24 Mart 2008 Pazartesi

İzmir Basma Sanayii Müessesesi, bundan sonra mesleki eğitim kampüsü olarak hizmet verecek.

Salih İşgören ve eşi Nevval İşgören tarafından yaptırılan kampüsün inşaatı tamamlanmak üzere. 5 okulu inşa edilerek boyanan kampüste; çevre düzenleme, dekorasyon ve atölye düzenleme çalışmaları devam ediyor.

Önümüzdeki eğitim yılında öğrenci almaya başlayacak kampüsteki altı okulda 4 bin öğrenci eğitim alacak. Kampüse bir anaokulu ve bir ilköğretim okulu daha yapılacak. Böylece öğrenci sayısı 5 bini aşacak. Bitirildiğinde kampüs için 20 milyon YTL harcanmış olacak. Nevval-Salih İşgören Eğitim Kampüsü, endüstri meslek lisesi olarak hizmet verecek. Kampüste turizm otelcilik, dış ticaret, fuarcılık, denizcilik, tekstil, sosyal bilimler meslek liseleri yer alacak.

Mesleki eğitimin Avrupa standartlarına çıkarılması ve ara eleman ihtiyacının karşılanması kapsamında meslek liselerinin tek çatı altında toplanmasını uygun gören İl Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan, arsa tahsisi için bakanlık seviyesinde yazışmalar yaparak Sümerbank basma fabrikasının alınmasını sağladı.

Kampüsün devreye girmesiyle binlerce öğrencinin modern mekânlarda öğrenim göreceğini belirten Konak İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdülkadir Yıldız ise 2008-2009 eğitim-öğretim döneminde öğrenci almaya başlayacaklarını söyledi. Kampüsün mimari yapısının yanı sıra merkezî bir yerde olmasının öğrenci ve öğretmenler için çok büyük bir avantaj olduğunu vurgulayan Yıldız, "Kampüsü birkaç ay içinde devralacağız. Daha sonra da okulların müdürlerini görevlendireceğiz. Yaz sonunda ise öğrenci almaya başlayacağız." dedi.

Gençler Kararı Lise-1 De Veriyor...

Lise 1. sınıf, öğrencilerin hayatlarında ne olmaya karar verdikleri bir yıl. Çünkü lise 1'de yapılan alan tercihi artık ömür boyu değiştirilemiyor. İlgili konuda ailelere tavsiyeler

Lise 1. sınıfın sonunda seçilecek alan, öğrencilerin ÖSS'de yapacakları tercihlerde son derece etkilidir. ÖSS'de alan ve alan dışı tercihlerde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı'nın (AOBP) çarpılacağı katsayı (alan tercihlerinde 0,8 alan dışı tercihlerinde 0,3) farklı olacağı için, yanlış tercih yüzünden 25 puan ile 50 puan arasında değişen bir kayba uğrayacaklardır. Bu kayıp virgülden sonra puanların bile çok önemli olduğu ÖSS'de binlerce kişinin gerisinde kalma anlamına gelebilir.

ÖSS'ye giren bir öğrenci sınavdan istemediği bir sonucu aldığında tercihlerini bir sonraki seneye erteleyelebilmektedir; ama mezun olduğu alanı ömrünün sonuna kadar değiştirememektedir. Öğrencinin lisede en uygun alana yönelmesi ile başarılı bir ortaöğretime, başarılı bir ortaöğretim ise öğrencileri en uygun üniversiteye; bu da daha güvenli ve başarılı bir geleceğe taşıyacaktır.

Lisenin ilk senesi, öğrencinin geleceğe ilişkin çok ciddi kararlar alması ve uygulamasını gerektiren bir dönemdir. Ergenlik çağında olan genç duygusal olarak hassas, karar verebilme becerileri olarak da zayıf bir durumdadır. Bu dönemde anne ve baba çocuğunu yalnız bırakmayıp ona yardımcı ve destek olmalıdır.

Çocuğunuza yardım edin

Anne ve babalar tecrübeleri ile kazandıkları bilgileri, gençlere mesleki bilgilendirmeler ve rehberlik yapmak için aktarmalıdır.

Ebeveyn, gencin kendi ilgi, yetenek ve beklentileri doğrultusunda tercih yapmasına müsaade etmeli. Anne- baba olarak onlara yapılacak en büyük destek ilgi ve yeteneklerini tespitte yardımcı olmaktır.

Ebeveyn gerçekleştiremedikleri hedeflerini çocuklarının gerçekleştirmesini isterler. Kendi arzu ve özlemlerine ters düşse de, aile çocuğunun seçimini onaylayıp ona destek olmalı.

Alanları ve bu alandaki meslekleri siz de çocuğunuzla birlikte araştırın.

Alanlara kaynaklık eden derslerdeki başarı çok önemlidir. Çünkü bu dersler, seçmeyi düşündüğü alanda daha geniş ve kapsamlı olarak okutulacaktır. Bu derslerde zorlanıyorsa başarısı düşecek, bu da diploma notunun düşük olmasına, dolayısıyla ortaöğretim başarı puanının düşük gelmesine sebep olacaktır.

İlgi ve yetenekleri konusunda öğretmenleri ve okulun rehberlik servisinden bilgi alın.

Ebeveyn, çocuğu ile konuşmalarında "şu alana çalışkanlar, şu alana tembeller gider", "şu alan bu alandan daha iyi" şeklinde kıyas yapmamalı. En iyi alan-meslek, gencin başarabildiği ve mutlu olduğu alan-meslektir.

Aile, alan seçiminde çocuğuna yol göstermeli; ama sonuçta öğrencinin verdiği karara saygı göstermelidir.

Özel Yamanlar Koleji, dersleri zayıf olan öğrencilerin bilgilerini artırmak için farklı bir proje başlattı.

İzmir Özel Yamanlar Koleji, dersleri zayıf olan öğrencilerin bilgilerini artırmak için 'öğret kazan, öğren kazan' projesi başlattı.

Bu yıl ikinci dönemle başlayan proje kapsamında dersleri iyi olan öğrenciler, zayıf olan arkadaşlarını çalıştırıyor. Sistemin amacı, başarısız öğrencilerin hem bilgilerini artırmak hem de not ortalamasını yükseltmek. Proje sayesinde arkadaşına ders çalıştıran öğrenci, kendi bilgilerini de geliştirmiş oluyor. Öğretmenler de zayıf arkadaşına ders çalıştıran öğrenciye çabası doğrultusunda sözlü notu veriyor.

Öğretmenlerin kontrolünde bu yıl matematik dersini pilot olarak seçen okul idarecileri, önümüzdeki yıl fen, fizik ve kimya derslerinde de aynı sistemi uygulayacak. Bu yıl matematik ders notu beş üzerinden bir ve iki olan 20 öğrenciyi belirleyen matematik zümresi, başarılı 20 öğrenciyi ders anlatması için görevlendirdi. Proje, şimdiden meyvelerini vermeye başladı. Okulda, arkadaşlık ilişkileri gelişti, başarıda artış oldu. Matematik Zümre Başkanı Yusuf Bağcı, "İlk dönem dersleri zayıf olan öğrencilerin kendilerine güvenlerinin geldiğini; gözlerinden, derslere katılımlarından anlıyoruz." dedi. Başkan Bağcı, ÖSS'ye hazırlandıkları için son sınıf öğrencilerini projeye dahil etmediklerini vurguladı.

Şu anda 40 öğrencinin sistemin içinde yer aldığını vurgulayan koleji müdürü Şakir Ural, "Dersi zayıf olan öğrencinin seviyesini artırmaya, başarılı öğrenciyi de sözlü notuyla desteklemeye başladık. Bu kolektif bir grup çalışması. Ders dışında öğrenci, vaktini, çalıştırması gereken öğrenciye ayırıyor." şeklinde konuştu. Projenin bir sınavlık olmadığını, bütün bir dönem boyunca uygulanmaya devam edileceğini anlatan Ural, öğretenin ne kadar öğrettiğini, öğrenenin de ne kadar öğrendiğini gördüklerini ve kesinlikle gayreti ödülsüz bırakmadıklarını açıkladı. Çocukların kendine güveninin geldiğini kaydeden Ural, "Matematiği yapabileceğini gözlerinden anlıyoruz. Matematik, genelde korkudan yapılamayan bir ders. Öğrencinin bilgisi sağlamlaştıkça bu korku ortadan kalkıyor." diyerek uygulamanın olumlu sonuçlarını anlattı.

Proje Bakanlık'a örnek olabilir

Çalışmanın hiçbir olumsuz yönünün olmadığını aktaran Özel Yamanlar Genel Müdürü Sebahattin Kasap, projenin Milli Eğitim Bakanlığı'na da örnek olabileceğini açıkladı. Dersi zayıf öğrencilerin öğretmenlerine nazaran anlamadığı bölümleri arkadaşlarına daha rahat sorabildiğine dikkat çeken Kasap, öğreten ve öğrenen öğrencilerin günlük ödevleri de birlikte yaptıklarının altını çizdi. Kasap, eğitim dönemi sonunda projenin eksilerini ve artılarını gözden geçirerek uygulamayı kalıcı hale getireceklerini ifade etti.

Türkiye Türkçesi ağızlarına ait 232 bin söz varlığı, sanal ortamda kullanıma açılacak.

Diyarbakır'dan Rumeli'ye, Gaziantep'ten İzmir'e kadar Türkiye Türkçesi ağızlarına ait 232 bin söz varlığı, sanal ortamda kullanıma açılacak.

TDK'nın 75 yıl önce başlattığı çalışmalar sonucunda hazırlanan Derleme Sözlüğü'nün geliştirilmiş, zenginleştirilmiş biçimi, 'Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü' adıyla hizmet verecek. Öte yandan Türk Dil Kurumu (TDK) ve Harran Üniversitesi'nin işbirliğiyle 25-29 Mart tarihleri arasında Şanlıurfa'da gerçekleştirilecek Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı'na Türkiye Türkçesi ağızları üzerine bilimsel araştırmalar yürüten yerli-yabancı 77 dil bilimci 74 bildiriyle katılacak.

Çalıştayda; Azerbaycan, Kosova, Ukrayna ve Yunanistan'dan 12 dilbilimci bildiri sunacak. Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde canlı bir biçimde konuşulan Türkçenin ağızları ses, biçim, söz varlığı ve anlam açılarından çok yönlü olarak ele alınacak. Türkiye Türkçesi ağızlarının Türk dünyasındaki Türk lehçeleriyle bağlantılarının da inceleneceği toplantıda; Rumeli ağızları, Eskişehir ağzı, Kahta, Gaziantep, Elazığ ağzı, Muş terekeme ağzı, Ceyhan Yörük ağzı, Niğde, İzmir, Kayseri ve yöresi ağızları, Balıkesir Çepni ağzı ve Doğu Anadolu ağızları ile Nahçıvan ağızları arasında etkileşim, Dede Korkut kitabı ve Türk ağızları gibi konularda bildiriler sunulacak.

TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Türkiye Türkçesi ağızlarının dilin büyük bir zenginliği olduğunu söyledi. Akalın, "Yazı dilimizde kullanmadığımız, unuttuğumuz en eski Türkçe sözleri ağızlarımızda buluyoruz. Bu eski sözleri yaşatan ağızlarımız adeta Türkçenin hafızasıdır." dedi.

PKK tarafından şehit edilen öğretmenler için internet sayfası hazırlandı.

PKK tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yaparken şehit edilen öğretmenler için internet sayfası hazırlandı.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan sayfada, şehit olan 130 öğretmenin fotoğraflarıyla birlikte özgeçmişlerine yer veriliyor. Öğretmenlerin memleketleri, anne ve babalarının adları, evli veya bekâr oldukları, kaç çocuklarının bulunduğu, hangi okuldan mezun olduğu ve nerede şehit olduğu konusunda da bilgiler veriliyor. Şehit edilen 130 öğretmene ait bilgiler, Türk bayrağının asılı bulunduğu bir okul binasının altına siyah zemin içinde veriliyor. Öğretmenlerin büyük bölümünün Doğu kökenli olması ise dikkat çekiyor. Şehit öğretmenlerle ilgili

siteye 'www.meb.gov.tr/belirligunler/sehitogretmenler/index.asp' adresinden ulaşılabilir. MEB, şehit öğretmenlerle ilgili anı ve ailevi bilgilerin, bakanlığın bilgi edinme formunun doldurularak siteye gönderilebileceğini duyurdu.

Ankara’ya gelen 81 ilin öğretmen ve öğrencileri Etlik’te akvaryum ve Atatürk Botanik Bahçesi ile Estergon Türk Kültür Merkezi’ni gezdiler.

ÖĞRETMEN okullarının kuruluşunun 160. yılı dolayısıyla 81 ilden gelen öğretmen ve öğrenci temsilcileri Ankara'yı geziyor. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün organizasyonu ile gerçekleşen ziyarette illerden gelen temsilciler Anıtkabir ziyaretinin ardından Keçiören'i gezdi.

ÖĞLE YEMEĞİ YEDİLER

Etlik'deki akvaryum ve Atatürk Botanik Bahçesi gezisinin ardından Estergon Türk Kültür Merkezi'ne gelen heyet buradaki incelemenin ardından Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok'un ev sahipliğinde öğle yemeği yedi. Yemeğe Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cevdet Cengiz'in yanı sıra, Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Metin Balıbey, Keçiören Kaymakamı Mustafa Güler ve Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta da katıldı.

Fen Bilimleri Merkezi Dersaneleri Kurucusu;Meslek liselerine uygulanan katsatı farkı kalksada ÖSS'yi kazanamazlar dedi.

Bekir Türkmen/Akşam

Katsayı kalksa da meslek liseliler ÖSS'yi kazanamaz


Son birkaç yıldır eğitim öğretimde yaşanan tek sıkıntının meslek liselilere ÖSS'de getirilen katsayı farkı gibi gösterildiğini belirten Fen Bilimleri Merkezi Dershaneleri Kurucusu Nazmi Arıkan, “Katsayı kalksa da meslek lisesi mezunları ÖSS'yi kazanamaz. Sadece yıllarını boşa geçirmiş olurlar” dedi. Katsayı engelinin kalkmasının en çok da dershanelere yarayacağını ifade eden Arıkan, “Şu anda nasıl olsa böyle bir engel var diye meslek lisesi mezunları dershanelere gitmiyor. Ama bu engel kalktığı anda, öğrenci sayımız yüzde 20 oranında artar. Biz kazanırız ama, ülke ara elemanlarını kaybetmiş olur” şeklinde konuştu. Arıkan, şunları söyledi:

MESLEĞİNİ DE KAYBEDER

“Bu konuda elimizde veriler var. Katsayı uygulanmadığı zamanlarda, meslek lisesi mezunlarının ÖSS'lerdeki başarı düzeyi yüzde 2 bile değildir. Yüzde 1 için, yüzde 2 için sistemi mıncıklamanın bir anlamı yok. Katsayı farkı kalkarsa meslek liseli bize gelir, ÖSS'ye hazırlanır. 3-4 yıl bize para öder. 3-4 yılın sonunda yeniden mesleğine dönmeye çalışır. Ama mesleğinden de uzaklaşmış olur, üniversiteyi de kazanamaz. ”

Bu konuda umutsuz olmadığını da ifade eden Arıkan, “AB'ye giriş süreci yaşıyoruz. Bu isteğimizden vazgeçmediysek, bu süreçte sertifikalı yaşama geçeceğiz demektir. Sertifikalı yaşama geçtiğimizde, boyacı, sıvacı, musluk tamircisi, doğalgaz sistemleri tamircisi için mutlaka sertifika aranacak” dedi.

Ülkeyi yönetenlerin üniversite önündeki yığılmaları azaltmak için yanlış formüller üzerinde çalıştıklarını da belirten Arıkan, “Gençler gazetelere bakıyor. 'ÖDTÜ, Boğaziçi ve İTÜ mezunu mühendisler alınacaktır' Bunu okuyan genç, demek ki ulusal gelirden daha fazla pay almam için benim de bu üniversitelerden birine girmem gerekiyor diyor. Ve birçok bölüme girecek kadar puanı olmasına rağmen, hiçbir yere kayıt yaptırmıyor. Ben 5 kere ÖSS'ye giren çok genç tanıyorum. Çözüm sosyal düzeyde ele alınmalıdır”şeklinde konuştu.

ODTÜ Teknokent,50 bin Türk firmasının yer aldığı veri sistemiyle firmalara uluslararası iş fırsatlarını ücretsiz olarak sunuyor.

ODTÜ Teknokent, IRC-Anatolia projesi kapsamında oluşturduğu 50 bin Türk firmasının yer aldığı veri sistemiyle firmalara uluslararası iş fırsatlarını ücretsiz olarak sunuyor. Projeyle yerli firmalar yurt dışındaki firmalarla görüşme odasına alınıyor. Firmalar arasında çöpçatanlık yapılarak uluslararası ticaret konusunda önemli atılımlar yapılıyor. Proje kapsamında bugüne kadar 22 Türk şirketi yabancı firmalarla işbirliği yaptı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teknokent'ten yapılan açıklamada, IRC Anatolia (Innovation Relay Centre) isimli proje kapsamında 50 bin Türk firmasının bulunduğu bir veri sistemi oluşturulduğu kaydedildi. Açıklamada, bugüne kadar 22 Türk şirketinin yabancı firmalar ile işbirliği yaptığına dikkat çekildi. IRC Anatolia Projesi ile yenilikçiliğin teknoloji işbirlikleri aracılığıyla teşvik edilmesinin hedeflendiğinin belirtildiği açıklamada “bu kapsamda yerli firmalar titiz bir çalışma sonucu yurt dışındaki firmalarla görüşme odasına alınıyor. Firmalar arasında çöpçatanlık yapılarak uluslararası ticaret konusunda önemli atılımlar yapılıyor” denildi

Mart dönemi Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) gerçekleştirildi.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince düzenlenen sınav, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Malatya, Samsun, Sivas, Trabzon ve Van ile KKTC'nin başkenti Lefkoşa'da yapıldı. Sınav, saat 9.30'da başladı ve 180 dakika sürdü.

Sınav, Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerinde, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve sosyal bilimler olmak üzere 3 ayrı alanda gerçekleştirildi.

Sınavda başarılı olabilmek için doçent adaylarının 100 üzerinden en az 65 puan, doktora adayları ve sanatta yeterlilik çalışmalarına başvuracak adayların da 100 üzerinden en az 55 puan almaları gerekiyor.

Ankara'da bir ilköğretim öğretmenine yönelik 'taciz' iddiaları velileri isyan ettirdi.

Ankara Mamak'ta Mehmet Çekiç İlköğretim Okulu 3'üncü sınıfta okuyan kız öğrenciler S.A. ve Y.A., ailelerine, sınıf öğretmenleri M.A.'nın kendilerini taciz ettiğini, kucağına alarak öptüğünü söyledi. Bunun üzerine öğrenci aileleri, evli ve 2 çocuk babası olan sınıf öğretmeni M.A.'dan şikayetçi oldu.

Yapılan şikayet üzerine gözaltına alınan sınıf öğretmeni M.A. çıkarıldığı 4'üncü Sulh Ceza Mahkemesi'nde tutuklandı. Cezaevine konulan M.A. ifadesinde, kendisine iftira atıldığını, 10 yıldır aynı okulda görev yaptığını ve böyle bir olayın mümkün olmadığını söyledi. Şikayetçi olan iki öğrencinin aileleri dışındaki sınıf velileri okul bahçesinde toplanarak M.A.'nın tutuklanmasına tepki gösterdi. Çocuklarını derse sokmayan veliler, öğretmene komplo kurulduğunu iddia etti.

OKS Anneleri Çok Çileli...

"OKS Anneleri" isimli dizi, annelerin sıkıntılarını anlatmaya çalışıyorsa da ben yine de şu anda sekizinci sınıfta okuyan kızımın sıkıntılarını paylaşacağım.

Kızım ilköğretim süresi zorunlu olarak sekiz yıla çıkınca, bizim kararımızla özel bir illköğretim okuluna gitmeye başladı. Eğitim ve öğretim kalitesini burada tartışmaya açmayacağım, fakat kızımın son iki senedir yaşadığı çileyi muhakkak anlatmak istiyorum. Pazartesi okulundan trafik nedeniyle ancak saat 17:00 civarı evine gelen kızım, bir lokma birşeyler atıştırdıktan ve elini yüzünü yıkadıktan sonra dayısı ile matematik çalışmak için masa başına oturuyor.

Saat 20:00 civarı dersi biten kızım bir saat kadar da okul ödevlerini topladıktan sonra baygın bir şekilde yatağın yerini zor buluyor. Salı sabahı saat sabah 06:00'da uyanan kızım tekrar bitkin bir vaziyette okul yoluna koyuluyor. Salı akşamı 17:00 civarı birşeyler atıştırdıktan sonra yıllardır devam ettiği İTÜ konservatuarına giderek dersine katılıyor. Çarşamba evde dayısının ve dershanenin ödevlerini ve de tabii ki, şu aralar çok popüler olan ve internetten 'copy' ve 'paste' şeklinde yapılan projelerini tamamlamaya çalışıyor.

HERKES UYURKEN

Perşembe akşamı ise 17:00'de eve gelen kızım uçarak Bakırköy Anafen dershanesindeki etüde yetişmeye çalışıyor. Cuma akşamı saat 18:00'de eve gelen Fen Hocası Aysel Hanım ile hummalı bir şekilde kimya, fizik ve biyoloji tekrarları yapan kızım, cumartesi sabahı uykusunu alamadan, bu sefer sabah 07:00'de kalkarak, 08:00'de başlayan dershane derslerine yetişebilmek için olağanüstü bir gayret sarfediyor. 12:00'de dersi biten kızcağızım bu sefer ağzına bir dönerli sandviçi sağlıksız bir şekilde tıkarak ve hazımsızlık problemi ile boğuşarak dershanenin 13:00 civarı başlayan test yarışlarına dahil oluyor.

Herkesin uyuduğu, kuş uçmadığı kervan geçmediği pazar günü ise yine sabah 07:00'de kalkıp,08:00'de dershanede olabilmek için çabalıyor. Öğleden sonrası serbest zannedersiniz değil mi? Hayır. Saat 15:00'te Matematik Hocası geliyor ve çalışmalar son hızla devam. Yedinci sınıftan beri benzer bir çalışma temposu ile çocukluğunu doğru dürüst yaşayamayan kızım için içim parçalanıyor ve çok üzülüyorum. İşin maddi yönüne gelince bir servet harcanıyor.

Ancak üst orta sınıf aileye mensup kişilerin harcayabileceği paralar söz konusu. 2 saat ders 200 YTL. Ayda 4'ten etti 800 YTL. Aylık dershane taksidi 250 YTL. Fen ve matematik iki hocadan ders aldırdığınız takdirde, dershane ile birlikte size işin aylık bilançosu yol, kitap, yemek vs dahil 2000 YTL. Çocuğunuz bir de özel okula gidiyorsa koyun üstüne aylık en az 1700 YTL'lik taksitleri.

Servis parası, harçlığı, üstü,başı, zırt pırt değişen i-pod ve cep telefonu gibi alsan bir türlü almasan bir türlü ıvır zıvırları ise hiç saymadım bile. Allah velilere, çocuklara sağlık,enerji nasip etsin ki bu yükün altından kalkabilelim. Yükümüz hem maddi hem manevi. Bundan sonraki nesillere OKS ve SBS olmayan bir dünya diliyorum!..

İstanbul Fatih’teki Çapa İlköğretim Okulu, MEB’in yeni eğitim müfredatının denendiği 120 okul içinde en çok verimin alındığı okul olarak belirlendi.

Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, okulun birçok AB projesini ve yeni eğitim müfredatını başarı ile uyguladığını belirtti. 30'ar öğrencilik sınıflarda eğitim verilen okulda dersler bilgisayar programlarından yüklenerek, projeksiyon aleti ile akıllı tahtaya yansıtılıyor. Tebeşirin kullanılmadığı sınıflarda öğretmen dersi her öğrenciye özel olarak anlatıyor. Böylece tüm öğrencilerin derslerde başarılı olması hedefleniyor. Bin 500 öğrencinin eğitim gördüğü okul, yönetim ve velilerin işbirliği ile AB standartlarına kavuştu. İlköğretim birinci sınıf öğrencilerine öğrenci odaklı yeni eğitim sistemine dayalı olarak ders veriliyor. MEB'in pilot uygulamalarının okulda başarı ile uygulanmasının bakanlığı da sevindirdiği belirtiliyor. AB tarafından açılan ve öğrenci - öğretmen değişimi programlarının da uygulandığı okulda, öğrencilerin gerçekleştirdikleri projeler AB tarafından da yakından izleniyor. Özellikle bilimsel proje alanında bugüne kadar uluslararası alanda 120 projeye imza atan okula gelen AB yetkilileri Türk eğitim sisteminin Avrupa'ya entegrasyonu uyarınca Çapa

İlköğretim Okulu'nun model alınmasını istediği belirtildi.

Bakan Çelik, Türk okullarına giden yabancı çocuklara öğrenci andını söyletmenin yanlış olduğunu söyledi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'de yaşayan ve Türk okullarına giden yabancı çocuklara her sabah, "Türküm, doğruyum, çalışkanım" şeklinde öğrenci andını söyletmenin yanlış olduğunu söyledi. Bakan Çelik, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde katıldığı konferansta şunları söyledi:

YABANCILAR ŞİKÂYET EDİYOR

"Diplomatik misyonla, ekonomik faaliyetler için Türkiye'de bulunan bazı aileler çocuklarını Türk okullarına gönderiyor. Bana yazdıkları dilekçelerde ne diyorlar biliyor musunuz? 'Biz Türk değiliz. Her sabah çocuklarımızı sıraya geçirip 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' dedirtiyorsunuz. Buna mecbur muyuz?' Şimdi yabancılara bunu söyletmek doğru mu? Sadece yabancılarınkini kaldırdık. Kıyamet koptu. 'Bakan nasıl bunu kaldırır' dediler. Düşünün bir Alman çocuğunu sabah sıraya geçiriyorsun. Ardından başlıyor Türküm demeye. Bu birinci cümle yalan mı? Evet yalan. Çocuk arkadan da diyor ki 'Doğruyum'. Birincisi yalan olduğu için ikincisi zaten külliyen yalan oluyor. Peki biz elin çocuğuna her sabah yalan söyletmek zorunda mıyız?"

Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, okulların gece de eğitime açılmasını önerdi. Batı ülkelerini örnek gösterdi.

Diyarbakır Valisi Mutlu, “Türkiye Okuyor Kampanyası” kapsamında, Diyarbakır'da tespit edilen 40 bin kişinin okur yazar olmasının hedeflendiği bildirildi.

Mevcut kamu binalarının, özellikle okulların tam gün kullanabilecek şekilde programlanması gerektiğini belirten Mutlu, gelişmiş ülkelerde eğitim kurumlarının çok uzun süre hizmete açık kaldığını; gece eğitimlerinin başta ABD olmak üzere, batı ülkelerinde yaygın olduğunu söyledi.

Mevcut kapasitenin çok daha yaygın kullanılması gerektiğini belirten Mutlu, “Sabah ve öğleN eğitim uygulamalarımız var. Akşam okulların boş bırakılmaması, geceleri de bu okulların yaygın eğitim için kullanılması gerekir. Bu okullar boş durmayacak. Okuma yazma bilmeyen vatandaşlar bu okullarımızda eğitim alacaklar” dedi.

Mutlu, Diyarbakır'da okuma yazma bilmeyen vatandaşları tespit etmek amacıyla anket hazırladıklarını belirterek, şöyle dedi:
“Okullarda öğrencilerimize yönelik gerçekleştirdiğimiz anket çalışmasında ailelerindeki okumaz yazmazların sayısını istedik. Bu anket neticesinde Diyarbakır'da 40 bin okumaz yazmaz vatandaşımızın olduğunu belirledik. Okuma yazma kurslarımızda geçmiş yıllara oranla ciddi artış var. 16 bin kursiyerimizi okuma yazma kurslarımızda eğitiyoruz. Önümüzdeki süreçte de hedeflemiş olduğumuz rakam, kent merkezinde okumaz yazmaz olarak tespit ettiğimiz 40 bin vatandaşımızın tamamını okur yazar hale getirmektir. Bu hedefe ulaşabilmek için gerekirse bu kurslarımızı geceleri de sürdüreceğiz. Okullar sadece gündüz kullanılacak bir mekan değil, mümkünse gece yarısına kadar kullanılacak mekan olmalı. Türkiye eğitim problemini çözebilmek için elindeki fiziki donamını en üst seviyeye kadar çekmelidir.”

“BAKANLIK HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİYOR”
Okullardaki bilgisayar ve internet imkanlarının halka açılması ve okur yazarlığın yanı sıra bilgisayar okur yazarlığının da sağlanması gerektiğini ifade eden Mutlu, toplumun bilgisayar okur yazarlığı konusunda da çok iyi eğitilmesi gerektiğini söyledi.
Bu kursların açılması için her zaman gerekli ödeneğin temin edildiğini aktaran Mutlu, “Özellikle okuma yazma ve bilgisayar kurslarında hiç bir problem yaşanmıyor. Milli Eğitim Bakanlığı her türlü desteği veriyor. Yeter ki eğitimde toplam kaliteyi artırabilmek için daha fazla çaba sarf edelim. Türkiye'nin bu konu ile ilgili hiç bir sıkıntısı yok” dedi.

İstiklal Marşını Gönül Gözleri İle Okudu...

Gözleri çok az görebilen ilköğretim okulu öğrencisi Onur Dinç,Çanakkale Şehitleri’ne şiiri okuma yarışmasında 117 bin öğrenci arasından finale kalarak birinci oldu.

GÖZLERİ çok az görebilen ilköğretim öğrencisi, yüzlerce yaşıtını geride bırakıp, şiir okuma yarışmasında birinci olurken herkesi de okuduğu şiirle ağlattı.

Çanakkale Zaferinin 93'üncü yıldönümünü nedeniyle Ankara'da ise her yerde olandan farklı bir program vardı. Daha önce İstiklal Marşı'nın okuma yarışmaları yapan Yenimahalle Belediyesi bu defa İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitleri'ne yazdığı destanı okumak için yarıştı. İlçeler çapında yapılan yarışmalarda birinci olan Emniyetçiler İlköğretim Okulu öğrencisi Onur Dinç, finalde de kendi kategorisinde herkesi gözyaşlarına boğarak birinci oldu.

SEYİRCİLER ANLAMADI

Onur'u diğer çocuklardan ayıran tek özellik, çok güzel şiir okuması değildi. Küçük Onur, gözleri görme yetisini büyük oranda kaybetmiş, engelli bir çocuktu. Ancak o bunu kullanmak ve bir kenarda oturmak yerine, diğer arkadaşları ile birlikte canla başla çalışmış ve yarışmıştı. Onur öyle başarılı oldu ki, salonu dolduran binlerce kişi, onun engelli olduğunu yarışma bitinceye kadar anlamadı. Duygulu okuyuşuyla salonda bulunanları ağlatan Onur, birincilik ödülünü de Yenimahalle Belediye Başkanı Ahmet Duyar'ın elinden aldı.

LAPTOP'UN DEĞİŞMESİNİ İSTEDİ

Sahnede içinden geldiği gibi davranan Onur Dinç, Başkan Ahmet Duyar'dan kazandığı diz üstü bilgisayarının değiştirilmesini, görme engelliler için hazırlanan sistemden kendisine verilmesini istedi.Başkan Ahmet Duyar, bu konuda gerekli talimatları verdiğini ifade ederek, "Onur bizim için çok güzel bir örnek oldu.Elimizden gelen yardım yapılacak" dedi.

Yenimahalle Belediye Başkanı Ahmet Duyar, Onur'la gurur duyduğunu belirterek, "Bu küçük yavrumuz, engel tanımamış. Şiir okumadaki başarısı yanında, engel tanımaması ve hayata küsmemesi nedeniyle de kutluyorum" dedi.

Eğitimine devam etmek istediğini belirten Onur ise şiir okumayı çok sevdiğini belirterek, şunları söyledi:

BRAIL İLE YAZI EZBERLİYORUM

"Göremediğim için şiirleri brail alfabesiyle kendim yazıyorum ve sonra okuyorum. Bazen de şiirleri kasetten dinleyip ezberliyorum. Çanakkale Şehitleri'ne şiirini çok seviyorum çünkü bu şiir, ülkemiz düşman tarafından işgal edilmesin diye canlarını seve seve veren şehitlerimiz için yazıldı: Bu yüzdende bu yarışmaya katıldım. Ayrıca Milli bir tiyatro oyunu olan Bir Bayrak rüzgar bekliyor adlı oyunda rol alıyorum. Çanakkale şiirini 2 günde ezberledim."

Onur 5 çocuklu bir ailenin çocuğu. Bir kardeşi daha görme özürlü. Annesi ev hanımı olan Onur'un babası ise güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Ailesini üç ayda bir görebiliyor. Onur'un derslerinde çok başarılı olduğunu belirten okul idaresi onun için haftada iki gün özel eğitmen geliyor" dedi.

Milli Eğitim Bakanı Çelik, “Artık önümüzdeki yıldan itibaren açık ilköğretim ve açık lise öğrencilerinin kitaplarını da ücretsiz vereceğiz” dedi.

Tüm Eğitimciler ve Eğitim Müfettişleri Sendikası'nın 3. olağan genel kurul toplantısına katılan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, konuşmasına, ''16 yıllık bir geçmişi olan TEM-SEN'i, eğitimci sendika olması ve siyasal eğilimleri, hayat tarzları ne olursa olsun bütün eğitimci arkadaşlarımızı özellikle ideolojik bir eksenden uzak bir şekilde bir araya getirdiği için, sendikanın bu yapısını takdir ediyorum'' diyerek başladı.

EĞİTİM SEFERBERLİĞİ

1980 öncesinde değişik dernekler adı altında eğitimcilerin kamplara bölünmüş olduğunu belirten Çelik, ''Siyasi ve ideolojik kamplar çerçevesinde sendikacılık yapılırsa bu ülkeye kesinlikle fayda sağlamaz'' dedi. Eğitim alanında hükümet tarafından seferberliğin sürdüğünü ifade eden Çelik, hükümetin eğitimdeki hedeflerini anlattı. Açık ilköğretim ve açık lise kayıtlarının, eskiden eğitim araçlarını bulunduğu merkezlerde, 81 ilde yapıldığını hatırlatan Çelik, bunun yaygınlaştırılarak kayıtların tüm ilçelerdeki halk eğitim merkezlerinden de yapılır hale getirildiğini söyledi.

Çelik, ''Bu öğrenciler bizim tahsis ettiğimiz, gönderdiğimiz kitapların ücretini kendileri ödüyorlardı. Artık önümüzdeki yıldan itibaren onu da almayacağız. Onların kitaplarını da ücretsiz olarak vereceğiz. Bu eğitim seferberliğidir işte'' diye konuştu. Bakan Çelik, Çelik, ''farklılıkların olduğu yerde demokrasinin daha fazla gerekli olduğunu'' ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

BU ÜLKENİN DOSTUYUZ

''Bu birlikteliği sağlamamız lazım. Tüm vatandaşları bu ülkenin dostları olarak kabul ediyorum. Bizim bize yaptığını başkası bize yapmıyor. Görüyorsunuz işte ortalık çetelerden geçilmiyor... Her biri kendi aklınca bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu memlekette hukuk hakimiyeti olunca, bu memlekette görüş farklılıklarına, hayat tarzı farklılıklarına, farklı inançlara, farklı felsefelere saygı olacak.”

Eğitim çalışanlarının yüzde 90.8 inin kredi kartı borcu ya da taksiti var. Yüzde 83.6'sı geçimini sağlayamadığını ifade ediyor...

Eğitim çalışanlarının yüzde 90.8 inin kredi kartı borcu ya da taksiti var. Yüzde 83.6'sı geçimini sağlayamadığını ifade ediyor.

Türk-Eğitim Sen yaptığı anket çalışmasıyla eğitim çalışanlarının durumunu ortaya koydu. Ankete göre eğitim çalışanlarının yüzde 90.8'inin kredi kartı borcu ya da taksiti var. Kredi kartı borcu ya da taksitleri olmadığını ifade edenlerin oranı ise yalnızca yüzde 9.1. Yine ankete göre eğitim çalışanlarının yüzde 83.6'sı geçimini sağlayamıyor, yüzde 32.4'ü ise ek iş yapıyor. Öte yandan eğitimcilerin yüzde 74'ü çalışma şartlarından memnun değil.
Türk Eğitim-Sen, eğitim çalışanlarının sosyo-ekonomik durumunu gözler önüne sermek amacıyla anket çalışması gerçekleştirdi. Türkiye genelinde 2 bin 546 eğitim çalışanı üzerinde yapılan ankete katılanların yüzde 80.7'si Milli Eğitim Bakanlığı'nda, yüzde 15'i üniversitelerde, yüzde 4.3'de Yurt-Kur'da görev yapıyor. Eğitim çalışanlarının ücret profilini bakıldığında ise katılanların 12'si 601-800 YTL, yüzde 44.6'sı 801-1000 YTL, yüzde 40'ı 1001-1500 YTL, yüzde 2.5'i ise 1501 YTL ve üzerinde ücret kazanıyor.

EĞİTİMCİLERİN YÜZDE 74'Ü ÇALIŞMA ŞARTLARINDAN MEMNUN DEĞİL

Ankete katılanların yüzde 74.1'i görev yaptığı kurumdaki çalışma şartlarından memnun olmadığını belirtirken, yüzde 25.8'i memnun olduğunu ifade ediyor. Kurumdaki çalışma şartlarından memnun olmayanların yüzde 2.9'u çalışma süresinin uzunluğundan, yüzde 5.6'sı çalışma koşullarının ağırlığından, yüzde 17.4'ü görev alanının belirsizliğinden, yüzde 17.7'si çalışma ortamının huzursuzluğundan, yüzde 20.3'ü olanakların yetersizliğinden, yüzde 28'i ise tüm bunların hepsinden şikayetçi.

EĞİTİM ÇALIŞANLARININ YÜZDE 83.6'SI GEÇİMİNİ SAĞLAYAMIYOR, YÜZDE 32.4'Ü EK İŞ YAPIYOR

Ankete katılanların yüzde 83.6'sı aylık geliriyle geçimini sağlayamadığını, yüzde 16.3'ü ise geliriyle geçimini sağlayabildiğini belirtiyor. Eğitim çalışanlarının yüzde 67.5'i ek iş yapmadığını ifade ederken, yüzde 32.4'ü ek iş yaptığını ifade ediyor.
Ek iş yapan eğitim çalışanlarının yüzde 53.3'ü her türlü işi yaptığını belirtirken; yüzde 24.7'si boya, badana, tamirat, bahçe işleri, yüzde 7.5'i pazarcılık, yüzde 4.2'si hamallık, yüzde 3'ü nakliyatçılık, yine yüzde 3'ü kalorifer tamiratı, bakımı, yüzde 1.8'i kurye, çaycılık, yüzde 1.2'si sıhhi tesisatçılık ve yine yüzde 1.2'si aşçılık yaptığını söylüyor.
Öte yandan ankete katılan eğitim çalışanlarının yüzde 59.1'i kirada oturduğunu, yüzde 22.1'i ev sahibi olduğunu, yüzde 15'i evinin ailesine ait olduğunu, yüzde 3.6'sı da evinin miras yoluyla kendisine kaldığını belirtiyor.

EĞİTİMCİLERİN YÜZDE 69.4'Ü ÇOCUĞUNU DERSHANEYE GÖNDEREMİYOR

Eğitim çalışanlarının yüzde 69.4'ü çocuğunu sınavları kazanabilmesi için dershaneye gönderemiyor. Çocuğunu dershaneye gönderenlerin oranı ise yüzde 30.5'te kalıyor. Eğitimcilerin yüzde 67.1'i ekonomik nedenlerle çocuğunu/çocuklarını dershaneye gönderemiyor.

EĞİTİM ÇALIŞANLARININ YÜZDE 74.7'Sİ HER GÜN GAZETE OKUMUYOR

“Her gün en az bir gazete okuyabiliyor musunuz?” sorusuna eğitim çalışanlarının yüzde 74.7'si her gün en az bir gazete okumadığını belirtirken, yüzde 25.2'si her gün en az bir gazete okuduğunu ifade ediyor. Eğitim çalışanlarının yüzde 64.3'ü ekonomik nedenler, yüzde 15.7'si basın-yayın kuruluşlarına güvenmediğinden, yüzde 6'sı da istediği gibi gazete bulamadığından her gün gazete okumadığını söylüyor.
Eğitim çalışanlarının yüzde 78.9'u ise sosyal aktivitelere katılamıyor. Sosyal aktivitelere katılanların yüzde 36.6'sı spor aktivitesiyle uğraştığını, yüzde 23.1'i sinema ya da tiyatroya gittiğini, yüzde 2.3'ü ise oyun salonlarından zamanını geçirdiğini ifade ediyor.

EĞİTİM ÇALIŞANLARININ YÜZDE 53.1'İ TATİLİNİ EVİNDE GEÇİRİYOR, YÜZDE 18.4'Ü DE TATİLDE ÇALIŞIYOR

Ankete katılan eğitim çalışanlarının yüzde 53.1'i tatillerini evde, yüzde 22.9'u memlekette, yüzde 3.4'ü de tatil yöresinde tatilini geçirdiğini ifade ediyor. Tatilde çalıştığını belirtenlerin oranı ise yüzde 18.4.

EĞİTİM ÇALIŞANLARININ YÜZDE 36.2'Sİ ÇOCUĞUNUN DOKTOR OLMASINI İSTİYOR

Eğitim çalışanlarının yüzde 36.2'si çocuğunun doktor, yüzde 12'si mühendis/mimar, yüzde 10.5'i öğretmen, yüzde 8.1'i avukat, yüzde 5.7'si akademisyen, yüzde 5.1'i bankacı, yüzde 2.5'i polis olmasını istiyor. Ankete katılanların yüzde 94.2'si çocuğunun geleceğine yönelik maddi yatırım/birikim yapamadığını belirtirken, yüzde 5.7'si maddi yatırım-birikim yapabildiğini ifade ediyor.

ADSL Yükü Artık Velilerde...

Mİllİ Eğitim Bakanlığı’nın 2003 yılında Ulaştırma Bakanlığı ile protokol imzalayıp yaklaşık 40 bin okula ücretsiz olarak bağlattığı ADSL internet erişimi, artık ücretli hale getirildi.

MEB'den okullara giden yazıda, bireysel aboneliklerin acilen tamamlanması istendi. Türk Telekom'un MEB için belirlediği tarifeye göre her okul 31.94 YTL ödeyecek. Türk Telekom'un kazancı ise yaklaşık 1.3 milyon YTL olacak.

Başbakan Erdoğan'ın her konuşmasında övdüğü, ADSL internet uygulamasında MEB ilginç bir karar aldı. Bakanlıktan eğitim müdürlüklerine gönderilen yazıda ADSL aboneliğinin kişiselleştirilmesi istendi. Yazıda, ADSL bağlantılarının Ocak 2008 tarihinden itibaren ücretli hale getirildiği belirtilerek, “Tüm kurumların 2008 yılı için Türk Telekom A.Ş'ye bağlı Telekom santralları ile Telekomünikasyon Kurumu'nun belirlediği MEB toptan tarifesindeki ücret ve güvenlik dahil olarak bireysel aboneliğe geçmesi gerekmektedir” denildi.

TELEKOM'A GELİR

40 bin okul, Türk Telekom'a her ay 31.94 YTL ödemeye yapacak. Bu para okul aile birlikleri tarafından karşılanacak. Eğer okullar ödeme yapmayı unutur veya ödeme yapamazsa “e-okul” sistemine giriş yapamayacak.