Alemdaroğlu ve İhsanoğlu - Eğitim Haberleri

16 Aralık 2008 Salı

Alemdaroğlu ve İhsanoğlu

İslam Konferansı Örgütü'nün ilk Türk Genel Sekreteri olan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul Üniversitesi'nden nasıl ve neden atıldı?

Profesörün hası ve kalpı

Yağmur Atsız / Star

Hálen 'İslám Konferansı Örgütü' (İKO) Genel Sekreteri olan Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu (doğ.: 1943/Kaahire), Paris'deki 'Uluslararası Bilim Tárihi Akademisi' tarafından, mánevî değeri yüksek olan 'Alexandre Koyré Madalyası' (Aleksandr Kuare, vurgu sonda) ile taltîf edildi. Kendisini náçizáne candan kutlarım. Alexandre Koyré (aslen Aleksandr Vladimiroviç Koyrakskiy, 1892-1964) pratikman 'bilim tárihi' diye bir branşın kurucusu sayılabilecek bir zátdır. Ekmeleddin İhsanoğlu ise aynı alandaki dev eserleriyle İslám Álemi'ndeki ilim tárihine, báhusus Osmanlılar záviyesinden son derece önemli katkılarda bulunmuş ve inşallah daha da bulunacak olan şahıs. İKÖ'nün ise ilk Türk genel sekreteri.

Buraya kadar işin şáyán-ı iftihar yanıydı.

Şimdi şáyán-ı ibret yanına geçiyoruz.

Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayınız ve koltuk arkalarını dik duruma getiriniz!

Efendim, Prof. İhsanoğlu bir zamanlar İstanbul Üniversitesi Bilim Tárihi Kürsüsü Başkanı'ydı. O sıralar Rektör olan Prof. Kemál Alemdaroğlu 2000 Yılı'nda bu kürsüyü kapatdı ve son derece değerli, nádîde eserlerden müteşekkil kütübhánesini ise, tuğla gibi üst üste yığma 'metodu' (!) ile bir depoya atdırdı!!! Gerekçe: Ekmeleddin İhsanoğlu'nun bir 'GERİCİ' olmasıydı. Çünki 'İslámiyetde ilim' gibi tüyler ürpertici (!) bir mevzuyla uğraşıyordu. Böylesine 'yüz kızartıcı' bir cürüm işleyen Prof. İhsanoğlu İÜ'den ayrılmak zorunda bırakıldı.

Skandal o denli ayyûka yükselmişdi ki 'Frankfurter Allgemeine Zeitung' , yáni Almanya'nın ve bütün Avrupa'nın en mûteber gazetelerinden biri, bunu uzun bir haber/yorum hálinde yayınladı. Metnin sádece başlığı bile bir tür 'program' máhiyetindeydi: 'KİTAB DÜŞMANI BİR PROFESÖR' !!!

Ben olaya FAZ'deki bu haber/yorum vásıtasıyla muttalî oldum ve o kadar hayret etdim ki o sıralar sütun yazdığım 'Milliyet'de bundan bahsederek 'eğer burada anlatılanların yarısı bile doğru olsa o da son derece vahim bir duruma işáret etmekdedir.' şeklinde bitirdim.

Sonra ne oldu, bilir misiniz?

Kemál Alemdaroğlu benim al eyhime 50 MİLYAR LİRALIK tazmînát dávásı açdı!

Tasavvur buyrulsun ki bir Alman gazetesi, şahsına dáir akıl almaz bir duruma delilleriyle dikkat çekiyor. Záten olay apáşikáre ortada. Ben Türk Kamoyu'nu bu durumdan haberdár ediyorum ve benim aleyhime hakaaret dávásı açıyor bu zát!

Üstelik o zamanlar 1999/2000 sıraları bu işin ráyici 5 milyar lira...Yáni Çiller miller benim aleyhime dává açarken hep bu tárife...Dedim ki yáhû bunun sádece mahkeme harcı bir servet tutuyor. Bu herif kudurmuş mu? Meğer dáváyı 'rektörlük adına' açıyormuş ve kamu kuruluşları mahkeme harclarından muafmış! O hep 50'şer milyarlık dáválar açar, dediler. Çakallığa bakar mısınız?

Tabii dává daha ilk celsede reddedildi.

İşte size iki profesör! Biri 'gerici' , öbürü 'Kemalist' !

Hangisi profesörün hası, hangisi kalpı, varın kendiniz kıyás eyleyin!

Geçen sene de '100.000

şehîde Kıbrıs'ın tamámını alalım! Sonra 150.000 şehid daha verip Batı Trakya'yı da yeniden sınırlarımıziçine katalım!' kabîlinden bir hikmet savurmuşdu. Ben bunun

üzerine 'mádem el dölünden şehid dağıtıyor, bári hazır eli değmişken üzerine 150.000 daha ekleyip

Eflák ve Buğdan'ı da alalım!'

diye akıl vermişdim ama pek

oralı olmadı.

O şimdi Silivri'de!

Hiç yorum yok: