Türkiye'de okuryazar olmayanların yüzde 75,5'ini kadınlar oluşturuyor. Hala 5 kadından biri, yani yaklaşık 5 milyon 732 bin kadın, okuma yazma bilmiyor.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün (KSGM) hazırladığı "Türkiye'de Kadının Durumu" raporuna göre,Türk kadınının eğitim seviyesi son 10 yılda artış göstererek, yüzde 76,9 olan okuryazarlık oranı yüzde 80,4'e ulaştı. Ancak, Türkiye'de okuryazar olmayanların yüzde 75,5'ini kadınlar oluşturuyor. Hala 5 kadından biri, yani yaklaşık 5 milyon 732 bin kadın, okuma yazma bilmiyor. Bunun yanında, kadınların yüzde 21,5'i okur yazar ama herhangi bir eğitim kurumundan mezun değil, yüzde 37,2'si ilkokul, yüzde 7,4'ü ortaokul ve dengi okul, yüzde 10,6'sı lise ve dengi okul ve sadece yüzde 3,9'u yüksek okul ve fakülte mezunu. Okullaşma oranı yüzde 100'e ulaşmayan kız çocukları, okullarını da erkeklere göre daha yüksek oranda terk ediyor. Eğitimli kadınların karar alma mekanizmalarında yeterince yer almadığı gözlenirken, kadınlar bazı durumlarda eşlerinin kendilerine şiddet uygulamasını da haklı buluyor. Genellikle sosyal güvenceden yoksun çalışan kadınlar, ev ve iş yaşamını uzlaştıramadıkları için çalışma yaşamlarını kısa sürede bitiriyor. Eğitim düzeyine göre iş gücüne katılım oranı, yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 70, lise altı eğitimlilerde ise yüzde 22 olarak gerçekleşiyor. Türkiye'deki öğretim elemanlarının yüzde 39'unu, profesörlerin, doktor ve operatörlerin yüzde 29'unu, mimarların yüzde 37'sini, avukatların ise yüzde 33'ünü kadınlar oluşturuyor. İlköğretimde çalışan kadın öğretmenlerin oranı yüzde 49, orta öğretimdeki kadın öğretmenlerin oranı yüzde 41 iken, okul müdürlerinin sadece yüzde 8,8'i, müdür yardımcılarının ise yüzde 11 kadın. Bu oran kırsal kesimde daha da düşük. Karar alma mekanizmalarında kadın yönetici oranı Türkiye'de yüzde 6 iken, bu oran ABD'de yüzde 46, Rusya'da yüzde 39, Almanya'da yüzde 36, İngiltere'de yüzde 33, İtalya'da yüzde 29, Yunanistan'da yüzde 26. Parlamentoya katılım oranı ise Türkiye'de yüzde 9, İsveç'te yüzde 47, İspanya'da yüzde 36, Almanya'da yüzde 32, İngiltere'de yüzde 20, ABD'de yüzde 16, Yunanistan'da yüzde 14. Aile mahremiyetinin bir unsuru olarak görülerek gizlenen, bu sebeple de mücadele edilmesi ve önlenmesi güç bir olgu olarak ortaya çıkan aile içi şiddete, daha çok genç kadınlar maruz kalıyor. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 15.2'si 12-16, yüzde 11.4'ü 17-20, yüzde 3.9'u 21-30, yüzde 5.2'si 31-40, yüzde 2.5'i 41-50, yüzde 1.3'ü ise 51-60 yaş arasında. Aile içi şiddet, çekirdek ailelerde daha sıklıkla görülüyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinde daha çok ateşli silahlar ve kesici aletler kullanılırken, bu tür olaylar daha çok gece gerçekleşiyor. Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin en belirgin nedeni, toplumda kabul gören genel ahlak ve namus anlayışı. Bu anlayışa uymadığı iddia edilen kadınlar, şiddetle cezalandırılıyor. Yaralama ve öldürme gibi ağır şiddet eylemleri toplumsallaştırılıyor, geleneksel ahlak ve namus anlayışıyla meşrulaştırılıyor. Kadınların yüzde 39'u "yemeği yakma", "kocasına karşılık verme", "parayı lüzumsuz yere harcama", "çocukların bakımını ihmal etme" ve "cinsel münasebette bulunmayı reddetme"yi erkeklerin kadınları dövmesi için haklı bir neden olarak görüyor. Şiddeti kabullenme durumu kadının eğitimine göre büyük farklılıklar gösteriyor. Eğitimi olmayan ya da ilkokul bitirmemiş kadınların yüzde 62'si, lise ve üzeri eğitim almış kadınların ise yüzde 8,8'i fiziksel şiddet için belirtilen nedenlerden birini haklı buluyor.
5 Şubat 2009 Perşembe
5 Kadından Biri Okuma Yazma Bilmiyor...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder