25 Aralık 2009 Cuma

Katsayı Düzenlemesi Tatmin Etmedi...

Eskisine göre haksızlık 40 puan azalırken, yeni düzenleme de sanayicileri tatmin etmedi.

Danıştay'ın eşit katsayının yürütmesini durdurmasının ardından YÖK, farklı katsayıya geri dönmek zorunda kaldı. Bu kez aradaki makas daraltılarak katsayı farkı 10 puana düşürüldü. Buna göre meslek liselilerin ortaöğretim başarı puanları 0,13, genel lise mezunlarının puanları ise 0,15 katsayı ile çarpılarak, sınavdan aldıkları puana eklenecek. Meslek liselileri mağdur eden eski katsayıda (0,3-0,8) fark 50 puanı buluyordu. Ancak sanayiciler yeni katsayıyı da 'kötünün iyisi' olarak değerlendiriyor. Üniversite sınavında 1 sorunun bile binlerce kişiyi geride bıraktırdığına dikkat çeken işadamları, adaletsizliğin giderilmemesi halinde ailelerle birlikte yargıya başvuracaklarını söylüyor. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Celal Beysel, "sanayici kalifiye eleman bulmakta güçlük çekerken bütün odaklanma noktasının katsayı konusu olmasını son derece düşündürücü" buluyor. Katsayı sisteminin eşitlik ilkesine aykırı, mesleki eğitimin cazibesini azaltan, eğitimin kalite kazanmasını güçleştiren yapay bir sistem olduğunu vurguluyor. Beysel, nihai çözümü şöyle açıklıyor: "Resmin bütününü içeren, siyasi yönlendirmelerin dışında ve iş dünyasının ihtiyacı olan meslek sahibi elemanların kalitesini gözeten bir çözüm olmalı." Türkiye Teknik Elemanlar Vakfı (TÜTEV) Başkanı Selçuk Özdemir de meslek lisesi ve genel lise arasındaki 8 soruluk farkın meslek liselerindeki kan kaybını sürdüreceğine dikkat çekiyor: "Karar, tatmin edici değil. Meslek lisesi ve normal lise öğrencileri arasındaki katsayısı adaletsizliği kaldırılmalı ve meslek lisesi mezunlarına pozitif ayrımcılık yapılarak, üniversite giriş sınavında ek puanlar verilmeli." Türk sanayisinin geleceğinin meslek liselerine bağlı olduğuna işaret eden TÜTEV Başkanı, "İş dünyasının mesleki eğitim almış nitelikli elemana ihtiyacı var. Sanayicimiz meslek lisesi mezunu istihdam etmek isterken, meslek liseleri eğitecek öğrenci bulamamaktadır." diyor. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç de mesleki eğitime verilen önemin artırılması için ellerinden geleni yapacaklarını vurguluyor.

YÖK'ün Katsayı Kararına Dava...

Erhan Atlı, ÖSS'ye girecek ikiz çocukları için, yeni sistemin 2010'daki sınavda uygulanmaması istemiyle Danıştay'a başvurdu.

Üniversite sınavına bu yıl sınava girecek ikiz çocukları için, yeni sistemin 2010'daki sınavda uygulanmaması istemiyle Danıştay'a başvuran İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erhan Atlı, YÖK'ün alan dışı puan farkını azaltan yeni katsayı kararının uygulanmaması talebiyle yeniden Danıştay'a başvurdu. Hakim Erhan Atlı, dava dilekçesinde, YÖK'ün katsayı farkını tümüyle kaldıran kararının yürütmesinin, İstanbul Barosunun başvurusu üzerine durdurulduğunu belirtti. YÖK'ün 17 Aralık 2009 tarihinde aldığı kararla farkı azaltan yönde bir karar verdiğini ve uzmanların hesaplarına göre alan dışı tercihlerde cüzi bir fark bırakıldığını kaydeden Atlı, dilekçede şu ifadelere yer verdi: ''Alınan yeni kararla yargı kararını etkisiz bırakmak ve kanunu dolanma düşüncesiyle hareket edilmiştir. YÖK Başkanı da medya karşısındaki açıklamasında maalesef, 'Hukuku dolanacağız' tabirini kullanarak, gerçek niyetini ortaya koymuştur. Halbuki alınan kararlarda geleceğe yönelik geçiş süreci tanınmış olsaydı, binlerce öğrenci yaratılan belirsizlikle karşı karşıya kalmayacaktı.'' Velisi bulunduğu lise son sınıf öğrencisi çocuklarının 2006-2007 öğretim yılında lise öğrenimine başladıklarını, o dönemde geçerli kurallara göre gelecekte hukuk fakültesinde okumak düşüncesiyle 2007-2008 öğretim yılı içinde alan tercihlerini yaparak Türkçe-Matematik grubunda eğitim aldıklarını kaydeden Atlı, ''Getirilen yeni sistem ile sayısal grubundan birçok öğrenci hukuk-siyasal gibi TM grubunun tercih edeceği okullara yönelmişler. Bu husus dershanelerdeki bölüm ayrışmalarında da açıkça ortaya çıkmıştır. Matematik Fen grubunu seçen bu yıl üniversite sınavına girecek öğrenciler açısından yarışta avantaj sağlanmıştır'' görüşünü savundu. Erhan Atlı, devlet, kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ve güvenilirlik ilkelerini zedelememesi gerektiğini kaydederek, katsayıya ilişkin alınan kararın 2009-2010 öğretim yılı içinde uygulanmamasını, önceki kurallarda olduğu gibi kendi alanı için 0,8 alan dışı tercihinde 0,3 katsayısının uygulanmasını temin yönünden yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesini talep etti.

YÖK : Karar Maliye'nindir...

Anadolu Üniversitesi’nin 500 milyon lirasına el konulması haberlerine açıklık getirdi.

YÖK üyelerinden Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, konuyla ilgili olarak ANKA'ya yaptığı açıklamada, “YÖK'ün kararı değildir, Maliye Bakanlığı'nın kararıdır, tasarrufudur. Anadolu Üniversitesi'nin çeşitli sınavlardan, banka sınavları vs. gibi hizmetleri karşılığında bankada biriken parasıdır. YÖK'e projeleri için finansman sağlanmış oldu” dedi. Prof. Dr. Özkul ayrıca, “Maliye'nin bu kararı alırken 1 milyondan fazla öğrencisi olan ve Açıköğretim Fakültesi gibi önemli bir hizmet veren Anadolu Üniversitesi'ne ihtiyaçlarını sorup sormadığını bilmiyorum” diye konuştu.

TEB'e Dekanlardan Destek...

Türkiye genelindeki 13 eczacılık fakültesi dekanı Türk Eczacıları Birliği’ne destek verdi.

Türkiye genelindeki 13 eczacılık fakültesi dekanı Türk Eczacıları Birliği'ne (TEB) destek verdi. TEB'de yapılan basın toplantısında 13 dekan adına konuşan Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Başaran, 13 eczacılık fakültesi dekanı ile biraraya gelerek eczacılık mesleğinin geleceği ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tutumunu değerlendirdiklerini belirtti. Prof. Dr. Başaran, eczacılık mesleğinin işlevini yitirmesine, birer sağlık merkezi olan eczanelerin ise ticarethane gibi görülmesine ve gösterilmesine sonuna kadar karşı çıktıklarını dile getirerek, “Bunun aksini yapanlar hem mesleğimize, hem bilime, hem de üniversitelerde eğitim veren bizlere haksızlık etmiş olurlar. Türk Eczacıları Birliği 54 yıllık bir meslek birliğidir. TEB, yasa gereği kurulmuş olan, üyelerinin mesleki haklarını koruyan bir sivil toplum örgütüdür. Örgütün, Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalara bakıldığında, ilaç ile alınan kararlarda ülkemizde de daha aktif rol oynamasına fırsat tanınmalıdır” diye konuştu. -TEB'İN VAZGEÇİLMEZ OLDUĞUNA İNANIYORUZ- Prof. Dr. Başaran, TEB'in, bilim ve teknolojilerdeki gelişmeleri üyeleri olan eczacılara aktarabilmek için Eczacılık Akademisi'ni kurduğunu ve bu olanaklarla, eczacılara bilimsel ve mesleki yönden kendilerini geliştirecek eğitim programları verildiğini kaydederek, “Eczacıların mesleki uygulamalarında önemli işlevler meydana getirdiğini ve bu nedenle vazgeçilmez olduğuna inanmaktayız” dedi. Prof. Dr. Başaran, TEB'in yok sayılmasını mesleki etik açısından uygun bulmadıklarını belirterek, “Örgütün yok sayılması demek, eczacılık mesleğinin yok sayılması, eczacıların yok sayılması, üniversiter eğitimin yok sayılması anlamına gelmektedir. Ayrıca eczanelerle birebir sözleşmelerin imzalanmasının da etik olmadığına inanıyoruz” diye konuştu. Prof. Dr. Başaran, sağlık alanından tasarrufun olmayacağını dile getirerek, giderlerin azaltılması için yeni stratejilerin belirlenmesi, bu stratejilerin hazırlanırken de üniversitelerin ve sivil toplum örgütlerinin fikrinin alınması gerektiğini bildirdi. Prof. Dr. Başaran, eczacının geleceğinin sağlıklı bir toplumun ortak geleceği olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Biz eczacılık fakültesi dekanları, sağlık alanının tüm halkalarının sadece ekonomi yönü ile irdelenmesini ve ekonominin insafına bırakılmasını doğru bulmuyoruz. Sağlık alanında yaratılan bu kaos ortamına bir an önce son verilmesini talep ediyor, alınacak kararlardan önce bilim çevrelerinin de fikrinin alınmasının öneminin artık anlaşılması gerektiğini savunuyoruz.” Prof. Dr. Başaran, toplumda eczacıların eylemlerini kar hadleri düştüğü için yaptıkları imajının yaratıldığına dikkat çekerek, “Sağlık alanında önemli bir kamu işlevini yerine getiren eczacıya 'paragöz esnaf' imajının giydirilmesi kabul edilemez” dedi.

YÖK Stüdyosundan Canlı Ders...

YÖK Ankara'daki binasının üst katına canlı yayın stüdyosu, 30 üniversitede ise elektronik sınıflar inşa ediyor.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üniversitelerde 24 saat canlı yayınla uzaktan eğitim vermek için Ankara'daki binasının en üst katında TV stüdyosu inşaatı başlattı. YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, bahar döneminde 30 üniversiteye aynı anda derslerin başlayacağı Üniversitelerarası Uzaktan Eğitim Video Konferans Merkezi'ni Yeni Şafak'a açıkladı. 30 üniversitede elektronik sınıflar kurulacağını söyleyen Prof. Özkul, "Elektronik sınıflarda aynı anda 30 üniversiteden öğretim üyeleri birlikte bilimsel toplantılar ve tez sınavları yapabilecek. Sayı sınırlaması olmadan öğrencilere Ankara'daki stüdyodan ders verilebilecek" dedi. HOCALARA İŞ İMKANI Prof. Özkul, Ankara'daki stüdyodan canlı olarak verilecek dersler ile özellikle yeni kurulan üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacının giderileceğini söyledi. Bir öğretim üyesinden aynı anda binlerce öğrencinin ders alabileceğini anlatan Özkul, böylece alanında uzmanlaşmış köklü akademisyenlerden isimlerden daha çok öğrencinin yararlanacağını belirtti. Öğrenciler elektronik sınıfların yanı sıra kampüs dışında da istedikleri an kendilerine verilecek özel şifrelerle internet üzerinden dersleri takip edebilecek. HERKESE ÜNİVERSİTE ÖSS'de kontenjanı sınırlı olan örgün eğitim bölümlerine yerleşemeyen öğrenciler, uzaktan eğitimde sınırsız kontenjandan yararlanırken, herkese üniversite kapısı açılacak. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı tarafından da desteklenen proje yaklaşık 2 milyon avroya maledilmesi bekleniyor. KAYITLAR ARŞİVLENECEK Bu arada, öğrenci ve öğretim üyeleri birbirlerine canlı yayında anlatılan derslerle ilgili soru da yöneltebilecek. Derslerin kayıtları da montajlanarak arşivlenecek. Böylece öğrenciler istediği an istedikleri dersleri tekrar izleyebilecek. İlk davetli Gül YÖK stüdyosundan ilk canlı yayın dersin Şubat ayında verilmesi planlanıyor. Üniversitelerarası Uzaktan Eğitim Video Konferans Merkezi Stüdyosu'ndan ilk canlı yayın dersi vermek üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davet edilmesi planlanıyor. Danıştay'a nezaket ziyareti YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay Başkanı Mustafa Birden'i ziyaret etti. Özcan, beraberinde YÖK üyesi Prof. Dr. Yekta Saraç ile birlikte Danıştay'a geldi. Birden'in makamında gerçekleşen ziyaret bir saate yakın sürdü.Danıştay'dan ayrılırken, ziyaret nedenine ilişkin sorusuya Özcan, 'Bu gerçekten bir nezaket ziyareti. Başka hiç bir şey yok' karşılığını verdi. Özcan, 'Görüşmenizde katsayı konusunu gündemi geldi mi?' sorusu üzerine de 'Bu tamamen bir nezaket ziyareti' yanıtını yineledi. 'Danıştay'a daha önce de ziyaret yapılmak istendiğinin ancak bunun gerçekleşmediğinin' hatırlatılması üzerine Özcan, 'O zaman da nezaket ziyareti yapacaktık. Ancak ziyaretimiz şimdi nasip oldu' dedi.

Atamada Basit Hesaplar Mı Var...

Yönetici Atama yönetmeliği yayımlanalı 4 ay geçtiği, sınavlar da gerçekleştirildiği halde sürecin başlatılmaması Düşündürüyor.
Atamalar için duyuruya çıkmak ya da atamaları yapmak için hiçbir engel bulunmamaktadır. Bu konuda Bakanlığa düşen görev İLSİS yeni adıyla MEBBİS'te modülü düzenlemektir. Bu konuya ilişkin olarak öğretmenler bölümü editörlerimizin yaptığı bir değerlendirme için için başlığa tıklayınız. Atamalar için duyuruya çıkmak ya da atamaları yapmak için hiçbir engel bulunmamaktadır. Bu konuda Bakanlığa düşen görev İLSİS yeni adıyla MEBBİS'te modülü düzenlemektir. Bu modül; düzenlenmek istendikten sonra kısa sürede hazırlanabileceği açıktır. Bazı illerimizin duyuruya çıkmasını takiben bakanlıktan gelen 08/12/2009 tarihli emre göre 23–25 Aralık 2009 tarihleri arasında ülkede bütünlük sağlamak için Antalya'da Yönetici ve Öğretmen atamadan sorumlu Şube Müdürleri ile seminer düzenleneceği açıklandı. Bu seminerin düzenlenmesi tabii ki yerinde bir karardır fakat sürecin bu kadar uzatılması düşündürücüdür. Seminer düzenlenmeden duyuruya çıkmanın bir sakıncası bulunmaktadır. Çünkü atamalardan on gün önce duyuruya çıkılacağına göre seminer döneminde duyuruya çıkılmasının bir sakıncası bulunmamaktadır. Yönetici atama ile ilgili olarak bize gelen yüzlerce mailin yanı sıra İl Milli Eğitim Müdürlüklerinden gelen bilgiler ışığında sürecin uzatılması ve atamaların yapılması noktasındaki basit hesapları sizlerle paylaşmak bu hesaplara girenleri hak, hukuk, hakkaniyet, kamu yararı ilkelerine davet etmek amacıyla bu yazıyı kaleme almayı uygun gördüğümüzü belirtmek isteriz. Bilindiği üzere yönetici atama sınavları 31 Ekim ve 01 Kasım 2009 tarihlerinde yapıldı. İtiraz süresi de itirazları değerlendirme süresi de sona erdi. Tabii ki kişi ve kurumların yargı süreci her zaman saklıdır. Hesap 1: Yönetici atamada Anadolu liseleri oyunu Fen ve Anadolu Liseleri ile diğer gözde kurumları 76.madde kapsamında dolduran bakanlığın asaleten atama yapamadığı kurumları doldurmak hesabı üzerinedir. Bilindiği gibi yönetmeliğe göre Anadolu Liselerine yönetici atamada öncelik Anadolu Lisesi öğretmenlerinindir. Yani bir Anadolu lisesine 2 kişi başvurmuşsa bunlardan biri Anadolu Lisesi öğretmeni diğer ise genel lise öğretmeni ise Genel Lise öğretmeninin puanı 100 dahi olsa daha düşük puana sahip olan Anadolu Lisesi öğretmeni yönetici olarak atanacaktır. Bu hesabı tutturabilmek için çok kısa sürede Anadolu Liselerine öğretmen ataması yapılması gerekmektedir. Bunun için süreci hızlandıran Bakanlığın yayımladığı takvime göre bakanlık en geç 19 Şubat 2009 tarihine kadar Fen, Sosyal Bilimler ve Anadolu Liselerine Öğretmen atamalarını tamamlayacaktır. Bu öğretmenler atandıktan sonra bu okullara yönetici olabileceklerdir. Yönetmelikte bu yönde hüküm bulunmadığı halde bakanlıkça yayımlanan görüşe göre bu durumdaki öğretmenlerin atanmalarına olanak verilmiştir. Yani bir gün dahi Anadolu Lisesinde öğretmen olduğunuzda emre göre bu okullara öncelikli olarak atanmanız mümkündür. Konuyu daha önce Öğretmen olarak atanan eski yöneticiler hakkında yanlış görüş yazısı başlığıyla ele almıştık. Öğrencilerin bir dersten başarılı olabilmeleri için İlköğretimde dahi en az 45 puan almaları gerekirken Anadolu Lisesi sınavlarında başarı puanının 40 olarak belirlenmesi de ayrı bir muamma olmaktan öteye eğitim adına utanılacak bir durumdur. Bu konuyu daha detaylı olarak yeniden ele alacağımızı belirttikten sonra konumuza devam edelim. Hesap 2: Ödüller Bilindiği gibi 2009 yılı Aylıkla ödüllerle ilgili işlemler henüz sonuçlanmıştır. Bu ödüllerin nasıl dağıtıldığını defalarca ele almıştık. Aylıkla ödülün aynı kişiye 3 yılda 3 kez üst üste verildiğine şahit olmuştuk. Yönetici adaylarından en muhteremlerinin bu puanları eksik kalmış ise bu eksikliği tamamlamak adına sürecin tamamlanmasını beklemek gerektiğinden atam süreci süreç başlatılamamıştır. Aynı durum Teşekkür ve Takdir Belgelerinde yaşanmaktadır. 24/04/2008 tarihli yönetmelikle başlayan ödül furyası 13/08/2009 yönetmeliğindeki küçük ayrıntı nedeniyle şekil değiştirmiştir. Daha önce İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine birkaç Teşekkür yazdıranlar şimdi yönetmelik maddesi gereği Kaymakamlıklardan aldıkları Takdir Belgelerinin yanına yine Kaymakamlık makamından bir Teşekkür Belgesi ekleme telaşına düşmüşlerdir. Hesap 3: Bazı kurumları nasıl duyurmayız? Yönetmelik maddesi; “Yöneticilikleri boş olan eğitim kurumları için duyuru MADDE 32 – (1) Eğitim kurumu yöneticilikleri için yapılacak duyurularda yöneticiliği boş olan tüm eğitim kurumları için bu Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sıralama esas alınarak duyuru yapılır.” Şeklinde olduğu halde halen bazı vekil yöneticileri sahiplenmek adına bazı kurumları duyurmamanın uğraşı söz konusudur. Bunu biz söylemiyoruz bizzat bir İl Milli Eğitim Müdürünün ağzından “yok yönetmelik bu konuda yetki veriyor, bazı kurumlar duyurulmayabilir işte bu konuları konuşmak için 23–25 Aralık'ta seminer yapılacak” sözlerine hayretle şahit olduk. Hesap 4: Bu işi biraz daha ileri atalım. Yönetmeliği yayınladık, sınavı da yaptık kamuoyu biraz olsun rahatladı. Atamaları sürüncemede bırakma yöntemi uygulanarak sınav geçerliliğinin sona erdirilmesi yöntemi. Bilindiği gibi sınava dayalı atamalar Mayıs ayına kadar tamamlanmazsa süreç tıkanacaktır. Çünkü Mayıs ayında İsteğe Bağlı Yer değiştirmeler söz konusudur. Sınava dayalı atamalar yapılamadığı taktirde sınav kazanan adaylar yargı yoluna başvurabilecekler ve haklarını arayabileceklerdir. Bu da tabii ki Rotasyonu da etkileyecek ve yönetici atamada “Durmak yok vekalete devam” stratejisi uygulamada kalacaktır. Hesap 4'e pek ihtimal vermediğimizi belirtirken yukarıda yazılı hesapların hiçbirinin gerçekleşmemesi için sürecin dikkatle ve özenle yönetilmesi atamaların bir an önce yapılmasının sağlanması kamuoyunun beklentisidir. Bunun için yarıyıl tatili başında müdürlerin, yarıyıl tatili sonuna doğru da müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarının göreve başlatılması en uygun uygulama olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi atama sürecinde duyuru dâhil her türlü işlemin şeffaflık ilkesine uygun olarak yapılması, başvuruların ülke genelinde aynı anda alınması, başvurunun bittiği gün İl MEM web sitelerinde adayların Ek–2 Puanları, Sınav puanları ve Tercihlerinin yayımlanmasının yerinde olacağına ilişkin düşüncelerimizi tekrar ediyoruz.