8 Ocak 2010 Cuma

YGS'de Adayları Ne Bekliyor?

Üniversiteye girişte bu yıldan itibaren uygulanacak YGS'nin içeriği belli oldu.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kılavuzunun okullara dağıtımına başlandı. YGS başvuruları 18 Ocak-12 Şubat arasında yapılacak. Kılavuzda, YGS'nin kapsamı ve hangi derslerden kaç soru yöneltileceğinin yanı sıra ikinci aşama sınavlarına ilişkin tüm bilgiler yer alıyor. Üniversite adayları, uzun yıllardır başlama saati 09.30 olarak belirlenen sınava bu yıldan itibaren saat 10.00'da girecekler. İkinci aşama sınavlarının sabah oturumları da saat 10.00'da başlayacak.

14 Yaşında Matematik Dehası!

14 yaşındaki Arran Fernandez, Cambridge’e kabul edildi.

14 yaşındaki matematik dehası, İniltere'nin saygın üniversitesi Cambridge'e kabul edildi. Üniversiteden yapılan açıklamada, Arran Fernandez'in Ekim 2010'dan itibaren kuruma kabul edildiği belirtildi. Çocuğun gelecekteki hocalarından biri olan Profesör David Cardwell, fizikten de matematikten aldığı “A” notunu alması koşuluyla Arran'ın Ekim 2010'dan itibaren üniversiteye geleceğini, kendisini geliştirmesine yardım edileceğini, ayrıca akademik yaşantısının zengin ve üretken olması için ortam yaratılacağını kaydetti. Çocuğun babası da, oğlu Arran'ın 1773'de 14 yaşında üniversiteye kabul edilen William Pitt'den sonra en genç üniversiteli olacağını ifade etti. William Pitt, iki kez başbakanlık yapmıştı. İngiltere'nin güneydoğusundaki Surrey'de yaşayan Arran, eğitimini evinde sürdürüyor.

Bahçeşehir Üniversitesi'nde Bakan Bağış...

Bir grup üniversite öğrencisi Egemen Bağış'ın Avrupa Birliği üyelik sürecine ilişkin vereceği konferans öncesi protesto gösterisi yaptı.

Protestolar yüzünden bakan konuşmaya başlayamadı. Öğrencilerle korumalar birbirine girdi. Bahçehir Üniversitesi'nin Beşiktaş Yerleşkesinde "öğrenci kolektifleri" adlı grup üyesi yaklaşık 30 kişi Bağış'ın salona girmesiyle birlikte alkışlı protestoya başladı. Protestolar arasında kürsüye çıkan Bağış öğrencilere hitaben " AB standartlarında 2 dakika protesto süreniz var" diye konuştu. Bunun üzerine protestocu öğreciler, bakan aleyhine slogan atmaya başladı. Bakan Bağış daha sonra protestocu öğrencileri salonu terketmelerini istedi. Grup salonu terketmeyince bazı sivil görevlilerce öğrenciler arasında yumruklaşmalar yaşandı. Öğrenciler güç kullanılarak salonunu dışına çıkarıldı.

Öğretmen Eğitiminde Nereye?

Lisans düzeyindeki öğretmen eğitiminin formasyon eğitimine indirgenmesi, geçmişte yapılan yanlışların tekrarlanması anlamındadır.

Aralık 2007'de işbaşına gelen yeni YÖK Yönetimi, son iki yılda öğretmen eğitimi konusunda önemli kararlar aldı. Gündemin yoğunluğu nedeniyle kamuoyunun dikkatini çekmeyen bu kararlar, öğretmen eğitimini ve 25 yılda yeni yeni toparlanmaya başlayan eğitim fakültelerinin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Bu kararlardan biri, fen edebiyat fakültelerine pedagojik formasyon hakkı verilmesidir. Yazıda, bu kararın gerekçeleri ile eğitime olan olası yansımaları irdelenecektir. Yasalar öğretmenliğin meslek olduğunu söylüyor ama... 1973'de çıkarılan 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda, “Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” denilmektedir. İhtisas ayrı bir eğitimi gerektirdiğinden, öteki meslekler gibi, öğretmenlik mesleğinin de ayrı okullarının olması tartışma götürmemektedir. Bu nedenle, eczacılar nasıl eczacılık fakültesinden, ziraat mühendisleri ziraat fakültelerinden yetişiyorsa, öğretmen yetiştirme işi de ayrı fakültelerde olmalıdır. Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren, öğretmen yetiştiren okulların ihtiyaca cevap vermemesi nedeniyle, başta fen edebiyat fakülteleri olmak üzere bazı fakülte öğrencilerine formasyon eğitimi yoluyla öğretmenlik hakkı verildiği bilinmektedir. Eğitim fakültelerinin kapasite olarak güçlenmesi ve yeniden yapılandırılmasıyla, farklı kurumlardan öğretmen yetiştirme politikasından vazgeçilerek öğretmen yetiştirme, 1998'den itibaren bütünüyle eğitim fakültelerinde toplanmıştır. Kuruluşunun ilk 15 yılında, üniversiteler tarafından ikinci planda değerlendirilmeleri nedeniyle, gerek altyapı gerekse kadro açısından büyük sorunlar yaşayan eğitim fakülteleri, 1998'de başlatılan ve 2005-2007 döneminde devam eden iyileştirme süreci ile belirli bir düzeye yükseltilmiştir. Öğretmen eğitimi, formasyon eğitimine indirgeniyor... Öğretmen yetiştirmede yaşanan bu sürece ve öğretmenliğin meslek olduğu gerçeğine rağmen YÖK Genel Kurulunun, 27 Ağustos 2009 tarihli toplantısında, fen-edebiyat fakültelerinde okuyan öğrencilere, lisans eğitimleri sırasında pedagojik formasyon yapma hakkı verilmiştir. Şimdilik pilot olarak bazı fakültelere tanınan bu hakkın zamanla genelleştirilmesi kaçınılmazdır. Bu kararla, fen edebiyat ve bir anlamda ilahiyat fakülteleri, öğretmen yetiştirmede eğitim fakültelerine alternatif fakülteler haline dönüştürülmüş, beş yılda kazanılan branş öğretmenliği, 24 kredilik formasyon eğitimine indirgenmiştir. Formasyon eğitimi alanlar öğretmen olabilecek mi?.. Fen edebiyat fakültelerine gelen öğrenci niteliğinde son 10 yılda büyük sorun yaşandığı bilinmektedir. Bu fakültelerde okuyan öğrencilere öğretmenlik formasyon hakkı verilmesi, bu sorunu aşmaya yöneliktir. Alınan kararla bu amaca kısmen ulaşılacağı muhakkaktır. Ancak fen edebiyat çıkışlıların öğretmen olma şanslarının olup olmadığı, uzun vadede kararın umulan yararı sağlayıp sağlamayacağı sorgulanmalıdır. 2003-2009 döneminde kadrolu olarak atanan öğretmen sayısı 156.552 olup bunun yalnız 14.370'i orta öğretim öğretmenliği alanlarıdır. Yıllara göre atanan branş öğretmeni sayıları ve 2009 KPSS sonuçları incelendiğinde, başvuran her 100 adayın yalnız 5'inin atanma şansı olduğu görülür. Tüm bu veriler, fen edebiyat fakültelerine formasyon hakkı verilmesinin, havuç politikasıyla, nitelikli öğrenci kazandırmaya yönelik olduğunu ifade etmektedir. Gerekçeler inandırıcı mı? Öğretmen yetiştirmede fen edebiyat fakültelerinin rolü konusundaki tartışma yalnız bugünün konusu değildir. Öğretmen yetiştirmenin üniversite bünyesine alınması ve 1998 yapılanması, öğretmen yetiştirmeyi bütünüyle eğitim fakültelerine vermiş, bu durum fen edebiyat fakültelerine olan öğrenci tercihini olumsuz etkilemiştir. Fen edebiyat fakültelerinin bu durumu göz ardı edilemeyeceğine göre soruna mutlaka bir çözüm bulunmalıdır. Ancak çözüm gerçekçi olmalı, bir fakültedeki iyileştirilme çabaları, başka bir fakültenin gözden çıkarılmasına yol açmamalıdır. Fen edebiyat fakültelerini iyileştirmeyi hedefleyen bugünkü YÖK Yönetimi, ilköğretime öğretmen yetiştirme alanını eğitim fakültelerine, liselere öğretmen yetiştirme alanını da fen edebiyat fakültelerine bırakan bir yapılanmayı savunmaktadır. Fen edebiyat fakültesi mensuplarının da desteklediği bu görüşün iki gerekçesi bulunmaktadır: (1) Kadrolarının ve fiziki altyapılarının daha iyi olması nedeniyle fen edebiyat fakültelerinde verilen alan eğitiminin daha güçlü olduğu inancı, (2) Fen edebiyat fakültelerine giren öğrenci niteliğinin öğretmenlik hakkı verilerek iyileştirileceği varsayımı. İlk gerekçe öne sürülürken, bünyesinde ortaöğretim öğretmenliği programı olan 17 eğitim fakültesi öğrencisinin, alan derslerini aynı üniversite bünyesindeki fen edebiyat fakültesinde okudukları göz ardı edilmektedir. Dolayısıyla bu gerekçe dayanaksızdır. İkinci gerekçenin umulan amacı sağlamayacağı yukarıda verilen sayılarla ifade edildiğinden burada tekrarlanmayacaktır. Ortaöğretime öğretmen yetiştirmenin eğitim fakültelerinden alınarak fen edebiyat fakültelerine verilmesi, beklentileri karşılamayacağı gibi, eğitim fakültelerini 1980 öncesindeki eğitim enstitülerine ve 1980'li yılların eğitim yüksekokullarına dönüştürecektir. Böyle bir yapılanma, resim-müzik öğretmenliğinin güzel sanatlar fakültelerine, yabancı dil öğretmenliğinin yabancı diller yüksek okullarına aktarılmasının da yolunu açacaktır. Bu olası sonuç, öğretmen yetiştirme politikasının çökmesi anlamına gelmektedir. Türk milli eğitimi için onarılmaz yaralar açacak böyle bir sonucu kimsenin arzu edeceği düşünülemez. Öğretmen yetiştirmeyi, eğitim fakülteleri bünyesi dışına taşırmamak kaydıyla, fen edebiyat fakültelerinin öğretmen eğitimindeki rolleri arttırılabilir. Bunun birden fazla yolu bulunmaktadır. Ancak, yukarıda verilen rakamlardan görülebileceği gibi öğretmenlik mesleği, gerçekte fen edebiyat mezunlarının istihdamında en son düşünülecek çözüm olarak değerlendirilmelidir. Formasyon eğitimi kararının olası yansımaları Ortaöğretime öğretmen yetiştirmenin formasyon eğitimine indirgenmesi fen edebiyat fakültelerine uzun vadede bir katkı sağlamayacağı gibi, şu olumsuzlukları beraberinde getirecektir. * Son 10 yılda nitelikli öğrenciye ulaşmada bazı gözde fakülteleri geride bırakan eğitim fakülteleri, öğrenci açısından çekiciliğini yitireceklerdir. * Eğitim Fakültelerinde, 'eğitim bilimci' ve 'alan eğitimcisi' uzmanlık alanlarında öğretim üyesi eksikliği bulunduğundan, fen edebiyat fakültelerinde, anılan derslerin alan dışı öğretim elemanları tarafından verilmesini zorunlu kılacaktır. Dolayısıyla formasyon dersleriyle öğretmen diploması verilecek adaylar, öğretmen eğitiminin üç önemli bileşeninden biri olan 'öğretmenlik meslek bilgisi ve öğretmenlik uygulaması' yönünden gerekli donanımı kazanamayacaklardır. * Formasyon eğitimi yoluyla binlerce kişiye öğretmenlik diploması verilmesi, sosyal bir probleme dönüşen işsiz öğretmen sayısının katlanarak artmasına neden olacaktır. * Kuruluş amaçları, temel bilimlerde araştırmacı ve uzman yetiştirmek olan fen edebiyat fakülteleri, bu kararla eğitim fakültelerine alternatif fakültelere dönüşerek asıl işlevlerinden uzaklaşacaklardır. * Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen yeterlilikleri konusunda kapsamlı bir çalışmayı sonuçlandırmış ve öğretmen eğitiminde niteliği arttırmak üzere 'Anadolu Öğretmen Lisesi' projesini geliştirerek sürdürmektedir. Eğitim fakültesi dışında öğretmen eğitimi kararı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın her iki projesini anlamsızlaştıracaktır. Eğitim fakültelerinin yazgısı, öteki öğretmen yetiştirme modellerine benzetilmemelidir. Türkiye, eğitim alanında periyodik olarak yapılan TIMSS, PISA, PIRLS gibi uluslararası değerlendirmelerde hep son sıralarda yer almaktadır. Karşı karşıya gelinen bu sonucun birden fazla nedeni olmakla birlikte, eğitimin omurgasını oluşturan öğretmen faktörü, bu nedenler arasında en belirleyici olanıdır. Eğitimde yaşanan olumsuzluğu aşmak için en ekonomik önlem, eğitime nitelikli öğretmen kazandırmaktır. Türkiye, 1974'den sonraki süreçte bu alanda kötü bir deneyim yaşamış, bunun Türk eğitim sistemine etkileri son 30 yılda fazlasıyla görülmüş ve halen görülmektedir. Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu gerçeği bir yana bırakılarak lisans düzeyindeki öğretmen eğitiminin formasyon eğitimine indirgenmesi, geçmişte yapılan yanlışların tekrarlanması anlamındadır. Bu yanlıştaki ısrar, öğretmen eğitiminde son 25 yılda elde edilen kazanımları yok edeceği gibi bu politikanın olumsuz yansımaları, üniversite öncesi eğitimde de kendini hissettirecektir. Fen edebiyat fakülteleri, öğrenci tercihi bakımından içinde bulunduğu durumdan mutlaka kurtarılmalıdır. Ancak bu fakültelere daha nitelikli öğrenci kazandırmak adına, son öğretmen yetiştirme modelimiz olan eğitim fakültelerinin yazgısı, hoyratça yok edilen öteki öğretmen yetiştirme modellerine benzetilmemelidir.

Ögrenci Kalacak Yurt Bulamıyor...

Ögrenci Kalacak Yurt Bulamıyor Yurtlarda Kapasite Boşluğu Var.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye'deki toplam yükseköğretim öğrenci yurdu sayısının bin 379 olduğunu belirtirken bu yurtların kapasitesini de 151 bin 811 olarak açıkladı. Çubukçu halen yükseköğretim yurdunda barınan öğrenci sayısını 81 bin 760 olarak bildirirken rakamlara göre yurtlardaki boş kapasite sayısı 70 bin 51. -Çubukçu'nun verdiği bilgiye göre, en çok öğrenci yurdu 132 ile İstanbul, 117 ile Ankara 85'le Konya'da bulunuyor. Hiç yükseköğretim öğrenci yurdu bulunmayan illeri ise Bingöl, Hakkari, Şırnak, Mardin, Tunceli ve Iğdır oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye'deki toplam yükseköğretim öğrenci yurdu sayısının bin 379 olduğunu belirtirken bu yurtların kapasitesini de 151 bin 811 olarak açıkladı. Çubukçu halen yükseköğretim yurdunda barınan öğrenci sayısını 81 bin 760 olarak bildirirken rakamlara göre yurtlardaki boş kapasite sayısı 70 bin 51. Çubukçu'nun verdiği bilgiye göre, en çok öğrenci yurdu 132 ile İstanbul, 117 ile Ankara 85'le Konya'da bulunuyor. Hiç yükseköğretim öğrenci yurdu bulunmayan illeri ise Bingöl, Hakkari, Şırnak, Mardin, Tunceli ve Iğdır oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın yükseköğrenim yurtlarına ilişkin soru önergesini yanıtladı. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 4 Mayıs 2009 tarihli Başbakanlık genelgesi ile Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak'a bağlandığını hatırlatan Çubukçu'nun verdiği bilgilere göre halen bin 379 yükseköğretim öğrenci yurdu bulunuyor. Çubukçu yükseköğretim yurt kapasitesini 151 bin 811 olarak açıklarken yurtlarda barınan öğrenci sayısının 81 bin 760, boş kapasitenin ise 70 bin 51 olduğunu bildirdi. Çubukçu'nun verdiği bilgilere göre, yükseköğretim öğrenci yurdu sayısında ilk sırada 132 yurtla İstanbul yer alıyor. İstanbul'u 117 ile Ankara izlerken, üçüncü sırada 85'le Konya, dördüncü sırada da 75'le İzmir bulunuyor. Yurt sayısında 63'le Sakarya beşinci sırada yer alırken, Çanakkale'de 58, Afyon'da 57, Kocaeli'de 53, Balıkesir'de 51, Kütahya'da 47, Isparta'da 45 yükseköğretim yurdu bulunuyor. Bingöl, Hakkari, Mardin, Tunceli, Şırnak ve Iğdır'da ise hiç öğrenci yurdu bulunmuyor.