7 Aralık 2010 Salı

Yedinci sınıflar SBS´ye girecek

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun itirazı kabul etmesiyle, 2010-2011 öğretim yılında 7. sınıflar için SBS yapılacak.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 2010-2011 öğretim yılında yapılacak 7. sınıf Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) yürütmesinin durdurulmasına yapılan itirazı görüştü. Kurul’un itirazı kabul etmesiyle, 2010-2011 öğretim yılında 7. sınıflar için SBS yapılacak.
Bir öğrenci velisi Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan "... kademeli olarak ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinden..." ibaresinin ve 2010-2011 Öğretim Yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin ve Yönetmeliğin 3. maddesi ile Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne eklenen Geçici 3. maddenin "2009-2010 Öğretim Yılında 6., 7. ve 8. sınıfta öğrenim gören öğrencilere, bu tarihte yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümleri uygulanır" düzenlemesinin iptali ile yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’a dava açmıştı.
Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, "2010-2011 Öğretim Yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin yapılmasında Anayasal eşitlik ilkesine ve hukuka uyarlık görülmemiştir" diyerek 2010-2011 öğretim yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin yürütmesini durdurmuştu.
Bunun üzerine, davalı MEB, daire kararına itiraz etti ve kararın kaldırılmasını istedi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da MEB’in itirazını oy çokluğuyla kabul etti.

KPSS Dolandırıcıları Yakalandı

KPSS Dolandırıcıları Yakalandı


Diyarbakır'da Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) öncesinde sahte cevap anahtarı düzenleyerek sattığı öne sürülen 2 kişi yakalandı.

Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri, 28 Kasımda yapılan KPSS öncesinde bazı kişilerin sahte cevap anahtarları düzenleyerek, para karşılığında sınava katılanlara sattıklarının tespit edilmesi üzerine çalışma başlatıldığı bildirildi.

Yapılan çalışmalarda KPSS'ye katılan ve para karşılığı sahte cevap anahtarı satın alan 9 kişiye ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, ''Şahısların verdiği bilgiler doğrultusunda sahte cevap anahtarları düzenleyerek para karşılığında satan E.K. ve H.D. yakalandı. E.K. ve H.D. 'Dolandırıcılık' suçundan Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiştir'' ifadelerine yer verildi.

YÖK Daha da Cesur Olabilir

YÖK Daha da Cesur Olabilir

Son dönemde çok eleştirilse de YÖK birçok konuda önemli adımlar attı. Birkaçına göz atmak gerekirse; en fazla sayıda üniversite mevcut YÖK döneminde açıldı... 


YÖK daha da cesur olabilir..

Rıfat Sarıcaoğlu / Vatan

Son dönemde çok eleştirilse de YÖK birçok konuda önemli adımlar attı. Birkaçına göz atmak gerekirse; en fazla sayıda üniversite mevcut YÖK döneminde açıldı.

Eskiden ülkemizde devlet ve vakıf olmak üzere iki ana statüde üniversite açılması mümkündü. Son dönemde artık devlet, vakıf (holding, K-12: İlk ve ortaöğretimin devamı, dershane kökenli, dershane ve K12 kökenli, STK: Sivil toplum örgüt kökenli, cemaat, sadece yükseköğretim kökenli ve kamu kuruluşlarına ait vakıf kökenliler) şeklinde, uluslararası nitelikteki bir sınıflandırma kapsamında üniversiteler açıldı. Bu süreçte ilk aşamada talebin karşılanması üzerine yoğunlaşıldı. Şu anda da ikinci evreye geçildi ve “kaliteye” odaklanılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla Türk üniversiteleri bu YÖK yönetimi döneminde kapılarını eskiden olmadığı kadar uluslararası alana yani yabancı öğrenciye açmış oldu.

Hatta son olarak 2 üniversitemiz; Bilkent ve ODTÜ, (Ankara'yı tebrik etmek gerekiyor) dünyadaki en iyi 200 üniversite arasına girdi. Bu gelişme, eminim ki diğer üniversitelerimize hatta bütün diğer illerdeki üniversitelerimize ilham kaynağı olacaktır.

***

YÖK aslında stratejisini (tam olarak) açıklamasa da en çok talebin karşılanması ve kalite kavramı üzerinde durdu. 

Ancak, hâlen bu iki konuda daha yapılacak çok iş ve geleceğe dönük endişeleri gidermek üzere atılacak birçok adım var.

Mevcut YÖK yönetimi eğitimin sadece elitler için olmadığını gösterdi. Bazen emekleme süreci olmaksızın adımları çok hızlı attı ve tökezledi, bazı kararlar herkes için eşit uygulanmadı, bazı kararlar sorgulandı ve çok tartışıldı (türban, vakıf üniversitesi izinleri vs.) ama sonuçta iki ana konuda ülkemizde mevcut yasaların elverdiği ölçüde yol alındı. En çok göz ardı edilense YÖK'ün bunları 10 yıl önce kaç eleman çalıştırıyorsa aynı sayıda eleman çalıştırarak gerçekleştirmiş olduğu. Sevelim sevmeyelim; takdir edelim, eleştirelim, 12 Eylül'ün ürünü diyelim ama son 30 yıldır YÖK birçoğumuz için hayatımızın bir parçasıydı.

Mevcut sistemde talebi karşılamak ve havuzdaki talebi daha hızlıca eritebilmek için daha cesur adımlar atılması lazım ve hâlen böyle bir şans mevcut.

Önce, merkezi sınav sonuçları bir yıl geçerli ve öğrenciler şubat ayında da boş kontenjanlara için tercihte bulunabilecek. Bence en büyük adım ise, 25+ yaşa (çalışan bireyler) fırsat tanınması. Böylece Türkiye yükseköğretimin sadece 18-22 yaş grubuna özgü olmadığını kabullenerek gerekli yasal düzenlemeleri yapabilecek. Operasyonel anlamda üniversitelerin daha dinamik yapıya kavuşması lazım. Burada da iş, rektör ve dekan olma koşullarıyla başlıyor. 67 yaş sınırı veya profesör olma gerekliliği artık dünyaca kabul görmüyor. Örneğin birçok genç doçent yönetsel açıdan yetenekli olabilir ve kısıtlamanın kimseye faydası yok.

***

Bundan sonra eğitimde Türkiye'nin atacağı en cesur adım da zorunlu öğretim yaşının 16'ya yükseltilmesi ve yeni anayasada yukarıda saydığım (devlet, vakıf, özel, uluslararası) üniversite çeşitlerine göre yeni kanunlar çıkarılıp 2547 sayılı yasanın yerine konulması olacak.

Bakalım YÖK katılım oranını artıracak ve kendisiyle ilgili yeni düzenlemede bu cesareti de gösterebilecek mi?

Bir gerçek daha var ki eğer anayasa değişmezse, mevcut yasalarla devlet yarattığı birçok kurumu daha doğmadan kendi elleriyle boğmak zorunda kalacak. Ve bu anayasayla YÖK daha ne kadar gücü kendi elinde tutmaya çalışacak? Unutulmamalı ki dünyada en başarılı sistemler merkeziyetçi olmayıp yol gösterici ve denetleyici olan sistemlerdir.

Body Worlds Sergisinde 'Kadavra' Dersi

Body Worlds Sergisinde 'Kadavra' Dersi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri ''kadavra'' dersini, Gunther von Hagens'in ''Body Worlds-Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü'' adlı sergide yaptı.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri ''kadavra'' dersini, Alman bilim adamı ve anatomist Gunther von Hagens'in ''plastinasyon'' yöntemiyle çürümez hale getirdiği 200'den fazla insan bedeni parçasının yer aldığı ''Body Worlds-Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü'' adlı sergide yaptı.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklikleri kapsamında, Thepartners ile İÜ'nün danışmanlığında Tophane'deki Antrepo 3'te 11 Haziranda açılan sergideki derse, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden 3. sınıfta okuyan yaklaşık 90 öğrenci katıldı.

Aynı zamanda İÜ adına serginin danışmanı da olan fakültenin Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Mehmet Üzel, öğrencilere hem sergiyi gezdirdi hem de parçaları kullanarak dersini anlattı.

Dr. Mehmet Üzel, yaptığı açıklamada, bugün pratik saati olduğunu ve normalde öğrencilere laboratuvarda ders verildiğini belirterek, yaklaşık 90 öğrenciyle hem dersi işlemek hem de sergiyi gezmek için geldiklerini söyledi.

''Bugün laboratuvarda anlatacağımız dersin bir kısmını, örnek parçalar üzerinde burada anlattık. Bizim için değişik bir aktivite oldu'' diyen Üzel, sergide yer alan parçaların öğrencilerin de ilgisini çektiğini kaydetti.

Üzel, bugünkü dersin üreme ve çoğalma sistemleri üzerine olduğunu ve özellikle serginin üreme bölümünde organları birebir görerek dersi işleme imkanı bulduklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

''Sergi, insanlara kendi bedenlerini tanıtıp, onun ne kadar muhteşem ve iyi bir sistem, bazen de ne kadar kırılgan ve hassas olduğunu gösterip, ona saygı duymalarını ve üzerine titremelerini sağlamayı amaçlıyor. Sergi, insanları, eğer vücutlarını birazcık kötü kullanıyorlarsa bundan vazgeçmelerini sağlamayı, bedenleri ve sağlıkları hakkında bilgi edinmelerine katkı sağlamayı hedefliyor.''

Serginin, ilk kez 1994 yılında Japonya'da açıldığını ve bugüne kadar birçok şehirde devam ettiğini anlatan Üzel, ''Sergiyi gezen her insan, mekandan tamamen bilinçlenmiş olarak çıkıyor, vücudunu daha iyi tanıdığını ve özen göstereceğini söylüyor'' dedi.

-''PLASTİNASYON İÇİN İKNA ÇABAMIZ VAR''

Sergide yer alan beden parçalarının ''plastinasyon'' denilen bir yöntemle çürümez hale getirildiğini belirten Dr. Üzel, şu bilgileri verdi:

''Cerrahpaşa'da bu yöntem henüz kullanılmıyor. Üniversitenin yöneticilerini, bu konuda yatırım önceliği sağlamaları için ikna çabamız var. Amacımız, üniversite ve fakültede bu yöntemin hayata geçmesi. Türkiye'de Hacettepe Üniversitesinde küçük bir laboratuvarda çalışılıyor. Orada küçük organların plastinasyonunu yapıyorlar. Ama burada serginin birçok örneği için daha özel ve büyük yatırımlar gerekiyor.

Şu anda, koruma yönteminde sıvılar kullanılıyor. Sıvıların içindeki maddeler, çalışan insana hem fiziksel hem de çalışma zorluğu getiriyor. Kimyasallar rahatsızlık verdiği için uzun süre çalışılamıyor. Plastinasyon yönteminde bunların hiçbiri olmuyor. Kokusuz, rahatça, çıplak elle tutulabilen ve özel bir saklama koşulu gerektirmeyen örnekler ortaya çıkıyor. Hem eğitim hem de araştırma için kullanılabiliyor. Avantajlı bir yöntem ve uzun yıllar saklanabiliyor. Bir kere plastinatları yaptıktan sonra, kırıp dökmedikçe, yakıp yıkmadıkça teorik olarak sonsuza kadar kalabiliyor.''

-''KADAVRA BULMAK GİDEREK ARTAN BİR ZORLUK''-

Dr. Mehmet Üzel, üniversitelerin kadavra bulma konusunda giderek artan zorlukla karşılaştığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

''Kimi yöneticiler, yanlış dinsel ön yargılardan dolayı buna sıcak bakmıyor. Anatomi Derneği olarak Diyanet İşleri Başkanlığından 'kimsesiz cenazelerin kadavra olarak kullanılmasında dinen bir sakınca var mı?' diye görüş aldık. Aldığımız görüşlerin hepsinde 'Sorun yoktur' denilmesine rağmen halen aşırı hassas davranıyorlar. Hem öğrenciler hem de eğitim alan uzmanlık öğrencileri için kolaylık istiyoruz. Çünkü kadavra hem öğrencilerin kullandığı bir şey hem de cerrahi asistanlarının ilk ameliyatlarında üzerinde çalışılacak materyal oluyor. Bizim için çok önemli. İnsan üzerinde ilk defa ameliyat yapmak yerine kadavra üzerinde çalışmak daha doğru.''

-ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİ-

Tıp fakültesi öğrencisi Osman Özmaya, sergide dersi işlemenin çok faydalı olduğunu ifade ederek, dersin iki boyutlu işlendiğini, üçüncü boyutu göremediklerini, burada vücudu daha ayrıntılı görme imkanı elde ettiklerini söyledi.

Organların, kılcal ve ana damarların, kemiklerin yerlerini gördüklerini anlatan Özmaya, ''Kafamızda bir insan iskeleti canlandı'' dedi.

Sergide hayvanların da yer aldığını, özellikle atın çok dikkat çektiğini belirten Özmaya, ''İnsan ata benzediği için kadavra niyetine, insan bulunmadığı zaman kullanılabilir diye düşündük. Doktor olarak en azından anatomiyi bilelim ki tedaviyi de iyi yapalım'' diye konuştu.

Sergide, sigara içen ve içmeyen insanların akciğerlerinin de gösterildiğini kaydeden Özmaya, sigara ile ilgili gerçeğin bu etkinlikte gözler önüne serildiğini anlattı.

Özmaya, serginin sonunda ''Beslenmenizi düzeltin, hastalıkları önleyebilirsiniz'' mesajının alındığını söyledi.

Öğrenci Mehmet Yunus Meydan da serginin kendisini çok heyecanlandırdığını ifade ederek, ''Çok güzel yapılmış. Her şeyi bir bütün olarak görüyorsunuz, anatomi, patoloji, fizyoloji... Tıp fakültesi öğrencisi olmayan için çok güzel bir nimet'' dedi.

''Body Worlds'' sergisi, 17 Aralık tarihine kadar görülebilecek.

Özel Eğitim Verilecek Dahi Çocuklar Aranıyor

Özel Eğitim Verilecek Dahi Çocuklar Aranıyor

Üstün zekâlı çocukların eğitiminin devlet politikası olması için kurulan Üstün Zekâlılar Enstitüsü dahi çocukların peşinde. Özel çocuklara yarıyıl tatilinde Ankara'da eğitim verilecek 

Üstün zekâlı çocuklar, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) desteklediği bir projeyle Üstün Zekâlılar Enstitüsü tarafından özel bir eğitimden geçirilecek. Üstün zekâlı olduğu testle kanıtlanmış 60 çocuğun kabul edileceği kursta, çocuklar iki hafta süresince yaratıcılık, mucitlik, düşünce becerilerini geliştirme, zekâ oyunları, astronomi ve uzay bilimleri dersleri alacak. Kursta çocukların ailelerine de eğitim verilecek.

Üstün Zekâlılar Enstitüsü'nün 1.5 yıldır İstanbul'da yürüttüğü proje Ankara'ya taşındı. Projeye, Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Vakfı ile Erken Başarı Okulları da destek veriyor. Ankara'da 6-14 yaşları arasındaki çocukların eğitimden geçeceğini anlatan Enstitü Direktörü Mehpare Kınık Ustomar da üstün zekâlı çocuk annesi. Çocuğunun gelişiminin okulda yeterince desteklenmediğini görünce çareyi Üstün Zekâlılar Enstitüsü'nü açmakta bulduğunu anlatan Ustomar, okullarda verilen eğitimin bu çocukların yeteneklerini körelttiğini savunuyor.

KİM ÜSTÜN ZEKÂLI?

Ustomar, Üstün zekâ yalnızca yüksek IQ değildir. Önemli olan bunun nasıl kullanılacağı. Yanlış eğitim onları köreltir diyor. Üstün zekânın yalnızca Bizim çocuğun matematiği çok iyi olarak açıklanamayacağına dikkat çeken Ustomar, 'üstün zekâlı çocukları' şu sözlerle anlatıyor: 

Tatminsiz ve meraklılar. Şu an verilen eğitim-öğretim sistemi içinde kendilerini kilitlenmiş hissediyorlar. Yaşıtlarına göre algı seviyeleri çok yüksek. Zihinleri çok hızlı ve farklı işliyor. Yönlendirilmezlerse ya içlerine kapanıyor ya da hiperaktivite belirtileri gösteriyorlar. Şu anki hedefimiz Ankara'daki çocukların izini bulmak.

Herkes Mersin'e Onlar Tersine

Herkes Mersin'e Onlar Tersine

Manisa'da ikamet eden 7'si kız 8 öğrenci, ortaöğretime, kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Osmancalı Köyü ÇPL devam ediyor.


Osmancalı İlköğretim Okulu ek binasında faaliyet gösteren Osmancalı ÇPL'nin Müdürü Hüseyin Çolak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, okullarına Yuntdağı bölgesindeki 22 köyden öğrencinin geldiğini belirtti.

Bunlar arasında Manisa kent merkezinden gelen 8 öğrencinin de yer aldığını ifade eden Çolak, şu bilgileri verdi:

''Okulun elde ettiği başarıların Manisa'da duyulması ilgiyi artırdı. Manisa'daki Mesleki Eğitim Fuarı ve toplantılarından etkilenen bazı öğrencilerimiz, merkezden gelerek okulumuza kayıtlarını yaptırdı. Velileriyle birlikte kayıt zamanında gelip okulumuzu gördüler, incelediler. 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında 7 kız, 1 erkek öğrencimiz Manisa'dan her gün okulumuza kendi imkanlarıyla gelmektedir. Bizim okulumuzu tercih etmiş olmaları sevindirici. Toplam 170 öğrencimiz olduğu için öğrencilerimizle birebir ilgilenebiliyor, takip edebiliyoruz. Bu öğrencilerimizin velileri de Okul Aile Birliğinde aktif rol alıyor, bu bizi daha çok sevindirdi.''

Kent merkezinden her gün köydeki okula gelen öğrenciler ise okulu son yıllardaki başarılarından dolayı tercih ettiklerini, sınıfların kalabalık olmamasından dolayı öğretmenlerinin kendileriyle daha fazla ilgilenebildiğini söyledi.

İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜR VEKİLİ ERSOY

Manisa Milli Eğitim Müdür Vekili Aziz Ersoy da AA muhabirine yaptığı açıklamada, altyapı yatırımları ve ulaşım şartlarının gelişmesi sayesinde bu tür tercihlerle karşılaşmaya başladıklarını belirtti.

Osmancalı ÇPL'ye kent merkezinden 8 öğrencinin devam etmesinin, okulun başarısını da ortaya koyduğunu anlatan Ersoy, şöyle devam etti:

''Çocuklarımız orada rahat bir eğitim öğretim ortamı buluyor. Sınıf mevcutlarının az olması da öğretmen arkadaşlarımızın onlarla yakından ilgilenmesini sağlıyor. Bu bence çok olumlu bir gelişmedir. Osmancalı ÇPL, Manisa'daki ÇPL'ler arasında en başarılı olanı diyebiliriz. Okulda görev yapan arkadaşlarımı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Şehirde ne varsa artık kırsalda da var. Çocukların tercihlerini takdirle karşılıyorum.''

Meclis'e Girmek İsteyen Öğrencilere Polis Engeli

Meclis'e Girmek İsteyen Öğrencilere Polis Engeli


CHP Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul'daki polis müdahalesiyle ilgili basın toplantısı düzenlemek için Meclis'e sokmaya çalıştığı öğrencilere polis izin vermedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle buluşmasını protesto ederken polisin sert müdahalesiyle karşılaşan öğrenciler TBMM kapısından da geri dönmek zorunda kaldı.

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet sevigen, polisin müdahalesini kınamak için Gençlik Sendikası (GENÇ-SEN) üyesi bazı öğrencilerle Meclis'te basın toplantısı düzenlemek istedi. Ancak polis, protesto eylemine katıldıkları gerekçesiyle öğrencileri meclise almadı.

Öğrencilerden Işıl Kurt, “Eyleme katıldığımız söylendi, bize sorsalar söylerdik zaten” dedi.

Polis engeli üzerine Mehmet Sevigen, açıklamasını Dikmen kapısı önünde güvenlik çemberi altında yaptı.

SEVİGEN: DAĞA MI ÇIKSINLAR?
Sevigen şöyle konuştu: “Bu kin neden, polisler gençlerimize neden bu kadar acımasızca vururlar. Berlusconi'ye mi, Obama'ya mı gidecekler? Buraya da giremiyorlarsa dağa mı çıkacak, eşkiya mı olacak? Bu talimatı veren emniyet müdüründen, bu ülkede olmaktan utanıyorum.”

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de devreye girerek TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'i aradı. Ancak öğrencilere izin çıkmadı.

'ÇOCUĞUNUZ TERÖR ÖRGÜTÜNE KATILDI'
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi grup da, polisin sert müdahalesini Meclis önünde protesto etti.

Grup adına konuşan TGB Genel Başkanı İlker Yücel, son günlerde birlik üyesi gençlerin ailelerinin telefonla arandığını ve ''Çocuğunuz terör örgütüne katıldı'' denildiğini öne sürdü.

Üniversite öğrencilerine yönelik baskı politikalarının yürütüldüğünü iddia eden Yücel, Emniyet Genel Müdürlüğünü göreve çağırarak, aileleri arayanların ortaya çıkarılmasını istedi.

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman da Türkiye'de ileri demokrasinin olmadığını ileri sürdü.

Gençlere ve kadınlara yönelik şiddet uygulandığını savunan Arıtman, ''Cumhuriyet'in sonsuza kadar yaşatılması için gerekirse canımızı veririz'' dedi.
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk üniversite sorunlarının araştırılması için Meclis Araştırması Komisyonu kurulmasını isteyeceklerini bildirdi.

DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit ise gençlerin demokratik mücadelesinde yasalar dışına çıkılmamasını istedi.

ÖĞRENCİ İÇİN YARDIM KAMPANYASI
Eylem, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle para cezasına çarptırılan Özgür Senger için ''1 TL toplama kampanyası''nın başlatılmasıyla sona erdi. (NTV)