13 Ekim 2009 Salı

ÖSS'de Sallama Taktikleri...

ÖSS eylemcisi Sefa Boyar yine sahnede... Son 12 yılın sorularını inceleyen Boyar 'Sallama sanatı' kitabını hazırladı.
Türkiye Sefa Boyar ile 2006 yılında tanıştı. O dönem ODTÜ İnşaat Mühendisliği öğrencisi olan Boyar, üniversiteye giriş sistemini eleştirmek için, sınava katılıp tüm soruları yanlış yapmaya çalışmış, ancak bir tek soruyu doğru yanıtlamıştı. Aradan 3 yıl geçti. Sefa Boyar, evlendi, inşaat mühendisi oldu ama sınava yönelik yeni bir proje başlattı. Bu kez amacı herkesin başarılı olması. Boyar, bu nedenle 'sıfır bilgi ile soru cevaplama metotlarını' içeren 'Ö.S.S -Öğrenci Sallama Sanatı' adlı bir kitap yazdı. Bir de site kuran Boyar, kitabını internet üzerinden satıyor. 1997-2009 yılları arası sınavlarda çıkan tüm soruları istatistiksel olarak inceleyen Sefa Boyar, sadece cevaplar üzerinden bir sistematik geliştirdi. Boyar kitabını ve metotlarını AKŞAM ile paylaştı: ŞIKLARDAN CEVAP BULUNABİLİR Bir senedir üzerinde çalıştığım ve bu kitapta topladığım yaklaşık 20 metot ile bazılarında yüzde 99'a varan oranlarda, soruya hiç bakmadan sadece şıklar üzerinden cevabı bulabiliyorum. 2009'daki ÖSS'de yakın arkadaşlarım metotlarımı uyguladı. Bilemedikleri sorularda bu yöntemleri kullandı, hepsi de kazandı. SIFIR ÇEKME İHTİMALİ % SIFIR Metotlar etik mi diye çok düşündüm. Üniversiteyi kazanmak için her yolun mübah olduğu bir sistemde etik olduğu kanaatindeyim. Son sınavlara baktığınızda 30-50 bin civarında öğrenci sıfır çekiyor. Metotlarımı uygulayan bir öğrencinin sıfır çekme ihtimali yüzde sıfır. Sınavın bir de sosyolojik boyutu var. Her sene öğrenci veya velilerden sınava ilişkin intihar edenler oluyor. Bunun da önüne geçmek istiyorum. SINAV ZEKåYI ÖLÇMÜYOR Amacım başarı ortalamasının artması ve bu nedenle sistemin değişmesi. Üniversite sınavında vize-final sistemi uygulanmalı. Bir değil en az 4 sınav yapılmalı. Bu sınavların ortalaması öğrencinin başarısını belirlemeli. Zekayı ölçen sorular sorulmalı. Ev arkadaşım Yeminli Mali Müşavirlik için sınava girdi. Sorulardan hiç anlamam ama sınavı ÖSYM yaptığı için benim sistemi uyguladım. Arkadaşım kazanamadı ben kazandım. Sefa Boyar'ın kitabında yer alan 'Sallama' tekniklerinden bazıları şöyle: ULTRASONİK SALLAMA METODU: Kimya sorularında uygulanır. Tutma ihtimali % 80'dir. Soruda 'Seçeneklerden hangisi doğrudur?' deniyor ve cevaplar 'bir, iki ve üç' şeklinde sıralanıyorsa doğru cevap D ya da 'E'dir. ÖSS 2005 Sayısal 72, ÖSS 2004 Sayısal 71, ÖSS 2001 Sayısal 68. sorular metoda örnektir. Soruda 'Hangisi kesinlikle doğrudur?' deniyorsa uygulanmaz. KÖK ELEME SALLAMA METODU - 2: Tarih sorularında uygulanır. Tutma ihtimali yaklaşık yüzde 70'tir. Örneğin şıklar 'araç, insanlar, topluluklar, uygarlık ve insanoğlu' diyelim. İnsan kökünden iki cevap olduğu için yanıt, B veya 'E'dir. Büyük ihtimalle 'E'dir. İstatistikler bunu gösteriyor. ÖSS 2001 Sözel 46, ÖSS 2002 Sözel 51 bu metoda örnek olarak gösterilebilir. SAYI DENEME METODU: Matematikte kullanılır. Tutma ihtimali yüzde 99'dur. İçinde denklem olan sorularda uygulanır. Şıklarda verilen a, b, x, y ve z gibi bilinmeyenler yerine sayılar konulur ve deneme yapılır. En uygun sayılar ise 2 ya da eksi 2'dir. Eksi 1, sıfır ve 1 değerleri verilmemelidir. Bilinmeyenler negatifse yerine konulacak sayı da negatif olmalıdır. ÖSS 2001 Sayısal 6, ÖSS 2001 Sayısal 7 bu metotla çözülen sorulardır.

Güneydoğu'lu Kızların Umudu...

Açık İlköğretim ve Açık Öğretim Lisesi bitirme süresinin kısaltılması okula gidemeyen gençlerin umudu oldu.

Güneyddğu'da yıllardır okuma imkânı bulamayan ya da okula gönderilmeyen özellikle kızlar, açık öğretime büyük ilgi gösteriyor. Diyarbakır'da son bir ayda 2 bine yakın genç kız okumak için açık öğretime kaydoldu. Bağlar ilçesinde ikamet eden Muhbet Bayrak, ailesinin Karacadağ'ı terk edip şehrin varoşlarına yerleştiği 1990'lı yıllarda henüz 8 yaşındaydı. Okuyup avukat olmayı çok isteyen küçük Muhbet, annesine önlük ve defter bile aldırtmıştı. Muhbet'in babasının şehre taşındıktan 3-5 ay sonra hastalanmasıyla bütün okuma hayalleri yıkıldı. Küçük Muhbet, kendisinden küçük 3 kardeşiyle okul yerine bir anda kendini pamuk tarlaları ve halı kurslarında buldu. Akranları okula giderken Muhbet ve kardeşleri ırgatlığa devam etti. Okumak bir ukde olarak kalmıştı Muhbet'in içinde. Ta ki Bağlar ilçesinde okuma- yazma kursunun açılmasına kadar. Kardeşleri Çiğdem, Gurbet ve Esma ile Bağlar ilçesinde açılan okuma yazma kursa katılan Muhbet, kısa sürede 1. ve 2. kademe okuma yazma sertifikasını aldı. Okuma yazmayı öğrenen Muhbet, şimdi Bağlar Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde açılan açık ilköğretime kayıt yaptırdı. Güneydoğu'da açık öğretim Muhbet Bayrak gibi okula gidemeyen kızların umudu oldu. Dersleri halk eğitim merkezi il ve ilçe müdürlükleri tarafından verilen, sınavları da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan Açık İlköğretim Okulu ve Açık Lise'ye okuldan mahrum bırakılan gençlerin yoğun ilgisi var. Açık İlköğretim Okulu, 15 yaşın üzerindekiler için ilköğretimi bitirme amacını güdüyor. 5 yıl okuduktan sonra çeşitli sebeplerle okula gönderilmeyen ya da hiç okula gitmeyen ancak okuma yazma kurslarında belge alanlar ilköğretimi bu şekilde bitirebiliyor. Okula kayıt yaptıranların bankaya 40 lira yatırması gerekiyor. Okuma yazma oranının düşük olduğu bölgede okumayı teşvik etme amacıyla bu parayı da valilikler ödüyor. Yılda üç kez sınava giren öğrenciler, evde ders çalışıyor. Şehir merkezinde ikamet edenler ise istediği zaman halk eğitim müdürlüğündeki derslere katılabiliyor. Açık İlköğretim'den mezun olduktan sonra liseye devam eden genç kızlardan Hazin Malkoç, açık öğretim sayesinde hayatının değiştiğini dile getirdi. Okuma yazma bilmediği dönemde özellikle resmi kurumlarda işlemleri yaptırırken yaşadığı sıkıntılardan kurtulduğunu anlatan Malkoç, okumak isteyenlere ilçede bulunan açık öğretim bürolarına gitmelerini tavsiye eti. Malkoç, liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına hazırlanacağını belirtti. Öğrencilerden Çiğdem Bayrak ise maddi sıkıntılar nedeniyle yıllarca okuldan uzak kaldığını belirterek, " Okuma kursunu bitirdim, açık ilköğretime devam ediyorum. Okumayan kimsenin kalmaması için öğretmen olmak istiyorum." ifadelerini kullandı. Bağlar Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı İzzettin Cengiz, Açık İlköğretim Okulu'nun okutulmayan kızlar için önemli bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Eğitim süresinin düşürülmesiyle birlikte kayıtlarda büyük artış yaşandığını kaydeden Cengiz, "Öğrenciler artık bir yılda 3 dönemlik ders alarak 4 yıl yerine 2,5 yılda açık öğretim liselerinden mezun olabiliyor. 5 yıllık ilkokul mezunu olanların da 3 yıl olan ortaokulu yılda 3 kez sınava girerek bir yılda bitirebiliyor." diye konuştu. Cengiz'in verdiği bilgiye göre; Diyarbakır'da bu yıl Açık İlköğretim 6. sınıfa 1155'i kız 1673, 7. sınıfa 721'i kız 1098, 8. sınıfa ise 590'ı kız 936 kişi kaydoldu. Diyarbakır Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü verilerine göre ise 2009 -2010 eğitim ve öğretim döneminde kayıt yapan ve kayıt yenileyenlerin sayısı ise 3 bin 993 kişi oldu.

Üniversite Gençliği Bursla Yaşıyor...

Gençlerin yüzde 63.5'i burs alıyor. Yarıya yakını ayda 150-350 lira arası parayla geçiniyor.
Üniversite öğrencilerinin bütçesi aylık 500 TL'yi bulmuyor. Öğrencilerin yüzde 23'ü 250- 350 lirayla geçinmeye çalışıyor, yüzde 63.5'i burs alıyor, yüzde 10'u bir yandan da çalışıyor. Türk Eğitim-Sen'in üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı araştırma gençlerin sosyo- ekonomik yapısı ile toplumsal, siyasal konulara yaklaşımlarını ortaya çıkardı. Marmara, Gazi, Dokuz Eylül, Karadeniz Teknik, Atatürk ve Gaziantep Üniversitesi'nde 953 öğrenciyle gerçekleştirilen anketin sonuçları şöyle: * Öğrencilerin yüzde 1.6'sının aile geliri 1501-1750 TL, yüzde 13.3'ünün 1751-2 bin TL, yüzde 13'ünün de 2 bin TL ve üzerinde. * Öğrenimleri süresince herhangi bir kuruluştan öğrenim kredisi ve burs aldıklarını belirtenlerin oranı yüzde 63.5. * Öğrencilerin yüzde 9.3'ü 51-150 TL, yüzde 23.8'i 151-250 TL, yüzde 23.4'ü 251-350 TL, yüzde 15.1'i 351-450 TL, yüzde 12'si 451-550 TL, yüzde 15'i de 551 TL ve üzerinde aylıkla idare ediyor. * Okurken çalışanların oranı yüzde 10.1. Gelir getirici bir işte çalışanların yüzde 23.4'ü özel ders veriyor, yüzde 17'si satış ve pazarlama, yüzde 10.6'sı fuar organizasyonlarında çalışıyor. * Yüzde 33.4'ü ailesinin yanında, yüzde 33'ü kirada, yüzde 17'si devlet yurdunda, yüzde 10.2'si özel yurtta kalıyor. * Yüzde 31.6'sı okuduğu bölümü seçiş nedenini eğitim kalitesi, yüzde 21.4'ü mezunların kolay iş bulması, yüzde 10.6'sı ailesinin isteği, yüzde 8.4'ü oturdukları kente yakınlık olarak tanımlıyor. * Gençlerin yüzde 68.2'si açık oturum, panel gibi etkinlikleri takip ediyor. Yüzde 34'ü ekonomi, yüzde 34'ü iç ve dış politika, yüzde 15.2'si güzel sanatlar, yüzde 3.3'ü iç ve dış güvenlik konularında organize edilen panellere katılıyor. * En çok izledikleri kültür sanat etkinliği yüzde 76.8 oranıyla sinema. * Gençlerin yüzde 84.5'i Türkiye'nin içinde bulunuduğu ekonomik ve siyasi durumdan memnun değil. 'Politikayı düşünmem' * Öğrencilerinin yüzde 43.4'ü Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması, yüzde 56.6'sı katılmamasından yana. * Öğrencilerin yüzde 42.8'i IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların Türkiye'yi yoksullaştırdığı düşüncesinde. * Yüzde 87.1'i Türkiye'nin bağımsız hareket edemediğini söylüyor. Yüzde 69.6'sı Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik kararlarında en etkili ülkenin ABD olduğunu düşünüyor. * Politika yapmayı düşünmem diyenlerin oranı yüzde 56.5. * Yüzde 28.6'sı siyasileri dürüst bulmazken, yüzde 27.2'si siyasilerin davranışlarının kişileri siyasetten soğuttuğunu, yüzde 21.7'si siyasetin belli kişilerin tekelinde olduğunu, yüzde 13.7'si de bir genç olarak siyaset yapmanın çok zor olduğunu belirtiyor.

Öğretmenden Öğrencisine İlginç Ceza...

Kendisine ‘lan’ dediği gerekçesiyle yedi yaşındaki öğrencisini dövüp tuvalete kapattı..
Bursa'nın Orhangazi ilçesi Ali Tekin İlköğretim Okulu'nda ikinci sınıfları okutan 33 yıllık öğretmen Mustafa Saim A.'nın, geçen cuma günü öğrencilerinden D.K.'yı, kendisine 'lan' diye hitap ettiği için cezalandırdığı ileri sürüldü. Okul çıkışı D.K.'yı almaya giden baba Sami K., oğlunu ağlarken gördü. D.K., babasına, öğretmeninin kendisini dövdüğünü ve derse almayarak tuvalete kapattığını söyledi. Bunun üzerine öğretmenle görüşen Sami K. iddiaya göre, “Evet oğlunuz bana 'lan' dediği için dövdüm. Yine aynı şey olsa döverim” yanıtını aldı. Sami K., bunun üzerine öğretmeni cuma günü Emniyet Müdürlüğü'ne, dün de Orhangazi Kaymakamlığı'na şikâyet etti. Öğretmenin Emniyet Müdürlüğü'ne çağrılarak ifadesinin alındığı öğrenildi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlattı.

Kürtçe'den Önce 3 Dil Var...

YÖK Başkanı Özcan, Kürt Dili ve Edebiyatı Enstitüsü'nü şarta bağladı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı enstitü veya bölümünün açılabilmesi için güçlü birer Türkçe, Farsça ve Arapça dil edebiyat bölümlerinin olması gerektiğini belirterek, "Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz" dedi. Özcan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa kampüsünde "Yükseköğretimde Kurumsal Yönetimle İlgili OECD Programı" tarafından düzenlenen "Yükseköğretimde Kalite" konferansının açılışında konuştu. Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Özcan, "üniversitelerde Kürdoloji araştırma merkezlerinin kurulmasıyla ilgili son gelişmeler hakkındaki" bir soru üzerine, 5-6 ay önce İstanbul Üniversitesi'nden bu yönde bir talep geldiğini, kendilerinin de onay verdiğini, ardından Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürdoloji bölümü açılması talebi geldiğini anlattı. YÖK'te meseleyi tartıştıktan sonra, tek tek dillerdense bütün Anadolu'da konuşulan dilleri içine alan "Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü" gibi bir şemsiye oluşturmayı kararlaştırdıklarını belirten Özcan, Mardin Artuklu Üniversitesinin de bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu söyledi. Özcan, şöyle devam etti: "Kürt dili ve edebiyatı araştırması enstitüsü veya bölümünün açılabilmesi için çok güçlü bir Türk dili ve edebiyatı bölümü lazım. Aynı şekilde çok güçlü bir Farsça dil ve edebiyatı bölümü ve yine çok güçlü bir Arapça dil ve edebiyatı bölümü lazım. Bunlar olmaksızın zaten Kürdoloji ile ilgili herhangi bir bölüm, enstitü veya ana bilim dalının başarılı olacağını zannetmiyorum. Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre, yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz. Bütün bölümler hazırlanırsa orada bu bölümler arasındaki etkileşim daha güçlü olur. Daha iyi sonuç elde edilebilir." Türkiye'deki yükseköğretimin kalitesiyle ilgili bir soru üzerine Özcan, bu konunun YÖK'te çok ciddi şekillerde ele alındığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile de mesleki yeterlilik konusunda çalışıldığını anlattı. Özcan, "YÖK'te akreditasyon ile ilgili çalışmalar oluyor. Ülkemiz için ulusal bir akreditasyon kurulu kurmak istiyoruz. YÖK'ten tamamıyla bağımsız bir şey olmasını istiyoruz. Nasıl yapılacağı üzerine bugünlerde çalışıyoruz" dedi. Bu konuyla ilgili son toplantılarını yapacaklarını ve Türkiye'ye ulusal bir akreditasyon kurulu kazandırmış olacaklarını bildiren Özcan, "Mühendislik Değerlendirme Kurulu, Fen Edebiyat Değerlendirme Kurulu gibi küçük akreditasyon kurumlarına, bu kurumun bir şemsiye olacağını" kaydetti. -BİZİM DE İYİ OLDUĞUMUZ PARAMETRELERİ KULLANIRSANIZ...- Dünya çapındaki üniversitelerle ilgili kalite listelerinin çoğunun, belli kriterler, parametreler kullanılarak yapıldığını belirten Özcan, Şanghay Listesi'nde Nobel'e aday olmuş veya Nobel ödülü kazanmış öğretim üyesi olup olmadığının sorulduğunu örnek gösterdi. Yusuf Ziya Özcan, "Tabii soruları böyle sorarsanız, Türk üniversitelerinin oraya girmesi zordur. Biraz daha yıllar alabilir. Ama bizim de iyi olduğumuz parametreleri kullanırsanız, o zaman bizim üniversitelerimiz rahatlıkla buraya girebilirler" dedi. Özcan, İTÜ'nün son yapılan listede, 133'üncü sıradan 108'inci sıraya yükseldiği bilgisini verdi. Üniversitelerin ne kadar iyi olduğunu takdir edebilmek için yurt dışına giden öğrencilerin göz önünde tutulması gerektiğini, bu öğrencilerin orada kabul görüp görmediklerine bakılması gerektiğini vurgulayan Özcan, "Ben başarılı olduğumuza inanıyorum" görüşünü dile getirdi. YÖK Başkanı Özcan, öğretim elemanı açığıyla ilgili olarak da büyük şehirlerdeki üniversitelerde böyle bir sorun olmadığını, Anadolu'nun diğer bölgelerindeki üniversitelerde öğretim üyesi eksikliği bulunduğunu belirtti. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, "Öğretim üyesi bağlamında bir çarpıklık var Türkiye'de. Bütün öğretim üyelerinin yüzde 48.5'i üç büyük şehirde çalışıyor. Bunu Anadolu'nun diğer bölümlerindeki üniversiteler için bir haksızlık diye düşünebiliriz. Bizim yapmak istediğimiz, fazla olan öğretim üyelerimizi oralara kanalize etmek, büyükşehirlerdeki üniversitelerimizi öğretim üyesi yetiştirme merkezi gibi kullanmak, buralardan yetişenleri oralara yönlendirmektir" diye konuştu.