21 Ağustos 2008 Perşembe

MEB'de Görev Yükseltme Sınavı...

Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, 2008 yılı içinde görevde yükselme sınavı yapılması ile ilgili olarak çalışmaların başlatıldığını açıkladı.

Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, 2008 yılı içinde görevde yükselme sınavı yapılması ile ilgili olarak çalışmaların başlatıldığını açıkladı. Yalçın, söz konusu sınavla ilgili tarihin ise henüz belirlenmediğini kaydetti.
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, “Şef İptalleri” isimli 18 Ağustos 2008 tarihli bir genelge yayınlayarak Valiliklere gönderdi. Yalçın, 18 Kasım 2006 tarihinde bir önceki görevde yükselme sınavının yapıldığını belirtirken, söz konusu sınav sonucuna göre puan üstünlüğüne göre ilan edilen 773 kadroya atamanın yapıldığını anımsattı. Yalçın, sınavı kazandığı halde kadrosuzluk nedeniyle atanamayıp yedekte bekleyen adayların atamalarının ise Bakanlar Kurulu Kararı ile Bakanlığa yeniden tahsis edilen 571 adet boş şef unvanlı kadroya yapıldığını kaydetti. 571 kadroya atama yapılması ile ilgili işlemin iptaline ilişkin dava açıldığını anımsatan Yalçın, Danıştay 2'nci İdare Dairesi'nin ise 571 adet kadroya yapılan atamayı iptal ettiğini söyledi.

-571 KADROYA ATAMA YAPILAMIYOR-

Şeflikleri iptal edilerek eski unvanlarına atanan personelin mağduriyetlerinin giderilmesi için tekrar şef olarak atamalarının yapılıp yapılmayacağı yönünde sorular geldiğini kaydeden Yalçın, “2006 yılı kadro değişiminden alman 571 adet boş şef kadrolarına yapılan atamalar mahkeme kararı gereği iptal edildiğinden ve söz konusu kararda Ağustos 2006 yılında ilan edilen 773 adet kadronun haricinde, her ne şekilde olursa olsun boşalan kadrolara yeni bir görevde yükselme çalışması yapılmadan atama yapılmayacağına ilişkin hüküm yer aldığından, yeni bir görevde yükselme sınavı yapılmadan ilgililerin tekrar şef olarak atanmaları mümkün olamamaktadır” yanıtını verdi.
Yargı kararı gereği iptal edilen 571 kişilik iptal listesinin nasıl belirlendiğine yönelik açıklamada da bulunan Yalçın, belirlemede 2. atama listesi esas alındığını anlattı. Söz konusu listede puan üstünlüğü esas alınarak sıralama yapıldığını ifade eden Yalçın, sıralama sonunda en düşük puandan başlanarak belirlenen 571 kişinin atamasının iptal edildiğini söyledi.

-KAZANILMIŞ HAKLARDAN FAYDALANILAMAYACAK-

Yalçın, şefliği iptal edilenlerin kazanılmış hakkı olup olmadığı yönündeki Bakanlık Hukuk Müşavirliğinin yazısında, ek olarak tahsis edilen şef kadrolarına atama işleminin yargı kararları uyarınca iptal edildiğinden, ortada korunması gereken hukuki bir statünün bulunmadığını savundu. Yalçın, yeni bir görevde yükselme sınavı yapılması durumunda, önceki görevde yükselme sınavı sonuçlarının hukuki geçerliliğinin sona ereceğini anımsatarak, önceki sınavdan dolayı kazınılmış bir hak veya korunması gereken hukuki bir durumun varlığından söz edilmeyeceğini kaydetti.

-BU YIL GÖREVDE YÜKSELME SINAVI YAPILACAK

Yalçın, 2008 yılı içerisinde yeni bir görevde yükselme sınavının yapılıp yapılmayacağı yönünde ise şunları söyledi:
“Şef unvanlı boş kadrolara yeni bir görevde yükselme çalışması ile ilgili planlama çalışmaları yapılmakta olup, çalışmaya ilişkin takvim kesinleştiği takdirde İl Milli Eğitim Müdürlüklerine ve kamuoyuna gerekli duyuru yapılacaktır. Konuyla ilgili Valiliğinize intikal eden başvuruların yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda Valiliğinizce cevaplandırılması, hem kişilerin tereddütlerinin hızla giderilmesi hem de Bakanlığımıza gereksiz iş yükü oluşturmaması açısından önem arz etmektedir.”

18 Bin Öğretmen Atandı...

Milli Eğitim Bakanlığı 2008-2 öğretmen atamalarında 13 bin 667’si kadrolu, bin 912’si sözleşmeli olmak üzere toplam 18 bin 18 öğretmenin atamasını gerçekleştirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, atamasını yapacağı 18 bin 193 kadronun 18 bin 18'ine atamayı yaptı. 60 bin 375 öğretmen adayının başvurduğu 2008-2 öğretmen atamalarında 13 bin 667'si kadrolu, bin 912'si sözleşmeli, kalanı milli sporcu kontenjanı ve açıktan atamalar olmak üzere toplam 18 bin 18 öğretmenin atamasını gerçekleştirdi. Atamalar bilgisayar ortamında gerçekleşti.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sonbaharda 10 bin öğretmenin daha atanacağını açıkladı.

20 Ağustos 2008 Çarşamba

"Kışın Okur, Yazın Tarlada Çalışırdı"

Hakkâri'de rektör adaylığını koyan Oxfordlu Prof. İbrahim Belenli'yi, çifçilik yapan anne ve babası traktörünü satarak okutmuş.

Doktorasını İngiltere'nin köklü üniversitesi Oxford'da tamamlayan mezunu Prof. Dr. İbrahim Belenli'nin, hayatında hiç görmediği Hakkâri'de rektörlüğe talip olması ailesini duygulandırdı. Belenli'nin İzmir'in Ödemiş ilçesi Gölcük beldesi Boğaz köyünde oturan çiftçi anne Tevrize Belenli, oğlunun Hakkâri'de kurulacak üniversiteye birinci sıradan rektör adayı olmasından duyduğu heyecanı dile getirdi.

Üç oğlunun en büyüğü İbrahim Belenli'nin uçak mühendisi, ortanca oğlu Tahir Belenli'nin bilgisayar mühendisi, küçük oğlu Necati Belenli'nin bilgisayar programcısı olduğunu anlatan anne Belenli, "İlkokulda öğretmenleri, ileride büyük adam olacağını söylerdi. Üç aylık tatilde, babasına tarlada yardım ederdi" dedi.

'KARAR HİZMET AZMİMİ ETKİLEMEZ'

Anne Tevrize Belenli ekonomik olarak zorlandıklarında eşinin "Oğullarımı ne pahasına olursa olsun okutacağım" diyerek, traktörünü ve bahçesini sattığını da anlatarak, "Hepsi bugün iş sahibi. Diğer iki oğlum İstanbul'da kendilerine iş kurdu. Bundan büyük mutluluk yok" diye konuştu.

Dört çocuk babası Prof. Dr. İbrahim Belenli'nin ise adaylığı için yorumu, "Cumhurbaşkanlığı makamının vereceği karar ne olursa olsun saygılıyım. Kararın sonucu fikrimi değiştirmez. Ben ülkeme hizmet etmeye devam edeceğim" şeklinde oldu.

Devlet De Vakıf Üniversitesi Kuracak...

Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye’de bir ilke imza atarak, devletin ilk vakıf üniversitesini kuruyor. Erdoğan’ın talimatlarıyla başlatılan proje bir ilk

Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye'de bir ilke imza atarak, devletin ilk vakıf üniversitesini kuruyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla başlatılan proje ile İstanbul Eyüp'te TEM Otoyolu kenarındaki bir arsaya üniversite kampusu inşa edilecek. Diğer devlet üniversitelerinden farklı olarak vakıf üniversitesi statüsündeki eğitim kurumunda, tarih, edebiyat gibi bölümlerdeki öğrencilere asgari memur maaşından düşük olmamak üzere burs verilecek. Öğrenciler, stüdyo tipi dairelerde 5 yıldızlı otel konforundaki yurtlarda kalacak. AKŞAM'a üniversite projesi ve görevdeki 5 yılını değerlendiren Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ın açıklamaları şöyle:


BAŞBAKAN TALİMAT VERDİ: Vakıflar Kanunu'nda, 'Genel müdürlük her türlü eğitim kurumunu kurar' diye bir madde var. Çünkü bazı vakıfların vakfiyelerinde okul kurma ile ilgili düzenlemeler var. Bu konuyla ilgili sayın Başbakanımız bize talimat verdi. Biz de çalışmaya başladık. İmar planında bir değişiklikle yerini ayarladık. Kampus yerimiz hazır. Yakında Vakıflar Meclisi'nde konuyu tartışacağız. Görüşüldükten sonra düğmeye basacağız.


TIP FAKÜLTEMİZ HAZIR: İstanbul'da Vakıf Gureba Eğitim Hastanemiz var. O yüzden tıp fakültemiz hazır. Güzel Sanatlar Fakültesi ve ilgili diğer bölümler olacak. Üniversitenin yeri, Eyüp'te TEM yolu üzerinde. Mimarlık, mühendislik gibi bölümleri Güzel Sanatlar Fakültesi içerisinde düşünüyoruz. Çünkü bizden çıkacak mimarlar, eski eser onarımını yapacak. Hem yeni teknolojiyi hem de geleneksel sanatları bilecekler. Elbette tarih, sanat tarihi, edebiyat bölümleri olacak.


BU COĞRAFYADA YETİŞMELİ: Tarih ve edebiyat fakültesinde okuyacak olan öğrencilere çok yüksek burslar vereceğiz. Yüksek puan alan öğrenciler, bizim okulumuzu tercih etsin istiyoruz. Yurtdışından teknoloji alabilirsiniz, mühendis getirebilirsiniz. Ama tarihçi getiremezsiniz, kendiniz yetiştirmelisiniz. En iyi beyinlerin de tarihçi olması lazım. Bu bölümlerde okuyan öğrencilere, asgari bir memurun aldığı maaştan fazla burslar vereceğiz. Çok iyi yurtlarda bunları muhafaza edeceğiz. Her birinin stüdyo dairesi olacak. İçerisinde çalışma odasına kadar, 5 yıldızlı otellerin oda konforunda olacak.

ODTÜ: Yabancı Öğretim Üyesi De Olmalı...

ODTÜ’nün yeni rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, yabancı uyruklu araştırma görevlilerinin üniversitede istihdam edilebilmesi için YÖK ve Maliye Bakanlığı ile görüşmelerde bulunacağını bildirdi

ODTÜ'nün yeni rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, yabancı uyruklu araştırma görevlilerinin üniversitede istihdam edilebilmesi için YÖK ve Maliye Bakanlığı ile görüşmelerde bulunacağını bildirdi. Rektörlük görevine bu ay başında başlayan Acar, ODTÜ'nün son yıllarda “araştırma ağırlıklı” bir üniversite olma yolunda ilerlediğini belirtti. Acar, yayın sayılarında ve araştırma projelerinde ciddi artışlar sağlandığını anlattı. Üniversitede araştırma alanında bir komisyon oluşturulacağını ve bu komisyonun proje teklifinin hazırlanmasından proje sonuçlarının ürüne dönüştürülmesi aşamasına kadar bütün sürecin incelenmesi ve gerekli disiplinin sağlanması için öneriler geliştireceğini söyledi.

FIRSAT KAÇIRIYORUZ

ODTÜ'nün, “Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi” yürüttüğünü anımsatan Acar, şu anda 600'e yakın araştırma görevlisinin diğer üniversiteler için öğretim üyesi olarak yetiştirildiğini kaydetti. Bu şekilde öğretim üyesi yetiştirmenin maliyetinin düşük olduğunu ifade eden Acar, bu öğrencilere yurt dışında araştırma yapma imkanı da tanındığını belirtti. Rektör Acar, üniversitelerin yabancı araştırma görevlisi istihdam etmesi konusunda yasal engel bulunduğunu ifade ederek, “Çok iyi öğrencileri araştırma görevlisi olarak istihdam edemiyoruz” dedi.

Üniversite (sınavı) Sorunu...

Bir üniversite hocasının kaleminden, üniversite, üniversiteye giriş aşaması ve sonrası.... Hasan Bülent Kahraman'ın kaleminden...

Hem üniversite hocası olup, hem üniversite griş sınavlarını ve yerleştirme sürecini izleyip hem de bir şeyler söyleyip yazmamak olanaksız. Öncelikle bu aşamaları geçmiş ve bir programa yerleşmiş, özellikle de istedikleri üniversite ve bölümleri elde etmiş olan öğrencileri kutlarım. Büyük bir iş başardıklarını bilmeleri gerekir. Bununla birlikte bu özelliği taşıyan, yani istediğini elde etmiş öğrencilerin sınava giren tüm öğrenciler içinde küçük mü küçük bir bölüm oluşturduğunu belirtip konuyu buradan irdelemeye başlayalım.

Kazananlar kazandı mı?
Abbas Güçlü'nün 16 Ağustos 2008 tarihli Milliyet'te çıkan yazısı bu konuda çok hayati saydığım bilgileri bazı somut rakamlar vererek irdeliyor. Güçlü'nün aktardığı rakamlara göre 833 bin kişi üniversiteyi kazanmış ama 'gerçekte 4 yıllık lisans bölümlerine girenler sadece 265 bin kişi. Onların da yarısı muhtemelen gelecek yıl sınava girip fakülte değiştirecek. Kazananlardan 164 bin öğrenci halen üniversite öğrencisi, 28 bini üniversite mezunu.' Bu genel saptamanın benim açımdan bam telini Güçlü'nün belirttiği şu husus meydana getiriyor: ' İlk beş tercihine yani en çok istediği fakültelere girip de gelecek yıl yeniden sınava girmeyi düşünmeyenlerin oranı sadece ve sadece yüzde 3.'
Bana göre bu korkunç durumun özetini Güçlü 'sınavın kazananı yok' diye yapıyor. Sonra devam ediyor ve ' onca çile ve harcama sadece yüzde 3'ü mutlu etmek için' diyor.

Yüzde 3 için...
Evet, üniversite sınavlarının en çarpıcı yanını bana göre bu rakamların tablosu meydana getiriyor. Milyonlarca öğrencinin girdiği sınavda sadece yüzde 3 istediği ilk beş tercihten birisini elde ediyor. Buradan hareket edip herkes dilediği sonucu çıkarabilir ama ben ortada artık çok hantallaşmış, çok havale kazanmış, kımıldayamayan ve kımıldatılamayan bir sorunla karşı karşıya bulunduğumuz kanısındayım. O yüzde 3'e giremeyen öğrenciler arasında da çok iyi öğrenciler olduğundan kuşku duymadığımı söyleyecek olursam, hele hele bütün kazananların içinde 4 yıllık lisans programlarına kayıt yaptıranların da sadece 265 bin kişi olduğunu yeniden hatırlarsak ortada duran problemin vahametini varın siz düşünün. Bu ürkütücüden öte Türkiye'nin bütün geleceğini ipotek altına alan bir sonuç.

Mühendisler ve doktorlar...
Beni ilgilendiren ikinci nokta ilk 50 öğrencinin yönelimi. Bu öğrencilerin 28'i mühendislik, 22'si tıp fakültelerini tercih etti. Bu 28 mühendislik öğrencisinin 20'si devlet üniversitelerine yöneldi. Bu saptamanın da getirdiği bazı sonuçlar var. Öncelikle Türkiye hala mühendisliktıp eğitimini ülkenin en iyi öğrencilerine veriyor. Buna itiraz etmek kolay değil. Belki dünyanın her yerinde böyle. Fakat bu öğrencilerin kapasitelerini üniversiter bir eğitimle ne kadar kullanıyoruz, sorulması gereken sorudur. Yani gelecekte bu öğrencilerin bilime yönelmesini bekliyor insan. Ne kadar başardığımıza ayrıca bakmak gerek. İkincisi sosyal bilimlerin genel durumu. O da başlı başına bir araştırma konusu olmak gerekir.Üçüncüsü, devlet üniversitesi-özel üniversite ayrımı. O konuda yazılabilecek çok şey var. Fakat geriye kalan 8 öğrencinin özel üniversitelere yönelmesi ( 7 Bilkent, 1 Sabancı) herhalde yabana atılmayacak bir durumdur.
Nihayet şu: bunca kıyametin koptuğu ve yerleştirmelerin bunca çileye mal olduğu bir ortamda hala 24 bin boş kontenjan var. Bunun belki çok teknik nedenleri bulunmaktadır. Onları irdelemeye gerek yok. Önemli olan bütün bu göstergelerin çok kapsamlı bir soruna işaret ettiği. Hele Türkiye'nin yeni bir demografik döneme girdiği ve eğitimin neredeyse tek silahı olduğunu hatırlarsak üniversite meselesinin trajik boyutlarını da değerlendirebiliriz.
Yoksa, 'keten helva' yandı gitti demektir!

Terör Mağduru ÖSS'de Tıbbı Kazandı...

Diyarbakır'daki bombalı saldırıda ağır yaralananlardan Görkem Emre Öz, koltuk değneğiyle girdiği ÖSS sınavında 9 Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesini kazandı.

Patlamada yaralanan ilköğretim 8. sınıf öğrencisi Vedat Bora da Diyarbakır Cumhuriyet Fen Lisesini, Ferhat Kaya ise Diyarbakır Anadolu Teknik Lisesini kazandı.
Diyarbakır'da 3 Ocak 2008'de askeri servis aracının geçişi sırasında PKK'lı teröristin bir otomobile yerleştirilmiş bombayı patlatması sonucu ağır yaralanan ve uzun süre Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören Görkem Emre Öz, geçirdiği travmaya rağmen yaşamdan kopmayarak dershane öğretmenlerinin de desteğiyle, ÖSS sınavında DEÜ Tıp Fakültesini kazanma başarısını gösterdi.

Patlamada 2 ayağının kırıldığını, kaldırıldığı DÜ Tıp Fakültesinde 1 ay tedavi gördüğünü bu sırada dalağının da alındığını ifade eden Öz, "Bir ay hastanede kaldım. 5 ay dershaneye gidemedim. ÖSS'ye 1 ay kala kendimi toparlayabildim. Evde 2 dershane hocamın da desteğiyle kaldığım yerden yeniden derslerime sarıldım. Tabii istediğim gibi çalışamadım ama pes etmedim. Sınav sırasında ayaklarım alçıda olduğu için koltuk deneğiyle sınava girdim ve 338 sayısal puanla ikinci tercihim olan DEÜ Tıp Fakültesini kazandım. Çok mutluyum. Şimdi kas erimesinden dolayı hafif aksıyorum ama o da düzelecek" dedi.

Patlamada yaralanan ilköğretim 8. sınıf öğrencisi Vedat Bora da Diyarbakır Cumhuriyet Fen Lisesini, Ferhat Kaya ise Diyarbakır Anadolu Teknik Lisesini kazandı.

Üç Vakıf Üniversitesi Kuruldu...

Kayseri’de Melikşah Üniversitesi’nin, İzmir’de Gediz Üniversitesi’nin, Gaziantep’te ise Gazikent Üniversitesi’nin kurulmasına ilişkin karar Resmi Gazete’de yayımlandı.

Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı'nın Kayseri'de açacağı Melikşah Üniversitesi, Sipahi Eğitim, Sağlık ve Spor Vakfı'nın İzmir'de açacağı Gediz Üniversitesi, Gaziantep Eğitim ve Hizmet Vakfı'nın Gaziantep'te açacağı Gazikent Üniversitesi'nin kurulmasına ilişkin karar Resmi Gazete'de yayımlandı.
5799 ve 5796 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Kayseri'de Burç Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından Melikşah Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi kuruldu. Karara göre üniversite Fen-Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik-Mimarlık, Hukuk Fakülteleri ile Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşacak.
İzmir'de ise Sipahi Eğitim, Sağlık ve Spor Vakfı tarafından Gediz Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kuruldu. Üniversite Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik Fakültelerinin yanı sıra Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşacak.
Gaziantep'te Gaziantep Eğitim ve Hizmet Vakfı Gazikent Üniversitesi adıyla da başka vakıf bir üniversitesi kuruldu. Bu üniversite, Eğitim, İktisadi ve İdari Bilimler, Hukuk Mühendislik-Mimarlık Fakültelerinin yanı sıra Yabancı Diller, Sağlık Bilimleri, Turizm ve Otelcilik Yüksekokullarından ve Rektörlüğe bağlı Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşacak.

Barajlar İndi Üniversiteler Rahatladı...

YÖK'ün puan barajlarını düşürmesi boş kalma endişesi taşıyan Vakıf ve Kıbrıs üniversiteleri için kurtarıcı oldu.

YÖK'ün doğru kararı Vakıf ve Kıbrıs üniversitelerini doldurdu

(Sait Gürsoy / Sabah)

YÖK tarafından devlet üniversitelerinde yaklaşık 154 bin kontenjan artırılmasıyla, Vakıf ve Kıbrıs üniversitelerimiz "kontenjanlarımız boş kalabilir" endişesini yaşadı. 18 Haziran' da gazetem SABAH'tan "ÖSS'de 185 puan barajını düşürün" başlığıyla YÖK'ü uyardım. 20 Haziran'da da YÖK Genel Kurulu doğru bir karar alarak, 4 yıllık lisans programları için 185 puan barajını 165'e, 2 yıllık ön lisans programları için 160 puan barajını 145'e düşürdü. Bunun sonucunda 4 yıllık lisans programları için geçen yıla nazaran başvurularda yaklaşık yüzde 50, 2 yıllık ön lisans programların da ise yüzde 25 artış oldu. Yerleştirme sonuçlarına baktığımızda Vakıf ve Kıbrıs üniversitelerimizin yaklaşık yüzde 80 dolduğunu gördük. Doğru karar alarak üniversitelerimizin dolmasını sağlayan YÖK'ün değerli yöneticilerini bir kez daha kutluyorum. Ayrıca üniversite adayları, ÖSYM Başkanımız Prof. Dr. Ünal Yarımağan' ın da bu konudaki gayretlerini sakın göz ardı etmeyin ve O'na kalpten teşekkür edin.

Kayıt işlemleri eylülde
Tercih yapan 1 milyon 179 bin adaydan, 505 bini üniversiteli oldu. Açıköğretim fakültesini kazananlarla birlikte bu sayı 833 bine yükseldi. Tercih yapan 1 milyon 179 bin adayın 265 bin 230'u 4 yıllık bir fakülteye yerleşti. İki yıllık fakültelere yerleşen aday sayısı 239 bin 853 oldu. Farklı katsayı uygulaması nedeniyle üniversiteye girişleri zorlaştırılan meslek liselerinden 4 yıllık bir fakülteyi kazanan aday sayısı 17 bin 836 oldu. 60 bin imam hatipliden yaklaşık 3 bin 500'ü 4 yıllık bir fakülteye yerleşti. Okul birincilerinin 2 bin 897'si 4 yıllık bir fakülteye yerleştirildi. 521 okul birincisi iki yıllık okullara yerleştirilirken toplam yerleşen okul birincisi sayısı 3 bin 541 oldu. 719 okul birincisi açıkta kaldı.
ÖSYS'de bir programı kazanan adayların kayıt işlemleri 1-8 Eylül arasında yapılacak. Kayıt için aday, diploma aslı, nüfus cüzdanının onaylı örneği, ikametgahı ile ilgili beyanı, erkek, 1986 ve öncesi doğumluysa askerlik kâğıdı, 12 vesikalık fotoğraf, katkı payıyla ilgili belge, üniversitenin istediği diğer belgelerle bizzat başvuracak. Posta ile kayıt yapılamıyor. Onaysız belgeler ve fotokopi kabul edilmeyecek. Adayların, kayıt için o yüksek öğretim programının şartlarına uyması gerekiyor. Sağlık muayenesi, bedensel yetersizlik, mülakat sınavını kazanamama gibi nedenlerden yerleşemeyen adaylar ÖSYM'nin öngördüğü bir alt tercihine yerleştirilecek.

Ek yerleştirme ekimde
Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) sonuçlarına göre üniversiteye yerleşenler için kesin kayıt dönemi 8 Eylül' de sona erecek. Kayıtların tamamlanmasının ardından üniversiteler boş kontenjanlarını YÖK'e bildirecek. Yerleştirme sonucunda, yarısından fazlası Vakıf ve KKTC'deki üniversitelerde olmak üzere toplam 24 bin 361 boş kontenjan kaldı. Lisans programlarında 7 bin 354, ön lisans programlarında 17 bin 7 kişilik boşluk var. Tahminime göre bu rakam kayıt yaptırmayanlarla yaklaşık 35 bine çıkacak. Burada kazanıp da kayıt yaptırmayanlara çok kızıyorum. Hem bölümlerin suni olarak taban puanlarını oluşturuyorlar, hem de birçok öğrencinin hakkını gasp ediyorlar. Bu tür öğrencilere yalnızca puan düşürülmesi değil, daha başka engeller de getirilmeli.
Bu kontenjanlar ek yerleştirme ile doldurulacak. Merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması nedeni ile boşalan ve Tercih Kılavuzu yayınlandıktan sonra açılan bölümlere ÖSYS sonuçlarına göre ek yerleştirme yapılacak. ÖSYM'den aldığım bilgiye göre adaylar ekimin ilk haftasında ek yerleştirmeye başvurabilecek. 2008 ek yerleştirmede adayların yükseköğretim programları arasından tercih yapabilmeleri için, 2008 genel yerleştirme sırasında açıköğretim kontenjansız programları hariç, herhangi bir yükseköğretim programına yerleştirilmemiş olmaları gerekiyor. Özel yetenek sınavı ile bir bölüme kesin kayıt yaptıran adaylar da ek yerleştirme için tercih yapabilecek. Adayların yükseköğretim programlarını tercihleri arasında gösterebilmeleri için bu programların koşullarını karşılamaları gerekecek..

Üniversite Öğrencilerine Müjde!

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğrenci affına ilişkin tasarı taslağı hazırladıklarını açıkladı. Çelik, öğrenci affı yasa tasarısının Meclis’te olacağı tarihi de söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğrenci affına ilişkin tasarı taslağı hazırladıklarını açıkladı. Çelik, öğrenci affı yasa tasarısının Ekim ayında Meclis'te olacağını söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Başkent Öğretmenevi'nde “Öğretmenevleri Tanıtım Sergisi”nin açılışına katıldı. Çelik, burada gazetecilerin sorularını yanıtlarken, öğrenci affına ilişkin olarak, YÖK'ten beklenen raporun geldiği ve bu yönde öğrenci taslağının hazırlandığı yanıtını verdi. Çelik, “Biz tasarı taslağını hazırladık, ancak paylaşımcı konumunda olan diğer kuruluşlarla paylaşıyoruz. Son şeklini veriyoruz. Hangi tarihten itibaren af çıkarılması gerekiyor, kimleri kapsaması gerekiyor, bunları tartışıyoruz. Yani vazgeçme söz konusu değil. Temelde aflara çok sıcak bakmıyorum. Kaç kişinin af beklediği, hangi gerekçelerden dolayı af beklediği ile ilgili gerekli dokümanlar geldikten sonra, ben de böyle bir affın ama kapsamı, zamanı, şekli tartışıldıktan sonra çıkarılması gerektiğini düşündüğüm için bu tasarıyı hazırladık” dedi. Çelik, tasarı taslağının Eylül ayında Bakanlar Kurulu'na gönderileceğini belirterek, “Ekim ayında da açılır açılmaz af Meclis'in gündeminde olacak” dedi.

15 Ağustos 2008 Cuma

Okul Başarısızlığı Şizofren İşareti...

Okul başarısızlığının ileride şizofreniye yakalanma konusunda yüksek bir riski de beraberinde getirdiği kaydedildi.

Okul başarısızlığının ileride şizofreniye yakalanma konusunda yüksek bir riske işaret edebileceği kaydedildi.
İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye göre, İngiliz ve İsveç'li araştırmacılar 1973 ve 1983 arasında doğan 900 bin çocuğu takip ettikleri çalışmada, okul başarısızlığının ileride şizofreniye yakalanma riskini artırabileceği sonucuna ulaştılar
Ancak, BBC, bir akıl sağlığı yardım derneği yetkilisinin, hastalığın düşükten çok yüksek zekayla bağlantılı olduğu şeklindeki görüşüne yer verdi.


Haberde, şizofreninin insanların sesler duymasına ve paranoid hezeyanlar yaşamasına neden olan bir hastalık olduğu bildirilirken, sıklıkla 10' lu yaşların sonunda veya 20'li yaşların başında ortaya çıktığı bildirildi.

Öğretmen Atama Klavuzu Davalık...

2007 yılında sözleşmeli olarak görevlendirilen ancak göreve hiç başlamayanlar ile başlayıp da ayrılanların kadrolu atanabilmek için başvuru yapamaması yargıya taşındı.

Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2008-2 öğretmen atamalarında 2007 yılında sözleşmeli olarak görevlendirilen ancak göreve hiç başlamayanlar ile başlayıp da ayrılanların kadrolu atanabilmek için başvuru yapamaması durumunu yargıya taşıdı.


On binlerce öğretmen adayının aylardır beklediği “2008-2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu” davalık oldu. Sözleşmeli öğretmenlerin mağdur edildiği gerekçesiyle Danıştay'a başvuran Türk Eğitim-Sen, “Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce yayınlanan 2008–2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu'nun 2. Genel Açıklamalar başlıklı 2.6. Maddesi '… kadrolu ya da …” ibarelerinin öncelikle yürütmesinin durdurulmasını istedi. Türk Eğitim-Sen'in başvurusunda, 2007 yılında yayınlanan kılavuzlarda, atama dönemlerinde aynı durumdaki sözleşmeli öğretmenlerin sadece sözleşmeli öğretmenliğe başvuramayacaklarının belirtildiği kaydedildi.


Danıştay'a yapılan başvuruda, “2008/1 kılavuzunda ise, 'bu atama döneminden itibaren….' denilmek suretiyle, sözleşmeli olarak atanıp da göreve başlamayan veya başladıktan sonra görevi bırakanların bir yıl geçmeden hem sözleşmeli hem kadrolu öğretmenliğe atanmak için başvuramayacaklarının belirtilmiştir. Ancak bu atama dönemi itibariyle mağdur edilenler 2007 yılında sözleşmeli olarak görevlendirilenlerdir. 2008 yılında başlatılan bu uygulamanın 2007 yılında görevlendirilenlere uygulanması kabul edilemez bir hukuki yanlışlık olarak görülmektedir. Üstelik 2007 yılında sözleşmeli olarak atanan ve daha sonra ayrılarak şu an mağdur edilen öğretmen adayları 2008 Şubat atama döneminde kadrolu öğretmenliğe başvurabilmişlerdi. Bu atama döneminde Bakanlığın bu keyfi uygulaması telafisi güç ve imkânsız zararları beraberinde getirmektedir” denildi.

-“KILAVUZ DEĞİŞTİRİLDİ”-

Yapılan başvuruda, Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesinde yayınlanan 2008/2 Öğretmenlik İçin Atama ve Başvuru Kılavuzu'nun 05 Ağustos'ta incelendiğinde, 9.2. maddesinde “bir yıl geçmeden yeniden sözleşmeli öğretmenliğe başvuramayacaklardır” denildiği belirtildi. Başvuruda, 06 Ağustos'ta incelenen kılavuzda ise aynı maddenin “bir yıl geçmeden kadrolu ya da sözleşmeli öğretmenliğe başvuruda bulunamayacaklardır” olarak değiştirildiği iddia edildi.

Hap Bağımlısı Nasıl Anlaşılır?

Uzmanlar, hap bağımlısı çocuklardaki değişikliğe dikkat çekerek aileleri uyarıyor. İşte hap kullananlarda görülen belirtiler..

"Sağlıkları sık sık bozulur, çok su içerler, kilo kaybı olur, tahammülsüz ve kavgacı olurlar, okul başarıları düşer."..

Ankara Numune Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi (AMATEM) Klinik Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, madde bağımlılığında son 5 yılda karşı karşıya kalınan en büyük tehlikenin çoklu kullanım olduğunu belirtiyor. Tedavi için başvuran gençlerin birden fazla maddenin bağımlısı olduğunu vurgulayan Doç. Dilbaz, "Bu maddelerin arasında en çok tercih edilen Ecstasy. Bize başvuran hastaların yüzde 95'i Ecstasy kullanıyor. Bu bize artık bu tür maddelerin daha kolay ulaşılabilir olduğunu ve ucuzladığını gösteriyor" diyor. Ailelerin çocuklarını izlemesi gerektiğini belirten Doç. Dilbaz "Ancak belirtileri dikkatli izleyip iyi değerlendirmek gerek. Burada en büyük yanlış çocuğu itham etmek. Bundan kaçınmak gerek" diye uyarıyor. Doç. Dilbaz, çocukta gelişecek değişiklikler konusunda şunları söylüyor: "Aile çocuklarının yeni arkadaşlarını tanımamaya başlar. Çocukların fiziksel sağlığında bozulmalar ortaya çıkar. Sık sık gribal enfeksiyonlar, ani kilo kayıpları görülür. Çok su içerler. Hızlı konuşma, hızlı düşünme gibi ajitasyon tabloları görülür. Tahammülsüzlük ve kavgacılık oluşabilir. Okul başarısı azalır. Yalnız kalmayı tercih eder, uyku düzenleri bozulur"

DOĞRU İLETİŞİM ÖNEMLİ

Bu belirtileri gören ailelerin "Benim çocuğum uyuşturucu kullanıyor" fikrine kapılmak yerine "Çocuğumda bir gariplik var" diye düşünmeleri gerektiğini söyleyen Dilbaz şöyle devam ediyor: "Öncelikle sabırlı olmalılar. Bu tür maddeleri gençler önce dener, daha sonra sosyal kullanıcı olurlar. Ardından da kötüye kullanma ve bağımlılık gelir. Önemli olan deneme esnasında çocukla doğru iletişimi kurmaktır, neden denemek istediklerini, bu boşluğa neden düştüklerini araştırmak gerekir."

MEB'İN EYLEM PLANI

Milli Eğitim Bakanlığı Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri Daire Başkanı Namık Sönmez, madde bağımlılığıyla ilgili olarak, ilgili birimlerin 2006-2011 yıllarını kapsayacak bir eylem planı hazırladığını söylüyor. Sönmez, konuyla ilgili olarak düzenlenen raporlarda, son zamanlarda madde kullanımı konusunda meydana gelen artışın, "çekirdek aile yapısındaki değişimin olumsuz etkilerinden kaynaklandığı" tespitinin yapıldığını belirtiyor.

Zayıflamak isteyen kızlara 'hap' tuzağı
Hastalarının büyük çoğunluğunda Ecstasy kullanımı gözlemlediğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, son yıllarda hasta profilinin değiştiğini kaydediyor. Ev kadınlarının bile zayıflatıcı hap denilerek tuzağa düşürüldüğünü belirten Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi Başkanı Tarhan şu uyarıları yapıyor: "Kişiler özellikle, değişik haplarla istediği duyguyu yakalayabilecekleri şeklindeki yönlendirmelerle kandırılıyor. Örneğin 'Torbacı' denilen satıcılar ilk önce 'Nasıl bir hap istiyorsun? diye soruyor. 'Muhabbet hapı mı yoksa enerji veren hap mı verelim?' diyorlar. Halbuki muhabbet hapı kokain karıştırılmış hap."

SAĞLIKSIZ SU KAYBI

Tarhan, özellikle genç kızları uyarıyor: "Genç kızları tuzağa düşürmek için en sık kullanılan yöntemlerden biri de zayıflama vaadi. İçerisine floramin katılmış Ecstasy yapıyorlar. Ecstasy'nin yan etkilerinden biri aşırı su kaybı. Dolayısıyla vücut sağlıksız bir biçimde su kaybediyor. Su kaybından dolayı kilosu düşen kullanıcı da, hapın zayıflattığı kanısına kapılıyor."

Eski bir kullanıcı: Meğer çok cahilmişiz
(24 yaşında, öğrenci): "Ailemiz Adana'daydı. Ablamla Beşiktaş'ta kalıyorduk. Annemiz uyuşturucu konusunda bizi çok uyarmıştı. 2 yıl önce, finallere hazırlanırken sürekli uykum geldiği için yeterince ders çalışamıyordum. Arkadaşımın arkadaşı 'bu seni ayakta tutar' diyerek bir hap verdi. 'Sonuçta bu bir hap ne olacak ki' diye düşündüm. Söylenildiği gibi bir etkisi de olmadı. Sınav döneminde birkaç defa daha aldım. O an rahatlama olsa da, ertesi gün kolumu kaldıramayacak haldeydim. Bir tane daha istediğimde 20 lira istedi. Meğer bir tek hap o kadarmış. Bir gün de ablama verdim. Okul bitirme dönemi nedeniyle panik halindeydi. İkimiz de kilo veriyorduk. Sebebini anlamıyorduk ama seviniyorduk. Meğer aşırı su kaybından oluyormuş. Ne kadar cahil olduğumuzu sonradan öğrendik, meğer resmen uyuşturucu kullanıyormuşuz."

Ağızdan ağıza 'hap' transferi

* DJ Soulpower: Yeni kullananlar acayip şekillerde dans eder. Vücuduna hâkim değildir. Maddenin etkilerine alışkın değildir.

* Lackawanna Soul and Blues Band'in vokali Pınar Argın: Kullananı ayırt etmek kolay; gözbebekleri büyüyor, kafası yerinde olmuyor. Kullanmadıklarında ise sinirli ve çökük oluyorlar.

* Adını vermeyen bir işletmeci: Öpüşen erkekler ya da kızlar görüyorduk. Önce eşcinsel ilişki sandım. Elden ele almak riskli olduğu için meğer ağızdan ağıza hap transferi yapıyorlarmış.

'Lens takmaya başladılar'

Sibel Gökçe (Gate Club'ın sahibi): Kullanıcıları çok çabuk fark ediyorum. Kullanan kişinin kaşı gözü oynar, çok terler, sadece su içer ve saçma sapan dans eder. Polis kontrollerinde de gözbebeklerinin büyüklüğüne bakılıyor. Ancak son dönemde belli olmasın diye lens takmaya başladılar.

'Kapıda rezil ediyoruz'

Uğur Enginer (Club Clinic Personel Müdürü): Uyuşturucuyla mücadelemiz kapıda başlıyor. Uyuşturucuyla girmeye çalışan biri yakalanırsa kapının önünde resmen eziyoruz, deşifre ediyoruz... Ki bir daha aynı şeyi yaparken üç kere daha düşünsün.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Eğitimde Kaya Dönemi...

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine, Bakanlık Personel Genel Müdürü Remzi Kaya’nın getirilmesinin ardından, Bakanlıkta görev dağılımı da yapıldı.

Hukuk Müşavirliği, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı ile Merkez Disiplin Kurulu gibi önemli alanlar Remzi Kaya'nın denetimine bırakıldı. Kaya'nın yerine Personel Genel Müdürlüğüne vekaleten atanan Necmettin Yalçın'ın ise 1,5 yıldaki hızlı yükselişi dikkat çekiyor.


Bir süredir ismi Müsteşar Yardımcılığı için geçen Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Remzi Kaya'nın, Bakanlık Müsteşar Yardımcılığı'na atanmasına ilişkin karar dünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlülüğe girdi. Kaya'nın Müsteşar Yardımcısı olmasının ardından Müsteşar ve Müsteşar Yardımcıları'nın görev dağılımını yeniden yapıldı.

Yeni Müsteşar Yardımcısı Remzi Kaya'ya Hukuk Müşavirliği, Din Öğretim Genel Müdürlüğü, Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığı, Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığı, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, İşletmeler Dairesi Başkanlığı, Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı ile Merkez Disiplin Kurulu'nun denetimi verildi. Hukuk Müşavirliği'ni ve Disiplin Kurulu'nu denetleyecek olan Kaya'nın geçtiğimiz günlerde Danıştay 1. Dairesi tarafından “kadrolaşma” gerekçesiyle yargılanmasının yolu açılmıştı.
Remzi Kaya, 2003 yılında Bakanlık Başmüfettişliği görevini yürütürken Mayıs ayında Personel Genel Müdürlüğü görevine vekaleten atanmıştı. Daha sonra asaleten ataması yapılan Kaya, 5 yıldan fazla süre Genel Müdürlük görevini yürütmüştü.

-PERSONEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NE NECMETTİN YALÇIN-

Remzi Kaya'nın Müsteşar Yardımcısı olmasından sonra ise Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürü Necmettin Yalçın, Personel Genel Müdürlüğü görevine vekaleten getirildi. Yalçın'ın asaleten atamasının da yakın zamanda yapılması beklenirken Personel Genel Müdürlüğü için aynı Genel Müdürlükte görevli bir Genel Müdür Yardımcısı'nın da ismi geçiyor. Yalçın'ın Personel Genel Müdürlüğü görevini istememesi nedeniyle söz konusu Genel Müdür Yardımcısı'nın bu göreve getirilmesi de bekleniyor.
Necmettin Yalçın, 8 aydır Çıraklık ve Yaygın Eğitimi Genel Müdürlüğü görevini yürütüyordu. 1,5 yıla yakın sürede 3 görev değişikliği ile hızla yükselen Yalçın, büyük bir kısmı Van'da olmak üzere 10 yıla yakın süredir MEB bünyesinde görev yapıyor. 1987 yılından sonra Van 100.Yıl Üniversitesi ve Manisa Celal Bayar Üniversitelerinde idari kadrolarda görev alan Yalçın'ın, akademik kariyeri olmadığı için 2007 yılının ortalarında kendi isteği ile önünün açılacağı düşüncesiyle MEB'e geçtiği iddia edilmişti.

TOBB'un İklimlendirme Raporu...

TOBB, iklimlendirme alanında mesleki teknik eğitiminin sorunları ve çözüm önerilerine yönelik çalışma raporunu YÖK'e sundu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), iklimlendirme alanında mesleki teknik eğitiminin sorunları ve çözüm önerilerine yönelik çalışma raporunu Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a sundu.

7 Ağustos 2008 Perşembe

Bir Türkiye Çıkmazı, "Yabancı Dil"...

Günümüzde tek bir yabancı dilin bile yetmiyor. Peki üniversitede ve lisede gerçekten yabancı dil öğretilebiliyor mu? Rıfat Sarıcıoğlu'nun yazısı...

Eskiden yabancı dil bilmenin önemini anlatabilmek için bir yabancı dil eşittir bir diploma denirdi. Bugün bir yabancı dil de yetmiyor. Zira, globalleşen dünyamızda “internet”le mesafeler kalktı. İngilizce halen en tercih edilir dil ve bilgisayar-internet dünyası sayesinde çok uzun yıllar bir numarada kalacağını varsaymak yanlış olmayacaktır. Bu arada Çince'ye ve İspanyolca'ya talep artıyor. Bu dillere talebi iş dünyası sürüklüyor. Çin büyüyor. İspanyolca ise bugün ABD'deki 50 milyon kişi dahil olmak üzere Avrupa, Orta Amerika ve Güney Amerika'da konuşuluyor.
Türkiye'de özel liseler ve Anadolu liselerinin, üniversitelerde ise ODTÜ, Boğaziçi gibi devlet üniversiteleri ve neredeyse tüm vakıf üniversitelerinin tercihi İngilizce.
Devlet ve vakıf üniversitelerinde Türkçemizin güçlendirilmesi yanında yabancı dil öğrenimine Çince ve İspanyolca'nın da eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün eğitim yükünün yüzde 90'dan fazlasını çeken devlet üniversiteleri İngilizce yanında Çince ve Ispanyolca'ya da ağırlık vererek mezunlarını globalleşen dünyaya hazırlamak zorunda.

***

Şimdi gelelim birçoğumuzu rahatsız edecek noktaya. (Vakıf Üniversiteleri Birliği yönetim kurulu üyesi olarak belki benim de başımı ağrıtacak konuya!) Eleştirim, yapıcı bir bakışla ele alınırsa ne denli haklı olduğum görülecek, lise ve üniversiteleri yabancı dil öğreniminde çıtayı yükseltmeye, kaliteyi artırmaya teşvik edecektir. Rektörlerin, okul müdürlerinin ve mütevelli heyet başkanlarının eleştirimi yapıcı bir bakışla ele almasını içtenlikle diliyorum.
Bilindiği gibi hem liselerde hem de üniversitelerde tercihler yapıldı, artık bundan sonra yerleştirme heyecanı başlayacak.
Birçok lise ve üniversite İngilizce yeterlilik için kendi sınavını düzenliyor. Yurt dışından gelecek öğrencilerin veya Türk vatandaşı olan öğrencilerin dünyaca ünlü ve kabul edilirliği tartışılmaz TOEFL veya IELTS sınavlarını almalarına izin veriliyor. Dünya standartla-rında herkesin kabul ettiği
TOEFL'dan eski skorlamaya göre 550, Computer (bilgisayar) based skordan 213 veya Internet based TOEFL'dan 79-80, IELTS'den ise 6.0 - 6.5 gibi bir skor alanlar İngilizce hazırlığa girmeden akademik başlangıca geçebiliyor veya hazırlıktaki bir öğrenciyse hazırlıktan çıkıp akademik programa girebiliyor.

Bir de gerçeklere bakalım:

Hazırlık programlarından çıkıp akademik derslere devam eden ve yeni mezun olmuş öğrencilerin çoğunun bu skorlara yakın bir skor alamayacağını iddia ediyorum. İddiamın arkasında 10 binin üzerinde öğrencinin yurt dışında eğitim sağlayabilmesine yardımcı oluşumun, görev yaptığım kurumlardaki tecrübemin ve özellikle bu alanda yaptığım çalışmaların bulunduğunu vurgulamak isterim. Yabancı dil öğretiminde başarılı liselerimiz ve üniversitelerimiz de var tabii. Ama burada önemli olan çoğunluğun durumu.

***

YÖK'ü ve MEB'i bu konuda göreve davet etmek istiyorum: Yabancı dilde öğrenim veren tüm okullardan hazırlığı bitirmiş rastgele 1, 2, 3, 4. yılındaki öğrencileri de dahil ederek (denek sayısı 100 olabilir) bir TOEFL sınavı düzenlesin, gerçek ortaya çıkacaktır.
Çözüm, daha iyi denetlemeyle, kadrolara daha iyi yerli-yabancı öğretim üyelerini dahil etmekle ve mevcut öğretim görevlilerinin sürekli geliştirici eğitim görmeleriyle mümkündür. Tabii bu arada öğrencinin de devamlılığı ve eğitime katılması şart. Sonuçta, milli gelirimizden milyonlarca YTL para harcanıyor. Karşılığını almak hakkımız.

Matematik Dehaları Türkiyede...

Hacettepe ve ABD'den Louisiana Üniversitelerinin ortaklaşa düzenleyeceği konferans, matematiğin dünyaca ünlü dehalarını Türikye'de buluşturacak.

18-22 Ağustos tarihleri arasında yapılacak konferansa aralarında Rus asıllı matematikçi Prof. Efim Zelmanov'un da bulunduğu 30 ülkeden 160 matematikçi son bilimsel çalışmalarını Türk araştırmacılarla paylaşacak.


Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Tercan, sayı sistemlerinde yapı, bağıntı ve denklemler üzerinde çalışmaların yapıldığı cebirin, Orta Doğu'da bin yılı aşkın temellere sahip olduğunu söyledi. Bu bölgede cebir üzerinde araştırmaların son 40 yıldır yeniden canlanmaya başladığını ifade eden Tercan, konferansın da bu canlanmayı desteklemek amacıyla düzenlendiğini bildirdi.


HÜ'nün 18-22 Ağustos 2008 tarihleri arasında ''Uluslararası Halka ve Modül Teori Konferansı''nı Louisiana Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gary Birkenmeier ile birlikte düzenlediğini anlatan Tercan, konferansta 30'u aşkın ülkeden 160'nın üzerindeki cebir araştırmacısının bir araya geleceğini bildirdi.

Üniversitelerde İstifaların Nedeni...

Gazi Üniversitesi Rektörlüğü, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Dursun ve yardımcılarının istifa etmesinin nedenlerini anlattı

Gazi Üniversitesi'nde dün yeni Rektör Prof. Dr. Rıza Ayhan'ın göreve başlamasının ardından Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Dursun, dekan yardımcıları Prof. Dr. Sabri Uslu, Doç. Dr. Sinan Sözen, Başhekim Prof. Dr. Mustafa Şare ile Hastane Müdürü Prof. Dr. Ali Kıyaz Koç'un da aralarında bulunduğu 9 kişi istifa etti.

Söz konusu istifaların Prof. Dr. Ayhan'ın atanmasına yönelik tepki istifaları olduğu yolundaki haberler sonrasında Gazi Üniversitesi Rektörlüğü, yazılı açıklamada bulundu. Yapılan açıklamada, “Tıp Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Ayşe Dursun ve yardımcılarının bizzat yaptıkları açıklamalarda yeni yönetime karşı bir tepki değil, yönetimi rahatlatma ve önünü açma amacıyla istifa ettikleri ifade edilmiştir” denildi.