30 Kasım 2009 Pazartesi

Savaş Oyunu Paranoyak Yapıyor...

Ahi Evran ve Amasya üniversitelerinden akademisyenlerin, lise öğrencileri arasında yaptığı araştırmada ortaya ilginç sonuçlar çıktı.

Kırıkkale, Ahi Evran ve Amasya üniversitelerinden akademisyenlerin, lise öğrencileri arasında yaptığı araştırmada ortaya ilginç sonuçlar çıktı. Buna göre,
- Bilgisayarda dövüş ve savaş oyunu oynayan gençler, kendilerini sınıftaki diğer öğrencilere göre daha çok tehdit altında hissediyor. Strateji ve yarış oyunlarında ise herhangi bir fark yok.
- Dövüş ve savaş oyunlarını seven gençler, 'sürekli rekabet', 'arkayı kollama', 'tetikte olma', 'zararlı hareket bekleme' gibi davranışları, gerçek hayata taşıylabiliyor.
- Öğrencilerin yarıya yakını oyun bittikten sonra 1-2 saat yine oyun oynuyormuş gibi hissediyor. Bazen savaş oyunları rüyalara da giriyor.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Kansere Karşı Nano Savaş...

Metrenin 50 milyarda bir büyüklüğüne sahip altın nano kapsüllerin içine ilaç molekülleri yerleştirerek kanserli hücreyi yok etti.

Nano kapsüllerle kanseri yendiler Gazi Üniversitesi'nden 2 bilim adamı, kanserde düşük ilaç dozlarıyla yüksek tedavi başarısı elde etti. Bilim adamları, metrenin 50 milyarda bir büyüklüğüne sahip altın nano kapsüllerin içine ilaç molekülleri yerleştirerek kanserli hücreyi yok etti. Gazi Üniversitesi Nanotıp ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi'nden Türk bilim adamları, Washington Üniversitesi ile yürüttükleri çalışmada, nano-kapsüllerle kanser hücrelerini yok etti. Başkanlığını Yrd. Doç. Dr. Gürer G. Budak'ın yürüttüğü ekipte görev yapan Dr. Mustafa Selman Yavuz'un Washington Üniversitesi'nden Dr. Younan Wia'nın ekibi ile yaptığı çalışma, saygın bilim dergisi Nature Materials'in Kasım sayısında yayımlandıktan sonra, ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times'a da konu oldu. YAN ETKİLERİ EN AZA İNDİRDİ Nanotıp ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Budak, son zamanlarda tümör hücrelerinin geliştiği bölgenin hedef alındığı “güdümlü” ilaç dağılım sistemleri üzerinde çok yoğun çalıştıklarını, böylece çok daha düşük ilaç dozlarıyla yüksek tedavi başarısı elde edilebileceğini belirtti. Budak, güdümlü ilaç dağılım sisteminde, alışılagelmiş yöntemlerdeki tedaviye uyumu azaltan sistemik yan etki riskinin de en aza indirgendiğini anlattı ÇOK UZUN TESTLER GEREKİYOR Yrd. Doç. Dr. Budak, tedavi amaçlı üretilen her molekülün insanlar üzerinde kullanılmadan önce çok uzun ve detaylı testlerden geçirilmesi gerektiğini bildirdi. Budak, bu çalışmada kullanılan taşıyıcı altın nano-kapsüllerin, ilk aşamada laboratuvar ortamında oluşturulan hücre kültürü ve serilerinde denendiğini ve çok başarılı sonuçlar elde edildiğini açıkladı. Dr. Budak, “Kanserin pek çok tipi olmasına rağmen, kansere yol açan patolojik süreçler henüz tam olarak aydınlatılamadı. Tüm kanser tiplerinde başarılı olabilecek bir tedavi bugün için mümkün değil. İleri teknoloji gerektiren nitelikli araştırmalar sayesinde kanser tedavisine adım adım yaklaşılıyor” diye konuştu. Metrenin 50 milyarda biri ABD'deki bilim çevrelerinde geniş yankı bulan çalışmayı yürüten Dr. Mustafa Selman Yavuz, kanser tedavisinde umut veren geliştirdikleri yöntem hakkında bilgi verdi. İlaç moleküllerini, metrenin 50 milyarda biri büyüklüğündeki altın nano-kapsüllerin içine yerleştirdiklerini belirten Yavuz, kapsüllerin yüzeylerindeki yine nanometrik çaptaki delikleri akıllı polimerlerle kapladıklarını söyledi. Yavuz, şunları anlattı: “İçi ilaç dolu nano-kapsüller hedef kanser hücresine immünolojik (bağışıklık sistemine özgü) yöntemlerle hedeflendikten sonra, yakın kızılötesi ışınlar kullanarak nano-kapsüller ısıtılıyor. Bu sayede polimerlerle kapatılan delikler açılarak nano-kapsül içindeki ilaç ortama salınıyor. Burada amaç, kanser dokusunu tek hücre düzeyinde hedefleyerek yok etmek.” Yavuz, yöntemin önemli bir üstünlüğünün de geliştirdikleri nano-kapsüller hedef dokuya gidinceye kadar içlerindeki ilacın serbestleşmesinin önlenebilmesi, böylece kontrolsüz ilaç salınımının önüne geçilebilmesi olduğunu bildirdi.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Adana'da Okullar Tatil...

Adana'da domuz gribi okulları tatil ettirdi. İlk ve Orta dereceli okullar domuz gribi tehlikesi nedeniyle Pazartesi gününden itibaren 4 gün boyunca tatil edildi. Adana'da okullar domuz gribi salgını nedeniyle Kurban Bayramı sonuna kadar tatil edildi.Öğrenciler Kurban Bayramı tatiliyle birlikte yaklaşık 8 gün okullardan ayrı kalacak. Okulların bayramdan sonra da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tatil edilmesi gündeme geldi.Okullar bayram sonrası da tatil edilirse Adana'daki öğrenciler 15 gün tatil yapacak.

20 Kasım 2009 Cuma

Öğretmenlere Promosyon Müjdesi...

Daha önce yüzde 70’i ödenen banka promosyonlarının tamamının öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarına ödenmesi kararlaştırıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı ile yetkili sendika Eğitim Bir-Sen arasında yapılan Kurum İdari Kurulu toplantısında, daha önce yüzde 70'i ödenen banka promosyonlarının tamamının öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarına ödenmesi kararlaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı'nda yetkili sendika olan Eğitim Bir-Sen ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında Kurum İdari Kurulu toplantısı yapıldı. Toplantıda konuşan Memur-Sen Konfederasyonu ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, alınan kararlar içinde, eğitim camiasının yüzünü güldürecek hususlar olduğunu, bunlardan en önemlisinin de daha önce yüzde 70 oranında ödenen banka promosyonlarının tamamının eğitim çalışanlarına ödenmesi olduğunu söyledi. -TEDAVİ YOLLUKLARI YIL SONUNA KADAR ÖDENECEK- Gündoğdu, bakanlık ile mutabakata varılan hususlardan birinin de il içi ve il dışı yer değiştirme ve tayinlerin aynı zaman diliminde yapılarak birbirine bağlı ortaya çıkan sorunların da bu şekilde ortadan kaldırıldığını ifade etti. Gündoğdu ayrıca, öğretmenlere tanınan il içi ve il dışı yer değiştirme hakkının, diğer eğitim çalışanlarına da aynı şekilde uygulanmasına karar verildiğini kaydetti. Gündoğdu, alınan kararlardan birinin de, idarecilerin derse girme zorunluluğunun 6 saat mecburiyetinden, 6 saate kadar şeklinde değiştirildiğini dile getirerek, eğitim çalışanlarının en büyük sıkıntılarından olan tedavi giderlerinin bu yıl sonuna kadar ödeneceğini söyledi. -“TOPLU GÖRÜŞME PRİMİ KONUSUNDA, UMUTLUYUZ”- Gündoğdu, bir soru üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen toplu görüşme primi konusunda ilgili bakanlıklar nezdinde görüşmeleri sürdürdüklerini söyledi. Gündoğdu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile görüştüklerini, bugün de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile konuyu değerlendireceklerini belirterek, “Sendikalı kamu çalışanlarının tek kazanımı olan toplu görüşme priminin CHP'nin siparişiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini anlamış değiliz. Bu konuda girişimlerimiz sürüyor. Bu hakkın sendikalı kamu çalışanlarına yeniden verilmesi için çalışıyoruz. Olumsuz sonuçlanması halinde ise eylemlilik sürecimiz devam edecek. Toplu sözleşme ve grev hakkı, bu yılki toplu görüşmelerin de birinci maddesiydi” şeklinde konuştu. Kurum İdari Kurulu toplantısına, Milli Eğitim Bakanlığı adına katılan ve imza atan Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik ise, sendika ile işbirliği içinde çalışarak, imza altına aldıkları hususları hayata geçireceklerini söyledi. Sendika üyelerinin kendi çalışanları olduğunu söyleyen Çelik, kimseyi mağdur etmemek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini ifade etti.

19 Kasım 2009 Perşembe

Öğrenciler Devamsızlıktan Sınıfta Kalacak...

Hızla domuz gribi tehditine karşı önlemler alınmazsa öğrenciler başarısı düşecek....

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de domuz gribi vakaları artmaya devam ediyor. Özellikle okullar gerçek anlamda tehdit altında. Öğrencilerin yaşları itibariyle bu hastalığa yakalanmaya yakın olmaları, kendilerini koruyacak öz bakım becerilerine sahip olmamaları, derslerde çok yakın ilişki içinde bulunmaları hatta servislerde bu hastalık çocuklar için gerçekten tehdit haline gelmekte, eğitimciler bu konuda hükümetin önlem almasını istiyor. TÖDER Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel bu dönemde domuz gribinin yarattığı etkiden daha fazla panik havasının olduğunu bunun iyi yönetilmesi gerektiğini belirterek MEB ve ÖSYM'ye şu önerilerde bulundu. Toplum domuz gribinden daha fazla salgının yarattığı panikten etkilenmekte, sağlık bilimiyle uğraşanların bilgilendirme programlarını arttırmaları gerekir. Öğrenciler hastalık korkusuyla devamsızlık yapmakta öğretmenler de devamsızlıkların çok olmasından dolayı konu işleyememekte bu durum eğitim öğretim sağlıklı yürümesini engellemektedir. Eğer önlem alınmazsa ÖSYS ve SBS'de öğrenciler bu yıl çok başarısız olabilirler. Ayrıca salgın nedeniyle MEB'in il il veya okul okul tatil etmesi yılsonunda yapılacak merkezi sınavlarda eşitsizlikler yaratacaktır. Bazı okullarda konular işlenirken bazı okullarda işlenememektedir. Çünkü yılsonunda yapılacak olan üniversite giriş ve SBS'lerde bu yılın konulardan soru sorulacaktır. Bu da öğrencilerin başarısız olmalarına yol açabilir. MEB'in yapması gereken, nisan ayından sonra işlenmesi gereken konuları bu yılın müfredatından çıkararak önümüzdeki yılın başına eklemesi doğru olacaktır. Böylece öğretmenler konuları yetiştirmek adına sıkıntı yaşamayacak öğrenciler de sınavlarda öğrenmedikleri konularla karşı karşıya kalmamış olacaklardır. Domuz gribi virüsü en fazla soğuk havalarda etkili olmakta, birinci yarıyıl karne tatili 15 gün erkene alınarak soğuk havalarda öğrenciler virüsün etkisinden korunabilir. Böylece virüsün yayılması yavaşlatılmış olur. Zaten her yıl kar tatili ve soğuk tatili adı altında tatiller yapılmakta bu yıl tatil erkene alınıp uzatılırsa virüsün yayılması önlenmiş olur. Okula devam oranının yüzde 30'ları aştığı tahmin ediyoruz. Öğrencilerin okullara özürsüz olarak 20 gün devamsızlık yapma hakkı bulunuyor şimdiden birçok öğrencinin devamsızlığı 10 günü geçti böyle devam ederse birçok öğrenci devamsızlıktan sınıfta kalacaktır. MEB'in bu soruna bir çözüm üretmesi gerekiyor. Çözüm olarak velilerden dilekçe alınarak öğrencilerin devamsızlıklarının işlenmemesi gerekir. En önemlisi 23 Ocak 2009 tarihinde sona erecek olan birinci yarıyıl tatilinin 15 gün öne çekilmesi hem öğretmenler hem öğrenciler hem de anne-babaların bu hastalığa karşı direnç kazanmalarına imkan sağlayacaktır. Bu süreç içinde uzaktan eğitim yoluyla eğitim yapılarak ortaya çıkan boşluk kısmen de olsa giderilebilir. Bu süre boyunca toplum aşı ve tedavi yöntemlerinde yaşanan karışıklıkları da ortadan kaldıracak doğru bir yol bulacaktır. Okullarda eğitim öğretimin devamlılığı açısından ödev ağırlıklı program uygulanmalı böylece ev ortamında öğrenci ders çalışmaya yönlendirilerek devamlılık sağlanmalıdır. Son yıllarda dünyanın gelişmiş ülkelerinde hızla büyüyen 'uzaktan eğitim' ülkemizde de bu fırsattan istifade geliştirilmelidir. Bu çalışmaların yapılabilmesi için ülkemizde gerekli altyapı mevcuttur. 2010-2011 öğretim yılı erken başlatılarak bu yıl ertelenen konular öğrencilere daha iyi bir dönemde aktarılabilir. Ülkemizde yaz aylarında öğrencilere 2.5 ay kış aylarında ise 15 gün tatil verilmektedir. Bu değiştirilerek yaz aylarında 1.5 ay kış aylarında ise 1 ay tatil edilmesi daha sağlıklı olacaktır. TÖDER başkanı Enver Yücel'in bu tespit ve önerileri konusunda MEB'in ve ÖSYM'nin alacağı kararlar merakla bekleniyor.

Eğitim Fakülteleri Kapatıldı...

Bazı Üniversitelerde Eğitim Fakülteleri kapatıldı, yerlerine Teknoloji Fakülteleri açıldı.

Bazı Yükseköğretim kurumları bünyesinde bulunan teknik eğitim fakülteleri kapatıldı. Kapatılma ile ilgili kararname: geçtiğimiz cuma günü Resmi Gazete'de yayınlandı.
Kararda, 'Bazı yükseköğretim kurumları bünyesinde bulunan teknik eğitim fakülteleri, mesleki eğitim fakülteleri, mesleki ve teknik eğitim fakülteleri, ticaret ve turizm eğitim fakülteleri ile Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi'nin kapatılması ve aynı yükseköğretim kurumlarına bağlı olarak yeni fakülteler kurulması Bakanlar Kurulu'nca 2.11.2009 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bu karar uyarınca; listede belirtilen yükseköğretim kurumları bünyesinde bulunan fakülteler kapatılmış ve teknoloji fakülteleri adıyla aynı yükseköğretim kurumlarına bağlı olarak kurulmuştur. Kapatılan fakülteler, mevcut öğrencilerin mezuniyetlerine kadar eğitime devam edecektir denildi. Bu kararla meslek dersleri öğretmenliği bölümlerin ciddi bir kontenjan kapatılarak teknoloji mühendislikleri kurulmuş oldu.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Kafe Alışkanlığına Engel Yok...

MEB'in yaptığı ankette ilğinç sonuç çıktı; evde internetin olması çocukların kafeye gitmesine engel olmuyor

Türkiye'nin 7 bölgesinden seçilen 14 ilinde yapılan ve her ildeki iki ilköğretim ile iki lisedeki 540 öğrenci, 540 veli ve 416 veli olmak üzerek toplam 1.496 kişi üzerinde uygulanan anket, özellikle öğrencilerin internet kafelere neden gittiğini ortaya koydu. Bu yılın başında raporlaştırılan araştırmaya göre öğrencilerin tamamına yakını internet kullandığını ifade ederken, interneti en fazla sırasıyla 'evde', 'internet kafede' ve 'okulda' kullanıyorlar. Öğrencilerin internete girme sebeplerinin başında yeni müfredatın da etkisiyle 'ödev-proje ve araştırma yapmak' (yüzde 73) başta geliyor. Bunu sohbet (chat), oyun oynamak, bilgi edinmek ve e-posta (haberleşme) izliyor. Öğrencilerin yarısının evinde bilgisayar bulunuyor, bunların da yüzde 65'i internete bağlı. Evinde interneti olan öğrencilerin yüzde 75'i, internet bağlantısı olmayan öğrencilerin ise yüzde 86'sı internet kafeye gidiyor. Yani evde bilgisayar ve internet bağlantısının olması çocukların internet kafeye gitmelerine engel olmuyor. 'İnternete girmeyi spora, parkta, bahçede oyuna veya arkadaşına tercih ettiğiniz oluyor mu?' sorusuna öğrencilerin yüzde 38'inin evet cevabını vermesi dikkat çekiyor. Bu soruya 'evet' diyen öğrencilerin ise yüzde 47,5'i 'biraz', yüzde 10,6'sı 'çok', yüzde 3,4'ü de 'çok fazla' kendini internete bağımlı hissediyor. Öğrencilerin üçte biri, 3 ve daha fazla yıl internet kafeye gittiğini belirtirken, internet kafede çok fazla kaldığını düşünenlerin oranı yüzde 18. İnternet kafede çok fazla kaldığını düşünen öğrencilerin ise yarısı kendini kontrol edemediğini kabul ediyor. Öğrencilerin büyük çoğunluğu 'arkadaş' etkisi ile internet kafeye gittiğini söylerken, yarısı internet kafeye gitmesinin ders çalışmasını olumsuz etkilediğini kaydediyor. İnternet kafeye giden öğrencilerin yarısı haftada en az bir kere 'kafeye' takılırken, çoğunlukla okuldan sonra (yüzde 33) ve hafta sonlarında (yüzde 58) gidiyorlar.

Müdür Öğretmeni Dövdü İddiası...

Buca'da okul müdürü beden eğitimi hocasını dövdüğü iddiasıyla yarğılandığı davanın dosyası Adli Tıp'a gönderildi...

İzmir'deki Buca Anadolu Lisesi Müdürü E.A.'nın, makam odasında tartıştığı kadın beden eğitimi öğretmeni F.M'yi dövdüğü iddiasıyla yargılandığı davanın dosyası, İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. İzmir Buca Anadolu Lisesi'nde geçen Şubat ayında meydana gelen olayda, okulun 19 yıllık beden eğitimi öğretmeni olan bir çocuk annesi 45 yaşındaki F.M. iddiaya göre, öğrencilerden toplanan paraların hesabını konuşmak üzere odasına gittiği Okul Müdürü E.A. ile tartıştı. İddiaya göre okulun bir yıllık müdürü E.A., F.M.'yi tekme tokat dövdü. Aldığı darbeler sonrası gözleri moraran, yüzünde darbeler oluşan F.M., şikayetçi oldu. Müdür E.A. polise verdiği ifadesinde, öğretmenin odasına gelip hakaret ettiğini, dışarı çıkarırken olayın meydana geldiğini söyledi. Olayla ilgili soruşturmayı tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, okul müdürü E.A. hakkında, 21'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde, 'Kamu görevlisinin nüfusunu kullanarak, kasten yaralama' suçundan 5 yıl kadar hapis cezasıyla cezalandırılması isteğiyle dava açtı. İlk duruşmaya tutuksuz yargılanan okul müdürü E.A ile mağdur ve şikayetçi olan beden eğitimi öğretmeni F.M. katıldı. Mağdur beden eğitimi öğretmeni F.M.'yi duruşmada 6 avukat temsil etti. BAŞINI KENDİSİ DUVARA VURDU F.M. daha önceki ifadesini tekrarladı. Sanık okul müdürü E.A. ise, şikayetçi öğretmenle aralarında tartışma çıktığını, eliyle ittiğini daha sonra öğretmenin başını duvara kendisi vurarak, kendi kendine zarar verdiğini iddia etti. Okul müdürü E.A., kesinlikle vurmadığını söyledi. Davada tanık olarak dinlenen okul görevlileri ve öğretmenler ise okul müdürünün, F.M.'yi dövdüğünü ve saçından çekip yerde sürüklediğini gördüklerini söylediler. Dün ikinci duruşması yapılan davada hakim, dava dosyası içindeki fotoğrafların, geçici raporların incelenip, kesin rapor halinde mahkemeye bilgi verilmesi için dava dosyasını İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderip, duruşmayı Şubat ayına erteledi.

Fedakar Müdür Çatıdan Düştü...

Trabzon'da bir ilköğretim okulu müdürü, görev yaptığı okulun çatısını onarırken, düşüp yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Kurtuluş Mahallesi'ndeki Yunus Emre İlköğretim Okulu Müdürü Eyüp Sabri Baltacıoğlu, tamir etmek istediği okulun çatısına çıktı. Çatıda dengesini kaybedip bahçeye düşen Baltacıoğlu, yaralandı. Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan ve sağlık durumunun iyi olduğu bildirilen Baltacıoğlu, yapılan tedavinin ardından taburcu edildi.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Üniversitede Kıl Tüy Sorunu...

Rize Üniversitesi Fındıklı Meslek Yüksekokulunda, okul müdürü bir grup öğrenciyi sınava aldırmadı...

Rize Üniversitesi'ne bağlı Fındıklı Meslek Yüksekokulu'nda saç ve sakalları uzun olduğu gerekçesiyle Yüksekokul Müdürü Yrd. Doç. Dr. Sadettin Gültekin'in talimatıyla bir grup öğrencinin sınavlara alınmaması kriz yarattı. Rektör Prof. Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu, ferdi ve maksadını aşan uygulamanın düzeltilerek öğrencilerin mağduriyetini gidereceklerini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Gültekin, birkaç yıl önce de hukuk dersi ödevi olarak öğrencilerine cinsel içerikli sorular vermişti. Fındıklı Meslek Yüksekokulu'ndaki olay, geçen hafta meydana geldi. Vize sınavlarına girmek için okula gelen bir grup öğrenci, saç ve sakalları uzun olduğu gerekçesiyle içeri alınmadı. Öğrencilere gerekçe olarak da Yüksekokul Müdürü Yrd. Doç. Dr. Sadettin Gültekin'in imzasıyla 14 Ekim 2009 tarihinde idari birimlere gönderilen yazıdaki, 'Saçı ve sakalı uzun olan, kılık- kıyafet kurallarına uymayan öğrencilerin ders ve sınavlara alınmaması' talimatı gösterildi. Öğrenciler, “Burası ortaöğretim kurumu değil” diyerek yasağa tepki gösterdi ve sınavlara giremedikleri için mağdur olduklarını belirterek Rektörlüğe şikayette bulundu. İddialarla ilgili yorum yapmaktan kaçınan Yrd. Doç. Dr. Saadettin Gültekin, yönetmenliğe uygun hareket ettiklerini belirterek, uygulamanın Rektörlüğün bilgisi dahilinde olduğunu söyledi. REKTÖR: MAKSADINI AŞAN BİR UYGULAMA OLMUŞ Rize Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu ise il dışında olduğunu ve bu sabah döndüğü Rize'de olayın kendisine aksettirildiğini belirterek, “Okulu ziyaret ettiğimde saç ve sakalı düzgün olmayan, kılık ve kıyafet kurallarına uymayan öğrenciler olduğunu gördüm. Onları uyararak bu şekilde okula gelmemelerini, kılık ve kıyafetlerini düzeltmelerini istedim. Benden sonra hocamız farklı bir uygulamaya gitmiş. Maksadı aşan bir uygulama olmuş. Öğrenciler okula alınmayarak sınava sokulmamış. Bu ferdi ve yanlış bir davranıştır. Kılık ve kıyafet yönetmenliği, ilgili yasalar var. Bu çerçevede gerekli uygulama yapılmalıydı. Bir uygulamayı yaparken kimseyi mağdur etmeyeceksiniz. Sınava giremeyen öğrencilerimizin mağduriyetini gidereceğiz. Kimse mağdur olmayacak. Yaşanan durumu düzelteceğiz” diye konuştu. DAHA ÖNCE DE VERDİĞİ ÖDEVLE GÜNDEME GELMİŞTİ Saçı ve sakalı uzun öğrencilerin okula girmelerini yasaklayan Yrd. Doç. Dr. Sadettin Gültekin, 4 yıl önce de ilginç başka bir olayla gündeme gelmişti. Gültekin'in 14 Aralık 2005 tarihinde görev yaptığı Rize Meslek Yüksek Okulu İktisat ve İdari Programlar Bölümü'nde, 'Hukuk' dersinde ödev olarak verdiği sorular, öğrencileri hem şaşırtmış, hem de tepkilerini çekmişti. Soruları cinsel içerikli bulduklarını belirten öğrenciler rahatsızlıklarını dile getirmişti. Bazı velilerin tepkisi üzerine kamuoyuna yansıyan ödevlere, Rize Muhtarlar Derneği Başkanı Mustafa Erbaş da tepki göstermiş, ödevdeki hikayede yer alan 'Muhtar'a biçilen rolün kabul edilemez olduğunu, hiçbir muhtarın böyle bir olaya yeltenmeyeceğini belirterek Yrd. Doç. Dr. Sadettin Gültekin'i eleştirmişti. Yrd. Doç. Dr. Gültekin de bunun üzerine tüm muhtarlardan özür dilediğini belirten açıklamada bulunmuştu. İşte o sorular Rize Üniversitesi'ne bağlı Fındıklı Meslek Yüksekokulu Müdürü olan Yrd. Doç. Dr. Sadettin Gültekin'in, Rize Meslek Yüksek Okulu İktisat ve İdari Programlar Bölümü'nde öğretim üyesi olduğu dönemde, 16 Aralık 2005 tarihinde, 'Hukuk' dersinde öğrecilere ödev olarak verdiği tepki çeken sorular şöyledi: '46 yaşındaki Fadime Hanım, 28 yaşındayken dul kaldı. Tek kızını da evlendiren Fadime Hanım yalnız yaşamaya başladı. Fadime Hanım, zaman zaman bağda bahçede bazı işler için köyün 'Domuz Murat' lakaplı delisini çağırır, bir tas yoğurt ve bir tabak yemek karşılığında ekin ektirir, odun kestirirdi. Köy Muhtarı Fethullah Efendi, son zamanlarda Domuz Murat'ın, Fadime Hanım'ın evine çok sık dadandığını fark etti. Muhtar Fethullah Efendi, Fadime Hanım ile Domuz Murat arasında cinsel ilişki olduğu dedikodusunu bütün köye yaydı. Fethullah Efendi, Domuz Murat'ın ayağını Fadime Hanım'ın evinden kesti. Bu duruma öfkelenen Domuz Murat da Fethullah Efendi'nin samanlığını yaktı. Alevler içinde yanan samanlıktan Fadime Hanım ile Fethullah Efendi çırılçıplak dışarı fırladı. Bunu gören köylüler de hayret içinde kaldı. Size göre bu olayda kim ya da kimler suçludur? Fadime Hanım mı? Muhtar mı? Domuz Murat mı? Hukuki açıdan yorumlayarak gerekçelerini açıklayınız?' 'Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, 65 yaşında evli ve iki çocuk babasıdır. Anadolu'da büyükçe bir çiftlik evinde yaşamaktadır ve yıllık geliri gayet iyidir. Son günlerde 32 yaşındaki eşinin davranışlarından şüphelenmektedir. Bunun üzerine eşini gizli gizli takip etmeye başlar. Bir gün pazara gitmek üzere evden çıkar, otomobilini çalıştırır, yola koyulur ve evin 300 metre uzağındaki tepeyi aşınca otomobilini stop eder ve yaya olarak geri döner. Ancak karşılaştığı olay son derece üzücü ve ürkütücüdür. Eşi, kadınlar arasında lakabı 'Bizim Hıdır' olan köyün delisi ile cinsel ilişkiye girmektedir. Bu olayda Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'nın ne tür bir tepki göstermesini beklersiniz? Yasal ve toplumsal açıdan hukuki mantığına göre cevaplandırınız?”

Okullar Erken Tatil Edilebilir...

Milli Eğitim Bakanlığı da okulların gireceği yarı yıl tatilini erkene çekebilecekleri açıkladı.

Sağlık Bakanlığı, domuz gribi salgının yayılma hızını azaltmak için aşı başta olmak üzere çeşitli tedbirler almaya devam ederken Milli Eğitim Bakanlığı da okulların gireceği yarı yıl tatilini erkene çekebilecekleri açıkladı. Okullarda 23 Ocak'ta başlayacak olan sömestir tatilinin öne çekilmesiyle önce veliler rahat bir nefes alacak. Okullarda yapılacak aşılamanın ardından eğitim ve öğretime bir süre ara verilecek. Ardından da sömestir tatili öne çekilecek. Milli Eğitim Bakanlığı okullarda müfredat programını hızlandırırken, yazılı sınavlar da öne çekildi. EĞİTİM PROGRAMI HAZIRLANIYOR Ancak bu uygulamanın karşılığında okulların yazın eğitim ve öğretim yapması da gündemde. Konuyla ilgili açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu “Henüz kesinleşmiş bir takvim yok. Ama sömestir tatili duruma göre öne çekilebilir. Okulların tatil edilmesi, geçici veya süreli olarak kapatılması, sömestir tatilinin erkene çekilip, ileriye alınması gibi tedbirler, buna ilişkin çalışmalar devam ediyor. Ancak kesinleşmiş bir şey yok” dedi. Öte yandan okullarda aşılama programı velilerin iznine göre pazartesi gününden itibaren başlayacak. Velilerden aşıyla ilgili form alınıyor. Aşılanan çocuklara belli süre rapor verilecek. H1N1 en çok elle bulaşıyor İnönü Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kızılay, domuz gribinin en çok elle bulaştığını söyledi. Prof. Dr. Ahmet Kızılay, “Ateş, boğaz ağrısı, boğaz kuruluğu, halsizlik ve öksürük geçirenlerin hepsine domuz gribi vakası koyuyoruz. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü böyle kabul ediyor. Şu anda hiç test yapmaya gerek yok. Eğer geçirdiyseniz, siz domuz gribi geçirdiniz” dedi. Gribin aşı ile önlenebilir bir hastalık olduğunu belirten Kızılay “En çok insanlar arasında dolaşma ve bulaşma elle oluyor. Virüs kapı koluna bulaşmışsa, o kapı kolunu tutan herkes, grip virüsünü almış oluyor. Para da virüsün yayılmasında en önemli araçlardan biri” dedi.

13 Kasım 2009 Cuma

Grip Korkusu Okulları Boşalttı...

Domuz gribi nedeniyle devamsızlık bazı okullarda yüzde 30'a yaklaşırken eğitimciler 'Aşı hemen yapılmazsa okullarda kimse kalmayacak' diyor

Domuz gribi virüsü hem hastalık hem de panik nedeniyle okulları boşalttı. İstanbul'da günlük devamsız öğrenci sayısının 900'ü bulduğu okullar var. İstanbul'daki devamsızlık oranı ortalama yüzde 7-8 olarak açıklanırken, bu da 2.5 milyon öğrencinin yaklaşık 200 bini demek. Domuz gribi korkusu tüm kentler gibi İstanbul'da da eğitimi etkiledi. Kimi okullarda devamsız öğrenci sayısında değişiklikler yaşanmazken kimilerinde ise özellikle bu hafta arttı. Örneğin Ümraniye'deki 1300 mevcutlu Genç Osman İlköğretim Okulu'nda salı günü 500, çarşamba günü 438 öğrenci yoktu. Bağcılar'daki Türk -İsveç Kardeşliği İlköğretim Okulu'nun 3 bin 500 öğrencisinden 960'ı evde. 2 bin mevcutlu Üsküdar'daki Kısıklı ilköğretim Okulu'nda devamsız öğrenci sayısı günde 20 -30'ken bu sayı dün 450'yi buldu. Kadıköy'deki Turhan Mediha Tansel İlköğretim Okulu'nda ise günlük 10 -15 olan normal devamsızlık oranında bir değişiklik yok. Okul yetkilleri velilerin bilinçli olduğu için devamsızlığın artmadığını söylüyor. İlçe milli eğitim müdürlükleri verilerine göre Kartal'da yaklaşık 90 bin öğrenci var. Domuz gribi hastalığından önce devamsız öğrenci sayısı ilçe genelinde 2 binlerde iken, sayı bu hafta 7 bin 300'ü buldu. Sultangazi ilçesinde 85 bin öğrenci var. Son iki haftadır üçte ikisi devamsız. Şişli ilçesinde devamsız öğrenci oranı bu hafta yüzde 5- 7'den yüzde 10- 15'e çıktı. Özel okullarda devamsızlık oranlarında ise büyük bir artış yok. Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan “Özel okullarda devamsızlık oranı ile ilgili özel bir çalışmamız yok. Ancak genel durum devamsızlık oranının yüzde 5- 10 arasında olduğu. Geçmiş yıllara oranla bir parça daha yüksek” diyor. Eğitimcilere göre devamsızlığın nedeni hastalığın yanı sıra panik. İl genelindeki tüm okullar her gün devamsızlık sayılarını ilçe milli eğitim müdürlüklerine bildiriyor. İlçeler de valiliğe bilgileri yolluyor. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, anormal bir süreç yaşanmadığını söylüyor: “Devamsızlık oranı yüzde 1-2 artarak yüzde 7-8'e çıktı. Okula gelmeyenler illa domuz gribi olduğu anlamına gelmiyor. Bazen öğrenci sayısı artıyor. Haberler, fısıltılar devamsızlık sayısını artırıyor. Okullara bir bilgilendirme yazısı yolluyorum. Ailelerin ve idarecilerin bu süreci doğru yönetmesi için. Veli de kontrolü kaçırabilir. Okul idarelerine de 'siz de ailelerle görüşün, bu süreci doğru yönetin' diyeceğiz.” 'Aşı erkene çekilsin' Eski Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer bu hafta devamsızlığın yüzde 15- 20'lere vardığını belirterek, “Öğrencilere aşı hızlandırılmalı. Aşı aralık ayı başına kalırsa okullarda kimse kalmayacak” önerisinde bulunuyor. 'Sömestr erken başlasın' Türkiye Özel Öğretim Kurumları Derneği de (TÖDER) Türkiye genelinde devamsızlık oranının yüzde 30'u aştığını belirterek, yarı yıl tatilinin 15 gün erkene çekilmesini talep etti. Açıklamada “Okullarımız gerçek anlamda tehdit altındadır. Aileler çocuklarını okula göndermemektedir” dedi.

Okumak İçin Polise Sığındı...

Babasının eğitimini bırakması için sürekli baskı yaptığı öğrenci, okula devam edebilmek için polise sığındı.

Alınan bilgiye göre, Konya'nın Karapınar ilçesi yakınlarındaki bir çiftlikte çalışan babası Mustafa G'nin, eğitimini bırakıp devamlı kendisine yardım etmesi konusunda baskı yaptığı ve zaman zaman da şiddet uyguladığını öne süren Kayalı Lisesi 1. sınıf öğrencisi Ali G. (16), evini terk ederek bir tanıdığından yardım istemek üzere trenle Adana'ya geldi. Tanıdığının evinde 4 gün kalan Ali G. daha sonra bu kişinin yönlendirmesi üzerine İnönü Parkı yakınındaki ankesörlü telefonla 155 Polis İmdat hattını arayarak, okula gidebilmek amacıyla evden kaçtığını ve zor durumda olduğunu belirtip, yardım istedi. Çevrede devriye görevi yapan polis ekipleri tarafından Çocuk Şube Müdürlüğü görevlilerine teslim edilmek üzere polis merkezine getirilen Ali G, gazetecilere yaptığı açıklamada, okuyup topluma yararlı bir birey olmak istediğini söyledi. Babasının siyasi bir suçtan dolayı cezaevinde yattığını anlatan Ali G, şunları söyledi: ''Babam 3 kardeşimle birlikte geçimimizi sağlamak için çiftlikte işçi olarak çalışıyor. Ancak, eğitimimi yarıda bırakıp kendisiyle çalışmam için uzun süredir baskı yapıyor. Kardeşimin biri ilköğretim birinci sınıf, diğeri de dördüncü sınıfa gidiyor. Zaten kendisinin yanında çalıştırması yüzünden 2 yıl liseye gidemedim. Kendisinin haberi olmadan bu yıl Kayalı Lisesi'ne giderek müdüre durumumu anlattım ve kaydımı yaptırdım. Saat 04.00'te yataktan kalkıp çiftlikteki inekleri sağıyor, işleri bitiriyorum. Daha sonra da okula gidiyorum ve çıktıktan sonra yine çiftlikte yem taşıyor, inekleri sağıyor, ardından dersimi çalışıyordum. Kendisine bu denli yardımcı olduğum halde okula gitmemi istemedi. Zaman zaman bana şiddet de uyguluyordu. Annemin de 3 yıl önce evi terk ederek kaçmasına neden oldu. Şimdi annemin bile nerede olduğunu bilmiyorum. Babamın beni aradığını da sanmıyorum. Daha önce 15 gün bir akrabamızın yanında kaldım kesinlikle arayıp sormadı. Tek amacım okuyabilmem için bana sahip çıkılması.'' Babasının kendisinden küçük olan kız kardeşini de çiftlikte zorla çalıştırdığını iddia eden Ali G, okuyup hakim veya savcı olmak istediğini söyledi.

Bilge Köyündeki Çocukları Sevindirdi...

Ünlü şarkıcı Gülben Ergen, Mardin'de 44 kişinin hayatını kaybettiği Bilge köyünü ziyaret etti.

4 Mayıs'ta yaşanan katliamın izlerini silmek için köy okuluna giden Ergen, çocuklara kırtasiye ve giyim yardımında bulundu. Civardaki beş köyde yaşayan çocuklara da vitamin ilaçları, giyim ve kırtasiye yardımı yaptı. Sanatçı, yaklaşık 50 bin TL'lik yardımı ihtiyaç sahiplerine kendi elleriyle dağıttı. Ergen'in ziyareti dolayısıyla Bilge köyündeki yetim ve öksüz çocukların eğitim gördüğü ilkokulda tören düzenlendi. Öğrencilerle birebir ilgilenen ünlü şarkıcı, köyde yaşanan katliamın izlerinin yavaş yavaş silindiğini söyledi. Çocukları bir nebze de olsa sevindirmek için köye geldiklerini anlatarak, "Buradaki çocukları güldürmek, yaşadıkları travmaları geride bırakmak için buradayız." dedi

Türk Üniversitesine 'Gayrat' Madalyası...

Türk okullarına bir övgü de Orta Asya ülkesi Türkmenistan'dan geldi.

Uluslararası Türkmen Türk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Zeki Pektaş, eğitim alanındaki üstün hizmetlerinden dolayı 'Gayrat' madalyasına layık görüldü. Madalyanın kendisi için sürpriz olduğunu belirten Zeki Pektaş, ödülün Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov'un üniversitelerine verdiği önemin ve Türkiye ile Türkmenistan arasındaki dostluğun bir nişanesi olduğunu söyledi. Türkmenistan, yeni kalkınma döneminde her yıl çeşitli alanlarda yerli ve yabancı uyruklu birçok vatandaşının üstün başarı sebebiyle ödüllendiriyor. Bu yılki ödül töreni, Bağımsızlık Bayramı arefesinde gerçekleştirildi. Törende dört yabancı vatandaşa ödül verildi. Rusya'dan bilim adamı Viktor Sarianidi, Birleşmiş Milletler'den Aleksey Tihomirov ve Azerbaycan'ın Aşkabat Büyükelçiliği müşteşarı Vahdet Sultanzade ile birlikte tek Türk vatandaşı olan Uluslararası Türkmen-Türk Üniversitesi'nin Rektör Yardımcısı Zeki Pektaş'a eğitim alanındaki üstün hizmetlerinden dolayı 'Gayrat' madalyası takdim edildi. 110 dönüm arazi üzerinde kurulan Uluslararası Türkmen Türk Üniversitesi, 1994'te Türkmenistan'da eğitim faaliyetlerine başladı. Üniversitede eğitim ve mühendislik olmak üzere 3 fakülte ve 11 bölüm var. Bugüne kadar üniversiteden bin 500'ün üzerinde öğrenci mezun oldu. Halihazırda üniversitede binden fazla yerli ve yabancı uyruklu öğrenci eğitim görüyor.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Bit Kovan Toka Yok Satıyor...

Biti uzak tuttuğu öne sürülen saç tokaları, okulların açılmasından sonra yoğun ilgi görüyor.

Bitten korunması uzaklaştırılmasından daha kolay olduğu için bir firma, bitlere karşı koruma sağlayan saç tokası üretti. Bursa'da eczacılık yapan Hilal Çetinkaya yaz aylarından bu yana sattıkları 'Biti getirmeyen saç tokası'nın bitin saçlara yerleşmesini önlediğini öne sürdü. Çetinkaya, şöyle konuştu: “Eskiden bitlerin gelmemesi için çocukların yakalarına sürülen ya da bez içine sarılıp takılan 'kafur' denilen bir madde var. Kafur, etkin kokusu bulunan bir ürün. Bulunduğu yere bit hiç uğramıyor.” Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neşe Kırımer de kafur maddesinin bit kovucu özelliğinin bilimsel olarak da bilindiğini belirtti.

Lise Öğrencisi Sınıfta Dehşet Saçtı!

Ordu'nun Aybastı ilçesinde lise öğrencisi genç, sınıfta tartıştığı arkadaşını bıçaklayarak öldürdü

Edinilen bilgiye göre, Aybastı Çok Programlı Lisesi son sınıf öğrencisi Hakan C. (18), teneffüste, henüz belirlenemeyen bir nedenle sınıf arkadaşı Müjgan Öz (18) ile tartıştı. Tartışma sırasında genç kızı bıçakla ağır yaralayan Hakan C, bu sırada olaya müdahale etmek isteyen sınıf arkadaşlarından Murat Aydın'ı da yaraladı. Aybastı Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan Müjgan Öz kurtarılamadı. Omuzundan yaralandığı bildirilen Murat Aydın tedavi altına alındı. Olayın ardından gözaltına alınan şüpheliyle ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Suriye Üniversiteleri Denklik İstiyor...

Türkiye ile Suriye arasında siyasi, ekonomik ve kültürel alanda bahar havası yaşanıyor.

Vizenin kaldırılması iki komşunun ilişkilerini daha pekiştirirken, bu yakınlaşmanın eğitime de yansıtılması hedefleniyor. Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) denklik vermediği Suriye üniversiteleri ile burada eğitim gören Türk öğrenciler, denklik sorununun bir an önce çözülmesini istiyor. Şam Üniversitesi Rektörü Vail Mualla, "Öğrencilerimizin denkliği başta ABD ve İngiltere olmak üzere dünyanın her tarafında tanınıyor. Peki Türkiye'de neden tanınmasın? İnanıyorum ki, en kısa sürede bu sorun çözülecektir." temennisini dile getirdi. Rektör Mualla, Türk üniversiteleri ile işbirliği içinde olduklarını vurgulayarak, "İnönü, İstanbul, Atatürk, Marmara, Yeditepe ve Fırat gibi birçok üniversite ile eğitim alanında iyi çalışmalarımız var. Özellikle Fırat Üniversitesi ile Şam Üniversitesi ortak programlara imza attılar." dedi. Türkiye ile Suriye üniversiteleri arasında öğrenci değişimi çerçevesinde çok sayıda öğrencinin geleceğini belirten Mualla, "Şam Üniversitesi olarak İnönü Üniversitesi'nden önümüzdeki dönemde 60 öğrenci ağırlamaya hazırlanıyoruz. Burada Arap dilini öğrenecekler. Halep Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi arasında da eğitim çalışmaları var." bilgisini verdi. Mualla, Şam Üniversitesi'nde Türkçe eğitim kursu olduğunu hatırlatırken, Türk dili ve edebiyatı bölümü açmak için girişimde bulunduklarını aktardı. Türkiye üniversitelerindeki Arap dili ve edebiyatı bölümlerine öğretim görevlisi desteği sağlamaya hazır olduklarının da altını çizdi

6 Kasım 2009 Cuma

Öğrencilere Burs Müjdesi...

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Meclis bütçe görüşmelerinden, öğrencileri sevindirecek bir haber geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Meclis bütçe görüşmelerinden, öğrencileri sevindirecek bir haber geldi. Üniversite öğrencilerine verilen öğrenim kredisi ve bursların aylık 180 liradan 200 liraya çıkarılması kararlaştırıldı. Halen 800 bin civarında öğrenci, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan (Yurtkur) kredi veya burs alıyor. 2010 yılında ekstra 75 bin öğrenciye burs, 175 bin civarında öğrenciye öğrenim kredisi verilmesi planlanıyor. Başarılı veya ihtiyaç sahibi öğrencilere burs, kredi için başvuran tüm öğrencilere ise öğrenim kredisi tahsis ediliyor. Burs karşılıksız veriliyor, kredi ise üniversite bittikten iki yıl sonra başlamak üzere geri ödeniyor. Bir öğrenci hem burs hem de öğrenim kredisi alamıyor. Üniversite harcı olan 'katkı kredisi' (harç) ise talep eden tüm öğrencilere veriliyor ve ücret öğrenciler adına üniversitelere yatırılıyor. Yeni burs ve krediler, öğrencilerin hesaplarına ocak ayından itibaren yatırılmaya başlanacak. 2002 yılında 451 bin öğrenciye 45 lira burs ve kredi veriliyordu. Bu yıl Yurtkur'a burs, öğrenim ve katkı kredisinden yararlanmak için 421 bin kişi başvurmuştu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2010 bütçesinin öğrenciler için daha fazla kaynak ayıran bir bütçe olduğunu belirtirken, gelecek yıl öğrencilere sağlanan öğrenim ve harç kredisi ödeneklerini yüzde 12,8 artırdıklarını söyledi. Şimşek, gelecek yıl toplam 1 milyon 634 bin öğrenciye burs, öğrenim ve katkı kredisi ödemeyi hedeflediklerini kaydetti.

5 Kasım 2009 Perşembe

Türk lisesi Madalyaları Sildi Süpürdü...

Kazak-Türk liseleri 11 altınla madalyaları sildi süpürdü
Eğitim kalitesi ve olimpiyat şampiyonlarıyla adından söz ettiren yurtdışındaki Türk okulları başarıya doymuyor. Kazakistan'da, Türk öğretmenlerin eğitim verdiği Kazak-Türk liselerinin öğrencileri, Brezilya'nın Novo Hamburg şehrinde yapılan proje yarışmasında 11'i altın toplam 16 madalya kazandı. Öğrencilerin çalışmaları, 22 ülkeden 274 projenin yarıştığı 24. Mostratec proje olimpiyatlarında 11 altın, 2 gümüş ve 3 bronz madalyaya layık görüldü.

Üniversiteden Atılma Tarihe Karışıyor...

Yükseköğretimi temelden etkileyecek bir çalışma hazırlayan YÖK, üniversiteden atılmaları kaldırıyor.

İstedikleri sürede üniversiteden mezun olma şansı yakalayan öğrenciler artık '2. veya 3. sınıftayım' yerine 'şu kadar kredim var' diyecek. Gerekli krediyi erken toplayanlar, okulunu daha erken bitirebilecek. Ancak belli bir yılı aştığı halde mezun olamayanlar, askerlik tecili, paso gibi öğrencilik haklarından yararlanamayacak. YÖK'ün hazırladığı kanun taslağı görüşlerini almak üzere üniversitelere gönderildi. Taslak, öğrencilere 'bir yıl yabancı dil hazırlık sınıfı hariç olmak üzere önlisans programlarını 4 yıl içinde, lisans programlarını 6 yıl içinde, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren programları 9 yıl içinde, yüksek lisans öğretimini 4 yıl içinde, doktora öğrenimini ise 6 yıl içinde tamamlayarak mezun olma' şansı tanıyor. Bu sürelerde mezun olamayanlar, öğrenimlerine devam etmek için derslere kayıt yaptırmaları halinde ders ve sınavlara katılma imkanı elde edecek. Yani istediği zaman kayıt yaptıran öğrenci kaldığı yerden üniversiteye devam edebilecek. Ancak süreyi aşan ve bir dersi 3 kezden fazla alan öğrenciler üniversite harcını yüzde 50, bir derse 4 ve daha fazla kayıt yaptırması halinde ise 2 kat daha fazla ödeyecek. '2 yıllık önlisans' (yüksekokul), '4 yıllık lisans' (fakülte) ifadelerindeki 'yıl' kavramları da kaldırılıyor. Bunun yerine önlisans ve lisans eğitimi için öğrencilerin 'ders kredisi' alacağı hükmü getiriliyor. Kaç kredi alınınca önlisans, kaç kredi alınınca lisans mezunu olunacağına ise YÖK'ün belirleyeceği asgari kredi miktarına uygun biçimde üniversite senatoları karar verecek. Düzenlemeyle ilgili konuşan Kurul yetkilileri, yeni durumun 'YÖK üniversitelerin yetkilerini alıyor' şeklinde yorumlanmamasını istedi: "Üniversitelerin önerdiğimiz yeni sistemini tartışmasını ve görüşlerini yazılı olarak göndermesini istiyoruz. Böyle bir sisteme gerek yok, mevcut sistem iyi görüşü ağırlık kazanırsa biz de ona uyarız.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Bu Kitap ÖSS’yi Garanti Ediyor...

Faruk Öndağ, “Kitabım iyi okunursa ÖSS garanti” diyor.

Doğru öğrenme ve öğretme konusunda araştırmalarını uzmanlığa taşıyan Dr. Faruk Öndağ'ın “Tarihi Örnekler ile Efsane Adamlar” isimli kitabı 5. baskısına ulaştı. Önceki gün TÜYAP 28. İstanbul Kitap Fuarı'nda okurlarına kitabını imzalayan Dr. Öndağ, tarih yazan büyük düşünür ve askerlerin öğrenme tekniklerini bir araya getirdiği kitabını tanıttı. 1994'ten beri binlerce öğrenciye doğru öğrenme ve konsantrasyon tekniklerini öğrettiğini ve başarılar kazandıklarını vurgulayan Dr. Öndağ iddiasını şöyle örneklendiriyor: “Geçen yıl İstanbul'da barmenlik yapan ve günde ancak 3 saat uyuyabilen 22 yaşındaki bir gence, doğru öğrenme tekniklerini gösterdim. Daha önce 4 kez ÖSS'ye girmesine karşın herhangi bir bölümü kazanamayan öğrenci, bu yıl Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı.” Doğru öğrenme tekniğine vurgu yapan Öndağ, az çalışarak çok yüksek puan alınabilecek bölümleri hedeflemenin yanlışlığına değindi ve şunları anlattı: “Bir öğrenci tanıyordum. Günde bir saatten az çalışıyor ama hedefi, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü. Bu bölümü kazanması, bir saatlik çalışma ile mümkün değil. Önemli olan istenen bu bölümleri kazanmak için çok ve yorucu bir çalışma yerine yeterli ve daha az yorucu bir çalışma yapmaktır. Burada çalışmanın sihirli formülünü kimseye veremeyiz. Her insana göre başka bir çalışma stili vardır. Bu nedenle de kişinin önce bize başvurması ve hedefi ile çalışma alanını anlatması gerek.” 8 Kasım'a kadar devam edecek olan 28. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı'nda, bugün okurlarıyla buluşacak yazarlar ve standları şöyle... • Erol Göka, Kemal Sayar ve Mustafa Ulusoy / TİMAŞ Yayınları • Seda Kaya Güler ve İpek Ongun / Epsilon Yayınları • Necati Güngör / Günışığı Kitaplığı

Üniversiteli Gülçin Hayata Tutunamadı...

Trabzon'da, iki üniversite öğrencisine otomobil çarptı.

Trabzon'da, otomobilin çarptığı iki üniversite öğrencisinden biri öldü, diğeri yaralandı. Alınan bilgiye göre, Rahim D'nin kullandığı otomobil, Karadeniz Teknik Üniversitesi kapısı önündeki durakta otobüs bekleyen Orman Fakültesi 4. sınıf öğrencileri Gülçin Plevne ve Fahrettin Atak'a çarptı. Otomobilin altında kalan ve sol ayağı bileğinden kopan Gülçin Plevne, Farabi Hastanesi'nde ameliyata alındı. Müdahale sırasında kalbi üç kez duran Plevne, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Kazada yaralanan Fahrettin Atak'ın ise hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Bayramda Başarılı Öğrencilere Altın...

Pursaklar'da Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinde başarılı öğrencilere cumhuriyet altını hediye edildi.
Ankara'nın Pursaklar ilçesinde Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinde başarılı öğrencilere cumhuriyet altını hediye edildi. Pursaklar Kaymakamı Ahmet Cengiz, Satı Öztürk İlköğretim Okulu konferans salonunda düzenlenen Cumhuriyet kutlamalarında yaptığı konuşmada, "Siz, gençler geleceğin ümidi, ışıklı çiçeklerisiniz" dedi. Pursaklar Kaymakamı Ahmet Cengiz, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın gençlerin geleceğe hazırlanması için bir değerlendirme günü olduğunu belirterek şöyle dedi: "Cumhuriyet insanın ufkunu genişletmiştir, Türk insanı cumhuriyeti benimsemiş ve onun bütün değerlerine sahip çıkmıştır. Türkiye dünyanın sayılı ülkelerinden biri olmaya namzettir. 2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlayacağız. Gençler, şimdiden o gün için hesabını yapsın, kendini değerlendirsin, çalışmalarını buna göre planlasın. Siz, gençler geleceğin ümidi, ışıklı çiçeklerisiniz. Uygar dünyanın onurlu üyesi olabilmek için verdiği kararlı mücadele devam edecek. Gençler, Cumhuriyet sizlere emanet."

SGK Sınavla Uzman Yardımcısı Alacak...

SGK, merkez teşkilatı kadrolarında çalıştırılmak üzere sınavla 35 Uzman Yardımcısı alacak.

SGK'nın merkez teşkilatı kadrolarında çalıştırılmak üzere genel idare hizmetleri sınıfından alacağı 35 adet sosyal güvenlik uzman yardımcısı kadrosuyla ilgili ilanı Resmi Gazete'de yayımlandı. SGK, personel alımını “Yetki, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde giriş sınavı yapılmak suretiyle gerçekleştirecek. En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu'nca kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olma şartı arayan SGK, bu ilanın Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren 30'uncu günün mesai bitimine kadar müracaatları kabul edecek. SGK'nın giriş sınavı, yazılı ve sözlü sınav olmak üzere iki aşamada uygulanacak.