28 Mayıs 2009 Perşembe

Yabancı Okullarda Geri Sayım

Yabancı özel okullara öğrenci seçecek sınav pazar günü yapılacak.
window.google_render_ad();
Sınava 18 bin 500 öğrenci katılacak Yabancı özel okullara öğrenci seçecek sınav için geri sayım başladı. İstanbul, İzmir ve İçel illerinde faaliyet gösteren özel yabancı ortaöğretim okulları, öğrencilerini Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak sınavla alacaklar.
Pazar günü yapılacak sınava 18 bin 500 öğrenci katılacak. Soruların yüzde 70'i 8. sınıf, yüzde 30'u 7. sınıf kazanımlarından olacak. 120 dakika sürecek sınavda, 25 Türkçe, 25 matematik, 20 soru fen bilgisi, 20 sosyal bilgiler, 10 dil öğrenme yeteneği soruları yer alacak. Sınav İstanbul'da yalnızca Tuzla ve Beylikdüzü bölgesindeki okullarda yapılacağı için özellikle bu merkezlere uzak oturan adayların sabahın erken saatlerinde yola çıkması gerekiyor. Geçen yıl 14 ilde bulunan Türk ve yabancı 92 özel okul için 19 bin 934 aday başvuru yapmıştı. Bu yıl ise 3 ilde bulunan 14 yabancı özel okul için 18 bin 500 aday başvurdu. SÜREKLİ SAATİNİZE BAKMAYIN - Sınav sorularını çözmeye alıştığınız tarzda başlayın. Sınava hazırlık sürecinde deneme sınavlarında soruları nasıl bir sırayla çözüyorsanız aynı yöntemi kullanmanız başarınızı artıracaktır. - Sınavda zamana karşı yarıştığınızı aklınızdan çıkarmayın. Ancak zamanlama yaparken sürekli saate bakmayın, bölüm aralarında saatinizi kontrol edin. - Çözemediğiniz soruların yanına soru işareti koyarak bu soruları geçin. Yapamadığınız soruların başına kırmızı kalemle işaret koyabilirsiniz. Bu sizin algınızı güçlendirecektir. - Soru köklerindeki verilerin tümünü okuyun. Parantez içindeki ifadelere dikkat edin. Altı çizili ve olumsuz ifadelere (çıkarılamaz, söylenemez, değildir, yoktur vb.) dikkat edin. Mutlaka bu ifadelerin altını çizerek okuyun. - Soruların hepsini okuyun. Çünkü çözmekte zorlanmayacağınız veya okul hayatınızın herhangi bir anında beyninize yerleşmiş bir bilgi ummadığınız bir soruyu çözmenize yardım edebilir. - Seçeneklerin de hepsini okuyun. Çeldiriciler doğru cevaba çok benzer, unutmayın. - Sözel sorular da dahil olmak üzere bütün soruları kalem kullanarak çözün. Kalem kullanırsanız dikkat ve algı düzeyiniz çok yükselecek, hata yapma olasılığınız azalacaktır. - İşlemlerinizi düzgün yazarak yapın, sağlama yapın. Özellikle öğrenciler basit dört işlemlerde bariz hatalar yapıyor. - Bulduğunuz ve doğruluğundan emin olduğunuz cevapları cevap kağıdına biriktirmeden, hemen düzgün ve doğru şekilde işaretleyin. Toplu işaretlemeden kaçının. Cevaplarınızı optik formaya ya tek tek ya da sayfa sayfa geçirin. - Sınav süresini, sonuna kadar ve en iyi şekilde değerlendirin. Sınavdan erken çıkmanın bir getirisi olmadığını unutmayın. - Son kontrolü yaparken kalemi bırakın çünkü kalem size yüzde yüz emin olmadığınız cevaplarınızı değiştirme baskısı yapabilir. - İlk verdiğiniz cevabın kesinlikle yanlış olduğundan emin değilseniz cevapları değiştirmeyin.

İlkokullara Cep Yasaklanıyor

Fransa’da cep telefonlarının sağlığa etkilerini inceleyen Sağlık Bakanlığı ilkokullarda cep telefonunu yasaklama kararı aldı.

Cep telefonu şirketlerinin çocuklar için sadece mesaj gönderen özel telefonlar üretmeleri zorunlu hale getiriliyor. Sağlık Bakanı Rosalyne Bachelot, cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik radyasyonun çocuk beynine verebileceği zararı önlemek için bir dizi kararlar aldıklarını ve sadece kulaklıkla çalışan cep telefonu üretimi yapılmasını talep edileceğini söyledi. Üç şehirde başlatılan pilot bir uygulama kapsamında da baz istasyonlarının yaydığı radyasyonun azaltılması için girişimler başlatıldı. Cep telefonu gibi kablosuz internetin de zararlı olabileceğinin belirlenmesinin ardından ülkedeki tüm kütüphanelerde kablosuz internet ağlarının kaldırılmasına karar verildi. Kararlar, cep telefonları ve kablosuz internetin çevreye yaydığı radyasyon konusunda yürütülen 6 haftalık bir çalışma sonucunda alındı. Bachelot, gelecek eylül ayına kadar hükümetin bu konuda çıkarılması gereken yasaları meclise getireceğini açıkladı. Cep telefonu ve kablosuz internetin yaydığı rasyasyonun özellikle çocuklarda baş ağrısı, uykusuzluk, yorgunluk ve kanser riski artışına yol açtığı tespit edildi. Fransa'da cep telefonu karşıtı yüzlerce dernek ve kampanya grubu, 14 yaşında altındaki çocuklara cep telefonunun yasaklanmasını talep ediyor. Ülke şu anda cep telefonlarının yalnızca sınıflarda kullanılması yasak. Öte yandan eylül ayında baz istasyonlarına karşı alınan önlemlerin de genişletilmesi söz konusu. Hükümet şimdiye dek baz istasyonlarının insan sağlığına olumsuz bir etkisi olduğunu gösteren bir araştırma bulunmadığı için bu konuda hareke geçmiyordu. Ancak geçen şubatta bir mahkeme, Lyon yakınlarındaki bir köyde bulunan üç baz istasyonunun çevredeki ailelerin sağlıkları konusunda endişe yarattığı için kaldırılması kararını aldı. Baz istasyonlarının okul, hastane ve evlerin çevrelerinden kaldırılması talep ediliyor.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Türk Bayrağı'nı Yakmak İstedi

Aydın'ın Nazilli ilçesinde ilköğretim okulu bahçesindeki Türk Bayrağı'nı yakmaya çalışan kişi, tutuklandı.

Beş Eylül İlköğretim Okuluna giren 25 yaşındaki A.E, bahçedeki Türk Bayrağı'nı gönderden indirerek yakmak istedi. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, A.E'yi gözaltına aldı. Zanlı, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

26 Mayıs 2009 Salı

Kuleli Askeri Lisesi’nde Feci Ölüm

Kuleli Askeri Lisesi’n-de, bir öğrenci kuleden düşerek can verdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en köklü okulları arasında yer alan ve yıllardır harp okullarına subay adayı yetiştiren Kuleli Askeri Lisesi'n-de, bir öğrenci kuleden düşerek can verdi. Büyük üzüntü yaratan olay, 7 Mayıs Perşembe günü meydana geldi. Hazırlık sınıfında okuyan ve ismi açıklanmayan bir öğrenci, gece yarısı kulelerden birine çıktı. Kapıları kilitli olan kulenin tepesine doğru, kilitleri tek tek açarak çıkan öğrenci, bir anda dengesini kaybederek aşağıya düştü. Askeri savcı araştırıyor Uzun süre düştüğü yerde yatan genci nöbetçi askerler fark etti. Ambulansla hemen Haydarpaşa GATA Hastanesi'ne götürülen öğrenci, yolda hayatını kaybetti. Kazadan sonra, 1. Ordu Komutanlığı'ndan üst düzey askeri yetkililerin okula geldiği ve olay hakkında bilgi aldığı öğrenildi. Kuleden düşerek can veren öğrencinin cenazesi ertesi gün ailesi tarafından alınıp toprağa verildi. Askeri yetkililerin bilgi vermekten kaçındığı olay için askeri savcılık soruşturma açtı. Kaza ile ilgili 3 iddia Üzücü olayla ilgili çeşitli iddialar gündemde. İlk iddiaya göre genç lise öğrencisi, sigara içmek için kuleye çıktı ve dengesini kaybederek düştü. Diğer iddiaya göre ise üst sınıf öğrencileri, yeni gelenleri cesaret sınavına tabi tutuyordu. Okuldaki dev kuleye çıkarılan yeni öğrenciler, buradan aşağıya işetiliyordu. Bu cesaret sınavında da bu üzücü olay meydana geldi. Son iddia ise okula uyum sağlayamayan ve ayrılmayı düşünen öğrenci, arkadaşlarıyla veda fotoğrafı çektirmek için yukarı çıktığı sırada aşağı düştü.

Mucid Öğrencilerden Mütiş İcad

3 Ay içerisinde hayallerindeki Bilgisayar masasını Oluşturdular.

Gemerek Şehit Ahmet Karahan Endüstüri Meslek Lisesi öğrencileri Bekir Ağababa ve Suat Günaydın. Bilma adı verdikleri proje tabanlı beceri yarışmasında.Türkiye 2.liği kazandı.Bakanlar kurulunda bulunan monütörlerden esinlenerek projeye başlayan gençler.3 Ay içerisinde 130 YTL maliyetle hayallerindeki bilgisayar masasını oluşturdular.

Çocukları Sınav Stresi Sardı

İlköğretim 6, 7 ve 8. sınıfların katıldığı sınavların öğrenciler üzerindeki etkisi konusunda en ilginç örneklerden birini Deniz ailesi yaşıyor.

Eğitimci anne ve babanın 6'ncı sınıfa giden kızları Betül, sınava az bir süre kala okul-dershane yükünü kaldıramayınca evde eylem başlattı. Yemek yememe ve ders yavaşlatmayla başlayan eylem greve dönüşürken, sorun aile meclisinde çözüldü. Çocuğu ilköğretimi bitiren her ailenin artık her yılı bir sınav yılı gibi geçiyor. Önce SBS, sonra ÖSS... Hele bir de ailede yaşları birbirine yakın çocuklar varsa... Okul-dershane-ev üçgeninde ders-sınav-test-deneme sarhoşuna dönen çocukların bazen pilleri bitebiliyor ve bu maratona isyan bayrağı çekebiliyor. Dersaneler öğrencilere önemli katkılar sağlıyor. Çocukları sınavlara ve hayata hazırlıyor. Ama stresli süreç çocukların da nefes almaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Anne-baba öğretmen olan Deniz ailesinin son dört yılı adeta bir sınav maratonuyla geçmiş. İbrahim 10., Elif 9., Betül 6. sınıfta okurken, Nihal de bu yıl ilkokul 1'inci sınıfa başlayacak. SBS hazırlık sürecinin artık 6'ncı sınıftan başlıyor olması evin havasını tamamen sınav odaklı hale getirmiş. Ağabeyi İbrahim, ablası Elif gibi bu yıl yarışa 6'ncı sınıftan katılan Betül, zaten üç yıldır yaşadığı sınav stresine dayanamamış. 3 yıldır "Sessiz ol, abinin OKS'si var.", "Ablanı rahatsız etme, OKS'ye girecek." sözleri bu yıl "Ders çalış SBS var." stresine dönüşmüş. Sınıf arkadaşlarına göre bir yaş küçük olan Betül, özel bir okula gidiyor. Babası onu sezon başında da hafta sonları için bir dershaneye yazdırır. Bütün günü okulda geçen Betül'ün hafta sonu da dershane serüveni vardır. Hem okula hem dershaneye servisle gitmekte, her gün İstanbul trafiğinde birkaç saati geçmektedir. Bu da minik Betül'ü fazlasıyla yıpratmaktadır. Okulda 40, dershanede ise 15-20 saat ders görür. Okuldaki imtihanlar, dershanedeki tekrarlar, denemeler, check-uplar, tomografiler, MR'lar bitecek gibi değildir! Biri biter, diğeri başlar. Ve bu üç yıl da devam edecektir üstelik. Öğretmenlerini çok seven Betül, bütün derslerini ihmal etmemeye çalışmakta, okul ve dershaneden verilen ödevleri yapmadan asla gitmeye yanaşmamaktadır. Sene başından beri ailesini kırmamak ve güzel bir okul kazanmak için gösterdiği gayreti birkaç isyan hareketi sergilese de devam ettirmeye çalışır. Ama geçen hafta film kopar, artık mızrak çuvala sığmaz. Bir haftalık programa okul ve dershane programı sığmaz hale gelir ve bir şeyler aksamaya başlar. Ya Betül'ün uykusu ya yemek saatleri ya da ödevleri sorun olur. Bütün bu yükün altından kalkamayan Betül, bu gidişe 'yeter!' diyerek greve gider ve evde 'ders yavaşlatma eylemi' başlatır! Önce çok az yemek yiyerek ve bazı öğünler yemeyerek ailesine mesaj vermeye çalışır; ama aile mesajı çok iyi algılamaz. Üzülen Betül, grevde son ve en etkili aşamaya geçer: "Dershaneye gitmiyorum!" Bu çok etkili olur ve çözüm için aile meclisi toplanır. Bu grevi sonlandırmak veya uzlaşarak tatlıya bağlamak için herkes söz alır. Baba son bir ayı aynı şekilde geçirmesini, son bir ayın önemli olduğunu belirtir ve dershaneye devam etmesinin iyi olacağını vurgular. Ancak baba ısrarcı olamaz; çünkü bu seferki eylem çok ciddi sonuçlara gebedir. Sonra evin küçük kızı Nihal söz alır. Ablasının dershaneye devam etmesini, böylelikle aynı odayı kullandıkları için cumartesi-pazar odayı yalnız başına kullanabileceğini düşünür! Ayrıca stresli olduğu için evde kendisine sataştığını ve rahatsız ettiğini düşünerek ablasının dershaneye devam etmesi gerektiği yönünde oy kullanır. DERSANELER GEREKLİ Grev toplantısında annenin sert savunmasından sonra yalnız kalan ve lokavt hakkı buharlaşan baba ve küçük kardeş de sonunda Betül'den yana oy kullanarak 6'ya karşı sıfır oyla, Betül'ün ve tüm çocukların, çocukluklarını yaşamaları gerektiğine, çocukların çocuk olduğunun unutulmayacağına, aileleriyle beraber nitelikli beraberliklere, vakit geçirmelere ihtiyacı olduğuna, kendileriyle ilgili kararlarda mutlaka kendilerinin fikirlerinin de ağırlıklı olmasına oy ve vicdan birliğiyle karar verilir. Betül, bu sınav maratonunun belki de en zahmetli koşucularındandı. Onun hikâyesi sadece en az onun kadar "zor koşucuları" da ilgilendiriyor. Betül'ün okul dersleri gayet iyi, üstelik sıkıştığında yardım edebilecek ağabeyi, ablası ve her ikisi de öğretmen olan anne-babası var. Dershaneden vazgeçmekle elde duran bu şans doğal olarak birçok Betül için geçerli değil. Bu yüzden dershane kapısı bir fırsat olarak öğrenciler için sürekli açık duracak. Anne: 2018'e kadar hafta sonu birlikte olamayacağız Öğretmen olan anne Emine Hanım, aile toplantısında söz alarak, haftalık 60 saatlik yükü Betül ya da onun yaşıtı bir çocuğun kaldıramayacağını, İstanbul gibi stresli ve yoğun bir şehirde yaşamanın çocuklar üzerinde ayrıca bir yük oluşturduğunu belirtir. Çocukları yoran en önemli şeyin hem okula hem de dershaneye servisle gitmek mecburiyeti olduğunu ifade eden anne, hiçbir şey yapmadan arabada otursalar bile motor titreşiminin beyni yorduğunu vurgular ve ekler: "Betül haftanın 7 günü servis yolculuğu yapıyor." Anne Emine Hanım, haftalık 60 saatlik okul-dershane dersleri, ev ödevleri ve sorumluluklarla beraber bu yükün 100 saati geçtiğini belirterek bu yükün kolay kolay kaldırılamayacağını anlatır. Bu durumda kızının ya uykudan ya da diğerlerinden fedakârlık yapması gerektiğini ifade eden anne, kızının dershaneyi bırakması yönünde ısrarla oy kullanır. Ayrıca anne evlerinde beş yüze yakın kitap olduğunu, bunların yüz tanesinin SBS-OKS-ÖSS kitabı olduğunu belirterek, evlerde bir sınav kütüphanesi oluştuğunu, bunun da maalesef kitap okumayı zayıflattığını düşünür. Son dört yıldır tüm çocuklarının birlikte olduğu bir cumartesi-pazar geçiremediklerini, hafta sonu asla "ailecek" bir program yapamadıklarını; böyle giderse 2018'e kadar ortak cumartesi-pazar kullanamayacaklarını belirtir. BETÜL: TESTLERDEN NEFRET EDİYORUM Grevci Betül, fizik kuralları içinde artık bu yükü kaldıramadığını, 3 yıldır evinde sınav stresi yaşadığını, kendisinin de 3 yıl daha sınav stresi altında olacağını, bu yükün kesinlikle hafifletilmesi gerektiğini savunur. Sınavlar-stres-trafik-ödevler, uykusuzluk sarmalından bıktığını; oysa kitap okumayı çok sevdiğini, daha çok kitap okumaya vakit ayırmak istediğini, 'Aşağıdakilerden, yukarıdakilerden değildir, olamaz, çıkarılamaz, hepsi, hiçbiri, değinilmemiştir' gibi kelimelerden tiksindiğini ifade eder. Evin ablası olan Elif, kendisinin bir yıl sınav hazırlığı yaptığını ve geçen yıl OKS'ye girdiğini, 3 yıl üst üste Betül için çok yoğun olacağını, kararın Betül'e bırakılması gerektiğini ve dershaneyi bırakmasının daha iyi olacağını savunur. Ağabey İbrahim de aynı şekilde 2007'de OKS'ye girdiği için 3 yıl üst üste zor olacağını, kardeşinin okul ile birlikte dershaneye gitmesine gerek olmadığını söyler.

Sivil Havacılık Öğrencileri Uçuşta

Nevşehir'deki Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği bölümü öğrencileri, ilk kez uçuş heyecanı yaşadı.

Nevşehir'in Ürgüp İlçesi Mustafapaşa Beldesi'nde üniversiteleşme sürecini sürdüren Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği bölümü öğrencileri, ilk kez uçtu. Öğrenciler, Kapadokya Havalimanı uçuş pistinde Türkiye'nin öğretmen pilot TopAir Uçuş Okulu sahibi Murat Öztürk yönetiminde 2 yıl devam ettirdikleri eğitimlerinde ilk kez pilot koltuğuna oturarak yaklaşık 4'er dakikalık bölümler halinde bölge semalarında uçmanın keyfini ve heyecanı yaşadı. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu'nun 'Bahar Şenlikleri' kapsamında düzenlenen ve 50 öğrencinin katıldığı uçuşu gerçekleştiren TopAir Uçuş Okulu sahibi Murat Öztürk öğrencilerin uçuş meraklarını gidermek amacıyla uçuş gerçekleştirdiklerini söyledi. Öztürk, “Bölgedeki öğrencilerin uçuş meraklarını gidermek ve uçuşun güzelliklerini göstermek amacıyla organizasyonu yaptık. 2 günde 50 öğrenciyi uçurduk. İstanbul'dan 10 uçak daha gelecekti, ancak meteorolojik koşullardan dolayı gelemedi. Böyle güzel bölgede arkadaşlarımıza havacılığı tanıtmak istiyoruz” dedi. Kapadokya Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği Bölüm Başkanı Dilek Çelik, öğrencilere uçuş heyecanını yaşatmayı amaçladıklarını söyledi. Çelik, “50 öğrencimiz 3'er kişi olarak Kapadokya semalarında uçtu. Havacılık sektörünün her alanında çalışacak öğrencilerimizin hava tarafını da görmesini amaçladık” diye konuştu. Uçuşa katılan öğrenciler, ilk kez pilot kabininde olmanın keyfini yaşadıklarını söyledi. Öğrenciler, “Bizim için tecrübe oldu. Uçuşta kendimizi ayrı bir dünyada gibi hissettik. İlk kez pilot kabininde uçuşun heyecanı yaşadık. Bu heyecanı herkesin yaşamasını isteriz. Uçuşa meraklı gençleri okulumuza davet ediyoruz” diye konuştu.

22 Mayıs 2009 Cuma

Öğrencilerin Borçları Hesaplansın

Yaşar Tüzün, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcunun yeniden hesaplanmasını önerdi.

CHP Milletvekili Yaşar Tüzün, TBMM'ye sunduğu kanun teklifi ile Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcunun yeniden hesaplanmasını önerdi. Kanun teklifine göre, öğrencinin kredi borcu, öğrenim süresinin bitimi veya kredinin kesildiği tarihe kadar faiz uygulanmadan tespit edilecek. Kredinin kesildiği tarihten, ödemenin başladığı tarihe kadar da TÜİK'in ilan ettiği TÜFE artışlarının yarısı uygulanacak. Kredi borcunun ödenmesi ise borçlunun Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilişkilendirilmesinden sonra başlayacak. Borçlu, borcunu kredi aldığı sürenin yarısı kadar sürede ve aylık dönemler halinde ödeyecek.

'Akran Danışmanlığı' Projesi

Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü "Akran Danışmanlığı" adlı projeyle okuldaki şiddet ve madde bağımlılığını önlemeyi başardı.

'Öğrenciden öğrenciye dayanışma' programı olarak nitelendirilen proje kapsamında öğrencilerin rehber öğretmen ve okul idarecileri ile paylaşamadığı sorunlarını kendi arkadaşıyla paylaşması sağlandı. Proje, öğrenciler arasındaki tüm gelişmelerden haberdar olan Milli Eğitime olumsuz gelişmelere karşı önceden tedbir alma imkanı da verdi. 2008-2009 eğitim öğretim yılı başında uygulamaya başlanan 'Akran danışmanlığı projesi' çerçevesinde 30 lisede başarılı, iletişimi kuvvetli, anlama ve ikna kabiliyeti yüksek herkesin arkadaş olmak istediği gönüllü öğrenciler belirlendi. 4 ay boyunca bu öğrencilere konunun uzmanları tarafından şiddet, madde bağımlılığı, aile içi iletişim, çok kültürlülük, meslekî eğitim, okul idare, okul öğrenci ve okul aile iletişimi konularında eğitim verildi. Eğitim alan öğrenciler kendi okullarında sorunu olduğunu hissettikleri öğrencilerle konuşup sıkıntılarına çözüm üretti. Ciddi, halledilemeyen büyük sorunların ise okul idaresiyle paylaşılarak çözüm yoluna gidildi. Projenin uygulandığı okullarda şiddet içerikli bir olay yaşanmadı. Sakarya Milli Eğitim Müdürü Murat Yazıcı, projenin 30 okulda uygulandığını ve başarılı sonuçlar aldıklarını söyledi. Öğrencilerin rehber öğretmen ve okul idaresi ile paylaşmaktan çekindiği sorunları rahatlıkla Akran Projesi eğitimi almış öğrenciyle paylaştığını belirterek, "Öğrencinin halinden en iyi öğrenci anlar. Biz bu sebeple Akran Projesi'ne aynı zamanda öğrenciden öğrenciye dayanışma programı diyoruz." dedi. Proje içerisinde yer alan öğrencilerin gerçekten okulun takdir edilen, sosyal yönü kuvvetli, arkadaşlarıyla iletişimi çok iyi olan öğrenciler olduğunu kaydeden Yazıcı şu bilgileri verdi: "Öğrencilerimiz aldıkları eğitimle çözüm önerileri de sundu. Bu proje sayesinde okullarda şiddet ve kötü alışkanlıkların büyük ölçüde önüne geçildi. Gelecek eğitim yılında projenin daha da yaygınlaşması için çalışmalar yapacağız. Bu proje ile okul idaresi, öğretmenlerin fark edemediği sorunları fark etme imkanı buldu." Gerginlikleri şiddete dönüşmeden çözdük Akran Projesi içerisinde yer alan Ali Dilmen Anadolu Lisesi öğrencisi Ali Taşvuran, çok iyi bir eğitim aldıklarını belirterek şunları söyledi: "Bu proje içerisinde yer almaktan çok mutluyum. Okulumuzda öğrenciler arasındaki gerginlikleri uzlaşmayla şiddete dönüşmeden çözümlüyoruz. Zararlı alışkanlıkları olan arkadaşlarımızı gördüğümüzde kendisine ne kadar büyük bir kötülük yaptığını anlatıyor, uzman yardımı almasını sağlıyoruz." Kız lisesi öğrencisi Şeymanur Köklükaya ise proje ile öğrencinin de okul yönetimine ciddi bir şekilde dahil edildiğini ifade ederek, "Bugüne kadar çok sayıda akranım benimle sorununu paylaştı. Aslında öğrencilerin konuşarak halledilmeyecek meseleleri yok. Ancak bütün öğrenciler okul idaresi ile konuşmaktan çekiniyor. Bir manada biz onlara aracı oluyoruz." diye konuştu. Anadolu imam hatip lisesi öğrencisi Süleyman Baş da projede yer almakla arkadaşlarına yardımcı olmanın yanında hayatta önemli deneyimler kazanma imkanı da bulduğunu kaydetti.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Üniversitelerin Kontenjanlarını Belirlenecek...

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulu, üniversite kontenjanlarını görüşmek üzere yarın toplanacak.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında yapılacak toplantıda Niğde Üniversitesi'ne rektör seçimi yapılacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderilmek üzere üç isim belirlenecek. Toplantıda ayrıca, üniversite kontenjanları ele alınacak.

Mavi Önlüğe Devam...

İlköğretim ve lise öğrencilerinin kıyafetlerini değiştirip mavi önlüğü kaldırmayı planlayan Milli Eğitim Bakanlığı, bu kararını 'ileri bir tarihe' erteledi.

Bakanlık 9 Eylül 2008'de 2009-2010 eğitim-öğretim yılından itibaren mavi önlük zorunluluğunun kaldırılacağını duyurmuş, hazırladığı alternatif modelleri kamuoyuna sunmuştu. Öğrencilerin penye ve tişört giyebileceği 4 alternatifli kıyafet modeli için anket düzenleyen bakanlık, içlerinden birinin öğrenci kıyafeti olacağını belirtmişti. Ancak tekstil sektörünün ekonomik kriz sebebiyle zor durumda kalması bakanlığı bu kararından vazgeçirdi. Tekstil sektörü temsilcileriyle görüşen bakanlık yetkilileri, 'stokta bekleyen ürünler tüketilinceye kadar mevcut kıyafetlere devam edilmesine' karar verdi. Kıyafet değişikliği ile ilgili geçen sene yapılan açıklamada, önlüğün kaldırılması ile kıyafet serbestisi getirilmediği vurgulanarak, "Okullarımızdaki tertip, düzen ve disiplinden vazgeçilmeyecektir. Bununla okul disiplini içerisinde öğrencilerimizin rahat edebilecekleri kıyafetlerin belirlenmesi amaçlanmıştır." denilmişti. ÖĞRENCİLER TİŞÖRT GİYECEKTİ Kız ve erkek öğrenciler için bahar ve kış aylarına göre detaylı bir şekilde hazırlanan modellerde öğrencilere gömlek yerine tişört veya penye giyme imkanı veriliyordu. Eski yıllarda kız öğrencilerin kullandığı altlı üstlü tek elbise olan jile de modeller içinde yer alıyordu. Kız öğrenciler için pantolonun da bulunduğu modellerde, polar mont gibi normal zamanda da rahatlıkla giyilebilecek kıyafetler yer alıyordu. Üst kıyafetlerde özel veya bazı devlet okullarındaki gibi okul arması bulunması zorunluluğu getiriliyordu.

19 Mayıs 2009 Salı

Yüksek Lisanslılara Burs Verecek

Özyeğin Üniversitesi, dünyanın sayılı üniversitelerinden ABD Michigan Üniversitesi ile İşletme Yönetimi Yüksek Lisansı (MBA) anlaşması yaptı.

İki yıl önce öğretime başlayan üniversite, bu yıl açtığı MBA programıyla yıllardır benzer programlar uygulayan Koç, Sabancı ve Bilkent üniversiteleriyle rekabete başladı. Türkiye'de ilk kez yüksek lisans programında gece bölümü ve kısmi zamanlı (part time) uygulamayı başlatan üniversite, işsiz kalan veya mesleğinde sıçrama yapmak isteyen girişimci yöneticiler yetiştirmeyi amaçlıyor. Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut, dünyanın her tarafında kriz durumlarında yüksek lisans programlarına ilginin arttığına dikkat çekerek, "Zaten iş sıkıntısının yaşandığı böyle dönemlerde yöneticilik yapmak isteyenler iki yılda kendini yeniler veya sıçrama yapmak isteyenler için bir fırsat olur." dedi. İş dünyasıyla doğrudan ilişkili 22 öğretim üyesi ile İşletme Fakültesi'nde eğitim-öğretim yaptıklarını anlatan Prof. Erhan Erkut, fakültedeki 18 hocanın bir yıl içinde 150'nin üzerinde buluş ve patente imza attığını kaydetti. Bütün dünyada MBA programlarının burssuz olmasına rağmen Özyeğin Üniversitesi'nin girişimci ve başarılı işadamlarına burs ve kredi imkânı sağladığını ifade eden Erkut, şöyle konuştu: "Biz kriz dönemini fırsata çevirmek istiyoruz. Kalitesine göre bizde herkes yüzde 25 ile yüzde 100 arasında burs alabilir. Ayrıca Finansbank ile anlaşmamız var. 14 bin liraya kadar iki yıl geri ödemesiz kredi verebiliyoruz. Şirketlerle ikili görüşmeler yapıp yöneticilerinin yetişmesine katkı yapmalarını istiyoruz. Bugün ABD'de şirketler yöneticilerinin en az yarı parasını vererek master yaptırıyor. Sonra da o şahısla kontrat imzalayarak 3-5 yıl kendi şirketlerine bağlı kalmalarını istiyorlar. Bu, insan kaynağına yatırımdır." Türkiye'de benzer uygulamaların yaygın olmadığını ifade eden Rektör Erkut, hazırladıkları programla şirketlerin kendi personeline yatırım yapmasına yardımcı olacaklarını kaydetti. Prof. Dr. Erkut, Türkiye'de şirketler üzerinde yaptıkları bir araştırmada yöneticilerinin çoğunun mühendis kökenli olduğunun ortaya çıktığına işaret ederek, bu sebeple yöneticilerin muhasebe, finans ve ekonomi konularına yabancılık çektiklerini ifade etti. Erkut, işletme masterının bu açığı da kapatacak bir program olacağını söyledi. Özyeğin Üniversitesi İşletme Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Celal Aksu da MBA konusunda Türkiye'de olmayan pek çok yenilik getirdiklerini kaydetti. Michigan Üniversitesi'yle yaptıkları anlaşma çerçevesinde MBA alanında öğrenci değişim programı uygulayabileceklerini vurgulayan Aksu, ayrıca uluslararası şirketlerle yaptıkları anlaşmalar çerçevesinde Türkiye'de ilk kez yüksek lisans öğrencilerine yurtdışında staj imkanı sunacaklarını açıkladı. Sabancı'da 23 bin lira, Koç'ta 30 bin lira, Bilkent'te 16 bin 900 lira olan MBA programı Özyeğin Üniversitesi'nde 28 bin lira olarak belirlendi.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Derste Motivasyon Artırma Arayışı

Jale Tezer Koleji, anaokulu ve ilköğretimde “çift” öğretmenli sınıf eğitim sistemi ile motivasyonu artırmayı amaçlıyor.

Jale Tezer Koleji, Ankara'da ilk defa uygulanan bir sınıfta 2 öğretmen uygulaması ile başarıyı ve motivasyonu artırma arayışında. Jale Tezer Koleji'nde çift öğretmenli sistemde bir öğretmen dersi anlatırken diğer öğretmenin dikkati dağılan öğrencilerle ilgilenerek onların derse motive olmalarını sağlaması amaçlanıyor. Kolej yönetimi yaptığı açıklamada, çift öğretmen uygulamasının birebir iletişim, birebir ilgi anlamında öğrenci öğretmen iletişimin artıran bir yöntem olması sebebiyle Jale Tezer Koleji olarak anaokul ve ilköğretimde çok önem verilen bir uygulama olduğunu söyledi.

Çantada 'Barbie Yerine Keloğlan'

Okul çantası, araç ve gereçlerinde kullanılan yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürler yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan figürleri kullanılacak.

Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü, öğrencilerin okul çantası, araç ve gereçlerinde kullanılan yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürler yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan gibi Türk milli kahramanların figür ve resimlerinin kullanılması için çalışma yaptı. İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan, son yıllarda öğrencilerin okul araç ve gereçlerinde yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürlerin kullanımında artış olduğuna işaret ederek, "neredeyse müstehcenliğe yakın resimlerin çocukları hayal dünyasında gezdirdiğini, gerçeklerden kopardığını" söyledi. Batı'nın kendi değerlerine uygun ürettiği hayali kahramanların Türk kültürünü istila etmesine izin verilmemesi gerektiğini ifade eden Ceylan, şöyle konuştu: "Bu konuda sivil toplum örgütleri, öğretmenler ve ailelerden çok sayıda şikayet aldık. Öğrenciler genellikle çizgi film karakteri olan hayali kahramanlar aracılığıyla kültür istilasına maruz kalıyor. Bu sorunu çözmek için çeşitli girişimler yaptık. Söz konusu resim ve figürlerin bulunduğu okul araç ve gereçlerini yasakladık. Ancak, yasak kesin çözüm olmadı. Bunun üzerine çocuklara milli kültürü ve milli kahramanları sevdirecek projeler geliştirdik." Öğrenci çantalarında Atatürk, Türk Bayrağı, Yunus Emre, takım armaları görmek istediklerini anlatan İbrahim Ceylan, "Eskişehir Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü ve Meslek Lisesi öğretmeni Bala Arı, milli kahramanları Eskişehirspor renkleri ile tasarladı. Biz Milli Eğitim Müdürlüğüyüz. Her şeyimizin milli olması gerekiyor" dedi. Ceylan, ilk olarak Eskişehirspor forması ve kramponu giyen Nasreddin Hoca ve Keloğlan tasarladıklarını belirterek, üretim aşamasında Yunus Emre, Mevlana ve diğer milli kahramanlara da yer vereceklerini bildirdi. Tanıtım amaçlı basılan ürünlerin çok beğenildiğini ifade eden Ceylan, şöyle devam etti: "Otomobile yapıştırdığımız çıkartmalar çok ilgi çekiyor. Çocuklarımızı yabancı kültürün istilasından korumamız gerekir. Bunun için milli kahramanlar, milli kültürün öne çıkarılması gerekir. Barbie bebekler yerine Keloğlan, örümcek adam yerine Yunus Emre, Dalmaçyalı köpekler yerine Sivrihisar'ın Akbaş köpeği kullanılacak. Sadece çanta için değil, şapka, bardak, tişört, otomobil çıkartması da tasarladık. Bununla ilgili örnekleri geliştireceğiz."

15 Mayıs 2009 Cuma

Samsunlu Öğrenciler Büyük Başarı...

Samsun Feza Berk Koleji'nin mucit öğrencileri Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda dünya ikincisi oldu.

Ankara'da 5.'si düzenlenen E-BİKO '09 Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda Feza Berk Koleji Öğrencileri Zeynep Celile Elmacı ve Edanur Tekcan, eğlenerek öğrenelim (Animasyon) kategorisinde Peri Bacaları'nın oluşumunu animasyonla anlatarak ikinciliğe layık görüldü. Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Teknoloji Tasarım ve Sanat Derneği ile Atlantik Eğitim Kurumları'nın ortaklaşa düzenlediği yarışmaya 35 ülkeden 5 bin 215 öğrenci katıldı. Genç bilişimcilerin, finale kalan 220 projesi jüri tarafından beğenildi. Feza Berk Koleji Yarışma Koordinatörü Ali Köksal, günümüzde insanın bilgiye ulaşmak ve onu en iyi şekilde kullanmak için çaba gösterdiğini, geleceğin toplumunda aranan kişinin bilgiyi en verimli şekilde kullanan kişi olacağını söyledi. Bilgisayarın, bilgiye ulaşmada ve bilgiyi kullanmada çok önemli bir işleve sahip olduğunu belirten Köksal, "Eğitim kurumlarında da bir öğretim aracı olarak kullanılan bilgisayar, bir tercih olmaktan çıkıp zorunluluk haline geldi. Bu yarışma, öğrencileri gelişen ve hızla ilerleyen teknolojiden, bilgisayar ve internet kültüründen haberdar etmek için düzenlendi. E-BİKO, eğitimde bilişim teknolojileri ve internet konusuna ilgi duyan, istekli ve üretici lise ve ilköğretim öğrencilerini teşvik etmek amacıyla düzenlenen bir yarışmadır." diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, tebrik mesajı gönderdiği yarışmada konuşan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'yi bilişim kültürüyle tanıştıracak gençleri gösterdiği başarılarından dolayı tebrik etti. Yıldırım, geleceğin bilişimle, bilişimin de gençlerle sağlanacağını kaydetti. Törene Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, milletvekilleri, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş ve öğrenciler yanında çok sayıda davetli katılırken, ödüle layık görülen öğrencilere bilgisayar, ses sistemi, yazıcı, cep telefonu gibi hediyeler verildi.

Samsunlu Öğrenciler Büyük Başarı...

Samsun Feza Berk Koleji'nin mucit öğrencileri Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda dünya ikincisi oldu.

Ankara'da 5.'si düzenlenen E-BİKO '09 Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda Feza Berk Koleji Öğrencileri Zeynep Celile Elmacı ve Edanur Tekcan, eğlenerek öğrenelim (Animasyon) kategorisinde Peri Bacaları'nın oluşumunu animasyonla anlatarak ikinciliğe layık görüldü. Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Teknoloji Tasarım ve Sanat Derneği ile Atlantik Eğitim Kurumları'nın ortaklaşa düzenlediği yarışmaya 35 ülkeden 5 bin 215 öğrenci katıldı. Genç bilişimcilerin, finale kalan 220 projesi jüri tarafından beğenildi. Feza Berk Koleji Yarışma Koordinatörü Ali Köksal, günümüzde insanın bilgiye ulaşmak ve onu en iyi şekilde kullanmak için çaba gösterdiğini, geleceğin toplumunda aranan kişinin bilgiyi en verimli şekilde kullanan kişi olacağını söyledi. Bilgisayarın, bilgiye ulaşmada ve bilgiyi kullanmada çok önemli bir işleve sahip olduğunu belirten Köksal, "Eğitim kurumlarında da bir öğretim aracı olarak kullanılan bilgisayar, bir tercih olmaktan çıkıp zorunluluk haline geldi. Bu yarışma, öğrencileri gelişen ve hızla ilerleyen teknolojiden, bilgisayar ve internet kültüründen haberdar etmek için düzenlendi. E-BİKO, eğitimde bilişim teknolojileri ve internet konusuna ilgi duyan, istekli ve üretici lise ve ilköğretim öğrencilerini teşvik etmek amacıyla düzenlenen bir yarışmadır." diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, tebrik mesajı gönderdiği yarışmada konuşan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'yi bilişim kültürüyle tanıştıracak gençleri gösterdiği başarılarından dolayı tebrik etti. Yıldırım, geleceğin bilişimle, bilişimin de gençlerle sağlanacağını kaydetti. Törene Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, milletvekilleri, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş ve öğrenciler yanında çok sayıda davetli katılırken, ödüle layık görülen öğrencilere bilgisayar, ses sistemi, yazıcı, cep telefonu gibi hediyeler verildi.

Samsunlu Öğrenciler Büyük Başarı...

Samsun Feza Berk Koleji'nin mucit öğrencileri Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda dünya ikincisi oldu.

Ankara'da 5.'si düzenlenen E-BİKO '09 Uluslararası Bilişim Olimpiyatı'nda Feza Berk Koleji Öğrencileri Zeynep Celile Elmacı ve Edanur Tekcan, eğlenerek öğrenelim (Animasyon) kategorisinde Peri Bacaları'nın oluşumunu animasyonla anlatarak ikinciliğe layık görüldü. Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Teknoloji Tasarım ve Sanat Derneği ile Atlantik Eğitim Kurumları'nın ortaklaşa düzenlediği yarışmaya 35 ülkeden 5 bin 215 öğrenci katıldı. Genç bilişimcilerin, finale kalan 220 projesi jüri tarafından beğenildi. Feza Berk Koleji Yarışma Koordinatörü Ali Köksal, günümüzde insanın bilgiye ulaşmak ve onu en iyi şekilde kullanmak için çaba gösterdiğini, geleceğin toplumunda aranan kişinin bilgiyi en verimli şekilde kullanan kişi olacağını söyledi. Bilgisayarın, bilgiye ulaşmada ve bilgiyi kullanmada çok önemli bir işleve sahip olduğunu belirten Köksal, "Eğitim kurumlarında da bir öğretim aracı olarak kullanılan bilgisayar, bir tercih olmaktan çıkıp zorunluluk haline geldi. Bu yarışma, öğrencileri gelişen ve hızla ilerleyen teknolojiden, bilgisayar ve internet kültüründen haberdar etmek için düzenlendi. E-BİKO, eğitimde bilişim teknolojileri ve internet konusuna ilgi duyan, istekli ve üretici lise ve ilköğretim öğrencilerini teşvik etmek amacıyla düzenlenen bir yarışmadır." diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, tebrik mesajı gönderdiği yarışmada konuşan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'yi bilişim kültürüyle tanıştıracak gençleri gösterdiği başarılarından dolayı tebrik etti. Yıldırım, geleceğin bilişimle, bilişimin de gençlerle sağlanacağını kaydetti. Törene Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, milletvekilleri, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş ve öğrenciler yanında çok sayıda davetli katılırken, ödüle layık görülen öğrencilere bilgisayar, ses sistemi, yazıcı, cep telefonu gibi hediyeler verildi.

Genç Hukukçu Hız Kurbanı Oldu

Özge Can Turna, 23 yaşında genç bir üniversite öğrencisiydi. 1 ay sonra diplomasını alacaktı.

Özge Can Turna, 23 yaşında genç bir üniversite öğrencisiydi. 1 ay sonra diplomasını alacak ve hayalini kurduğu avukatlık mesleğine adım atacaktı. Ancak hayalleri önceki gün Ankara Eskişehir yolunda sona erdi. Başkent Üniversitesi'ne ait servis aracı, aşırı hız sebebiyle Hacettepe Üniversitesi'nin servisine çarptı. Araç yaklaşık 100 metre sürüklendi. Çarpmanın etkisiyle servisten fırlayan Özge, olay yerinde feci şekilde hayatını kaybetti. Genç kız, aşırı hız kurbanı olmasaydı bugün mezuniyeti için cübbe ve kepiyle fotoğraf çektirecekti. Özge, sınıfının en başarılı öğrencilerindendi. Arkadaşları onu, 'gözleri her zaman gülen, sevimli kız' olarak tanıyordu. Adana'da yaşayan annesini arayan yetkililer, 'Kızınız kaza geçirdi' deyince zaten hasta olan kadın fenalaştı. Acılı anne, evladıyla en son Anneler Günü'nde konuşmuştu.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Robot Öğretmen İlk Dersini Verdi...

JAPONYA’DAKİ Tokyo Bilim Üniversitesi tarafından geliştirilen “Saya” adlı insansı kadın robot öğretmen, Kudan İlkokulu’nda derse girdi.

Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, 10 yaşındaki öğrencilere bilim ve teknoloji dersi veren Saya, kaşlarını kaldırmaktan gülümsemeye kadar pek çok yüz mimiğini yapabiliyor. Robot, şaşkınlık, korku, öfke, mutluluk, üzüntü ve tiksinme gibi 6 temel duyguyu ifade edebilecek şekilde programlandı. Saya'nın yaratıcısı Prof. Hiroshi Kobayashi, Saya'nın esas amacının çocuklara bilim ve teknolojiyi sevdirmek olduğunu söyledi.

Üniversiteli Koşarken Fenalaşıp Öldü...

İzmir’de Ege Üniversitesi’nin Kültür Sanat ve Spor Şenliği’nin başlangıcındaki yürüyüşe katılmak için koşan 23 yaşındaki Mahmut Bora Dağ

İzmir'de Ege Üniversitesi'nin Kültür Sanat ve Spor Şenliği'nin başlangıcındaki yürüyüşe katılmak için koşan 23 yaşındaki Mahmut Bora Dağ, fenalaşıp yere yığıldı. Ambulansla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Dağ'ın, kalp krizinden öldüğü belirlendi. Dağ'ın, kalp damarlarından birinin tıkalı olduğu, kesin ölüm nedenini otopsinin belirleyeceği bildirildi. Arkadaşları, Dağ'ın, eğitimini bitirdikten sonra Çin'e giderek çalışmak istediğini, bunun için 6 ay Çince kurs aldığını vurgularken, ölümüyle büyük üzüntüye boğuldu. Dağ için, bugün okuduğu fakültenin önünde tören düzenleneceği bildirildi. Mahmut Bora Dağ'ın hayatını kaybetmesi nedeniyle Ege Üniversitesi 30'uncu Kültür Sanat ve Spor Şenliği'nde bugün yapılması planlanan müzikli ve danslı gösteriler iptal edildi.

Dövülen Öğrenci Başka Okula Gitti...

Marmaris’te oturan Kurt ailesi, oğulları D.C.K.’nın (12), sınıf öğretmeni İsmail Orhan Tekin tarafından boş bir odada dövüldüğü iddiasıyla dava açtı.

Milli Eğitim Müdürlüğü ve okul yönetiminin bu olayla ilgili olarak herhangi bir işlem yapmadığı belirtildi. Aile, olayı duyurunca üstü kapalı olarak tehdit edildiklerini, çocuklarının daha sonra da sınıf öğretmeni Mehmet Ergin tarafından dövüldüğünü öne sürdü. Başka bir okula alınan küçük D., öğretmenin Atatürk'ün fotoğrafını dolaba kaldırıp fen dersinde bile dini konuları anlattığını, buna karşı çıkınca da dayak yediğini iddia etti. Bir özel kolejde meydana gelen olayda, 5. sınıf öğrencisi D., öğretmeni tarafından boş bir sınıfa götürüldü ve boğazı sıkıldı. Tokatlandığı iddia edilen D., olayı ailesine anlattı. Aile şikâyetçi oldu ve dava açtı. Başka bir okula alındı Sağlık kontrolünden geçirilen D.'ye verilen raporda, “öğrencinin boyun ve sol kolunda morluk ile lezyon bulunduğu” belirtildi. İfadesi alınan Tekin, serbest bırakıldı. Okul yönetimi ve suçlanan öğretmenler bir açıklama yapmadı. Küçük çocuk ailesi tarafından başka bir okula alındı.

12 Mayıs 2009 Salı

Harran'da Üniversiteler Kulaç Yarışında

Harran Üniversitesi Bahar Şenlikleri kapsamında, dün üniversiteler arası Türkiye Finali müsabakaları başladı.

Serbest, kurbağalama, kelebek, sırt üstü ve bayrak yarışı kategorilerinde takım halinde yapılan müsabakalara katılan sporcular, dereceye girebilmek için kıyasıya mücadele etti. Yarışma sonunda, Ege Üniversitesi Yüzme Takımı, bayanlar ve erkekler kategorisinde birinciliği elde etti. Bayanlar kategorisinde Boğaziçi Üniversitesi ikinci, Yeditepe Üniversitesi de üçüncü oldu. Erkekler kategorisinde de Kocaeli Üniversitesi ikinci olurken, Hacettepe Üniversitesi de üçüncü sırada yer aldı. Dereceye giren takımların sporcuları, mutluluğunu tribünlerde kendilerine tezahürat yapan arkadaşlarıyla paylaştı. Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Halil Mutlu ve Üniversite Sporları Federasyonu Asbaşkanı Yrd. Doç. Dr. Atilla Pulur, yarışma sonunda dereceye giren takımların kaptanlarına kupa ve madalya verdi. -27 ÜNİVERSİTE KATILDI Federasyonu asbaşkanı Pulur, müsabaka sonunda AA muhabirine yaptığı açıklamada, organizasyona 27 üniversiteden, 56 takım ve 229 sporcunun katıldığını söyledi. Şanlıurfa'da bu yıl gerçekleştirilen organizasyondan bütün sporcuların memnun ayrıldığını ifade eden Pulur, organizasyonun diğer şehirlerde yapılanlarla arasında hiçbir fark olmadığını kaydetti. ''Böyle bir organizasyonun Şanlıurfa'da yapılması doğru ve yerinde bir karardı'' diyen Pulur, şöyle konuştu: ''Organizasyona 27 üniversiteden, 56 takım ve 229 sporcu katıldı. Buraya davet edilen üniversitelerin katılmadan önceki tutumları bir hayli endişeli olduğu halde organizasyon bittikten sonra buradan mutlu ayrılmaları bizleri sevindirdi. Müsabakalar sonunda 'Üniversiade Barajı'nı aşanları, 1 Temmuz 2009 tarihinde Sırbistan'da yapılacak etkinliğe davet edeceğiz

8 Mayıs 2009 Cuma

İşkence Odanız Var Mı?

Bursa Emniyet Müdürlüğü'nü ziyaret eden 50 lise öğrencisi, birimleri gezerek polislerin çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı.

Bazı öğrencilerin polislere, “İşkence odanız var mı” diye sorması dikkat çekti Bursa İl Milli Eğitim ve Emniyet Müdürlüğü'nün lisedeki öğrencilerin sorumluluk duygusunu artırmak amacıyla düzenlediği 'Sorumsuzsan Sorunlusun' projesi kapsamında Cumhuriyet Lisesi'nin 50 öğrencisi, Bursa Emniyet Müdürlüğü'nü gelerek, birimleri ziyaret etti. Emniyet Müdür Vekili Ahmet Cemal Çalışkan'a çiçek veren öğrenciler, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nü de ziyaret ettikleri sırada polislere ilginç sorular sordu. 'Gözaltına aldığınız ancak konuşmayan suçluları nasıl sorguluyorsunuz, İşkence odanız var mı, varsa görebilir miyiz' diye soran öğrencilere polisler, şu şekilde cevap verdi: “Filmlerde ya da dizilerde gördüğünüz gibi yukarıdan aşağıya sarkan bir lambanın olduğu ve zanlının yanında sigara içen polisler yok. Ayrıca, işkence odası da yok. Her şey, yasalar çerçevesinde yürüyor. Konuşmak istemeyen zanlıları, ifadelerini almadan savcılığa sevk ediyoruz.” KARISINI DÖVEN KOCAYA, ÖĞRENCİ AZARI '155 Polis İmdat' hattının bulunduğu ihbar merkezini de ziyaret eden öğrenciler, telefonlara cevap vererek, ekipleri yönlendirdi. Hatların yoğunluğu nedeniyle gelen ihbarlardan sıkılan Nesil Mutlu isimli öğrenci, eğitim gördüğü okulun önünde öğrencilerin kavga ettiği ve bıçakla yaralıların olduğu şeklindeki ihbar üzerine heyecanlı anlar yaşadı. Muhammed Atsız Günaydın isimli öğrenciyse, bir bayanın eşi tarafından dövüldüğü şeklinde ihbar gelmesi üzerine telefondaki bayanın eşini telefona istedi ve onunla tartışmaya başladı. Öğrenci, eşini dövdüğü iddia edilen erkek şahsa “Siz eşinizi dövemezsiniz. Bu hakkı size kimse vermiyor. Eşinizden özür dileyin ve bir buket gülle gönlünü alın. Bir daha el kaldırmayın” dedi. Öğrencilere yönelik düzenlenen Sosyal Sorumluluk Projesi'nin bir ay süreceği bildirildi

Öğretmen'e Dava...

Antalya Muhakemat Müdürlüğünde görevli görme özürlü avukat Ahmet Özat, kızı Öykü Özat'ın İnönü İlköğretim Okulu 5-B sınıfında öğrenci olduğunu söyledi.
window.google_render_ad();
Antalyalı bir avukat, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde dans gösterisine alınmayan kızının üzerindeki gösteri elbiselerini çıkarıp, bu giysileri gösteriye katılacak başka bir öğrenciye veren öğretmen hakkında "kızının psikolojisini bozduğu" gerekçesiyle Antalya Valiliğine şikayette bulundu. Antalya Muhakemat Müdürlüğünde görevli görme özürlü avukat Ahmet Özat, kızı Öykü Özat'ın İnönü İlköğretim Okulu 5-B sınıfında öğrenci olduğunu söyledi. Kızının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde dans gösterisi yapmak için iki ay hazırlık yaptığını belirten Özat, bayram günü kızını heyecanını paylaşmak amacıyla yakınlarıyla birlikte Atatürk Stadı'na gittiklerini belirtti. Gösterilere kısa bir süre kala, kızının kura çekimi sonrası dans gösterisine alınmadığını ve gözyaşları içinde yanına geldiğini anlatan Özat, konuyu görüşmek istedikleri beden eğitimi öğretmeni M.K'nin kendisine hakaret ettiğini iddia etti. Bayram sonrası öğretmen M.K. ve yöneticilerle görüşmek üzere okula gittiğini anlatan Özat, burada da kendisine öğretmen ve okul müdür yardımcısı tarafından hakaret edildiğini öne sürdü. Ahmet Özat, 23 Nisan ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda dans gösterisine alınmayan kızının psikolojisinin bozulduğu ve kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle öğretmen M.K. hakkında Antalya Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığına şikayet dilekçesi yazdığını bildirdi. Özat, Antalya Valiliğine verdiği şikayet dilekçesinde şu görüşlere yer verdi: "Kızım Öykü Özat, 23 Nisan şenliklerine hazırlanan gruba yaklaşık 2 ay önce beden eğitimi öğretmeni M.K. tarafından seçilmiştir. İki ay boyunca her çalışmaya katılmış ve şenliklere hazırlanmıştır. Okul idaresi tarafından da gösteride giymek üzere kendisine etek ve fular verilmiştir. Bütün çalışma boyunca, kendisinin dans grubunun yedek listesinde olduğuna dair bir uyarı da yapılmamıştır. Ayrıca bayram sırasında bazı öğrencilerin kura yoluyla yedek bırakılacağı da önceden söylenmemiştir. 23 Nisan sabahı giysiler giyilmiş, bayrama hazırlanılmış ve stada gidilmiştir. Dans grubundaki bazı öğrencilerin bayram kıyafetleri ile stada gelmedikleri gözlemlenmiştir." Bayramın başlamasına 10 dakika kala, beden eğitimi öğretmeni M.K'nin çocukları sahanın ortasına toplayarak burada kura çektiğini ifade eden Ahmet Özat, dilekçesinde şunları kaydetti: "Kurada kızımla birlikte başka bir öğrenci yedek bırakılmıştır. Beden eğitimi öğretmeni, çocukların ikisinin kıyafetlerini üzerlerinden alarak, önceden yedek listede olduğu anlaşılan başka öğrencilere vermiştir. Bayram kıyafeti getirmeyen öğrencinin günlük kıyafetini de benim kızımın giymesini istemiştir. Bu durumda da bayramda gösteri yapmak için stada gelen kızım, ağlayarak yanımıza gelmiştir. 23 Nisan Çocuk Bayramı, çocuklara armağan edilmiş özel bir gündür. Böyle bir günde bir çocuğun üzerinden, statta bayram giysinin çıkartılarak (Sen yedeksin) denilerek kenara gönderilmesi hangi eğitim mantığıyla bağdaşır? Stada kıyafet bile getirmeyen öğrenci, kızımın bayram kıyafetiyle gösteriye katılırken, kızım öğretmen tarafından dışlanmıştır. Böyle bir psikolojik çöküntünün hayat boyunca düzelme imkanı var mıdır?" Beden eğitimi öğretmeni M.K'nin 2008-2009 öğretim yılında okula geldiğini ve öğrencilere hoş olmayan davranışlar sergilediğini iddia eden Özat, bu öğretmenin çocuklara kaba davrandığını ve küfürlü konuştuğunu, bir öğretmene yakışmayacak çirkin davranışlar sergilediğini öne sürdü. Özat, " Örneğin, derste bir hareket gösterip, Bu hareketi yapmayan böyledir diyerek eliyle halka işareti yapmaktadır" dedi. Görme özürlü avukat Özat, kızının psikolojisinin bozulduğunu, okula bile gitmek istemediğini, özellikle de beden eğitimi dersine girmek istemediğini, bu nedenle şikayette bulunduğunu söyledi. Antalya Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, hakkında şikayette bulunan öğretmen hakkında şikayet dilekçesinin değerlendirildiğini, konu hakkında müfettiş görevlendirildiğini, araştırma ve inceleme başlatıldığını bildirdi.

7 Mayıs 2009 Perşembe

'Kız Çocukları Ayrı Okullarda Okutulsun'

Katliamla ilgili konuşan Mardin Valisi'nden ilginç açıklama. Tüm Türkiye'yi yasa boğan ve koruculuk sistemi üzerinde tartışmalara neden olan Mardin'deki katliamla ilgili, şehrin valisi Hasan Duruer NTV'de Can Dündar'ın sorularını yanıtladı.

Can Dündar'ın soruları ve Vali Duruer'in 'ilginç' yanıtları şöyle: Can Dündar: Mardin'i hoşgörü ve güvenlik sorunlarının fazla yaşanmadığı bir kent olarak biliyoruz. Sizin eskortsuz gezdiğinizi de öğrendik. Böyle bir vahşet nasıl yaşandı? Hasan Duruer: Mardin gerçekten bir hoşgörü kenti. 24 tane medeniyetin, binlerce kültür ve dilin buradan geçtiğini ve yaşadığını düşünürsek, bu hadiseyi izah etmek çok zorlaşır. İnsanlar yüzyıllardır hoşgörü içinde yaşıyorlar. Kürdün Türkle, Müslüman'ın Süryani'yle Arap'la sorunu olmamış. Bu açıdan da son derece üzgünüz. Can Dündar: Neden? diye sorarsak. Kamuoyu ihtimaller üzerinde konuşuyor. Siz ne diyebilirsiniz? Hasan Duruer: Bildiğim kadarıyla iki aile arasında uzun yıllardır devam eden bir husumet var. Kan davasına dönüşmemiş ama çıkar çatışması neticesinde böyle bir katliam olmuş gibi görünüyor. Bu gerçek mi, değil mi mahkemeler ortaya çıkaracaktır ancak şu an için görünen sebep bunlar gibi... Can Dündar: Kıskançlıktan söz ettiniz. Kadın ve koruculuk meselesi de konuşuluyor. Basına yansıyan iddialar da var; onlar doğru mudur? Hasan Duruer: İfadelerin çoğu doğru değil. Kıskançlıktan bahsedilen; bir tarafın zengin bir tarafın ise biraz daha fakir olması. Hadisenin koruculuk meselesiyle ilgisi olmadığını değerlendiriyorum. Köy tamamıyla korucu; 24 korucu var. Kin, husumet, nefret, intikam alma duygusu yani tam bir ilkellik var. Mardin'e yakışmayan bir hadise. Can Dündar: Köyün özelliği nedir. Okur-yazar oranı, etnik kimlik durumu... Bunlar sorun yaratmış mıdır? Hasan Duruer: Etnik kimliğin sorun yarattığını düşünmüyorum. Köy, Mardin'in en güzel köylerinden bir tanesi. Eski adı Kırkçeşme. Köyü gördüğünüzde, güzellikleri de görüyorsunuz. 'İnsan neyi paylaşamaz bu dünyada?' diye düşünüyorum. Can Dündar: Devlete ait silahlar kullanılıyor. Bu devlet açısından bir sorun değil mi? Hasan Duruer: Şu an incelemeler yapılıyor. Hangi silahların kullanıldığı konusu ortaya çıkacak. Kullanılmış olma ihtimnali de var tabii. Şu an için kesin bir şey söyleyememem... Can Dündar: İçişleri Bakanı'nın bugünkü açıklaması?.. Hasan Duruer: Kullanılmış olabilir. Çoğu akraba bunların. Faillerden 6 tanesi ölen muhtarın yeğeni yani bacısının çocukları. 3 tanesi teyzesinin torunu... Böyle bir aile yapısı var ortada. Can Dündar: Geride kalanlar koruma bekliyorlar. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü çalışmalara başladı galiba. Bu konuda durum nedir? Hasan Duruer: 44 vatandaş öldürüldü. 17 tanesi bayandı ve 3 tanesi hamileydi. 6 çocuk vardı. 48 çocuk öksüz ve yetim kaldı. 31 tanesi hem annesini hem babasını, 10 tanesi annesini, 7 tanesi babasını kaybetti. Köyde, psikolojik destek vermek amacıyla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çocukların devletin denetimi, gözetimi altında yurtlara yerleştirilebileceğini söyledik. Şu an acı taze olduğu için, köylüler yanaşmak istemedi ve 'biz sahip çıkarız' dediler. İnanıyorum ki, ileride devletin şevkatli ellerine teslim olacaklardır. Elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Can Dündar: Bir göç hazırlığı var mı? Hasan Duruer: Özellikle faillerin aileleri köyü belli ölçüde terk etti. Geri kalanlar da gitmek istiyorlar; kan davasına dönüşmemesi için. Biz vatandaşların güvenliğini sağlamak için bir karakol kurduk... Can Dündar: Turizm açısından korkularınız var mı? Bazı iptaller olmuş sanırım... Hasan Duruer: Hoşgörü kenti ve turizmin etkilenmemesi mümkün değil tabi ama umarım kısa sürer... Can Dündar: Dün konuştuğumuz Mardin Üniversitesi Rektörü Prof. Serdar Bedii Omay, modarnite-gelebek çatışması yorumu yaptı, katılır mısınız? Hasan Duruer: Rektörümüzün sözlerine katılıyorum. Maalesef bölgede bir cehalet hakim. Özellikle kadınların ve kızların eğitimi konusunda... Bütün sebep cehaletten kaynaklanıyor. Eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Bu konuyla ilgili herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Eğitimle ilgili desteklere ihtiyacımız var. Okul öncesi eğitim, kızların kadınların eğitimi konusunda çok ciddi çalışmalar yapmamız gerekiyor. Can Dündar: Siz bir vali olarak bu konunun çözümü için ne tavsiye edersiniz? Hasan Duruer: Olay sosyolojik ve psikolojik açıdan çok iyi değerlendirilmeli. Buradaki aşiret yapısının, töre düzeninin, insanların yapısının iyi analiz edilmesi gerekiyor. Kız çocuklarının okuması konusunda gayret göstermemiz gerekiyor. Yörenin inançları gereği, kız çocuklarının ayrı okullarda okumasının faydalı olacağını düşünüyorum. Erkeklerle aynı okullarda okumaları istenmiyor. Bu çocukları eve mahkum etmemek için, çok sayıda kız okullarına, yurtlarına ihtiyacımız olacaktır. Okul öncesi eğitimi açısından yüzde 20'ler düzeyindeyiz. Bu çok süratli biçimde yüzde 80'lere 100'ler çıkartılmalı. Şu anda kızların okuması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını değerlendiriyorum. Kızlarımızı kadınlarımızı eğitirsek, aile ve toplumu eğitmiş oluruz... Biz geçen hafta şiddetin önlenmesi konusunda anne-baba eğitimi çalışması yapmıştık. Buna devam etmemiz gerekiyor. STK'ların her konuda yardıma, hayırsever iş adamlarına okul yapma davetinde bulunuyorum. Eğitim problemini çözmek zorundayız. Can Dündar: Kız çocuklarının ayrı okuması düşüncesini bakanlara ilettiniz mi? Hasan Duruer: Çalışmalarda bulunuyoruz. Yörenin örf, adet ve inançları gereği ayrı okulların olması; eve mahkum olmasından daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Can Dündar: Soruşturma ne zaman bitecek? Önümüzdeki süreçte bizleri ne bekliyor? Hasan Duruer: Şu anda tahkikat safhasında ve mahkemede dava açılacak. Ne kadar sürecek bilemem. Mardin hoşgörü kentidir ve bu olayda köyde olmuştur. Bütün Mardin'e mal edilemez. Mardin tekrar eski güzel günlerine kavuşacak diye düşünüyorum. İnşallah çok fazla etkilenmeyiz.

Öğretmen Tutuklandı...

Tuzağına düşürdüğü 12 yaşındaki ilköğretim öğrencisi kızın çıplak görüntülerini kaydederek internette yayınlamakla tehdit eden öğretmen Suat Ş.,tutuklandı.

TUZAĞINA düşürdüğü 12 yaşındaki ilköğretim öğrencisi kızın çıplak görüntülerini kaydederek internette yayınlamakla tehdit eden öğretmen Suat Ş., star'ın haberi üzerine tutuklandı. Başkent polisi tarafından yakalandıktan sonra serbest bırakılan Suat Ş. İstanbul'daki iköğretim okulunda görevine devam etmişti. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Yücesoy çıkan haberler üzerine öğretmenin tutuklanmasına karar verdi.

Mühendisi İçin Sınıf Kurdu...

Boeing Konya Mustafa Bülbül İlköğretim Okulu'nda Bilişim Sınıfı kurdu.

Boeing Firması Konya'nın Selçuklu ilçesinde bulunan Mustafa Bülbül İlköğretim Okulu'nda, 2008 yılında kanserden ölen Boeing mühendisi Mehmet Karan'ın anısına tam donanımlı bir bilişim teknolojileri sınıfı kurdu. Sınıfın açılış töreni öğretmenler, öğrenciler, veliler, yerel yönetim temsilcileri basın mensupları ve Karan'ın ailesinin katılımlarıyla 5 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirildi. Boeing Türkiye Başkanı Pepin törende yaptığı konuşmada, “Bugün Boeing için büyük bir şeref. Boeing,Türkiye'deki çocukların eğitimine, geleceklerinin şekillenmesine iş hayatına ve hayata hazırlanmaları için katkıda bulunmaktan dolayı gurur duymaktadır. Türkiye'de yaşıyoruz, burada çalışıyoruz. Bu topluma bir şeyler geri vermek istiyoruz,” dedi. Sözlerine bir hikaye anlatarak devam eden Pepin şunları söyledi: “Çok güzel bir hikaye var. Sahilde yürüyen bir adam yere eğilip deniz yıldızlarını alıp tek tek denize atıyormuş. Bunu gören bir başka adam, ona 'ne yapıyorsun' diye sormuş. Adam cevap vermiş: 'Güneşten, sıcaktan ölmesinler diye onları denize atıyorum'. Diğer adam sormuş: 'Sahilde o kadar çok deniz yıldızı var ki. Senin bu yaptığın neyi değiştirir?' Adam elindeki deniz yıldızını denize atarken cevap vermiş: 'Onun için çok şeyi değiştirir'. Biz de bu bilgisayar sınıfının bu okul için bir şeyleri değiştireceğini düşünüyoruz. Bu bilgisayar sınıfı,Türkiye'de doğan, Amerika'da çalışan ve geçen yıl kanserden ölen Mehmet Karan'ın anısına yaptırıldı.”
Vali Yardımcısı ve Selçuklu Kaymakam Vekili Yusuf Özdemir “Hepinize bu bilgisayar sınıfının açılışına katıldığınız için teşekkür ediyoruz. Yakın bir tarihte Konya'da açılacak tesiste çalışmak üzere Boeing'den dostlarımız gelecek. Deniz yıldızları gibi size çok mühendisler vereceğiz inşallah bu okuldan. Bu teknoloji sınıflarının sayısının artmasını umuyoruz. Bu hizmet için Boeing'e teşekkür ediyoruz. Bilim ve teknolojinin gelişmesine, dostluğa vesile olsun,” dedi. Mustafa Bülbül İlköğretim Okulunun 2.318 öğrencisi ve 76 öğretmeni bulunmaktadır. Mehmet Karan Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümünden mezun olduktan sonra, mastır derecesini Bilkent Üniversitesi'nde, doktorasını ise Avustralya Ulusal Üniversitesi'nde tamamladı. 2001 yılında Boeing Avustralya firmasında işe başlayan Karan Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı (AEW&C) programında kıdemli mühendis olarak görev yaptı.

Öğrencilerden Erzurum Sözlüğü...

Erzurum Rıfkı Salim Burçak Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesi öğrencileri, tarih öğretmenleri Taner Özdemir editörlüğünde Erzurum Sözlüğü hazırladı.

Öğrencilerin hazırladığı kitabın geliri ihtiyaç sahibi ailelere bağışlanacak. Geleceğin araştırmacı yazarı kız öğrenciler kollektif çalışma ile Erzurum Sözlüğü isimli bir kitap yayınladı. Okul tarih öğretmenlerinden Taner Özdemir editörlüğünde 6 ay süre ile araştırma yapan 200 kız öğrenci Erzurum'un tarihi, kültürü, ağızları, yemekleri, tarihi yapıları, ilçeleri ve ünlü simaları hakkında çalışma yaptı. Kitabın satışından elde edilecek gelir ise yoksul ailelere dağıtılacak. Tarih öğretmeni Özdemir, öğrencilerin araştırma yeteneğini geliştirmek, takım ruhunu oluşturmak amacıyla öğrencileriyle Erzurum Sözlüğü'nü hazırladıklarını ifade etti. Öğrencilerin 6 ay süre ile Erzurum'la ilgili onlarca kitap okuyup, yüzlerce internet sitesinde araştırma yaptığına vurgu yapan Özdemir, "Öğrencilerimizin kültür hazinesini genişletmek, milli bilinçle içinde yaşadıkları yerel kültürü tanımaları, anlamaları, araştırmalarını istedik. 200 kız öğrencimiz, takım ruhu içinde büyük bir uyum ve sorumluluk içerisinde derslerini aksatmadan Erzurum Sözlüğü'nü hazırladı. Alfabetik sıralamayla 800'e yakın madde kitapta ayrıntılı şekilde incelenip ele alındı." dedi. Okul Müdürü Nimet Demircioğlu ise söz konusu kitabın hazırlanmasında öğrencilerin büyük bir özveri gösteridiğini söyledi. Demircioğlu, ilerleyen yıllarda Erzurum Sözlüğü kitabını cilt cilt hazırlayıp ülke genelindeki bütün okul kütüphanelerine göndererek, şehre olan vefa borçlarını yerine getireceklerini kaydetti. Kitabın hazırlanmasında yer alan 9 H sınıfı öğrencilerinden Eda Biçer, ilk kez bir kitabın hazırlanmasında görev almanın kendisini heyecanlandırdığını anlattı. Biçer, Erzurum Sözlüğü'nü hazırlamak için ders saatleri dışında kütüphaneye gidip saatlerce araştırma yaptığını vurguladı. Biçer, "Erzurum kültürüne bir katkıda bulunmak heyecan verici. Araştırma yapmak, bir kitap vücuda getirmek kelimelerle anlatılmayacak kadan güzel bir duygu." şeklinde konuştu.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

'Cep Telefonu GETİRMEYİN'

Hafta sonu yapılacak Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı için giriş belgesinde tam 7 kez cep telefonu uyarısı yapıldı.

Hafta sonu yapılacak Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) için adaylara gönderilen giriş belgesinde, sınavın yapılacağı binaya kesinlikle cep telefonu ile gelinmemesi yönünde 7 kez uyarıda bulunulduğu dikkati çekti. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, 10 Mayıs Pazar günü yapılacak olan ALES'in ilkbahar dönemi için adaylara sınava giriş ve kimlik belgeleri gönderilmeye devam ediyor. ÖSYM tarafından hazırlanan, arkalı önlü tek sayfalık ''Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi''nde, adaylara ''cep telefonu getirmemeleri'' istendi. Belgenin ön yüzündeki adayların fotoğrafının bulunduğu kısmın altında kırmızı harflerle ''cep telefonu yanında olan aday sınav binasına kesinlikle alınmayacaktır'' ifadesi yer alırken, adres bilgilerinin yazılı olduğu bölümün yanında da ''cep telefonu yanında olan aday sınav binasına kesinlikle alınmayacaktır'', ''yanında kapalı bile olsa cep telefonu olduğu tespit edilen adayların sınavları uyarı yapılmaksızın geçersiz sayılacaktır'' ve ''bina girişlerinde cep telefonu emanete alınmayacaktır'' yazıları yer aldı. Aynı yazılar, giriş belgesinin arka yüzünde bulunan ve 11 maddeden oluşan ''Önemli Uyarılar'' bölümünün son 3 maddesinde de bulunuyor.

Baba Korkusu İntihara Teşvik Ediyor...

Anne babaların dikkatine...Karne günü yaklaşıyor. Ders notları kötü olan öğrenciler depresyona girebilir.

Milli Eğitim Bakanlığı Örgün ve Yaygın Eğitim Kurumları'nın çalışma takvimine göre 2008-2009 eğitim ve öğretim dönemi 12 Haziran'da sona erecek.
Yorucu bir dönemin ardından 50 bin 525'i yönetici olmak üzere 584 bin 816 öğretmen ile 15 milyon öğrenci yaz tatiline girmeye hazırlanıyor. Karne günü yaklaştıkça notları zayıf olan öğrenciler ise babalarından tepki görecekleri kokusuyla depresyona girerek hayatlarını tehlikeye atıyor. Son 2 ayda bu yüzden intihara kalkışan öğrenci sayısı 10'u buldu. Bu durum, veli baskısını bir kez daha gözler önüne sererken, okulların tatile girmesine yaklaşık 1 ay kalırken bu tür vakaların artmasından endişe ediliyor. Yaz tatilinin yaklaşmasıyla birlikte ders durumları iyi olmayan öğrenciler strese girmeye başladı. Ailelerinden tepki görmekten korkan başarısız öğrenciler, hayatlarını da tehlikeye atıyor. Daha önce yarı yıl tatiline kısa bir süre kala İzmir'in Konak ilçesinde karnelerinde kırık not olduğu için ailelerinden korkan iki öğrenci, ilaç içerek hayatına kastetmişti. Parkta vatandaşlar tarafından baygın bulunan öğrenciler, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştı. 2 gün önce de Samsun'un Çarşamba ilçesi İmam Hatip Lisesi'nde 10. sınıf öğrencisi bir genç kız, okuldaki başarısızlığının faturasını kendisine kesti. Depresyona giren 16 yaşındaki öğrenci ilaç içerek intihara kalkıştı. Ailesinin durumu fark etmesi üzerine acile götürülen öğrenci son anda hayata döndürüldü. Öğrenciler arasında intihar vakalarının sıkça görülmeye başlaması üzerine harekete geçen Milli Eğitim Müdürlükleri, velileri uyarmaya başladı. Karnedeki notların çocukların kişiliğine verilen notlar olmadığının altını çizen yetkililer, son dönemde şiddetten kaçınılması gerektiğini kaydetti. Başarısız öğrencilerin velilerini uyaran yetkililer, tehdit, şiddet ve ceza söylemlerinden kaçınılıp onlara hoşgörü ile yaklaşılması gerektiğini belirtiyor. Konuyla ilgili değerlendirme yapan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Psikolog Prof. Dr. Aslıhan Çeber, derslerinde başarısız olan öğrencilerin velilerinin son ayda ılımlı yaklaşım sergilemeleri gerektiğini söyledi. Kırık not korkusunun öğrencilerde kalıcı hasarlar bırakabileceğini ifade eden Çeber, "Başarısızlığın çözümünü öğrenci ve veli bir sezon boyunca birlikte aramalıdır. Ailenin, çocuğunu belli kalıplara sokmadan, tehdit ve şiddetle baskı kurmadan dönem boyunca takip etmesi gerekir. Karne, özellikle babalar için sürpriz olmamalıdır. Çocukları üzerinde psikolojik baskı kuran babalar, büyük bir hata yapmaktadırlar. Aksi halde çocuklarının ruh ve beden sağlığını büyük tehlikeye sokabilirler." dedi. Samsun Rehberlik ve Araştırma Merkezi Eski Müdürü Alican Usta da velilerin çocuklarına duyarlı davranmalarını tavsiye etti. Kötü bir karne karşısında bazı anne ve babaların hiç beklenmedik bir durumla karşılaşmışlarcasına tepki gösterdiğini bildiren Usta, çocuklara olan sevginin şarta bağlanmamasını istedi. İl Milli Eğitim Müdürü Tahsin Nas ise karnesinde düşük notu olan öğrencilerin karamsarlığa kapılmamasını istedi. Nas, "Öğrencilerimiz ancak kendilerine güvenerek 'ben de derslerinde başarılı olabilirim, arkadaşlarımdan benim ne eksiğim var ?' düşüncesiyle, bardağın dolu tarafından bakarak başarılı olabilirler. Velilerimiz de çocuklarının gelişimlerini dikkate alarak onların üzerine olumsuz bir şekilde gitmek yerine onlarla empati kurarak, düşük notlarıyla ilgili kardeşleri ve arkadaşlarıyla kıyaslama yapmadan, küçük düşürücü ifadeler kullanmadan derslerinde başarılı olmalarına yardımcı olmalılar." ifadelerini kullandı.

'Nerede Yaşıyorsun' Anketi Şaşırttı...

Mimarlar Odası Kayseri Şubesi bir ilköğretim öğrencileri üzerinde 'Nerede Yaşıyorsun' konulu mini anket yaptı.

Ankete katılım için özel olarak belirlenen 35 öğrenci, Kayseri'nin rengini griye benzetirken kokusunun küflü peynir kokusunu anımsattığını belirtti. Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Çocuk ve Mimarlık Komisyonu üyeleri tarafından 'kentleşme' üzerine yapılan analiz çalışması sona erdi. 20 Şubat'ta başlatılan ve yaklaşık 7 hafta süren çalışma kapsamında Besime Özderici İlköğretim Okulu'nda 35 öğrenci üzerinde yapılan 'Nerede Yaşıyorsun' isimli mini ankette çıkan sonuçlar komisyon üyelerini şaşırttı. 'Kentiniz ne renk?', 'Kentiniz hangi tadı veriyor' gibi 4 soru yöneltilen ankette öğrenciler, Kayseri'nin rengini griye, yeşile, siyah ve beyaza benzetirken binaların yoğunluğundan ve hava kirliliğinden yakındı. Ankette çıkan en ilginç sonuç ise 'Kentiniz nasıl kokuyor' sorusuna öğrencilerden birinin verdiği 'küflü peynir gibi kokuyor' cevabı oldu. Bazı öğrenciler ise bu soruya şu yanıtları verdi: "Erimiş çikolata, şeker pancarı, bozulmuş yemek gibi kokuyor, cipsi gibi, fırından çıkmış ekmek gibi, bamya,kötü pişirilmiş hamura, küflü peynir,kumpire, sigara gibi, kötü pişmiş mantı." 'Yaşadığımız kent ne renk?' sorusuna ise gri, yeşil, kahverengi, siyah cevaplarını verdi. Mimarlar Odası Çocuk ve Mimarlık Komisyon Başkanı Pembegül Selman, alt yapısını iyi hazırladıkları projede öğrencilerle iyi bir uyum içerisinde çalıştıklarını dile getirdi. Öğrencilere bu projeyle yaşadığı çevrenin farkındalığına varmasını amaçladıklarını dile getiren Selman, "Bu çalışma için 3-4 hafta hazırlık yaptık. Komisyon üyelerle toplantı yapıp öğrencilere nasıl ulaşacağımı tartıştık. Projeye ilk etapta 18 kişi düşündük ama bu sayı 35'e çıktı. Mimarlığa ilgi duyan öğrencilerle düzenlediğimiz bu projede öğrencilerin inanılmaz hayal gücü ortaya çıktı. Öğrenciler, nerede yaşadığına dair resimler çizdi. Öğrencilerin çoğunun köy gibi yeşillikler içinde yaşamayı hayal ediyor." dedi. Öğrencilerin yaptığı çalışmaların Kayseripark AVM'de sergilediklerini dile getiren Selman, 10 komisyon üyesi olarak çalışmalarına farklı projelerle devam edeceklerini kaydetti. Oda Başkanı Hakan Mahiroğlu da kentlerde tarihi değerlerin üzerine bir şeyler katmak yerine kültürel dejenerasyon yapıldığını ifade etti. Mahiroğlu şunları söyledi: "Aslında Kayseri'yi diğer kentlerden ayıran unsur Erciyes olmamalı ya da Konya'yı Mevlana ya da Mersin'i deniz. Bu değerler zaten elimizde olan ayıraçlardır. Biz bu değerlerin üzerine neler koyabildik ona bakmak gerekmektedir. Maalesef bugün çocuklarımız yaşadıkları çevreye ait "çiçek gibi kokan rengarenk bir kent" tanımlamasını yapmıyorsa demek ki sorumluluklarımızı tam olarak yerine getirmediğimizden ve değerlerimizin üzerine olumlu katkı sağlayamadığımızdandır."

7 Kıta Bir Çadırda Buluştu...

Fatih Üniversitesi'nde eğitim gören 70 farklı ülkeden 600 yabancı öğrenci, '7 Kıta 7 Renk Kültür Festivali' için bir araya geldi.

Çok sayıda yabancı ülke başkonsolosunun da katıldığı festivalde 70 farklı milletten genç, ülke ve kültürlerini arkadaşlarına yöresel kıyafetler içerisinde tanıtmanın mutluluğunu yaşadı. Gençler kurdukları stantlarla ülkelerindeki esintileri, sebze ve meyveleriyle İstanbul'a taşıdı. Bank Asya ana sponsorluğunda bu yıl 5.si gerçekleştirilen festivalde Kamboçya'dan Çin'e, Senegal'den Kanada'ya kadar dünyanın dört bir yanındaki kültürler birbiriyle tanıştı. Arkadaşlarının kültürünü merak eden diğer ülke öğrencileri için dünya barışı adına güzel örneklere sahne olan festival 3 gün sürecek. Bu süre boyunca yemekler, kıyafetler, danslar, gösteriler, eğlenceler, tanıtımlar ve kültürlerin sergileneceği organizasyonda dünyanın bütün renkleri bir arada yer alacak. Çok sayıda yabancı ülke başkonsolosu ve büyükelçisiyle birlikte öğrencilerin de katıldığı festival açılışında konuşma yapan Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oğuz Borat, dünyaya 'barış' mesajı vermek istediklerini söyledi. Etkinliğin kültürler arasında köprü vazifesi gördüğünü belirten Borat, "Umudumuz o ki bu gençler dünyaya da bu sayede evrensel barış mesajları vermiş olacaklar." dedi. Açılış programında yabancı öğrencilerden oluşan koro 'We are the World' isimli parçayı seslendirirken Afrikalı öğrencilerin 'tam tam dansı' ve Uzakdoğulu öğrencilerin 'Taiçi' gösterisi beğeni topladı.

5 Mayıs 2009 Salı

İsteyenlere Verildi...

İzmir’in Kınık ilçesindeki ilköğretim okullarında, öğrencilere Kuran-ı Kerim’in Türkçe Meali ve ‘İbadetlerimi Öğreniyorum’ isimli kitap dağıtıldı.

Kınık Milli Eğitim Müdürlüğü'nün, 14-20 Nisan tarihleri arasındaki 'Kutlu Doğum Haftası' etkinlikleri kapsamında, ilçedeki 11 ilköğretim okulundaki 3, 4 ve 5'inci sınıf öğrencilerine Diyanet İşleri Başkanlığı'nca hazırlanan 20 sayfalık 'İbadetlerimi Öğreniyorum' isimli kitap; 6, 7 ve 8'inci sınıf öğrencilerine ise Kuran-ı Kerim'in Türkçe Meali'ni dağıttığı belirtildi. Müftülük temin etti Ücretsiz dağıtılan cep kitaplarının İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün talebiyle, Kınık Müftülüğü tarafından temin edildiği öğrenildi. 16-20 Nisan tarihleri arasındaki dağıtımın da Kınık Kaymakamlığı'nın oluruyla yapıldığı belirlendi.
'Sadece isteyenlere verildi' 'İbadetimi Öğreniyorum' isimli kitaptan 500, Kuran-ı Kerim mealinden ise 300 adet dağıtıldığı belirtilirken, kaymakamlık yetkilileri tüm ilçe genelinde sadece 50 kitap dağıtıldığını iddia etti. Kitapların her öğrenciye değil, sadece isteyenlere verildiği öne sürüldü. Kaymakamlık, Müftülük ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü konuyla ilgili açıklama yapmadı.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Üniversite Öğrencilerinin Kolbastı Merakı

Son dönemlerde popüler hale gelen kolbastı oyununu öğrenmek isteyenler için Selçuk Üniversitesi bünyesinde açılan kursa öğrenciler yoğun ilgi gösteriyor.

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Halk Oyunları Topluluğu Sorumlusu Kadir Ersan Bilgin, yaptığı açıklamada, ülke genelinde kolbastı oyununun popüler hale gelmesiyle bu oyunu öğrenmek isteyen yüzlerce üniversitelinin kendilerine başvurduğunu söyledi. Gelen talepler doğrultusunda, kolbastı oyunu için bir kurs açmaya karar verdiklerini belirten Bilgin, "Nisan ayında kursa kayıtlarımız başladı. Bir aylık sürecin ardından üniversitenin farklı fakültelerinden 800 kişi kolbastı oyununu öğrenmek için bize başvurdu" dedi. Öğrencilerin hepsine yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatan Bilgin, şunları kaydetti: "Kursları ücretsiz olarak sadece üniversitemizin öğrencilerine yönelik düzenledik. Kursumuz yaklaşık 1 ay önce başlamasına karşın hergün onlarca öğrencimiz kursa katılmak için bize başvuruyor. Ancak bu süreçte artık sadece kolbastı oyununda bir alt yapısı olanları kursumuza dahil edebiliyoruz. Kurslara katılan 800 öğrenci 10 grup halinde haftanın belirli gün ve saatlerinde eğitim alıyor. Öğrencilerimiz sabah 09.00 itibariyle başlayıp, saat 16.00'a kadar belirli süre eğitim görüyor. Bazı öğretim üyeleri ve Konyalı vatandaşlar da bizden eğitim almak istedi. Ancak bizim öncelikli hedefimiz, öğrenciler. Öğrenciler arasında kabiliyetlerine göre 150 kişi seçilecek. Bunlar özel günlerde gösteri yapacak." TÜRKİYE'NİN EN KALABALIK HALK OYUNLARI TOPLULUĞU Türkiye'de en fazla öğrenciyle çalışan halk oyunları topluluğu olma özelliğini taşıdıklarını ifade eden Bilgin, en son 2008 yılında Polonya'da 26 ülkenin katılımıyla düzenlenen halk oyunları yarışmasında Türkiye'yi temsil ederek "dünya birincisi" olduklarını söyledi. Kolbastının dışında ulusal ve uluslar arası yarışmalarda Türkiye'nin çeşitli yörelerinden oyunlar sergilediklerini, bu anlamda büyük başarılara imza attıklarını dile getiren Bilgin, şöyle devam etti: "Artık Türkiye'de değil, dünyada tanınıyoruz. Bu başarıları gören 8 ülke, bizi gösteri yapmamız için davet etti. SÜ Halk Oyunları Topluluğu'nun başarısı üniversiteyi tercih sebebi oluyor. Ortaokul ve lisede halk oyunlarıyla ilgilenen öğrenciler, üniversitemizi tercih ediyor. Bu durum bizi çok sevindiriyor. Türkiye'nin en kalabalık çalışmasını yapan üniversiteyiz. Tabii ki sistemli çalışma ve alınan başarılar bunun en büyük nedeni." Bilgin, aldıkları her başarının kendilerini daha da hırslandırdığını, başarılarının artarak devam edeceğini sözlerine ekledi.

Edebiyat İçin Yoldalar

Türk ve Avrupa Edebiyatı'nı karşılıklı tura çıkaracak uluslararası proje başlıyor. Etkinliğin odağında 'Gezici Kütüphane' olarak hazırlanan bir otobüs bulunuyor..

Goethe Enstitüsü, Avrupa Komisyonu ve T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın birlikte yürüttüğü 'Kültür Köprüleri' programı çerçevesinde oluşturulan Avrupa Edebiyatı Türkiye'de-Türk Edebiyatı Avrupa'da adlı kültür projesi, dün Almanya Federal Cumhuriyeti'nin Tarabya'daki yazlık Rezidansı'nda özel bir davet eşliğinde yapılan resmi duyuru ile start aldı. Proje nedeniyle Almanya Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, Alman Federal Meclis Başkanı Prof. Dr. Norbert Lammert, Macaristan Ulusal Meclis Başkanı Dr. Katalin Szili ve TBMM Başkanı Köksal Toptan da bir aradaydı. Rezidanstaki davette açılış konuşmasını Büyükelçi Dr. Eckart Cuntz yaparken, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Daire Başkanı Michael Vögele, Goethe Enstitüsü İstanbul Müdürü Claudia Hahn Raabe ve Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala da kısa birer sunum yaptı. Etkinlikte ayrıca, Mevlana Alchemist Senfonik Şiir konseri de yer aldı. 24 KENTİ TURLAYACAK Proje çerçevesinde, Mercedes Benz Türk'ün sağladığı 'gezici kütüphane' de yolculuğun ilk durağı olan Diyarbakır'a uğurlandı. Gezici programın ilk ayında ayrıca Malatya, Gaziantep, Urfa ve Van ziyaret edilecek. Projenin Türkiye ayağında 24 şehire yayılacak etkinlikler arasında, edebiyat okumaları, çeşitli sergiler, kısa filmler, tiyatro ve fotoğraf çalışmaları da olacak. Otobüs her şehirde bir hafta kalacak, katılımcı 8 Avrupa ülkesinden eserleri Türkçeye çevrilmiş ya da çevrilmekte olan toplam 48 yazardan iki tanesi de etkinliklere katılacak. Her şehirde iki konser verilecek, sergiler açılacak. Etkinliğin Türkiye programı 13 Nisan 2010'daki gala ile İstanbul'da bitecek. İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olacağı 2010 yılının etkinliklerine, bu gala da dahil olacak.

Kaymakamdan 650 Öğrenciye Dershane...

Kaymakam Murat Kahraman, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan ayrılan parayla 650 ilköğretim okulu öğrencisine dershane eğitimi sağladı.

Konya'nın Ahırlı ilçesinde 2 yıldır görev yapan Kaymakam Murat Kahraman, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan ayrılan parayla 650 ilköğretim okulu öğrencisine dershane eğitimi sağladı. Seviye Belirleme Sınavı'nda da Ahırlı'nın öğrencileri birinci sıraya oturdu. Konya'ya 110 kilometre uzaklıktaki Ahırlı ilçesinde eğitim gören öğrencilerin hayalini ilçe kaymakamı Murat Kahraman gerçekleştirdi. Devletin her yıl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na gönderdiği paranın bir kısmı ile 650 fakir ilköğretim okulu öğrenicisi için dershane eğitimi verilmesini sağladı. 'İLK ECZANEYİ BEN AÇACAĞIM' Öğrencilere başarının yolunu açan Kaymakam Kahraman "Ulaşım ve imkânsızlıklar nedeniyle öğrencilerimizin çoğunluğu gelecekleri için emin adımlar atamıyorlar. Biz de elimizden geleni yaptık. Öğrencilerimize 7 ay boyunca öğretmenlerimizle ders verdik. Faydalı olduğumuzu düşünüyoruz" dedi. Diğer kardeşlerinin maddi imkânsızlıklar nedeniyle okuyamadığını kendisinin de daha önce dershaneye gidemediği için geleceğe umutsuz baktığını anlatan İlköğretim 7'nci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Şeyma Akça da, "Şimdi Kaymakamımız sayesinde hayallerimizin önü açıldı. İlçemizde eczane olmadığı için tek hayalim okuyarak ilçemizde olmayan eczaneyi açmak olacak" dedi.

Oxfordlu'nun Gözünden Hakkari

Hep taş atan ya da coplanan çocukları izliyorsunuz ama bir de Hakkari Üniversitesi'nin yeni Oxford doktoralı rektörü Prof. Belenli'nin gözünden dinleyin...

Hakkâri Üniversitesi'nin Oxford doktoralı rektörü Prof. Belenli, gösterilerde taş atan çocuklara sevgiyle yaklaşarak, onlarla top oynadığını anlatıyor.. Gerilimli sokak eylemleriyle gündeme gelen Hakkâri, Oxford doktoralı rektörleri Prof. Dr. İbrahim Belenli'yi sahiplendi. Belenli, taş atan çocuklarla futbol maçı yapıyor. Sokaklarda kurulan barikatlar Belenli'nin aracı görününce hemen açılıyor. Belenli işin sırrını, "sevme bariyerini aşmış olmakla" açıklıyor. "Zoru başarmanın zevki için" Hakkâri'ye rektör olmak istediğini söyleyen Prof. Dr. Belenli Üniversitelerarası Kurul toplantısı için geldiği Ankara'da bir grup gazeteciyle görevde geçirdiği 8 ayı konuştu. Söze "Zevkini çıkarıyorum" diye başlayan Belenli, öncelikle her kesimden büyük ilgi gördüklerini belirterek, "Ne zaman telefonu kaldırsak hemen her yerden destek olunuyor. Hakkâri'nin zayıflığı güçlü tarafı oluyor. Hakkâri bir yerde Türkiye'nin birçok probleminin çözümünün anahtarı. O açıdan önemli" dedi. Hakkâri'de bir değişim için henüz erken olduğunu, ama kendisini sahiplendiklerini belirten Belenli, yerel yöneticilerle hiçbir sorun yaşamadığını da anlattı. Rektör Belenli, "Önemli olan insanları sevmek. İnsanları sevme bariyerini aştığınızda gerisi kendiliğinden geliyor. Belediye başkanı da her türlü desteği veriyor. Bu insanları anlamak lazım. İletişim eksikliği her zaman problem oluyor" dedi. Belenli, "Yabancı üniversitelerle de işbirliği yapacak mısınız? Örneğin Oxford'la" sorusuna gülümseyerek, "İşbirliği yapacağımız günleri özlüyoruz" sözleriyle yanıt verdi. SPORCU GENÇLER Hakkâri Üniversitesi çocukların topluma kazandırılması için de proje geliştiriyor. Belenli, "Sporcu tarama merkezi düşünüyoruz. Ankara Üniversitesi yardım edecek. Ama mekan problemi var. Ankara'dan hocalar gelecek, çocukları tarayacak. O çocukların hangi spor dallarına uygun olduğu tespit edilecek. Arkasından da o çocuklar arasından yetenekleri üstün olanlar yönlendirilecek" dedi. Projeye MEB, Gençlik ve Spor Müdürlüğü de destek verecek. Gelecek yıl uygulamaya geçilecek.

ÖSS 3'üncüsü Yürüyebilecek Mi?

Sınavın ertesi günü geçirdikleri kazada babası ve kardeşini kaybeden Fulya, ÖSS Erzincan 3'üncüsü oldu. "Yaşaması mucize" denilen Fulya'nın ayağa kalkması bekleniyor..

Geçen yıl ÖSS sınavına giren 19 yaşındaki Fulya Yalvaç'ın sınavının kötü geçtiğini düşünen babası Selahattin Yalvaç (42), ertesi gün eşi Hülya (38) ve oğlu Samet'i de (16) alarak ailesini gezintiye çıkardı. Ancak Yalvaç ailesinin hayatı, dönüş yolunda geçirdikleri kazayla alt üst oldu. Erzincan- Sivas karayolunun 7. kilometresinde şarampole yuvarlanan araçta Fulya, hem babasını hem de kardeşini kaybetti. Anne Yalvaç ise kazayı hafif sıyrıklarla atlattı. Feci kazada, omurgası ve bacakları kırılan Fulya için doktorlar "Yaşaması mucize, yüzde 1 ihtimal var. Eğer tepki verirse gözlerini açması aylarca sürebilir. Her şeye hazırlıklı olunmalı" demişti. Ancak kazadan 84 gün sonra gözlerini açan Fulya, ÖSS'de Erzincan 3'üncüsü olduğunu ve öğretmenlerinin onun yerine Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydını yaptırdığını öğrenince mutluluktan havalara uçtu. GATA SAHİP ÇIKTI Fulya, Erzincan ve Trabzon'daki tedavilerinin ardından soluk borusundaki daralma nedeniyle apar topar Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne getirildi. Soluk borusunun sürekli daralması nedeniyle nefes alıp vermekte zorlanan genç kız burada birçok ameliyat geçirdi. Hızla iyileşen Fulya Yalvaç'ın en büyük hayali yürüyebilmek. Çünkü kazada kırılan iki bacağı da tutmuyor. "Yürümek istiyorum. Bana yardım edin" diyen Fulya, GATA'ya bağlı TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi'nde tedavi altına alındı. Doktorlar, GATA'da çok kapsamlı tedavi gören Fulya'nın yürüyüp, yürüyemeyeceği konusunda kesin bir şey söylemenin erken olduğunu düşünüyor. Tedavinin başlangıç aşamasında olduğunu belirten doktorlar "Zaman bize her şeyi gösterecek. Fulya, yoğun bir tedavi sürecinden geçiyor. Umutla biz de tedaviye tepki vermesini bekliyoruz" dedi. OKUYUP SAVCI OLMAK İSTİYOR Babası ve kardeşini kaybettiğini hâlâ bilmeyen Fulya'nın annesi Hülya Yalvaç, kızının başından bir dakika olsun ayrılmıyor. Aylardır kızıyla birlikte hastane hastane dolaşan acılı anne, "Allah'ım Fulya'yı bana bağışladı. O yeter ki iyileşsin, başka bir şey istemiyorum" dedi. Fulya ise en büyük hayalini "İyileştikten sonra üniversiteye gideceğim ve savcı olacağım" sözleriyle anlattı.

Grip, Okulları Erken Tatile Sokabilir

Dünya Sağlık Örgütü'nü (WHO) 5. derecede alarma geçiren öldürücü grip salgınına Türkiye'de hazırlıklar hızla devam ediyor. Grip Türkiye'de görülürse okullar erken tatil olabilir.

Alınan tedbirler konusunda bilgi vermek üzere dün basınla bir araya gelen Sağlık Bakanı Recep Akdağ henüz Türkiye'de domuz gribi ile ilgili herhangi bir vakanın tespit edilmediğini söyledi, ancak hemen ardından ekledi: "Ancak bu, yarın ülkemizde görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Virüs artık Avrupa'da." Aslında bakanlık yetkililerinin verdiği bilgilere göre hastalığa domuz gribi adı vermek yanlış. Yeni virüs insan gribi, kuş gribi ve son olarak domuz gribinin karışımı. Bu yüzden yeni hastalığa "Meksika Gribi" demek birçok yanlış bilginin de engellenmesini sağlayacak. Özellikle Türkiye'de hastalığın domuzlardan insanlara geçtiğine, domuzla temasın düşük olması nedeniyle de salgının olmayacağına yönelik yanlış bir inanış var. Hastalığın domuzdan insana geçme evresini çoktan tamamladığına dikkat çeken Recep Akdağ, "Virüs artık insandan insana geçiyor. Bu yüzden Türkiye de ciddi tehdit altında" diye konuştu. Akdağ, pandemi için çok ciddi tedbirler aldıklarını söyleyerek, "İnşallah virüs Türkiye'ye hiç girmez. Ancak virüsün Türkiye'ye girişinin geciktirilmesi için de elimizden gelen her şeyi yapıyoruz" dedi. Akdağ, seyahatin ve ülkeler arası trafiğin çok yoğun olduğu dünyada virüsün bir ülkeden başka bir ülkeye geçişinin çok kolay olduğunu hatırlatarak özellikle virüsün görüldüğü ülkelerden Türkiye'ye gelen kişilere yönelik olarak uçaklarda ve havaalanlarında gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Akdağ, vatandaşlara "Virüsün görüldüğü ülkelere gitmeyin" tavsiyesinde bulunarak "Eğer zorunlu değilse ertelesinler. Zorunlu ise gittikleri ülkelerde gerekli tedbirleri almalarını öneriyoruz" dedi. Virüs gelirse okullar tatil olabilir Sağlık Bakanı Akdağ, şu ana kadar virüsün Türkiye'ye girmemiş olmasının gerekli hazırlıkların yapılması ve vatandaşın farkındalığının sağlanması açısından önemli fırsat yarattığını belirtti. Virüsün Türkiye'ye girmesi halinde çok seri bir şekilde tedbirlerin alınacağını bildiren Bakan Akdağ, "Şu anda gündemde değil ama bu seri tedbirler içinde okulların tatil edilmesi gibi kararlar da olabilir" dedi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ şunları söyledi: "Eğer virüs Türkiye'de görülürse bu virüsü alan kişilerin evde kalmaları ve toplumla temas kurmamaları gerekiyor. Çünkü bu aynı zamanda toplumsal bir görevdir. İkinci konu da vatandaşların kalabalık ortamlardan kaçınmaları olacaktır." Alınan tedbirlere de değinen Bakan Akdağ, kamuoyunun virüse ilişkin olarak basın yoluyla sözlü ve yazılı olmak üzere her gün bilgilendirileceğini kaydederek "Gerekirse günde birden fazla da bilgilendirme yapabiliriz" dedi. Bakan Akdağ, Meksika gribiyle ilgili olarak bakanlıkta 24 saat bilgi akışını sağlayacak özel bir büronun kurulduğunu da açıkladı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Meksika gribi aşısıyla ilgili olarak henüz dünyada bir üretim sürecinin başlamadığını belirterek "Bu aşının geliştirilmesi ve üretilmesi 6-7 aylık bir süre gerektiriyor. Eğer böyle bir aşı üretilirse Türkiye, bu aşı için para ayıracak ve satın alma konusunda cömert davranacak az sayıda ülkeden biridir. Bedeli ne olursa olsun bu aşıyı satın alma konusunda sıraya girecek ülkeler içindeyiz" dedi. Meksika gribiyle ilgili gelişmeleri ve hazırlıkları kamuoyuna açıklamak üzere İstanbul'da bir basın toplantısı düzenleyen Akdağ, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Akdağ, virüsün şekil değiştirme ihtimali nedeniyle henüz aşı üretimine yönelik dünyada bir çalışma olmadığını söyledi. Akdağ Meksika gribinin görüldüğü birkaç ülkede virüsün beşinci evrede bulunduğunu hatırlatarak "Şu anda herhangi bir firmanın üretim aşamasına geldik diye bir beyanı olmadı. Çünkü virüs daha yeni yeni tanımlanıyor. Biz yine de aşı için her türlü gelişmeyi yakından takip ediyoruz ve her türlü kaynağı ayıracak durumdayız" diye konuştu. 4 yeni termal kamera ekleniyor Bakan Akdağ, virüsle mücadelede kişisel korumanın birinci sırada geldiğini vurgularken cerrahi maske kullanımı gibi bir durumun bu aşamada söz konusu olmadığını söyledi. Akdağ, havaalanlarına yerleştirilen termal kamera sayısının da artırılacağını belirterek "Havaalanlarında bulunan mevcut termal kameralara şimdi 4 yeni termal kamera daha ekleyeceğiz. Bunlardan ikisi Antalya Havalimanı'nda, biri Dalaman'da, diğeri de İzmir'de bulunacak" dedi. Neden domuz gribi değil de Meksika gribi Toplantıda virüsle ilgili bilgi veren İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eraksoy da hastalığın yapısıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "Bu gribe artık domuz gribi demek belki doğru olmayacak. Çünkü domuz kaynaklı bu grip artık gelişimini tamamladı. Genetik yapısında hem domuz gribi virüsü hem insan gribi virüsü, hem de kuş gribi virüsünü taşıyan öğeler var. Yani melez bir virüsten söz ediyoruz. Bu virüse artık domuz virüsü muamelesi yapmamak gerekiyor. Çünkü konu artık insandan insana geçen bir virüse karşı mücadele konusudur. Meksika kaynaklı bu virüse Meksika gribi demek daha doğru. Artık Avrupa'ya geçmiş bulunuyor. İnsandan insana bulaşarak yayılan virüsün Türkiye'ye gelmemesi için elimizden geleni yapmalıyız." Domuz çiftlikleri kapanıyor Toplantıda basın mensuplarının "Türkiye'de domuz çiftliği var mı" şeklindeki sorusuna ise bakanlık yetkilileri, resmi ruhsatlı domuz çiftliği bulunmadığını belirtirken, ruhsatsız olarak faaliyet gösteren birkaç çiftlik bulunduğunu, bunların da kapatılması için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile görüşme yapıldığını kaydettiler. Bakan Recep Akdağ da "Türkiye'de domuz çiftliği yok, dolayısıyla virüsün Türkiye'de ortaya çıkması gibi bir ihtimal de yok gibi bir düşünceye kapılmak kesinlikle yanlıştır. Çünkü artık tehlike virüsün insandan insana geçmesi" diye konuştu. ÖNEMLİ NOKTALAR * Meksika gribini normal grip ile ayırt etmek çok güç. Bu ancak yapılacak testler sonrasında anlaşılabiliyor. * Soğuk algınlığı dışında gerçekten insan gribine yakalananlarda yüksek ateş, boğaz ağrısı, halsizlik ve kas ağrısı oluyor. * Her gribe yakalananın test olması gerekmiyor. Sadece hastalık hikâyesinde Meksika gribi vakası olan ülke ya da insanlarla temas olup olmadığı önemli. * Meksika gribi akciğerlerde hasara neden oluyor ve zatürreeye dönüşerek ölüme neden oluyor. * ABD'de şüpheli vakaların yüzde 1'i Meksika'da ise yüzde 3'ü öldü. * Grip virüsleri sıcakta daha az etkili oluyor, bu yüzden yaklaşan yaz mevsimi Türkiye için şans. * Tedavi tam olarak bilinmiyor. Ancak antiviral ilaçlar hastalık üzerinde etkili. * Sağlık Bakanlığı'nın elinde 1.2 milyon kişiye yetecek 1.2 milyon kutu antiviral ilaç var. Bu rakama ilaç şirketi ve eczanelerin elindeki ilaçlar dahil değil. * Özellikle bu dönemde bebekler dahil insanların birbirini öpmemesi ve tokalaşmaması çok büyük önem taşıyor. Çünkü hastalık solunum yoluyla insandan insana taşınıyor.

1 Mayıs 2009 Cuma

Çelik Mommo'yu Tavsiye Etti

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ''Mommo-Kızkardeşim'' sinema filmini, ''aile bağlarını güçlendirdiği'' gerekçesiyle öğrencilere tavsiye etti.

Çelik, valiliklere gönderdiği genelgede, şu anda gösterimde olan ve yönetmenliğini Atalay Taşdiken'in yaptığı ''Mommo-Kızkardeşim'' adlı filmin, ''aile bağlarının güçlenmesi, kardeşlik bağları ve ilişkilerinin önemi, sevgi, şefkat ve merhamet duygularının hayattaki vazgeçilmezliği gibi hususları ön plana çıkarması açısından öğrencilere rahatlıkta tavsiye edilebilecek bir eser olduğunu'' belirtti. Çelik, ''daha önce '120' ve 'Son Gazi' filmlerinde olduğu gibi yerli ve eğitici özelliği olan eserlerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi bağlamında, ''Mommo-Kızkardeşim'' filminin de okullara ve öğrencilere tavsiye edilmesini'' istedi.