Üniversiteyi kim yönetir? - Eğitim Haberleri

17 Aralık 2008 Çarşamba

Üniversiteyi kim yönetir?

Star Gazetesi yazarı Mehmet Altan İstanbul Üniversitesi'nde dün gerçekleştirilen rektörlük seçimlerine dair yazısı...

Yola koyulduğumda... CHP lideri Deniz Baykal bütçe konuşmasının sonlarına yaklaşıyordu... Konuşmasının sonunda sıraladığı soruları mutlak cevap verilmesi gereken ciddiyette bulmuştum ki...

İstanbul Üniversitesi'nin sapağında...Görevli arkadaşlarımız kampüsün girişinde öğrenci gösterisi olduğunu söyleyerek beni uyardı.

Öğrencileri bir süre izledim; dün benim de oy kullandığım İstanbul Üniversitesi rektör seçimini ve polisin kendilerine karşı tutumlarını protesto ediyorlardı.

Onlar da yönetime katılmak ve söz sahibi olmak arzusundaydılar. Aslında Batı'da, örneğin Almanya'da akademisyenler, öğrenciler ve akademik olmayan personel yönetimde belirli bir orana göre temsil edilirler. Ne var ki Türkiye'de sorun üniversite yönetimi değil... Üniversiteleri kimin ve nasıl yönettiği?

* * *

Üniversiteler dünyanın en eski kurumlarıdır... Üstelik AB özgür ve verimli bir üniversite anlayışını standart hale getirdi...

AB'nin Bologna ve Berlin deklarasyonları, OECD'nin üniversitelerin özerkliğini tanımlayan sekiz kriteri, yeni bir üniversite anlayışının özünü oluşturacak nitelikte.

Üniversiteleri tek bir merkezden farklılıklarına bakmadan ve otoriter bir mantıkla yönetmek ve hatta vakıf üniversitelerinin de kimliklerini yok ederek onları da devlet üniversitesi haline getirmek yerine, sapmaya olanak vermeyecek bir temel çerçeve ile üniversitelere kendi özelliklerini dikkate alarak kendilerini yönetme olanağı tanınabilir.

Türkiye geneline yayılmış üniversiteler arasında onca büyük fark var iken bunlara tek bir elbise giydirmenin anlamı var mı?

* * *

YÖK, 12 Eylül askeri darbesinin üniversiteleri kışlalaştırmak isteyen mantığının bir ürünü. YÖK, bir anayasa sorunu. Çünkü YÖK'ü 12 Eylül anayasasının 130. ve 131. maddeleri şekillendiriyor. Bu maddelerle üniversiteler toplumun denetimi dışına çıkarılarak cumhurbaşkanı ile YÖK'e teslim edilmiş.

Anayasanın ilgili iki maddesini lağvetmeden sorunu çözmek mümkün değil. Demokratikleşmeyi hedef alan bir anlayışın hedefi tümden Anayasayı sivilleştirmek ve bu iki maddeyi de tümüyle ortadan kaldırmak olmalı.

* * *

Sandıkların kapanmasına bir iki saat kala Fen Fakültesi'nde oy vermek için yola koyulduğumda, yoğun polis ablukası devam ediyordu...

Birkaç canlı yayın aracının yanından geçerek girdiğim Fen Fakültesi'ndeki seçim sandıklarının kurulu olduğu tören salonu, tahminimden çok daha fazla kalabalıktı.

Uzun üniversite hayatımda görmediğim kadar yüksek sayıda rektör adayı vardı.

Belli ki yönetme heyecanı benim sandığımdan çok daha fazlasını heyecanlandırmaktaydı.

* * *

Hálbuki... Türkiye'nin en temel sorunu dünyalı öğrencileri yetiştirecek, dünyalı bilim adamları yetiştirebilmek... Neden mi?

'İleride zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması daha fazla insanın temel eğitim almasını ve bunun yükseköğrenime ilginin artışı olarak yansımasını sağlayacak. Örneğin üniversite öğrenci sayısı iki katı artarak 4 milyona ulaşabilir. Bu sayısal analizleri şöyle yorumlayabiliriz:

Üniversite sayısı ile üniversite öğrenci sayısı hızla artıyor. Bu, ilköğretimdeki öğretmen ihtiyacı gibi, yüksek öğretimde de nitelikli akademisyen ihtiyacı anlamına geliyor. Yeni akademik kadroları yetiştirmek, yine öğretim üyelerimizin temel görevi içinde. Bugünkü tempo ile devam edersek, 2023'e gelince toplam öğretim üyesi sayısı 32 binden 70 bine yükselecek.

2023 için Türkiye'nin planladığı ise 90 bin. AB'nin en düşük ortalamalarını hedeflersek, öğretim üyesi sayımızın 150 bine çıkması gerekir.

Yani, minimum AB standartlarında yükseköğrenim için, 15 yılda 118 bin öğretim üyesi yetiştirmemiz gerekiyor.'

Evrensel düzeylerde, dünyanın saygın her üniversitesinde rahatlıkla ders verebilecek, yüz on sekiz bin öğretim üyesi. Dünyalı bilim adamları... Bu nasıl olacak?

* * *

Siz bu yazıyı okuduğunuzda İstanbul Üniversitesi'nden YÖK'e gönderilecek rektör adayları sıralanmış olacak...

Görünürde üniversiteyi rektör idare ediyor. Ama rektörü de 12 Eylül rejiminin YÖK anlayışı yönetiyor.

Bu yapıdan ihtiyacımız olan dünyalı öğrencileri ve bilim adamlarını yetiştirecek dünyalı üniversiteler çıkabilir mi?

Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim; pek mümkün değil...

Hiç yorum yok: