bir destek oldu. Çünkü bu hastalıkla en büyük mücadele moraldir. 8 yaşında yakalandığı lösemi hastalığını şu anda yenmiş durumda. Her geçen gün iyiye gidiyor." (Cihan)



Öğrencisi Olduğu Okulda İntihar Etti...

Malatyada bir lise öğrencisi, öğrenim gördüğü okulun bahçesinde kendini iple asarak intihar etti.

Alınan bilgiye göre, Darende ilçesi Mesleki Teknik Eğitim Merkezinin (METEM) bahçesinde bir kişinin kendisini iple astığı ihbarı üzerine olay yerine giden polis, lise 1. sınıf öğrencisi Muhammet D'nin çardağa asılı cesediyle karşılaştı.

Cumhuriyet savcısının incelemesinin ardından ceset, otopsi için Malatya Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi.

Ali Sami Yen'de Rekor Kırılamadı...

Dünya okuma rekoru için Ali Sami Yen Stadyumu'nda toplanan binlerce kişi, aynı anda kitap okudu. Ancak Mersin'de ulaşılan 15 bin 440 kişilik rekor geçilemed.

Ali Sami Yen Stadı'nda toplanan 14 bin 517 kitapsever, "Dünyanın en yüksek katılımlı kitap okuma etkinliği" ni gerçekleştirmek için çabaladı. Ancak toplanan Mersin'de elde edilen 15 bin 440 kişilik Guinness rekorunu kıramadı. Düşün Taşın Derneği öncülüğünde hayata geçirilen rekor denemesine Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, sanatçılar ve eski futbolcularla birlikte çok sayıda vatandaş katıldı. Okuma etkinliğinden önce konuşan Bakan Çubukçu, okuyan bu kadar genci birarada görünce büyük bir moral bulduğunu belirterek, "Okumak dünyanın en keyif veren işlerinden biriyken, burada çuvaldızı kendimize batırarak, bazen eğitim politikalarının gençleri okuldan, kitap okumaktan soğuttuğunu, okumayı bir ödeve ve eziyete dönüştürdüğünü söylemek istiyorum" dedi. Mümin Sekman'ın "Her şey seninle başlar" isimli kitabının aynı anda okunmasıyla gerçekleşen etkinlikte bilet koçanları sayılarak rekor denemesine 14 bin 517 kişinin katıldığı saptandı. Okuma etkinliğini Guinness temsilcisi Talal Omar ve İstanbul 17. Noteri takip etti. Etkinliğin ardından sonucu açıklayan Omar, rekorun hâlâ 15 bin 440 kişiyle Mersin Tevfik Sırrı Gür Stadı'nda olduğunu söyledi.

Öğretmenlerin Yüzde 77'si Tatili 'Hayal' Görüyor...

Nevşehir'de öğretmenlerin yüzde 77'si ailesi ile birlikte tatil yöresine gitmeyi aklından bile geçirmiyor.

Türk Eğitim Sen Nevşehir Şubesi tarafından ilde görev yapan bin öğretmen üzerinde yapılan ankette, öğretmenlerin aileleri ile birlikte yaz tatili için bir tatil yöresine gitmeyi hayal olarak gördükleri sonucu çıktı. Öğretmenler neden olarak da maddi durumlarının tatil yapmaya elvermediğini gösterdi.

Anket çalışmasına bin öğretmenin katıldığını belirten Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Uğur; görüş belirten 775 öğretmenin yaz tatilini bir tatil bölgesinde geçirmeyi planlamadığını, bunun oransal bazda öğretmenlerin yüzde 77'sine tekabül ettiğini kaydetti.

Anketten çıkan sonucun şaşırtıcı olmadığını belirten Uğur, çünkü ülkede öğretmenlerin maddi imkânlarının alt seviyelerde olduğu ve maddi imkânsızlıklar yüzünden ay sonunu dahi getiremediğinin bilindiğini söyledi.

Uğur, ülkeyi yönetenlerin gerekli tedbirleri almasının gerektiğini de sözlerine ekledi.

9 Haziran 2010 Çarşamba

Okula Değil Mendil Satmaya Gidiyorlar...

CHP Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in açıklamaları okullardaki acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi.

CHP Adana Milletvekili Hulusi Güvel'in açıklamaları da okullardaki acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. İlkokul çağındaki her 100 öğrenciden 4'ünün okula gidemediğini belirten Güvel, “Hâlâ bir sırayı 3 öğrenci paylaşıyor. Okulların pek çoğunun deprem dayanıklılık analizleri ve deprem güçlendirme çalışmaları yapılmamıştır” dedi.
CHP'li Güvel, okulların fiziki altyapısı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç-gereç gereksinimi gibi ihtiyaçların karşılanmadığını söyledi. Öğretmen açığı, derslik açığı, okul açığının yıllardır devam ettiğine dikkat çeken Güvel, şöyle dedi:
“Hâlâ bir sırayı 3 öğrencinin paylaştığı bir fiziki yapıda eğitim yapmaktayız. Bu koşulda nitelikli bir eğitimden söz etmek olanaksızdır. Dokuzuncu Kalkınma Planı ve Hükümet Programı'nda derslik başına 30 öğrenci hedeflenmiştir. Bu hedefe yaklaşılmadığı görülmektedir. Örneğin, Adana'da derslik başına düşen ortalama öğrenci sayısı 40'tır, meslek liselerinde bu rakam 48'dir. Genel ve meslek liselerinde derslik başına düşen öğrenci ortalaması Türkiye genelinde 33 iken Adana'da 40'tır. İlköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bakımından Türkiye ortalaması 22 iken Adana'da 24'tür. Bunlar, Adana'ya ayrılan kaynakların yetersizliğini göstermektedir. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı açısından Hatay, Antalya, Mersin, Konya gibi pek çok ilin altında yer almaktadır.” “OKULA DEĞİL, MENDİL SATMAYA GİDİYORLAR” Okulda olması gereken çocukların sokaklarda mendil sattığına da işaret eden Güvel, “Bu, tüm ülkemiz için utanç verici bir durumdur. Yalnızca bu çocuklarımız değil, tüm eğitim sistemimiz bir sahipsizlik içerisindedir” dedi. İlköğretimde okullaşma oranının yüzde 96 olduğunu belirten Güvel, “Bu, ilkokul çağındaki her 100 öğrenciden 4'ünün okula gidemediği anlamını taşımaktadır. Bu rakam, pek çok ülke için yirmi yıl önce tolere edilebilir bir rakamdır, ancak günümüz için kabul edilebilir değildir. Ortaöğretimde okullaşma oranı, ülke genelinde yüzde 55'e kadar düşmektedir” diye konuştu. (Anka)

8 Haziran 2010 Salı

Öğretmenler Öğretmenevinde Dövüldü...

Kars Öğretmenevi'nde, yer nedeniyle öğretmenler ile personel arasında çıkan tartışmada 2 öğretmen dövüldü.

Kars Öğretmenevi'nde, yer nedeniyle öğretmenler ile personel arasında çıkan tartışmada 2 öğretmen dövüldü. Öğretmenevi yetkilileri kavgayı öğretmenlerin başlattığını öne sürerken, Eğitim-Sen Kars Şubesi iki üyesinin saldırıya uğramasını kınadı. Ziya Gökalp İlköğretim Okulu öğretmeni Yavuz Ulusoy ile Dedekorkut İlköğretim Okulu öğretmeni İbrahim Ağaoğlu, Şehit Yusufbey Caddesi'ndeki öğretmenevi'ne ait Kültürevi'ne çay içmeye gitti. Masayı çimenlik alana taşıyan Ulusoy, öğretmenevi görevlisi tarafından masanın yerine konulması için ikaz edildi. Başka masaların da çimenlik alanda bulunduğunu söyleyen Ulusoy ile öğretmenevi garsonları arasında tartışma çıktı. Öğretmen İbrahim Ağaoğlu, yanındaki çocuğunu olaydan etkilenmemesi için uzaklaştırdı. Döndüğünde arkadaşı Ulusoy'un öğretmenevindeki bir odaya götürüldüğünü öğrenen Ağaoğlu ile personel arasında da tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine iddiaya göre öğretmenevi güvenlik görevlileri ile garsonlardan oluşan 10 kişilik grup 2 öğretmeni dövdü. Olayın bildirilmesi üzerine Öğretmenevi'ne gelen polis, 2 öğretmen ile 10 personelin ifadelerini aldı. Yediği yumruk darbeleriyle yüzü ve alnı moraran Ağaoğlu, Devlet Hastanesi'nde 2 günlük iş göremez rapor alırken, taraflar birbirinden şikayetçi oldu.

Novartis'le İşbirliği Anlaşması İmzalıyor...

İstanbul Üniversitesi, Novartis ile ilaç alanında AR-GE çalışmaları yapmak amacıyla stratejik-işbirliği anlaşması imzalıyor.


Gerek kamu sağlığı gerekse ülke ekonomisi için faydalı projeleri hayat geçirmeyi planlayan anlaşma Rektör Prof. Dr. Yunus Söylet, Novartis Türkiye Başkanı Güldem Berkman ve İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Kurulu üyesi Prof. Dr. Ahmet Gül tarafından yarın imzalanacak. Yapılan işbirliği çerçevesinde Novartis, İstanbul Üniversitesi araştırmacılarının klinik çalışma yapabilecekleri bir AR-GE merkezi kurmak üzere yatırım yapacak. Kurulacak merkezin, gelecekte Türkiye'nin ilaç araştırmaları alanındaki ağırlığının artmasında önemli bir adım olacağı ifade ediliyor.

Aileler Hukuki Süreç Başlattı...

Aksaray'da çoğu öğrenci 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan okul gezisi kazasının ardından tazminata mahkum olan Milli Eğitim Bakanlığı ödeme yapmıyor.

İzmir Zafer İlköğretim Okulu öğrencileri ile ailelerini taşıyan araç, Kapadokya gezisine giderken Aksaray yakınlarında kaza yaptı. Kazada öğrenci ve velilerden 34'ü öldü. Otobüs, kapasitesinin üzerinde yolcu almıştı, Milli Eğitim Bakanlığı da yeterli denetim yapmamıştı. Aileler mahkemeye başvurdu, açılan davalarda bakanlık, ailelere tazminat ödemeye mahkum edildi. Ancak 10 bin lira ile 20 bin lira arasında tazminat almaya hak kazanan ailelere hala ödeme yapılmadı. Kazada yaralanan Bekir Çukurbaşı, “Şu anda çok mağdur durumdayız. Ben eşimi oğlumu kaybettim. 9 yaşımdaki kızım yaralı, annesini ve ağabeyini kaybetti. Milli Eğitim bunu ödemeki istemiyor. Madem ödemek istemiyor o zaman neden geziyi düzenledi” diye isyanını dile getirdi. Ailelerin avukatları, tazminatların ödenmesi için hukuki süreç başlattı. Kazanın mağdurlarından Emre Kılıçoğlu da, “Olay olduğu zaman yanınızdayız diyen devletin şu anda yanımızda olmasını istiyoruz” dedi. Mağdurların avukatlarından Şehrazat Mercan, “Çok büyük rakamlar değil. Hiçbir zaman bunların manevi acılarını karşılayacak nitelikte, o ölçüde değildi. 30 gün içinde bu paraları ödemeleri gerekiyor, kararı uygulamaları gerekiyor. Yaptığımız görüşmelerde, bakanlığımızı aradığımızda 'Ödeneğimiz yok' diyorlar. Biz bunları duymak istemiyoruz, zaten bizim isteğimiz makul bir rakam” diyerek durumu anlattı.

Özcan'ın Saatlerine 'Etik' Davası...

YÖK Başkanı'nın, Danıştay üyelerine kol saati göndermesi, Başbakanlık Etik Kuruluna şikayet edildi.

YÖK Başkanı'nın, Danıştay üyelerine kol saati göndermesi, Başbakanlık Etik Kuruluna şikayet edildi. YÖK Başkanı Özcan'ın, katsayı farkı kararını onaylayan Danıştay 8'inci Dairesi Başkan ve üyelerine kol saati göndermesi, Başbakanlık Etik Kuruluna şikayet edildi. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, üniversiteye girişte meslek liselilere uygulanan katsayı farkı kararını onaylayan Danıştay 8'inci Dairesi Başkan ve üyelerine kol saati göndermesi, Başbakanlık Etik Kuruluna şikayet edildi. MHP Kütahya milletvekili Alim Işık ve CHP Bartın milletvekili Rıza Yalçınkaya tarafından TBMM Başkanlığına verilen iki ayrı önergede, YÖK Başkanının Danıştay üyelerine kol saati hediye etmesi ''Skandal'' olarak nitelendi ve Özcan hakkında, Etik Kurulun inceleme yapması istendi. MHP'li Işık önergesinde, '' Konu, Etik Kurul tarafından araştırılarak YÖK Başkanı Özcan hakkında yasal işlem yapılacak mıdır ?'' diye sordu. CHP'li Yalçınkaya da Başbakan Erdoğan tarafından cevaplandırılmasını istediği önergesinde, ''YÖK Başkanının bu davranışı etik midir? Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkelerine ilişkin yönetmelik uyarınca YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkında inceleme başlatılacak mıdır?'' sorusunu yöneltti. İADE ETTİLER Üniversiteye girişte katsayı farkını onaylayan Danıştay 8'inci Daire Başkanı Ayla Akkıvılcım ve 6 üyeye, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan tarafından 14 Mayıs 2010 günü, özel yapım kol saati hediye edilmişti. Başkan Akkıvılcım ile üyeler, Sinan Tunca, Tacettin Şimşek, Yeniay Kaya, Ali Öğüş, Sıddık Yıldız ve Atıl Üzelgün bu saatleri ''Etik değil” diyerek Özcan'a iade etmişlerdi. YÖK Başkanı Özcan ise ''Küçük bir şey. Bir dostluk eli uzattık, ama rüşvet sayarak geri çevirdiler. Oysa bu bir kadına bir çiçek vermek gibi bir şey” savunmasını yapmıştı. (Gazeteport)

4 Haziran 2010 Cuma

İlköğretimde Online Kayıt Velileri Rahatlattı...

Bursa'da resmi ilköğretim okullarında birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin kayıtları 'e-kayıt' sistemi ile gerçekleştirildi.
1 Haziran 2010 itibariyle mecburi öğretim çağına giren 37 bin 942 çocuk ikametine ve ilçe öğrenci yerleştirme komisyonlarının belirlediği kayıt bölgesindeki ilköğretim okuluna yerleştirildi. Veliler Bakanlığın internet adresinden, çocuklarının T.C. Kimlik numaralarını yazarak, çocuklarının yerleştirildiği okulu ve okulunun adresini öğrenebilecek. Velilerin ek herhangi bir işlem yapmasına gerek kalmadan çocuğunu okula götürmesinin yeterli olacağını anlatan Bursa Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar, "Okula kayıt edilen öğrenci listeleri, velilerin rahatça görebilecekleri şekilde asılacak. Okulların web sayfalarında yayınlanacak. Ayrıca telefonla sorulduğunda bilgi verilecek. Kaydı hiçbir okula çıkmayan çocukların durumları, velilerinin öncelikle İlçe Nüfus Müdürlüğüne giderek adres kontrolü yapacak. Ardından İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne giderek, çocuğunun adresinin bir okula ilişkilendirilmesini sağlayacaklar." dedi. Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler ile şehit ve muharip gazi çocuklarının ise istemeleri halinde nakillerinin, 2010-2011 eğitim öğretim yılı başında istedikleri okullara yapılabileceğini vurgulayan Gülsar, okulların 20 Eylül pazartesi günü, ilköğretime yeni kayıt olan birinci sınıfların uyum programının ise 13 Eylül 2010'da başlayacağını bildirdi. 2009-2010 eğitim öğretim yılı ikinci döneminin 18 Haziran 2010 tarihinde sona ereceğini hatırlatan Gülsar, e-okul sisteminde dönem sonu işlemleri ile yeni kayıt işlemlerinde yoğunluk ve karışıklık yaşanmaması için yeni döneme ait nakillerin 2010-2011 eğitim öğretim yılı başında yapılacağını sözlerine ekledi. (Cihan)

Borçları Var Diye Sınava Alınmadılar...

İzzet Baysal Anadolu Lisesi Müdürü Karabey Dursun, 100 TL’lik aidat borcunu ödemeyen 8 öğrenciyi İnkilap Tarihi dersi sınavına almadı.


Bolu'da, İzzet Baysal Anadolu Lisesi Müdürü Karabey Dursun, 100 TL'lik aidat borcunu ödemeyen 8 öğrenciyi İnkilap Tarihi dersi sınavına almadı. Öğrenciler ve veliler, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe yazarak okul müdürü hakkında şikâyetçi oldu.
İzzet Baysal Anadolu Lisesi'nin 25 öğrenci mevcudu bulunan 11 Fen A sınıfı, bugün okul müdürü Karabey Dursun'un derslerine girdiği İnkilap Tarihi'nden sınav oldu. Dursun, iki dönem içerisinde alınan 50'şer liralık bağış adı altında toplanan aidatı ödemeyen O.Z., U.N., E.Ö., U.U., E.Ş., L.T., G.Ç. ve G.B.'yi sınav öncesi tahtaya kaldırdı. Karabey Dursun, kimisi 100, kimisi ise 50 liralık aidatı vermedikleri gerekçesiyle 8 öğrenciyi sınava almadı. Sınıfta kalan 17 öğrenci ise test usulü sınava tabi tutuldu. 8 öğrenci telefonla durumu velilerine bildirdi. Öğrenciler ve veliler İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe yazarak, Okul Müdürü Karabey Dursun hakkında şikayetçi oldu.
'Para yasal değil'
Öğrenciler, okul müdürünün hakeretler ederek kendilerini dışarı çıkarttığını belirterek şöyle dedi: “İlk dönem 50, ikinci dönem 50 olmak üzere bağış adı altında aidat isteniyor. Bazılarımız 50 liralık aidatı verdi. Ancak, bu paranın toplanmasının yasal olmadığını velilerimiz söyledi.
İnkilap Tarihi dersimize giren okul müdürümüz, sınav öncesi aidatlarını ödemeyen bizleri tahtaya kaldırdı. Daha sonra da hakaretler ederek sınıftan çıkarttı. Parayı ödediğimiz takdirde bizi ayrı bir sınava alacağını söyledi. Velilerimize haber vererek şikayetçi olduk.”
İl Milli Eğitim Müdürlüğü İlköğretim Müfettişleri Başkanı Senai Hancı soruşturma açılacağını açıkladı.

40 Bin Yeni Öğretmen Atanacak

Meclis Genel Kurulu'nda konuşan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Haziran ve Ağustos aylarında 40 bin yeni öğretmen ataması yapacaklarını söyledi.

Çubukçu “YİBO'ların tamamını genelleyecek şekilde, ağır ithamlarla, taciz, tecavüz, şiddet gibi ve başka ithamlarla değerlendirilmesini, tatsız, toplum olarak vicdanımızı kanatan, bizleri de derinden sarsan olaylar üzerinden siyaset yapmak, üretmek çok yakışık almıyor” diye konuştu. Meclis Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik öngören tasarıyla ilgili konuşan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, eğitime ayrılan bütçenin AKP hükümetleri döneminde birinci sırada yer aldığını söyledi. AKP döneminde okullaşma oranının yüzde 100'e yaklaştığını, kız çocuklarının okullaşmasında başarı elde ettiklerini ifade eden Çubukçu Haziran ve Ağustos aylarında 40 bin yeni öğretmen atayacaklarını da kaydetti. Tasarı hakkında bilgi veren Çubukçu, ilköğretim müfettişliğine yapılan atamalarda, diğer denetim elemanları gibi bir süre öğretmenlik yapmak, 4 yıllık yüksek okul mezunu olmak, sınavda başarılı olmak gibi şartların arandığını kaydetti. Tasarıyla ilköğretim müfettişliği unvanının eğitim müfettişi olarak değiştirileceğini de ifade eden Çubukçu YİBO'larla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. YİBO'ların kısmen tasfiye edilmesi gibi konuların bakanlığının gündeminde olduğunu söyleyen Çubukçu şunları söyledi: “YİBO'ların tamamını genelleyecek şekilde, ağır ithamlarla, taciz, tecavüz, şiddet gibi ve başka ithamlarla değerlendirilmesini, tatsız, toplum olarak vicdanımızı kanatan, bizleri de derinden sarsan olaylar üzerinden siyaset yapmak, üretmek çok yakışık almıyor. Söz konusu çocuklar olduğunda, siyasi partiler olarak şu konuda mutabık olmalıyız; kimse burada vicdan ve merhamet yarıştırmasın. Hassasiyet noktasında, hepimiz aynı hassasiyeti taşıyoruz. Çocuklar söz konusu olduğunda, özellikle meslek hayatının uzun bir bölümünü çocuk haklarında çalışmalar yapmış biri olarak, şunu ifade etmek isterim ki; bu konuda en yüksek hassasiyete sahip insanlardan birisiyim. Bir siyasi kimlik üzerinden yola çıkarak veya olayları bir bölgeye sıkıştırarak, o çerçevede değerlendirip, vicdan ve izan sınırları dışında bir siyasi suçlamaya bunları dönüştürmek, insaf dışı. Bunlar siyasi çerçevede ele alınmayacak kadar hassas konular. YİBO'da yaşanan hadise, sayısı çok fazla olan bu kurumların içinde yaşanan hadiseler, ümit ediyorum ki, -böyle kalması için çaba göstereceğiz- münferit ve tekil hadiseler olsun ve başka çocuklar bu manada zarar görmesin.” (Anka)

2 Haziran 2010 Çarşamba

Sınavı Kabus Olmaktan Çıkarın...

Seviye Belirleme Sınavına girmeyi hedefleyen yüz binlerce öğrenci, uzun bir hazırlık sürecini geride bıraktı. İlk sınav 5 Haziran'da.

Bir sınav maratonunun daha sonuna geldik. 5 Haziran 2010 Cumartesi günü 8. sınıfların, 6 Haziran 2010 Pazar günü 7. sınıfların, bir sonraki hafta sonu da 6. sınıfların seviye belirleme sınavları var. Seviye Belirleme Sınavları, Milli Eğitim Bakanlığı'nın da açıkladığı gibi, sadece o eğitim yılının çalışmalarını, performansını ölçen sınavlar. Bu sebeple 6, 7 ve 8. sınıflara sadece o yılın ders konularından sorular soruluyor. Belki bir, belki iki adet, birbiriyle bağlantılı bir önceki yılın müfredat sorularından da soru gelebiliyor. Bu gibi sınavlarda sadece o yıl kazanılan bilgi birikimleri ölçülmüyor. Aynı zamanda öğrencinin sınav uygulama tekniği, sınav performansı da değerlendiriliyor. Hatta denilebilir ki, psikolojik yeterlilik dâhi sonucu ciddi anlamda etkiliyor. Buna anne babanın, çocuğuna yansıttığı psikolojisi de dahil edilebilir. TEKNİK VE TAKTİKLER BAŞARIDA ÇOK ETKİLİ Bu zamana kadar kazanılan bilgi birikimi ve bu bilgilerin uygulamaya dökülüp dökülmediği, yani 'öğrenme'nin gerçekleşip gerçekleşmediği, ayrı bir değerlendirme konusu. Biz bugünkü sayfamızda, en az bilgi birikimi kadar değerli, 'sınav teknikleri' ve uygulanması çok basit 'sınav taktikleri'nden bahsedip, öğrencilerimize ve anne babalarına çok önemli katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz. Sınav sabahı, trafiği hesap ederek, vaktinde evden çıkıp, çocuğumuzu sınava gireceği okula getirdik. Çocuğunuz size çok “bağımlı” değil ise, onu şimdiye kadar “kendi başına bir şeyler yapmaya alıştırmış, özgüvenini beslemiş” iseniz “yalnız bırakın” ve okuldan ayrılın. Çünkü birlikte durduğunuz sürece, “sınav kaygı düzeyi artacak” konuştuğunuz birçok şey siz farkında olmasanız dahi onda “farkındalık” oluşturacak ve kaygıyı tetikleyecek. Hatta okulun önünde bile beklemeyin ya da bekleyecekseniz ona hissettirmeyin. Çünkü bu da ondaki kaygıyı artıracaktır. Ondan ayrılırken, “En iyisini yapacağından endişemiz yok” mesajını vermeyi unutmayın. Bunu da sadece sözle değil, aynı zamanda hal ve hareketleriniz ile de yapın. ÖĞRENCİLER; SINAV SALONUNA GİDİYORUZ ** Bize ayrılan sırayı bulup, oturuyoruz, sınav belgelerini ve kimliğimizi sıranın üstüne, görünür biçimde bırakıyoruz. ** Saatimizi kolumuzdan çıkarıp, sıranın üstüne koyuyoruz. ** Kesinlikle sağımız, solumuz, önümüz ve arkamızda oturanları gözlemlemiyor, onlarla ilgilenmiyoruz. ** Optik formlar dağıtıldığında, bizim doldurmamız gereken yerleri dikkatlice dolduruyoruz. ** Kitapçıklar dağıtıldığında, hemen “kitapçık türü”nü A ya da B olarak kodluyoruz. Sınav başlayıncaya kadar, sınava konsantre olmaya çalışıyoruz ve kendimize “Bu sınavın soruları kolay olacak ve ben çözeceğim” telkini yapıyoruz. ** Salon gözetmeninin “Sınav başlamıştır” anonsuyla kitapçık sayfalarındaki, “Kitapçık türünün daima A ya da B yazdığını” ve sayfa sıra numaralarını kontrol ediyor, bir sorun varsa, gözetmene bildirip, ondan yeni bir kitapçık istiyoruz. ** O güne kadarki tüm deneme sınavlarında hangi testten başlayarak daha başarılı olmuşsak, yine o testten (kendimize en güvendiğimiz testten) başlıyoruz. ** Vücudumuzu dik duruma getirip, göğsümüzü öne çıkartıyoruz: “Hazır ol sınav! Ben geldim... TESTLERİ ÇÖZERKEN ** İlk işaretlediğiniz 10-15 sorunun doğru olması, sınavda size müthiş motivasyon ve güven sağlar. ** Sınavlarda ortalama yüzde 20 oranında “zor soru” olur. Sınavı 2 tur olarak uygulayalım: 1. turda; kesin doğru olarak yapacaklarımızı, 2. turda ise; zor olan ve yapma ihtimalimiz daha düşük olan soruları çözelim. ** Zor olan yani 2. tura bırakacağımız soruların yanına, bir işaret ( yıldız, ünlem, vb.) koyalım. ** Testlere başlarken saatimizden, süre belirleyip (her soruya 1 dakika), testin sonuna doğru bu süreyi kontrol edelim. Belirlediğimiz süre bittiğinde, test bitmemiş bile olsa bırakıp diğer teste geçelim. Sınav sonunda süre kalırsa, yarım kalan testlere dönebiliriz. ANNELERE ÖNERİLER ** Öğrenciye sınav sabahı ılık suyla bir duş aldırılması, zindelik sağlar. ** Kahvaltı mutlaka yapılmalı, kahvaltıda az miktarda, ''kuru üzüm, ceviz, fındık'' alınabilir. ** En sevilen, en rahat edilen giysi, pozitif enerji verir. ** Sınav günü ne kadar ''özelleştirilir'' ise, kaygı o derece artacaktır. ÖĞRENCİLERE UYARILAR ** Sınavın ortasında ağzımıza bir kesme şeker (ya da sadece glikoz içeren bir gıda) alıyoruz. ** Tuvalet ihtiyacımız varsa, sınav başlamadan ihtiyacımızı gideriyoruz. ** Sınavı iki turlu olarak uyguluyoruz. Zamanı ona göre kullanın. ** Uzun metinli soruyu, zor soruymuş gibi düşünmeyin. ** Soruyu boş bırakmak, yanlış yapmaktan çok daha iyidir. ** Kalem kullanmadan soru çözümü yapmayın. ** Kodlama yaparken; kitapçığın bir sayfasını çözüp, optiğe kodlayalım. ** Yorgunluk hissettiğiniz anda, kalemi bırakın ve 15-20 saniye dinlenin. ** Sadece çözdüğünüz soruya odaklanın. ** “Bu soru neden bu kadar basit'' demeyin, soruyu çözün ve geçin. Yorum katılmaması gereken sorular ** Soru köklerini ve altı çizili kelimeleri çok dikkatli okuyalım; değildir, olamaz, mamalı karakterleri bizi yanıltmamalı. ** Sözel testlerde, kendi yorumlarınızı katmayın. ** Sayısal sorularda, çözüm yaparken mutlaka kalem kullanalım. Sınav anında dinlenebilirsiniz ** Yorgunluk hissettiğiniz anda, kalemi bırakın, gözlerinizi kapatın, burnunuzdan nefes alıp, ağzınızdan verin. 15-20 saniye dinlenin, su için. Bunun zaman kaybı değil, aksine kazanç olduğunu bilin. ** Son teste başlarken mutlaka ama mutlaka ara verin, kısa süre dinlenin. ** Sınav süresi bitmeden sınavınızı asla bitirmeyin, kalan sürede, zor olan sorulara ve boş bıraktığınız sorulara tekrar bakabilirsiniz. Kaydırma yapmayın Kitapçıktaki her sayfayı çözdüğümüzde, optik forma kodlama yapalım. Kodlarken optik kağıdındaki soru numarasını görelim. Gerçek hedefimiz ** Bu tip sınavlarda, “Hepsini doğru yapanın” değil, “En çok doğru yapanın” başarılı olacağını unutmayın ve “boş soru bırakmaktan” korkmayın. ** Doğru cevaba karar verirken, yüzde yüz emin olmadıkça işaretleme yapılmamalı, cevap iki şıkka indirgendiğinde; soru tekrar okunmalı, iki şıktan birisi seçilmeye çalışılmalı. ** Sorunun bütün şıklarını okumadan kodlama yapmıyoruz. Bir çok soruda (a şıkkı) cevap gibi görünüp işaretlendiğinde, sonra gelen şıklar okunduğunda, “keşke” denir. ** Yanlış işaretlenen her sorunun, alın teri ile yaptığınız doğrularınızın yüzde 33'ünü yok ettiğini unutmayın. Heyecanımı nasıl yenebilirim? Uzun bir hazırlık sürecini geride bırakan öğrenciler, istedikleri liselere girebilmek için hedefledikleri puanları almaya çalışacaklar. Ancak bu dönemde öğrenciler çoğu kez “Başaramayabilirim” endişesine kapılabiliyor. Beklentilere ulaşamama endişesi de kaygıya neden oluyor. Giderek artan kaygı, sınav başlangıcında da zirve yapıyor. Kimileri için sınav süresince de devam ederken kimilerinde ise düşüş gösteriyor. Bu nedenle sınava iyi hazırlanmak kadar sınavdan önceki dönemi iyi değerlendirmenin ve sınava psikolojik olarak da hazırlanmanın başarıda rol oynadığını söyleyen Anafen Yayınları Rehberlik Uzmanı Recep Uysal, öğrencilere şu önerilerde bulundu: Başarılarınızı hatırlayın Olumlu düşünmek başarıyı ne kadar artırıyorsa korku da başarıyı aynı oranda düşürüyor. Bu nedenle öğrenciler sınavdan önce geçmişteki başarısızlıkları bir kenara bırakarak daha önce elde ettikleri başarıları düşünmeliler. Bu tür bir düşünme tarzı kişinin olumlu düşünmesini sağlar. Daha önce başardığınız bir şeyler varsa, bu sınavı da başarabileceğine öğrencinin inanması başarıyı doğrudan etkiler. Komedi filmi izleyin Öğrenci sınav öncesinde gerilime girecek hareketlerde bulunmaktan kaçınmalı. Eğer film seyretmek istenirse komedi filmlerini tercih edilebilir. Çürkü komedi motivasyonunu yükseltir ve sınav stresinden uzaklaşmayı sağlar. B kitabı konsantrenizi bozmasın Sınavla ilgili olumsuz düşünceler ve batıl inançlar öğrencilerde yaygın olarak görülüyor. “B kitapçığı geldi. Kesin bu sınav kötü geçecek. Gözetmenin ayakkabıları topuklu. Sınav boyunca ne yapacağım? Uğur getiren kalemimi kaybettim. Sınav kötü geçecek” gibi düşünceler öğrencinin konsantresini bozabiliyor. Bu maddeler 100 adet yazılsa, sınav anında ya bir tanesi gerçekleşir veya gerçekleşmez. 99 maddenin gerçekleşmeyeceği bir piyango oynamak yerine geçmişteki başarılarınızı göz önünde tutmak gerekir. Sınavda, geçmişte elde ettiğiniz tecrübeler ve bilginiz sizi başarıya ulaştıracaktır. (Bugün)

1 Haziran 2010 Salı

Her Cuma Cezaevindeler...

Sabancı Üniversitesi'nden 10 öğrenci 'toplumsal sorumluluk projesi' kapsamında iki yıldır her cuma gününü Maltepe Çocuk Cezaevi'nde geçiriyor.
Yüzlerce çocuk onlar sayesinde ilk kez satranç oynadı, edebiyatla tanışıp şiir yazdı, hayallerinde dünya şehirlerini dolaştı
Demir parmaklıklı pencerenin ardından, cılız ve mahçup bir ses yükseliyor; “Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum”... Bir diğer pencerenin ardında gençler, dört duvar arasındaki dünyalarını bir süreliğine terk edip hiç bilmedikleri ve görmedikleri şehirleri ülkeleri öğreniyorlar. Satranç odası yazan kapının ardında ise taşlar hareket ederken bir yandan cezaevinden sonrası için hayaller kuruluyor...
Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'nda kalan 12- 18 yaş arasındaki çocuklar iki yıldır Sabancı Üniversitesi öğrencileriyle 'Edebiyat', 'Satranç' ve 'Gezelim -Görelim' atölyelerinde vakit geçiriyor, öğreniyor, üretiyor. Tutuklu ve hükümlü çocukları yazdığı şiirler de yakında bir kitapta toplanacak. Artık proje olmaktan çıktı
Her şey Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin almaları zorunlu 'toplumsal sorumluluk projeleri' dersiyle başladı. Bu derste proje üretmek zorunda olan gençlerin hayata geçirdiği çalışmalardan biri de Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'ndaki 350 tutuklu ve hükümlü çocuklarla ilgiliydi. İki yıldır 10 üniversiteli her cuma günü Maltepe'de. Proje onlar için çoktan ders olmaktan çıkmış durumda. Artık cezaevi personeli de, mahkum gençler de onları yakından tanıyor. Üniversiteliler gelince koğuşların kapısı açılıyor, tutuklu ve hükümlülerin yüzleri gülüyor. Öğrencilerin amacı sosyal ortamdan uzak tutuklu çocukları sosyalleştirmek, kendilerini geliştirmeleri için bir kapı aralamak. Proje kapsamında üç atölye çalışması yapılıyor; 'Edebiyat', 'Satranç', 'Gezelim- Görelim'. Ürettikçe özgürleşiyorlar
Edebiyat atölyesinde toplanan gençlerin geçen haftaki konusu Can Yücel ve Atilla İlhan'dı. İki üniversitelinin etrafına toplanan tutuklular, Yücel ve İlhan'ın hayat hikayelerini dinlediler, ardından onların şiirlerini okudular. Şiirler hakkında yorumlar yapıldı. Edebiyat atölyesi sayesinde gençler üretmeye de başladı. Şimdiye kadar tutukluların yazdığı 49 şiir küçük bir kitapta bir araya getirilecek. Edebiyat atölyesi onlar için çok önemli çünkü ürettikçe özgürleştiklerini hissediyorlar.
18 yaşındaki Ö.O, şiir yazan gençlerden. Basılacak kitapta onun da şiirleri olacak. Heyecanlı olduğunu söyleyen Ö.O etkinliğin kendisine kattıklarını şöyle anlatıyor:
“Çok güzel zaman geçiriyoruz. Bilmediğimiz yazarları öğrendik, çok kitap okuduk. Okudukça hevesimiz artıyor. Cezaevinden ortaokulu, liseyi okudum. Çoğu şeyi burada öğrendim. Meslek kursuna katıldım. Sanatçı olmak istiyorum. Kimse benim gibi yanlışlara düşmesin. Kimse bizi hor görmesin.” Öğrendiği şehirleri resmetti
İki katlı koğuşlardan birinin alt katında ise 11 kişi can kulağıyla üniversiteli arkadaşlarını dinliyor. Üniversitelilerden biri St. Petersburg'u anlatıyor. Bir diğeri Martin Luther King'in eşitsizliklere karşı verdiği mücadeleyi. Duvarların ardındaki yerleri gözleri uzakları dalarak dinliyorlar. Kimi zaman hayal gücünün ürünü manzara resimleri, öğrenilen ülkeler şehirlerle eşleştiriliyor ya da yeni resimlere ilham kaynağı oluyor. Tıpkı 18 yaşındaki S.S'nin yaptığı gibi. Cezaevinde resim kursuna giden ve bu konuda yeteneği olduğunu keşfeden S.S üniversiteli arkadaşlarıyla sohbet etmenin çok hoşuna gittiğini, koğuştaki arkadaşlarıyla böyle sohbet edemediklerini anlatıyor: “Bir sürü şehir ve ülke anlattılar. Bilmediğim şeyleri öğrendim. Çıktıktan sonra da halk eğitim merkezerinde resim öğretmek istiyorum. Resim yaptığımda çizdiğim yer Türkiye'ye benzemiyorsa öğrendiğim yabancı ülkelerin adını koyuyorum. Anlatılan şehirlerden en çok Venedik ilgimi çekti. Sular sürekli yükseliyormuş ama hiç sular altında kalmıyormuş şehir. Sonra Gandi diye bir adamdan bahsettiler. Ondan çok etkilendim. Şiddet kullanmadan ülkesini kurtarmış.”
17 yaşındaki C.K Rize anlatıldığında çok etkilendiğini, fotoğraflarını çok beğendiğini anlatıyor. 'Koğuşta da oynuyoruz'
Satranç atölyesinde ise bilenler aralarında satranç oynuyor, bilmeyenler öğreniyor. Gençlere göre vakit geçirmenin en güzel yollarından biri satranç oynamak. İçlerinde çıktıktan sonra satranç turnuvalarına katılmak isteyenler de var. 13 yaşındaki Ö.F.M bir haftada öğrendikleriyle, karşısındaki üniversiteli ağabeyini mat ediyor. 16 yaşındaki Y.S satranç sayesinde zekâsının geliştiğini söylüyor: “Akşamları da koğuştaki arkadaşlarla oynuyoruz. Vakit geçiyor. Dışarı çıkınca bilmeyen arkadaşlarıma da öğreteceğim.” İletişim dersi gibi oldu
Cezaevindeki gençler kadar üniversiteliler de projeden çok yararlanmış. Önce cezaevindeki gençlerle nasıl iletişim kurmaları gerektiğini öğrenmişler. Projenin süpervizörü Üretim Sistemleri Mühendisliği 2 sınıf öğrencisi Reşit Melik, tutuklu gençlerin etkinlikler sonrasında kendilerine güvenlerinin geldiğini ve motivasyonlarının arttığını, bunun onları da çok mutlu ettiğini anlatıyor: “Cezaevine girmiş aydınlardan da bahsediyoruz. Öyle mutlu oluyorlar ki, kendilerinin de bir şeyler yapabileceğini düşünüyorlar. Her hafta şiir getiren oluyor.” Albert Çiprut, farklı olduğu için bu projeye katıldığını belirterek, “Kimi çocuklar memleketini bile tanımıyordu. Hakkında birçok şey öğrenince mutlu oldular” diyor. (Radikal)

İlköğretim Okullarına Kayıtlar Bugün Başladı...

İlköğretim okullarına kayıtlar, bugünden itibaren e-okul sistemi tarafından yapılacak.
İlköğretime yeni kayıt olacak çocuklar okullara, Ulusal Adres Veri Tabanı'ndaki adres bilgileri ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının il/ilçe milli eğitim müdürlüklerinde kurulan öğrenci yerleştirme komisyonlarının okul adres eşleştirmeleri sonucunda sistem tarafından otomatik olarak yerleştirilecek. E-okul sistemi tarafından tüm öğrencilerin, adreslerinin bulunduğu en yakın ilköğretim okuluna kayıtları yapılacak. 2010-2011 eğitim-öğretim yılında ilköğretim okulları birinci sınıflarına 2004 doğumlu çocukların kayıtları alınacak. Öğrenci, okullar açıldığında, adres bilgileri doğrultusunda isminin çıktığı okula giderek ders başı yapacak. Öğrencinin isminin çıkması aynı zamanda kayıt belgesi anlamına gelecek. Bunun dışında, herhangi bir işlem yapmasına gerek bulunmayacak. Kayıt ve nakillerde ''herhangi bir karışıklık çıkması durumunda'' Ulusal Adres Veri Tabanı'ndaki adres bilgileri esas alınacak. ''Velilere kolaylık sağlanması ve adresin doğruluğunun tespiti açısından'' okul yönetimleri elektrik, su, telefon, doğalgaz abonelik sözleşmesi, kira sözleşmesi veya tapu kaydı gibi belgeler isteyebilecekler. Sistemde okula yerleştirilen şehit ve muharip gazi çocukları ile özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin velilerinin talep etmesi halinde istedikleri okula kayıtları daha sonra nakil yoluyla yapılacak. Veliler kayıt için gerek internetten form doldurulması, gerek okula başvurulması, ön kayıt yaptırılması, kayıt parası yatırılması gibi herhangi bir işlem yapmayacak. Veliler, çocuklarının hangi okula kaydedildiğini Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesinden çocuklarının kimlik numarasını girerek veya evlerine en yakın ilköğretim okulundan sorarak öğrenebilecekler. Kayıtlarda ''Yerleşim Yeri Adresinin'' esas alınmasına rağmen, yurt dışında ikamet edenlerle yetiştirme yurdu, cezaevi, çocuk ıslah evi, öğrenci yurdu ve yatılı okullarda kalan çocukların ''Diğer Adres'' adlı ikinci adresleri yerleşim yeri adresi olarak değerlendirilecek.

45 Metrelik Ebru'yla Guinness'e Girdi...

Trabzon'da, bir resim öğretmeni ile 110 öğrencisi, "dünyanın en büyük ebrusu" rekor denemesini Guinness Dünya Rekorları temsilcileri önünde başarıyla tamamladı.

Kanuni Anadolu Lisesi resim öğretmeni Ali Şentürk ile 110 öğrencisi, Trabzon Forum Alıveriş ve Yaşam Merkezi'nin giriş katında kendilerine ayrılan bölümde, dünyanın en büyük ebrusunu yapıp Guinness Rekorlar Kitabı'na girmek için gayret gösterdi. Şentürk ve öğrencilerinin çalışmasına, alışveriş merkezine gelen çok sayıda vatandaş da zaman zaman alkışlarla destek verdi. Yaklaşık 1.5 saat süren çalışmanın ardından Şentürk ve ekibi, 30 metre uzunluğunda 1.5 metre genişliğinde, beş renk kullanılarak yapılan 45 metrekarelik ebruyu tamamladı. Şentürk, rekor denemesinin ardından yaptığı açıklamada, bir hayalini gerçekleştirdiğini ifade etti. Geçen yıl 24.6 metrekarelik bir ebru yaptığını belirten Şentürk, Guinness Dünya Rekorları temsilcilerine haber vermediği için bu çalışmasının tescil edilmediğini söyledi. Bu kez yaptığı çalışmanın tescili için Guinness Dünya Rekorları temsilcileri önünde daha büyük bir ebru çalışması yaptıklarını ifade eden Şentürk, "Rekor denemesi için öğrencilerimle üç ay çalıştık. Sadece ebrunun yapılacağı alanı oluşturmak için üç gün uğraştık ama sonunda istediğimiz büyüklükte ebruyu yaptık. Bu benim bir hayalimdi, hayalimi gerçekleştirdiğim için çok mutluyum" dedi. Ebrunun yapımında beş renk kullandıklarını dile getiren Şentürk, "Yaptığımız ebruyu, dünyanın en büyüğü olduğu tescil edildikten sonra bir süre sergilemeyi düşünüyoruz. Daha sonra ise ebruyu okula gelir elde etmek için satmayı planlıyoruz" diye konuştu. Rekor denemesinin sonucunun yetkililer tarafından önümüzdeki günlerde açıklanacağı bildirildi.

Başvurular 2 Temmuz'a Kadar Yapılabilecek...

Ortaöğretim ve önlisans mezunları ile bu öğrenim düzeylerinden mezun olabilecekler için düzenlenecek KPSS’ye başvurular, 2 Temmuz 2010 tarihine kadar yapılabilecek.

2010-KPSS Ortaöğretim/Önlisans'a başvurma işlemleri, ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticiliklerinin ve belirli ortaöğretim kurumlarının açacakları başvuru merkezlerince yürütülecek . Başvuru merkezleri ÖSYM'nin "http://www.osym.gov.tr" internet adresinde yayınlanacak. Sınava katılmak isteyen adaylar, kılavuz ile aday bilgi formuna, başvurma süresi için de ÖSYM'nin "http://www.osym.gov.tr" internet adresinden ulaşabilecek. Ayrıca kılavuz dağıtımı ve satışı yapılmayacak. "2010-KPSS Ortaöğretim/Önlisans Kılavuzu"nda başvurma, sınav, değerlendirme ve yer leştirme ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer alıyor. Sınav, 26 Eylül 2010 tarihinde yapılacak.