31 Ocak 2008 Perşembe

Kapem Eğitimde Sembol Kurum Olma Yolunda

Nevşehir'de örgün eğitim alanında etkinliğini her geçen gün artıran Nevşehir Belediyesi Kapadokya Eğitim Merkezi (KAPEM), her yaş grubundan kişilerin en nitelikli örgün eğitimi aldığı sembol kurum olma yolunda.

İçerisinde bulunulan İletişim Çağı'nın olmazsa olmazlarından biri olarak nitelenen Bilgisayar'ın her yaş grubundan insanlar tarafından öğrenilmesi ve buna paralel olarak da en yaygın iletişim araçlarından biri olarak da kabul edilen İnternet kullanımının daha da yaygın bir şekilde sağlanması için çalışmalar yürüten Nevşehir Belediyesi, KAPEM kanalıyla bu çerçevede önemli merhaleler kat etti.

KAPEM'in açtığı kurslar içerisinde en fazla ilgi gören Bilgisayar kursları, yerel yönetimler içerisinde Türkiye'nin en büyük Bilgisayar Eğitim Merkezi'ne de sahip olan Nevşehir Belediyesi'nin Bilgisayar Eğitim Merkezi'nde veriliyor.

'23 FARKLI ALANDA EĞİTİM VERİLİYOR'

Bugüne kadar yaz döneminde ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilere yönelik olarak açılan eğitim kursları ile 2.5 yıl içerisinde, 2 bin 500'ü aşkın kişinin bilgisayar öğrenmesini sağlayan Nevşehir Belediyesi, KAPEM Paşa Konağı ile Han Odası Eğitim Birimi'ndeki eğitim alanlarında oldukça etkin bir eğitim hizmeti ortaya koyuyor.

Bu merkezlerde Giyimden, Çocuk Bakıcılığı'na, Beden Dili ve Diksiyon'dan, Avrupa Proje Eğitimine, Çini'den Mefruşat'a kadar 23 farklı alanda eğitim kursu düzenledi.

Bugüne kadar 9. eğitim dönemini geride bırakan ve önümüzdeki günlerde 10. dönem eğitim çalışmaları için hazırlıklarını tamamlayan Nevşehir Belediyesi'nin açtığı kurslara vatandaşlarında ilgisi, her geçen gün artarak devam ediyor.

9. dönem itibariyle 3 bin 331 kişinin örgün eğitimden geçirilmesini sağlayan Nevşehir Belediyesi KAPEM, bilinçli eğitimin etkin bir şekilde toplumsal hayatta etkinliğini artırmanın yanı sıra, kurslar vasıtasıyla kalifiye eleman yönünde ortaya çıkan sorunun da istihdam gücünün artırılmasıyla çözüme ulaştırmaya yoğun bir çaba harcıyor.

Sözleşmeli Öğretmenlere Özür Durumundan Yer Değiştirme Şansı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sözleşmeli personelin özür durumundan yer değişikliğine yer verilmemesine karşın, sözleşmeli öğretmenlerin gitmek istedikleri il ya da ilçelerde boş pozisyon olması halinde yer değişikliği yapabileceklerini açıkladı.

MEB Personel Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Orman, Türk Eğitim-Sen'in sözleşmeli öğretmenlerin özür durumundan yer değiştirmesine yönelik yazısına cevap verdi. Orman, bir yıllık çalışma süresini tamamlayan sözleşmeli öğretmenlerin, sağlık ve eş durumu özrüne bağlı olarak "yaz tatili döneminde" gitmek istedikleri ilde boş pozisyon bulunması halinde yer değişikliği yapabileceklerini bildirdi.

2 BİN 136 SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN YER DEĞİŞTİRDİ

Orman, sözleşmeli personel çalıştırılması ile ilgili Bakanlar Kurul Kararı'nda, sözleşmeli personelin özür durumundan yer değişikliğine yer verilmediğini belirtti. Orman Bakanlar Kurulu Kararı'nda söz konusu maddenin bulunmamasına karşın 2007 yılında 2 bin 136 sözleşmeli öğretmenin "eş ve sağlık durumu özründen" yer değişikliğinin yapıldığını açıkladı. Başvuru yapan öğretmen sayısının ise 2 bin 143 olduğunu bildiren Orman, 7 öğretmenin atanamama sebebinin ise özürlerinin bulunduğu illerde alanlarında 15 saat ders yükünün bulunmaması olduğunu kaydetti.

MEB'e bağlı okullara toplam 40 bin sözleşmeli öğretmen atandığını hatırlatan Orman, boş sözleşmeli öğretmen pozisyonu bulunmadığını açıkladı. Orman, boş pozisyon açılması halinde öğretmenlerin elektronik ortamda eğitim kurumunu tercih edebileceklerini bildirdi. Orman, "Tercih eden özürlerinin bulunduğu ildeki eğitim kurumlarına görevlendirilme işlemleri, hizmet süresi üstünlüğü, bu sürenin eşit olması halinde ise KPSS10 puan üstünlüğü esasına göre yapılacaktır" değerlendirmesinde bulundu. (ANKA)

Çocuklara Özel Sanat Galerisi

Konak Belediyesi, sadece çocuk sanatçıların yaptığı eserlerin sergileneceği bir galeri açıyor. Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, çocuklara yönelik kültür sanat etkinliklerine büyük önem verdiklerini kaydetti. Dokuz Eylül Üniversitesi ile işbirliği yaptıkları projeyle eski Mimarlık Fakültesi binasının yalnızca çocuk filmlerinin gösterildiği sinemaya dönüştürüldüğünü ifade eden Tunçağ, ''İzmir, çocuklar için düzenlenen sinema salonundan sonra, bir de çocuklara özel sanat galerisine kavuşacak'' diye konuştu.

Türkiye'de ilk olacak

Konak Belediyesi Kültür İşleri Müdürü Halim Yazıcı, bugüne kadar yaptıkları araştırmalarda, yalnızca çocuklara tahsis edilen bir galeri örneğine rastlamadıklarını, hayata geçirecekleri projenin bu anlamda Türkiye�de bir ilk olacağını belirttii.

Belediyeye ait Alsancak'taki kültür merkezinin 3. katını çocuklara ayırma kararı aldıklarını ifade eden Yazıcı, mekanın yalnızca galeri olarak kullanılmayacağını, ilköğretim sürecindeki çocuklara plastik sanatlar eğitimi verileceğini kaydetti. Yazıcı, kurs alan çocukların ürettiklerini sergileme olanağı bulacaklarını da söyledi.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (Shçek)'nun Özel Kreş ve Gündüz Bakımevlerinin Açılması ile Denetim Yetkisi MEB'e Devrediliyor

Meclis Milli Eğitim Komisyonu, SHÇEK'in yeni kreş açmaması ve açılanların da bir yıl içinde MEB'e devredilmesini öngören kanun tasarısını kabul etti. Tasarıya göre özel kreşler 36 aya kadar olan çocukların bakımını, 36-72 ay grubundakilerin eğitimlerini sağlayacak. SHÇEK'ten izin almış ve faaliyetleri süren özel kreşler açılış izinlerini bu yılın sonuna kadar yenileyecek. O zamana kadar bu kreşlerle ilgili yetki SHÇEK'te kalacak. Tasarı yasalaşmadan önce özel kreş açmak üzere yapılan başvurular, genel müdürlükçe 2 ay içinde sonuçlandırılacak.
Ankara, Zaman

Danıştay, Atamalarda Bakanlığı Haklı Buldu

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Okul Yöneticileri Atama Yönetmeliği'yle ilgili Danıştay 2. Dairesi'nin verdiği 'yürürlüğünü durdurma' kararını usulden bozdu.

Geçen sene mayıs ayında durdurulan yönetmelikle ilgili karara bakanlık itiraz etmişti. Bakanlığın temyizini görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise yürürlüğünü durdurduğu tüm maddelere ayrı ayrı gerekçe yazmadığı için Danıştay 2. Dairesi'nin kararını kaldırdı. Yürürlüğünün durdurulması üzerine bakanlık, tüm atama işlemlerini durdurmuştu. Yönetmelik birkaç kez mahkemeden dönmüştü. Ataması iptal edilen 10 bine yakın yönetici ise yeni bir yönetmelik yayınlanmasını bekliyordu.
İbrahim Asalıoğlu, Ankara

Milli Eğitim Bakanlığı, İllere, Okullardaki Kullanılmış Ders Kitapları ve Defterler ile Atık Kağıtların Toplanarak Satılması Talimatı Verdi

Bu şekilde öğrencilere hem çevre bilinci aşılanmasını hem de yeniden değerlendirilebilecek atıkların ekonomiye kazandırılmasını amaçlayan bakanlık, satıştan elde edilecek gelirin de okulların ihtiyaçlarında kullanılmasını istedi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in yayınladığı genelgeye göre öğrencilerden kullanılmış ders kitaplarını, öğrenci çalışma kitaplarını ve defterlerini geri vermek isteyenlerin kitap ve defterleri okul idarelerince her yıl haziran ayı sonuna kadar toplanacak. 2008-2009 eğitim-öğretim yılında da okutulacak ve kullanılabilir durumda olan ders kitapları ile öğretmen kılavuz kitapları seçilerek okul kütüphanelerine konulacak. Hammadde olarak değerlendirilmek üzere toplanan kitap, defter ve atık kağıtlar ise okul idareleri tarafından en geç temmuz ayı sonuna kadar il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine tutanakla teslim edilecek. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde toplanan kitap, defter ve atık kağıtlar ile depolarda kalıp okutulma süresi sona eren ve öğretim programı değişen ders kitapları da komisyonlarca hammadde olarak satılacak. Elde edilen gelir, okulların ve maddi durumu yetersiz olan öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmak üzere teslim edilen kağıt miktarı oranında her bir okulun okul aile birliği hesabına aktarılacak. Bütün bu çalışmaların sonucu, her yıl ağustos ayı içerisinde il bazında tek rapor halinde Yayımlar Dairesi Başkanlığı'na sunulacak. 2003-2004 eğitim-öğretim yılından itibaren öğrencilerin ders kitaplarının ücretsiz olarak verildiğini hatırlatan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, yeni uygulamanın amacını şöyle anlattı: "Ülke kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılması ve öğrencilerimizde çevre bilinci oluşması ve duyarlılığının oluşturulmasını istiyoruz. Kullanılmış ders kitapları, defterler ve atık kağıtların toplanması ve ekonomiye kazandırılmasını amaçlıyoruz."
İbrahim Asalıoğlu

Gürcü imamlar Bursa'da eğitim görüyor

Gürcistan'dan gelecek 45 din görevlisi Bursa'da Kur'an-ı Kerim okuma ve İslami ilimler eğitimi alacak. Diyanet'in Gürcüce bilen eğitmenleri tarafından verilen eğitim programı 2 ay sürecek.

Gürcü müftü ve imamlar 250 saatlik eğitimin ardından ülkelerine dönecek. Batum Müftülüğü, imamların eğitilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yardım istedi. Diyanet'in bu talebe olumlu cevap vermesi üzerine 45 imamın eğitilmesine karar verildi. 15 kişilik ilk grup 2 aylık kurs için Bursa'ya geldi. Misafir imamlara, Gürcüce bilen eğitmenler Kur'an-ı Kerim, tecvid, siyer, ahlak, itikat konularında ders veriyor. İmamlar hafta sonları emekli ilahiyatçı Prof. Dr. Süleyman Uludağ'ın verdiği konferanslara katılıyor. Gürcü imamlar İsmail Hakkı Camii'nde de vakit namazları kıldırarak tecrübe kazanıyor.

Türkiye'deki kursun kendileri için çok faydalı olduğunu vurgulayan kursiyerlerden Batum'un Kedanın İlçe Müftüsü Guram Halvaşi; "Bu kurstan önce bildiğimizi zannettiğimiz birçok konuyu bilmediğimiz ortaya çıktı. Bizler oralarda çocuklarımıza da eğitim veriyoruz. Fakat, birçok konuyu bilmiyor ya da eksik biliyormuşuz. Öğrendiklerimizi ülkemize de taşıyacağız." diyor. Gürcistan'ın Şuahev kentinde imamlık yapan Mikail Dumbadze ise şöyle konuşuyor: "Hıristiyanlarla bir arada yaşıyoruz. Dinimizi iyi şekilde öğrenmek ve öğretmek için buradayız. Türk insanının sıcaklığını hissediyoruz." görüşlerine yer verdi.

Bursa İl Müftüsü Mahmut Gündüz de Gürcistanlı din adamlarını hızlandırılmış özel bir eğitimden geçirdiklerini anlatıyor. Gündüz, şu bilgileri veriyor: "Gürcü imamlar liseden mezun olmuşlar, medreselerde aldıkları eğitimle göreve başlamışlar. Bu kurs için en iyi uzmanlarımızı görevlendirdik."
Fatih Karakılıç, Bursa

Okulların Açılacağı İlk Hafta Öğrencilere 'Küresel Isınma' Anlatılacak

Öğretmenler, bölgelerin durumuna göre dersi genişletebilecek. Yeni eğitim-öğretim yılının açıldığı ilk hafta ilköğretim ve lise öğrencilerine 'küresel ısınma' dersi verilecek. Zaman gazetesi'nin haberine göre, resmi ve özel okulların bütün sınıflarında anlatılacak derste küresel ısınma sonucu ortaya çıkan kuraklık, su kaynaklarının hızla tükenmesi, su kirliliği, su tasarrufu ile sağlık ve çevre konuları işlenecek.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 'küresel ısınma' konulu bir genelge yayınladı. Genelgeye göre, küresel ısınma dersinde öğrencilere 'hayatın temel kaynağı su', 'dünyamız ısınıyor', 'su kirliliği' ve 'denizlerimizi koruyalım' başlıklı örnek konular ve etkinlikler anlatılacak. Öğrencilere sorunla ilgili film seyrettirilecek. Hazırlanan etkinlikler, öğrenci ve sınıf düzeyi ile çevrenin durumuna göre öğretmen tarafından güncel yaşamla bağ kurularak zenginleştirilip düzeye uygun hale getirilecek. Okulun bulunduğu coğrafi bölge ile iklim ve çevrenin durumu dikkate alınarak etkinlik örneklerinden en az ikisi işlenecek. Küresel ısınma dersi, ilköğretim okullarının 1-8. sınıflarında hayat bilgisi, sosyal bilgiler ile fen ve teknoloji derslerinde sınıf ve branş öğretmenleri tarafından, liselerin tüm sınıflarında ise kimya, biyoloji ve coğrafya öğretmenleri tarafından verilecek. Ayrıca tüm öğretmen ve personel konu ve etkinliklerle ilgili bilgilendirilecek. Bakanlık, küresel ısınma konusunu sosyal bilgiler dersi müfredatı içine de koymuştu.

İlköğretim ve liselerde eğitim-öğretim yılı 17 Eylül 2007 Pazartesi günü başlayacak. İlköğretime yeni başlayacak öğrenciler ile anaokulu öğrencileri ise 'okula uyum programı' çerçevesinde 10 Eylül'de ders başı yapacak.

Geçtiğimiz Haftaya Kuşkusuz Damgasını Vuran Sözler Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau'nın Sözleri Oldu

Geçtiğimiz haftaya kuşkusuz damgasını vuran sözler Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau’nın sözleri oldu.

Zachau, Türk öğretmenlerinin Türkiye’de kişi başına düşen gelirin yaklaşık 2.5 katı gelir ede ettiğini belirterek, ücretlerin çok olduğunu söyledi. Zachau, öğretmen maaşları satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelire oranlandığında Türkiye’nin yüzde 2.54 ile ilk sırada yer aldığı hesabını yapıyor.

Rakamları Zachau gibi okuduğumuzda, Türk öğretmenleri, Türkiye’de kişi başına düşen gelirin yaklaşık 2.5 katı gelir elde ediyor. Yine bu rakamlarla bakıldığında OECD ortalamasının 1.28 kat, AB ortalamasının ise 1.19 kata kadar geriliyor. Başkan, iddiasını pekiştirmek için Lüksemburg, Norveç, İzlanda, İsveç gibi refah seviyesinin çok yüksek olduğu ülkelerde öğretmenlerin ortalama maaşının kişi başına gelirin de altında kaldığı örneğini veriyor.

Rakamları böyle okuduğunuzda Türkiye Direktörü haklı gibi gözükebilir. Ancak, gelin rakamlarla bakacaksak bir de Türkiye’nin milli geliri ile diğer ülkeleri karşılaştıralım. OECD ülkeleri arasında en düşük milli gelire sahip ülke Türkiye.

OECD’nin aynı raporuna göre, en az 15 yıllık deneyim sahibi bir öğretmenin yıllık maaşı Lüksemburg’da 88 bin dolar, İsviçre’de 60 bin dolar, Almanya, Kore ve İsveç’de 50 bin dolar, Avustralya, İngiltere, İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 bin dolar. OECD ülkeleri arasında en alt sırada yer alan Macaristan’da bile yıllık öğretmen maaşı 16 bin dolar seviyesinde bulunurken, Türkiye’de öğretmenin yıllık geleri 10 bin doların altında.

2007 yılında 928 YTL maaş alan 9/1 derecedeki bir öğretmenin eline ayda ancak bu yıl 973 YTL geçecek. Türk-İş verilerine göre açlık sınırı 688, yoksulluk sınırı 2.241. Bu rakamlarla öğretmenin maaşı ayrıca kıyaslamalı.

Türkiye’deki öğretmenlerin çalışma koşullarını, refah düzeylerini başka ülke öğretmenleriyle karşılaştırmak bile mümkün değil. Öğrencilerini ısıtmak için soba yakarken can veren, aldığı maaşını öğrencilerini doyurmak, giydirmek için harcayan, 90 kişilik sınıflarda ders anlatırken sesi kısılan, görevine gitmek için üç araba değiştiren öğretmenler acaba diğer ülkelerde var mı, Dünya Bankası Türkiye Direktörü’ne bunu sormak gerekiyor. Hatta bununla yetinmeyip birileri Zachau’ya son zamanlarda kalıcı hale getirilmeye çalışılan sözleşmeli öğretmenlerin 400-500 YTL aldığını da fısıldamalı.

Bazılarına göre öğretmenevi, lokal, tatil kampı, eğitim ödeneği olan öğretmen diğer devlet memurlarından ayrı bir konfora sahip. Ama, hem Zachau’ya, hem de böyle düşünenlere bu imkanlardan bile maaşı yetmediği için yararlanamayan, buralara gitmek için yol parası olmayan öğretmenden söz etmeli. Direktörü birileri alıp, mezrada görev yapan bir öğretmene, kış koşullarında dağ başında çalışan bir okula götürmeli. Yok eğer, çok uzağa gidemezse İstanbul’un Samandra’sında, Ankara’nın Balat’ındaki okullarda bir gezintiye çıkarıp, öğretmenleri dinlemesi sağlanmalı. Türkiye Direktörü’nün Türkiye’deki koşulları ve öğretmeni tanıması gerekiyor.

Türk Eğitim Sen: Et bile öğretmen maaşından fazla arttı

Türk Eğitim-Sen tarafından yapılan araştırma, öğretmen maaşlarının 1930 yılından beri yerinde saydığını, et fiyatlarındaki artışa yetişemediğini gösterdi. 1930 yılında bir öğretmen maaşı ile 281 kilogram et alınabilirken, 2008 yılında bir öğretmen ancak 69.7 kilogram et alabiliyor. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, cumhuriyetin ilk yıllarından bu güne kadar öğretmenlerin alım gücüne bakıldığında, ortaya çıkan tablonun düşündürücü olduğunu söyledi.

Eğitim Sen’den siyah çelenk

Eğitim-Sen üyeleri, Dünya Bankası Direktörü Ulrich Zachau’nun sözlerini protesto etmek için Dünya Bankası Türkiye Direktörlüğü önüne siyah çelenk bıraktı. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Türkiye’de öğretmenlerin, diğer OECD üyesi ülkelerdeki öğretmenlere göre daha fazla çalıştığını, daha çok öğrencinin sorumluluğunu üstlendiğini, daha düşük ücret aldığını ve geçimini sağlamak için daha fazla yıprandığını söyledi.

Eğitim-İş Genel Başkanı:Kabul edilebilir bir açıklama değil

Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Dünya Bankası’nın, Türkiye’deki öğretmen maaşlarına karışmaya hakkı olmadığını söyleyerek, söylenenlerin gerçekle ilgisi olmadığını aktardı. Adıbelli, bu tavrı şiddetle kınadıklarını belirterek, "Dünya Bankası’nın, Türkiye’deki öğretmen maaşlarına karışmaya hakkı olmadığı gibi, ifade ettiklerinin de gerçekle ilgisi yoktur" dedi. Adıbelli, öğretmenlerin geçim sıkıntısı ile mücadele ederken, maaşlarının "yüksek" olarak nitelendirilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını vurguladı.

Türkiye'de kuşlar ve ağaçlardan konuşmak lazım

Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle İzmir 8'inci Sulh Ceza Mahkemesi'nce 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla'nın cezası, 2 yıllık sürede suç tekrarlanmadığı takdirde iptal edilecek.

Prof. Yayla, mahkeme kararını temyize hazırlanıyor.

The Guardian gazetesine konuşan Prof. Yayla, Türkiye'de akademisyenlerin ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve devleti eleştirme hakkının bulunduğunu, fakat bunun gittikçe zorlaştığını belirtti.

Türkiye'deki siyasi ideolojiler, özgürlükler ve insan hakları yerine "kuşlar" ve "ağaçlar"dan konuşmak gerektiğini söyleyen Prof. Yayla, "Bu noktadan sonra okutman olarak çalıştığım okullarda ders vermekte sıkıntı yaşayacağım. Öğrencilerim dersleri izleyebilir, sözlerimi dinleme cihazlarına kaydedebilir ve beni okula şikayet edebilirler. Hayatımı mutsuz ve sıkıntılı bir şekilde sürdüreceğim" dedi.

İnsanların konuşmadan iki kere düşünmek zorunda kalacaklarını vurgulayan Prof. Yayla, “Ben Türkiye'de tanınmış bir kişiyim ve dünyanın her yerinde arkadaşlarım olması nedeniyle güvende olduğumu hissediyorum. Fakat, başkaları için konuşmak zor olacaktır" diye konuştu.

Türkiye'ye dönecek

Prof. Yayla'nın Buckingham Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olduğunu hatırlatan gazete, Yayla'nın gelecek yaz tekrar Gazi Üniversitesi'ne döneceğini yazdı.

Gazete, Atilla Yayla'nın Türkiye'de ifade özgürlüğünü kısıtlayan 40 yasa maddesi bulunduğu görüşüne de yer verdi.

Yayla ne demişti?

Prof. Dr. Atilla Yayla, 18 Kasım 2006'da İzmir'de bir panelde yaptığı konuşmada, "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" demiş ve Atatürk için, "Neden her yerde bu adamın fotoğrafları var, diye soracaklar" ifadesini kullanmıştı.

Bu sözlerinin ardından Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Yayla'yı fakülteden uzaklaştırmıştı.

Türban gamalı haç gibi siyasal simgedir. Laikliği korumak askerin görevidir. 27 Mayıs'ı üniversiteler yaptı. Subaylar rahatsız

Galatasaray Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanan Prof. Ethem Tolga'dan boşalan YÖK üyeliği için yapılan seçimde 16 aday arasından 83 oy alarak seçilen Prof. Celal Şengör, AKP ve MHP'nin üniversitede türbana izin veren yasa değişikliğine ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. Türbanın 'gamalı haç' gibi siyasal bir simge olduğunu belirten Şengör, “Yarın peçeyle de girmek isteyecekler. Bunun önü alınamaz. Üniversiteler bu duruma tepki koyar” dedi.

Türbanın serbest bırakılmasının laikliğe aykırı olduğunu söyleyen Prof. Şengör, “Laiklik ilkesini korumak askerin görevidir. Genç subaylar da rahatsız yaşlı subaylar da” diye konuştu. Prof. Şengör şöyle konuştu: Türban gamalı haç gibi bir siyasal simgedir. Toplumsal bir hesaplaşma gibi görülüyor. 27 Mayıs'ı üniversiteler yaptı. Yasal olarak izin verilse bile türban kabul edilemez. Üniversitelerin huzuru bozuluyor. Türbanı taktın mı şeriat istiyorum demektir."

SUBAYLAR RAHATSIZ

Prof. Şengör, “Memleketin Atatürk çizgisinden ayrılması askeri her zaman üzer. Bu çizgiden ne kadar kayılırsa bütün subaylar rahatsız olur. Askerle konuştuğunuz zaman da bunu dile getiriyorlar” dedi. YÖK üyeliğine ilişkin herhangi bir başvurusu olmaksızın seçildiğini belirten Şengör, “YÖK Başkanı'nın hükümetin adamı olduğunu açık kalan mikrofonlardan öğrendik. Cumhurbaşkanı onaylamadan konuşmak olmaz; ben orada bilimi ve üniversiteleri savunacağım” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin en büyük eğitim fuarı Educaturk, 14 Şubat kapılarını açıyor. 4 gün sürecek fuarda eğitime dair herşeyi bulmak mümkün

“Eğitim hiç bu kadar keyifli olmamıştı” sloganı ile bu yıl dördüncüsü düzenlenen fuar dört gün sürecek. İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Rumeli Fuar alanında düzenlenecek olan fuarda, anaokulundan üniversiteye, yurtdışı eğitim hizmetlerinden yeni kariyer fırsatlarına kadar her şeyi bulmak mümkün.

Fuarda sundukları hizmetleri her yıl çeşitlendiren Educaturk, bu yıl da pek çok yenilikle ziyaretçilerin karşısına çıkacak.

ABD'nin en büyükleri ile iş görüşmesi

Üniversiteden yeni mezun olan ya da kariyerlerinde yeni bir başlangıç yapmak isteyen gençler düşünülerek hazırlanan özel bölümlerde ABD'deki iş olanakları tanıtılacak. “Uluslararası Kariyer Zirvesi” adı altında gerçekleşecek bu etkinlik boyunca, gençler profesyonel iş yaşamlarına ilk adımı ABD'de atma şansı yakalayacak. Yurtdışında çalışma deneyimi edinerek kariyerlerini daha da geliştirmek isteyenler için birbirinden önemli fırsatların yer alacağı etkinlikte, Amerikan firmaları ile bir araya gelecek olan öğrenciler, işverenlerle yapacakları yüz yüze mülakatlarla, yurtdışında kariyer yapma şansı bulurken hayatlarını değiştirebilecek fırsatları değerlendirecekler. 17 Şubat günü fuar alanında gerçekleşecek zirvede 370 farklı pozisyon için işe alım gerçekleşecek.

Paralı staj olanakları

Zirve boyunca Rumeli Fuar Alanı'nda yer alacak olan stantlarda, Amerika'da Internship programlarına katılacak öğrenci ve mezunların; kredi olanakları, para transferleri, yurtdışında ATM kullanımı, hesap açma, telefonla iletişim, vize süreci ve işlemleri, ulaşım seçenekleri, havayolu kuralları, tatil turları gibi ihtiyaç duyulan çeşitli konularda aydınlatılması sağlanacak.

Work And Travel Job Fair olanakları

2007 yılında gerçekleşen fuarda 70 bin insanın ziyaret ettiği Educaturk'te genç ziyaretçileri bekleyen bir diğer fırsat ise Work And Travel Job Fair. Edurehber Yurtdışı Eğitim ve Kariyer Rehberi - Educaturk işbirliğinde, Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilecek olan zirve kapsamında, Amerikan Konsolosluğu ve Amerika'dan gelen işveren firmaların gerçekleştireceği çeşitli sunumlar ile Work And Travel programı konusunda öğrencileri ilgilendiren tüm ayrıntılar etkileşimli bir ortamda paylaşılacak.

Böylelikle, Educaturk Eğitim Fuarı bünyesindeki zirveye katılan öğrenciler, yaz tatilleri boyunca ABD'de çalışma, İngilizcelerini geliştirme ve tatil yapma olanağı sunan Work And Travel programıyla ilgili olarak akıllarına takılan tüm sorulara yanıt bulmuş olacak ve kariyerleri açısından önemli adımlar atacaklar.

Yöneticilerden kariyer dersleri

Fuar boyunca düzenlenecek sempozyumlarda da Türkiye'nin en önemli şirketlerinin yöneticileri 'kariyer planlaması' konusunda ziyaretçilere deneyim aktarımında bulunacaklar. The Pepsi Bottling Group Yöneticisi Alper Kul'un, On İletişim Yöneticisi İpek Özgüden'in, Kariyer Koçu Yasemin Sungur'un da aralarında bulunduğu pek çok katılımcının, ziyaretçilere kariyer planlaması eğitimleri vereceği sempozyum programı çerçevesinde, öğretmenlere yönelik aktiviteler de düzenlenecek.

14-15 Şubat tarihlerinde İngilizce öğretmenlerine için düzenlenecek sempozyumlar sonucu katılımcılara sertifika verilecek. Ortaöğretime geçiş ve üniversiteye giriş sınavları konusunda gençlere yardımcı olmak, stresle başa çıkmalarını sağlamak amacıyla da pek çok panel düzenlenecek.

Sport Stacking (Dizilim Sporu) Turnuvaları Türkiye'de
Educaturk'te ziyaretçileri bekleyen bir başka yenilik ise Amerika'dan. ABD'deki 12 bin okulun aktivite programında yer alan “Sport Stacking Turnuvaları”nı Türkiye'ye getiren Educaturk, fuar boyunca bu etkinliğin tanıtımını yapacak. 14-17 Şubat tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Fuar alanında düzenlenecek olan Sport Stacking yarışmalarında başarılı olanlar ise çeşitli ödüller kazanacak.

Sport Stacking Nedir?

12 özel tasarım bardaktan oluşan Sport Stacking Turnuvaları'nda amaç bu bardakların “3/3/3, 3/6/3 ve cycle” kategorilerinde en kısa sürede üst üste dizilip indirilmesini amaçlıyor. 1980'li yıllarda ilk olarak Amerika'da ortaya çıkan ve 1995 yılından sonra popülaritesini arttıran Sport Stacking, 2000 yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda sağladığı faydalardan sonra okullardaki en önemli aktivitelerden biri halini aldı. Amerika'da yapılan araştırmalar, Sport Stacking uygulamasının, iki elin aynı anda kullanılması, göz el koordinasyonunun sağlanması ve beynin sağ/sol kısımlarının aynı anda kullanılması gibi yararlarının olduğunu ortaya çıkardı. Sport Stacking'in çocuklar arasında popülaritesinin bu kadar atmasına neden olan bir diğer neden ise hoşça vakit geçirilmesini sağlaması.

Educaturk'ten Hediye Yağmuru

Katılımcı kurumlara ve ziyaretçilere adeta bir eğitim şöleni yaşatmayı planlayan Educaturk, pek çok eğlenceli yarışmaya da ev sahipliği yapacak. Yarışmalarda başarılı olanları yurtdışı ve yurtiçi eğitim bursları, cep telefonları… gibi yüzlerce hediye bekliyor

14-17 Şubat tarihleri arasında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenecek olan Educaturk Eğitim Fuarı'na, anaokulları, ilköğretim, kolejler, dershaneler, dil okulları, üniversiteler, yurtdışı eğitim danışmanlık kurumları, hobi/sanat/spor okulları, burs sağlayan vakıf/dernekler ve yurtdışından birçok eğitim kurumu katılacak.

Educaturk Eğitim Fuar Takvimi

İstanbul 14-17 Şubat 2008 Lütfi Kırdar Rumeli Fuar Alanı
İzmir 13-15 Mart 2008 Kültür Park 5 nolu Atlas Salonu

Nutuk'un İran'da okutulması için harekete geçildi

Merkez, bunun için Dışişleri Bakanlığı'nı devreye soktu. Dışişleri Bakanlığı da Tahran Büyükelçiliği'ni harekete geçirdi. Tahran Büyükelçiliği, yapılan temaslara yönelik olarak Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazıda, "İran'daki çeşitli üniversite, kütüphaneler, ilgili diğer kurum ve kuruluşlara iletilmek üzere söz konusu yayından talep edilmektedir" dedi. Bu talep üzerine İran'a bugüne kadar bin 500 adet Farsça Nutuk gönderildiği öğrenildi.

ARAPÇA'YA ÇEVRİLİYOR

Farsça Nutuk'un ardından, başta Arap ülkeleri olmak üzere, diğer İslam ülkelerine yönelik olarak "Arapça Nutuk" hazırlanması için çalışma başlatıldı. Arapça Nutuk'un, özellikle iç çatışma ve kargaşaların yaşandığı Irak, Filistin ve Lübnan gibi ülkelere gönderilip, buralarda okutulması amaçlanıyor. Arapça Nutuk'un, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt gibi ülkelere gönderilmesi de planlanıyor. Nutuk, önümüzdeki süreçte, Çince, Rusça, Uygurca ve İspanyolca'ya da çevrilecek. Nutuk, bugüne kadar İngilizce, Fransızca, Almanca ve Kazakça'ya çevrilmişti.

Seyranbağları Yetiştirme Yurdu’ndaki 13-18 yaş arası çocukların yağlıboya eserlerinden oluşan resim sergisi, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açıldı

Seyranbağları Yetiştirme Yurdu'ndaki çocukların eserlerinin yer aldığı sergide, yağlı boya tekniği ile yapılmış toplam 128 tablo görücüye çıkıyor.
Hikmet Çetinkaya Atölyesi'nde 2005 yılından bu yana resim üzerine eğitim alan çocukların tabloları ilk defa sergileniyor. Tabloların satışa sunulduğu sergide, elde edilen gelir yine çocuklar için kullanılacak.
Sergi açılışına katılan Çankaya Kaymakamı Mustafa Hulusi Arat ve Yurt Müdüresi Nurten Mertel, tüm çocukları çalışmalarından dolayı kutlayarak, böyle güzel eserlerin gençlerin elinden çıkmasının gurur verici olduğunu belirtti.

-“ONLARLA BİRLİKTE BİZLER DE BÜYÜYORUZ”-

Çocuklarla birlikte çalışmalarının her Pazar devam ettiğini ve çocukların son derece kabiliyetli olduğunu belirten Hikmet Çetinkaya Atölyesi eğitmenlerinden Atiye Arıkkan, “Onların gelişimine katkıda bulunmak, bizlere de bir şeyler katıyor. Hepsinde de bir ışık görüyoruz. Bunun en büyük nedeni, bizim onlara, onların da bizlere güvenmeleri. Hocaları olarak her zaman yanlarında olduk. Onlar da bizim bu desteğimizi görerek yaptıkları işe daha bir şevkle sarıldılar. Bu başarılı eserler bu şekilde ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

-“RESİM YAPMAK BANA MUTLULUK VERİYOR”-

Genç ressamlardan 16 yaşındaki Tugay Gürsoy ise, 3 yıldır bu çalışmaya devam ettiğini ve sürdürmek istediğini söyledi. Gürsoy, “En önemlisi bu işten çok keyif alıyorum. Sadece yağlı boya değil, resmin her tekniğiyle çalışmak bana mutluluk veriyor” dedi.
Seyranbağları Yetiştirme Yurdu'ndaki çocukların açtığı sergi, 3 Şubat'a kadar Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde görülebilecek.

ODTÜ, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleri ve toplumun çağdaş nitelikleri ile bağdaşmayan, kaygı verici bir girişim

ODTÜ yükseköğretim kurumlarında türban kullanımının serbest bırakılmasına yönelik anayasa ve yasa değişikliği teklifini, “Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve toplumun çağdaş nitelikleri ile bağdaşmayan, kaygı verici bir girişim” olarak değerlendirdi.


ODTÜ Senatosu tarafından yapılan yazılı açıklamada, yükseköğretim kurumlarında türban serbestisinin, Atatürk devrimleri, çağdaş demokrasi, kişi özgürlükleri, kadın-erkek eşitliği ve laiklik ilkesini zedeleyeceği belirtildi.

Açıklamada, “Çağdaş bir toplumda üniversitelerin işlevi bilimsel temelli, çoğulcu, kişisel özgürlüklere saygılı ve toplumda kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı eğitim vermektir. Bu çerçevede, dini nitelikli kıyafet ve özellikle İslami bir sembol olan türban kullanılmasının laik ve bilimsel eğitim felsefesi ile bağdaşması mümkün değildir” denildi.

Türban konusunun farklı bir açıdan sunulduğuna dikkat çekilen açıklamada, devletin ve toplumun temel ilkelerini tehdit eden bir noktaya gelindiği belirtildi.

Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi:

“Üniversiteler her türlü inancın özgürce yaşandığı yerler değil, her türlü inancın bilimsel açıdan özgürce tartışıldığı yerlerdir. Yapılacak bu değişiklikle, üniversitelerde türbana serbestliğin getirilmesi, ileride tüm eğitim kurumlarına ve kamu alanlarına yayılması yönündeki kaçınılmaz talepler demokratik ve laik toplum düzenimiz için daha da büyük tehlikeler yaratacaktır. Toplumsal uzlaşma aramadan, üniversitelerin görüşü alınmadan, ulusal ve uluslararası yargının kararları göz ardı edilerek yapılan bu girişim, üniversiteler ve toplum üzerinde bir baskı niteliği taşımaktadır.Bu nedenle yapılan değişikliklerin toplum genelinde çok boyutlu anlaşmazlıklara yol açması kaçınılmazdır.ODTÜ olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin varoluşunun sembolü olan laiklik, çağdaş demokrasi, bireysel özgürlükler ve kadın-erkek eşitliği ilkeleri ile özünde çelişen ve tehdit oluşturan bu girişimi endişe ile karşılıyor ve TBMM'ne bu teklifi yasalaştırmaması çağrısında bulunuyoruz.”

MARMARA VE İNÖNÜ ÜNİVERSİTELERİ DE AÇIKLAMA YAPMIŞTI

ODTÜ'den önce İnönü ve Marmara Üniversitesi Senatoları da konuyla ilgili açıklama yapmıştı.

Marmara Üniversitesi Senatosu'ndan yapılan açıklamada, hiçbir ülkenin kendi kuruluş felsefesi ile çelişen kuşaklar yetiştiremeyeceği belirtilmiş ve “Bu nedenle Anayasamızda belirlenen esaslar çerçevesinde Yüksek Öğretim Kanunu, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı çağdaş kuşakları yetiştirme görevini üniversitelere vermiştir. Buna aykırı her tür davranış geleceğimizi tehlikeye atacak, ülkeyi belirsizlik ve karanlığa sürükleyecektir” denilmişti.

İnönü Üniversitesi Senatosu da yaptığı açıklamada, "Türban serbestliğinin, masum bir özgürlük talebinin ötesinde rejime yönelik bir tehdit olduğu açıktır" ifadelerine yer vermişti.

Yeni üniversiteler kurulurken, bünyesinde fen, edebiyat veya fen-edebiyat fakültesi bulunma zorunluluğu kaldırılıyor

TBMM Genel Kurulunda, görüşmelerine dün başlanan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı kabul edilerek yasalaştı.

Yasayla, üniversitelerin kurulabilmesi için fen, edebiyat veya fen-edebiyat fakültelerinin bulunma zorunluluğu kaldırılırken, en az 3 fakülte bulunma zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca, günün ihtiyacına göre fakülte kurulmasına da imkan tanınıyor.

Düzenlemeyle, Türk Deniz Vakfı tarafından İstanbul'da “Piri Reis Üniversitesi” adıyla vakıf üniversitesi kurulması da öngörülüyor.

Kurulacak bu üniversitenin bünyesinde, fen-edebiyat, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik fakülteleri ile denizcilik yüksekokulu, fen bilimleri ve sosyal bilimler enstitüsü bulunacak.

Tasarının kabul edilmesinin ardından, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderilen Vakıflar Kanununun görüşmelerine başlandı

İran okullarda kız ve erkek öğrenciler için ayrı ders kitabları hazırlayacağını açıkladı

İran'da ilk ve orta dereceli okullarda dershanelerden sonra okutulan ders kitapları da bundan böyle kız ve erkek öğrenciler için farklı olarak hazırlanacak.

İran Talim ve Terbiye Bakanlığı yetkilisi Ali Ahmedi, yaptığı açıklamada, bunun yakın gelecekte gerçekleşmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Eğitim sisteminde yapılacak yeni değişiklikler çerçevesinde, Seyid ailesinden (Hz.Muhammed'in akrabası olduklarını ileri süren mollalar) gelen öğrencilere de 'Seyitlik Nişanı' verilerek, özel dikkat gösterilmesi sağlanacak.

Ali Ahmedi, “Şurası kesindir ki, ders kitapları öğrencilerin özüne mahsus kişisel, ailevi, psikolojik, akli ve ruhi ihtiyaçlarına uygun hazırlanmalıdır. Kızlarla erkek öğrenciler farklı fiziki, psikolojik ve ruhi ihtiyaç ve özelliklere sahiptir. Bunun için de ders kitaplarında değişiklikler yapılmalı ve bu ihtiyaçlar karşılanmalıdır” dedi.

Ahmedi, göçer yaşam biçimi süren terekeme (hayvancılıkla meşgul kabileler) çocuğu ile şehir çocuğu arasında belirli farklar bulunduğunu ve bu nedenle ders kitaplarının Terekeme ailesinden gelen öğrencilere yiğitlik, şehir çocuğuna da kanunları öğretmesi gerektiğini belirtti.

Projenin kadın haklarını sınırlamak gibi bir amaç taşımadığını bildiren Ahmedi, yeni ders kitaplarında öğrencilerin etnik özelliklerinin de dikkate alınacağını kaydetti.

Türk işadamları, eğitim alanında iş yapmak için Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) denklik sorununu çözmesini bekliyor

Yurtdışında yaptıkları yatırımlarla dünyayla yarışmaya başlayan Türk işadamları, eğitim alanında iş yapmak için Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) denklik sorununu çözmesini bekliyor.

Türkiye'de anaokulundan üniversiteye kadar 500 milyon dolarlık eğitim yatırımı bulunan Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları sahibi Enver Yücel, yurtdışında üniversite açma projelerinin YÖK engeline takıldığını söyledi. Irak, İran, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Çin'e üniversite kurmak istediklerini ifade eden Yücel'in en büyük endişesi buralarda okuyacak gençlerin YÖK'ten denklik alamaması. "Çin'de bir okul açabilsek bu okulun diploması Türkiye'de tanınırsa bir esprisi olur." diyen Yücel'e göre, üniversitenin gücü, tanınmasına bağlı.

Türk üniversitelerinin cazibe merkezi olması gerekirken Türkiye sınırlarına hapsedildiğini savunan Enver Yücel, üniversitelerin 1946 model kafalarla yönetilemeyeceğini söylüyor. Eğitimcilerin işadamları gibi elinde çanta dünyayı dolaşıp eğitim ihracına başlaması gerektiğini anlatan Yücel, "Türk eğitimcisi belli bir noktaya geldi. Artık önümüzün açılmasını istiyoruz. Para, pul istemiyoruz. Bürokratik engeller kaldırılsın yeter. Bugün Suriye'de, İran'da, Irak'ta okullar, üniversiteler açmalıyız. Biz de tüccarlar gibi dünyayı dolaşıp üniversitelerimizi tanıtıp bu bölgeye öğrenci çekmeliyiz. Artık ülkeler arasındaki ilişki sadece parasal değil. Kalıcı olan kültürel ve eğitim işbirliğinin kurulmasıdır." diye konuşuyor.

Anadolu'nun değişik yerlerine mesleki teknik eğitimde ara eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla meslek yüksekokulu kurmak istediklerini belirten Enver Yücel, bu konuda da YÖK tarafından engellendiklerini iddia ediyor. Kocaeli Sanayi ve Ticaret Odası ile otomotiv ve mekatronik (elektromekanik) alanında ihtiyacı karşılayacak eleman yetiştirmek üzere meslek yüksekokulu kurmak için çalıştıklarını; ancak onay alamadıklarını ifade eden Yücel, şunları kaydediyor: "Türkiye'nin otomotivde üretim üssü olan Kocaeli ve Bursa gibi yerlerde otomotiv ile mekatronik ile ilgili MYO kurmak istiyoruz. YÖK izin vermeyince hızımız kesiliyor. Bürokrasiye takılıyoruz. Yükseköğretim elbette denetlenmeli; ama bunun bir akreditasyon şeklinde olması lazım. YÖK kendi bünyesinde bir akredite kuruluşu kurabilir veya AB standartları getirilebilir. Ancak bundan 50 yıl önceki kafalarla bu iş olmaz."


'Doğu ve Güneydoğu'ya 50 kolej açacağım'
Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları olarak Türkiye'nin 14 ayrı noktasında kolej açtıklarını anlatan Enver Yücel, 3 yıl içinde maddi değeri 250 milyon dolara ulaşan eğitim yatırımları yapmayı planladıklarını açıkladı. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere kalkınmada öncelikli illere 50 kolej açacaklarını kaydeden Yücel, "Açacağım okulların her birinde bin kişi okusa bu, devletin sırtından 50 bin öğrenciyi almak demektir. Bunun da devlete maliyeti 10 milyon dolardır." diyor. Bürokrasinin önlerini açmamasından yakınan Yücel, konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Eğitimde fırsat eşitliğini bütün yurda yaymak için gayretimiz var. Burada devlete düşen görevler var. Mesela kalkınmada öncelikli bölgelerde yapılan eğitim yatırımlarında devletin okul arsası göstermesi gerekiyor. Ancak yerel yöneticilerle bu sorunu bir türlü aşamıyoruz. "

Serbestlik ilk ve ortaöğrenim ile, askeri okulları kapsamıyor diyen Çelik açıkladı: Uygulamanın sorumlusu benim

Meclis'te dün ilginç bir manzara vardı. Önceki gece saat 22 sularında varılan AK Parti-MHP türban uzlaşması ardından her iki partinin Meclis gruplarının toplantısı da hareketli geçti.
Özellikle MHP grubuna izleyici rağbeti, MHP'nin yıllar sonra Meclis'e döndüğü ilk grup toplantısından fazlaydı. Devlet Bahçeli ismini vererek CHP lideri Deniz Baykal'ı 'tahrikçilikle' suçladı, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun 'hidayete ermiş tavsiyelerine de' ihtiyacı olmadığını söyledi. Varılan uzlaşmada serbestinin ilk ve ortaöğrenimi kapsamadığına ilişkin açık ifade olmadığı eleştirilerine, teminatın kendileri olduğu ve zaten ilk seçimde tek başına iktidar olacakları yanıtını verdi. Bu uzlaşmanın MHP sayesinde münkün olduğunu vurgulamasına karşın, rahatlamış görünmüyordu.
Başbakan Tayyip Erdoğan ise aksine rahattı ve amacına ulaşmış insanların hoşnutluğu içinde görünüyordu. O kadar ki, Erdoğan (daha önce çok daha yüksek sayıda izleyiciyi konuk etmiş olan) grupta (ama Bahçeli gibi isim vermeden) türban serbestisine karşı çıkanlara verip veriştirirken, Başbakan'a yakın bir isim gazetecilere anlamlı bir espri yaptı: "Aslında uzun uzun konuşması bile gerekmeyebilirdi. Sayın Bahçeli'nin söylediklerine aynen katılıyorum dese yeterdi".
CHP grubu da MHP grubu gibi çok kalabalıktı. 'Cumhuriyet Kadınları' grubunun izleyiciler arasındaki varlığı dikkat çekiyordu. Grup salonunda hayal kırıklığının yanı sıra, üzüntü ve kızgınlık duygusu da vardı ve bu Deniz Baykal'ın konuşmasına da yansıdı. Baykal, verilen bütün teminatlara karşın uygulamanın üniversitelerle sınırlı kalacağının kimseyi inandırmadığını söyledi. "Kim engelleyecek, bunlar mı, işbirlikçileri mi?" çıkışı sertti. Dini devlete egemen kılma anlayışıyla, 'Arap-Vahabi üniformasının' ithal edildiğini ve hedefin Atatürk'ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyeti olduğunu söyleyince de son zamanlarda aldığı en hararetli alkışını aldı.


Açık liselerde serbest kalabilir
Önceki akşam AK Parti ve MHP'nin Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddeleri ile Yüksek Öğretim Kanunu'nun geçici 17'nci maddesi üzerine vardığı uzlaşma sonrası kamuoyunda tartışılan bazı konular vardı. Türban serbestisinin ilk ve ortaöğrenim kurumlarına yaygınlaşmayacağının ya da diyelim (yüksekokul statüsündeki) asker ve polis okullarını da kapsayıp kapsamayacağının teminatı neydi?
Bu soruları Meclis kulisinde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e sorduk. Yanıtları şöyle:


"İlk ve ortaöğrenim için mevcut durumda bir değişiklik olmayacak. Şimdi nasıl uygulanıyorsa, şimdiden sonra da öyle devam edecek. Uygulamadan ben sorumluyum."

Asker ve polis okullarının üniforma yönetmelikleri ve kendilerine göre kuralları var. değişiklikler onları kapsamıyor."
Milli Eğitim Bakanı'nın yasanın uygulanmasına kefil olması, ihlali halinde bunun kimden sorulacağını da gösteriyor.
Ancak Çelik'in dikkat çektiği bir başka unsur var ki, türban serbestisinin açık liseler için de geçerli kılınacağı yeni bir düzenlemeye işaret ediyor.
Önce bakanın sözlerini aktaralım:

"Yaygın öğrenim ve örgün öğrenim ayırımını yapmamız lazım. Sadece açık liseler demeyelim, yaygın öğrenim diyelim; mesela ehliyet kursu da yaygın öğrenimdir. Bu kurumlarda yaş sınırı var zaten, belli bir yaşın üzerindekiler, erişkin olanlar gidiyor. 40 yaşında kadın okuma-yazma öğrenmek, ya da lise okumak isterse, başı da örtülü ise, aç da gel mi diyeceğiz. Yaşını başını almış insanları cehaletle kıyafet arasında bırakmamak lazım. Bu zaten Kenan Evren zamanından bu yana böyleydi."
Bakan, Evren zamanından bu yana başı örtülü olarak açık liselere devamın mümkün olduğunu söylüyor, ama Danıştay'ın YÖK ve Eğitim-Sen'in ayrı başvuruları üzerine Mayıs 2007'de aldığı karar da ortada. Bu karar göre, Açık Öğretim Lisesi Yönetmeliği'nde de kız öğrenciler için başı açık olma zorunluluğu getirilmişti. Zaten geçtiğimiz hafta sonu bazı
açık lise sınavlarında türbanlı öğrencilerin öğretmen uyarılarına karşın sınava girmesi sonucu tutulan tutanaklar, böyle bir denetimin varlığını kanıtlıyor.
Dolayısıyla Eğitim Bakanı'nın sözleri, açık liselerde türban serbestisinin Danıştay kararını aşarak sağlamak yolunda bazı adımların yolda olduğuna işaret ediyor.
Murat Yetkin- Radikal