28 Aralık 2010 Salı

Yumurta'da Dekan Göle'nin Suçu Yok

'Yumurta'da Dekan Göle'nin Suçu Yok

Ankara Üniversitesi'nde yaşanan yumurtalı protestoya ilişkin üniversitenin yaptığı inceleme tamamlandı.

İncelemede, fakülte yönetiminin ve Dekan Celal Göle'nin kusurunun olmadığı sonucuna varıldı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yaşanan protesto olayının ardından Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) talebi ile üniversite bünyesinde başlatılan inceleme 2 haftadan uzun sürede tamamlandı.

Edinilen bilgiye göre; olaylarda fakülte yönetiminin güvenlikle ilgili bir ihmal ve kusuru olmadığı sonucuna varıldı.

Bu nedenle Dekan Celal Göle'nin görevden alınması gerektiğine ilişkin bir ifade de yer almadı.

Ankara Üniversitesi inceleme sonucunu bugün YÖK'e gönderecek.

YÖK, kendisine sunulan raporu yeterli bulmazsa kendi Denetleme Kurulu'nu yeni bir inceleme ve ardından soruşturma yapmak üzere görevlendirecek.

YUMURTALI PROTESTO

Geçtiğimiz günlerde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde düzenlenen bir konferansta CHP'li Süheyl Batum öğrenciler tarafından protesto edilmişti.

Batum'un ardından fakülteye gelen AK Parti'li Burhan Kuzu'ya yumurta atılmıştı.

Afyon Kocatepe Üniversitesi

Afyon Kocatepe Üniversitesi

3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla kurulmuş ve 10 Kasım 1992 tarihinde eğitim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır.

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

Atatürk Üniversitesi’nin kurumsal kimliği şu değer ve ilkelerden oluşmaktadır: Bilimsellik, yaratıcı düşünce ve eleştiriye açık olma, ulusal ve evrensel değerlere bağlılık, Türkçeyi doğru ve güzel kullanma, katılımcılık ve paylaşımcılık, şeffaflık, adalet ve özgürlükten yana olma, liyakate değer verme, kendini sorgulama, emeğe saygı gösterme ve başarıyı takdir etme, şikayet etmek yerine çözüm üretme ve uygulama, yaşam boyu öğrenme, eğitimde kuram kadar uygulamaya da önem verme; toplumsal, kültürel, çevresel ve sanatsal duyarlılık, toplam kalite yönetimi felsefesini benimseme, kaynakları etkin kullanma, sürekli ilerlemeyi ve yeniliği teşvik etme, insan haklarına ve düşünce farklılıklarına saygılı olma, yönetişim anlayışını benimseme ve uygulama.

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ

Gaziantep’te yüksek öğretim faaliyetlerine 1973 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne bağlı Makine Mühendisliği Bölümü ile başlanmış olup, 1987 yılında Gaziantep Üniversitesi’nin kurulmasıyla tüzel kişiliğini kazanmıştır. Güneydoğu’nun en büyük, Türkiye’nin 6. büyük şehri ile aynı ismi taşıyan Gaziantep Üniversitesi, 1077 Öğretim Elemanı, 13500 Öğrencisi, 10 fakülte, 3 yüksekokul, Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı ve 9 meslek yüksekokulu, 3 enstitü, 13 araştırma ve uygulama merkezi ve doğrudan Rektörlüğe bağlı 5 bölümü ile Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri arasındadır.

Burs ve Krediler Zamlandı

Burs ve Krediler Zamlandı

Aylık 200 lira burs alan öğrenci yeni yılda 240 lira, 400 lira alan master öğrencisi 480 lira alacak.

Partisinin 2010'un son grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, 1 Ocak'tan itibaren üniversite öğrencilerinin burs ve kredilerini yüzde 20 artırdıklarını açıkladı.

Erdoğan'ın gündeminde öğrenciler ve çiftçiler vardı:

"1 Ocak'tan itibaren üniversite öğrencilerinin burs ve kredilerini yüzde 20 artırıyoruz. Aylık 200 lira alan öğrencimiz 1 Ocak'tan itibaren 240 lira burs veya kredi alacak. Böylece üniversite öğrencilerinin kredi ve burs miktarını 2002 yılına göre yüzde 433 oranında artırmış oluyoruz.

400 lira burs veya kredi alan master öğrencileri artık 480 lira alacak. Aylık 600 lira alan doktora öğrencimiz de 720 lira burs veya kredi alacak.

Beslenme yardımını da yükseltiyoruz, 120 lira olan beslenme yardımını da 150 liraya çıkartıyoruz.

228 MİLYON NİRE, 13 MİLYAR NİRE?
Biz iktidara geldiğimizde tarım sektörü kıvranıyordu, çiftçi iflasın eşiğindeydi, borcunu ödeyemiyordu. Haciz kıskacında adeta kıvranıyordu, eldeki traktörlerin nasıl haczedildiğini hatırlayalım. 8 yıl boyunca tarım sektörünü her açıdan destekledik.

Bütçe görüşmelerinde muhalefetten kürsüye çıkan, popülist siyaset geleneğinin bir izdüşümü olarak tarım sektörünü istismara yeltenenler var. Anadolu'yu, Trakya'yı gezen, çiftçinin evinde misafir olan AK Parti'nin alın terine verdiği değeri objektif bakarsa orada görür.

Nitekim 3 Kasım seçimlerinden sonra girdiğimiz her seçim bütün politikalarımızla tarımda nasıl çiftçinin yanında olduğumuzun açık teyididir. Değerli dostlar, 2002'de iktidara geldiğimizde Ziraat Bankası'nın çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı -şu anda ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza sesleniyorum, ısrarla çiftçi kardeşlerime de sesleniyorum, samimiyetle sesleniyorum, burada şu rakamları iyi inceleyelim- 228 milyon liraydı, tüm verilen destek. Bugün çiftçinin kullandığı kredi miktarı, dikkatinizi çekiyorum, 13 milyar Türk lirasıdır. Allah aşkına 228 milyon nire, 13 milyar nire?

Tabi ki bitmedi, anlatacağım daha çok şeyler var. Tarım Kredi Kooperatiflerinin kullandırdığı kredilerle birlikte çiftçinin kullandığı kredi miktarı 15 milyar dolara yükseldi. 2002'de, biz iktidara geldiğimizde 66 bin kişi kredi kullandı. Bugün krediden istifade eden çiftçi sayısı 900 bin kişi oldu. Bakınız nereden nereye? 66 bin kişi nerede, 900 bin kişi nerede?

Şu anda, haftada ortalama 18 bin 279 çiftçi Ziraat Bankası'ndan kredi kullanıyor, her hafta. Bu kullanılan kredilerin de yüzde 93'ü sübvansiyon kredilerinden oluşuyor. Tarımsal krediler içerisinde yatırım kredilerinin payı 2002 öncesi yüzde 5 iken, bugün yüzde 40'a ulaştı. Takipteki tarımsal kredilerin oranı 2002'de yüzde 62'leri aşmıştı. Bakın burası çok önemli, kredi alan her 100 çiftçiden 62'si borcunu ödeyemiyordu. Şimdi dikkatinizi çekiyorum, takipteki kredi oranı bugün yüzde 1.6'ya geriledi.

Şimdi bizim sevgili muhalefetimiz neyi kullanıyor? İşte bu 1.6'lık oranı görüyor ve sadece bununla konuşuyor. Yani yüzde 62'den buraya geldiğimizi görmüyor. Sağdan soldan en marjinal örnekleri toplayıp manzara buymuş gibi sunuyor. Yani 100 kişiden 62'si takibe düşüyordu, 100 kişiden 1.6'sı takibe düşüyor. İnsafın yok mu yahu?

ÇİFTÇİYE FAİZ MÜJDESİ
Şimdi geliyorum çiftçilerimize vereceğim müjdeye. Ziraat Bankası'nın tarımsal kredi faiz oranı 2002 yılında yüzde 59'du, kim var iktidarda, DSP var, MHP var, ANAP var. Biz bunu en son yüzde 13 seviyesine kadar indirmiştik. Bu oran da çiftçimize yüzde 0 ile 9.75 arasında yansıyordu. Şimdi 1 Ocak 2011'den itibaren Ziraat Bankası'nın tarımsal kredi faiz oranını yüzde 13'ten yüzde 10'a çekiyoruz.

Hayvancılık ve tarımsal sulama kredilerine hazine tarafından yüzde 100 faiz desteği vermeye devam ediyoruz. Yani bu alanlarda kredi faiz oranı ne oluyor, 0. Diğer tüm kredilerde ise Hazine artık faizin yüzde 25'ini değil, yüzde 50'isini karşılayacak. Yani çiftçimiz Ziraat Bankası'ndan artık yüzde 0 ve yüzde 5 aralığında kredi kullanılabilecek. Düşük faizli kredi kullanımı nedeniyle oluşacak gelir kayıpları karşılığında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine yapılacak ödemeler için 11 bütç20esinde 776 milyon lira kaynak ayırdık. Yani bütçeye ek yük getirmiyoruz. Bu yeni faiz oranlarının çiftçimize, köylümüze, üreticimize hayırlı olmasını diliyorum."

23 Aralık 2010 Perşembe

Tıpta Yeterlilik Sınavı Açıklandı

Tıpta Yeterlilik Sınavı Açıklandı

5 Aralık'ta yapılan 2010 Tıpta Uzmanlık Dernekleri Yeterlik Sınav sonuçları açıklandı.

5 Aralık 2010 tarihinde yapılan 2010 Tıpta Uzmanlık Dernekleri Yeterlik Sınavları'nın (Hematoloji (THD), Nöroşirurji (TNDer), Radyasyon Onkolojisi (TROD) Sınavları) sonuçları açıklandı.

Adaylar sınav sonuçlarını belirtilen internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile ÖSYM'nin http://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden öğrenebilecekler.

2010-TNDer Sonuçları
2010-TROD Sonuçları
2010-THD Sonuçları

Üniversitelere Yeni Sınav Sistemi Geliyor

Üniversitelere Yeni Sınav Sistemi Geliyor

Üniversitelerde hem atılmayı kaldıran hem de sınavlara teknolojiyi dahil eden bir sisteme gidilecek.
Üniversitelerde yeterlilik, seviye tespit ve ders başarılarını ölçen tüm sınavlar, kağıt ortamında ve eş zamanlı olarak yapılabileceği gibi alan ve zorluk düzeyine göre elektronik ortamda her bir adaya farklı zamanlarda farklı soruların yöneltilebileceği bir sisteme geçilmesi planlanıyor.

Alınan bilgiye göre, üniversitelerde hem atılmayı kaldıran hem de sınavlara teknolojiyi dahil eden bir sisteme gidilecek. Konuyla ilgili son şekli verilen Yükseköğretim Kanunu'nun 44. maddesinde değişiklik öngören kanun taslağına göre, üniversitelerde yeterlilik, seviye tespit veya ders başarılarını ölçen tüm sınavlar kağıt ortamında ve eş zamanlı olarak yapılabileceği gibi alan ve zorluk düzeyine göre tasnif edilerek, güvenli biçimde saklanan bir soru bankasından her bir adaya farklı zamanlarda farklı soru sorulmasına izin verecek şekilde elektronik ortamda da yapılabilecek.

Sınavlarda yöneltilecek soruların hazırlanması, soru bankasının oluşturulması ve şifrelenmesi, sınav sorularının kağıt ortamında veya elektronik ortamda saklanması ile sınav güvenliğinin sağlanmasına ilişkin ilkeler YÖK tarafından belirlenecek.

ATILMA KALKACAK, KREDİ SİSTEMİ GELECEK

Kanun taslağında, üniversitelerden atılmayı kaldıran düzenleme öngörüldü. Bu çerçevede, bir yıl süreli yabancı dil hazırlık sınıfı hariç kayıt olduğu programa ilişkin derslerin verildiği dönemden başlamak üzere her dönem için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın, ön lisans programlarını azami 4 yıl, lisans programlarını azami 7, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren programları azami 9 yıl, yüksek lisans programını azami 3 yıl, doktora programını ise azami 6 yıl içinde başarıyla tamamlayarak mezun olamayanlar daha fazla harç ödeyerek öğrenimlerine devam edebilecekler. Bu durumda ders ve sınavlara katılma ile tez hazırlama hariç öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın öğrencilik statüleri devam edecek.

Öğrenciler üniversitelerden belirlenen ders kredilerini tamamlayarak mezun olabilecek. Yükseköğretim kurumlarının ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeyindeki diploma programlarına kayıtlı öğrenciler, belirlenen ders kredileri ve diğer yükümlülükleri başarıyla tamamlamaları halinde ön lisans, lisans, yüksek lisans veya doktora diploması alabilecek.

DERS KREDİLERİ

Ders kredileri, YÖK tarafından ilgili programın yer aldığı diploma düzeyi ve alan için ''Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi''ne göre belirlenen kredi aralığı ve öğrencilerin çalışma saati göz önünde tutularak üniversitelerin senatoları tarafından tespit edilecek. Ders kredileri, ilgili diploma programını bitiren öğrencinin kazanacağı bilgi beceri ve yetkinliklere o dersin katkısını ifade eden öğrenim kazanımları ile açıkça belirlenmiş teorik veya uygulamalı ders saatleri ve öğrenciler için öngörülen diğer faaliyetler için gerekli çalışma saatleri de göz önünde bulundurularak üniversite senatoları tarafından belirlenen ilkeler çerçevesinde hesaplanacak.

Üniversitelerde öğretim faaliyetlerinin ders yılı içinde kaç döneme ayrılacağı, her bir dönemde alınması gereken asgari ve azami kredi miktarları, her bir diploma programının diplomayı almayı hak eden kişiye kazandıracağı bilgi, beceri ve yetkinliklerin neler olacağı ve bunların ölçme ve değerlendirmelerinin nasıl yapılacağı YÖK'ün belirlediği temel ilkeler çerçevesinde üniversite senatolarınca saptanacak.

Ayrıca, üniversitelerin hazırlık sınıfı veya başka yollarla yabancı dil yeterliğinin nasıl kazandırılacağı ve yabancı dil bilgi düzeyinin nasıl ölçüleceği; kayıt, devam, uygulama, tez ve teorik ders içerikleri, ön şartlı dersler, sınav çeşitleri ve bunların ders başarı notuna katkısı, öğrencilerin mezuniyet sonrası istihdamına ilişkin bilgi, görüş ve tecrübelerine ihtiyaç duyulan kişileri ifade eden dış paydaşların diploma programlarına ilişkin değerlendirmelerinin alınması, yurt içi ve yurt dışı yükseköğretim programlarından alınan derslerin kredilerinin intibakının sağlanması, ilgili programın tamamlanmasına yönelik önceden kazanılmış yeterliliklerin tanınması, farklı diploma programlarından bazı derslerin alınmasıyla yan dal veya çift ana dal yapılmasına ilişkin hususlar da yine YÖK'ün belirlediği ilkeler doğrultusunda üniversite senatolarınca düzenlenecek.

Konuyla ilgili düzenlemelerin TBMM Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan ''Torba Tasarı'' içinde ele alınması öngörülüyor.

Yalova Ünv. Öğretim Üyesi Alımı

Yalova Ünv. Öğretim Üyesi Alımı

Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Alım İlanı...

YALOVA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN

Üniversitemize bağlı birimlere 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve bu Kanuna dayalı olarak çıkartılan yönetmelik hükümlerine göre öğretim üyeleri alınacaktır. Adayların;

Profesör kadrosuna başvuran adaylar; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 26. maddesinde belirtilen şartlar ile başlıca araştırma eserlerini belirttikleri müracaat dilekçelerine onaylı lisans, yüksek lisans, doktora ve doçentlik belgelerini, nüfus cüzdan suretlerini, özgeçmişlerini, yayın listelerini, tebliğlerini, bilimsel çalışmalarını, bilimsel çalışmalarına yapılan atıfları, eğitim-öğretim faaliyetlerini ve 1 adet fotoğraflarını kapsayan altı nüsha dosyayı Personel Daire Başkanlığı'na teslim etmeleri gerekmektedir.

Doçent kadrosuna başvuran adaylar; 2547 sayılı Kanun'un 25. maddesinde belirtilen şartlar ile Anabilim Dalı ve başlıca araştırma eserini belirttikleri müracaat dilekçelerine özgeçmişlerini,1 adet fotoğraflarını, nüfus cüzdan suretlerini, doçentlik belgelerini, merkezî yabancı dil sınavı başarı belgesi, bilimsel yayınlarını, kongre-konferans tebliğleri ile bunlara yapılan atıfları ve eğitim-öğretim faaliyetlerini kapsayan dört nüsha dosyayı Rektörlüğümüze teslim etmeleri gerekmektedir.

Yardımcı Doçent kadrosuna başvuran adaylar; Anabilim Dalı ve Yabancı Dillerini belirten dilekçelerine yüksek lisans ve doktora belgelerini, kısa özgeçmişlerini, bilimsel çalışmalarını ve 1 adet fotoğrafı kapsayan dört nüsha dosyayı Üniversitemiz Personel Daire Başkanlığına teslim etmeleri gerekmektedir. Yardımcı Doçent kadrosuna başvuranlara 2547 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri gereğince Üniversitemizce yabancı dil sınavı yapılacaktır.

Not :

* Doçent kadroları daimi statüdedir.

* Müracaat süresi, ilanın yayın tarihinden itibaren 15 gündür.

* Posta ile yapılacak başvurular kabul edilmeyecektir.

* Yabancı ülkelerden alınan diplomaların Üniversitelerarası Kurulca denkliğinin onaylanmış olması şarttır.

* Adaylar, müracaatla ilgili her türlü bilgiyi Rektörlüğümüz Personel Daire Başkanlığı'ndan sağlayabilirler.
BİRİMİ BÖLÜMÜ ANABİLİM DALI KADRO ÜNVANI DERECESİ ADEDİ ARANAN NİTELİKLER
Mühendislik Fakültesi Kimya ve Süreç Mühendisliği Kimya ve Süreç Mühendisliği Yardımcı Doçent 5 1 Doktorasını Makine Mühendisliği alanında yapmış olmak.
Mühendislik Fakültesi Polimer Mühendisliği Polimer Mühendisliği Profesör 1 1
Mühendislik Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Enerji Sistemleri Mühendisliği Yardımcı Doçent 5 1 Ziraat Mühendisliği Lisans mezunu olmak ve iklim değişikliği konusunda çalışmaları olmak.
Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bilgisayar Mühendisliği Yardımcı Doçent 4 1 Kablosuz ağlarda güvenlik alanında Doktora yapmış olmak.
Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku İdare Hukuku Profesör 1 1
Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Milletlerarası Hukuk Profesör 1 1
Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anayasa Hukuku Yardımcı Doçent 3 1
Yalova Meslek Yüksekokulu Profesör 1 1 Doçentliğini Mekanik Metalurji alanında yapmış olmak.
Çınarcık Meslek Yüksekokulu Yardımcı Doçent 5 1 Siyaset ve Sosyal Bilimler alanında Doktora yapmış olmak ve en az 10 yıl Akademik tecrübeye sahip olmak.
Çınarcık Meslek Yüksekokulu Yardımcı Doçent 5 1 Kamu Yönetimi; Yerel Yönetimlerle ilgili doktora yapmış olmak
Termal Meslek Yüksekokulu Doçent 3 1 Tıp Fakültesi mezunu olmak, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında ihtisas yapmış olmak.
Termal Meslek Yüksekokulu Yardımcı Doçent 5 1 Tıp Fakültesi mezunu olmak, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında ihtisas yapmış olmak.

Lise Maçında Taşlı Sopalı Kavga

Lise Maçında Taşlı Sopalı Kavga

Muğla'nın Bodrum ilçesinde iki lisenin futbol takımlarının taraftarları arasında taş ve sopaların kullanıldığı kavga çıktı.

Genç Erkekler Futbol Muğla İl Birinciliği karşılaşmaları kapsamında Bodrum Grubu'nda yer alan Gündoğan Fahriye Ilıcak Endüstri Meslek Lisesi ile Turgutreis Sabancı Hayırlı Lisesi futbol takımları Bodrum Şehir Stadı'nda karşı karşıya geldi.

Oldukça gergin başlayan karşılaşmanın devre arasında iki farklı tribünden gelen taraftarlar, sahanın arka kısmındaki boş arsada tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu iki takımın taraftarları da taş ve sopa kullandığı gözlendi.

KAVGA YAKLAŞIK 15 DAKİKA SÜRDÜ

Kavga sonucu bazı öğrenciler çeşitli yerlerinden hafif yaralandı. Olaylara cop kullanarak müdahale eden polis yaklaşık 50 kişinin katıldığı ve 15 dakika süren kavgayı güçlükle ayırdı.

Bu arada okul yöneticileri kavgayı ayırırken cop kullanan polis ekiplerine tepki gösterdi. Karşılaşmanın ikinci yarısında da gerginliklerin yaşandığı maç 3-3 berabere bitti. Karşılaşma sonrası her iki takımın taraftarları polis eşliğinde otobüslere binerek stattan ayrıldı.

Sözleşmeli Öğretmenlik Başvuruları Başladı

Sözleşmeli Öğretmenlik Başvuruları Başladı

Sözleşmeli öğretmenlik için bugün başlayan başvurular, 29 Aralık'a kadar devam edecek.
Elektronik ortamda yapılacak başvurular; il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde oluşturulacak başvuru onay bürolarında resmî hâle getirilecek. Sözleşmeli öğretmenlik için başvuruda bulunacaklar http://personel.meb.gov.tr internet adresindeki Elektronik Başvuru Formu'nu dolduracak. Başvurunun geçerlilik kazanabilmesi için bilgisayar aracılığıyla doldurulacak formun Başvuru Onay Bürolarında onaylatılması gerekiyor. Adaylar, başvurularını onaylatmak için gerekli belgelerin asılları veya noter onaylı örnekleri ile birlikte şahsen başvuruda bulunacak. Belgelerin birer örnekleri il/ilçe millî eğitim müdürlüğünce onaylanıp alınarak, asılları adaylara geri verilecek. Şahsen başvuru yapamayacak durumda olanlar, noter aracılığıyla vekâlet vereceği kişi vasıtasıyla başvurabilecek. Başvuru ve onay süresi dolduktan sonra adayların itirazı ya da düzeltme talepleri dikkate alınmayacak.

EN FAZLA 25 TERCİHTE BULUNULACAK

Sözleşmeli öğretmenlik için başvuruda bulunacaklar, Elektronik Başvuru Formu'na yansıtılacak eğitim kurumları arasından en fazla 25 eğitim kurumunu tercih edebilecek. Tercihler, öğretmen görevlendirmesi yapılacak eğitim kurumları arasından aynı ilden veya farklı illerden istenilen öncelikte seçilebilecek. Tercih dışı seçenek olarak; 'Tercihlerim dışındaki eğitim kurumlarına görevlendirilmek istemiyorum', 'Tercihlerim dışındaki eğitim kurumlarına görevlendirilmek istiyorum' seçeneklerinden birinin tercih edilmesi zorunluluğu bulunuyor. Tercihlerine görevlendirilemeyen adaylardan, 'Tercihlerim dışındaki eğitim kurumlarına görevlendirilmek istiyorum' seçeneğini tercih edenler, adaylarca tercih edilmeyip boş kalan eğitim kurumlarına bilgisayar kurasıyla görevlendirilmek üzere değerlendirmeye alınacak.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Doktorlar TUS'taki Hatalı Soru İçin Gazeteye İlan Verdi

Doktorlar TUS'taki Hatalı Soru İçin Gazeteye İlan Verdi

Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) 12 Aralık Pazar günü giren adaylar, ''sınavda bazı soruların hatalı olduğu'' iddiasını gazete ilanıyla duyurdu.
''ÖSYM'ye Açık Mektup'' başlığıyla yayımlanan gazete ilanında, ''Bizler 12 Aralık Tıpta Uzmanlık Giriş Sınavı'na giren hekimleriz. Size sesimizi ancak böyle duyurabileceğimizi düşündük. Bu sınav için iki yıldan uzun süredir gece gündüz çalışıyoruz. Bu, bizim geleceğimiz'' ifadesine yer verildi.

İlanda, sınavın tüm dengelerini bozduğunu ifade eden hekimler, kolay soruların çok kolay, zor soruların ise profesörlük düzeyinde zor olduğunu ileri sürdü. Sınava giren adaylar, ÖSYM'nin bu konuyu mutlaka çözmesi gerektiğini belirtti.

''En az 7, gerçekte ise 10 civarında sorunun kesin olarak hatalı olduğunu düşünüyoruz'' görüşüne yer verilen ilanda, bunun tıp biliminin en temel kaynaklarından net referanslarla çok açık ortaya konulduğu ve sınava giren pek çok kişinin hatalı sorulara itiraz ettiği kaydedildi.

İlanda, şunlar kaydedildi:

''Korkumuz şu: Şeffaf olmadan, göstermelik 1-2 soru iptali ile olayın geçiştirilmesi güvensizliği tetikleyecek, adaleti yok edecektir. 'Her şey yolunda gidiyor' izlenimi verebilmek için olayı kapatmanızdan korkuyoruz. Yakın geçmişte yaşanan olumsuzlukların bedelini ödemekten korkuyoruz.

Beklentimiz şu: Adil olmanızı, sorular gerçekten yanlış olduğu için bilimsel inceleme sonrası hiçbir şeyden çekinmeden soruları iptal etmenizi ve bunu şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmanızı bekliyoruz. Bu adalet, en önce size olan güveni pekiştirecek, sonra da bizim aramızda sağlıklı bir eleme-seçme yapılabilmesini sağlayacaktır. Ne olur korkmayın, savunma reflekslerinizi takınmayın ve adil olun. Bu ülkede size güvenemezsek kime güvenebiliriz ki?''

Öğrencilere Destek Veren Akademisyenlere YÖK Tehdidi

Öğrencilere Destek Veren Akademisyenlere YÖK Tehdidi

Öğretim üyeleir derneği, öğretim üyelerinin öğrencilere destek vermesi halinde YÖK tarafından kadro vermemekle tehdit edildiklerini öne sürdü.
Öğretim Üyeleri Derneği'nden, YÖK'ün, öğrencilere uygulanan şiddeti protesto eden öğretim üyelerini kadro vermemekle tehdit ettiği açıklaması geldi.

Öğretim üyeleri, DİSK, KESK ve meslek odalarından oluşan grup, öğrencilere uygulanan polis şiddetini ve gözaltıları İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasının önünde protesto etti.

Protesto gösterileri yapanlara uygulanan şiddetin orantısız olduğunu söyleyen grup, üniversitelerin siyasallaştırılmasına karşı olduklarını vurguladı.

Grup adına açıklama yapan Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildere, üniversitelerde sivil polislere karşı olduklarını belirtti.

Yeşildere, öğretim üyelerinin öğrencilere destek vermesi halinde YÖK tarafından kadro vermemekle tehdit edildiklerini öne sürdü.

Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme

Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme

Betam, Türkiye'nin 2003 yılında 433 olan matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerisi puan türü ortalamasını 2009'da 454'e yükseldiğini kaydetti.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (Betam) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) 2009 yılı raporlarının sonuçlarına göre, Türkiye'nin aldığı puanlarda bir iyileşme yaşandığını ancak bu iyileşmenin yeterli olmadığına dikkat çekti. Betam, Türkiye'nin 2003 yılında 433 olan matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerisi puan türü ortalamasını 2009'da 454'e yükselttiğini ancak, bu puan artışlarına rağmen Türkiye'nin 34 OECD ülkesi içinde tüm puan türlerinde 31'inci sırada yer aldığını kaydetti.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal-Kolaşin ve Araştırma Görevlisi Duygu Güner tarafından hazırlanan �Eğitimin Kalitesinde Sınırlı İyileşme� başlıklı araştırma notunu yayınlandı. OECD'nin 2000 yılından itibaren her üç yılda bir üye ve ortak ülkeleri kapsayan bir eğitim araştırması yaptığı belirtilen Notta, PISA olarak bilinen bu araştırmanın 15 yaş grubundaki öğrencileri kapsamadığı ve okuma becerileri, matematik ve fen okuryazarlığı alanlarında öğrencilerin yeterliliklerini ölçmeyi amaçladığı ifade edildi. Notta, �PISA alışılagelmiş başarı testlerinin aksine bilgi odaklı değildir; edinilen bilgi ve becerilerin günlük hayatta karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmede ne derece kullanılabildiğine odaklanmış bir sınavdır. Bu açıdan PISA sonuçları Milli Eğitim Sistemi'nin performansının da bir ölçütüdür ve bu araştırma sonuçları eğitim sisteminin güçlü ve zayıf yanlarının tespitini mümkün kılmakta, iyileştirmeye yönelik planlamalar için gerekli veriyi sağlamaktadır� denildi.

TÜRKİYE'NİN ALDIĞI PUANLARDA BİR İYİLEŞME VAR ANCAK YETERLİ DEĞİL

Notta, 7 Aralık'ta açıklanan PISA çalışmasının sonucunda kamuoyunda oluşan ortak görüşün Türkiye'nin aldığı puanlarda bir iyileşme yaşandığı ancak bu iyileşmenin yeterli olmadığı yönünde olduğu belirtildi. Türkiye'nin, en başarılı olduğu okuma becerileri alanında bile 464 puanla 493 olan OECD ortalamasının oldukça altında olduğu kaydedilen Notta, �Öte yandan OECD, PISA sonuçları incelenirken milli gelir ve öğrenci başına yapılan harcama düzeyinin dikkate alınması gereğini vurgulamakta ve ülkelerin başarı düzeylerindeki farklılaşmanın önemli bir kısmının bu iki değişkenle açıklanabildiğini belirtmektedir. Ne yazık ki Türkiye hem milli gelir hem de eğitim harcamaları bakımından OECD ülkelerinin oldukça gerisindedir. Ayrıca Türkiye'de PISA sınavına katılan öğrencilerin yüzde 58'i uluslararası düzeyde sosyoekonomik göstergeler açısından en dezavantajlı grubun içerisindedir� ifadeleri kullanıldı. Bu nedenle Türkiye'nin PISA da elde ettiği sonuçların milli gelir, eğitim harcamaları ve öğrencilerin sosyo-ekonomik durumu da dikkate alınarak değerlendirildiğinde OECD, Türkiye, Brezilya, Arjantin ve Şili'nin PISA'da gösterdikleri iyileşmeyi �etkileyici� olarak tanımlandığı belirtilen Notta. �Gerçekten de Türkiye PISA'ya katıldığı ilk yıl olan 2003'ten 2009'a her üç puan türünde de önemli ilerlemeler kaydetmiş, üç puan türünün ortalamasını 433'ten 454'e yükseltmiştir� denildi.

MATEMATİK OKURYAZARLIĞINDA EN DÜŞÜK SEVİYEDE BÜYÜK İLERLEME

Türkiye'nin 2003'ten 2009'a matematik okuryazarlığı puanını 423'ten 445'e çıkarmış, bu puanla 34 OECD ülkesi içinde 31'inci PISA 2009'a katılan 65 ülke içerisinde ise 41'inci olduğunun bilgisi verilen Notta, Türkiye'nin matematik okuryazarlığında Meksika ve Brezilya'nın ardından en yüksek puan artışı gösteren üçüncü ülke olduğu, ancak Türkiye'nin matematik okuryazarlığı alanındaki esas başarısı 2'inci seviyenin altında matematik yeterliliğine sahip öğrencilerin oranını 2003'te yüzde 52 olan seviyesinden 2009'da yüzde 42'ye çekebilmiş olması olduğu kaydedildi. Notta, dikkati çeken bir diğer noktanın ise 2003'te görece daha sağa çarpık olan yeterlilik düzeyi dağılımının 2009'da bir nebze düzelmesi olduğu belirtilerek, �Diğer bir deyişle bu iyileşme en başarılı gruplarda bir genişlemeden ziyade düşük başarı düzeylerindeki öğrencilerin toplam içerisindeki payının azalmasıyla gerçekleşmiştir. Sonuç olarak orta başarı düzeylerinde bulunan öğrencilerin payı artmıştır. Bu durum dağılımın zamanla OECD ortalama dağılımına yaklaşabileceği yönünde umut vermektedir� ifadeleri kullanıldı.

FEN OKURYAZARLIĞINDA EN YÜKSEK ARTIŞ GÖSTEREN İKİ ÜLKEDEN BİRİ TÜRKİYE

Türkiye'nin 2006 yılında 424 olan fen okuryazarlığı puanını 2009'da 30 puan artırarak 454'e çıkardığı aktarılan Notta, böylece bu alanda puanını en çok arttıran iki ülkeden biri olduğu kaydedildi. Notta, Türkiye'nin bu puanla OECD ülkeleri arasında 31'inci tüm ülkeler arasında ise 42'inci olduğu belirtildi.
Notta, �Matematik okuryazarlığında olduğu gibi fen okuryazarlığı yeterlilik düzeylerinin dağılımı da iyileşmiş, düşük başarı düzeylerindeki öğrencilerin toplam içerisindeki payı azalmıştır. 2'inci seviyenin altında fen okuryazarlığı yeterliliğine sahip öğrencilerin oranını 2006'da yüzde 46.6 iken 2009'da yüzde 29.9'a gerilemiştir� denildi.

OKUMA BECERİSİ YETERLİLİK DÜZEYLERİ OECD ORTALAMASINA YAKIN

Türkiye'nin 2003'te 441 olan okuma becerisi puanını 2009'da 464'ya çıkardığı belirtilerek, böylece OECD ülkeleri arasında 31'inci tüm ülkeler arasında ise 39'uncu olduğu kaydedildi. �2003'te PISA'ya katılan öğrencilerin yüzde 37'sinin 2'inci düzeyin altında başarı göstermişken bu oran 2006'da yüzde 32.6'ya düşmüştür. Bu düşüş son PISA 2009'da da devam etmiş ve 2'inci düzeyden daha düşük bir başarı gösteren öğrencilerin oranı 24.5'e kadar gerilemiştir. 2003, 2006 ve 2009 yıllarında okuma becerisi başarı düzeylerinin sınırları değiştirilmiştir. Örneğin 2003 yılında 421 olan 2'inci düzey alt sınırı 2009 yılında 407.47 olarak belirlenmiştir. Ayrıca 2003 ve 2006 yıllarında okuma becerisi puanları altı farklı başarı düzeyi ile ifade edilirken 2009 yılında düzey sayısı sekize çıkmıştır� ifadeleri kullanılan Notta, bu nedenle yıllar arasında bir karşılaştırma yapmanın olanaklı olmadığı belirtildi. Notta, diğer taraftan 2009 yılı sonuçları dağılımın OECD ortalamasına iyice yaklaşıldığını ancak halen 2'inci düzeyde bir kümelenme olduğunu gösterdiği kaydedildi.

TÜRKİYE'NİN EĞİTİMDE KAT ETMESİ GEREKEN MESAFENİN KÜÇÜLMEDİ

2009 PISA sonuçlarının en düşük başarı düzeylerinde gözlenen kümelenmenin kaybolmakta olduğunu göstermesi açısından önemli olduğu vurgulanan Notta, Çünkü PISA sonuçları yalnızca öğrencilerin başarı düzeyinin bir göstergesi değil, aynı zamanda Milli Eğitim Sistemi'nin de bir başarı ölçüsüdür. Bütün alanlarda 2'inci yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrenci oranının azalması eğitim sisteminin daha eşitlikçi bir yapıya dönüştüğünün zayıf olsa da umut verici bir göstergesi olarak yorumlanmalıdır. denildi. Ancak 2008-2009 eğitim yılında ortaöğretimde net okullaşma oranının yüzde 59 olduğu belirtilen Notta, 15 yaşında eğitim sisteminin dışında kalan gençlerin sayısı çok yüksek olduğu, bu gençlerin PISA sınavlarına girmediği göz önünde bulundurulursa Türkiye'deki 15 yaşındaki gençlerin gerçek yeterlilik seviyesinin PISA sonuçlarından daha düşük olduğu anlaşıldığı kaydedildi. Notta, Türkiye'nin eğitimde kat etmesi gereken mesafenin küçülmediğinin altı çizildi. (Anka)

Din Dersinden Muaf Oldu

Din Dersinden Muaf Oldu

İzmir'de bir ilköğretim okulu öğrencisinin din derslerine girmemesi için açılan davada, zorunlu din dersi uygulamasının yürütmesini durduruldu.

Öğrenci velisi Gökalp Öztürk, Mazlumder İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında, Güzelbahçe'de bir ilköğretim okulunda öğrenim gören çocuğunun din dersine girmemesi için eğitim sezonu başında İl Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurduklarını, başvurularının ''Din eğitimi zorunludur'' gerekçesiyle kabul edilmediğini belirtti.

Bunun üzerine dava açtıklarını ifade eden Öztürk, ''Gayrimüslimler için din dersi zorunlu değil. Gayrimüslimler dışında kalanlar da çocuklarının din dersi almasını istemeyebilir. Dava gerekçemiz, dini nedenlere dayanmıyor. Mevcut durum, eşitliğe aykırı. İtirazımız, din dersinin zorunlu olması'' dedi.

Avukat Halit Çelik de dava sürecinin devam ettiğini belirterek, İzmir 1. İdare Mahkemesi'nin zorunlu din dersi uygulamasının yürütmesini durdurduğu, kararın Bölge İdare Mahkemesi tarafından da onaylanması üzerine Öztürk'ün çocuğunun din derslerine girmediğini kaydetti.

Mazlumder İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Suphan Erkan ise devletin vatandaşlarına herhangi bir inancı, dini veya ideolojiyi dikte etmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak kararı olumlu bulduklarını ve talebe bağlı olmaksızın genel bir uygulamaya dönüştürülmesini devlet kurumlarından beklediklerini dile getirdi.

Liselerde 'Uyuşturucu' Taraması

Liselerde 'Uyuşturucu' Taraması
13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
20 Aralık 2010 09:58
İstanbul'daki 154 lisede yapılan 'uyuşturucu araştırması', tüm yurda yayılıyor.

Megakentte 31 bin öğrenci arasında yapılan ve 'kokainin liselere kadar indiğini gösteren' çalışma tüm yurda yayılıyor. Anket çalışması artık tüm illerde uygulanacak. Yenilenen 'Ulusal Uyuşturucuyla Mücadele Eylem Planı'nda, 2012'ye kadar atılacak adımlar sıralandı. 7-19 yaş arası çocuğu olan ebeveynlerin bilinçlenmesi için de çalışmalar yürütülecek. İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda, Başbakanlık'tan Genelkurmay'a, Sağlık Bakanlığı'ndan Milli Eğitim'e kadar 18 farklı kurum tarafından yürütülecek Eylem Planı'nda şu çarpıcı tespit dikkat çekti: 'Kimi bağımlılık yapıcı maddeler için transit ülke olan Türkiye, hedef ülke konumuna da gelmeye başlamıştır. Uyuşturucu bağlantılı suçlarda, olay ve şüpheli sayıları ile yakalanan uyuşturucu miktarlarında artışlar görülmektedir.'

DİYANET DE DEVREDE: Planda yer alan bazı tedbirler şöyle:
- 'Genel nüfusta Madde Kullanım Yaygınlığı ve Okullarda Madde Kullanımı Yaygınlığı, alanlarında araştırmalar yapılacak.
- Akrandan akrana eğitimi temel alan 'Yaşam Becerileri Eğitimi Programı' geliştirilecek.
- Her hükümlü ve tutukluya anketler yapılarak, sonuçlar işbirliği yapılan kurumlarla paylaşılacak.
- Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) yasal zemine kavuşturulacak.
- Diyanet de katkı sağlayacak.
- Yazılı materyal, eğitim modülleri ve programları hazırlanacak.
- Uzman personel ve dedektör köpek eğitimleri için 'Taktik Eğitim Merkezleri' kurulacak
- İran, Bulgaristan, Makedonya, Almanya, Suriye, Suudi Arabistan gibi ortak uyuşturucu soruşturmalarının yapıldığı ülkelere öncelik verilecek.
- Kriminal laboratuvarlar arasında bilgi ağı kurulacak.

PKK'YA YILDA 100 MİLYON: TUBİM tarafından hazırlanan raporda PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığı yaptığının,
ABD belgelerine de yansıdığı kaydediliyor. Örgütün, eroin kaçakçığından yıllık 100 milyon dolar kazandığı belirtiliyor.

500 Liralık Burs Yalanı

500 Liralık Burs Yalanı

'Öğrencilere Başbakanlıktan 500 liralık burs verileceği' haberine yalanlama geldi...
Başbakanlığın herhangi bir şekilde burs verme uygulamasının söz konusu olmadığı, asılsız haberlerle vatandaşları yanıltanlar hakkında yasal işlem yapılacağı bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi internet sitesinde yapılan açıklamada, bazı internet siteleri ve sosyal paylaşım ağlarında "Başbakanlığın üniversite öğrencilerine 500 liralık burs verdiğine ilişkin" asılsız haber ve yorumlar yapıldığı belirtildi.

Devlet tarafından yükseköğrenim öğrencilerine verilecek burs ve kredilerin, 5102 Sayılı kanuna göre Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından gerçekleştirildiği belirtilen açıklamada, "Dolayısıyla Başbakanlığın herhangi bir şekilde burs verme uygulaması söz konusu değildir. Asılsız haberlerle vatandaşları yanıltan ve kamu kuruluşlarını gereksiz yere meşgul ederek hizmetlerin aksamasına neden olanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır" denildi. (AA)

15 Aralık 2010 Çarşamba

Eğitimde Yüz Kızartan Olaylar

'Öğrencilere taciz'le suçlanan öğretmene 72 yıl hapis istemi...Okul müdürüne 'Temizlikçi ile ilişkiye girdi' soruşturması...


Trabzon'un Köprübaşı İlçesi Yağmurlu Köyü İlköğretim Okulu'nda, sözleşmeli öğretmen olarak görev yapan M.A.G. hakkında kız öğrencilere tacizde bulunduğu ihbarı üzerine soruşturma açıldı. Sürmene Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, tacize uğradığı iddia edilen öğrencilerin ifadeleri alındı. Çocukların ifadeleri ise şok yarattı. Kız öğrenciler, öğretmenin 4 yıl boyunca kendilerini dudaklarından öptüğünü ve eliyle taciz ettiğini söyledi.

Öğretmen M.A.G. ise 2007 yılı şubat ayından bu yana Yağmurlu Köyü'nde görev yaptığını belirterek, “Hakkımdaki iddiaların hiçbirini kabul etmiyorum. Son yerel seçimler sırasında köy muhtarı ile aramda anlaşmazlık oldu. Bu anlaşmazlık sebebiyle muhtar seçimden sonra bana bakarak 'Bu köyden göndereceğim iki kişi var. Birisi cami imamı, diğeri ise sen' dedi. Muhtar sözlü olarak beni İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyet etti, İftiraya kurban gittim, suçlamaları işlemedim” dedi. Tutuklanan öğretmen M.A.G. hakkında, “çocuğun cinsel istismarı” suçundan, her bir öğrenci için 3 ila 8 yıl olmak üzere toplam 27 yıldan 72 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Okul müdürüne 'Temizlikçi ile ilişkiye girdi' soruşturması

Bursa'nın Osmangazi İlçesi Kırcılar Ticaret Anadolu Meslek Lisesi'ne müdür olarak atanan A.S. için iddiaya göre, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Bursa Polisi'ne ihbarlar gelmeye başladı. İhbarlarda, Okul Müdürü A.S.'nin tabanca taşıdığı, kadın velileri ve öğrencileri taciz ettiği, okulda kimse bulunmadığı saatlerde müdür odasında kadınlarla birlikte olduğu önü sürüldü.
İhbarları değerlendirmeye alan polis, takibe aldığı A.S.'nin öğrencilerin gitmesinin ardından okulda temizlik görevlisi olarak çalışan F.T ile dışarı çıktığını gördü. Polisler, A.S. ile F.T.'yi ifadelerine başvurmak üzere Emniyet'e götürdü.

SERBEST KALDI

F.T.'nin ifadesinde, okul müdürünün işten atmakla tehdit etmesi nedeniyle okulda birkaç kez cinsel ilişkiye girdiğini ve şikâyetçi olmadığını bildirdiği öğrenildi. Müdür A.S. ise suçlamaları kabul etmeyerek, kendisine iftira atıldığını söyledi. İfadeleri alınan şahıslar serbest bırakılırken, Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü, A.S. hakkında idare soruşturma başlattı.

YÖK Başkanı Özcan 40 - 50 kişi dövmeye kalktı

'68'liyim Ama Oturaklı Öğrenciydim'

YÖK Başkanı Özcan, “68'liyim ama oturaklı öğrenciydim, eylemlere karışmadım. Bu yüzden 40-50 kişi beni dövmeye kalktı” dedi. 


YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan, “68'liyim ama oturaklı öğrenciydim, eylemlere karışmadım. Bu yüzden 40-50 kişi beni dövmeye kalktı. Bir kız arkadaş beni ellerinden kurtardı. Şimdi nerededir bilmiyorum” dedi.

Üniversitelerde yaşanan “yumurtalı eylemler”in yankıları sürerken Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, eylemci üniversite öğrencilerine “Yumurta atmayın, tweet atın” çağrısında bulundu. “68 kuşağından olduğunu” anlatan Prof. Dr. Özcan, o yıllarda kendisini dayak yemekten kurtaran kız öğrenciyi arıyor.

“GÖLE ÇOK DA HATALI DEĞİL”

Özcan, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya yapılan yumurtalı eyleme ilişkin açıklamalarda bulundu. SBF Dekanı Prof. Dr. Celal Göle'nin, CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum ve Burhan Kuzu'ya “gerekli uyarıları yaptığını” aktaran Özcan, “Göle'nin hocalığı kadar insanlığı da çok değerlidir. Dekanın bir tek hatası, polisin uyarısını bilerek bu konferansa izin vermesi. Yoksa çok da hatalı olduğu söylenemez” dedi. YÖK Başkanlığı'nda görev süresi bir yıl sonra dolacak olan Özcan, devam etmesi teklifi gelirse seve seve kabul edeceğini söyledi.

'Eyleme katılmadım, oturaklı öğrenciydim'
AÜ Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunu olan Özcan, kendisini “68 kuşağından” sözleriyle tanımlarken, o dönemde hiçbir siyasi eyleme katılmadığını belirtti. Özcan, o yıllarda başından geçen bir olayı şöyle anlattı:

“Fakültede genç bir çocuk var, parka giyip silah taşıyor. Ben de sınıfın oturaklı öğrencilerindenim. Çünkü biz hem okuyor hem çalışıp para kazanıyorduk. İkide bir 'hadi yürüyüşe' deyip çağırıyorlar. 'Git, yürüyüşe kimi götürüyorsan götür' dedim. Ağırlarına gitmiş herhalde, bir-iki gün sonra 40-50 kişi toplanıp beni sınıfta sıkıştırdılar. İyi döveceklerdi. Bir kız arkadaş kollarını açıp önüme geçti. 'Ona bir şey yapmanız için önce beni aşmanız gerekiyor' dedi. Cesareti müthişti. Adını bile hatırlamıyorum. Şimdi nerededir merak ediyorum.”

Özcan, Ulus-Akdere hattında minibüs şoförlüğü sırasında pek çok kez ölümle burun buruna geldiğini anlatırken bir anısını da paylaştı: “Bir gece son seferi atıyorum. Adamın biri bindi. Bıçağı dayadı boğazıma, 'Şuraya çek, para vermeyeceğim' dedi. Ver diyemezsin ki. Götürdük adamı istediği yere kadar.”

ÖSYM Çalışanlarının İfadesi Alınacak

ÖSYM Çalışanlarının İfadesi Alınacak

Kopya skandalı nedeniyle iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı yeni bir boyut kazandı. 

KPSS'de kopya soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan tüm ÖSYM çalışanlarının ifadesine başvuracak.

KPSS'de kopya iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında öğrencilerin ardından ÖSYM çalışanlarının tamamı da savcı Şadan Sakınan'ın talimatı ile bugünden itibaren ifade verecek.

Tekrar edilen sınavda tam puan alan 352 kişinin ifadesini alan Sakınan, soruların nasıl sızdırıldığını ortaya çıkarmak için ÖSYM'de çalışan yaklaşık 200 personelin tamamının ifadesinin alınması için Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Büro Amirliği'ne önceki gün talimat yolladı. Emniyette ifade verecekler arasında, eski ÖSYM Başkanı Ünal Yarım Ağan'ın istifasının ardından görevden alınan 9 üst düzey yönetici de var. Yöneticiler arasında ÖSYM Genel Sekreteri Mehmet Altunay, Özel Kalem Müdürü Işıl Gürkan Çıngı, Bilgi İşlem Daire Başkanı Mutafa Tütüncü ve Test ve Araştırma Müdürü Haydar Altunay gibi isimlerde bulunuyor.

Kopyacıların kurumdaki bağlantıları

Savcı Sakınan'ın emniyete gönderdiği talimatta ÖSYM'nin temizlik ve güvenlik elemanları dahil tüm çalışanlarının ifadelerinin alınmasını istediği belirtildi.

Öte yandan, polisin ve savcının sınavdan tam puan alan adayların ifadesini almaya devam edecekleri öğrenildi. Tam puan alan adayların ÖSYM'de tanıdıkları olup olmadığı üzerine de yoğunlaşılırken bazı kişilerin bağlantıları olduğu tespit edildiği bildirildi.

Öğrencilerin ardından ÖSYM çalışanlarının da bugünden itibaren emniyette ifadelerinin alınmaya başlanacağı öğrenildi. Alınan bilgiye göre teknik takip sonucunda dört ÖSYM çalışanı ile ilgili yürütülen inceleme ve soruşturma da suç teşkil edecek nitelikte ilişkileri ve bağlantılarının tespit edildiği ve bu bilgilerin de bugün savcıya iletileceği öğrenildi. (Bugün)

7 Aralık 2010 Salı

Yedinci sınıflar SBS´ye girecek

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun itirazı kabul etmesiyle, 2010-2011 öğretim yılında 7. sınıflar için SBS yapılacak.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 2010-2011 öğretim yılında yapılacak 7. sınıf Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) yürütmesinin durdurulmasına yapılan itirazı görüştü. Kurul’un itirazı kabul etmesiyle, 2010-2011 öğretim yılında 7. sınıflar için SBS yapılacak.
Bir öğrenci velisi Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan "... kademeli olarak ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinden..." ibaresinin ve 2010-2011 Öğretim Yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin ve Yönetmeliğin 3. maddesi ile Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne eklenen Geçici 3. maddenin "2009-2010 Öğretim Yılında 6., 7. ve 8. sınıfta öğrenim gören öğrencilere, bu tarihte yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümleri uygulanır" düzenlemesinin iptali ile yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’a dava açmıştı.
Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, "2010-2011 Öğretim Yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin yapılmasında Anayasal eşitlik ilkesine ve hukuka uyarlık görülmemiştir" diyerek 2010-2011 öğretim yılında yapılacak 7. sınıf SBS’nin yürütmesini durdurmuştu.
Bunun üzerine, davalı MEB, daire kararına itiraz etti ve kararın kaldırılmasını istedi. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da MEB’in itirazını oy çokluğuyla kabul etti.

KPSS Dolandırıcıları Yakalandı

KPSS Dolandırıcıları Yakalandı


Diyarbakır'da Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) öncesinde sahte cevap anahtarı düzenleyerek sattığı öne sürülen 2 kişi yakalandı.

Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri, 28 Kasımda yapılan KPSS öncesinde bazı kişilerin sahte cevap anahtarları düzenleyerek, para karşılığında sınava katılanlara sattıklarının tespit edilmesi üzerine çalışma başlatıldığı bildirildi.

Yapılan çalışmalarda KPSS'ye katılan ve para karşılığı sahte cevap anahtarı satın alan 9 kişiye ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, ''Şahısların verdiği bilgiler doğrultusunda sahte cevap anahtarları düzenleyerek para karşılığında satan E.K. ve H.D. yakalandı. E.K. ve H.D. 'Dolandırıcılık' suçundan Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiştir'' ifadelerine yer verildi.

YÖK Daha da Cesur Olabilir

YÖK Daha da Cesur Olabilir

Son dönemde çok eleştirilse de YÖK birçok konuda önemli adımlar attı. Birkaçına göz atmak gerekirse; en fazla sayıda üniversite mevcut YÖK döneminde açıldı... 


YÖK daha da cesur olabilir..

Rıfat Sarıcaoğlu / Vatan

Son dönemde çok eleştirilse de YÖK birçok konuda önemli adımlar attı. Birkaçına göz atmak gerekirse; en fazla sayıda üniversite mevcut YÖK döneminde açıldı.

Eskiden ülkemizde devlet ve vakıf olmak üzere iki ana statüde üniversite açılması mümkündü. Son dönemde artık devlet, vakıf (holding, K-12: İlk ve ortaöğretimin devamı, dershane kökenli, dershane ve K12 kökenli, STK: Sivil toplum örgüt kökenli, cemaat, sadece yükseköğretim kökenli ve kamu kuruluşlarına ait vakıf kökenliler) şeklinde, uluslararası nitelikteki bir sınıflandırma kapsamında üniversiteler açıldı. Bu süreçte ilk aşamada talebin karşılanması üzerine yoğunlaşıldı. Şu anda da ikinci evreye geçildi ve “kaliteye” odaklanılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla Türk üniversiteleri bu YÖK yönetimi döneminde kapılarını eskiden olmadığı kadar uluslararası alana yani yabancı öğrenciye açmış oldu.

Hatta son olarak 2 üniversitemiz; Bilkent ve ODTÜ, (Ankara'yı tebrik etmek gerekiyor) dünyadaki en iyi 200 üniversite arasına girdi. Bu gelişme, eminim ki diğer üniversitelerimize hatta bütün diğer illerdeki üniversitelerimize ilham kaynağı olacaktır.

***

YÖK aslında stratejisini (tam olarak) açıklamasa da en çok talebin karşılanması ve kalite kavramı üzerinde durdu. 

Ancak, hâlen bu iki konuda daha yapılacak çok iş ve geleceğe dönük endişeleri gidermek üzere atılacak birçok adım var.

Mevcut YÖK yönetimi eğitimin sadece elitler için olmadığını gösterdi. Bazen emekleme süreci olmaksızın adımları çok hızlı attı ve tökezledi, bazı kararlar herkes için eşit uygulanmadı, bazı kararlar sorgulandı ve çok tartışıldı (türban, vakıf üniversitesi izinleri vs.) ama sonuçta iki ana konuda ülkemizde mevcut yasaların elverdiği ölçüde yol alındı. En çok göz ardı edilense YÖK'ün bunları 10 yıl önce kaç eleman çalıştırıyorsa aynı sayıda eleman çalıştırarak gerçekleştirmiş olduğu. Sevelim sevmeyelim; takdir edelim, eleştirelim, 12 Eylül'ün ürünü diyelim ama son 30 yıldır YÖK birçoğumuz için hayatımızın bir parçasıydı.

Mevcut sistemde talebi karşılamak ve havuzdaki talebi daha hızlıca eritebilmek için daha cesur adımlar atılması lazım ve hâlen böyle bir şans mevcut.

Önce, merkezi sınav sonuçları bir yıl geçerli ve öğrenciler şubat ayında da boş kontenjanlara için tercihte bulunabilecek. Bence en büyük adım ise, 25+ yaşa (çalışan bireyler) fırsat tanınması. Böylece Türkiye yükseköğretimin sadece 18-22 yaş grubuna özgü olmadığını kabullenerek gerekli yasal düzenlemeleri yapabilecek. Operasyonel anlamda üniversitelerin daha dinamik yapıya kavuşması lazım. Burada da iş, rektör ve dekan olma koşullarıyla başlıyor. 67 yaş sınırı veya profesör olma gerekliliği artık dünyaca kabul görmüyor. Örneğin birçok genç doçent yönetsel açıdan yetenekli olabilir ve kısıtlamanın kimseye faydası yok.

***

Bundan sonra eğitimde Türkiye'nin atacağı en cesur adım da zorunlu öğretim yaşının 16'ya yükseltilmesi ve yeni anayasada yukarıda saydığım (devlet, vakıf, özel, uluslararası) üniversite çeşitlerine göre yeni kanunlar çıkarılıp 2547 sayılı yasanın yerine konulması olacak.

Bakalım YÖK katılım oranını artıracak ve kendisiyle ilgili yeni düzenlemede bu cesareti de gösterebilecek mi?

Bir gerçek daha var ki eğer anayasa değişmezse, mevcut yasalarla devlet yarattığı birçok kurumu daha doğmadan kendi elleriyle boğmak zorunda kalacak. Ve bu anayasayla YÖK daha ne kadar gücü kendi elinde tutmaya çalışacak? Unutulmamalı ki dünyada en başarılı sistemler merkeziyetçi olmayıp yol gösterici ve denetleyici olan sistemlerdir.

Body Worlds Sergisinde 'Kadavra' Dersi

Body Worlds Sergisinde 'Kadavra' Dersi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri ''kadavra'' dersini, Gunther von Hagens'in ''Body Worlds-Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü'' adlı sergide yaptı.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri ''kadavra'' dersini, Alman bilim adamı ve anatomist Gunther von Hagens'in ''plastinasyon'' yöntemiyle çürümez hale getirdiği 200'den fazla insan bedeni parçasının yer aldığı ''Body Worlds-Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü'' adlı sergide yaptı.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklikleri kapsamında, Thepartners ile İÜ'nün danışmanlığında Tophane'deki Antrepo 3'te 11 Haziranda açılan sergideki derse, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden 3. sınıfta okuyan yaklaşık 90 öğrenci katıldı.

Aynı zamanda İÜ adına serginin danışmanı da olan fakültenin Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Mehmet Üzel, öğrencilere hem sergiyi gezdirdi hem de parçaları kullanarak dersini anlattı.

Dr. Mehmet Üzel, yaptığı açıklamada, bugün pratik saati olduğunu ve normalde öğrencilere laboratuvarda ders verildiğini belirterek, yaklaşık 90 öğrenciyle hem dersi işlemek hem de sergiyi gezmek için geldiklerini söyledi.

''Bugün laboratuvarda anlatacağımız dersin bir kısmını, örnek parçalar üzerinde burada anlattık. Bizim için değişik bir aktivite oldu'' diyen Üzel, sergide yer alan parçaların öğrencilerin de ilgisini çektiğini kaydetti.

Üzel, bugünkü dersin üreme ve çoğalma sistemleri üzerine olduğunu ve özellikle serginin üreme bölümünde organları birebir görerek dersi işleme imkanı bulduklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

''Sergi, insanlara kendi bedenlerini tanıtıp, onun ne kadar muhteşem ve iyi bir sistem, bazen de ne kadar kırılgan ve hassas olduğunu gösterip, ona saygı duymalarını ve üzerine titremelerini sağlamayı amaçlıyor. Sergi, insanları, eğer vücutlarını birazcık kötü kullanıyorlarsa bundan vazgeçmelerini sağlamayı, bedenleri ve sağlıkları hakkında bilgi edinmelerine katkı sağlamayı hedefliyor.''

Serginin, ilk kez 1994 yılında Japonya'da açıldığını ve bugüne kadar birçok şehirde devam ettiğini anlatan Üzel, ''Sergiyi gezen her insan, mekandan tamamen bilinçlenmiş olarak çıkıyor, vücudunu daha iyi tanıdığını ve özen göstereceğini söylüyor'' dedi.

-''PLASTİNASYON İÇİN İKNA ÇABAMIZ VAR''

Sergide yer alan beden parçalarının ''plastinasyon'' denilen bir yöntemle çürümez hale getirildiğini belirten Dr. Üzel, şu bilgileri verdi:

''Cerrahpaşa'da bu yöntem henüz kullanılmıyor. Üniversitenin yöneticilerini, bu konuda yatırım önceliği sağlamaları için ikna çabamız var. Amacımız, üniversite ve fakültede bu yöntemin hayata geçmesi. Türkiye'de Hacettepe Üniversitesinde küçük bir laboratuvarda çalışılıyor. Orada küçük organların plastinasyonunu yapıyorlar. Ama burada serginin birçok örneği için daha özel ve büyük yatırımlar gerekiyor.

Şu anda, koruma yönteminde sıvılar kullanılıyor. Sıvıların içindeki maddeler, çalışan insana hem fiziksel hem de çalışma zorluğu getiriyor. Kimyasallar rahatsızlık verdiği için uzun süre çalışılamıyor. Plastinasyon yönteminde bunların hiçbiri olmuyor. Kokusuz, rahatça, çıplak elle tutulabilen ve özel bir saklama koşulu gerektirmeyen örnekler ortaya çıkıyor. Hem eğitim hem de araştırma için kullanılabiliyor. Avantajlı bir yöntem ve uzun yıllar saklanabiliyor. Bir kere plastinatları yaptıktan sonra, kırıp dökmedikçe, yakıp yıkmadıkça teorik olarak sonsuza kadar kalabiliyor.''

-''KADAVRA BULMAK GİDEREK ARTAN BİR ZORLUK''-

Dr. Mehmet Üzel, üniversitelerin kadavra bulma konusunda giderek artan zorlukla karşılaştığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

''Kimi yöneticiler, yanlış dinsel ön yargılardan dolayı buna sıcak bakmıyor. Anatomi Derneği olarak Diyanet İşleri Başkanlığından 'kimsesiz cenazelerin kadavra olarak kullanılmasında dinen bir sakınca var mı?' diye görüş aldık. Aldığımız görüşlerin hepsinde 'Sorun yoktur' denilmesine rağmen halen aşırı hassas davranıyorlar. Hem öğrenciler hem de eğitim alan uzmanlık öğrencileri için kolaylık istiyoruz. Çünkü kadavra hem öğrencilerin kullandığı bir şey hem de cerrahi asistanlarının ilk ameliyatlarında üzerinde çalışılacak materyal oluyor. Bizim için çok önemli. İnsan üzerinde ilk defa ameliyat yapmak yerine kadavra üzerinde çalışmak daha doğru.''

-ÖĞRENCİLERİN GÖRÜŞLERİ-

Tıp fakültesi öğrencisi Osman Özmaya, sergide dersi işlemenin çok faydalı olduğunu ifade ederek, dersin iki boyutlu işlendiğini, üçüncü boyutu göremediklerini, burada vücudu daha ayrıntılı görme imkanı elde ettiklerini söyledi.

Organların, kılcal ve ana damarların, kemiklerin yerlerini gördüklerini anlatan Özmaya, ''Kafamızda bir insan iskeleti canlandı'' dedi.

Sergide hayvanların da yer aldığını, özellikle atın çok dikkat çektiğini belirten Özmaya, ''İnsan ata benzediği için kadavra niyetine, insan bulunmadığı zaman kullanılabilir diye düşündük. Doktor olarak en azından anatomiyi bilelim ki tedaviyi de iyi yapalım'' diye konuştu.

Sergide, sigara içen ve içmeyen insanların akciğerlerinin de gösterildiğini kaydeden Özmaya, sigara ile ilgili gerçeğin bu etkinlikte gözler önüne serildiğini anlattı.

Özmaya, serginin sonunda ''Beslenmenizi düzeltin, hastalıkları önleyebilirsiniz'' mesajının alındığını söyledi.

Öğrenci Mehmet Yunus Meydan da serginin kendisini çok heyecanlandırdığını ifade ederek, ''Çok güzel yapılmış. Her şeyi bir bütün olarak görüyorsunuz, anatomi, patoloji, fizyoloji... Tıp fakültesi öğrencisi olmayan için çok güzel bir nimet'' dedi.

''Body Worlds'' sergisi, 17 Aralık tarihine kadar görülebilecek.

Özel Eğitim Verilecek Dahi Çocuklar Aranıyor

Özel Eğitim Verilecek Dahi Çocuklar Aranıyor

Üstün zekâlı çocukların eğitiminin devlet politikası olması için kurulan Üstün Zekâlılar Enstitüsü dahi çocukların peşinde. Özel çocuklara yarıyıl tatilinde Ankara'da eğitim verilecek 

Üstün zekâlı çocuklar, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) desteklediği bir projeyle Üstün Zekâlılar Enstitüsü tarafından özel bir eğitimden geçirilecek. Üstün zekâlı olduğu testle kanıtlanmış 60 çocuğun kabul edileceği kursta, çocuklar iki hafta süresince yaratıcılık, mucitlik, düşünce becerilerini geliştirme, zekâ oyunları, astronomi ve uzay bilimleri dersleri alacak. Kursta çocukların ailelerine de eğitim verilecek.

Üstün Zekâlılar Enstitüsü'nün 1.5 yıldır İstanbul'da yürüttüğü proje Ankara'ya taşındı. Projeye, Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Vakfı ile Erken Başarı Okulları da destek veriyor. Ankara'da 6-14 yaşları arasındaki çocukların eğitimden geçeceğini anlatan Enstitü Direktörü Mehpare Kınık Ustomar da üstün zekâlı çocuk annesi. Çocuğunun gelişiminin okulda yeterince desteklenmediğini görünce çareyi Üstün Zekâlılar Enstitüsü'nü açmakta bulduğunu anlatan Ustomar, okullarda verilen eğitimin bu çocukların yeteneklerini körelttiğini savunuyor.

KİM ÜSTÜN ZEKÂLI?

Ustomar, Üstün zekâ yalnızca yüksek IQ değildir. Önemli olan bunun nasıl kullanılacağı. Yanlış eğitim onları köreltir diyor. Üstün zekânın yalnızca Bizim çocuğun matematiği çok iyi olarak açıklanamayacağına dikkat çeken Ustomar, 'üstün zekâlı çocukları' şu sözlerle anlatıyor: 

Tatminsiz ve meraklılar. Şu an verilen eğitim-öğretim sistemi içinde kendilerini kilitlenmiş hissediyorlar. Yaşıtlarına göre algı seviyeleri çok yüksek. Zihinleri çok hızlı ve farklı işliyor. Yönlendirilmezlerse ya içlerine kapanıyor ya da hiperaktivite belirtileri gösteriyorlar. Şu anki hedefimiz Ankara'daki çocukların izini bulmak.

Herkes Mersin'e Onlar Tersine

Herkes Mersin'e Onlar Tersine

Manisa'da ikamet eden 7'si kız 8 öğrenci, ortaöğretime, kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Osmancalı Köyü ÇPL devam ediyor.


Osmancalı İlköğretim Okulu ek binasında faaliyet gösteren Osmancalı ÇPL'nin Müdürü Hüseyin Çolak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, okullarına Yuntdağı bölgesindeki 22 köyden öğrencinin geldiğini belirtti.

Bunlar arasında Manisa kent merkezinden gelen 8 öğrencinin de yer aldığını ifade eden Çolak, şu bilgileri verdi:

''Okulun elde ettiği başarıların Manisa'da duyulması ilgiyi artırdı. Manisa'daki Mesleki Eğitim Fuarı ve toplantılarından etkilenen bazı öğrencilerimiz, merkezden gelerek okulumuza kayıtlarını yaptırdı. Velileriyle birlikte kayıt zamanında gelip okulumuzu gördüler, incelediler. 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında 7 kız, 1 erkek öğrencimiz Manisa'dan her gün okulumuza kendi imkanlarıyla gelmektedir. Bizim okulumuzu tercih etmiş olmaları sevindirici. Toplam 170 öğrencimiz olduğu için öğrencilerimizle birebir ilgilenebiliyor, takip edebiliyoruz. Bu öğrencilerimizin velileri de Okul Aile Birliğinde aktif rol alıyor, bu bizi daha çok sevindirdi.''

Kent merkezinden her gün köydeki okula gelen öğrenciler ise okulu son yıllardaki başarılarından dolayı tercih ettiklerini, sınıfların kalabalık olmamasından dolayı öğretmenlerinin kendileriyle daha fazla ilgilenebildiğini söyledi.

İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜR VEKİLİ ERSOY

Manisa Milli Eğitim Müdür Vekili Aziz Ersoy da AA muhabirine yaptığı açıklamada, altyapı yatırımları ve ulaşım şartlarının gelişmesi sayesinde bu tür tercihlerle karşılaşmaya başladıklarını belirtti.

Osmancalı ÇPL'ye kent merkezinden 8 öğrencinin devam etmesinin, okulun başarısını da ortaya koyduğunu anlatan Ersoy, şöyle devam etti:

''Çocuklarımız orada rahat bir eğitim öğretim ortamı buluyor. Sınıf mevcutlarının az olması da öğretmen arkadaşlarımızın onlarla yakından ilgilenmesini sağlıyor. Bu bence çok olumlu bir gelişmedir. Osmancalı ÇPL, Manisa'daki ÇPL'ler arasında en başarılı olanı diyebiliriz. Okulda görev yapan arkadaşlarımı çalışmalarından dolayı kutluyorum. Şehirde ne varsa artık kırsalda da var. Çocukların tercihlerini takdirle karşılıyorum.''

Meclis'e Girmek İsteyen Öğrencilere Polis Engeli

Meclis'e Girmek İsteyen Öğrencilere Polis Engeli


CHP Milletvekili Mehmet Sevigen'in, İstanbul'daki polis müdahalesiyle ilgili basın toplantısı düzenlemek için Meclis'e sokmaya çalıştığı öğrencilere polis izin vermedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle buluşmasını protesto ederken polisin sert müdahalesiyle karşılaşan öğrenciler TBMM kapısından da geri dönmek zorunda kaldı.

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet sevigen, polisin müdahalesini kınamak için Gençlik Sendikası (GENÇ-SEN) üyesi bazı öğrencilerle Meclis'te basın toplantısı düzenlemek istedi. Ancak polis, protesto eylemine katıldıkları gerekçesiyle öğrencileri meclise almadı.

Öğrencilerden Işıl Kurt, “Eyleme katıldığımız söylendi, bize sorsalar söylerdik zaten” dedi.

Polis engeli üzerine Mehmet Sevigen, açıklamasını Dikmen kapısı önünde güvenlik çemberi altında yaptı.

SEVİGEN: DAĞA MI ÇIKSINLAR?
Sevigen şöyle konuştu: “Bu kin neden, polisler gençlerimize neden bu kadar acımasızca vururlar. Berlusconi'ye mi, Obama'ya mı gidecekler? Buraya da giremiyorlarsa dağa mı çıkacak, eşkiya mı olacak? Bu talimatı veren emniyet müdüründen, bu ülkede olmaktan utanıyorum.”

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de devreye girerek TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'i aradı. Ancak öğrencilere izin çıkmadı.

'ÇOCUĞUNUZ TERÖR ÖRGÜTÜNE KATILDI'
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi grup da, polisin sert müdahalesini Meclis önünde protesto etti.

Grup adına konuşan TGB Genel Başkanı İlker Yücel, son günlerde birlik üyesi gençlerin ailelerinin telefonla arandığını ve ''Çocuğunuz terör örgütüne katıldı'' denildiğini öne sürdü.

Üniversite öğrencilerine yönelik baskı politikalarının yürütüldüğünü iddia eden Yücel, Emniyet Genel Müdürlüğünü göreve çağırarak, aileleri arayanların ortaya çıkarılmasını istedi.

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman da Türkiye'de ileri demokrasinin olmadığını ileri sürdü.

Gençlere ve kadınlara yönelik şiddet uygulandığını savunan Arıtman, ''Cumhuriyet'in sonsuza kadar yaşatılması için gerekirse canımızı veririz'' dedi.
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk üniversite sorunlarının araştırılması için Meclis Araştırması Komisyonu kurulmasını isteyeceklerini bildirdi.

DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit ise gençlerin demokratik mücadelesinde yasalar dışına çıkılmamasını istedi.

ÖĞRENCİ İÇİN YARDIM KAMPANYASI
Eylem, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle para cezasına çarptırılan Özgür Senger için ''1 TL toplama kampanyası''nın başlatılmasıyla sona erdi. (NTV)