29 Ocak 2008 Salı

Üniversitelerarası Kurul AKP ve MHP kurmayları arasında türban görüşmelerinin anlaşmayla sonuçlanması üzerine olağanüstü toplanma kararı aldı

Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Cuma günü ODTÜ'de toplanıyor. Kurul, AKP ve MHP kurmayları arasında türban görüşmelerinin anlaşmayla sonuçlanması üzerine olağanüstü toplanma kararı aldı.

Dün AKP ve MHP kurmaylarının türban konusundaki Anayasa değişikliği önerilerini görüşmek üzere TBMM'de bir araya gelmesi ve Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesi, “Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesi “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması” başlıklı 13. maddesi üzerinde mutabakata varması üzerine ÜAK olağanüstü toplanma kararı aldı. ÜAK, 1 Şubat 2008 Cuma günü saat 10.30'da ODTÜ'de toplanacak. Toplantı sonrasında Kurul, bir açıklama yapacak.

-“TÜRBAN İLE LAİKLİĞİN İÇİ BOŞALTILMAK İSTENİYOR”-

ÜAK Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın, “üniversitelerdeki kılık ve kıyafet sorunu” gündemi ile toplanacaklarını kaydederken, “Türbanın serbest bırakılmasının sonucunda neler olacağını defalarca söyledik. Bu Laik Cumhuriyet'in 'Laiklik' maddesinin içinin boşaltılma çalışmasından başka bir şey değildir. Bu bir karşı devrim çabasıdır. Bir kırılma noktası olacaktır” dedi.

-“TÜRBAN SORUNUNA ANAYASA HAHKEMESİ MÜDAHİL OLMALI”-

Akaydın, yasa çıkmadan durumun sonuçlarının görmeye başlandığını belirterek, açık lise sınavlarına kara çarşaf ve takke ile girilmesi haberlerine işaret etti. Akaydın, artık türban meselesine Anayasa Mahkemesi'nin müdahil olmasının gerektiğini vurgulayarak, “Anayasa mahkemesi müdahil olmazsa sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağız” dedi.

Bütün uğraşlara rağmen, okula devam etme konusunda ailelerini ikna edemeyen kızlar, çareyi Açık İlköğretim'e kayıt yaptırmakta buldu

Seval, Ayşe ve Emine, Diyarbakır'ın Bismil ilçesinin farklı köylerinden. Onlar şehirdeki akranlarının aksine, köyde 5 yıl okuduktan sonra aileleri tarafından okuldan alınan üç arkadaş.

Bütün uğraşlara rağmen, okula devam etme konusunda ailelerini ikna edemeyen kızlar, çareyi Açık İlköğretim'e kayıt yaptırmakta buldu. Şimdi Güneydoğu'da okula gönderilmeyen binlerce kız çocuğu gibi Seval, Ayşe ve Emine'nin de yeni umudu Açık İlköğretim Okulu oldu.

Dersleri halk eğitim merkezi il ve ilçe müdürlükleri tarafından verilen, sınavları da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan Açık İlköğretim Okulu ve Açık Lise'ye okuldan mahrum bırakılan gençlerin yoğun ilgisi var. Açık İlköğretim Okulu, 15 yaşın üzerindekiler için ilköğretimi bitirme amacıyla açılmış. Güneydoğu'da 5 yıl okuduktan sonra çeşitli sebeplerle okula gönderilmeyen kızlar, okuma engelini bu şekilde aşıyor. Yılda üç kez sınava giren öğrenciler, evde ders çalışıyor. Şehir merkezinde ikamet edenler ise istediği zaman halk eğitim müdürlüğündeki derslere katılabiliyor. 15 yaşın üstündeki ilkokul mezunları, ilköğretim okullarının 6, 7 veya 8. sınıflarından, ortaokuldan ayrılanlar veya ortaokulu dışarıdan bitirme sınavına başvurup mezun olamayanlar Açık İlköğretim Okulu'na 40 YTL karşılığında kayıt yaptırabiliyor.

Açık İlköğretim Okulu'na Diyarbakır'da en çok kızlar ilgi gösteriyor. Bismil ilçesinin bir köyünde ikamet eden Emine Demirpolat (20), ilköğretim 5. sınıfa kadar okuduktan sonra okula gönderilmeyenlerden. Okuması için ilçe merkezine gelmesi gereken Demirpolat'a ailesi izin vermemiş. Emine, "Köyde o zamanlar 5. sınıf sondu. 6, 7 ve 8. sınıf yoktu. Okul hayatımın bittiğini düşünüyordum; ama sürekli okuyordum. Açıköğretim sınavlarının ilçeye alınması okumamı kolaylaştırdı. Ailem de artık eskisi gibi düşünmüyor." diyor. İlköğretim 5. sınıfa kadar okulun en başarılı öğrencisi olan Seval Ak (19) da ailesinin engeline takılanlardan. Okumasına izin verilmeyen Seval, ailesinin ilçeye taşınmasıyla halk eğitim merkezinde halıcılık kursuna katılmış. Yarım kalan eğitim hayatına yıllar sonra başlayan Ak, liseyi de bitirip üniversite okumayı amaçlıyor. Ayşe Aksu'nun (18) hikâyesi ise arkadaşlarınınkinden daha farklı. Ayşe hiç okula gönderilmediğini söylüyor. Okuma-yazmayı Bismil Halk Eğitim Merkezi'nde öğrenen Aksu, Açık İlköğretim Okulu'na kayıt yaptırmış. Anaokulu öğretmeni olmak istediğini anlatan Aksu, kendisini okutmayan çevresine kırgın olduğunu söylüyor.

Diyarbakır Halk Eğitim Merkezi Müdürü M.Şakir Yaman, Açık İlköğretim Okulu'nun okutulmayan kızlar için önemli bir ihtiyaç olduğunu, geçen yıl 3 bin 232 kişinin okula kayıt yaptırdığını anlatarak, bu yılki sayının şimdiden 3 bin 500'ü geçtiğine dikkat çekiyor.

Paralı Üniversite Eğitimi

Yeni YÖK Başkanı Özcan'ın 'Tüm üniversiteler paralı olmalı' önerisi, türban düzenlemeleri ve Maliye Bakanı'nın kendisi hakkında 'İsterse iyi şeyler söylemesin!' şeklindeki gafı nedeniyle neredeyse unutuldu... Özcan'ın savunduğu şuydu: 'Üniversitelerin her türlü bağımsızlığa kavuşması için paralı olmaları gereklidir. Üniversitelere verilen para burs olarak öğrencilere verilse, ihtiyacı olan her öğrenci bu burstan yararlansa, parası olan öğrenci okul parasını kendisi karşılasa, olmayan ise devletten burs alsa, bu daha iyi olur.' Bu öneriye kafadan itiraz edenlere bir çift sözüm var.

Her şeyden önce meseleyi yalnızca 'bir AKP manevrası' olarak değerlendirmek yanlış. Erdal Şafak ve Taha Akyol yazdı: Paralı üniversite önerisi yeni değil, daha önce de eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz bu öneriyi ortaya atmıştı, Erdoğan Teziç de destek verdi... Ve TÜSİAD, paralı eğitim konusunda 2 rapor yayınladı.

Paralı üniversite eğitimi deyince, herkesin aklında ilk oluşan fikir şu: Hah şimdi sadece zenginler okuyacak, fakirler açıkta kalacak! Yanlış. Dikkat ederseniz, paralı sisteme geçildiğinde, maddi imkanı olmayan öğrenciye burs verme imkanı çoğalacak. Baskın Oran bu konuda iki şart koşmuş: Her isteyene değil, her ihtiyacı olana (ailenin gelir basamağına göre) burs verilmeli. İkincisi, toplanan para kesinlikle üniversitenin kullanımına ayrılmalı...


Esas şu günkü koşullarda çocuğu üniversitede okutmak, daha çok varlıklı kesimin karşılayabildiği bir durum. Bu yüzden devlet üniversitelerinde harç adı altında para toplamak yerine, öğrenciye kredi vermek, gerçekten kulağa pratik geliyor...

OKURKEN ÖDEYEBİLMELİ

Ama... Aması var tabii! Üniversitede krediyle okuyacak çocukların sonradan nasıl bu parayı ödeyecekleri ve kız-erkek çocuk ayrımcılığı konusunda benim kafam hiç net değil.

1. Türkiye'de işsizlik büyük sorun. Üniversite mezunu pek çok genç, mesleklerini icra edemeyip para kazanmak için başka işlere sarılıyor. Ve yeni mezuna verilen maaşlar, yerlerde sürünüyor. Gençler karınlarını doyuracak, ev tutacak parayı zor kazanıyor. ABD örneği veriliyor ama orada iş kurmak, buradakinden çok daha kolay. Devlet sizi destekliyor, ağır vergilerle bireysel girişimcinin canına okumuyor. Öncelikle Türkiye'deki iş koşullarını ve vergilendirme sistemini gözden geçirmek gerek.

2. ABD veya İngiltere'deki üniversite kredisinin ardında şöyle bir toplumsal gerçek var: Öğrenci, garson, kasiyer olarak çalışarak kredisini okuduğu sırada öder, mezun olunca değil! Üstelik kendi parasını kazanmaları, en zengin aileler tarafından dahi teşvik edilir. Bizdeki gibi ailenin sponsorluğu, resmen ayıplanır... Şimdi bunu Türkiye'de uygulamak mümkün mü? Her şeyden önce yeni iş imkanları yaratmanız, işvereni teşvik etmeniz gerekir. Çocuklarını pamuklara sararak büyüten aile anlayışının da değişmesi gerekiyor.

3. Türkiye'de kız öğrencilerin bir bölümü kariyer yapmaktansa evlenip evinde oturmayı tercih ediyor, ya da buna teşvik ediliyor. Paralı üniversite sistemi, çok çocuklu geleneksel Türk ailesi için hem bir masraf kapısı hem de başka bir çelişki doğurabilir: Kızının çalışmasını değil de bir an evvel evlenmesini hayal eden aileler, neden kızını okutsun? Eğer birden fazla çocuğu varsa, erkek çocuğunun üniversitede okumasını tercih etmeyecek mi?

Gördüğünüz gibi döndük dolaştık, yine kız çocuklarını olumsuz etkileyen bir noktaya geldik. Korkarım paralı üniversite önerisi, en çok kız öğrencilerin üniversite eğitiminden vazgeçmesine yol açabilir...
Mehveş Evin- Akşam

er yıl ülkemizden 50 binden fazla öğrencimiz yurtdışında eğitim görürken, yurtdışı eğitim için tercih edilen ülkeler ise kasalarını dolduruyor

Yabancı ülkelere üniversite eğitimi almak ve dil öğrenmek için giden gençlerimiz, her yıl 3-4 milyar dolarlık dövizimizin de yabancı ülkelere akmasına neden oluyor. Sertifika ve master da yurtdışı eğitiminde öne çıkan branşlar olarak gözüküyor

Bizim gibi ülkelerden gelen 600 binden fazla öğrenciye üniversitelerinin kapılarını açan ABD, “eğitim pastası”nın büyük dilimini alıyor. Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı yapan şirketlerin belirlemelerine göre, her yıl ABD'ye eğitim için 600 binin üzerinde öğrenci gidiyor. Bu sayıdaki öğrencinin ABD ekonomisine yıllık katkısının ise 15 milyar doları bulduğu beliirtiliyor.

Eğitim pastasından en büyük ikinci payı ise İngiltere alıyor. İngiltere'ye ise, her yıl 300 binin üzerinde yabancı öğrencinin gittiği belirtiliyor. Eğitim pastasından Avustralya 200 bin, Kanada ise 100 binin üzerindeki yabancı öğrenci ile payına düşeni alıyor.

İstanbul'da faaliyet gösteren Alternatif Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı şirketinin yaptığı belirlemelere göre, gelişmekte olan ülkeler, öğrenci potansiyelleri ile de, gelişmiş ülkelerinin ekonomilerine katkı yapıyor. Gelişmekte olan bizim gibi ülkelerin gençleri, üniversitelerinin ünlü olması, buralardan alınan master ve doktora diplomalarına büyük rağbet gösterilmesi nedeniyle yabancı ülkelere yöneliyorlar. Gençlerimizin yurtdışında eğitim almak istemelerinin diğer önemli nedenini ise yabancı dil öğrenmek oluşturuyor. Şirketin Eğitim Danışmanı Cengiz Aslantatar, ülkemizden de her yıl yabancı ülkelere 50 bin civarında gencimizin gittiğini belirlediklerini söyledi.

15 BİN ÜNİVERSİTELİ

Bunun 15 binini üniversite eğitimi almak için giden gençlerin oluşturduğunu ifade eden Aslantatar, “Yurtdışında en ucuz bir ülkedeki üniversite eğitimi ücreti bile 10 bin dolardan aşağı değil. Bu rakam ABD ve İngiltere'de 25-30 bin dolara kadar çıkıyor. Bu da sadece eğitim ücreti. Her yıl yurtdışı eğitim için 2 milyar YTL para harcanıyor. Buna barınma, beslenme ve diğer giderler de dahil değil. Bu miktar sadece eğitim ücreti olarak harcanıyor” dedi.

Başta üniversite eğitimi olmak üzere, dil okulu, sertifika ve diploma programları ile yaz okullarında en çok İngiltere ve ABD'nin tercih edildiğini belirten Aslantatar, “ABD ve İngiltere dışında Türk öğrenciler Kanada, Avustralya, Almanya ve Malta'ya yoğun ilgi gösteriyor. Ayrıca Balkan ülkeleri üniversiteleri, Avusturya ve Rusya da Türk öğrenci çekiyor” diye konuştu.

Hangi ülkede ne kadar öğrencimiz var:

ABD 10 bin

İngiltere 15 bin

Kanada 7-8 bin

Avustralya 2 bin

Almanya 1.5 - 2 bin

Malta Bin 500

İspanya 700- 800

Fransa 500-600

Diğer ülkeler 10-15 bin arası

(Balkan ülkeleri, Rusya ve Avusturya)

İlaç ve tıbbi malzemeleri kendileri temin etmek zorunda olan üniversite hastaneleri para bulmakta zorlanıyor

Kamudan alacaklarını tahsil edemediklerini belirten yöneticiler, "Yastık kılıfı bile alamıyoruz" diyor.

Yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastaneler tarafından temin edilmesini öngören Sağlık Uygulama Tebliği(SUT), üniversite hastanelerini iflasın eşiğine getirdi. "Yastık kılıfı alamaz hale geldik" diyen tıp fakültesi yöneticileri, 3-5 ay sonra hastaya "Çarşafını evden getir" demek zorunda kalacaklarını belirtiyor. Yöneticiler teknolojiyi takip edemedikleri gibi hurdaya çıkan cihazların yerine yenisini koyamadıklarını söylüyor.
İşte üniversite hastaneleri yöneticilerinin konuyla ilgili görüşleri:

Prof. Dr. Rıfat Murat Akal (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili):
"Fakültemizin kamudan 70 milyon YTL'nin üzerinde, hatta kesilmemiş ve henüz onaylanmamış faturalarla birlikte 100 milyon YTL alacağı var. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borcunu ödemeyince biz de firmalara borçlanıyoruz. Yastık kılıfı dahi alamaz duruma geldik. Yakında hastaya, 'Çarşafını evinden getir' demek zorunda kalacağız. Teknolojik ömrünü dolduran cihazların yerine yenisini alamıyoruz. 20 milyon dolar civarında cihaz almam gerekiyor.
Teknoloji çok hızlı ilerliyor ve biz de bu teknolojiyi parasızlık nedeniyle takip edemiyoruz. Döner sermaye katkı payı düştükçe öğretim üyeleri özel hastanelere kaçıyor veya yarım gün çalışıyor, araştırma görevlileri uzmanlık sınavlarına katılmak istemiyor. Öğrenci yetiştiren tıp fakülteleri de bu gidişle iflas edecek."


Prof. Dr. Ceyhun Oral (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı):
"Radyoterapi cihazı bozuk. Yenisini almak lazım, 3-4 milyon YTL değerinde bir cihaz. SGK'dan 24 milyon YTL alacağımız var. Üniversite hastanelerine katma bütçeden, özellikle bina yenileme konusunda yardım gelmedi. Bu işler bizi büyük oranda zayıf düşürdü. Toplu ihale yapamaz durumdayız. Binalarımızda deprem güçlendirmesi çalışması yapılıyor. Dünya Bankası'ndan karşılanacak denilmesine rağmen deprem güçlendirmesi için bize para ödenmedi. 3 yıldır tüm paralarımızı yatırdık. Onarılan bölümler kapalı olduğu için hasta da kabul edemedik. Yani kazanç da kesildi. Deprem güçlendirmesi için yalnız 50 milyon YTL harcadık. Şu an Cerrahpaşa'nın bütçesi 18 milyon YTL'de bekliyor."


Prof. Dr. Mithat Erenus (Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı):
"Devlet yalnızca maaşımızı ödüyor. Elektrik, su, temizlik, güvenlik gibi altyapı hizmetleri ile cihaz, malzeme, ilaç alımına kadar her türlü ihtiyaç döner sermayeden karşılanıyor.
Döner sermaye katkı payım düştükçe öğretim üyelerinin paralarını ödeyemiyoruz. Öğretim üyeleri üniversitelerden kaçıyor. Klinik branşlarda çalışan öğretim üyelerinin yüzde 90'ı yarım gün çalışıyor.
Hemşire yok, personel yok, teknisyen yok, sekreterim yok. Paramız olmadığı için cihaz alamıyoruz. Yatak yok. Hastanemize gelen kanser hastasını kovamadığım için acilde yatırıyorum. Hastane full çalışıyor, ama kâr edemiyorum."


Prof. Dr. Ahmet Özkağnıcı (Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Başhekimi):
"Maddi sıkıntılar nedeniyle acil dışındaki vakalar, ameliyat ve yatak hizmetlerini erteleme kararı aldık. Hastalara ilaç temin edemez hale geldik. 16 milyon YTL alacağımız, bir o kadar borcumuz var. Alacağımızı tahsil edersek borcumuzu ödeyeceğiz.
Döner sermaye geliriyle cihaz alamayız, teknolojik takip yapamayız. Şu anki tabloyla yeniliğe ayak uyduramayız. Bundan tıp eğitimi, hastaların sağlık sorunu etkilenir. 4 yıldır feryat ediyoruz. Bakanlık, üniversite hastanesini yok farz ediyor."

Aralarından 6 arkadaşlarını toprağa verdiler birçoğu da hâlâ hastanede

Bir gecede büyüyüp çok şeyi sorgulayan bu gençlerin herkese bir sorusu var:

Neden bizi öldürmek istediler?

Bir yanda fukaralık Diyarbakır'da 3 Ocak'ta gerçekleşen ve 7 kişinin öldüğü, 66 kişinin de yaralandığı bombalı saldırının ardından tam 26 gün geçti. Kimilerine göre "göz açıp kapayıncaya" kadar, kimileri içinse "her gün bir yılmış" gibi. Özellikle de patlamadan "dakikalarla" kurtulan Final Dergisi Dershanesi öğrencileri için. Gerçi onlar patlamanın öldürücü etkisinden kurtuldular kurtulmasına ama patlamanın yaşamlarında açtığı derin yarayı hiç biri kolay kolay tamir edemeyecek. Şimdilik önlerindeki OKS, ÖSS gibi sınavları düşünerek bu konuyu erteliyorlar Ama yaşları 13-19 arasında değişen bu öğrencilerin hepsi hayatlarının asla eskisi gibi olmayacağını söylüyorlar.

HAYATI ERTELEMEMEK LAZIM
Ömer Güneş, 17 yaşında, lise son sınıfta. Bombalı saldırıda ölen Eren Şahin'in sıra arkadaşı. Patlamadan sonra geriye dönüp baktığında ilk sözü "Hayatı ertelememek gerek" oluyor. Nedeni Eren ile ilgili akılda kalan son anısı. "Eren bir süre önce İstanbul'a gittiğinde, 50 YTL'ye Linkin Park grubunun CD'sini almıştı" diyor Ömer ve devam ediyor "Biz de Eren'e takılmıştık, hem yabancı müzik seviyor hem de bir CD'ye bu kadar para vermiş diye. Şimdi anlıyoruz, hayatı ertelememek gerekiyor. Bir şeyi yapmak istediğinizde yapmalısınız." Ömer'in ailesi Yayık köyünde yaşıyor ve altı kardeşi var. Doktor olmak, hasta insanlara yardım etmek istiyor, hayata umutla bakıyor. Ama yanından geçtiği her arabadan da korkuyor.

"HAYAT NE KOLAYMIŞ"
Sibel Kaplan da Eren'in hem okuldan hem dershaneden sınıf arkadaşı. Arkadaşının hayatında gördüğü en sempatik insan olduğunu ve onunla küs kalmanın asla mümkün olmayacağını söylüyor. "Öyle garip bir duygu ki, kurtulduğunuza bile sevinemiyorsunuz. Ne olursa olsun Eren geri gelmeyecek. Hayatımız çok kolaymış. Onu çok kolay kaybedebiliyormuşuz" diyen Sibel, Eren'in en belirgin özelliği müzikle arasındaki bağ olduğunu söylüyor. Sibel bu olay karşısında her şeyin küçük kaldığını, yaşıtlarının hayatlarının kıymetini bilmeleri gerektiğini vurguluyor.

"BOMBAYA İNAT BURADAYIM"
Biyoloji öğretmeni Sedat Yılmaz, kayıplar olmasaydı çocukların bu denli etkilenmeyeceklerini belirtiyor. "Bu saldırılara inat, Doğu'da daha fazla çalışmak istiyorum" diyen Yılmaz, onların pek çok şeyi sorguladıklarını ve özellikle "Neden bizi öldürmek istediler" diye sorduklarını söylüyor. Sınavı kazanacaklarına dair Eren'in ailesine söz veren sınıf arkadaşlarının çok iyi çalıştıklarını ve bu travmayı hep birlikte atlatacaklarını söylüyor.

Açık lise sınavlarına adayların türbanlı katılmasına izin verilmesi tartışma konusu oldu

Önceki gün yapılan sınavdaki uygulamaya tepki gösteren eğitim sendikaları Danıştay kararını hatırlatırken, adayları tutanakla sınava alan Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ise, yaygın eğitimde kıyafet zorunluluğu olamayacağı görüşünü savunuyor.

Yaklaşık 300 bin kişinin eğitim gördüğü Açık Lise'de Mesleki Açıköğretim Lisesi'ne kayıtlı olan yaklaşık 50 bin öğrenci dışında yüz yüze eğitim verilmiyor. Danıştay geçtiğimiz yıl Açık öğretim Lisesi sınavlarına girecek öğrencilerin kılık kıyafetinin 'gerektiğinde yüz yüze eğitim yapıldığı' gerekçesiyle resmi örgün eğitim okullarındaki kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olması gerektiğine hükmetmişti. Gerekçeli kararda da, "Sınava katılacak kız öğrenciler için 'başı açık' olma kuralı zorunlu bir kural niteliği taşımaktadır" denilmişti. Kafaları karıştıran hukuki durum Bakanlık Hukuk Müşavirliği'nce yapılan incelemeden sonra netleşecek. Bu incelemeden sonra türbanlı adaylar için tutulan tutanakların işleme konulup konulmayacağına karar verilecek.

Kararda peçe, sarık ve cüppe gibi kanunlara aykırı kıyafetleri giyerek sınavlara katılanların sınavlarının iptal edilmesi, "makul" ölçüde olanlarla ilgili ise işlem yapılmaması bekleniyor.

Tıp fakülteleri, Türkiye’de kadavra bağışının yetersiz olması nedeniyle anatomi eğitimi için gerekli olan kadavraları ithal etmek istiyor

Anatomi ve Klinik Anatomi Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Hamdi Çelik, anatomi eğitiminde kadavranın önemine dikkat çekerek, şunları söyledi:

"Kadavra üzerinde inceleme yapılamaması halinde ideal bir tıp eğitiminden söz edilemez. Teknolojik gelişme ve imkanlar bu ihtiyacı ortadan kaldırmıyor, maketle yapılan eğitimde insan vücudunun karmaşık yapısı tam olarak kavranamaz." Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnsana olan saygıdan dolayı gerek kadavra üzerindeki çalışmalar esnasında gerekse sonrasında son derece özenli davranılıyor ve cenaze dini vecibelere uygun olarak defnediliyor. Buna rağmen kadavra bağışı çok yetersiz. İdeal bir anatomi eğitimi için en fazla 10 öğrenci bir kadavra üzerinde çalışmalı ancak Türkiye'de bazı fakültelerde kadavra dahi bulunamıyor. Gelişmiş toplumların bilime olan inanç ve desteğinin önemli bir göstergesi olan bu bağışlar maalesef ülkemizde yok denecek seviyede."

UYGULUMADA SORUN VAR

Bir kaç yıl öncesine kadar kadavra ihtiyacının büyük oranda adli tıp kurumlarındaki sahipsiz ölülerle karşılandığını kaydeden Çelik, şöyle devam etti:

"Ancak tıp fakültesi sayısındaki artış ve AB'ye uyum amacıyla çıkarılan bazı düzenlemelerin yanlış yorumlanması nedeniyle böyle bir sorun ortaya çıkıyor. Sahipsiz ceset ve insan bedeni parçalarının tıp fakültelerinde eğitim amaçlı kullanılmasının 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Kanunu'na uygundur ancak bunları yüksek öğrenim kurumlarına verecek adli otoriteler çekingen davranmaktadır. Cumhuriyet savcıları tarafından belediyelere teslim edilen sahipsiz cenazeler tıp fakültelerinin bilgisi olmadan defnedilmektedir."

Tarih öğretmeni Fahrettin Aydın da, Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum ettirdi

Sendikal faaliyetleri nedeniyle başka bir okula nakledildiği belirtilen öğretmen Fahrettin Aydın ile ilgili davayı sonuçlandıran AİHM, Türkiye'yi suçlu buldu.

Tarih öğretmeni Fahrettin Aydın da, Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkum ettirdi.

Fahrettin Aydın'ın, sendikal faaliyetleri nedeniyle Giresun'daki bir okula nakledildiği gerekçesiyle AİHM'ye yaptığı başvuruya ilişkin dava lehine sonuçlandı.
Aydın'ın hakkındaki idari karara itiraz olanağını sağlayan yasal düzenlemelerin bulunmadığına dikkat çeken Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hukuksal yollara başvuru hakkına ilişkin 13. maddesinin ihlal edildiğini belirterek Türkiye'yi 500 euro tutarında manevi tazminat ödemesini hükmetti

Amerikan askerlerinin Kuzey Irak’ta kullandığı bıçakların aynısını Çin’de üretip okul önlerinde satmaya hazırlanan şebeke çökertildi

İSTANBUL Gümrük Muhafaza Ekipleri, bir şebekenin Amerikan askerlerinin Kuzey Irak'ta kullandığı bıçakların aynısını Çin'de üreterek Türkiye'ye sokmaya çalıştığını ortaya çıkardı. Şebekenin ilköğretim öğrencilerini cezbedecek şekilde dizayn edilen, üzerinde pusula, saat, hatta fener dahi bulunan bıçakları Türkiye'ye pazarlandığı belirlendi. Ekipler, 3 TIR dolusu bıçaktan bin 500'ünü İstanbul'da satmaya çalışan 2 kişiyi İSTOÇ'taki bir şirkette yakaladı. Ekipler şebekenin diğer elemanlarını araştırıyor.

MEB ile Hayal Ortakları Derneği, "Geleceğin Liderleri"ni Ortaya Çıkarmak Amacıyla "Oku Düşün Paylaş" Konulu Bir Projeyi Hayata Geçirecek

Milli Eğitim Bakanlığı ile Hayal Ortakları Derneği, “geleceğin liderleri”ni ortaya çıkarmak amacıyla “Oku Düşün Paylaş” konulu bir projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor.

MEB İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er ile Hayal Ortakları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Yaman, konuyla ilgili olarak 10 Ocak 2008 tarihinde “Oku Düşün Paylaş” başlıklı bir protokol imzaladı.

Protokol, “İlköğretim okullarında yarının liderleri olacak öğrencilerin okuyan, araştıran, yaratıcı düşünen, düşündüğünü anlamlı ve anlaşılır şekilde ifade eden, algılama gücü yüksek, sentez kabiliyeti olan kültürlü, milli ve manevi değerlere sahip, yüksek karakterli bireyler yetiştirmeyi” amaçlıyor.

İlköğretim 6. ve 7. sınıflara yönelik projeye göre, Türkiye genelinde belirlenecek 200 ilköğretim okuluna Hayal Ortakları Derneği'nce “yaratıcı kütüphane”ler kurulacak ve “Oku Düşün Paylaş” etkinliği için özel hazırlanan bir kitap konulacak. Bu kitapta öğrencilerin, belirli başlıklarla hazırlanmış konularla ilgili düşüncelerini ifade etmeleri sağlanacak.

Hayal Ortakları Derneği, kütüphanelere Türk ve dünya klasiklerinden oluşan çocuklara yönelik kitapları da koyarak, eğitimi destekleyecek.

“Öğrencileri düşünmeye yöneltecek” şekilde tasarlanan bu kütüphaneler, öncelikle gelecek ay Adana, Sakarya, Ankara ve Denizli'de belirlenen okullarda açılacak, daha sonra ülke geneline yaygınlaştırılacak.

LİDERLER NASIL BELİRLENECEK?

Projeyi uygulamak üzere Hayal Ortakları Derneği'nce özel olarak yetiştirilmiş gönüllü moderatörler, okullarda görev yapacak. Ayrıca okullarda bu projede görev alacak öğretmenlere de eğitim verilecek. Bir çalışma çizelgesi hazırlanacak ve bu çizelgeye göre uygulama başlayacak.

“Oku Düşün Paylaş” etkinliğine en fazla sayıda öğrencinin katılımının sağlanması için gerekli duyurular yapılacak. Rehber öğretmen, sınıf öğretmeni ve Hayal Ortakları Derneği adına görev alacak öğreticiler, bu etkinliğe katılması uygun görülen öğrencilerin seçimini yapacak.

Öğrencilere “Oku Düşün Paylaş” etkinliği için hazırlanan kitaplar eşliğinde 18 haftalık bir eğitim verilecek. Bu eğitimde en çok başarı gösteren toplam 12 öğrenci İstanbul'da 5 günlük “Yıldızlar Liderlik Kampı”na alınarak, eğitim görecek.

ANKARA'DAKİ “YARATICI KÜTÜPHANE”

Hayal Ortakları Derneği, “Oku Düşün Paylaş” projesi, şu anda İstanbul'da 5 ve Ankara'da 5 olmak üzere 10 ilköğretim okulunda pilot olarak uygulanıyor.

Dernek, proje kapsamında geçen yıl Ankara'daki Gülen-Muharrem Pakoğlu İlköğretim Okuluna “yaratıcı kütüphane” kurdu.

Kütüphanede, ortada 12 öğrencinin oturabileceği ve birbirlerinin yüzünü görebileceği daire şeklindeki masa ile masanın bir ucunda kürsü bulunuyor. Öğrencilerin arkasında ise izleyiciler için 4 sandalye daha yer alıyor. Öğrencilerin oturduğu sandalyeler koyu yeşil, izleyicilerin oturduğu sandalyeler ise açık yeşil renkli. Kütüphanenin tavanından etrafında renkli boncuklar bulunan avizeler sarkıyor. Pencereleri ise bej renkli zemin üzerinde açık yeşil desenler bulunan perdeler süslüyor. Kütüphanede öğrencilerin fikirlerini paylaşacağı masanın bulunduğu bölüme az sayıda kitap rafı konulmuş. Asıl kitap rafları kütüphanenin bir başka bölümünde yer alıyor. Yetkililer, “gözü yormayan ve öğrencilerin fikirlerini rahatça dile getirmeye uygun biçimde tasarlanan kütüphanenin, bu tasarım şekliyle öğrencileri düşünmeye yöneltmeyi amaçladığını” dile getirdiler.

Okul Müdürü Bahri Yıldızbaş, Hayal Ortakları Derneği tarafından geçen yaz oluşturulan kütüphanenin bu eğitim-öğretim yılında faaliyete geçtiğini kaydetti. Öğrencilerin her hafta cumartesi günü 11.00-12.00 saatleri arasında okudukları kitaplarla ilgili düşüncelerini paylaşmak amacıyla okula geldiklerini belirten Yıldızbaş, bir öğretmenin de grubu yönetmek üzere hazır bulunduğunu söyledi. Yıldızbaş, öğrencilerin düşüncelerini hem oturdukları yerde hem de kürsüde de ifade edebildiklerini kaydetti.

“Oku Düşün Paylaş” etkinliğine katılan öğrenciler de her cumartesi gününü iple çektiklerini dile getirdiler. Etkinliğe başladıklarında “Oku Düşün Paylaş” konulu kitabı işlediklerini belirten öğrenciler, “Hayal kurma” teması ile başlayan bu süreçte “Sevgi-Saygı”, “Ekip Çalışması”, “Hedeflerimiz”, “Hatalardan Ders Alma”, “Sorumluluk”, “İç Disiplin”, “Sözünü Tutma”, “Pozitif Düşünce”, “kararlılık”, “Zihinsel Manileri Aşmak”, “Önyargı”, “Tecrübe”, “Tutku-Başarı”, “Öfke-Sabır”, “Bencillik-Kibir”, “Korku ve Cesaret”, “Kişisel Gelişim” gibi konuları işlediklerini, bu konularla ilgili düşüncelerini kağıda dökerek, birbirleriyle paylaştıklarını anlattılar.

Öğrenciler, daha sonra okudukları kitaplarla ilgili düşüncelerini burada paylaştıklarını ifade ettiler. Düşüncelerini paylaşırken öncelikle kitapla ilgili bilgi verdiklerini anlatan öğrenciler, kitabın konusunu anlattıklarını ancak sonuç kısmını söylemeyerek, arkadaşlarının fikir yürütmesini istediklerini belirttiler. Öğrenciler, kitabı arkadaşlarına tavsiye edip etmemeye de karar verdiklerini dile getirdiler.

Karıkoca İki Girişimcinin Kurduğu Çocuk Köşkü Anaokulu, Türkiye'deki 'Çocuklu Yabancılardan' Büyük İlgi Görüyor

İki girişimcinin kurduğu Çocuk Köşkü Anaokulu, Türkiye’deki ’çocuklu yabancılardan’ büyük ilgi görüyor. Yeşilköy’de tarihi bir köşkte eğitime başlayan okulda 2-6 yaş arasındaki çocuklara hizmet verilecek. 50 çocuk kapasitesi olan Çocuk Köşkü’nde şu anda 5’i yabancı uyruklu 17 çocuk eğitim görüyor.

Çocuk Köşkü Anaokulu Genel Müdürü Müdürü Filiz Akçay, isteğe bağlı olarak karma sınıf da oluştuulduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Öğrenci sayımız her gün 2-3 artıyor. 5 yabancı çocuğumuzun 5’i de farklı ülkelerden. Şimdiden uluslararası olduk. Okulumuz altyapı olarak da çok farklı. Çocukların kullanacağı sabunlar, Oyuncaklar ve boyalar çok özel malzemelerden. Hijyene çok önem veriyoruz. Yemekler için de çok farklı bir malzeme ve pişirme sistemi kurduk. Avrupa Birliği (AB) ile ortak projelere de başladık."

Uzmanlık Gerektirmeyen Soruşturmaları Disiplin Amirleri Çözecek

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Teftiş Kurulu Başkanlığı, bakanlığın üzerindeki yükün azaltılması amacıyla uzmanlık gerektirmeyen soruşturmaların çözümünü disiplin amirlerine bırakacak.

MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı, mahalli soruşturmaları mahalli amirler yolu ile çözecek. Kurul Başkanı Muzaffer Doğan tarafından Müsteşarlığa gönderilen yazıda, söz konusu uygulama ile inceleme, disiplin soruşturması ve ön incelemelerde bakanlığın yükünün azaltılmasının amaçlandığı anlatıldı. DBu uygulama sonucunda etkinlik, verimlilik ve ekonomikliğin de sağlanmasının planlandığını belirtilen yazıda, "Uzmanlık gerektirmeyen inceleme, disiplin soruşturması ile ön inceleme iş ve işlemlerin mahallinde disiplin amirlerince veya muhakkik görevlendirilerek yürütülmesi ve sonuçlandırılmasının yerinde olacağı düşünülmektedir" denildi.

Teftiş Kurulu Başkanlığı ayrıca, "Disiplin Amirleri ve Muhakkikleri için Soruşturma Rehberi" hazırladı. Soruşturma yapacak olan disiplin amirleri veya amirlerin yerlerine gönderilecek araştırmacıların yararlanması amacıyla hazırlanan rehber, milli eğitim müdürlükleri, şube müdürleri, orta dereceli okul müdürlükleri ve ilköğretim müfettişlerine gönderildi.(ANKA)

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Eğitici Bilişim Teknolojileri Formatör Öğretmen İhtiyacını Karşılamak Amacıyla 16 İlde Sınav Yapacak

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Eğitici Bilişim Teknolojileri Formatör Öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla 16 ilde sınav yapacak.
24 Şubat'ta yapılacak sınavın başvuruları, 4-15 Şubat günleri arası kabul edilecek. Sınava türbanla girilemeyecek.

MEB, il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinde görevlendirmek üzere Eğitici Bilişim Teknolojileri Formatör Öğretmen alımı yapacak. Formatör öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılacak sınav, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Elazığ, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Trabzon, Van il merkezlerinde yapılacak. Seçilecek öğretmenler görev yaptıkları il-ilçe milli eğitim müdürlüklerine bağlı olarak çalışabilmeleri için Eğitici Bilişim Teknolojileri Formatör Öğretmenlik Belgesi alabilecekleri eğitimlerden de geçirilecekler.

-SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLER SINAVA GİREMEYECEK-

Sınav başvuruları 4-15 Ocak arası, sınav ise 24 Şubat'ta saat 10.00'da yapılacak. Sınav sonuçları ise 19 Mart 2008 tarihinde açıklanacak. Sınava, kadroları ilköğretim ve ortaöğretim okullarında olan ve bu okullarda görev yapan veya taşra teşkilatlarında geçici olarak görevlendirilen öğretmenler katılabilecek. Sınava katılacak öğretmenlerin stajyerliklerinin kalkmış olması istenirken, MEB'ye bağlı okullarda 18 yıldan fazla görev yapan öğretmenler sınava katılamayacak. Ayrıca, sınava katılmak isteyen öğretmenlerden, Eğitici Bilgisayar Formatör Öğretmenlik kurs belgesine sahip olması ve 4 yıllık fakülte mezunu olması gerekiyor. Sınava asil, vekil müdür ve müdür yardımcılarının katılamayacağı bildirilirken, MEBBİS sorumluları tarafından, sözleşmeli öğretmenlerin de sınava katılamayacağı belirtildi.

-TÜRBANLA SINAVA GİRENLERİN SINAVI GEÇERSİZ SAYILACAK-

Sınava girecek adayların kıyafet konusuna dikkat etmesi de istendi. Konuyla ilgili, "Adaylar sınava başı açık, temiz, düzenli ve aşırılığa kaçmayan bir kıyafetle girecektir" ifadesi kullanıldı. Ayrıca salon görevlisi isterse sınav sırasında kurallara uymayan adayları uyarmadan tutanak tutabilecek. Bu kişilerin sınavları geçersiz sayılacak.

Sınav sonuçları, 19 Mart 2008 tarihinden Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi internet sitesinde açıklanacak. Ayrıca adaylara sınav sonuç belgesi gönderilmeyecek.(ANKA)

Özürlü Çocukların Eğitim ve Rehabilitasyon Hizmetlerine Yönelik Olarak Verilen Bireysel Eğitim Bedeli Aylık 292 YTL

Milli Eğitim Bakanlığının gözetim ve denetimi altında özel örgün eğitim veya yaygın eğitim programı uygulayan kurumlar tarafından özürlü çocukların eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine yönelik olarak verilen bireysel eğitim bedeli aylık 292 YTL, grup eğitim bedeli ise aylık 84 YTL olarak tespit edildiği'' bildirildi.

Maliye Bakanlığının konuya ilişkin 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliği, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı. Tebliğ, 1 Ocak 2008 tarihinden geçerli yürürlüğe girdi.

Konuya ilişkin, 1 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe giren tebliğde, bireysel eğitim bedeli aylık 280 YTL, grup eğitim bedeli ise aylık 80 YTL olarak belirlenmişti. (Anadolu Ajansı)

Adıyaman'ın Besni ilçesinde okul öncesi eğitim oranı Türkiye ortalamasının üzerinde

Adıyaman'ın Besni ilçesinde okul öncesi eğitim oranı Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşti. Besni Milli Eğitim Müdürü Cevdet Arslan, okul öncesi eğitimde okullaşma oranını daha da artırmak için çalışmalarının sürdüğünü belirtti.

Okul öncesi eğitimin Türkiye ortalamasının yüzde 25, Adıyaman'ın yüzde 15, Besni'nin ise yüzde 44 olduğunu belirten Arslan; "Eğitim ve öğretimin başlangıcı olan okul öncesi eğitimin çocukların hem zihinsel gelişimlerine hem de eğitimlerinin diğer basamaklarına olumlu yansımaları olması sebebiyle bütün çocukların okul öncesi eğitimden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çocuğun okula alışma ve hazır olmasında, düzgün konuşma ve davranış sergilemede, günlük ihtiyaçların düzenli olarak karşılanmasında, arkadaşlık ve paylaşma duygularının geliştirilmesinde, çocukların sosyal hayata kolay adapte olabilmelerinde okul öncesi eğitimin önemi çok büyüktür. Yapılan araştırmalarda OKS ve ÖSS'de okul öncesi eğitimi alanların önemli oranda başarı sağladıkları görülmektedir." dedi.

2004 yılında Besni'de yüzde 11 olan okul öncesi eğitim oranın, yoğun çalışmalarla 2007 yılı sonu itibariyle yüzde 44'e çıkardıklarını vurgulayan Arslan, hedeflerinin bu oranı yüzde 61'e çıkarmak olduğunu kaydetti.

Derslik yetersizliğinden dolayı bazı köylerde anasınıfı açamadıklarını hatırlatan Arslan, bu gibi yerlerde ev odaları, dükkan, ambar gibi yerleri düzenleyerek anasınıfı haline getirdiklerini sözlerine ekledi. (Cihan Haber Ajansı)

Siirt'te Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından mahallelerin profilleri çıkarılarak özellikle kadın ve çocukların sorunları araştırılacak

Siirt'te Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından mahallelerin profilleri çıkarılarak özellikle kadın ve çocukların sorunları araştırılacak.

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek çalışmada, toplum merkezlerine devam eden bayanlar aracılığıyla uygulanacak ankette, mahallerin sosyal, kültürel, eğitim ve ekonomik durumları ortaya çıkarılmaya çalışılacağı açıklandı.

Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hıfzullah Canpolat, "Bizim ve diğer kurumların çalışmalarına ışık tutmak üzere, mahallelerin sosyal, eğitim, kültürel ve ekonomik durumları başta olmak üzere profillerini ortaya çıkarmaya çalışacağız. Bu çalışmamızda özellikle görev alanımıza giren kadın ve çocukların sorunlarını öğrenmeyi hedefliyoruz. Bu amaçla uzmanlar tarafından hazırlanmış bir anketi, şehrimizin değişik mahallelerinde faaliyet gösteren bayanlara birer anket dağıtacağız. Daha sonra bu anketler değerlendirilecek ve çalışmalarımızda bize yön verecektir. Bu çalışma ile çok konuda vatandaşın gerçek kimlik ve bilgisine ulaşarak taleplerine de cevap verebileceğiz." dedi.

İl Müdürü Canpolat, çalışmaların şubat ayı sonlarına kadar tamamlanmasının hedeflendiğini sözlerine ekledi.

Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta ve Beraberindeki Heyeti Makamında Kabul Etti

Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti.

Ankara Valisi Kemal Önal tarafından hazırlanan teşekkür belgesini Eryılmaz'a sunan Balta, eğitime katkı için belediyeler ile oluşturulan sinerjiden duydukları memnuniyeti ifade ederek, başkanların sayesinde Ankara'yı eğitimin de başkenti yaptıklarını söyledi. Murat Bey Balta, "Eğitime yüzde 100 Destek Kampanyası Türkiye'de bir dayanışma rüzgarı estirdi. Ancak, Ankara'da belde belediyeleri dahil tüm belediyelerin ve hayırsever yurttaşların özverili destekleriyle kampanyada ülkemizin dinamo gücü olmayı

başardık. Çankaya'da belediyenizin ve özellikle sizin çabalarınızı izliyor, ilçe dışında da yapılan okul tadilat çalışmalarınızı, okullarda düzenlediğiniz süt kampanyası ve yoksul bölgelerdeki okullara öğle yemeği dağıtımı çalışmalarınızı takdirle karşılıyoruz" dedi.

Ülkenin geleceğine ışık tutmanın eğitime destekten geçtiğini dile getiren Eryılmaz, "Milli Eğitim kayıtlarına geçen 1.5 trilyonluk desteğin dışında yaptığımız bakım onarım, düzenleme çalışmaları, beslenme kampanyaları ile 6 trilyonluk bir bütçe ayırarak elimizden geleni yaptık. Yeni belediyeler yasasındaki düzenleme ile eğitim alanına yardım elimizi uzatmamız daha da kolaylaştı. Ülkemizin aydınlık geleceği için sizlerden gelen tüm talepleri karşılamaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.