5 Aralık 2008 Cuma

Üniversitelerde Tansiyon Yükseliyor...

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi DTCF'de öğrenciler arasında art arda yaşanan kavgalar, üniversitelerdeki tansiyonu yükseltti.

Kavgalara karışanlar, gerginliği yerel seçimler ve ekonomik krize bağlıyor, suçun karşı tarafta olduğunu söylüyor

Son günlerde sağ ve sol görüşlü öğrenciler arasında yaşanan kavgalar, üniversitelerde 12 Eylül öncesinde yaşanan olayları anımsatır hale geldi.
Son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi'nde (DTCF) karşıt görüşlü öğrenciler arasında art arda taşlı - sopalı kavgalar yaşandı. Kavgalara karışanlar farklı nedenler olduğunu savunsa da, herkes hem karşı tarafı suçluyor, hem de kendisinin masum olduğunu savunuyor.

İTÜ'de yaşanan olay sırasında göğsünden bıçaklanan bir öğrenci ağır yaralanırken, DTCF'de de sağ ve sol görüşlü öğrenciler arasındaki çatışma polis müdahale edene kadar sürdü. İTÜ'deki olayların sağ görüşlü bir grubun Yabancı Diller Yüksekokulu'nda “Sancak” adlı dergiyi dağıtmasıyla başladığı, DTCF'de de iki grubun küfürleşmesi nedeniyle olayların patlak verdiği öğrenildi.

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk, “Bıçaklama, hangi düşüncenin savunulması için gerekçe olabilir?” derken, İTÜ'deki olaylarla hiçbir ilgilerinin bulunmadığını ve yaşananları tasvip etmediklerini söylüyor.

Öztürk, üniversitelerde artan bölücü faaliyetlerden rahatsız olan öğrencilerin provakasyona açık hale geldiğini savunurken, Türkiye Komünist Partisi Öğrenci Çalışmaları sorumlusu Caner Durak, ekonomik kriz sonrası üniversitelerde oluşan “memleket duyarlılığı”nın baskınlarla bertaraf edilmesinin amaçlandığını dile getiriyor. AÜ DTCF Öğrenci Kolektifi Sözcüsü Murat Doğan ise, yerel seçimler öncesi taraftar kazanmak için saldırıların arttığını kaydediyor.

“Taraf olmayacağız”

Sol görüşlü öğrencilerin oluşturduğu “Öğrenci Kolektifi”, İTÜ'deki olaya, dışarıdan fakülteye giren Ülkü Ocakları mensuplarının neden olduğunu savunurken, Öztürk hiçbir şekilde olaya dahil olmadıklarını vurguluyor.
Her iki olayı da tasvip etmediklerini anlatan Öztürk “Ülkede gerginliğe sebep verecek, kutuplaşma yaratacak olaylar yaşanıyor. Arkadaşlarımız çatışma ortamının içine çekilmeye çalışılıyor. Biz kavganın tarafı olmayacağız. Sancak bizim dergimiz değil. Lokal bir grup olabilir” diyor.

DTCF'de de ülkücü gençlere saldırıldığını savunan Öztürk, “Bu öğrenciler kesici ve delici aletlerle üniversitenin içine nasıl girebiliyor? Bir öğrencinin bıçakla ne işi var?” sorusunu yöneltiyor.

TKP'li Durak da, olayların Maçka'da gerçekleştirilen doğalgaz zammı, AKP'nin politikalarına ve işten çıkarılmalara ilişkin gösteriyle başladığını savunuyor. Üniversitelerde memleket meselelerine karşı bir uyanış olduğunu anlatan Durak, şu görüşleri dile getiriyor:

“Bu boykottan bir gün sonra üniversitede ülkücüler çalışma yapmaya başladı. Ertesi gün de çatışma gerçekleşti. Faşist saldırıların arttığı dönemler hep kriz dönemleri olmuştur. Bu daha başı, bu saldırılar krizle birlikte artacak. AKP ile MHP gençlik örgütü sınıfsal olarak aynı gemide. Son saldırıda da grup dışarıdan geldi. İTÜ'nün tarihinde o kadar kalabalık bir ülkücü grup yok.”
Halkevleri bünyesinde kurulan “Öğrenci Kolektifi”nden Murat Doğan da, DTCF'deki olaylarda bulunanlardan biri. Ülkücü grup tarafından taciz edildiklerini, grubun ardından da polisin kendilerine müdahale ettiğini anlatan Doğan, gerginliği yerel seçimler ve ekonomik krize bağlıyor. Sağ grupların son dönemde ekonomik krizle kan kaybettiğini ve çatışmayla taraftar toplamaya çalıştığını anlatan Doğan “Ülke gündeminden düşmemek için bu tip saldırıları gerçekleştiriyorlar” diyor.

'İstanbul'da kesemedik'

Bu arada 4 kişinin yaralandığı DTCF'deki kavganın, bir öğrencinin İTÜ'deki olayları bahane ederek, “İstanbul'da sizi kesemedik, burada keseceğiz” diye laf atması sonucu çıktığı öne sürüldü.

Sol görüşlü öğrencilerin bu sözlere karşılık vermesi üzerine büyüyen tartışmada, iki öğrenci grubu da birbirlerine taş ve sopalarla saldırdı. Fakülte içine giren Çevik Kuvvet ekipleri, kendilerine de taş atılması sonucu biber gazıyla müdahale etti.

Elektronik turnike hayata geçirilemedi

Ankara Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ekiplerinin her gün çevresinde önlem aldığı okulun kantininde, avluda, koridorda, sınıflarda karşı karşıya gelen öğrencilerin birbirlerine söyledikleri en ufak bir söz veya bir omuz atma, ders çıkışı kavgaya dönüşüyor. Karşıt görüşlü öğrencilerin, diğer fakültelerden aynı görüşteki arkadaşlarını okula çağırmasıyla gruplar daha da büyüyor. Fakülte yönetimi DTCF'nin kapısına elektronik kartlı turnikeler koydu, ancak gerek öğretim üyeleri gerekse öğrenciler tarafından tepki gören bu uygulama hayata geçirilemedi.

Eğitim-Sen: Saldırı polis destekli

Eğitim-Sen 3 No'lu Şube Başkanı Nebahat Bukrek, İTÜ Maçka Yerleşkesi'nde meydana gelen olayların polis destekli olduğunu öne sürdü.
Kalbinden bıçaklanan İTÜ Makine Bölümü öğrencisi Çağdaş Ali Dede'nin hâlâ yoğun bakımda tutulduğunu belirten Bukrek, sözlerine şöyle devam etti: “Polis destekli bu saldırıyı İTÜ'ye ve üniversitelere yapılmış kabul ediyor ve nefretle kınıyoruz. AKP hükümetinin her türden demokratik hak ve özgürlüklere yönelik baskıcı ve saldırgan hükümet etme tarzı ülkücüleri de faşist saldırılar konusunda cesaretlendirmektedir."

Üniversitede Şafak Operasyonu...

Ankara Üniversitesi Yemekhanesi'nde bir süredir devam eden direnişe karşı, Ankara Emniyeti şafak operasyonu düzenledi.

Ankara Üniversitesi Yemekhanesi'nde bir süredir devam eden direnişe karşı, Ankara Emniyeti şafak operasyonu düzenledi. Terörle Mücadele Şubesi'nin düzenlediği operasyonda aralarında yemekhanede çalışan işçiler ve öğrencilerin de bulunduğu 45 kişi gözaltına alındı.
Yemekhane ihalesini kazanan şirketin burada faaliyet göstermesinin ardından önceki çalışanların işlerini kaybetmeleri üzerine uygulamayı önlemek için başlatılan eylem gözaltı ile sonuçlandı. İhaleyi kazanan firmaya karşı sol görüşlü öğrencilerin, eski yemekhane çalışanlarıyla beraber başlattığı direnişe polis şafak vakti müdahale etti.
Polis söz konusu direnişi kırmak ve ihaleyi kazanan şirketin faaliyetine başlayabilmesi için birkaç kez üniversite yönetiminin onayıyla müdahale girişiminde bulunmuştu. Ancak, her seferinde polisin müdahale edeceği ihtimalini gözönünde bulunduran sol görüşlü öğrenciler, polisin kampüse girişini karşı direnmişti.
Olayın büyümemesi ve polis-öğrenci çatışması haline gelmesini istemeyen Ankara Emniyet Müdürlüğü, direnişe son verilmesi için bir süre beklemeye karar vermişti.
Destek veren öğrencilerin bir kısmının bayram tatiline gitmesinden faydalanan Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı başta Terörle Mücadele olmak üzere Güvenlik, Çevik Kuvvet ve Asayiş Şube'lerden oluşturulan karma ekip bu sabah kampüse girekek, üstlerini aradığı öğrencileri ve eylemci eski yemekhane çalışanlarını tek tek gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar otobüslerle ifadeleri alınmak üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

Kendi İsteği İle Soruşturma İstedi...

Öğretmenden öğrencisi için ilginç talep, kendisiyle ilgili soruşturma açılmasını istedi.

ISPARTA'da, 16 yaşındaki öğrencisi Y.C. ile cinsel ilişkiye girdiği iddia edilen beden eğitim öğretmeni 33 yaşındaki F.E.Ö., İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurarak kendisiyle ilgili soruşturma açılmasını istedi.

2008 yıl Mart ayında düzenlenen Dünya Liselerarası Atletizm Şampiyonası'nda dünya 4'üncüsü olan Y.C.'nin antrenörlüğünü de yapan F.E.Ö., kızın velisi olan ablasından bekaret testi yaptırmalarını istedi. Milli Eğitim Müdürlüğü, öğretmen hakkında soruşturma açarken Milli Eğitim Bakanlığı'ndan da müfettiş talep etti.
Isparta Kamile Gürkan İlköğretim Okulu'nda beden eğitimi öğretmenliği yapan bekar F.E.Ö., 2006 yılında memleketi Gümüşhane'ye ziyaret için gittiğinde Y.C.'nin spordaki yeteneğini gördü.

Ailesinden izin alan öğretmen F.E.Ö., atletizmde yetiştirmek üzere küçük kızı Isparta'ya getirerek Özel Altınbaşak Lisesi'ne kaydettirdi. F.E.Ö.'nün 2 yıl boyunca çalıştırdığı Y.C., geçen Mart'ta Çek Cumhuriyeti'nde düzenlenen Dünya Liselerarası Atletizm Şampiyonası'nda dünya 4'üncüsü oldu. Y.C., eğitim hayatını 11'inci sınıf öğrencisi olarak sürdürürken, antrenörü olan beden eğitimi öğretmeni F.E.Ö ile birlikte oldukları ve cinsel ilişkiye girdikleri yönünde dedikodular yayılmaya başladı. Beden eğitimi öğretmeni, iddiaların yoğunlaşması üzerine geçen günlerde Isparta Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvurarak kendisiyle ilgili soruşturma açılmasını istedi. F.E.Ö., kızın Gümüşhane'de bulunan ve velisi olarak görünen ablası 32 yaşındaki A.C. ile de görüşerek, bekaret testi yaptırılmasını talep etti.

'BU ÇİRKİN BİR İFTİRA'

İlişkisi olduğu iddia edilen öğrencisinin atletizmde dünya 4'üncüsü olduğunu hatırlatan F.E.Ö., hakkında çıkan iddiaların bu başarıyı kıskanan bazı meslektaşları tarafından ortaya atıldığını ileri sürdü.

Konunun müfettişlerce incelenmesini, bu konuda aklanmak istediğini söyleyen F.E.Ö., “Çok çirkin bir iftira ile karşı karşıyayım. Öğrencimin de bu çirkin iftiradan bir an önce kurtulması için bekaret kontrolü yapılmasını istiyorum. Onun için ablasını aradım ve konuştum. O da benimle aynı fikri paylaştı, izin verdi. Anne ve babasının haberi yok. Üzülmesinler diye onalara duyurmadık” diye konuştu.

'BEN FRANSA'DAYKEN EVİMDE KALDI'

Öğrencisiyle aynı evi paylaştıkları yönündeki iddiaları yalanyan F.E.Ö., şunları anlattı:
“Y.C. Isparta'ya ilk geldiği yıl yurt ayarlayamadığımız için bir ay bir başka antrenör arkadaşın evinde kaldı. Sonra Mürşide Ermumcu Anadolu Öğretmen Lisesi ve Milli Piyango Anadolu liselerinin öğrenci yurtlarında birer yıl arayla kaldı. Ancak yaz dönemi yurtlar kapalı olduğu için ilk yıl bir öğrenci arkadaşının evinde kısa dönem kaldı, daha sonra da ben özel işlerim nedeniyle Fransa'ya gittim. Yurt dışına gitmem nedeniyle, 2 ay boyunca evimi öğrencime tahsis ettim. O da başka bir öğrenci arkadaşıyla birlikte evimde kaldı. Daha sonra öğrencilerimin yurt sorunu çözüldü ve onlar yurda çıktıktan sonra ben kendi evime döndüm. Hiçbir şekilde aynı dönemde evde birlikte kalmadık.”

MÜFETTİŞ SORUŞTURMASI

Öğretmenin talebi üzerine soruşturma açıldığını belirten Isparta Milli Eğitim Müdürü Tacettin Yılmaz ise “Biz de konunun iyi araştırılması için Milli Eğitim Bakanlığı'ndan müfettiş talep ettik. Müfettişler konuyu enine boyuna inceleyip rapor hazırlayacak. Biz de rapor doğrultusunda gerekeni yapacağız” diye konuştu.

Bilimin Altın Çocukları...

TÜBİTAK'ın düzenlediği Ulusal Bilim Olimpiyatları'nda madalyaları yine özel okullar topladı.

Ankara Samanyolu 3 altın, 7 gümüş ve 4 bronz olmak üzere toplam 14 madalya ile en fazla madalya kazanan okul oldu.

İstanbul Fatih 9, İzmir Yamanlar 8 madalya kazanırken, dağıtılan 56 madalyanın 31'ini Samanyolu, Fatih ve Yamanlar liseleri aldı. İzmir Fen Lisesi 7 madalya ile en fazla madalya alan devlet okulu oldu.

16. Ulusal Bilim Olimpiyatları, 13. Ulusal İlköğretim Matematik Olimpiyatı ve 2008 yılı Uluslararası Bilim Olimpiyatları madalya töreni Milli Eğitim Şûra Salonu'nda gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'tebrik' telgrafı gönderdiği törende konuşan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, öğrencilerden 'hayatlarını bilime adamalarını' istedi. Ödülün aslında 'bahane' ve 'bir araç' olduğunu kaydeden Bakan Aydın, amacın 'bilgili insan yetiştirilmesi' olduğunu anlattı.

Öğrencilere 'meslektaşlarım' diye hitap eden TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş ise bütün dünyanın böyle kabiliyetli insanların peşinde olduğunu söyledi. Uluslararası bilim olimpiyatlarında Türkiye'nin 'oldukça başarılı' olduğunu kaydeden Yetiş, öğrencilere "Eğer bilimle haşır neşir olursanız geleceğiniz parlak olacaktır. Doğru yoldasınız, bu yolda ilerlemeye devam edin." tavsiyesinde bulundu.

Tören sonrasında gazetecilere açıklama yapan Samanyolu Eğitim Kurumları Genel Müdürü Cemil Koca, 'madalya konusunda geleneğin bozulmadığını', bekledikleri bir başarıyı elde ettiklerini söyledi. Koca, emeği geçen herkese teşekkür ederken, Samanyolu, Fatih ve Yamanlar'ın madalyalara damgasını vurduğunu kaydetti.

Ulusal Bilim Olimpiyatları'nda Doğu'dan madalya kazanan tek okul Erzurum Özel Aziziye Lisesi oldu. Aziziye, Ulusal Bilim Olimpiyatları'nda matematik alanında gümüş madalya kazandı. Aziziye İlköğretim Okulu Müdürü Ahmet Er, bu yıl gerçekleştirilen İlköğretim Matematik Olimpiyatı'nda 4 altın bir gümüş, Genç Balkan Matematik Olimpiyatı'nda da 2 altın ve bir gümüş madalya kazandıklarını hatırlattı. Ahmet Er, Aziziye'nin Erzurum'un ve Doğu'nun sesini dünyaya duyurduğunu kaydetti.

İstanbul Üniversitesi Rektörünü Seçiyor...

İstanbul Üniversitesinin (İÜ) 16 Aralık'ta yapılacak rektörlük seçiminde aday olan öğretim üyeleri çalışmalarını anlattı.

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneğince, İstanbul Tıp Fakültesi 14 Mart Amfisi'nde düzenlenen panel, öğrencilerin de salona girmek istemesi üzerine gergin başladı.

Öğrenciler, taleplerini rektör adaylarına iletmek için salona girmek istedi.

Salona girmelerine izin verilmeyen öğrenciler ile güvenlik güçleri arasında arbede yaşandı.

Panelde konuşan tek kadın aday Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülçin Bermek, ülkede laikliğin tehdit altında olduğunu düşündüğünü, öteden beri var olan bu tehdidin dış destekli olarak yeni teknikler kullanarak yaygınlaştığını savundu.

''Bu tehdit karşısında biz, çok net bir duruş sergileyemiyoruz. Bizler, liberal, kentli, bağımsız, özgür yaşam tarzından geldiğimiz için çözüm önerilerimiz dağınık'' diyen Bermek, üniversitelerin bir karşı duruş sergilemesi gerektiğini söyledi.

Kişisel hayatında türbana karşı olduğunu belirten Bermek, bu konuda üniversitenin genelgesi dışında davranılmasının mümkün olmadığını kaydetti.

İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Batmaz, Rektörlüğün birinci en önemli amacının, öğretim üyelerini, bölüm ve anabilim dalı başkanlarını, tüm üniversite genelinde karar mercii haline getirmek olduğunu belirtti.

YÖK'ün kuruluşundan bu yana İÜ'nün sehven yönetildiğini savunan Batmaz, ''Kendimi de kurtarmak için rektörlüğe adayım'' dedi.

Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih Boydak, rektör yardımcılığı da dahil olmak üzere üniversitenin her kademesinde görev yaptığını belirterek, çalışmalarıyla birçok ödül aldığını, yurt dışında eğitimler verdiğini anlattı.

''Sizler için adayım, bu göreve gelirsem yönetsel anlamda ve üniversitenin yurt dışına açılması anlamında yeni ufuklar açarım'' diyen Boydak, yaşamının söylemlerle değil, eylemlerle dolu olduğunu söyledi.

Yaşamı boyunca Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet'in niteliklerini koruyup yüceltmenin kendisine yön verdiğini vurgulayan Boydak, rektör olursa güçlü yönetsel kadrolarla stratejik yönetim anlayışını hayata geçireceğini dile getirdi.

Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Erdin de İÜ'nün bulunduğu durumu aşması gerektiğini belirterek, ''Bunun için klasik yönetim anlayışından kurtularak, katılım odaklı yeni bir zihniyetin etrafında yoluna devam etmelidir'' diye konuştu.

Üniversitenin devasa bir yapı olduğunu ve yönetilemediği için erozyona uğradığını savunan Erdin, rektör seçilirse üniversitenin uluslararası alanda hak ettiği yere gelmesi için çalışacağını kaydetti.

İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Erzengin de ''Kendimi övecek değilim, neler yaptığım ortadadır, bilmeyen yoktur'' diyerek, İÜ sevdalısı olduğunu anlattı.

''Bu uyuyan devi şahlandırmazsak övünmemiz imkansız'' görüşünü dile getiren Erzengin, rektör olması durumunda öğretim üyelerinin maddi durumlarını iyileştireceğini, İÜ'lülerin hastane kuyruklarında beklemesini engelleyeceğini söyledi.

Erzengin, ulaşılan bir rektör olacağını ifade ederek, ''Birisi bana 3 gün ulaşamadığını söylerse rektörlükten istifa ederim'' dedi.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Uludağ da üniversitelerin laik olması ve bunu felsefesi haline getirmesi gerektiğini belirterek, laik öğrenciler ve öğretim üyeleri yetiştirmenin önemine işaret etti.

Üniversiteyi katılımcı bir anlayışla yönetmeyi düşündüğünü anlatan Uludağ, ''Burada doğru eğitim verilmiyor, sadece mesleki eğitim veriyoruz. Bunun yanında eğitimli insan olmanın koşulları da verilmelidir'' diye konuştu.

Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gediz Akdeniz de üniversitenin süpermarketleştirme ve holdingleştirilmeye ihtiyacı olmadığını ifade ederek, sorunların üniversite içinde çözülmesinden yana olduğunu anlattı.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahat Andican da yapacakları hakkında bilgi verdi.

Rektör adayları Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Erhun Eyüpoğlu, Prof. Dr. Kenan Ulualp ve Prof. Dr. Yunus Söylet ile İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akyüz panele katılmadı.

İÜ'nün 16 Aralıkta Fen Fakültesindeki Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonunda gerçekleştirilecek rektörlük seçiminde 13 aday yarışacak.

Yaklaşık 2500 öğretim üyesinin oy kullanacağı seçimde, en çok oyu alan 6 adayın ismi YÖK'e bildirilecek.

YÖK'te adayların sayısı 3'e indirilecek ve birinin atanması için isimler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sunulacak.