4 Şubat 2009 Çarşamba

Üniversiteli'den, Eşcinsel İlişki Şantajı...

Girdiği Eşcinsel ilişkileri videoya kaydeden üniversiteli genç şantaj yapınca tutuklandı. İlişkiye girdiği kişiler arasında bir öğretmen ve bir de başçavuş var...

Üniversiteli genç aralarında bir astsubay ve öğretmenin de bulunduğu kişelerle ilişkiye girdi. Videoya çektiği eşçinsel ilişki görüntüleriyle şantaj yaptı. Şantaj yapıldığı iddiası ile gözaltına alınan 5 kişiden 4'ü tutuklandı. Edinilen bilgiye göre Çorum'da bir ilköğretim okulunda öğretmen olduğu öğrenilen A.Ş., Osmancık'taki bir Jandarma karakolunda görevli bir Başçavuş ve E.B isimli şahıslar, Tolga B. (18) isimli 19 Mayıs Üniversitesi Havza Meslek Yüksek Okulu İşletme Bölümü 2. Sınıf öğrencisiyle ilişkiye girdiler. GÖRÜNTÜLERİ İNTERNETTE YAYMA TEHDİTİ Kişilerle yaşadığı ilişkiyi gizlice görüntüye alarak Mustafa A., Nurullah E., Süleyman E. ve Hüseyin F. isimli kişilere veren Tolga B. bu şahıslarla birlikte görüntüleri internete verme tehdidi ile şahıslara şantaj yaptı.

Bakan Çelik'e Ayakkabılı Saldırı...

Irak'ta Bush'a atılarak başlanan ayakkabı fırlatma eyleminin son muhattabı Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik oldu.

Irak'lı bir gazetecinin ABD başkanı Bush'a fırlattığı ayakkabı olayının ardından geçen gün de İngiltere'de Çin Başbakanına ayakkabı atılmıştı. Bugün bir benzeri de Van'da Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in başına geldi.
Van'da AK Parti aday tanıtımında Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in kürsüye gelişi sırasında ayakkabı fırlatma girişiminde bulunan bir kişi polis tarafından gözaltına alındığı bildirildi.

Bakanlık Görevini Yapmış; Bravo!

İçki içme alıştırmalarında bulunmak için bu ülkede yeterince antrenman sahası mevcut zaten; fakat müsaade buyrunuz, eğitim kurumları, içki erişiminin biraz uzağında kalsın.

Ahmet Turan Alkan / Zaman
'Bırakalım çocuklar doğru dürüst bir içki içsin!' Milliyet gazetesi haberi böyle verdi: "Şok genelge". "Bunun neresi şok ediciymiş bakalım" diyerek haberi okuduğunuzda hakikaten şoka uğramaktan kurtulamıyorsunuz; hadise şöyle: Bir kısım üniversitelerimiz (galiba bazı özel üniversiteler kastediliyor), lise son sınıf öğrencilerine hitaben, "geliniz, üniversitemizi tanıyınız; sonra tercih yaparsınız" makamında duyurular gönderiyor ve anladığımız kadarıyla bu ilan ve reklâmlarda "içki içmeyi teşvik edici eğlenceler"e de yer veriliyormuş. Bunun üzerine kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve öğrenci velileri ihbarda bulunup bu okullarda esas amacın "öğrencilerin zihinsel, bedensel ve ruhsal açıdan gelişmesini sağlamak" olduğunu belirterek Milli Eğitim Bakanlığı'nın tedbir almasını istemiş. Bakanlık da 2008/87 sayılı genelge ile, "Yahu tamam, üniversitelerin tanıtımı güzel ama bu esnada içki içmeyi özendirici faaliyetlere yer vermek ayıp oluyor" mealinde bir tembihte bulunmuş. İşte "şok genelge"nin özü, aslı-astarı bu. Bazı haber kuruluşları, genelgeyi iyi anlayamadıklarından olsa gerek, "Üniversitelere içki içmeyin genelgesi!" başlığıyla haberi servise koymuşlar. Hele içlerinden biri, "Karar İran değil, Türkiye MEB'inin" diye kışkırtıcı bir manşet bile çekmiş bulunuyor (Başlıktaki imlâ kusurunu aynen iktibas ettim). Nesi "şok" bu genelgenin yahu? Bakanlık görevini yapmış; bravo! Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu meselede en mühim kusuru, iki satırlık genelgeyi okuduktan sonra tamamen tersinden anlayacak derecede kötü eğitim almış bu gibi muhabir, editör, gazeteci vesaire takımına, nasıl olup da lise diploması verebildiğidir! Ben şahsen CHP'nin yerinde olsam, MEB aleyhine, "niçin bu çocuklara adam gibi okuma-yazma eğitimi veremediniz; bu ne rezalet!" gerekçesiyle "ivedi mi ivedi" bir Meclis soruşturması açılmasını isterdim. Meselenin şoke edici yanı budur efendiler! Lâkin mâlumumuzdur, bu haberler okuma-yazma noksanlığının değil, iyi niyet ve basiret eksikliğinin eseridir. Ne de olsa Türkiye'de içki kavramı laiklikle aynileştirildi; burası, eski bir genelkurmay başkanının sofra başında gazoz içen kuvvet komutanına emir-rica karışımı bir temenniyle, "Oğlum şuradan şarap getir. Hilmi de doğru dürüst bir içki içsin" diye baskıda bulunduğu için alkışlandığı bir ülke. İçinde "içki tahdidi" geçen bütün cümlelerin, Cumhuriyet'in temel değerlerine saldırı kabul edildiği bir rejimde yaşıyoruz. Gariban editörün, "hiayyt, burası İran mı be!" diye efelenmesi cehaletten değil, belki mecburiyetten kaynaklanıyordur! Sahi, üniversitelerimizin liseli gençlere, "bize gelin; kampüslerimizde sık sık alkollü eğlenceler düzenler; canı içki içmek isteyenleri birahanelere, meyhanelere, çeşmebaşlarına kadar yormayız; biz çağdaş bir eğitim kurumuyuz" diye reklâm yapmasını ister misiniz efendiler; onsekiz yaşında kızlı-erkekli çocuklardan bahsediyoruz burada? Çocuğunuzun içki içmesinde mahzur görmeyebilirsiniz; içki içme alıştırmalarında bulunmak için bu ülkede yeterince antrenman sahası mevcut zaten; fakat müsaade buyrunuz, eğitim kurumları, içki erişiminin biraz uzağında kalsın. Ülkemizde bu işten ötürü evine ekmek götüren hayli esnafımız var. Üniversite bünyesindeki kantin ve lokallerin, içkili servis yapılan ticarî işletmelerle yarışa girmesi "haksız rekabet" sayılmaz mı? Size bu gibi aslı-astarı olmayan çarpıtılmış haberler yerine taş gibi bir laiklik uygulamasını haber vermek isterim; onun üzerine gidiniz, belki ekmek çıkar; bakınız İtalya'da Kuzey Ligi mensubu bir belediye başkanı "kamu ve özel" alanlarda namaz kılmayı yasaklamış bulunuyor. Camide kılmak isteyenler ise "halılardan yangın çıkabilir" diye engelleniyormuş! Nasıl haber ama; bundan iyisi Şam'da kayısı azizim. İlk hedefiniz Kuzey Ligi belediyeleri; ileri!

MEB'den Sağlıklı Bir Toplum Projesi...

Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilerin spor faaliyetlerinden hangisine ehil olduklarını belirlemek amacıyla yeni bir proje hazırladı

MEB öğrencilerin spor faaliyetlerinden hangisine ehil olduklarını belirlemek, uluslararası geçerliliği olan testler aracılığıyla kas ve fiziksel yapılarını saptamak için ''Sağlıklı Bir Toplum ve Şampiyonlar İçin Yetenek Testi'' projesi hazırladı. Proje, Türkiye genelinde 10-11 yaş grubu, ilköğretim 4. ve 5. sınıflarda öğrenim gören kız ve erkek öğrencilere, MEB Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığınca uygulanacak. Projeye göre, öncelikle test araçlarını uygulayacak beden eğitimi öğretmenlerine hizmetiçi eğitim verilecek. Eğitimini tamamlayan öğretmenler okullarında, yaş grubundaki öğrencilerin test ölçümlerini tamamlayacak. Belirlenen tarihte ölçümlerle ilgili değerler sisteme alınacak. Bu çalışma sonucunda ülke genelinde öğrencilerin spora fiziksel uygunluk normları ve vücut tiplerinin özellikleri tespit edilmiş olacak. Bu testler belirtilen yaş grubundaki öğrenciler için her yıl tekrarlanacak. Projenin ikinci adımı olarak da öğrencilere ilişkin elde edilen bilgilere göre, öğrencilere yetenek testi uygulanacak ve buna göre çocuğun spora ve spor okullarına yönlendirilmesi sağlanacak. Öğrencilerin ölçümlerinde, elektronik tartı, çelik mezura, kronometre, şerit mezura, çap ölçer kullanılacak. Her öğrenci için kişisel bilgilerin ve test sonuçlarının kayıt altına alınacağı bir form düzenlenecek. Araştırmada, öğrencilerin vücut kitle endeksi, esnekliği, kas kuvveti ve dayanıklılığı, hızı, kardiovasküler dayanıklılığı, kilosu, boyu, deri kıvrımı, oksijensiz ortamdaki başarısı ölçülecek. Öğrencilerin ölçümleri için velilerden izin alınacak. Velilerle ortak hareket edilecek. Değerlerin girildiği her öğrenci için bir bilgi formu olacak. Kartlar okullarda saklanacak. Her yıl belli zamanlarda yapılan ölçümler buradan takip edilecek. -''ÇOCUKLARIN DATASINI OLUŞTURACAĞIZ''- Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan MEB Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanı İsmail Toksöz, bu proje ile çocukların datasının oluşturulacağını ifade etti. Bazen güreşi sevmeyen bir çocuğun, babası güreşi sevdiği için zorla güreşçi yapılmak istendiğini, oysa ki çocuğun fiziki yapısının başka spora uygun olduğunu anlatan Toksöz, ''Sporun bütün branşlarında iltifat, marifet meselesi vardır. Çocuk başarılı olursa azmi artar'' dedi. Proje kapsamında her öğrencinin kas yapısının, boyunun ve kilosunun ölçüleceğini söyleyen Toksöz, ''Sporla ilgilenen başta federasyonlar, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, bütün dernekler, kuruluşlar Bakanlığın İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetim Bilgi Sistemi'nde (ILSIS) hazırlanacak bir modül üzerinden Türkiye'deki bu çocukların ölçümlerini görebilecekler. Böylece aramadan, yanılmadan çocuklara ulaşabilecekler. Çocukların kas ve fiziksel yapılarına yönelik bilgilerin olması da başarıyı artıracak'' diye konuştu. -''VERİLER BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA REFERANS OLABİLECEK''- Toksöz, öğrencilerin testlerle fiziksel uygunluk normlarının ve somatotip (vücut tipi) özelliklerinin ortaya çıkarılacağını, ayrıca elde edilen verilerin bilimsel çalışmalarda referans olarak kullanılabileceğini kaydetti. Testler için belli araçların gerekli olduğunu belirten Toksöz, ''Bütün il merkezlerine ve ilçelere bu test araçlarından en az 10'ar takım alınması lazım. Bir yıllık veya iki yıllık bir sürede bunu sonuçlandırmak için hesap edilen rakama göre toplam 4 trilyon lira civarında malzeme almamız gerekiyor'' dedi. Araçların her yerden temin edilebileceğini ifade eden Toksöz, bu tür ölçümlerin bazı özel okullarda, spor kulüplerinde yapıldığını, ancak bunu Türkiye'nin geneline yaymak istediklerini söyledi. Futbol oynayanları ön kaslarının, güreş yapanların arka kaslarının, voleybol ve basketbol oynayanların yukarı kaslarının geliştiğini anlatan Toksöz, ''Öğrencilerin hangi türden sporları yapabileceği kategorize edilecek'' dedi. Bu yaş gruplarından alınan vücut ölçü aralıklarının değişmediğinin altını çizen Toksöz, bu çalışmanın Türk sporuna ivme kazandıracağını vurguladı. Toksöz, ''Bu çalışma Türkiye'de ilk defa bu kadar büyük çapta yapılacak bir çalışma. Çok masraflı ve çok fazla insan kaynağı gerektiren bir çalışma. Doğru branşa, doğru çocukları yönlendireceğiz'' diye konuştu. Toksöz, malzemelerin hazırlanmasının ardından çalışmalara en kısa sürede başlayacaklarını sözlerine ekledi.

Bölümü Kapatılınca Mağdur Oldu...

2002 yılında Gazi Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Çevre Programı bölümünden mezun oldu. Fakat sonra bölümün adı değişti. Ve ondan sonra olanlar oldu...

Ankara Elmadağ'da oturan Mesut Gürbüz, 2002 yılında Gazi Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Çevre Programı bölümünden mezun oldu. Ancak 2006 yılında Gazi Üniversitesi, Gürbüz'ün mezun olduğu "Çevre Programı" bölümün adını "Çevre Sağlığı" olarak değiştirmek üzere Yüksek Öğretim Kurulu'na (YÖK) bir teklif sundu, karar YÖK Genel Kurulunda görüşülerek değiştirildi. YÖK Genel Kurulu'nun aldığı kararda "Mevcut öğrencilerin statülerinin korunması kaydıyla çevre programının kapatılması Çevre Sağlık programı açılması uygundur" denildi. Fakat kararda 2006 yılı ve öncesi program mezunlarının akıbetine dair bir ibare yer almadı. Bu değişiklik sonrasında bölümlerde okunan dersler ve diğer mevzuatlar aynı olmasına rağmen 2006 yılında KPSS sınavına giren adaylar kendi alanları dışında tercih yapmak zorunda bırakıldı. Bu mağduriyeti yaşayanlardan biri olan Mesut Gürbüz, Ankara 14'cü İdare Mahkemesi'ne "Yürütmenin durdurulması" istemiyle dava açtı. 2008 yılında girdiği KPSS sınavında 79,79 puan almasına rağmen istediği kadroya giremeyen Gürbüz, kendisinden 74- 78 daha düşük puan alan kişilerin yerleştiğini belirterek Gazi Üniversitesi, YÖK Başkanlığı ve ÖSYM Başkanlığı'nı haksız uygulama nedeniyle dava etti. Mesut Gürbüz, "Okuduğumuz okulda içerik olarak her şeyin aynı olması ancak tercih kılavuzunda kendi alanımı seçememem çok üzücü. Yetkililerden benim gibi mağdur olan diğer arkadaşlarımın da göz önünde tutularak mağduriyetimizin giderilmesini istiyorum" dedi. Diğer taraftan Gürbüz, 2002 yılından bu yana mezun olduğu okuldan kendisine verilen geçici mezuniyet belgesiyle bekliyor. 7 yıldır diplomasını alamadığını belirten Gürbüz her defasında 'daha diploman hazırlanmadı' gerekçesiyle bekletildiğini söyledi.

Dicle Üniversitesi'nde Bir Skandal Daha...

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde önceki yönetimlerin döneminde ihtiyacı kat kat aşan ilaç alımı yapıldığı belirlendi.

Alınan bilgiye göre, DÜ Rektörlüğüne Prof. Dr. Ayşegül Saraç'ın atanmasının ardından, DÜ Tıp Fakültesi Hastanesi yönetimi de değiştirildi. Hastanenin yeni yönetimi, hastane depolarındaki ilaçları araştırınca, ihtiyacı aşan çarpıcı alım rakamlarıyla karşılaştı. Yapılan incelemeler sonucunda depolarda yıllarca yetecek kadar ilaç bulunurken, tekrar ilaç alımı ihaleleri yapıldığı ve miadı geçmiş çok miktarda ilacın olduğu belirlendi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Sait Alan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, göreve geldiklerinde hastanedeki ilaç depolarının dolu ve gelen ilaçları koyacak yer kalmadığını gördüklerini söyledi. Daha önce ihale edilmiş ilaçların gelmeye devam etmesi üzerine ilaçlara yer bulmak için tıp fakültesinin bazı dersliklerini ve laboratuvarlarını ''depoya'' çevirdiklerini anlatan Doç. Dr. Alan, şunları kaydetti: ''Önceki yönetimlerin aldığı ilaçları koymak için ondan fazla depomuz yetmeyince bazı laboratuvar ve derslikleri depoya çevirdik. Gelecek olan bazı alımlar için de firmalara (sizde kalsın daha sonra elimizdekiler bittikçe alırız) dedik. Bazı firmalar ise teslim etmeleri gereken ilaçları çabucak bize vermek istiyor. Onlar da 'nerede tutalım?' diyorlar. Yani firma da bunları koyacak yer bulamıyor.'' -ONLARCA YIL YETECEK KADAR İLAÇ- Doç. Dr. Alan, depolarda yaptırdıkları ve aylar süren sayım ve inceleme sonucunda bazı ilaçların onlarca yıl yetecek ölçüde satın alındığını belirterek, ancak ilaçların kullanım sürelerinin bu kadar uzun olmadığına dikkati çekti. Açık kalp ameliyatlarında anestezi olarak kullanılan ve hastanelerinde 2008 yılında sadece 1 adet kullanılmış olan bir ilacın 4 bin adet satın alındığına işaret eden Alan, şöyle dedi: ''Hastanede Bactrim ilacı bir yılda 74 adet kullanılmışken, 2 bin adet alınmış. Yani 27 yıl yetecek kadar alım yapılmış. Açık kalp ameliyatında kullanılan anestezi ilacı Rapifen 2008'de sadece 1 tane kullanılmışken, tam 4 bin adet alınmış. Yani 4 bin yıl yetecek kadar Rapifen ilacı alınmış. Steril 900 bin adet ve steril olmayan 1,5 milyon olmak üzere toplam 2 milyon 400 bin adet eldiven alınmış. Firmanın yetiştiremediği 1 milyon kadar eldiven teslimatını ise iptal ettik. 850 bin şişe serum alınmış. Tansiyon ilacı Karvezit ise 152 yıllık ihtiyacı karşılayacak miktarda alınmış.'' -BİNLERCE İLAÇ VE MEDİKAL MALZEMESİNİN SÜRESİ GEÇMİŞ- Depodaki incelemelerde tek tek sayımı yapılan ilaçlardan kullanım süreleri geçenlerin de belirlendiğini kaydeden Başhekim Sait Alan, ''Miadı geçenleri belirledik. Eldeki mevcut ilaçları gördük. Yıllık ihtiyacımızı bildiğimiz için fazla olanları belirledik. Şu anda miadı geçmiş 14 bin adet ilaç ile 8 bin 500 adet medikal malzemesi var. Bunlar çöpe gidecek. Bunların maliyetinin net rakamını çıkarmak zor ama milyonlarca TL'yi buluyor'' dedi. Doç. Dr. Alan, fakülte dekanlığının konuyla ilgili soruşturma yapacağını ve ardından suç duyurusunda bulunacaklarını sözlerine ekledi.