17 Şubat 2010 Çarşamba

70'inde Okuma Yazma Öğrendi...

Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından açılan kursta kursiyerler sertifikalarını aldı.
Öğretmen Tülay Aktaş tarafından verilen bir aylık kursta okuma yazmayı söken 9 kursiyer düzenlenen programla sertifikalarını aldı. Kursiyerler, okumayı öğrendikleri için mutlu olduklarını söyledi. Görele Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından açılan kursta, dersler günde 4 saat üzerinden yapıldı. Yaklaşık 1 ay süren kurslarda başarılı olan; Sultan Özdemir, Hanife İmat, Pamuk Şahin, Hasan Dursun, Filiz Aydın, Emine Dursun, Emine Alacam, Nezire Tokaç ve Hüseyin İmat okuryazarlık belgelerini aldı. Öğretmenlerinin elinden okuryazarlık belgesini ve hediyesini Hanife İmat, sevinç gözyaşlarını tutamadı. İmat, "Şükür Allah'ıma bu günleri de gördüm artık ölsem de gam yemem." diye konuştu. Kursta başarılı olan kursiyerler, "Bize okuma-yazma kursu açan Görele Halk Eğitim yetkililerine ve hocamız Tülay Aktaş'a teşekkür ederiz. Burada aldığımız eğitimle artık gurbetteki sevdiklerimize mektup yazabileceğiz. Bu güne kadar eksik öğrendiğimiz dini bilgilerimizi de okuyup öğreneceğiz." şeklinde konuştu.

Meslek Lisesi Meselesi Çözülmeli...

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in, katsayı adaletsizliği ile ilgili açıklamaları iş ve eğitim dünyasından tam destek aldı.

TÜSİAD Başkanı olduktan sonra ilk kez basın karşısına geçen Ümit Boyner, katsayı adaletsizliğinin sadece imam hatiplerin sorunu gibi algılanmaması gerektiğini belirterek, "Dini ve etnik kimliği ne olursa olsun herkes yüksek öğrenim almaya hakkı olmalıdır" dedi. Çocuklarını imam hatiplere gönderen aileler için örgün eğitimde bir düzenlemeyi tartışmak gerektiğini vurgulayan Boyner, katsayı sorunun MEB ve YÖK'ün çözmesi gerektiğini söyledi. Boyner'in ortaya attığı öneriye iş dünyası ve eğitimcilerden destek geldi.
SEVİNDİRİCİ BİR YAKLAŞIM İş dünyasının başındaki kişilerin, bu konulara el atmasının çok önemli olduğunu ifade eden Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, "İş dünyasının ve TÜSİAD'ın bakış açısıyla, bugün yapılan yorum arasında 180 derecelik bir dönüş var. Bu çok sevindirici yaklaşım. Çünkü iş dünyası mesleki eğitimin önünün kesilmesiyle, sanayinin, teknolojinin önünün kesildiğinin farkında" dedi. BİZ MESLEK LİSESİ DEĞİLİZ TÜSİAD'ın basına yansıyan bu tutumunu memnuniyetle karşıladıklarını belirten Önder Genel Başkanı Hüseyin Korkut şu değerlendirmeyi yaptı: "Buraya gelenlerin tamamı imam olmak içinde gelmiyor. Buraların teveccüh sebepleri belli. Büyük oranda düz liseden mezun olan öğrencinin aldığı derslerin tümünü derslerini alan okullar. Aslında bu anlamda İmam Hatiplilerin mağduriyeti kısmi. Mağdur olan kesim yüzde 93'ü oluşturan meslek lisesi tabanı. İmam Hatipliler meslek liseleri değildir. Bizi meslek lisesi çerçevesinde değerlendirilmesi doğru değildir." DANIŞTAY GERİYE GÖTÜRÜYOR Türkiye Gönüllü Eğitimciler Derneği Başkanı Yard. Doç. Dr. İbrahim Erdoğan ise şöyle konuştu: "Bütün çocuklarımızın önünün açılması lazım. Bu çocukları herhangi bir katsayıya tabi tutmamak gerekir. İmam hatibi bitirmiş bir öğrenci de iyi bir mühendis olabilir. Bunu örnekleri çok. Şu bir gerçektir ki Danıştay kararları Türkiye'yi geriye götürmekte." 10 YIL ÖNCEKİ TÜSİAD DEĞİL İşin içinde olmayanların imam hatip liseleri için program çizmeye kalkmasının yanlış olacağını ifade eden Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Başkanı Selahaddin Yazıcı, "TÜSİAD'ın bu konulara vakıf olması kolay değildir. İlahiyatçılarla istişare yapmalı. TÜSİAD, bu işin sonunun kendilerine zarar vereceğinin farkına vardı. Özgürlükler noktasında attığı adım sevindirici. TÜSİAD 10 yıl önceki TÜSİAD değildir. Ama TÜSİAD din uzmanlarından istişare almalıdır" diye konuştu. Geleceğimiz için ara eleman çok önemli Yıllardır meslek okullarının, imam hatiplerle aynı statüde tutulduğu için büyük zarar gördüğünü söyleyen Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu ise "Öyle ki bu iki okulun statüleri birbirinden çok farklıdır. Meslek liseleri için ayrı bir statü uygulanarak Türkiye'nin geleceği için bu okulların önü açılmalıdır. Ara eleman Türkiye'nin geleceği için çok önemlidir. Bunun planları Türkiye'nin 50 sene sonraki ihtiyacı göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Türkiye'nin ihtiyacı olan ara eleman yetiştiren Meslek Okulları'nın sayısının artırılması gerektiğine inanıyorum. Tabi ki meslek liselerinden mezun olan öğrenciler arzu etmeleri halinde yüksek eğitim de alabilmelidir" dedi. Mesele topyekun çözülmeli Türkiye'de eğitimde yaşanan sorunun ortadan kalkması için eğitim sisteminde kökü değişiklikler yapılması gerektiğini belirten işadamı Bülent Şanver şöyle konuştu: "Katsayı tartışmalarından sadece İHL değil, meslek okulları da büyük zarar görmektedir. Önce mesleği iyi tanımladıkta sonra önümüzdeki 50 yıl içinde Türkiye'nin hangi mesleklerde ara elemana ihtiyaç duyulacağının hesabı yapılmalıdır. Bu yapılamadığı için Türkiye'de tornacılar muhasebe, doktorlar da sanatçılık yapıyor. Eğitim düzeyi ne olursa olsun devlet herkese huzur içinde yaşayabileceği bir statü oluşturmalıdır." Her iki okulun da hassas dengesi var Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Genel Başkanı ve Güral Porselen'in sahibi Erkan Güral ise Ümit Boyner'in açıklamalarına katıldıklarını belirterek, "Meslek liseleri ve imam hatipler farklı amaçlarda öğrenci yetiştirilmek için kurulmuş okullar. Mevcut statünün değiştirilmeye çalışılması, meslek liseleriyle imam hatip liselerini aynı statüde görmek kadar yanlış bir şey olamaz. İkisinin de hassas bir dengesi var ikisini de birbirine karıştırmamak lazım. İkisinin de kuruluş temel sebepleri çok farklıdır. Hem ailelerin tercih ettiği eğitim olarak baktığınızda hem de Türkiye'nin gerçeğini yansıtan bu iki eğitim kurumunun ayırt edilmesi gerekmektedir" diye konuştu. İmam hatiplerde okuyan çocukların önünü kesmek için meslek liselerinin de kurban edildiğini belirten Güral, "Bu öneri, ara eleman yetiştiren eğitim kurumlarının da önünü açacaktır."

Dünya 4’üncülüğü Kazandılar...

Ordu Bilim ve Sanat Merkezi öğrencileri, geçtiğimiz yıl 4 arkadaşlarının Harşit Çayı'na uçarak bir gün sonra bulunmalarından etkilenerek muhteşem bir sistem geliştirdi.
Ordu Bilim ve Sanat Merkezi öğrencileri, geçtiğimiz yıl 4 arkadaşlarının Kürtün Barajı'nda balık tuttuktan sonra dönüşte Harşit Çayı'na uçarak bir gün sonra bulunmalarından etkilenerek yeni bir sistem geliştirdi. Hayat Kurtarma (Haykur) adı verilen sisteme göre araç, uçuruma uçtuğunda ya da kaza yaptığında sistem 112 Acil Servis ve 155 Polis İmdat gibi telefonların yanı sıra kişinin aranmasını istediği 8 ayrı telefona çağrı yapıyor. Kaza yaptığını, yardıma ihtiyacı olduğunu cep telefonu operatörlerinden yararlanarak yerini bildiriyor. 8 KİŞİLİK MUHTEŞEM EKİP Ordu Bilim ve Sanat Merkezi öğretmenleri Ahu Feyhan Fidan, Gökhan Aksu va Alp Arslan tarafından hazırlanan Yoroz Ekibi, Bensu Karamustafa, Sıla Akbaba, Çağrı Muratoğlu, Berkay Çınar Bozdağ, Asu Özince, Yusuf Çağrı Topal, Umut Kaan Öztürk ve Berk Özer Şensoy'dan oluşuyor. Geliştirilen sistem hakkında bilgi veren Ahu öğretmen şunları söyledi: "Geçen yılki kazada cenazeler okulun bahçesinden kaldırıldı. Çocuklar kazadan ancak bir gün sonra bulunmuştu. Adli Tıp, kazadan 6-7 saat sonra öldüklerini açıklamıştı.” Dünya 4'üncülüğü kazandılar Yoroz Takımı öğrencilerinden Bensu Karamustafa, dağlık ve engebeli bir coğrafyada yaşadıklarını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: "Karadeniz Bölgesi arazi yapısı olarak araçların uçuruma düşmelerine çok müsait. Hatta çoğu yollarda yerleşim birimi olmadığı için kaza yapan araçtan haber almak da uzun zaman alabiliyor. Bu duruma bir çözüm üretmek istedik."

Ruhban Okulu'nda Önemli Adımlar...

Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Ruhban Okulu'nun açılması ile ilgili önemli adımlar atıldığını belirtti.

Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın inanç gruplarıyla görüşmesinde öne çıkan konuların neler olduğu ve Ruhban Okulu'nun açılması konusunun sorulması üzerine Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, bu konuda hükümet olarak göreve geldiklerinde çok önemli düzenlemeler yaptıklarını söyledi. Bunların başında Vakıflar Kanunu dahil, çok önemli adımlar atıldığını, yasal düzenlemelerin yapıldığını kaydeden Çiçek, "Azınlıklarla ilgili diyalog süreci sürüyor. Büyükada'da toplantılar yapıldı. Bu toplantılarla ilgili olarak Devlet Bakanı Bağış, Bakanlar Kurulu'na bilgi verdi. Bir kısım talepleri üzerinde zaten çalışıyoruz. Dinlenip göz ardı edilecek talepler olmadığı için Bakanlıklar, belli arkadaşlar çalışma yapıyor. Bunların bir bölümü de Türkiye'nin demokratik standartlarının yükseltilmesiyle ilgilidir. Ruhban Okulu da bunlardan bir tanesidir. Bunlar değerlendirme konusu, üzerinde çalıştığımız konular" diye konuştu.

Hasta Çocuklara 'Evde Eğitim'

Diyarbakır'da Milli Eğitim Müdürlüğü'nce görevlendirilen öğretmenler, hasta çocuklara evde eğitim hizmeti veriyor.


Diyarbakır'da Milli Eğitim Müdürlüğü'nce görevlendirilen öğretmenler, evde eğitim hizmeti kapsamında cildi eriten epidermolizis bülloza, talasemi, kas erimesi ve lösemi hastalığı olan 4 çocuğa eğitim veriyor. Küçücük bedenleriyle ağır hastalıklarla boğuşan çocuklar, akranlarıyla oynayamamanın, dışarıya çıkamamanın, koşamamanın, rahat hareket edememenin üzüntüsünü ''evde eğitim hizmeti''nden yararlanarak alt etmeye çalışıyor. Evlerde hapis bir şekilde yaşamak zorunda kalan çocuklar, zil sesiyle evlerine gelen öğretmenlerini görünce gözleri ışıl ışıl parlıyor. Hastalıkları nedeniyle sürekli tedavi görmek zorunda kalan bu çocuklar, yaşıtları gibi okula gidemese de evde gördükleri eğitimle derslerden geri kalmıyor. CİLDİ ERİYOR Çocuklardan 10 yaşındaki cilt hastası Mutlugül Çalışır'ın, doğuştan deri hücreleri olmadığı için bağışıklık sistemi çok zayıf. Mutlugül'ün cildi sürekli kabarcıklar oluşuyor ve bu kabarcıklar cildinin erimesine neden oluyor. Vücudunun her yerinde sürekli yaraları olan Mutlugül, okula gidemediği için ''evde eğitim hizmeti'' kapsamında eve gelen öğretmen sayesinde 5. sınıf öğrencisi oldu. Mutlugül'ün sınıf öğretmeni Semra Akgök, gezici öğretmen olarak görev yaptığını, rahatsızlıkları nedeniyle okula gidemeyen çocuklara evlerinde eğitim verdiğini söyledi. Sürekli hastalığı olan ve en az 6 ay boyunca evden çıkamayacak çocukların bu hizmetten yararlandığını kaydeden Akgök, Mutlugül'ün deri hücreleri olmadan doğduğunu ve bağışıklık sisteminin çok zayıf olması nedeniyle mikrop kapma olasılığının yüksek olduğunu söyledi. ''BAHÇEDE TOP OYNAMAK İSTİYORUM'' Vücudundaki yaralardan dolayı okula gidemediğini, evde eğitim gördüğünü belirten Mutlugül, dersleri ve öğretmenini çok sevdiğini ve her zaman ödevlerini zamanında yaptığını kaydetti. Mutlugül, şöyle konuştu: ''Doktorlar beni iyileştiremedi. Bu nedenle büyüyünce doktor olmak istiyorum. Doktor olduktan sonra yaralarımı ben iyileştireceğim. Ben de arkadaşlarım gibi bahçede top oynamak, onlarla koşmak istiyorum. İnşallah iyileşirim. Böyle olan başka çocukları inşallah ben doktor olup iyileştiririm. Benim gibi yaraları olan arkadaşlarımın da evine öğretmenlerin gitmesini istiyorum. Önümüzdeki yıl 6. sınıfa gideceğim. Bir sürü öğretmenin eve gelecek. Şimdiden nasıl alışacağım diye düşünüyorum.'' ÇOCUKLAR İÇİN PSİKOLOJİK DESTEK OLUYOR Mutlugül'ün babası Abdurrahman Çalışır da, oğlunun doğuştan cilt hastalığının bulunduğunu, tedavisi için İstanbul ve Ankara'ya götürdüğünü, yurt dışı ile yazıştığını, ancak hastalığın çaresinin henüz bulunmadığını öğrendiklerini söyledi. Eve mahkum olan çocuklarının eğitimden geri kalmaması için Mille Eğitim Müdürlüğüne başvurduklarını vurgulayan Çalışır, ''Mutlugül'ün durumunda çocukları olan aileler varsa lütfen çocuklarını bu hizmetten yararlandırsınlar. Çünkü çocuklar için psikolojik destek de oluyor. Mutlugül ders gördüğü zaman çok neşeli ve sevinçli oluyor. Eve geldiğimde Mutlugül'ü mutlu görünce ben de mutlu oluyorum. Mutlugül'ün hastalığı nedeniyle üzülmemesi gerekiyor. Psikolojik destek çok önemli'' dedi. 8 yaşındaki Nidanur Yıldız da evde eğitim görüyor. TALESEMİ HASTASI NİDANUR Hizmetten yararlanan çocuklardan biri olan talasemi (Akdeniz anemisi) hastası 2. sınıf öğrencisi Nidanur Yıldız'ın annesi Şadiye Yıldız da kızına geçen yıl Antalya'da ilik nakli yapıldığını, bu nedenle Nidanur'un hijyenik ortamlarda bulunması gerektiğini belirtti. Nidanur'a yapılan ilik naklinden sonra 8 aydır hiç evden çıkmadıklarını anlatan Yıldız, ''Sadece doktora gitmesi gerektiği durumlarda onu çıkarıyoruz. 8 aydır evdeyim. Misafir kabul edemiyoruz. Biz bir yere gidemiyoruz. Nidanur, geçen yıl okula gidiyordu. Ancak bu yıl doktoru izin vermiyor. Bu nedenle derslerini çok seven kızımın evde eğitim almasını istedik'' dedi. İyileştiği zaman tekrar okula gideceğini söyleyen Nidanur, ''Artık derslerimi evde alacağım. Okulu çok sevdiğim için iyileştikten sonra hemen okuluma gideceğim'' diye konuştu. Diyarbakır'da evde eğitim alan diğer 2 çocuktan biri kas erimesi, diğeri ise lösemi hastası.
AA

Üniversiteden Atılmaya Paydos...

"Üniversiteyi herhangi bir nedenden dolayı bırakmak zorunda kalanlar, artık atılmayacak..."
Sait Gürsoy/ Sabah
Üniversiteyi herhangi bir nedenden dolayı bırakmak zorunda kalanlar, artık atılmayacak. Böyle esnek bir sistem, insanlarımızı daha mutlu edecek. Bu günlerde YÖK, bu sistemin üzerinde çalışıyor. Sisteme göre, hiçbir şekilde öğrencinin okuldan ilişkisi kesilmeyecek. Bir öğrenci çeşitli nedenlerle eğitimini bırakırsa, geri geldiğinde harcını biraz daha fazla vererek öğrenimine devam edebilecek. Aynı Amerika'daki gibi, yıl sorunu olmayacak. Şu anki sistemde, herhangi bir nedenden dolayı üniversiteyi bırakmak zorunda olan insanlarımız okuldan atılıyor. Bunlar 4-5 yıl sonra çıkan afla tekrar geri geliyorlar. Geri geldiklerinde o ders ortadan kalkmış oluyor, dersin müfredatı değişmiş ya da hocası artık o okulda olmuyor. İnsanları okuldan uzaklaştırmak, yanlış bir düşünce. Bence YÖK, çok doğru bir sistem üzerinde çalışıyor. Tabii bu konuda sağlıklı karar verebilmek için, rektörlerimizin de fikirlerini öğrenmek gerekir. Eğer bu yasa tasarısı Meclis'ten geçerse, artık aflara da gerek kalmayacak.