22 Aralık 2008 Pazartesi

Bakan'dan Öğrencilere Müjdeli Haber...

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik öğrencilere burs ya da kredi verme konusunda bir sorun olmadığını, isteyen her öğrenciye burs verdiklerini ifade etti.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, kredi isteyen ve evraklarını tamamlayan her öğrenciye burs ya da kredi verildiğini söyledi.

Çelik, TBMM Genel Kurulunda, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM, YURTKUR ve 94 üniversite bütçesinin görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Çelik, CHP'nin başvurusu üzerine belediyelerin öğrencilere verdiği bursun iptalinin ardından mağduriyetlerin nasıl giderileceği sorusuna, ''Yasal düzenleme yapılmadan mağduriyetlerin giderilmesi mümkün değil. Yasa çıkarma, TBMM takdirinde. Ama biz Hükümet olarak, yasal düzenleme yapılması konusunda üzerimize düşeni yapacağız. Bu yönde yasal çalışma yapacağız. Öğrencilerin mağduriyetini lehe çevireceğiz'' diye konuştu.

Çelik, ''CHP'nin çarşaf ve şalvar açılımının üniversitede türbanlı öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesine katkısı olup olmayacağı'' sorusuna, bunun farklı bir polemik konusu olduğuna işaret ederek, ''Türkiye'de standardı koyan CHP değil, Anayasa ve yasalardır. CHP bir şey yaptı diye o meşrulaşmaz ya da gayrı meşru olmaz'' dedi.

Okulların güvenliği konusundaki bir soru üzerine Çelik, ''Biri kötü niyetli olduğu zaman Danıştay'a da başka yere de gidip yapabilir. Bir veli olarak da öğretmenin yakını olarak da okula girebilir. İçişleri Bakanlığı ile birlikte, okul önlerinin MOBESE kameralarla izlenmesini sağladık. Okul etrafında, öğrencileri uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklara bulaştıracak unsurlar için önlem alındı. Beşiktaş'ta bir okul kantinini işleten kişinin öldürülmesi, talihsiz bir olaydır, münferit olaylardan biridir'' diye konuştu.

EN ŞEFFAF İHALELER...

Çelik, Türkiye'de en şeffaf yapılan ihalelerin kitap basımını ve teminine yönelik ihaleler olduğunu ifade ederek, medyanın önünde ve canlı yayında yapıldığını kaydetti.

Ortaöğretim kitapları için yapılan ihaleye 32, ilköğretim kitapları ihalesine ise 27 firmanın katıldığına işaret eden Çelik, ''Kendi aralarında anlaştıkları kanaati bizde hasıl olduğu için ihaleyi iptal ettim. Firmalara, 'Bakın, maliyet fiyatları şunlardır. Bunun makul bir kar payı vardır. Bunun üzerine çıkarsanız kesinlikle, hiçbir şekilde sizden kitap almayız' dedik. Milli Eğitim Bakanlığının bu işten karı, 30-40 trilyon lira civarında oldu. Bizim alnımız açık, yüzümüz ak'' dedi.

Kredi isteyen ve evraklarını tamamlayan her öğrenciye ya burs ya da kredi verdiklerini kaydeden Çelik, bu konuda bir sorun olmadığını söyledi.

Çelik, milli eğitim müdür yardımcısı, şube müdürü ve ilköğretim müfettişlerinin mağduriyetlerinin giderilmesine dönük çalışma yapıldığını, bunun geçmişe dönük hak kayıplarının da giderilmesini kapsadığını kaydetti.

Doçentlerin geçerli yabancı dil puanının düşürülmesi konusunda söz vermediğini, buna taraftar da olmadığını belirten Çelik, her bilim adamının mutlaka bir yabancı dil bilmesi gerektiğini vurguladı.

BİR LİSENİN ÜZERİNDE BEŞ TABELA...

Lise çeşitliliğine dayalı ortaöğretimi program çeşitliliğine esası üzerine yeniden düzenlediklerini ifade eden Çelik, bununla hem tasarruf yapılması hem de karmaşanın giderilmesinin amaçlandığını vurguladı. Bir endüstri meslek lisesi binasının üzerinde beş ayrı tabela bulunduğuna dikkati çeken Çelik, 2009 yılında mesleki eğitim için MEB kaynakları dışında İşsizlik Fonundan ayrılan 540 trilyon lira ilave kaynak aktarıldığını söyledi.

Gelişme güçlüğü ve eleman temininde güçlük çeken yeni üniversitelerin durumunun ilk Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınacağını bildiren Çelik, bu üniversiteler için ek kaynak verileceğini bildirdi.

En mağdur olandan en iyiye doğru bir skala çıkaracaklarını kaydeden Çelik, ''81 ilde üniversite kurmak bu ekibe, Hükümetimize ve 23. Dönem Parlamentosuna nasip olmuştur. Bu üniversiteler ayakları üstünde durduktan sonra Tarsus'a da İskenderun'a da yapılır. Türkiye'nin potansiyeli de buna müsaittir. Şimdi metropol şehirler ikinci üniversiteyi istiyor. Kayserililer gelip 'bütün binalarını biz yapacağız, bize ikinci üniversiteyi kurun' dediler. Şimdi onu müzakere ediyoruz. Bu tip teklifleri de değerlendiriyoruz. AK Parti daha uzun süre iktidardadır. Bunların hepsi giderilecektir'' dedi.

Bakanlığa 'Dua'lı Protesto...

Eğitim alanındaki sıkıntılara dikkat çekmek isteyen bir öğretmen problemleri Milli Eğitim Bakanlığı'na ilginç bir yolla dile getimiş.

Eğitim alanındaki usulsüzlükler, öğretmen alımları, kontenjan eksiklikleri, yönetici atamaları, ekonomik sıkıntılar gibi birçok sorun nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı'na isyanda olan öğretmenler, artık serzenişlerini “dua” lara döktü. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e dua eden bir öğretmen, “öğretmenliğin” durumunu gözler önüne serdi.
Türk Eğitim-Sen'in bir haberine yönelik olarak “duasını” yazan bir öğretmen, öğretmenliğin içler acısı halini gözler önüne sererken, Bakan Çelik'e de üstü kapalı serzenişte bulundu. Duasında, “Bedenimizi değil ama ruhumuzu öldürdüler Ya Rabbi” dişe yakaran öğretmen, duasında, Bakanlık yöneticilerinin “yalan” söylediğini ifade ederek, “yöneticilerimizin zifiri karanlık kalplerine; onların amellerini artık riyadan, dillerini yalandan, gözlerini haramdan temizle” diyerek dua etti. Yöneticilerin, “dillerindeki kirleri”, “gönüllerindeki kinleri” “vücutlarındaki tüm menfiyatın” çekilmesini isteyen öğretmen, duasını “Ya Rabbi. Rahmetinle, ellerimize vurulan kelepçeleri çıkart artık, çıkart ki yine eskisi gibi özgürce kalemlerimizi tutup öğrencilerimizin başını okşayabilelim” diyerek bitirdi.

-“BAYRAMDA SEVİNEMİYORUZ”-

Öğretmeni Türk Eğitim-Sen'e gönderdiği “duası”nın tamamı ise şöyle:
“Kullarım sevinsin', diyerek lütfettiğin şu mübarek bayramda da sevinemiyoruz Ya Rabbi. Yüreklerimiz ezik, yüzümüz yerde, kaldırıp başımızı ufuklara mutlu bakamıyoruz. Mutlu bakışlarımızı çaldılar, yapraklarımızı soldurup renklerimizi ve kokularımızı elimizden aldılar. Evlerimizden ceset kokusu çıkıyor artık. Bedenimizi değil ama ruhumuzu öldürdüler Ya Rabbi.
Sen ki, Rabbimizsin. Bizim ölü zannettiğimiz şeylerden bile canlılığı ve hayatı çıkarıyorsun. Bizim şu ölü gibi duran beynimiz, ruhumuz ve en önemlisi bizden alıp körelttikleri, bitirdikleri espri yapma anlayışımızı ve gülümsemelerimizi tekrar canlandır Ya Rabbi.
Yağan yağmur gibi hiçbir şeyi ayırt etmeyen, güneş gibi herkesi aydınlatan, her şeyin bizi ezdiği halde toprak gibi hiçbir şeylerini esirgemeyip bilgilerini herkesle paylaşan öğretmenler olarak; sana sığınıyor ve diyoruz ki, ne olur en azından bir avuç ateş böceği uçuruver yöneticilerimizin zifiri karanlık kalplerine; onların amellerini artık riyadan, dillerini yalandan, gözlerini haramdan temizle. Dillerindeki kirleri, gönüllerindeki kinleri vücutlarındaki tüm menfiyatı çek al, onlara 'cennet cennet dedikleri, üç beş köşkle üç beş huri, bana seni gerek seni' dedirtip kalplerini ve eylemlerini senin istediğin hakka ve hakkaniyete yönelt. Onları mazlumlara tutan el, gören göz, işiten kulak yapıp güzellikleri ihya ettir ya rabbi.

-“YÖNETİCİLERİ GERGEDANLAR KOVALASIN”-

Ey bütün cebbar ve gaddarları azametiyle dizginleyip durduran Rabbim, eğer bütün bu dualarımıza rağmen ihya olmaz geleceğimizi çalmaya ve karartmaya devam etmekte ısrar ederlerse sen onları cehenneminde yak ama bu dünyada da aklı dengeleri bozulsun Bakırköy'de de yer bulamasınlar, bizim de bunları görmemizi nasip et ya Rabbi.
Yazdığımız her yazıya, arşivde hazır bulunan birkaç şablon cevaplardan birini kopyalayıp yapıştıran ve bizimle adeta dalga geçercesine cevaplayan ilgilileri çöllerde 'su… su…' diye inleterek helak eyle ya Rabbi.
Onlara arka çıkarak şikayetlerimizi kulak ardı eden amirlerini de peşlerinden gönder ve gergedanlara kovalattır hepsini ya Rabbi. Ya Rabb! Yönetmeliğe uygun olarak stajyerliğimizi kaldırıp yasal süreyi de bekleyerekten zorunlu nedenlerle istifa ettiğimizi biliyorsun –ki o yönetmelik bize geri dönüşlerimizde kolaylık sağlıyordu- yönetmeliği sonradan değiştirip avantajlarımızı elimizden almakla kalmayıp kin ve nefret duygularıyla yüzde 10'luk kontenjanı yüzde 1'e indirerek bizim öğretmenlik hakkımızı elimizden alanları sen prensesleri olmayan kurbağa prenslere çevir ya Rabbi.

-“ONLARA 'KEYFİ İSTİFA' YAŞAT”-

Sonradan icat edilen 'atamalarda hizmet süresini baz alma' fikrini üretenlerin hayatlarını sevgisiz bırak, açlıkla terbiye et ve ahir zamanlarında sokağa düşürüp bizim zamanında eğitmemize izin vermedikleri tinerci çocuklara sürekli taciz ettir ya Rabbi.
Ya Rabbi, zorunlu istifalarımız için 'keyfi istifalar' tabirinin ne kadar zorumuza gittiği malumundur. Bunu söyleyen insafsız ve yola gelmez kişilere, bizim yaşadığımız 'keyfi istifa' yı yaşatmanı, ağızlarına gem vurmanı, ellerine kelepçe geçirmeni, ayaklarına zincir takmanı istiyoruz ya Rabbi.
4 yıldan beri “ileri ki dönemde kontenjanlar artacaktır” diye bize oyalama yazıları gönderenlerin ve televizyona çıkıp hakkımızda yalan söyleyenlerin burunlarını Pinokyo' nun burnundan da kat be kat uzatıp öyle bırak; öyle bırak ki, gece yattıklarında tavanı sürekli tıklayacaklarından üst kattakilerin şikayetine maruz kalsınlar ya Rabbi.
Mağduriyetimizi bildirdiğimizde 'Keşke istifa etmeseydiniz ya', 'Neden istifa ettiniz ki yaa' diye öğüt veren müdürlerin aklından da bizi ırak tut ya Rabbi.
Mağduriyetimizi dinliyor ve bize hak veriyor gibi görünüp, daha biz mekandan doğru dürüst uzaklaşmadan masalarına kapanıp arkamızdan kikir kikir gülen 'enayiye bak enayiye yönetmeliğe güvenip istifa etmiş' deyip bizi eğlence konusu yapanları da biz söylemeyelim, artık sen bildiğin gibi yap ya Rabbi.

-“GÜNEŞLİ GÜNDE YILDIRIM ÇARPTIR”-

Yıllardır haklı sesimizin yerine kulaklarını menfaatlerinin şakırtısına açan ilgilileri, köşe yazarlarını bilhassa sabah 4'e kadar bizi TV başında tutup ama sorunumuza tek kelimeyle değinmeyen A.G.'yü, bizim ilettiklerimizi amirlerine ve ilgili yerlere ulaştırmayan görevlileri, yüce hikmetinle ibret olsun diye güneşli günde yıldırıma çarptır Ya Rabbi.
Rahmetinle, ellerimize vurulan kelepçeleri çıkart artık, çıkart ki yine eskisi gibi özgürce kalemlerimizi tutup öğrencilerimizin başını okşayabilelim. Amin.”

'Gaz Odaları' Kalktı ama...

Kapalı mekanlarda sigara içilmesinin yasaklanmasıyla birlikte ortaya çıkan görüntüler başka bir sorunu beraberinde getirdi...

Kamu ve özel kuruluşlarda sigara içilen ve 'gaz odaları' denilen bölümlerin yasa gereği iptal edilmesiyle tiryakilerin sokakta, öğretmenlerin okul kapıları önüne çıkıp sigara içmeye başlaması bir başka sorunu gündeme getirdi.

Özellikle öğretmenlerin teneffüste okul kapıları önünde sigara molası vermeleri eleştirilen görüntülere neden oluyor. Başta öğretmen ve doktorların toplumda 'rol modeli' olduğunu belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Coşkunol, "Bu yasağa uyulduğunu gösteriyor ama bu görüntüler de olumsuz etki yapar" dedi.

Ödevini Yapmadı Diye Öldürdü...

Mısır'da ev ödevini yapmayan 11 yaşındaki öğrencisini döve döve öldüren matematik öğretmeni tutuklandı.

Mısırlı 23 yaşındaki matematik öğretmeni Nebil Abdülhamit, 11 yaşındaki öğrencisinin ev ödevini yapmadığını görünce çılgına döndü.

İslam Amr Badr adlı öğrenciyi sınıftan çıkaran öğretmeni küçük çocuğu elindeki sopayla bayıltana kadar dövdü. Olay yerinde kendinden geçen öğrenci, kaldırıldığı hastanede kalp yetmezliğinden öldü.

Çocuğun midesine aldığı tekme yüzünden kan basıncının düştüğü ve buna bağlı olarak kalbinin durduğu açıklandı. Cinayetle yargılanan öğretmen savunmasında amacının öğrencisine disiplin dersi vermek olduğunu söyledi.

Olay ülke eğitim sisteminin tartışılmasını da beraberinde getirdi. Dayak kurbanı çocuğun babası "Öğretmen açığından sokaktan geçen adamı hiçbir psikoloji eğitim almadan öğretmen yapıyorlar" diye şikâyet etti. Hükümet sözcüsü reform sözü verdi.

Kaymakamdan Örnek Davranış...

Trabzon'un Of ilçesi Kaymakamı Tuncay Sonel ilçeye atanır atanmaz ilçedeki kimsesiz çocuklara birer mektup yazarak isteklerini sordu. Gelen cevapları değerlendirerek çocukların hayallerini gerçekleştirdi.

Trabzon'un Of ilçesi Kaymakamı Tuncay Sonel Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinden atanır atanmaz, Birecik'te yaptığı gibi ilçedeki yetim ve öksüz çocukları tespit ettirerek hepsine birer mektup yazdı. "Anne veya babalarınız yaşasaydı onlardan ne isterdiniz'' diye soran kaymakam, 212 çocuktan gelen yanıt mektuplarını okuyup değerlendirdi ve miniklerin hayallerini gerçekleştirmek için kolları sıvadı.

RENCİDE ETMEDEN YARDIM
Çocuklardan gelen mektupları okurken bazen hüzünlendiğini bazen de tebessüm ettiğini belirten Tuncay Sonel, "Devletimizin şefkatli yüzünü bu çocuklarımıza göstermeliyiz. Onların gülümsemesi, sevinmesi bizim için çok önemli'' dedi. Çocukların sadece günlük isteklerinin değil, başta eğitimleri olmak üzere tüm ihtiyaçlarının karşılanılmasına çalışıldığını ifade eden vefakâr kaymakam, en çok bir çocuktan gelen "Babam hayatta olsaydı ona sarılıp koklamak isterdim" şeklindeki mektuptan etkilendiğini belirterek, "Oflu hayırseverleri de yanımıza alarak dilekleri tek tek gerçekleştirmeye çalıştık. Yardımları onları rencide etmeden yaptık'' diye konuştu. Sonel, 2 çocuğu olduğunu ancak mektuplardan sonra yüzlerce çocuğu olduğunu dile getirerek, duygularını, "Birecik'te 656, Of'ta da 212 çocuğa ulaştım. Benimkilerle birlikte 870'e ulaştı. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi'' diye dile getirdi.

DÖRT KARDEŞE BİR EV TUTTU
İlçenin Uluağaç köyünde yaşayan 4 yetim kız kardeş de kaymakam Sonel'e ulaşan çocuklardan... Satırlarında, "Sizin de bildiğiniz gibi annemle babam kavga ettiler. Annem vefat etti. Babam da hapiste. Dedemle babaannem ayrıldı. Ben ve kardeşlerim dedemle kalıyoruz. 4 kız kardeşiz'' diyen kızların yaşadıkları eve giden Sonel, çocukların yaşadıkları evden ve yaşam şartlar karşısında çok duygulandı ve gerekli yardım çalışmalarını başlattı. Çocukların kötü şartlar altında yaşadığını belirleyen Sonel, minikler için ev yapılana kadar şhir merkezinde bir ev kiralanması talimatını verdi. Çocuklara bilgisayar, mont, oyuncak, bisiklet, çanta gibi armağanlar götüren kaymakam Sonel, sobası bulunmayan eve bir de ısıtıcı getirttirdi. En büyüğü 12 yaşında olan 4 kız kardeş ise hediyeleri görünce, kaymakam amcalarının boynuna sarıldı.