25 Ocak 2008 Cuma

Zorunlu eğitimin 2008-2009 eğitim öğretim yılından itibaren 9 yıla çıkarılması için çalışma başlatıldı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürü Remzi İnanlı, zorunlu eğitimin 2008-2009 eğitim öğretim yılından itibaren 9 yıla çıkarılması için çalışma başlattıklarını belirterek, “Okul öncesi eğitimi de zorunlu hale getireceğiz” dedi.

İnanlı, Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğünün 1992 yılında kurulmasının ardından okul öncesi eğitimde büyük mesafe katettiklerini vurgulayarak, Türkiye'de 16 yıl öncesinde yüzde 5 seviyesinde olan okullaşma oranının, bugün yüzde 27,5 olduğunu söyledi.

Okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını yükseltmek amacıyla büyük uğraş verdiklerini belirten İnanlı, 5 yıldır yaptıkları çalışmalarla zoru başardıklarını, ancak henüz istenilen seviyeye ulaşamadıklarını ifade etti.

İnanlı, halen 701 bin öğrencinin eğitim gördüğü okullarda öğrenci sayısını ve okullaşma oranını yükseltmek amacıyla çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi:
“Göreve geldiğimiz 5 yıllık süre içerisinde okullaşma oranında yüzde 17,5'lik artış yaşanırken, öğrenci sayısı da 2 kat arttı. Okullaşma oranının şu anda en yüksek olduğu ilimiz, yüzde 65,4 ile Amasya iken, en düşük ilimiz de yüzde 11,4 ile Ağrı'dır. Okullaşma oranının düşük olduğu illerimizde yapacağımız hamleyle ülkemizdeki okullaşma oranını yüzde 30-40 seviyesine çıkaracağız. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor.”

“OKUL ÖNCESİNDE AVRUPA'NIN GERİSİNDEYİZ”
Türkiye'deki okul öncesi eğitimin, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çok gerilerde olduğunu bildiren Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürü Remzi İnanlı, en düşük seviyedeki Avrupa ülkesinde bile okullaşma oranının yüzde 70'lerde seyrettiğini, bunun da okul öncesi eğitime verilen önemle ilgili olduğunu söyledi.
İnanlı, okul öncesi eğitim kurumlarında bakıcılık görevi üstlenilmediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Avrupa ülkelerinde bu kurumların bir eğitim yuvası olduğu kavranmıştır. Avrupalı ekonomistlerin hazırladığı raporlarda, okul öncesi eğitime 1 liralık yatırım yapıldığı takdirde ekonomiye 7 lira olarak geri döndüğü, bu eğitimi alanların vatanına, milletine bağlı, vatandaşlık görevini yerine getiren insanlar olacağı vurgulanmıştır. Bunlar özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan insanlar için önemlidir. Çünkü burada yaşayan insanların dil problemi var. Çocuk dil bilmeden okula geliyor. Dil bilene müfredat uygulanırken, bilmeyen müfredatın gerisinde kalıyor. Biz okul öncesi eğitime ağırlık verirsek tüm çocuklarımızı eşit şartlarda ilköğretime başlatmış oluruz.”

“ZORUNLU EĞİTİM 9 YIL OLUYOR”
Okul öncesi eğitimin 2008-2009 eğitim öğretim yılından itibaren zorunlu eğitime dahil edileceğini bildiren Remzi İnanlı, şunları kaydetti:
“2008-2009 eğitim öğretim yılında pilot il uygulamasına geçerek, okul öncesi eğitimi de zorunlu hale getireceğiz. Pilot uygulamadan alacağımız sonuçlara göre 5 yaşı da zorunlu eğitime dahil etmek için çalışmalarımız devam ediyor. Bu uygulamaların sonunda 8 yıllık zorunlu eğitim, okul öncesinin de eklenmesiyle 9 yıla çıkmış olacak. Uygulamanın yapılacağı pilot illerimiz henüz belli değil. İl milli eğitim müdürlüklerine yazı gönderdik. O bilgiler ışığında illerdeki okullaşma, öğretmen ve öğrenci sayısına göre pilot il uygulamasını başlatacağız.”

KIRMIZI ÖNLÜK BİR MODAYDI
Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürü İnanlı, 2 yıl önce aldıkları kararla ana sınıflarında kırmızı önlük uygulamasına son verildiğini kaydederek, bu uygulamadaki temel amacın öğrencilerin daha özgür hareket etmesi olduğunu belirtti.

“Çocuğa resmi bir kıyafet giydirdiğinizde çocuk bir rol üstleniyor” diyen İnanlı, şöyle devam etti:
“Ana sınıfına devam eden çocuk özgür olmalıdır. Çocuklara resmi bir elbise giydirdiğinizde o elbise kirlendiği zaman 'annem kızacak,
öğretmenim kızacak' gibi endişeler taşıyorlar. O zaman da bu eğitimin gereğini yapamayız. Bu serbestlik yalnızca öğrencilere değil, öğretmenlere de verildi. Çünkü öğretmen de çocukla beraber yatacak, kalkacak, gerekirse takla atacak. Takım elbise giyen bir öğretmen sınıfa girdiğinde rahat hareket edemez. Bu nedenle hem öğretmen, hem de çocuğun serbest kıyafetle okula gelmesini uygun gördük. Ana sınıflarında kırmızı önlük bir modaydı ve buna son verdik.”

MEB, 2007-2008 öğretim yılında yurt dışına yüksek lisans eğitimine göndereceği 1000 öğrenci için MEB Şura Salonu'nda tören düzenledi

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Her yıl 2006 yılından başlamak üzere yurt dışına 1000 öğrencinin gönderilmesi Türkiye açısından çok talihli bir karar olmuştur” dedi.

Törene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, TÜBİTAK Başkan Vekili Nüket Yetiş katıldı.
Bakan Çelik, törende yaptığı konuşmada, bilgiye sahip olanların, bilgiyi üretenlerin, bilgiyi teknolojiye uygulayanların dünyada kalkınmış ve refah düzeyini yakalamış insanlar olduğunu ifade etti.

“Hükümetimiz döneminde dünya platformunda biz AR-GE'ye en fazla kaynak ayıran dünyanın ikinci ülkesi olduk ve bu devam edecek” diyen Çelik, yasal düzenlemelerle üniversitelerin bünyesinde teknoparkların kurulduğunu, teknoparkların sayısının 25'e ulaştığını ve buralarda 8 bin insanın çalıştığını kaydetti.

PİRİ REİS ÜNİVERSİTESİ
Başbakan Erdoğan'a şükran borcunu ifade etmek istediğini söyleyen Çelik, “TÜBİTAK tarafından düzenlenen Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, ilk defa sizin başbakanlığınız döneminde, 6 ayda bir hiç aksamadan toplandı ve çok önemli kararlara imza atıldı” diye konuştu.
İktidarları döneminde 39 yeni üniversite kurulduğunu belirten Çelik, “Bugün TBMM'de görüşmeleri yapılacak olan bir vakıf üniversitesi daha kuruyoruz; Piri Reis Üniversitesi. Denizciliği ihtisas alan bir üniversite olacaktır. Türkiye'de belki ilk ihtisas üniversitesi de bugün TBMM'den geçecek kanun ile birlikte kurulmuş olacaktır” dedi.

Türkiye genelinde, 2003 yılından bu yana, bilim sanat merkezi açtıklarını anlatan Çelik, 2008-2009 yılı içerisinde 81 ilde asgari birer bilim sanat merkezi kurmayı hedeflediklerini belirtti.

Üniversitelerde şu anda 30 bin araştırma görevlisi olduğunu ifade eden Çelik, bu yıl 5 bin yeni araştırma görevlisi kadrosu verileceğini de söyledi.

“İSTİKBAL DAVAMIZ AÇISINDAN ÖNEMLİ”
Yurt dışına, master ve doktora yapmak, ülkenin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla 1929 yılından beri bakanlığın öğrenci gönderdiği söyleyen Çelik, son 10-15 yılın ortalamasına bakıldığında yurt dışına gönderilen öğrenci sayısının 30 olduğunu belirtti.

Çelik, Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla her yıl 2006 yılından başlamak üzere yurt dışına 1000 öğrencinin gönderilmesinin Türkiye açısından çok talihli bir karar olduğunu ifade etti. Bu kapsamda 19 ayrı ülkeye öğrenci gönderileceğini belirten Çelik, bunların yurt dışına master ve doktora için gönderilmesinin istikbal davası açısından, insan kaynaklarının zenginleştirilmesi ve üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını temin etmek açısından son derece önemli olduğunun söyledi.
Çelik, daha önce öğrenci gönderilen ülkeler dışında, dünyanın yükselen ülkeleri arasında olan ülkelerin de ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek, öğrenci gönderilecek ülkelere Hindistan'ı, Çin'i, Güney Kore'yi, Yeni Zelanda'yı, Avustralya'yı ve Japonya'yı eklediklerin kaydetti. Çelik, şunları kaydetti:
“Öğrenci gönderirken dünyanın ilk 500. üniversitesi arasına giren, bilimsel yayınları ve başarıları itibariyle, üniversitelere özellikle öğrenci göndermeyi tercih ediyoruz. Bu konuda öğrencimizi teşvik ediyoruz.

Standardı bir hayli yüksek tuttuk. ALES'ten öğrencilerimizin 80 almalarını getirdik. 100 üzerinden asgari 70 ile mezun olmak veya 4 üzerinden 2,75 ile mezun olma şartını koyduk. Bundan dolayı 1000 kişilik kadroyu dolduramadık ama eksik kalanları 2008 yılında telafi edip ve bu kadrolarımızı da doldurarak 5 yıl içerisinde yurt dışında 5 bin master ve doktora öğrencisi programını böylelikle tamamlayacağız.”

ÇELİK'TEN ÖĞRENCİLERE ÖNERİ
Çelik, 20 yıl önce kendisinin de yurt dışına akademik çalışma için gönderildiğini söyleyerek, öğrencilere önerilerde bulundu.
“Hiçbir başarının tesadüfi olmadığını” anlatan Çelik, şunları kaydetti:
“Sizler sadece buralara öğrenci olarak gitmiyorsunuz. Sizler aynı zamanda ülkenizin birer elçisiziniz. Sizin oradaki imajınız, unutmayınız ki, sadece sizin kişisel imajınız olmayacaktır. Aynı zamanda sizin tavrınız, sizin başarınız, insanlar üzerinde bıraktığınız intibalar ayın zamanda milletimizin intibası olacaktır. Bunu kesinlikle göz ardı etmemelisiniz.”

Zaman zaman 'bu gönderdiğiniz öğrenciler ya gelmezse ne yapacaksınız' şeklinde eleştirilerle karşılaştıklarını belirten Çelik, “Bugüne kadar gönderilen öğrencilerin çok büyük bir çoğunluğu gelmiştir. Hiç gelmeyecek insan sayısı bir elin parmakları kadardır. Onlar da daha ileriki aşamalarda geri geldikleri zaman yine ülkemiz için büyük kazançtır” diye konuştu.

“1994, 1995, 1997'de gönderilen yüzlerce öğrencinin hiçbir sebep gösterilmeden keyfi olarak geri çağrıldığını” anlatan Çelik, birçoğunun çalışmasını bitiremeden geri geldiğini ya da orada kaldıklarını ve daha sonra çıkardıkları yasayla kalan öğrencilerin gelişini kolaylaştırdıklarını söyledi.
Törenden sonra, Bakanlıkça, yurt dışına giden öğrencilere Başkent Öğretmenevi'nde öğle yemeği verildi.

Karnesinde zayıfı olan çocukları kırmak ve incitmek, bağırıp-çağırarak hakaretler etmek intihara sebebiyet verebilir

BOLU İzzet Baysal Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi Başhekimi psikiyatri uzmanı Hülya Ensari, karnesinde zayıfı olan çocukları kırmak ve incitmenin, bağırıp-çağırarak hakaretler etmenin, iyi örneklerle kıyaslamanın, onları evden kaçmaya ve intihara sürükleyebileceğini söyledi.


Çocuklarda ve ergenlerde intihar girişimi için, kişinin ille de ruhsal hastalığının olmasının beklenilemeyeceğini belirten Ensari, “Ergenlik yaşlarındaki çocuklar, beklenmedik bir anda ve bir anlık duygu durumuyla hiç istenilmeyen tutum ve davranışlar içerisine girebilirler. Karne gibi çok hassas bir dönemde velilerin zayıf karneler getiren çocuklarına bağırıp çağırmaları, hakaret edip aşağılamaları ve başkalarıyla kıyaslamaları, çocuğun onurunun kırılarak özgüvenini kaybetmesine neden olur. Bu da, çocuğun evden kaçmasına ve intihar girişiminde bulunmasına yol açar” dedi.

Ensari intihar girişiminin ergenlik çağlarındaki gençlerde çok sık görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti;
“Çocukların ihtiyacı olan şey, büyüklerinden onay görmektir. Karnesi iyi olan çocukları taktir ederken, zayıfı olan çocuklara da anne ve babanın yapacağı tek şey, her zaman çocuklarının yanında olduğunu hissettirmek, derslerinde daha başarılı olabilmesi için de ona her türlü desteği vermek olmalıdır. Erişkinlikleri daha oturmamış olan ilk ve orta öğretim çocuklarına 'zayıf karne getirdin' diye bağırıp-çağırmak, hakaret ederek aşağılamak, çocuğun büyük bir hata yaptığı kaygısına kapılarak evden kaçmasına, intihar girişiminde bulunmasına, ya da alkol ve kötü arkadaşlar edinmesine neden olur.”

Emine Kahraman, telefonla seslendiği uşaklı gençlere , “Burası çok soğuk, çocuklarım üşüyor” diyerek, kışlık bot ve mont talebinde bulundu

UŞAK Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi öğrencileri, Hakkari Yüksekova'da kardeş okul seçtikleri Bataklı İlköğretim Okulu'na 700 kitap gönderdi.

Kardeş okulun öğretmenlerinden Emine Kahraman, telefonla seslendiği uşaklı gençlere teşekkür etti, “Burası çok soğuk, çocuklarım üşüyor” diyerek, kışlık bot ve mont talebinde bulundu Uşak Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi öğrencileri, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Bataklı İlköğretim Okulu'nda öğretim gören öğrenciler için iki ay önce kitap bağış kampanyası başlattı. Lise öğrencileri, topladıkları 600'ü hikaye toplam 700 kitabı, bugün düzenledikleri törenle kolilere yerleştirerek Yüksekova'ya gönderilmek üzere kargoya verdi.

Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi Müdürü Sebahat Zeybek, öğrencilerinin, kardeş okul öğrencilerine yardım eli uzattığını belirterek, “Öğrencilerim, mesafeye rağmen, onların yanında olduklarını hissettirdi. Vatandaşlarımızın da kampanyaya destek vermesinin, birlik ve beraberlik adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. O bölgede görev yapan öğretmen arkadaşlarımızın ne denli güçlüklerle karşı karşıya olduklarını çok iyi biliyoruz. Biz de destek olmak istedik” diye konuştu.

Anadolu Meslek ve Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Derya Özkaya da, Türkiye'nin en batısından ve en doğusuna bir sevgi köprüsü oluşturmak istediklerini belirterek şunları söyledi:
“O bölgedeki öğrencilerin çok güç koşullarda eğitim gördüklerini biliyoruz. Onlara destek olmak amacıyla böyle bir kampanya başlattık. Okuldaki tüm arkadaşlarımızla konuşup hikaye ve ders kitapları topladık. Oradaki arkadaşlarımızın bu kitaplara ihtiyacı vardı ve yarıyıl tatilinde ellerinde olması için hızlı davrandık. Bu kitaplar biliyoruz ki yeterli değil, yeni kampanyalarla bölgedeki diğer okullara da çeşitli yardımlarımız sürecek.”

“BURASI ÇOK SOĞUK, COCUKLARIM ÜŞÜYOR”
Kitapların gönderildiği Hakkari Yüksekova Bataklı İlktöğetim Okulu'nda görevli öğretmen Emine Kahraman, telefonla konuştuğu Uşaklı meslektaşları ve öğrencilere sıkıntılarını anlattı. Okulunda 80 öğrencisinin öğrenim gördüğünü ve dört öğretmenin görev yaptığını ifade eden Kahraman, şunları söyledi:
“Öğrencilerimize destek olmak isteyen Uşak'taki genç öğrenci kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bize kitap kırtasiye malzemeleri gönderiyorlar. Elbet bunlar çok önemli. Ancak bu bölgenin iklimi çok sert ve burası çok soğuk. Çocuklarım üşüyor. Aracılığınızla seslenmek İstiyorum. Çocuklarımın kışlık bot ve mont ihtiyaçları giderilirse çok mutlu olacağım.”

İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 15 milyon öğrenci ve 600 bine yakın öğretmen, yarıyıl tatiline çıkmaya hazırlanıyor

2007-2008 eğitim-öğretim yılının ilk dönemi, bugün sona erecek.

Örgün eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler, ilk yarıyıldaki çalışmalarının karşılığı olan karnelerini alacak ve yaklaşık 2 haftalık yarıyıl tatiline çıkacak.
Eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, 11 Şubat 2008 Pazartesi günü başlayacak. Öğrenciler 13 Haziran 2008 Cuma günü karne alacaklar ve 3 aylık yaz tatili başlayacak.

2008-2009 eğitim-öğretim yılının, 15 Eylül 2008'de başlaması planlanıyor.

Sınav takvimi:
Öğrenciler açısından 2007-2008 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, sınavlar nedeniyle ilk yarıyıldan daha yoğun geçecek.
Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerinde okumak isteyen ilköğretim son sınıf öğrencileri, 8 Haziran 2008'de son kez gerçekleştirilecek olan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'na (OKS) girecek.
İlköğretim 6'ncı sınıflar için 21 Haziran 2008, 7'nci sınıflar için 22 Haziran 2008 tarihlerinde birlikte yapılacak Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı'na (DPY-B) ve Seviye Belirleme Sınavları'na (SBS) ise ilköğretim 6'ncı ve 7'nci sınıflarındaki öğrenciler alınacak.

Ayrıca, ilköğretim okullarının 5'inci sınıf öğrencileri ile liselerin 9, 10 ve 11'inci sınıflarında okuyan öğrenciler, 4 Mayıs 2008'de DPY-B'ye girecek.

Öğretmen Ahmet Gülüm, küçük öğrencilerin sınav ve anketlere verdiği yanıtları derlemiş

Aziz Üstel- Star

Kasabayı kim yönetir?

-Şerif ve adamları... (Kamil-ilkokul 5)

-Kasabayı ihtiyarlarla bekçi baba yönetir. (Yavuz-ortaokul 2)

Destan Nedir?

-Destan ulusların kahramanlık, cinsel biraz da ahlaksal serüvenidir. (Bora-Lise 1)

Madenlerle ilgili kuruluşlarımız nelerdir?

-İki tanedir. Maden Delik Arama Enstütüsü ve Perakende Anonim Ortaklığı (Arzu- Orta 2)

Hızlı nüfus artışının zararları nedir?

-Yararı falan yok... Zararlı. Biz on kardeş olsaydık zaten hapı yutmuştuk. Şimdi üç kardeşiz, dördüncüsü yoldaymış... Geliyor yani. Babamın da işleri kötü.Yani ne diye çocuk yaparlar ki habire, anlamam! (Sevda-İlk Okul 2)

Yolumuzu nasıl buluruz?

-Babam diyor ki: 'Sora sora Bağdat bile bulunur!' (Recep-Orta 2)

-Kuyruklu yıldızla, mezar kapısıyla, duvar saatiyle, deniz kabuğuyla ve de karınca kararınca yöntemiyle buluruz! (Cemal Orta 2)

Mübarek geceler hangileridir?

-Kına gecesi... Zifaf gecesi... Dolunay gecesi (Hatice-İlkokul 2)

Bulgar'lara karşı kim savaştı?

-Çanak Çömlek Ali Paşa... Sonra Çetin Ceviz Ali Paşa... En son olarak da neydi adı... Hah Çakırkeyif Ali Paşa savaştı. (Suat- Orta 2)

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül katıldığı programda Şişli'de gerçekleştirdikleri Eğitim Projelerinden bahsetti

Şişli'de Eğitim Projeleri kapsamında açıklamalar yapan Sarıgül, Şişli bölgesindeki okulların eğitim kalitesini arttıracaklarını açıkladı.

Geçtiğimiz yıllarda %70 olan başarı oranının bu yıl %82 oranına ulaştığını belirtti. Daha önceleri çift tedrisatla verilen eğitim tek tedrisata çevrilerek öğrencilerin eğitimde çok daha rahat ettiğini belirtti.

"14 OKULU YIKIP YENİDEN YAPTIK"
Sarıgül, yaptıkları değişikliklerden bahsederken, 14 okulu yıkarak yeniden inşa ettiklerini açıkladı.

İŞTE OKULLARDA YAPILAN DİĞER DEĞİŞİKLİKLER
56 okul restore edildi, 26 okulun kütüphanesi baştan yapıldı. 41 okulun bilgisayarları değiştirildi, 27 okula spor salonu yapıldı, 25 okulun öğretmenler odası yenilendi, 33 okula tiyatro salonu yapıldı, 25 okula ana sınıf açıldı, 27 okula konferans salonu yapıldı, 25 okul doğalgaza dönüştürüldü, 48 okula fen laboratuvarı açıldı.

MAYIS AYINDAN İTİBAREN 5 OKUL DAHA YIKILACAK
Sarıgül, 5 okulun daha yıkılarak Eylül 2008'e kadar yeniden yapılacağını açıkladı.

OKULLARIN ALTINA OTOPARKLAR AÇILACAK
Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Şişli'de alt yapısı uygun okulların altına otopark açılacağını ve bu otoparkların gelirini de Okul Aile Birlikleri'nin alacağını açıkladı.

Üniversitelerin döner sermayesinden alınan pay düşürüldü

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, üniversitelerin döner sermayelerinden alınan yüzde 15 hazine payını yüzde 5'e düşürmeye ve araştırma görevlilerine performansa dayalı destek verilmesine karar verdiklerini bildirdi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Unakıtan'ı bakanlıktaki makamında ziyaret etti. Yaklaşık yarım saat süren ziyaretin ardından, Unakıtan ve Özcan gazetecilere ortak açıklama yaptı.

Konuşmasına, ''Sayın YÖK Başkanımız bizi ziyaret etti. Sağ olsun şeref verdi'' diyerek başlayan Unakıtan, görüşmelerinde üniversitelerin meselelerini ele aldıklarını söyledi. Unakıtan, mali konuların gündeme geldiğini ifade ederek, aralarında aldıkları kararları şöyle açıkladı:

''Sayın YÖK Başkanı, üniversitelerdeki döner sermaye paylarının azaltılmasını istedi. Hepimizin bildiği gibi üniversitelerin döner sermayelerinden yüzde 15 hazine payı alıyoruz. Bu, sadece üniversitelerin tıp fakültelerinin döner sermayelerine ait bir husus değil. Sayın Başkan, diğer üniversitelerde ne kadar döner sermaye varsa, o döner sermayelerin tamamı için indirilmesini istedi. Biz de bu hususta zaten çalışmalar yapmıştık. YÖK Başkanımızın bu isteğine biz de katılıyoruz. Hazine paylarını yüzde 15'ten yüzde 5'e düşürmeye karar verdik.
İkinci bir husus ise üniversitelerde araştırma-geliştirme görevlilerimiz var. Bununla ilgili performans esasına dayandırılmak üzere bir destek verilmesi hususunda Sayın Başkanımızla mutabakata vardık.''

Unakıtan, ''YÖK'ün maddi olarak daha fazla güçlendirilmesi için Maliye Bakanlığı olarak çalışmalar yapacaklarını'' belirterek, bu çalışmalar karar aşamasına geldiğinde kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.

Erzurum'un Karaçoban ilçesindeki Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'nda 12 yaşındaki Kaya İşçimen önceki sabah yatağında ölü bulundu

7'nci sınıf öğrencisi İşçimen'in öldüğü arkadaşlarının kahvaltıya çağırmaya gitmesiyle ortaya çıktı. Kaymakam Suat Demirci, öğrencinin bir sağlık problemi olmadığını ancak otopsiyi beklediklerini söyledi.

Okul Müdürü Nazım Aksoy ise gece arkadaşlarıyla oyanayan öğrencinin durumun gayet iyi olduğunu ancak ölümüne neyin sebep olduğunu bilmediğinin belirterek "acımız büyük" dedi. Babası Adnan İşçimen, "İhmal varsa okul yönetimine dava açacağım" diye konuştu

Üniversitelerarası Kurul Prof Dr. Ethem Tolga'dan boşalan YÖK üyeliği için İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör'ü aday olarak belirledi

ÜAK'nın bu sabah gerçekleştirdiği toplantıda, Galatasaray Üniversitesi rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Ethem Tolga'dan boşalan üyelik için seçim yapıldı. YÖK üyeliği adaylığı için 16 adayın başvurduğu seçimde, Celal Şengör, 83 oyla aday olarak belirlendi.

Celal Şengör'ün YÖK üyeliği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayıyla kesinleşecek.

İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengör, depremle ilgili çalışmalarıyla tanınıyor.

Kanser tedavisi gören ve dün sabah evinde vefat eden Komsuoğlu, Ankara'da toprağa verildi

Yaklaşık bir senedir kanser tedavisi gören ve dün sabah evinde vefat eden Kocaeli Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Baki Komsuoğlu, Ankara'da toprağa verildi.

Kocatepe Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından toprağa verilen Prof. Dr. Komsuoğlu'nun cenaze törenine 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Milletveki Haluk Koç, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Ankara Valisi Kemal Önal ve Kocaeli Üniversitesi Rektörü ve Baki Komsuoğlu'nun eşi Sezer Komsuoğlu, kızları, yakınları ve üniversite rektörleri katıldı.

Komsuoğlu, Ankara Cebeci Asli Mezarlığı'nda bulunan aile kabristanına defnedildi.

Prof. Dr. Mustafa Akaydın, "türban tartışmalarına ilişkin anayasa değişikliği" konusunda ağır konuştu

Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, "türban tartışmalarına ilişkin anayasa değişikliği" konusunda, "Bu konudaki fikirlerimizi daha önce çok beyan ettik ve Anayasa değişikliği çalışmalarının laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin zedelenmeye çalışılması faaliyeti olarak yorumluyoruz" dedi.

Üniversitelerarası Kurul, Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın başkanlığında Ankara Üniversitesi Morfoloji Binasında toplandı.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "mikrofonlar açıkken YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan ve üniversiteler ile ilgili söylediği sözleri" nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Akaydın, "Maliye Bakanı Unakıtan'ın bu konuşmalardan bir gün önceki toplantıda basının önünde açıkça bir vaatte" bulunduğunu belirterek, "Bu bizleri de gerçekten mutlu etti. Orada 6 rektör olarak bulunuyorduk. Ben bunu Maliye Bakanımızın nükte anlayışına yorumluyorum. Çok nüktedan bir kişilik hepimizin bildiği gibi. Aksini düşünmek istemiyorum" dedi.

Bir gazetecinin, "Maliye Bakanı'nın YÖK Başkanı için 'isterse söylemesin' gibi bir üslup kullanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, Akaydın, "Eğer böyle bir üslup kullandıysa, YÖK Başkanı adına çok üzücü bulduğumu ifade edeyim" karşılığını verdi.


Türban tartışmaları


Akaydın, "AK Parti'nin türban konusunda bazı Anayasa maddelerinde değişiklik yapılması yönündeki çalışmaları"nın hatırlatılması üzerine, "Bunu hoş karşılamıyorum. Bu konudaki fikirlerimizi daha önce çok beyan ettik ve bunun laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin zedelenmeye çalışılması faaliyeti olarak yorumluyoruz" dedi.

Bir başka soruyu yanıtlarken Akaydın, "bugünkü toplantıda türban konusunun gündemlerinde olmadığını" söyledi. Akaydın, "Ama toplantının dilekler ve temenniler bölümünde bazı rektör arkadaşlarımızın bu konuda mesajları olursa, çıkabilir" diye konuştu.

Akaydın, konuyla ilgili sorular üzerine, "daha önce yaptıkları açıklamaların hepsinin arkasında olduklarını" söyledi. Akaydın, "Ama ben bu konunun daha fazla gerginlik yaratmasını doğru bulmadığımı, üniversitelerin çok daha önemli sorunları olduğunu basının önünde defalarca dile getirdim, yine getiriyorum. Bu, üniversitelerde, huzur değil gerginlik yaratacak, hatta Türkiye'de gerginlik yaratacak bir konudur... Bunun şu anda huzur içinde olan üniversiteleri gereceğini düşünüyorum" dedi.

Akaydın, bugünkü toplantıda Prof. Dr. Ethem Tolga'dan boşalan YÖK üyeliği için seçim yapılacağını, belirlenecek adayın isminin Cumhurbaşkanı'na sunulacağını ifade etti. Akaydın, YÖK üyelik adaylığı için 16 kişinin başvurduğunu söyledi.


"Boğazımızı keser, cansız bırakır"


Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras da Maliye Bakanı Unakıtan'ın "mikrofonlar açıkken YÖK Başkanı Prof. Özcan ile ilgili söylediği sözler" ile ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine, şunları söyledi:

"Ben bu cümleleri yanındaki bürokratlara yapmış olduğu bir şaka olarak değerlendiriyorum. Çünkü üniversitemizde yapılan toplantıda Sayın Üniversitelerarası Kurul Başkanı, 6 üniversitenin rektörü, 8-10 kadar başhekim temsilcisi arkadaşlarımız ve sizler yani onlarca basın mensubunun önünde vermiş olduğu sözün samimi olduğuna inanıyoruz. Bunu, yanındaki bürokratlara yaptığı şaka olarak değerlendiriyorum ama tabii orada 300 milyon YTL lafı da var. Bu 300 milyon lafını iyi anlamak lazım. 300 milyon bize verilecek toplam bir paraysa, bu bizim sesimizi kesmez, boğazımızı keser, cansız bırakır. Üniversiteler hiçbir zaman ayağa kalkmaz."


"BİRKAÇ BİN ÖĞRENCİYİ İLGİLENDİREN BİR KONU"


İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, siyasi partilerin türban ile ilgili çalışmalarına ilişkin soruları üzerine, bu konunun hem sosyolojik hem de hukuki bir yönü bulunduğunu ifade etti. Hilmioğlu, sosyolojik açıdan bakıldığında, bundan 10 yıl kadar önce türbanın serbest olduğu zamanda üniversitelerde ciddi kamplaşmalar meydana geldiğini, öğrencilerin kantinlerde, yemekhanelerde ayrı ayrı oturduklarını kaydetti.

Hilmioğlu, "Şunu kimse söylemesin: Birkaç bin öğrenciyi ilgilendiren bir konuyu sanki bütün üniversiteleri ilgilendiriyormuş gibi gündeme getirdiğimiz zaman, üniversitelerde esas itibariyle türban diye bir sorun yoktur. Şu anda türbandan dolayı karışmış, olay çıkmış bir üniversite var mı? Ama siz şu anda bu konuyu gündeme getirdiğiniz zaman kamplaşmalar, klikleşmeler olacak" diye konuştu.

Hukuki açıdan bakıldığında ise Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın bu konuda aldığı kararlar olduğuna işaret eden Hilmioğlu, "Danıştay'ın türbanı 'devrim karşıtı' olarak tespit ettiğini" söyledi. "Bu konuda bir anayasal düzenleme yapılmasının mümkün olmadığı" görüşünü dile getiren Hilmioğlu, "Yüksek yargı organlarının kararlarını görmezden gelerek, iki partinin yarışa girip üniversiteleri kaosa sokmaları anlaşılır şey değil" dedi.

Hilmioğlu, üniversitelerin pek çok sorunu bulunduğunu ve bunların çözülmesi gerektiğini belirterek, "Yasama gücünü elinde bulunduranlar, 'ben yargıyı takmıyorum' diyemez" şeklinde konuştu.

Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener ise "türban konusunda ülkenin bir çok kurumunun görüşü alınarak kanun ve yönetmelikler çerçevesinde bir düzenleme yapılacağını düşündüğünü" söyledi. Erdener, "Sonuçta bizler uygulayan kişiler olarak kanun, yönetmelik neyi amir kılıyorsa ona yönelik uygulama yapmak durumundayız" dedi.

Bu arada, Üniversitelerarası Kurul toplantısı başlangıcında, dün yaşamını yitiren eski Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Baki Komsuoğlu anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Kurul üyeleri, daha sonra toplantıya ara vererek, Baki Komsuoğlu'nun Kocatepe Camisi'ndeki cenaze törenine gittiler.

Konya'da lise öğrencisi güreşçi, il birinciliği müsabakalarında kazandığı üçüncülük madalyasını, sakatladığı rakibine hediye etti

Konya'da geçen hafta çarşamba günü Atatürk Stadyumu kompleksi içinde bulunan güreş salonunda düzenlenen Okullararası Güreş İl Birinciliği sırasında, Beyşehir Anadolu Ticaret Meslek Lisesi 9. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki güreşçi Ramazan Er, Konya Özel Enderun Okulları 9/A sınıfında öğrenim gören Murat Miregil ile karşı karşıya geldi.
Müsabakanın ikinci yarısında Murat Miregil, rakibinin oyun gereği yaptığı ''tek kol oyunu'' sonucu kafasının üzerine düştü. Baygınlık geçiren güreşçiye salonda bulunan sağlık ekipleri müdahale etti. Murat Miregil, müsabakaya devam edemeyince, Beyşehirli lise öğrencisi güreşçi Ramazan Er, hakem kararıyla galip sayıldı ve sonraki rakiplerini de yenerek kilosunda üçüncülük madalyasını elde etti.
Ancak, eleme müsabakasında rakibinin sakatlanıp saf dışı kalmasına üzülen lise öğrencisi Ramazan Er, ödül töreninde madalyasını aldıktan sonra antrenörüne, kazandığı madalyayı kenarda karşılaşmaları izleyen, oyun dışı bıraktığı rakibine armağan etmek istediğini söyledi.

Antrenörü de sporcusunun bu davranışını olumlu karşıladı. Ramazan Er, madalyası ve kendisine verilen başarı belgesini Murat Miregil'e verdi. Er'in bu davranışı, salonda yoğun alkış aldı.

Kendisinin daha deneyimli bir güneşçi olduğunu anlatan Ramazan Er, ''O anda kendimi rakibimin yerine koydum ve turnuva sonunda kazandığım madalyayı kendisine verdim. Müsabaka sırasında rakibim kafasının üzerine düşüp hareketsiz şekilde kalınca çok korktum ve üzüldüm. Bu nedenle madalyayı ona vermeyi borç olarak bildim'' diye konuştu.

Konya Özel Enderun Okulları 9/A sınıfında öğrenim gören Murat Miregil ise ''2 kişiyi yendikten sonra karşıma Ramazan Er çıktı. Ben 2 aylık sporcuyum, onun 5 yıllık sporcu olduğunu biliyordum, önce karşısına çıkmak istemedim, daha sonra bu kararım değişti. Oyun başladı, bir kol hareketiyle beni fırlattı, 1,5 saat kadar şuurumu kaybettim. Ardından madalyayı bana vermek isteğini söyledi. Önce kabul etmedim ve bu davranışına çok şaşırdım. Israr edince kabul ettim'' dedi.

Miregil, bu olayın içindeki güreş sevgisini azaltmayıp aksine artırdığını belirterek, ''Gelecek sene müsabakalara tekrar girip bu kez madalyayı kendi hakkımda kazanacağım'' diye konuştu.

Konya Güreş İl Temsilciliği yetkilileri, Ramazan Er'in davranışının örnek bir hareket olduğunu belirterek, her 2 sporcuya da önümüzdeki günlerde centilmenlik ödülü vereceklerini söylediler.

Amerika’da bulunan Seattle Merkez Kütüphanesi’nde “İngilizceye Çevrilen Türk Edebiyatı” başlıklı bir sempozyum düzenlenecek

Amerika'da bulunan Seattle Merkez Kütüphanesi'nde “İngilizceye Çevrilen Türk Edebiyatı” başlıklı bir sempozyum düzenlenecek.

Sempozyum'da, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ve şair Hilmi Yavuz'un eserleri, çevirmenleri tarafından okunacak.

Orhan Pamuk'un aralarında “Kar”, “Benim Adım Kırmızı” ve “Kara Kitap” adlı İngilizceye çevrilen ve dikkate değer okuma oranına ulaşan kitaplarından bazı bölümleri çevirmenleri Maureen Freely ve Erdağ Göknar tarafından tartışılacak.

Etkinliği düzenleyenler tarafından “Türkiye'nin en sevilen şairlerinden” olarak tanımlanan Hilmi Yavuz'un “Kelimenin Mevsimleri” ve “Osmanlı Lirik Şiiri” adlı eserleri de çevirmeni Washington Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Kültürü Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Walter G. Andrews tarafından okunacak. Ayrıca sempozyum'da bulunacak olan Hilmi Yavuz, şiirlerini kendisi de okuyacak ve “Türk Şiirinin Tadını Hissetmek” konulu bir konuşma yapacak.

Yazar Bilge Karasu'nun kitapları da çevirmeni Aron Aji tarafından dinleyicilere okunacak. Sempozyumun diğer dikkat çekici etkinliği ise şef, besteci ve ud sanatçısı Munir Nurettin Beken'in vereceği konser olacak.

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Washington Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen sempozyum, 1-2 Şubat tarihlerinde halka açık olarak gerçekleştirilecek.